23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 NİSAN 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Gassaray Nami Tepe: “Hakan Şükür’lü Galatasaray, maçlarını cumaları namazdan sonra oynamalı!” Yağmur Deniz Kamu bankaları damada çalışmış... “Kamu bankası değil dünürün çıkını!” 1980 yılının Türkiye için yalnızca siyasi değil, ekonomik, sosyal ve ahlaki değerler anlamında da “milat” olduğunu kabul etmek gerektiğini söylüyor Aysel Ergüney ve 1980’in 12 Eylül’ünde ABD’nin ilgisi ve bilgisiyle yapılan askeri darbe öncesi 24 Ocak’ta alınan ekonomik kararları anımsatıyor: “Meşhur 24 Ocak ekonomik kararları ile Türkiye artık kendi kararlarını vererek ayakta durmaya çalışan bir ülke konumundan çıkartıldı. Kapitalist emperyalizm o zamana kadar yaptıramadıklarını Uluslararası Para Fonu aracılığıyla dönemin Süleyman Demirel Hükümeti ile Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal‘a yaptırdı ve bugünlere yönelik planlarının önemli hamlesini gerçekleştirdi. Bugüne geldiğimizde tablo ortada duruyor. Kişi başına düşen milli gelir rakamları ile PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Halkımız övünülürken kişi başına düşen borç miktarı dile getirilmiyor. Ekonomik özgürlüğü olmayanın siyasi özgürlüğü de olamayacağı için ülkemizi biz değil, bize borç verenler yönetir oldu. Öyle ki, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin savcılarının açtığı davaları ‘yargı darbesi’ olarak adlandırmak rahatlığını bulur oldular. Geçenlerde ülkemize gelen Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun TBMM’de yaptığı konuşma ürküntü vericiydi. İşin en şaşırtıcı, utanç verici yönü ise Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin, moda deyimiyle ‘devletin zirvesi’nin, AB memurlarının bu Demode: Tren katarı Moda: Erdoğan Katar’ı! Başparmak Kürşad Tunçer: “Ayaklarla başların nasıl yer değiştirdiğini ayaktakımının oyları ve ayak oyunları ile iktidarı ele geçiren ayağın başparmağı bilmeyecek de kim bilecek?” saygısızlıklarına, terbiyesizliklerine hiç tepki vermemeleri oldu. 1968’li yıllarda Amerikan askerlerini Dolmabahçe’de protesto ederek denize atan; ‘İşgalciler defolun’ diyen üniversite gençliğini, Barroso’nun sömürge valisi gibi yaptığı ziyaret sırasında görememek üniversite gençliğinin de kayıtsızlığını, sindirildiğini göstermiyor mu? Bu saatten sonra bu ülkenin bağımsızlığından, onurundan söz edilebilir mi? Seksen beş yıl önce emperyalist güçlere diz çöktüren Türkiye Cumhuriyeti artık Avrupa Birliği’nin kendi çıkarları ve talimatları doğrultusunda geliştirdiği kriterlere göre yasalar çıkarıyor. Bunun adı da ‘reform’ oluyor. Peki, halkımız ne yapıyor? Sadece dinliyor ve her iki kişiden birisi bunları yapanlara destek veriyor!” Sosyalizm ve Yurtseverlik Bir süredir ‘ulusallık’, ‘yurtseverlik’ tu kaka bu topraklarda. Sağcıları anlayabiliyorum, sağa dönmüş eski solcuları da… Fakat bir de sosyalist kalıp ama aynı zamanda bu kavramlara karşı çıkan dostlar var. Biz de bir zamanlar yaşanan çağın gerçekleriyle artık örtüşmüyor da olsalar Marksist kurama, kuramcıların ve bilimsel sosyalizmin önderlerinin yazıp söylediklerine hiç sorgulamaksızın dört elle sarılırdık. Marx, Engels, Lenin, Stalin, Mao, sözleri tartışılamaz sosyalizm büyükleriydi. Onların söylediklerine yöneltilen her eleştiriyi ‘revizyonizm’, ‘oportünizm’, ‘sağ sapma’ olarak görür, eleştireni kıyasıya suçlar, yerden yere vururduk. Sorulacak olursa, sosyalist düşüncenin toplumda kök salamayışının nedenlerinden biri de sosyalistlerin, yaşadığımız çağın gerçeklerine uygulanabilir bir sosyalizm üzerinde düşünce birliğine, asgari müşterek düzeyinde de olsa, varamamalarıdır, derim. ??? Örnek olarak ‘yurtseverlik’ kavramını ele alalım. Karl Marx ve Friedrich Engels birlikte kaleme alıp 1848 yılında yayımladıkları Komünist Manifesto’da, “İşçi sınıfının vatanı yoktur” demişlerdir. Bu söylem, Manifesto’nun sonundaki, “Bütün dünyanın işçileri birleşiniz! Ayağınızdaki zincirden başka kaybedeceğiniz bir şeyiniz yoktur!” çağrısının da gerekçesidir. Bu söylem/çağrı 19. yüzyıl koşullarında yanlış mıdır? Hayır, çünkü o dönemde ‘vatan’ ya da ‘yurt’ kavramı 20. yüzyıldaki anlamını henüz kazanmamıştır. Ulus devletlerin oluşma sürecini yaşadıkları o çağda ‘yurt’, basit bir toprak parçasından başka bir şey değildir. Karl Marx ve Friedrich Engels’in ülkeleri Almanya’nın birliği de Manifesto’nun yayımlanmasından 23 yıl sonra, 1871’de gerçekleşmiştir. 1848 yılındaki Avrupa bugünkünden çok farklıdır; örneğin, bugün her biri birer bağımsız ulus devlet olan BosnaHersek, Hırvatistan, Slovenya, Macaristan, Avusturya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, AvusturyaMacaristan İmparatorluğu’na bağlı toprak parçalarıdır. Polonya 11 Kasım 1918’de bağımsızlığına kavuşmuş; Norveç, İsveç’ten 17 Mayıs 1905’te, Finlandiya Rusya’dan 6 Aralık 1917’de ayrılmıştır. Bu örnekler çoğaltılabilir. 1848 koşullarında Marx ve Engels’in söylemleri doğrudur. ??? Onların yaşadıkları çağda Lenin’in tanımlamasıyla, kapitalizm, ‘en yüksek aşaması olan emperyalizme’ henüz erişmemiştir. ‘Yurtseverlik’ kavramı, daha sonra, emperyalizmin ulus devletler için tehdit oluşturmasıyla birlikte ve yurttaşların ülkelerini korumak/savunmak refleksi kazanmalarıyla ortaya çıkacaktır. Böyle ele alındığında ‘yurtseverlik’ (patriyotizm) kavramının sosyalistler tarafından benimsenip içselleştirildiği ilk ülkenin yine Avrupa’nın ilk ulus devletlerinden biri olan Fransa olması bir rastlantı değildir. Şu sözler Fransız sosyalizminin önderlerinden Jean Jaurès’ye aittir: “Yurtseverliğin azı enternasyonalizmi zayıflatır, yurtseverliğin çoğu enternasyonalizmi güçlendirir. Enternasyonalizmin azı yurtseverliği zayıflatır, enternasyonalizmin çoğu yurtseverliği güçlendirir.” Jaurès’nin bu sözleri zamanın ‘ortodoks’ Marksistleri tarafından çok eleştirilmiş, fakat tarih onu haklı çıkarmıştır. Kimi sosyalistlerimiz bugün de milliyetçiliğe karşı çıkma adına özünde milliyetçilikle hiçbir ilintisi bulunmayan yurtseverliği eleştirmektedirler. Oysa II. Dünya Savaşı’nda Fransa’da, İtalya’da, Sırbistan ve Yunanistan’da işgalci Nazi ordularına karşı en kahramanca direnişi o ülkelerin komünist ve sosyalistleri göstermişlerdir. Saldırgan Nazi ordularını o zamanki Stalingrad’da durduran güç, Kızıl Ordu’nun ve Sovyetler Birliği’nin 25 milyon ölü veren emekçi halkının kararlı yurtseverliğidir. Çin halkının Japon emperyalizmine, Vietnam halkının Amerikan emperyalizmine karşı kazandığı zaferler de 20. yüzyılın somut yurtseverlik örnekleridir. ??? Milliyetçilik asla değil, fakat yurtseverlik, bugün küresel emperyalizme karşı mücadelenin olmazsa olmaz ruhudur. Eğer sosyalizm, bir yanıyla, üzerinde yaşanan toprağı emekçilere yaşanmaya değer bir yurt kılmaksa bunun yolu bağımsızlıktan geçer. Halkların bağımsızlık talepleri ise yurtseverlik ruhuyla bilenip güç kazanır. Aklımızdan çıkarmayalım, derim. eposta: dkavukcuoglu@superonline.com SESSİZ SEDASIZ (!) Memleket için neler forvartlamadık ki! İNTERNET ortamında size gelen bir yazıyı başkasına göndermeye “forvart” deniyor ya; Uğur Seten “Bir forvart da benden” diyerek yaşlı bir adamla torunu arasındaki konuşmayı göndermiş: Yaşlı adam Ah evladım, işte böyle. Bu memleket hiç bu duruma düşecek bir memleket miydi? Bak şimdi ne hallere düştük? Çağdaş cumhuriyetin tüm değerleri ve aydınlık kurumları tek tek tepelendi. Ulusal egemenlik ABD’ye ve AB’ye, ekonomi IMF’ye ve Dünya Bankası’na teslim edildi. Hukuk düzeni aşiret düzenine dönüştü. Milli eğitim şeriat eğitimi oldu. Bizleri bölmeyi ve kullaştırmayı amaçlayan etnik ve irticai terör ve destekçileri devletin içine girdi. Ulusal kimlik sulandırıldı. Önlenemeyen işsizlik, yoksulluk ve açlık, fuhşu ve gaspı evlerimizin içine kadar soktu. İç ve dış borçlar Hazine’yi tüketti. Türban yasalaştı, peçe yaygınlaştı. Meclis duayla açılıp duayla kapanıyor. Memleketin dört bir yanı satıldı. Tarikatlar ve mafya her yerde. Ah, ah evladım... Torun Peki dede, neden hiçbir şey yapmadınız, neden karşı çıkmadınız? Yaşlı adam Çıktık yavrum çıktık. Memleketle ilgili gelen bütün elektronik postaları hep arkadaşlarımıza ve dostlarımıza forvartladık! Belli Deniz Banoğlu: “Ayaklar baş olursa kıyamet koparmış. Yaşadığımız kıyametin nedeni belli oldu!” Taşeron Sema Akdemir: “AKP’ye 1 Mayıs’ı ‘Taşeron Bayramı‘ yapmak yakışır!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr UNESCO ‘Geliyor’! Dünya Miras, Listesi’ndeki İstanbul için ikide bir gelerek “Koruyor musunuz” diye sorgu sual eden UNESCO, adeta “IMF”ye benzemeye başladı... Gazete manşetleri bile hazır; “Yine geliyorlar”; “Gittiler”... Her gelişlerinden önce, “Eyvah, hazırlıklarımızı tamamlayamadık” diye korkuyla karışık bir telaş yaşanıyor. Sadece, “yapacağız, edeceğiz” türünden sunumlar eşliğindeki beş yıldızlı ikramlarla ağırlanmalarının ardından da “Oh... yine ertelettik” gibisinden rahatlamalar… ??? Peki UNESCO bu ziyaretlerinin sonunda, “İstanbul’u mahvettiniz; miras listesinden çıkarıp risk altındakilerin arasına alıyoruz” derse ne olur? Birincisi, hiçbir şey olmaz... Çünkü bu kentin dünya mirası özelliği, kimi “karar”ların lütfu değil, kendi eseri... 2600 yıllık kesintisiz yaşanmışlıkların; üç imparatorluğa başkentlik yapmasının; Doğu ile Batı dünyasıikram” karşısındaki “şaşkın teşekkür”lerine de güveniyorlardır. Ne var ki İstanbul caddelerini kaplayan “şu kadar kavşak yaptık”, “bu kadar boru döşedik” gibisinden dev yazılar arasında, “şu kadar eski eser kurtardık, bu kadar tarihi ev onardık” diye bir ilanı gören var mı? O en güçlü bakanlıkları bile geride bırakan; dünyanın bilmem kaç ülkesinden daha büyük olmasıyla övünülen; adeta “algılanamaz” boyuttaki dev bütçeden, dünya mirasımızı yaşatma projelerine ayrılan oranın “on binde bir”i bile geçmediğini bilen var mı? Kanal B’de tartışılıyor Kanal B’de bu akşamki İmar Dosyası’na konuk olan Metin Sözen diyor ki: “UNESCO’nun bu geliş gidişleri sömürge dünyasındaki ‘İngiliz Subayları’nı anımsatmaya başlasa bile, İstanbul’daki böylesine kültürsüz öncelikler karşısında, insanlık adına ne yazık ki haklılar...” ÇEKÜL’ün sürdürdüğü “Sinan’a Saygı” projesinin de ele alındığı programda, tarih bilgemiz Necdet Sakaoğlu ise şunu anımsatıyor: “Restorasyonlar bir yana, Suriçi’nin birinci koruma ilkesi olan ‘otomobilden arındırma’yı bile yıllardır gerİstanbul’un 1422 ve 1530 haritaları... çekleştireme(Bizans ve Osmanlı dönemleri) dik...” UNESCO’nun İstanbul çalışnı çağlar boyu kucaklamasının malarından sorumlu Vali Yarürünü. Böylesi eşsiz bir uygarlık biri dımcısı Cumhur Güven Taşbaş kimiyle kazanılan “dünya mi da özellikle “yaşatma projeleri” rası” özelliğini kim kaldırabilir? konusunda yeterli ilerleme sağ“Liste” tarihi değil, “tarih” lis lanamadığından yakınıyor. Aynı çalışmalar için kurulmuş teyi yarattı... özel komisyondaki Mimar Deniz ??? İncedayı ise bakın nelere dikkat İkincisi ise çok şey olur... Çünkü o “yüz kızartıcı” ikin çekiyor: “Kentsel dönüşüm adıci listede, “tehlike altında”ki na Sulukule’deki bin yıllık Romiras, dünyanın en kültür yok man kültürü, satılık TOKİ sunu ve en ilkel anlayışlarını bel bloklarına kurban ediliyor. Tarlabaşı da toplumsal özü olgeliyor... Türkiye’nin onca tarih tahri mayan, dekoratif bir turistik batına rağmen o düzeyde bir projeyle yıkılıyor...” Peki, İstanbul “UNESCO uya“çağdışı”lıkla anılması, kuşaktan kuşağa ulusal onurumuzu zede rılarına gerek kalmadan” kimlik ve uygarlık değerlerini yaşaleyecektir. Üstelik “Anadolu uygarlık tan bir imar düzenine nasıl kaları”na sahip çıkan bir “aydın vuşabilir? Mimar Sinan’ın eserlerinde bilanma devrimi”nin mirasçıları le gözlenen bakımsızlığın umarolarak... sız politikaları nasıl aşılabilir? ??? UNESCO’nun, “teftiş” yerine Gelin görün ki yöneticileri“teşekkür” için gelmesi yönünmiz, UNESCO’nun böylesine ağır uyarılarını bile, İstanbul’un de neler yapılabilir? Yanıtları, bu gece 23.00’te “eşsiz”liğine güvenerek hâlâ İmar Dosyası’nda... önemsemiyor olmalılar. Kim bilir belki o kibar insanların yaşamlarında görmedikleri “izzet ekinci@cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Nisan www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Roma İmpara 1 toru Caligula’nın konsül 2 yaptığı iddia edi 3 len atının adı. 2/ 4 Aylık... Üzüntü5 lü düşünce durumu. 3/ “ Ek 6 berg”: İsveçli si 7 nema oyuncu 8 su... Uçurum. 4/ Kilime benzer, 9 renkli ve motifli uzun 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yolluk... Romanya’nın 1 T Ü K E NME Z plaka imi. 5/ Yakacak 2 ÜM İ T E T E K odun için kullanılan, 1 3 K İ L İ T A V A metreküpe eşit hacim öl4E T İ K E T A D çüsü... Meyve ve sebze5N T E C E L L İ lerin suyunu ya da yağı6 M E T E K E R nı sıkarak çıkarmaya ya7 E T A L E N S rayan aygıt. 6/ Rütbesiz S OM asker... Üzerine yapı ya 8 Z E V A L 9 K A D İ R M İ pılmak için ayrılmış yer. 7/ İçine sulu şeyler koymaya yarayan kap... Divan edebiyatında beş mesnevinin bir araya gelmesinden oluşan yapıt. 8/ İzmir’in Selçuk ilçesindeki ünlü antik kent... Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan. 9/ Don Kişot’un atının adı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Üstü kapalı olarak anlatma... Uzun tüylü bir köpek cinsi. 2/ Eski dilde ekmek... Kent elektrik akımını sağlayan kuruluş. 3/ Eskiden şairlerin kasidelerinde övgüsünü yaptıkları kişilerden aldıkları para ya da armağan... “Türkçem benim bayrağım” (F. H. Dağlarca). 4/ Satın alma... Bir nota. 5/ Bir renk... Kan gruplarında bulunan antijenin kısa yazılışı. 6/ Satrançta bir taş... Edirne’nin bir ilçesi. 7/ Hayvanın bir yanındaki yük... Yurdumuzda bir petrol bölgesi. 8/ Özsu... Doğal ve tarihsel özelliklerinden dolayı koruma altına alınan alan. 9/ Yurdumuzun batısında bir körfez... Kurnaz, açıkgöz. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear