Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
28 MART 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Büyükanıt KKTC’de Topluma gözdağı vermek!.. Düşünüyoruz, öyleyse vurun T ürkiye, çağının en karmaşık düşünce sisteminin pençesinde cambaz olmuş; ipten ipe atlayarak yobaz akrobasilerine hızla devam etmektedir. Cumhuriyet’in gerektirdiği düşünce anlayışının sindirilmesi için Cumhuriyet gazetesi yazarı İlhan Selçuk üzerine yüklenilmiştir. Bu uygulamanın ne kadar anlamsız ve geçersiz olduğu barizdir ancak burada uzanılan el İlhan Selçuk değil; İlhan Selçuk gibi düşünen Cumhuriyet âşıklarıdır. Susmadık, susturamazlar... İdeolojisi ve gerçekleriyle yaşayan biz Cumhuriyet çocukları baş koyduğumuz bu yoldan asla geri dönmeyeceğiz. Atatürk’ün açtığı yolda ilelebet yürüyecek, Cumhuriyet meşalesinin sönmesine asla izin vermeyeceğiz. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz deyip düşünce özgürlüğüne hayır diyor aydınları teker teker söndürüyorsanız buyrun; düşünüyoruz, öyleyse vurun. Devrim SULTAR Y inelemekte fayda var: Ilımlı İslam rotasında yönünü BOP’a çevirmiş olan işbirlikçigerici serüvenin seyir defterinde yeni bir sayfa bu yılın başlarında açılmıştı. 13 Ocak’ta Madrid’de sahibinin elinden fırlayan ok kendi ülkesinin siyaset düzleminde hedefine kilitlenerek yeni bir dönemi başlattı: “Açıktan siyaset”. Çıkarıldığı söylenen Milli Görüş gömleğinin ardından bunca yıldır giyilen ağır mı ağır takıyye urbalarından sıyrılmanın rahatlığı ile kuşlar kadar hafif, atmacalar gibi cesur ataklar yapılırken iyice anlaşıldı ki eski gömlekler çıkarılmayıp, urbaların altına giyilmiş. Usul ve üslup değişimi yaşanan yeni tarz siyasette bundan sonra yapılacak olan, özlemi ile yanıp tutuşulan büyük hedefi, geçiş veren “Büyük ya da Genişletilmiş Ortadoğu Projesi”nin eşbaşkanlığına yakışacak şekilde ve şimdilik ılımlısı öngörülen (zamanla katılaşmak üzere) model üzerine bir devlet ve toplum yapısının dönüşümünü hızla tamamlamaktı. İzlenecek yol, bir yandan bu yolda engel olarak görülen temel yapı ve kurumlara karşı anayasa dahil her türlü yasa ve doku değişikliklerini zaman geçirmeden gerçekleştirmek, diğer yandan ise bu değişim karşısında direnç gösteren her kesimden toplumsal muhalefeti yıldırmak ve sindirmek olacaktı. Bugün geldiğimiz noktada toplumun bütününe gözdağı vermek için son derece bilinçli bir gayret sürmektedir. Münevver ÖZGENÇ Orgeneral Büyükanıt’ın KKTC’deki Türk Barış Kuvvetleri’ni denetleme gezisi, Lefkoşa’daki Lokmacı Kapısı’nın yeniden açılması için bir süreden beri yapılan çalışmaların sonuçlandırılacağı günlere rastladı. Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin yeni başkanı Hristofyas’ın, henüz tazeliğini koruyan seçim kampanyasında, “askerden arınmış bir Kıbrıs’a dayanan”, daha doğrusu Kuzey Kıbrıs’taki Türk askerinin ayrılmasını öngören konuşmalarına benzer isteklerin KKTC’deki AB yanlısı politikacılar ve sivil toplumcular tarafından da açığa vurulduğu da biliniyordu. KKTC’nin bugünkü Cumhurbaşkanı Talat’ın bile bir zamanlar sıcak baktığı bu tür görüşlerin ünlü Annan Planı’nda da yer almasının neden olduğu soğuk ortam, Genelkurmay başkanlarının görevlerine başladıktan sonra ilk görev gezisi olarak gerçekleştirdikleri KKTC ziyaretini, Büyükanıt için alışılmışın dışına itelemiş, geciktirmişti. Önceki gün gerçekleşen ziyaret, Büyükanıt’ı getiren özel uçak Ercan Havaalanı’na indiği andan itibaren hem KKTC’nin yöneticilerinde hem de onlardan daha önemli olarak Kıbrıslı Türklerde anavatanlarına bakış açısındaki değişimi de ortaya koydu. Sembolik olarak görülse bile, kızlı erkekli bir gençlik grubu, ellerindeki Türk ve KKTC bayrakları ile Türk Genelkurmay Başkanı’nı karşılamaya gelmekle yetinmemişlerdi. Konuklarını “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözcüğü ile selamlıyorlardı. Büyükanıt’ın bu coşkulu karşılamadan nasıl duygulandığını televizyon ekranlarında izleyenler için, daha önemli sayılacak sürpriz görüntü, KKTC Cumhurbaşkanlığı Konutu’nda gerçekleşti. Kızım sana söyleyeyim... Büyükanıt, Talat ile görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada hep adil ve kalıcı barıştan söz edildiğini, ancak barışın nasıl adil ve kalıcı olacağının iyi bilinmesi gerektiğini özellikle vurguladı. Bu gerçeğin hem KKTC’yi yönetenler hem de Türkiye Cumhuriyeti yetkililerince iyi bilindiğini söylemekle de yetinmedi. “Ama, bunun temin edilmesi de lazım. Muhataplarının da, yani Kıbrıs’ın güney kesiminin de iyi anlaması lazım” dedi. Cumhurbaşkanı Talat’ın, bu değerlendirmelere verdiği yanıtta, Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri’nin sağladığı bu desteği uluslararası garanti anlaşmalarına dayanan görevlerin yerine getirilmesi olarak nitelemesi, Annan Planı’na olan o bilinen bakış açısını terk etmeye yönelik, dahası 2006 Temmuzu’nda Papadopulos ile oluşturduğu Gambari Anlaşması’ndan sonra yeni ve önemli bir aşama olarak görülebilir. Kuzey Kıbrıs’taki Türk varlığını hızlı bir şekilde asimile etmeyi amaçlayan AB görevlilerinin bu amaçla sarf etmekten çekinmedikleri o milyonlar tutarındaki Avro’lu kaynağa karşın geçen zaman içinde, KKTC’nin varlığını sürdürmesinden yana olan Türklerin sergilediği direncin somut bir göstergesi de dün Karpas’taki Mehmetçik köyüne Büyükanıt’ın yaptığı ziyaret sırasında görüldü. Genelkurmay Başkanı’nın sivil kıyafetlerle geldiği köyün, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türkiye’den göçmüş olan halkın bugünkü kuşaklarından oluştuğu biliniyor. Genelkurmay Başkanı, etrafını çeviren kalabalığa yaptığı konuşmada Silahlı Kuvvetler’in bazılarının dediği gibi Kuzey Kıbrıs’ı istila etmiş bir güç olmadığını, Türk halkının güvenliğini sağlamak için bulunduğunu ve onların haklarını, özgürlüklerini içine alan adil ve kalıcı bir barış sağlanıncaya kadar da görevini sürdüreceğini söylediği bildiriliyor. Uzun yıllardan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli ve yetkili bir görevlisinin ağzından “Bazı kimseler, özellikle yabancılar, Kıbrıs olaylarını 1974’ten sonra başlatır. Halbuki Kıbrıs olayları, 1974’te başlamamış, sonlanmıştır” sözünü işitmek, gerçekten önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti’ni bir süredir yönetenler, özellikle AB ülkelerinin yöneticileri ve kamuoyu karşısında, 50’li yıllarda Kıbrıs Türklerinin varlığına karşı enosis amaçlı bir stratejinin başladığını hatırlatmakta nedense dilsiz kalmayı yeğliyorlardı. Ankara’nın bu mahcup politika stratejisi, bugün Avustralya’dan Kanada’ya ve İngiltere’den ABD ye kadar dünyanın çeşitli bölgelerine göç etmek zorunda kalmış olan Kıbrıslı Türklerin zorunlu göç nedenlerini de adeta gizlemeye yönelik bilinçli bir tavır gibi algılanıyordu. Büyükanıt, askerliğini bir yana bırakarak bir diplomat ustalığı ile gerçeği söyledi. Bakalım Güney Kıbrıslılar ve Atina bu gerçekler karşısında ne tür bir tutum izleyecek? Boş sayfa İ lhan Selçuk, anlatacağı konuyu en kısa yoldan, ama özünü anlatarak yazan bir yazar olarak tanınırdı. Tanınırdı da, bu kadar kısa(!) yazacağı tahmin edilmezdi. 22 Mart 2008 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki köşesi Pencere’de İlhan Selçuk yine harikalar yaratmıştı. Gazetecilik tarihinde bir köşe yazarının yazdığı ve çok şeyin anlatıldığı en kısa yazı olması bakımından ders olarak okutulması gereken bu yazı, başlık olarak üç soru işaretinden oluşmuştu. Altı ise boş bir sayfa!.. Fakat bir kütüphaneyi dolduran kitaplara sığmayacak kadar dolu bir boş sayfa! Başka ne yazabilirdi ki? Elleri bağlı bir insanın yazacağı en uzun(!) yazıydı bu. Hem de santimetre karesi altın değerinde olan gazetede beyaz, boş bir köşe! Ahmet ÖNEN Selçuk’a destek çığ gibi Gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Yayın Kurulu Başkanı İlhan Selçuk’un gözaltına alınmasına tepkiler ve destek ziyaretleri sürüyor. CHP’li bir grup milletvekili dün Ankara Büromuzu ziyaret ederek başyazarımız İlhan Selçuk’un gözaltına alınması nedeniyle “geçmiş olsun” dileklerini iletti. CHP İstanbul milletvekilleri Esfender Korkmaz ve Sacit Yıldız, Mersin milletvekilleri Vahap Seçer ve Ali Oksal, Adana Milletvekili Hulusi Güvel, Antalya Milletvekili Atilla Emek, Gaziantep Milletvekili Akif Ekici, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan “geçmiş olsun” dileklerini iletmek ve desteklerini bildirmek için büromuzu ziyaret etti. CHP milletvekilleri, Ankara Temsilcimiz Mustafa Balbay’a İlhan Selçuk’un gözaltına alınmasından duydukları üzüntü ve tepkilerini aktardı. İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz, gözaltı uygulamasının “hukuki değil, siyasi olduğunu” vurguladı. Tepkisiz kalmayacağız lkemin aydınlık kalemi, İlhan Selçuk’un kişiliğinde, laik, demokratik “Türkiye Cumhuriyeti”nin gözaltına alınması ile derinden işlemekte olan süreç su yüzüne çıkmıştır… Ancak, büyük devrimin yılmaz bekçilerinin, gerektiğinde ayağa kalkabileceği, tepkisiz kalmayacağı, “devrimin amacını kavramış olanların sürekli olarak onu koruma gücüne sahip olacakları” anlaşılmıştır... Ü “İnsanlık davası” mperyalizmin; toplum olarak bir türlü alt edemediğimiz sosyal ve ekonoik sıkıntılarımızdan yararlanarak değişik adlar altında kurduğu tuzaklarda, aydınlık yarınlara el ele yürümek yerine, birbirimizi yiyerek enerjimizi tüketmemize daima onların kullanacağı ve sömüreceği bir kıvamda kalmamıza yol açtığını geçmişte olduğu gibi bugün de yaşayarak görmekteyiz. E Neşe Hayat AKSOY Beraberiz ış güçler ve onun Türkiye’deki dincifaşist işbirlikçileri Atatürk’ümüzün kurduğu laik ve demokratik Cumhuriyeti yıkmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat BAŞARAMAYACAKLAR. Laik demokratik Cumhuriyetten ve Atatürk devrimlerinden ödün vermeden yoluna devam eden Cumhuriyet ile beraberiz. Yılmayacağız, susmayacağız. D Siyaset, basın, sanat, bilim ve düşünce dünyasından “satın alınmaya bünyesi müsait olanlar” vasıtasıyla yürüttükleri bu ayrıştırma ihanetinin bedelini ne yazık ki bizler ödemekte, bu topraklarda kardeşçe, refah ve huzur içinde yaşamak varken onların ve onlara hizmet edenlerin çıkarı uğruna birbirimize yabancılaşarak neredeyse hasım hale gelmekteyiz. Bu oyun, yıllardır değişik senaryolar ve aktörlerle ama hep aynı amaçla sahneye konuldu. Ayrışmanın toplumu da aşarak kurumlara sıçradığı günümüzde, oynanan büyük oyunu görerek her zamankinden daha çok dayanışmaya, kardeşliğe ve her şeyden önce insan olduğumuzu hatırlamaya ihtiyacımız vardır. Yeter ki aklımızı kullanalım! Reşit ÇAĞIN Düşünmek inanmak ugün ülkeyi yönetenlerde hiç yanılmayacaklarmışçasına topluma da, insana da, kendilerine karşı olanlara da tepeden bir bakışın, hor görmenin, kabalığın davranışlarını görüyoruz. İnançlarını bilimsel bilgilerle besleyemeyenler, bilim felsefesinin yaratıcı öncülüğünden habersiz olanlar, ezberleriyle toplumu yönetmeye çalışıyorlar. O yüzden bilimi dışlıyor, bilimsel kurumları karşılarına alıyor, o yüzden mutlak bir “inanç diktası” peşinde koşuyorlar. Adına istedikleri kadar demokrasi desinler; tek yanlı uygulamalarla, ikili üçlü dörtlü ölçütlerle toplumu ilkel bir anlayışla biçimlendirmeye çalışıyor, despotizmin taşlarını döşüyorlar. Bunun için de her yolu denedikleri açıkça görülüyor. Komplo teorileri üretmeyi de üretenleri desteklemeyi sürdürüyorlar. İş tam bir sarmalla içinden çıkılmaz bir sarmaşığa, karmaşığa dönüşüyor. Toplumu koşullandırmayı yöntem olarak seçiyorlar. Düşünce adına şimdiye değin, toplum adına, ulus adına ülke adına ne yapıldı?.. Hidayet KARAKUŞ B Hüdai YAVALAR Aydın sorumluluğu KP hükümeti tarafından ülkemizin bir ulus devlet olarak büyük bir aymazlıkla, hızla bir iç çatışma ve bölünmeye doğru sürüklendiği bir sürecin şiddetinin daha da arttığı yeni bir aşamasıyla karşı karşıyız. Yargıtay Başsavcılığı’nın uzunca bir süredir her yönüyle değiştirilmeye çalışılan TC Anayasası hukuku içerisinde AKP’nin kapatılması amacıyla hakkında Anayasa Faks: 0 216 302 82 08 obirgit?ekolay.net “Cumhuriyet’in öncülüğü A A çmış olduğunuz bu bayrağı, asla ve asla yere indirmeden, eğmeden, elden bırakmadan bu aydınlık yüzlü kitlenin önünde sallamaya, yol göstermeye devam ediniz. Ülkemiz çok büyük bir sınav vermektedir. Kimi siyasi oluşumların ya da o oluşumların yöneticilerinin bir türlü beceremedikleri, belki de becermek istemedikleri, bu gericiliğe karşı topyekün davranma stratejisini siz devam ettirmek “zorundasınız”. Ülkemizin ve de en önemlisi ülkemizin gelecek kuşaklarının sizden beklediği budur... Göreviniz ağırdır. Ağır olmasına karşın bir o kadar da onurludur... Uğur İLBEYİ Mahkemesi’ne başvurmasının arkasından birtakım karşıdevrimci güçlerin ve AKP’nin pervasızca ve hukuku hiçe sayarak bir karşı saldırıya geçtikleri görülüyor. Cumhuriyetçi ve Aydınlanmacı dört ayrı kuruma karşı (medya, siyaset, üniversite, iş dünyası) antidemokratik bir hareket başlatılmıştır. Öyle görülüyor ki ülkemizin ve toplumumuzun geleceği bizlerin uyanıklığına, dik duruşuna ve sorumlu aydın ve vatandaş davranışına bağlı hale gelmiştir. Sizinleyiz, bizimle olduğunuzun bilincindeyiz... Hep birlikte Türkiye’nin tam bağımsızlığı için, Cumhuriyetimiz için, gerçek bir demokrasi için, özgür bir birey ve düşünce için bütün bu olanları şiddetle kınıyoruz... Ekrem KAHRAMAN T.C. GAZİOSMANPAŞA 3. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN İLANEN TEBLİĞ ESAS NO: 2007/428 Davacı Ercan Özcan vekili Av. Fatoş İlkel Şahin tarafından, davalı Salih Karagöz aleyhine açılan davanın yapılan yargılamasında verilen ara kararı uyarınca, İmrahor Köyü, 50. Sok. No: 20 Gaziosmanpaşa İstanbul adresinde olduğu bildirilen davalı Salih Karagöz’ün adresinin meçhul bulunduğu anlaşıldığından, adı geçen davalıya dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verildiğinden; İstanbul İli, Gaziosmanpaşa İlçesi, İmrahor köyü, Karaağaç sırtı mevkii, 1 pafta, 834 parsel sayılı taşınmaz hissedarlarından Mürvet Ceyman, 1/12 hissesini 26.04.2006 tarihinde, davalı Salih Karagöz’e 8.500,00 YTL bedel ile devretmiş, dava konusu gayrimenkulün izalei şüyu suretiyle, satış işlemleri devam ederken, 13.09.2007 tarihinde, Gaziosmanpaşa l. İcra Müdürlüğü’nün 2007/27 Satış dosyasından satış işleminin öğrenildiğini, davalı Salih Karagöz adına olan 1/12 hissenin iptali ile MK md. 732 vd. gereği, davacı Ercan Özcan adına şufa hakkının kullanılması nedeniyle, tesciline karar verilmesi istenilmiş olmakla; HUMK’nun 213509510 maddeleri gereğince, bu davanın duruşma günü 02.05.2008, saat: 10.00’da yukarıda adı geçen davalıların ibraz etmek istediği vesikalarla birlikte, bizzat veya avukatlarının duruşmaya gelmesi, belirtilen gün ve saatte geçerli bir özrü olmaksızın hazır bulunmadıkları takdirde, yargılamaya yokluğunda devam edileceği, geçerli bir özrü olmadan gelmediğinde yokluğunda cereyan eden işlemlere itiraz edemeyeceği, ilanen davetiye yerine kaim olmak üzere tebliğ olunur. 11.03.2008 Basın: 16916 Korkular!.. Neden!.. Direniş hakkı H Hasan ÖZEN C MY B C MY B er gün, medyada onlarca yalanı gözümüzün içine bakarak söyleyen politikacılarımız, az da olsak doğru, güçlü, yılmaz olmamızdan korkuyorlar... Yalancılara, uluslararası emperyalistlerden aldıkları desteğe güvenerek saldırıyorlar. Nafile... Gerçeklerin karşısında onları eritebilmenin yolu, örgütlü birlikteliğimizle yok olacaklardır. Korkuları bundandır... Y azarlık hayatı boyunca Türkiye’nin çağdaş bir sosyal hukuk devleti olabilmesi, bağımsızlığını koruyabilmesi için mücadele verdi İlhan Selçuk. Düşünceleri nedeniyle tutuklandığı, işkence gördüğü dönemlerde de ilkelerinden ödün vermedi. Emeğin, kadının, yoksulun sömürülmesini kabul etmedi. 1980’li yıllardan başlayarak Amerika’nın uygulamaya sokmak istediği; “Türkiye Cumhuriyeti’nin etnik ve dini açından bölünmesi”ne yönelik planları, bu bağlamda oluşturulan siyasettarikatsermaye işbirliğini topluma anlatmaya çalıştı. Ulusça “tehlikenin farkında” olunması gerektiğini hatırlattı. Söylediklerinin doğruluğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Seksen üç yaşındaki İlhan Selçuk’a, geçen hafta kanun kaçağı muamelesi layık görüldü ve geceyarısı evine yapılan baskınla gözaltına alındı. Evini basan polisler, emirleri uyguluyorlardı. Onlara bu emri verenler neden böyle bir yol izlemek gereğini duymuşlardı? Sıtkı ERGÜNEY Ş eriatçılar her köşebaşını tutar, İran’da oynanan bir oyunu ülkemizde de sahneye koymaya çalışırken “şeriata karşı kurulacak sivil bir direniş örgütü” anayasanın 2. maddesi karşısında, illegal sayılabilir mi? Siyaseten sayabilirler ama hukuken sayılması herhalde güç. Hukuken terör örgütü sayılması ise gülünç. “Değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddeleri iktidar sahipleri değiştirmeye kalkarsa, onlara karşı kim, nasıl bir yaptırım uygulayacak? 1960 Anayasası’nda bu direniş hakkı vardı. 1982 Anayasası’nda kaldırıldı. Aslında, bu doğal bir haktır. Anayasalara konulması ya da kaldırılması fazla bir şey ifade etmez. İbret alınmadığı için tekerrür edecek bir tarih yaşıyoruz. Günel ALTINTAŞ