23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 MART 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 M. Alpaslan Yener: “Bu ülkede 70’li yaşlardaki insanların iktidarınızı yıkacağından korkuyorsanız, siz zaten iktidar değilsinizdir!” İktidar AKP, yeşil kart rüşvetine başlamış... “Oy bahşişi toplayacak!” TELEFONDAKİ ses, geçen hafta Aydınevler Camisi’nde cuma namazına gittiğini söylerken sesi titriyordu: “Hoca efendi cuma vaazında, Kuranıkerim varken anayasaya gerek olmadığını anlattı.” Aydınevler, İstanbul Küçükyalı’da. Tesadüf, bir başka telefon daha geldi Küçükyalı’dan: “Perşembe günü Küçükyalı Pazarı’na gittim. Pazarcının biri, arkadaşlarına ‘Ben Anıtkabir’e işemeye gidiyorum’ diye seslendiğinde beynimden vurulmuşa döndüm.” Trabzon’un Tosya ilçesinden gelen mektupta, Feride ve Ahmet Şener İlköğretim Okulu beşinci sınıfında din kültürü öğretmeninin, Kurankerim almayan öğrencileri sınıfta bırakmakla tehdit ettiğini yazıyordu. Bir de gazetelerde yazılanlara, radyo ve televizyonlarda söylenenlere bakın; artık Kemal DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Ekonomide bozulma sinyalleri varmış. Dert değil, sinyal lambalarını bozarsın olur biter! Nuriş Gülhan Elmas: “Nurcuların, resmi makamların katkısıyla yaptığı konferansın adı ‘Türkiye’nin Demokrasi Serüveni’ değil, ‘Türkiye’nin Demokrasi Tramvayı’ olmalıydı!” Atatürk’e açıkça hakaret ediliyor; Kemalizmin kökünün kazınacağı bildiriliyor. Sinek ne kadar küçük olursa olsun mide bulandırır: İnternetle ilgili yeni bir düzenleme daha geçen gün Meclis’e geldiğinde hemen bir madde eklemeye kalkıştılar; internet üzerinden alkollü içki satışı yasaklansın! Mide bulandıran sinek, at sineği gibi çağdaş Türkiye’nin sırtına yapıştı... AKP’yi kapatma davasının iddianamesinde çok çarpıcı bir bölüm var. Bu iktidar faşistler gibi şiddete başvurmuyor ya, dolayısıyla şiddete başvurmayan bir partiyi kapatmak demokrasiye ayıp olur falan diyorlar ya... Bakın iddianame ne diyor: “İktidar olmanın avantajları ile ve demokratik At sinekleri yöntemi kullanarak hedefe ulaşma olanağı elde edilmişse, bu aşamada şiddet kullanmanın gereksizliği ortadadır.” Bir de yüzde 47’lik oy oranından söz ediliyor. Halkın hayatından memnun olduğu söyleniyor. İddianame bu duruma da açıklık getiriyor: “Kaldı ki davalı partinin sahip olduğu iktidar olma çerçevesinde amaçladığı yasadışı siyasi modele yönelik eylemleri karşısında, iktidar gücünden çekinen ve sessiz kalan büyük bir kitle de söz konusudur. Bu durum bile davalı partinin hedefine ulaşmasını kolaylaştırmaktadır.” Son günlerde yeni bir moda çıktı; siyasi gerginliği gidermek için uzlaşılsın, taraflar birer adım geri atsın. İmamlar bildiğini okurken adamlar, Atatürk’e daha az hakaret edecek ve bu iş tatlıya bağlanacak öyle mi? Politikacılar ne yaparsa yapsın toplumdaki at sinekleri temizlenmeden bu iş olmaz! Besleme Basın!.. Bugün size kapatma davası ve Ergenekon soruşturması sürecinde manşetlerini “vurucu tim” gibi kullanan “iliştirilmiş” gazeteleri ve meslektaşım demekten özenle uzak durduğum tetikçi tipleri anlatacaktım, ama vazgeçtim!.. Vazgeçtim, çünkü bu gazeteleri zaten kendi yazarları, bu türden tetikçileri ise aynı cephede kalem sallayan ya da geçmişlerini ve bugünlerini gayet iyi bilen yazarlar “en ağır” ve en açık biçimde anlatmış bile!.. Emin olun, ben “en ağır şekilde nasıl anlatırım” diye düşünsem daha iyisini yapamazdım!.. Önceki gün Sabah gazetesinde, tüm zamanların genel yayın yönetmeni Ergun Babahan, “Eğreti Demokratlar” başlıklı yazısında gazetesini şöyle tarif ediyor: Sabah, böylesi kritik dönemde demokrasiden, AB hedefinden şaşmadan bir yayıncılık anlayışını sürdürmeye çalışıyor... Aynı gün, aynı gazetede, yalnızca iki sayfa ötede Hıncal Uluç, “Veda yazısı” başlığıyla aynen şunları yazıyor: Yok canım, Sabah’a veda etmiyorum. Gerçi burada kalma konusundaki inadım ve kararlılığım giderek zayıflıyor.. Artık çok zorlanıyorum. Hele yazıişlerinde yapılan değişikliklerden sonra gazetenin haber sayfalarının ‘besleme basın’ günlerini hatırlatmaya başlaması beni çok sarsıyor. Çok ağır, değil mi?!. ??? Besleme basın deyince aklıma Sabah gazetesinden Emre Aköz geldi nedense... Cumhuriyet Mitinglerine katılan milyonları darbeci ilan eden Aköz, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili olarak da “yeni şoklara hazır olun”, “şaşkınlıktan küçük dilinizi yutacaksınız” türünden, iddianameyi bizzat hazırlamış savcı tavrıyla yazılar döşeniyor bir süredir. Bu “adam” hakkında Akşam gazetesi yazarı Oray Eğin, “Terbiyesizi tanıyalım” başlıklı bir yazı kaleme aldı. İşte o yazıdan çarpıcı bölümler: Kendisinin iki büyük terbiyesizliği oldu şu son günlerde. Bir kere TRT ekranına çıkıp Cumhuriyet Mitinglerine katılan halkı Ergenekon’la ilintilendirmesi bugüne kadarki günahlarının belki de en büyüğüydü. Hayatta bugüne kadar hiçbir şey olamamasının, hep bir yere itilip kakılmasının ve adam yerine konulmamasının intikamını günümüzün iktidarına karşı kahverengi ruj sürerek göstermesinin daha itidalli bir uzantısı olabilirdi halbuki. Eskiden de ciddiye alınmazdı, bir parodiydi ama şimdikinden daha düzgün bir parodiydi. Keşke bu dönemi ranta çeviren ağabeylerinden üslup ve şıklık öğrenseydi. Kraldan çok kralcılık ve kaba bir ideoloji tetikçiliği yerine... Bir başkasının utancını onun adına yaşarsınız ya, hiç kimsenin kendini bu kadar alçaltamayacağını düşünüp onun adına yüzünüz kızarır ya... Öyle bir andı izlemek. Maalesef, bu kadar dipte, bu kadar aşağıda yaşıyor bu canlı türü. Benim için daha büyük ayıbı şu oldu: Yazısının sonuna “İnşallah 83 yaşındaki İlhan Selçuk’a gözaltında iyi bakılır. Aksi takdirde hükümetin üstüne kalır” diye not koymuş... Çirkin bir ifade. Ben mesela “Bedava yedikleri restoranlar Emre Aköz ve karısına iyi baksın, şişip patlarlarsa üzerine kalır” yazarsam yakışık alır mı? Okurken, muhatabı adına bana ateş bastı!.. Eğer geleneğimizde olsaydı, bu yazı tam bir düello nedeniydi!. Ertesi gün “adam”ın köşesine baktım, “yağmur yağdı” havalarındaydı!.. ??? Yağmurdan söz açınca Star gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar düştü aklıma. Hani şu Ergenekon soruşturmasında kimlerin gözaltına alınacağını günler önceden bilen, daha kimlerin gözaltına alınması gerektiğini televizyon ekranından açıklayan, sonra da kendisini aklamaya çalışırken iyice batan “Şeyh Şamil”den... Bu arkadaşla ilgili tanımlamayı da Yeni Şafak gazetesi yazarı Kürşat Bumin yaptı. Şamil efendinin her şeyi çok iyi bilen, her ifadeyi sanki bizzat kendisi almış havalarda konuşmasından son derece rahatsız olan Bumin, gayet net bir teşhis koydu: Görüyorsunuz; ‘gazeteci’ değil de sanki ‘operasyon’un her safhasına ilişkin istihbarata sahip bir yetkili konuşuyor... Vay, vay, vay... Bu ‘adam’lar bu yazıları okuduktan sonra sokakta nasıl dolaşıyorlar acaba?.. Hangi sokak; mekânları plazalar ya da sorgu odaları dediğinizi duyar gibiyim!.. eposta: umitzileli?gmail.com Ya ğ m u r D e n i z SESSİZ SEDASIZ (!) Derin devletin Amerikan sicilleri SON günlerde bir derin devlet muhabbetidir gidiyor ya, Bülent Esinoğlu da Amerikan derin devletinin sicil dosyalarından söz ediyor: “Vatanı satıyorsunuz, cumhuriyetin bütün varlıkları bitti diyorsunuz. Karşıdan cevap geliyor: Demokrasi. Ulusal pazarlarımız yabancıların eline geçti diyorsunuz. Cevap geliyor: Demokrasi. Amerika Irak’ta, Yugoslavya’da olduğu gibi vatanımızı bölecek, bu iyice belli oldu diyorsunuz. Cevap: Demokrasi. Siyasi parti liderleri, kırk yıllık gazeteciler gözetim altına alındı, tutuklandı diyorsunuz. Cevap geliyor: Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Telaş Hamza Saykan: “Kapatma davası açıldı ya, Amerikan kapatmalarında bir telaş, bir telaş!” Asena Ahmet Önen: “Ah ulan, şimdi Duygu Asena yaşıyor olmalıydı ki Ergenekon kapsamında ne güzel gözaltına alınırdı!” Demokrasi. Bazı köşe yazarlarına siz Amerikan uşağısınız diyoruz. Cevap: Demokrasi. Hükümet Amerika ile gizli anlaşmalar yapıyor diyorsunuz. Cevap geliyor: Demokrasi. Bunlar kendilerine Amerikancı denmesinden büyük mutluluk duyuyorlar. Amerikan uşağı veya yabancı devlet görevlisi gibi sözleri iltifat olarak değerlendiriyorlar. Bu tip yazar, çizer takımına tarihin hiçbir döneminde yabancı devlet görevlisi yakıştırması yapılmamıştır. Ali Kemal’lere bile en çok hükümet yanlısı denmiştir. İngiliz görevlisi dendi mi bilmiyorum!” Öküz altında “derin devlet” avına çıkanlar, ava giderken avlanmasınlar! Güneş balçıkla sıvanmaz DİLEK ŞAHZÂDE 27 Mart Dünya Tiyatrolar Gününüz kutlu olsun. Bu kez pek, direkt tiyatroyla ilgili bir yazı yazmayıp dolaylı yoldan tiyatronun kökenine, ayrıca felsefeye değinip daha gündemdeki bir konuyla bağlantı kurmak niyetindeyim. Böyle olması anlam taşıyacak çünkü. Eski bilgeler demişler ki: “Kazara bir sapan taşı, bir altın kâse kırsa, ne taşın değeri artar, ne değerden düşer kâse”… Ne özlü söz değil mi? Niyet mayayı değiştirmiyor, taşsa taş, altınsa altın. Neresinden bakmalı bu duruma öncelikle? Felsefenin insanla arasındaki ilk köprüden; kendini bilmek ilminden başlayalım. Kendinin karşısına geçip de “Kimsin sen” diye yüklüce bir soru sormayan adam, ömrü boyunca ne kendini bilecektir, ne başkasını. Hal böyle olunca da sapla samanı karıştırması çok normal. Diyeceksiniz ki, kendini bilmezler nasıl bilgiçlik taslar ve halk buna nasıl da inanır, inanır görünür? Mesele de bu zaten. Çizmeyi aşmak, bardağı taşırmak, hani hani zurnanın zırt demesi! 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü kutlu olsun. Umarım mutlu olsun! Ama gönül istiyor ki önce şöyle olsun: İçi dolsun, boşaltılmaya çalışılan beyinlerin, ruhların etrafına bir korunma çemberi konulsun. “Sivrisineğe, kavağa yaslanırken ‘Ne yapıyorsun orada’ demişler; o da ‘Eh, kavak bana yaslanıyor baksanıza” demiş. Elbette tartışmak, ayrılmak, birleşmek, bir konuya 360 derece çeşitli açılardan bakmanın kıymetini biliyoruz, saygı duyuyoruz. Ama haddini aşma durumu ne siyasette, ne hayatta ne de sanatta yerine oturuyor. Olmuyor, olamıyor. Haddini aşmamak erdem gerektiriyor, farkındalığı gerekli kılıyor, buralarda boşluklar olunca, gedikler açılınca şaşırıp kaldığınız, tepkiler vereceğiniz olaylar yaşanıyor. İnsanı anlamak ve anlatmak en önemli sanat, tiyatronun da başişlevlerinden biri. Belki de büyüsünün kaynağı. Kültürün en kuvvetli silahı. Bu silah hep sarsar ve yeniden inşa etmenize yardım eder kendinizi; ilmi buradadır, geliştirir, dönüştürür. Rahatınızı kaçırır belki, ama hayattan aldığınız haz da çektiğiniz acı oranında artar. İster sanatçı olun ister sanatsever, birlikte üretir, birlikte tüketirsiniz aslında. Bu beraber soluk alıp veriş büyülü bir bağ ile bağlar sizi, sanatçı çektiği yoksunluklara rağmen vazgeçemez sanatından, et tırnaktan ayrılmaz çünkü, sanatsever de yeniden ve yeniden buluşur sanat ürünüyle, böyle beslemektedir ruhunu ve beynini. Böyle sağlam beslenince de toplumun bireyleri; kendini az bilenler, bilemeyenler, bilmezler tarafından zehirlenme, zedelenme oranında ciddi bir düşüş olacaktır. Kendini bilme, farkına varma, geliştirme, dönüştürmede de katkı sağlanacaktır. Yılmadan, bıkmadan, usanmadan, doğru bildiğimiz doğruyu koruyarak, ileri bakarak ilerlemek, bu yılki bildirinin özü olmalıdır. Güneşin balçıkla sıvanmayacağı, sıvamaya kalkışmak üzere yola çıkanların kafasında şimşek olarak çakmalıdır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Mart www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hızla dönen 1 rüzgârların oluşturduğu 2 şiddetli siklon 3 fırtınası. 2/ Doğu Karadeniz 4 dağlarının yük 5 sek kesimlerin 6 de yaygın ge7 çici kırsal yerleşme tipi... 8 Çingene. 3/ 9 Uzunluğu ya1 2 3 4 5 6 7 8 9 rıçapa eşit olan çember yayı... Helyum ele 1 B Ö R D Ü B E T mentinin simgesi. 4/ 2 A N A M A T E M R A İstanbul’un Kartal il 3 B E N D İ R 4 A Z A T L A S çesinde bir semt. 5/ PiA R A P rinç ve şekerkamışın 5 C E N K A T OM K İ dan elde edilen bir tür 6 I rakı... Bir meyve. 6/ 7 K İ R İ K H A T Bilgisayarı oluşturan 8 K İ L MA NO gereçlerin tümü. 7/ Ke 9 S İ N O N İ M N miklerin yuvarlak ucu.. At alıp satan ya da yetiştiren kimse. 8/ Afyonkarahisar ilindeki bir dağın adı... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 9/ Bilye, zıpzıp... Bir nesnenin uzayda kapladığı yer. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İki kişilik ve yelkenli bir yarış teknesi. 2/ En küçük izci kuruluşu... “akşamlar bir gibi biterdi” (Attilâ İlhan). 3/ Bir dairede yarıçap uzunluğundaki yay parçasını gören merkez açıya eşit açı ölçme birimi... Asaf Halet Çelebi’nin bir şiir kitabı. 4/ Bir kiraz cinsi. 5/ “Çalma, hırsızlık” anlamında argo sözcük... Ateş. 6/ Bir etkinlikte, bir işte başarıya ulaşmak için gerekli olan bilgi ve becerilerin tümü. 7/ Umman’ın plaka imi... Akrobat. 8/ Büyükbaş hayvanların barındığı kapalı yer... Renk renk parlak tüyleri olan, iri gövdeli bir papağan. 9/ Yanağın alt kısmı... Algılanan nesnelerin temel niteliği. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear