23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 ŞUBAT 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Ankara Osman Türkoğuz: “Unutmayın ki, öfkeyi hitabet sanatı sayan Beyazıt, konuşmayı fazla sevmeyen Timur’a Ankara’da yenilmişti.” Ya ğ m u r E k i m Din devleti peşinde değillermiş... “Ama din peşlerini bırakmıyor!” ABD bayraklarını sallayarak bağımsızlığını ilan eden Kosova için “ABD’nin sondan bir önceki eyaleti” tanımını yapıyor Bülent Esinoğlu: “Yugoslavya’yı beş parçaya bölen Batı emperyalizmi bölmeye devam ediyor. Aslında Amerika için bölünmüş Yugoslavya’nın en önemli parçası Kosova’dır. Çünkü Rusya’yı, Avrupa’yı ve Kuzey Afrika’yı kontrol edecek Amerikan üssü buradadır. Bağımsızlığını ilan eden Kosova aslında bir Amerikan eyaletidir. Burada Türkler ve Müslümanlar çok zor şarlar altında yaşamaktadır. Amerikanlaşma ve Arnavutlaşma operasyonuna tabi tutulmuşlardır. ABD için Amerikan dolarının değişim aracı olarak devam edebilmesi için üsler hayati önemdedir. Kosova’nın bağımsızlığı diye bir şey yoktur. Kimse kimseyi kandırmasın. Amerikan PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Erdoğan: “Anayasa Mahkemesi’ne saygılıyız.” Bir de kaygılıyız deseydiniz! Film gibi Necati Yıldırım: “Reklam ve sinema filmi yönetmeni AKP hayranı Sinan Çetin’e öneri: Şu sıralar ‘Beyaz Çarşaflı Kasımpaşalı’ filmi çekerse, eminim izlenme rekorları kırar!” üssünün meşrulaştırılmasıdır. Amerikanın bilmem kaçıncı eyaletinin kurulmasıdır. Rusya da buna misilleme yapacaktır. Güney Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlığını tanıyacaktır. Kosova’nın bağımsızlığı meşru olmayan, moral gücü olmayan bir bağımsızlıktır. Amerikan yalakalığı ile bağımsızlık falan olmaz. Bağımsızlık eğer emperyalizme karşı kazanılmış ise değerlidir. İngiliz Parlamentosu Pakistan içinden bir Belucistan çıkarmak için karar almıştır. Bunlar için bir üs bulundurmak, sömürünün devamı ve üssün etrafındaki devletlere şantaj aracı olarak kullanılması bakımından çok önemlidir. Kosova Batı emperyalizminin Kosova, Doğu Timor, Filipinler, Kıbrıs, Arap ülkeleri ve Almanya, İtalya ve Türkiye’de üsleri vardır. Kosova meselesi ise oldukça tehlikelidir. Sırplar AB’ye gireceğim tuzağına düşerse Kosova’yı kaybeder. Ama rıza göstermez ise Rusya ağırlığını koyar. Ve işler karışır. Amerika Ukrayna’yı keten pereye getiremediğinden Kosova işini öne almıştır. Suriye Rusya ile iyi ilişkiler kurdu diye şimdilerde Suriye’ye abanmaktadırlar. Suriye’nin bölünmesi için Türkiye’den yardım istiyorlar. Bu kadar Amerikan üst düzey yöneticisi Ankara’ya babasının hayrı için gelmiyor. Doğru olmayan bir iş doğru olmayan zamanda yapılmak isteniyor. Ortadoğu yeniden ısınıyor.” Özgürlük Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, türbanın bir ‘dinselsiyasal simge’ olduğunu Başbakan’ın ağzından dünyaya ilan etmese ve genç kızların üniversitede başlarına türban bağlamasının bir ‘anayasa sorunu’ olduğunda direnmese en köktenci karşıtları bile türbanın üniversiteyle sınırlı kalması koşuluyla soruna bugün olduklarından daha hoşgörülü yaklaşabilirlerdi. Fakat hükümet, bunu bir güç gösterisine dönüştürünce tartışmalar çığrından çıktı, insanların kafasında haklı kuşkular oluştu. Şu sıralar özellikle okumuş yazmışlar arasında türbanın, ‘özgürlükler’ çerçevesinde ele alınıp alınmaması gerektiği tartışılıyor. Sorunun yanıtı hiç de zor değildir; bir giysi, bir giysi aksesuvarı ya da belli bir giyim biçimi insanların özgür istençlerine bağlı bir seçim olduğundan hiç kuşkusuz bireysel özgürlükler çerçevesinde ele alınmalıdır. Bireylerin seçimleri, dinsel inançlarından kaynaklanıyor da olsa aynı yanıt geçerlidir. Ne var ki Türkiye gibi çokkültürlü/ çokinançlı toplumlarda bu çerçevenin yasalarca daraltılması olağandışı bir durum değildir. Her dinin/inancın kutsal kabul edilen simgeleri vardır. Bu simgelerin çıkış kaynağı geleneklere göre de olabilir. Örneğin, Yahudi erkekler başlarında Tanrı’ya saygı nedeniyle ‘kippa’ taşırlar. Yezidilik de bir inançtır; bu inanç sahiplerinin kutsal simgesi ‘melek tavus’tur, beyaz giysi de temizliği simgelemektedir. Alevilerde başı çevreleyen kırmızı bandana takmak bir gelenektir. Ortodokslar aileden biri öldüğünde bir yıl yas tutarlar ve bu süre boyunca siyah giysilerle dolaşırlar. Tüm Hıristiyan kadınlar ve kızlar için boyunlarında haç taşımak bir gelenektir, buna ruh dinginlikleri için önem verirler. Toplumu çokinançlı bir ülke olan Türkiye’de bu örnekleri çoğaltabiliriz. ??? Bir üniversite düşünelim: Kız öğrencilerin büyük bölümünün başı açık, bir bölümü türbanlı, ufak bir bölümü göğsüne renkli ‘tavus’ motifi işlenmiş, tepeden tırnağa beyaz giysiler içinde; azımsanmayacak bir bölümünün başında kırmızı bandana var, bir bölümü boynunda haç taşıyor, bir bölümü de karalar içinde… Bir bölüm çember sakallı erkek öğrencinin kafasında takke var, bir bölümünün kippa, bir bölümünde de yine kırmızı bandana… Eğer üniversitede özgürlük, Başbakan’dan YÖK Başkanı’na üst düzey yetkililerin ağız birliğiyle ileri sürdükleri gibi bir yanıyla bireylerin din kaynaklı giysi ya da aksesuvar seçimlerinde dilediğince davranabilmeleri ise bu niçin yalnızca MüslümanSünni kız öğrencilere, üstelik de anayasanın ‘özel’ güvencesi altına alınan bir hak olarak sınırlı tutuluyor? Eğer anayasada ifade edildiği biçimiyle her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı yasalar önünde eşit ise dinsel inanç kaynaklı giysi özgürlüğü neden bu ülkenin Alevi, Yezidi, Ortodoks, Süryani, Katolik, Yahudi ve diğer inançlardan yurttaşlarına tanınmıyor? Bu nasıl bir hukuk anlayışıdır? Bu uygulama, ‘çoğunluk diktatörlüğüne doğru atılmış bir adım’ olarak adlandırıldığında AKP’liler, MHP’liler, kimi DTP’lilerle herkesten fazla ‘özgürlükçü’ olmalarıyla ün yapmış ‘aydınlar’ niçin öfkeleniyorlar? Siyasal rejimler, çoğunluğa karşı azınlıkların hak ve özgürlüklerini sağlayıp korudukları sürece ‘demokrasi’ olarak anılmaya hak kazanırlar. Öyle değil mi? ??? Kimse, bu satırların yazarının dinsel teşhir yarışlarının yaşanacağı kaotik bir üniversiteyi hoşgörüyle karşıladığı/karşılayacağı sanısına kapılmasın. Burada üniversitelerimizin içine sürükleneceği olası çatışma ve huzursuzluk ortamına dikkat çekmeye çalışıyorum. Biliyoruz ki, eşitlik kuralı umursanmadan bir gruba tanınan hak, öbür gruplar için belli başlı bir kışkırtma/provokasyon nedenidir. Üniversitelerin kantinlerinde, koridorlarında, dersliklerinde ‘Vay şeytan tapıcılar!’, ‘Vay Kızılbaşlar!..’ diye atılacak naraları şimdiden duyar gibi oluyorum. Sıvas’ta, Madımak Oteli’nden yükselen alevler belleklerimizden silinmedi henüz. Özgürlük adına bir çatışma ortamı yaratmanın kimseye bir yararı yoktur, olmayacaktır. ‘Başa türban takmakla laiklik tehlikeye girer mi?’ Toplumun geniş kesimlerinin laikliği içselleştiremediğinin açık olarak görüldüğü, Başbakan’ının, ‘Türban siyasal simgeyse simge, ne var bunda?’ mantığından kurtulamadığı bir ülkede girer. Dolayısıyla dinsel simgelerin üniversitelerde de, kamusal alanlarda da yeri olmamalıdır. Sahip olduğumuz kısıtlı özgürlükleri de yitirmek istemiyorsak tabii. (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Geçmişte işlenen siyasi günahlar GEÇMİŞTE yaşananları çabuk unutan balık hafızalı bir toplum olmamıza karşın sanıldığı kadar da “alık” olmadığımızı söylüyor Aslan Çeker. Şu sıralar türbanın altına saklanan şeriat devletini tartışıyoruz ve eski başbakanlardan Süleyman Demirel, eski cumhurbaşkanı olmanın verdiği “huzur”la İslamcı iktidara uyarılar gönderiyor ya, Çeker de toplumu 40 yıl öncesini anımsamaya çağırıyor: “1967 veya 1968 yılı bütçe görüşmeleri sırasında iktidardaki Adalet Partisi’nin milletvekilleri, açtıkları imam hatip okulları sayısı ile övünüyorlardı. Dönemin tek başına muhalefet ustası Osman Bölükbaşı kürsüye çıkıp uzağı gören bir devlet adamı ciddiyeti ile halkın dini duygularını okşamanın olası sonuçlarının ülkeyi şeriata götüreceğini anlatmış ve sonra Başbakan Süleyman Demirel’e dönerek ‘Halk anlamasın diye teokratik devlete karşıyım diyorsun, çık kürsüye ve şeriat devletine karşıyım diye konuş bakalım’ demişti. Demagoji sanatının ustası Demirel eleştirileri yanıtlamak için kürsüye çıktığında her şeyin cevabını kendince vermiş ama ‘şeriata karşıyım’ dememişti, diyememişti. İşte bugün, sıkma baş krizi nedeniyle demeçler veren ve İslamcı AKP iktidarına yüklenen Demirel 1960’larda ‘şeriata karşıyım’ diyemeyen Demirel’dir. Halkın hafızası balık gibi olabilir ama siyasi tarihimizin tozlu sayfaları geçmişte işlenen günahları unutmayacak kadar güçlü bir hafızaya sahiptir.” behicak?yahoo.com.tr İşsizlik Gülhan Elmas: “İşsizlik sorununu, türbana soktukları kadınları eve kapatıp çözecekler!” Gündem Akif Kökçe: “Sıkma baş sorunu niye gündemde tutuluyor? Ülkenin nereye gittiği değil, çarşafın nerden geldiği tartışılsın diye!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘68’liler’in 40. Yıl Armağanı “68’liler” 40. yıllarını kutluyorlar.. 16 Şubat Cumartesi, Taksim’deki “Cumhuriyet Anıtı” önünde saygıyla durarak “Cumhuriyet Devrimleri”ne bağlılıklarını yineledikten sonra, Ahırkapı’daki Armada Otel’de danışma kurulunu topladılar. “Dayanışma Yemeği”nde ise Birlik Başkanı Sönmez Targan, laik cumhuriyete göz diken irticanın ve emperyalizmin etkisiz kılınabilmesi için, “tam bağımsızlık ilkesiyle bütünleşmiş bir demokrasi”nin yaşamsallığına dikkat çekti... Ataol Behramoğlu’nun anımsattığı gerçek ise Türkiye’deki 68 hareketinin, dünyadaki rüzgârlardan değil, “ulusal gereksinim”lerden kaynaklanması; sömürgecilerin ve dincilerin gerici ittifakına karşı “aydın” sorumluluğunun “devrimci” duruşuydu... Yurtsever şairimiz bu sözleriyle, örneğin Dolmabahçe’ye İnsanlar, “Nasıl olur?” diye başlayıp “üstelik gericilerin Sıvas katliamından canını zor kurtaran Aziz Nesin’in vakfını da yönetiyor!..” diye devam ettikçe, düzenleme kurulunda, Ali Nesin’in de bulunduğu konferans kitabına daha bir merakla göz attım. Sönmez Targan önsözünde diyor ki; aynı etkinliğin önderi olan, dinciliğe direnebilmek için dünyadaki gelişmeleri de bilmek gerektiğini söyleyen Aziz Nesin, hazırlıklar tamamlanmadan yaşamını noktalayınca, 2022 Mart 1997’de Ankara’da gerçekleşen konferansın “düzenleme kurulu”nda, bakın kimler görev almış: “Ali Nesin, Alper Aktan, Aslan Kafaoğlu, Bilge Bilgiç, Bedri Baykam, Cevat Geray, Demirtaş Ceyhun, Derviş Günday, DoğanTaşdelen, Faik Akçay, Fatma Somer, Gülen Utku, Haşmet Atahan, Jale Baysal, Mehmetcan Akyolcu, Mustafa Dabis, Mustafa Sütlaş, Necla Kuglin, Nejat Birdoğan, Osman Erten, Özcan Keskeç, Sönmez Targan, Turgut Gökdere...” Her biri değişik sivil toplum kuruluşlarını temsil eden kurul, açılış konuşmasına dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in çağrılmasını ister. Ne var ki Demirel, hemen randevu vermesine ve kökten dinciliğe karşı konuşmayı kabul etmesine rağmen, resmi programında bile yazılı olan konferansa katılmaz. Nedeninin ise özellikle dinci basının saldırgan yayınlarından etkilenmiş olabileceği; hâlâ yanıtı alınamayan bir tahmin olarak önsözde anımsatılıyor. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 2008’lerin 68’lileri... demirleyen 6. filoyu protesto edenlerin bile Avrupa’daki “gençlik isyanları”na öykündüklerini söyleyenleri, 40 yıl sonra bir kez daha sorguluyordu. Nitekim o tarihsel protesto sırasında, Dolmabahçe Camisi’nde toplanan sakallı, şalvarlı, “karıları türbanlı” kökten dincilerin, sadece, bağımsız ve onurlu bir Türkiye isteyen gençlere sopalarla, bıçaklarla, hatta silahlarla saldırmaları, şimdiki “stratejik ortaklık”larının 40 yıl önceki “kara görüntü”sü değil miydi? O güne ait “saldırı fotoğrafları”, Türkiye’yi “ABD’ye bağımlı siyasal İslam haritası”na katmayı hedefleyen BOP’un, gerçek yüzünü belki de ilk kez yansıtmıştı… HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com Sıra ‘2. Konferans’ta... 68’lilerin özverili çabalarıyla, konferansın ancak 10. yılında yayımlanabilen kitabın sunumunu da Prof. Cevat Geray yazmış. Sıvas katliamından Aziz Nesin’le birlikte güçlükle kurtulabilen aydın hocamız diyor ki; “Dinciliğin iktidarda olmadığı, ABD’nin öngördüğü ılımlı İslam devleti söyleminin bile pek duyulmadığı yakın yıllarda düzenlenen konferansın, şimdiki koşullarda mutlaka yinelenmesi gerekiyor...” Evet.. 68’liler, 40. yıllarını, işte böylesine “yol gösterici” bir tarihsel etkinliğin tüm konuşmalarını herkese armağan ederek kutluyorlar. Onların bu destansı yaş gününe en anlamlı armağan ise Kökten dinciliğe Karşı 2. Uluslararası Konferansı gerçekleştirmek değil midir? ekinci?cumhuriyet.com.tr ‘Antifundamentalist’! İşte o “unutulmaması gereken günler”in 40. yıl buluşmasında, 68’lilerin yakın tarihimize ışık tutan yeni yayımları da sergilendi. Bunlar arasında, 1997’de gerçekleştirilen “Kökten Dinciliğe Karşı (antifundamentalizm) Uluslararası Aydınlanma Konferansı”nı belgeleyen kitap masamızın üzerindeyken Ali Nesin’in şu türban taraftarı bildirideki imzası konuşulmasın mı? TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Erzincan ve 1 Tunceli yöresine özgü, sarmı 2 saklı yoğurtla yapılan ve “ze 3 refet” de deni 4 len bir tür ha 5 mur yemeği. 2/ Yüksek bir 6 makama sunu 7 lan mektup ya 8 da dilekçe... Ayaküstü içki 9 içilen meyhane. 3/ Es1 2 3 4 5 6 7 8 9 ki dilde ekmek... Gece 1 T A V S AMA K yapılan sinema ya da 2 I R A H U S U F tiyatro gösterisi. 4/ Ba3 Z A K K UM L A cağın alt bölümünü ve H A L K ayakkabının üstünü ör 4 I S I L F İ Y A K A ten bir tür tozluk... Ye 5 K R A L P İ mek. 5/ Moritanya’nın 6 M O C para birimi... Eski dil 7 A K H İ S A R de su. 6/ Anadolu halk 8 K R O N A U R A larının en eski ana tan 9 A L G A J U R rıçası... Kabuğu düğme ve süs eşyası yapımında kullanılan bir deniz hayvanı. 7/ Nişastayı parçalayarak şekere çeviren enzim... Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi. 8/ Kırık kemikleri bir arada tutmaya yarayan nesne... Azerbaycan ve Kars yöresine özgü telli bir çalgı. 9/ Rey... Halk dilinde mutfağa verilen ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kastamonu’ya özgü, tavuk ya da hindi eti ve yufkayla yapılan bir yemek. 2/ Mesafe... Yurdumuzda da yetiştirilen şaraplık bir üzüm cinsi. 3/ Kemerler üzerine oturtulmuş kubbe ile kemerlerin arasını kapatan üçgen biçimindeki kubbe parçalarından her biri... Köpek. 4/ Eli işe yatkın, becerikli... Bir tür bağımsızlığı olan büyük il. 5/ Osmaniye ilinde antik bir kent. 6/ Tümör... Kâfi gelmeyen. 7/ En küçük izci kuruluşu... Bir renk... Tantal elementinin simgesi. 8/ Fesatçı, münafık. 9/ Çocuk yuvası... Çanakkale Boğazı’nda, pek çok deniz kazasının meydana geldiği bir burun. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear