23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 ŞUBAT 2008 PAZAR 2 Beyaz çarşaf nedir? Bunu herkes giyecek. Zamanı belli değil, ama bir gün!.. Başbakan sonuna kadar gitmeye kararlı, idama kadar!.. Neden böyle düşünüyor, beş yıldır ülkesine gerekli yararı sağlayamadığı için mi? Ulusuna mutlu bir yaşam veremediği için mi, genç yaşından bu yana beslediği hayalleri sonuçsuz kaldığı için mi, giriştiği bir kavgadan yenik düştüğünü sandığı için mi? ??? Adnan Menderes asıldı. İki bakanını da birlikte ölüme sürükledi. Kimse böyle bir şey istemedi. On yıl başbakanlık yapmış bir insana nasıl kıyıldı? Şimdi ülkenin dört bir yanında büstleri, heykelleri, adını taşıyan sokakları, meydanları, alanları, üniversitesi bile var. Anıt mezarı da!.. Tarihimizde benzeri yaşanmış niceleri var, beyaz çarşafa dolanarak dünyadan koparılmış!.. Nice sadrazamlar, vezirler, hatta padişahlar, şehzadeler... Türk ulusu için yeni bir şey değil bu tür olaylar, bu tür acılar... AKP liderinin bütün bunları anımsaması, ne OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL ‘Sonunu Görelim...’ denini niçinini bilmesi kaçınılmazdır. Bile bile mi söylüyor, beyaz çarşafı göze aldığını... ??? Krezüz bir kraldı, Lidya devletinin kralı; zengin mi zengin, gururundan yanına varılmazdı, güçlü mü güçlüydü, halkı ona tapıyordu, büyüklüğünü yere göğe sığdıramıyordu. “Benden daha güçlüsü var mı?” diye sorduğunda filozof Solon ona ne demişti: “Sonunu görelim.” Sonu görmek kolay değildir. Zaman yetmez çoğu insan için, sonuna varmadan çekip giderler beyaz çarşafları örtünerek... Ama Krezüz benzerlerinden sonra da yaşayanlar vardır, onlar görürler nice zenginliğin, yenilmezliğin bir gün püf diye söneceğini; o kralların, hünkârların, diktatörlerin de herkes gibi, o beyaz çarşaflardan kaçınamayacağını... Güzel bir şey değildir önceden böyle sözler etmek... “Ben her şeyi ama her şeyi göze aldım” demek hem çok anlamlı, hem de iyice anlamsız boş bir sözdür. Her şey olacağına varır. Bu yüzden gerekli gereksiz idamdı, asılmaktı, beyaz çarşaftı gibi şeylerle hem kendini, hem de halkını kandırmaya, aldatmaya sürüklemek çok yanlıştır. Türkiye ters bir yola sapmıştır. Bir bölünme yaşanmaya başlandı. O buna bu ona karşı! İç ve dış düşmanlarımız yeni değil, ötelerden beri bizleri paylaşmak, parçalamak hevesinde!.. Bunu biliyoruz da, yazıyoruz söylüyoruz da, ama bu çeşit girişimlere nerdeyse bile bile destek verir durumdayız. Beyaz çarşaf yerinde dursun! Her şeyin bir günü bir saati var. İyiyi, güzeli, doğruyu bulmak, yaratmak gücümüz varken niye ölümü gündeme getirelim, niye?.. Krezüz, düşmanlarının yaktığı ateşte yanarken ne demişti: “Ah Solon sen haklıydın!” Bugün, 17 ŞuYaşam yürür; gebat 1926 tarihli reksinmeler hızla de“Türk Kanunu ğişir; din yasaları, Medenisi”nin Meriç VELİDEDEOĞLU her ne olursa olsun kabulünün 82. ilerleyen yaşamın yılı. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu; “Medeni karşısında, biçimden ve ölü sözcüklerden kanunlar, anayasadan sonra genel temel öteye bir değer, bir anlam taşıyamazlar. yasalardır” der. Değişmemek, dinler için bir zorunluHele bizimki gibi bir “Devrim” ürünü luktur. Bu nedenle dinlerin yalnız bir olanların ayrı bir yeri vardır. Bu yüzden vicdan işi olarak kalması, çağdaş uygar“Devrim”in ruhunu yansıtan, yasa “ge lığın temellerinden ve eski uygarlıklarrekçe”sinin değeri de adeta yasanınki ka la yeni uygarlığın en önemli ayırıcı nitedardır. liklerinden biridir. Dönemin Adalet Bakanı Esat Mahmut Köklerini dinlerden alan yasalar, uyBozkurt tarafından yazılan gerekçeyi oku gulandıkları toplumları, gökten indiklemak, yasanın özünü kavramak bakımın ri ilkel çağlara bağlarlar ve ilerlemeleri dan da hemen hemen “zorunlu”dur. engelleyici belli başlı neden ve etkenler 76 yıl boyunca, yasanın başında olduğu arasında bulunurlar. gibi yer alan bu “gerekçe”; Ocak 2002’de Türk ulusunun alınyazısının, bugünyürürlüğe giren yeni “Türk Medeni Ka kü çağda bile ortaçağ düzen ve kurallanunu”nda ne yazık ki, “kuşa çevrilerek” rına bağlı kalmasında, dinin değişmez kuyer almıştır. rallardan esinlenen ve Tanrı katıyla süGerekçenin günümüz iktidarına, bir ba rekli olarak ilişkili durumda bulunan kıma “uyarı” niteliğindeki ve yasanın te yasalarımızın en güçlü etken olduklamel felsefesini belirten: rından kuşku duyulmamalıdır.” İşte bu “Yasaları dine dayalı devletler, kısa bölümünün gerekçeden çıkarılmasının nebir zaman sonra yurdun ve ulusun ister denini anlamak zordur. lerini karşılayamazlar. Çünkü dinler, de? Arkası Sa. 8, Sü. 1’de ğişmez kurallar kapsarlar. Kuşa Çevrilen ‘Gerekçe’! PENCERE Gülünecek Halimize Ağlamak... Televizyon yaman bir aygıt, uzakları yakın ediyor, ajans haberlerinde bir baktım ki eski Meclis Başkanı Bülent Arınç karşımda ağlıyor... Üzüldüm.. Acıdım.. Arınç, AKP grup toplantısında, öfkeli, tepkili, gerilimli liderini dinlerken duygulanmıştı... Gözler şıpır şıpır... Neden?.. RTE “Beyaz çarşafı giymeye hazırım” diye meşhur nutkunu atıyordu... Beyaz çarşaf.. İdam gömleği.. Ağlar mısın?.. Ağlamaz mısın?.. ? Ağlamak insana özgü... Orhan Veli’nin ünlü şiirinden birkaç dize: “Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz Gözyaşlarıma, ellerinizle?” Televizyon ekranında Başbakan ile eski Meclis Başkanı’nı izlerken düşündüm... Ne oluyordu Allahaşkına?.. Sandıktan gümbür gümbür çıkmışsın, iktidar koltuğuna ikinci kez oturmuşsun, derdin ne?.. Evet, takıyyecilerin bir dertleri olsa gerek... Kadını kızı sarıp sarmalayıp bohçalamak ve tesettüre mahkum etmek uğruna idam sehpalarından dem vurup gözyaşları dökmek ‘normal’ mi sayılır?.. ? Yoksa ruhsal bir açmazın göstergesi midir?.. Başbakan RTE gazetecileri “çırılçıplak kadın” fotoğrafları yayımlamakla da suçladı... Yoksa siyasal yaşamımızda, ruh doktorlarının ilgilenmesi gereken bir “vaka” mı gündeme oturdu?.. Tesettür.. Çarşaf.. Açılmak.. Örtünmek.. Çırılçıplak kadın resimleri.. Vesaire.. Ne siyasette ne de medyada başka bir laf var... Erkekler kafayı yemişler... Türkiye’de kadının giyim kuşamı üzerine kavgalaşıyorlar... İş geldi kara çarşafı solladı, beyaz çarşafa dayandı... ? İslam coğrafyasında kadın elbette bir gün özgürleşecek... Tesettürü özgürlük sayan beyinsel bağımlılık zincirlerini koparıp kölelik düşüncesini aşarak erkekle eşit insan olduğunun bilincine erişecek... Ama kolay olmuyor bu işler... Eski Meclis Başkanı kendini bu işe öylesine kaptırmış ki şıpır şıpır ağlıyor.. Biz de ağlayalım mı?.. Demokrasi tarihine, İnsan Hakları Bildirgesi’ne, özgürlükler felsefesine Türkiye’de elbirliğiyle yeni bir kavram armağan ettik: Tesettür özgürlüğü!.. Kadını günah sayan, erkekten aşağı gören, insan eşitsizliğini damgalayan binlerce yıllık tesettürü, özgürlük diye yorumlayan fikri ancak biz Türkler icat edebilirdik... ? Öyleyse gelin biz de Bülent Arınç’la birlikte ağlayalım... Sonra da kendi kendimize gülelim... Çünkü Türkiye o hallere düştü ki ağlıyoruz gülünecek halimize ve gülüyoruz ağlanacak halimize... T.C. BAKIRKÖY 11. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Esas No: 2007/573 Esas Karar No: 2008/23 Açılan davanın kabulü ile, Malatya ili, Doğanyolu ilçesi, Poyraz Köyü, Cilt No: 15, Hane No: 8, BSN: 34’te (TC Kimlik No: 24950289100) nüfusa kayıtlı bulunan Ali ve Gülüstan oğlu, 01.08.1969 doğumlu, Ergün İnal’ın 2001 yılı Mart ayından geçerli olmak üzere gaipliğine. 31.01.2008 Basın: 8497 CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear