25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 ŞUBAT 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Kervan Ahmet Çuhacı: “Önündeki eşek kör olursa kervanın gittiği yer çöl olur!” İSLAMCI iktidar AKP ile iktidarın arka bahçelisi Türkİslamcı MHP’nin türbanı üniversiteye sokarak devletin temel ilkelerinden laikliğin ırzına geçme girişimi üzerine gözler askere çevrilince Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da, askerin düşüncesini herkesin bildiğini söyleyerek malumun ilamına gerek olmadığını bildirdi. Bazı siyasilerce laikliğin ırzına geçilmeye kalkışılırken, askerin bu sözleri şu tümceyle özetlenebilir: “Demokrasinin namusunu kurtardı!” Ne var ki Meclis Anayasa Komisyonu’nun İslamcı Başkanı Burhan Kuzu, sonradan düzeltmeye kalkışsa da Büyükanıt’ın görüşlerinin kişisel olduğu yorumunu yaparak bazı kafalarda Türk Silahlı Kuvvetleri içinde farklı düşünceler, türban sempatizanları bulunduğu izlenimi yaratmaya çalıştı! Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın ve Danıştay Başkanlar Kurulu’nun türban konusundaki uyarılarını ciddiye almayan İslamcı ve Türkİslamcı Ya ğ m u r E k i m Türk askerini şehit saymayan müftü ödüllendirilmiş... “Suudi Arabistan’da mı!” GÖRÜŞ DENİZ BANOĞLU MHP’nin yeni işlevi: AKP’ye muhalefet edene muhalefet! Malum Dedikleri Can Tekeli: “Değiştik dediler, Türkiye’yi değiştiriyorlar; Avrupa dediler İran’a gidiyorlar!” Süpürme M. Alpaslan Yener: “Kapı önündeki çirkefi içeri süpürerek temizlemek helada geçerlidir, toplumsal sorunlarda değil.” “cephe”, sıcak gündem içinde demokrasinin namusunu kurtaran askeri de ciddiye almadığını gösterdi. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, kamuoyuna görüşlerini iletme olanağı bulduğu ortamlarda türbanı serbest bırakacak bir düzenlemenin, yürürlükteki mevzuata göre Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilme olasılığının neredeyse “kesin” olduğunu anlatmaya çalışıyor. Tamamen duygusal ve demokrasi aşkı ile İslamcılara yanaşmış hukukçular bile aynı doğrultuda görüş bildiriyor. Ancak Türkiye’de birileri illa malumun ilamını istiyor: Meclis’te parmak hesabı ile parmaklanmak istenen devletin laiklik ilkesi demokrasinin yargı gücü ile korunacaktır; Türk Silahlı Kuvvetleri de demokrasinin namusunu korumaktadır. Bu aşamada bir malumun ilamı daha gerekiyor: Laikliğin ırzına geçilmeye teşebbüs edilmesi bile başlı başına bir suçtur ve cezasız kaldıkça tecavüzcülerin cesareti artmaktadır. Çene altı Türbanda çene altı kriterlerinin uygulanması için İran’dakine benzer özel bir teşkilat kurulmalıdır! “Aydınların Görevi İrtica ile Savaştır” Aydınlar Uyanın! Mustafa Kemal’in yurt gezileri sırasında sık ziyaret ettiği illerimizden biri olan Bursa’da, günümüzden tam 76 yıl önce, 21 Ocak 1923 günü yaptığı konuşmalarından birinde kendisini dinleyen aydın kalabalığa bu uyarıyı yapmış, “Aydınların görevinin irtica ile savaş “ olduğunu söylemişti.. Sanki 76 yıl önce bugünleri görmüş gibiydi... Her konuşmasında, her sohbetinde, her uyarısında, halkın önünde verdiği her konferansında, konuşmasında zaten hep bugünleri öngörmemiş miydi? Gençlere seslenen ünlü Bursa nutkunun benzeri olan Şark Sineması’ndaki bu konuşmasında, Mustafa Kemal şöyle diyor: “Milletimiz üç buçuk senelik zamana sıkıştırılamayacak çok büyük bir inkılabı yapmıştır. Asırlardan beri uymaya çalıştığımız bir idare şeklinin dışına çıkarak (ki burada padişahlık yönetimini ima ediyor) dünyada eşi bulunmayan bir devlet kurduk (gerçek aydınlarımız bunun farkında olmalı). Fakat bu yenilenmenin mutlaka ters bir hareketi gerektirdiğini hatırımızdan çıkarmamak gerekir..” sonra, sözlerinin can damarına sıra geliyor ve şöyle devam ediyor: “Bu harekete özel deyimiyle irtica derler.Yaptığımız işler ve aldığımız sonuçlara göre bu gibi gerilemeler her zaman beklenebilir” (nitekim bu gerilemeleri halen gün be gün yaşamaktayız). Sözlerinin devamında, Mustafa Kemal, yeryüzündeki kimi devrimlerin kanla yapıldığına ve bunların daha sağlam olduğuna değiniyor, “Kansız inkılaplar sonsuzlaştırılamaz” diyerek, bu sözleriyle belki de gerçekleştirdiği devrimlerin ileriki dönemlerde hedef tahtası olacağını öngörüyor. ... Ancak sözlerinin satır aralarında, Türk devrimlerinin gerçekleştirilmesi sırasında da sadece savaş meydanlarında değil, ülkenin Bolu, Hendek, Konya ve Yozgat’ta bastırılan isyanlarda da kan döküldüğünü hatırlatıyor. Sonra, devrimlerin tehlikeye düşmesi halinde aydınların ne yapması gerektiğine sıra geliyor, konuşmasını şöyle noktalıyor: “Mutlu inkılabımızın karşısında fikir ve duygu taşıyanları aydınlatmak ve uyarmak aydınlara düşen milli görevlerin en önemlisi ve en birincisidir.” İrtica dün, yani Cumhuriyetin kurulduğu andan sonraki dönemden günümüze kadar geldi, dayandı. Yaşamımızın her aşamasında bizi kuşatmakta.. Hemen her gün gericiliğin bir örneğiyle karşı karşıya geliyoruz.. Geliyoruz da ne yapıyoruz?.. 76 yıl önce Mustafa Kemal’in aydınlara uyarısını acaba günümüz aydınlarının hangisi ciddiye alıyor? Günümüz deyişiyle, “mutlu devrimlerimizin karşısındaki görüş ve duyguları taşıyan kişileri” hangi aydınımız uyarıyor, hangi medya bu kitleleri gerçeklerle yüzleştirip aydınlatıyor?.. Ya da kaç aydınımız, “gerici gidişe” dur diyecek girişimlere öncülük ediyor? Bırakın karşı çıkmayı, öncülük etmeyi, uyarmayı ya da aydınlatmayı.. 20 yıldır dilimizden, sözümüzden, yazımızdan düşürmediğimiz türbanı “Özgürlük ve demokrasinin, hak ve özgürlüklerin gereğidir” diyerek göğüslerini gererek savunuyorlar... Demokrasiyi, bağımsızlığı, özgürlüğü, laikliği göz göre göre yok edenleri alkışlıyorlar; alkışlarken de bunu “insan hakları ve demokratik özgürlükler adına” yaptıklarını dillendiriyorlar.. Bir zamanların “ikinci cumhuriyet” sevdalısı kimi aydın geçinenlerimiz, şimdi “İslam cumhuriyeti”nin gelişini sevinerek selamlıyorlar... 10 yıl gibi kısa bir zaman diliminde yaşama geçirilen devrimlerle İslam coğrafyasında aydınlanmayı, çağdaşlaşmayı gerçekleştiren tek İslam ülkesi olan Türkiye’nin, bu ayrıcalığını savunanları “eleştiriyorlar yıpratıyorlar, neredeyse faşistlikle suçluyorlar, devrimleri tek tek geriye döndüren iktidarla işbirliği yapıyorlar. 22 Temmuz sonuçlarından sonra yılgınlığa düşen, ama her şeye karşın umudunu yitirmeme azminde olan büyük kitleler.. cumhuriyet sevdasına gönül vermiş mücadeleci gençlerimiz; çağdaş, cesur yürekli kadınlarımız; 85 yıllık kazanımları korumak için gecesini gündüzüne katarak çalışan sivil toplum kuruluşlarımız; tehlikeli gidişi görmemekte direnen, bu aydınlara şöyle sesleniyorlar: Artık tehlikeyi görün ve bu gaflet uykusundan uyanın! Toprağınıza, ülkenize, ulusunuza, halkınıza sahip çıkın!” denizban@superonline.com SESSİZ SEDASIZ (!) Şeriatçıların taktiği ŞERİATÇI “savaş” taktikleri içinde hilenin ayrı bir yeri olduğunu söylüyor Mehmet Öztaş: “İslam şeriatı, dünyayı bir savaş alanı görür. Bu savaş İslam’a inananlar ile inanmayanlar arasındadır. Şeriat güçleninceye dek ‘mümaşat’ yolunu yani birlikte barış içinde yaşamayı kullanırlar. Güçlenince, iki yoldan birinin ölüm veya İslam’ın seçilmesini isterler. İran’da mollalar, Şah’a karşı yanlarına sol ve liberal kesimleri de almışlardı. Güçlendikleri an ittifak kurdukları kesimlerin kafalarını kestiler. Bugün ülkemizde karşımıza geçip demokrasi, düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğü diyerek yine hile yapıyorlar. Amaca ulaşmak için her yolu ‘mubah’ sayıyorlar. Biz de toplum olarak delinin suya baktığı gibi şeriatın gelişini seyrediyoruz!” Raylar Nami Tepe: “Tren kazaları ne ki, Türkiye raydan çıkmak üzere!” Öneri Ferit Giray: “Soros’tan beslenenlere isim öneriyorum: Sorospu çocukları!” Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Kurt kocayınca türbana dolanır! Koltuk Değneği, Koltuk Değnekleri MERİÇ VELİDEDEOĞLU 22 Temmuz seçimlerinde AKP’ye sınırsızca, kıyasıya yüklenen MHP’nin, seçimlerden hemen sonra: Eh! ayağa kalkmışken, dikilmişken şu AKP’ye “koltuk değneği” oluverelim! diyeceği hiç düşünülmemişti doğrusu. Hiç olmazsa CHP’ye kızıp ona oy verenlerce... Hadi bir kez olsa yutulur diyelim; ne var ki altı ayda AKP’ye üç kez “koltuk değneği” olmak söz konusu. Siyasette bu denli dönüşler, kıvırtmalar karşısında insan, Atatürk’ün ulusa öğüdünü anımsamadan edemiyor. Atatürk: “Bağrında yetiştirerek başının üstüne dek çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz mayayı çok iyi incelemeye dikkat etmekten” hiçbir zaman kaçınmamasını ister halkından. (Söylev, Cilt 2) AKP’ye koltuk değneği yalnızca MHP olsa neyse diyelim; ama yığınla, üstelik yıllardır sürüyor. Bunların büyük bir bölümünün eski deyimle “kalem erbabı” olduğu bilinir. 2002 seçimlerinin hemen ardından kalemlerini “koltuk değneği”ne dönüştürenlerdir bunlar. Bu “kalemşor”lar, AKP’yi ve onun “ulülemr”ini öyle övmeye, yağlamaya başladılar ki, içlerinden kendini tutamayan biri: Erdoğan’ı alkışlamak, Atatürk’ü alkışlamaktır.. “fetva”sını veriverdi... Bu denli koltuklanan AKP de, İslama uyma yasaları çıkarma atılımını başlattı; ilkin “zina”yı suç sayan ayetin bu görüşü doğrultusunda, zinaya ceza yasasını çıkardı. Ne ki anında AB’yi karşısında buldu. AB, “hayır!” dedi. Bu bir bakıma zina ayetinin, AB tarafından da “askıya” alınmasıydı. AKP, “gık” demeden geri adımını attı. Öte yanda, henüz Haşim Kılıç dönemine girmemiş olan Anayasa Mahkemesi, koltuk değneği olmadığı gibi rahat da durmuyordu; ama hakkından gelinmeliydi... Çok bekletmeden, yasamanın “ulülemr”i Bülent Arınç hemen “fetva”yı verdi: Mahkemeyi kapatırız... Bu meydan okuma karşısında “ulülemr”in başdanışmanı araklama ustası Prof. Dinçer’in de ayranı kabarmış ki: Cumhuriyet’in temel ilkeleri eskidi; bunlar yerini daha “Müslüman” bir yapıya devretmeli, diyerek “öz maya”sını bir kez daha ortaya koydu. Bu çıkışların ardından, İslamla, onun 1400 yıllık dünya düzeniyle “demokrasi”nin sarmaş dolaş yaşayacağını vurgulayan yerli, yabancı 2. Cumhuriyetçi, liberal v.ö koltuk değneği kalemler sanki çoğaldıkça çoğaldı. Bu kalemşorların kimileri de kendini “sıkmabaş”a (türban) adadı. Bunların, dinci basını kıskandıracak kertedeki “sıkmabaş güzellemeleri”, “ulülemr”i keyiflendirdi, cesaretlendirdi. (Günümüzde Türkiye’nin tek konusu) 2006’ya gelindiğinde Ulülemr Erdoğan; eğitim, sağlık, içişleri vezirlerinden, kadrolarının AKP’leştirilmesine, yani dinselleştirilmesine, “hız” verilmesini buyurdu. Hemen ABD’deki Feto (Fethullah) koltuk değneğini ikiye çıkaracağını müjdeledi; vezirler de kadrolarında Fetoculara bolca yer vereceklerdi. “Ilımlı İslam Devleti” yapılanmasının patronu ABD’yi bile şaşırtacak sonuçlar fışkırmaya başlar. AB’nin: “Kemalizmi yaşantınızdan silin!” koltuklaması AKP’yi daha da coşturur. Türkiye’nin başta görünümü değişir; hele kadınlarınki İran’ı, Ahmedinejad’ı kıskandıracak boyuttadır... İyice koltuklanan Erdoğan yılın ortasında, “Anayasada ayrıcalıklı madde olamaz!” fetvasını verdi. Laiklikle, rejimle ilgili değiştirilemez olan maddeleri işaretliyordu “ilerisi için”. Ülke yine toz duman içine girdiği sırada “Danıştay Baskını” sahnelendi. Bu olayı, dış basın değneklerinden biri nasılsa şöyle yorumladı: “Erdoğan silahı çekmedi ama, silahı yağladı...” Ulülemr alelacele, Türk kimliğini azınlık kimliği düzeyine getiren “Türkiyeli!” söylemini ortalara salıverdi. Koltuk değneği basının her türlüsü ayağa kalktı; bir alkış, bir alkış... 2006’nın sonunda artık binanın temeli bitmişti; 2007’nin 22 Temmuz akşamı çatıya ulaşıldı; şimdi çatıdalar... Ne ki olup bitene değnek dış basın bile şaşırdı; sonunda: Eğer Erdoğan, günün birinde “ordu” ile “yargı”yı da sindirmeyi başarırsa.. diye bir giriş yapmaktan kendini alamadı... Çatı kapandı, kapanacak... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Şubat www.mumtazarikan.com m.velidedeoglu?hotmail.com ABANA 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAVZİH KARARIDIR 2007/4404 Dosyanın yeniden tetkikinde satışa çıkartılan taşınmazın işyeri olduğu, ancak KDV oranının %18 olması gerekirken satış ilanında KDV oranı %1 yazılı olduğu tespit edilmiş olup bu oranın %18 olarak düzeltilmesine, Tavzih Kararının borçluya, ilanın yapıldığı gazetede yayımlanmasına ve adli divanhanesinde ilan edilmesine karar verilmiştir. 28.01.2008 Basın: 5284 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yoğurt tat1 lısına benzer bir tür hamur 2 tatlısı. 2/ So 3 yundan gelinen kimse... 4 Eski ayakka 5 bı. 3/ II. Dün 6 ya Savaşı yıl7 larında Almanların gaz 8 odalarında 9 kullandıkları 1 2 3 4 5 6 7 8 9 asit... Nikel elemen1 Ş İ R P E N Ç E tinin simgesi. 4/ İtalE K E ya’da bir kent. 5/ 2 İ D İ O T A İ D A T Namzet... Yeni Ze 3 K O Y landa’nın yerli halkı 4 E L A M Ç E R İ L E K E N K Maorilerin savaş 5 S T E R E K E dansı. 6/ Birdenbire 6 T E F İ O T ortaya çıkan ruhsal 7 E R K darbe... Muma batı 8 K E B İ K E Ç rılmış fitil. 7/ “Fena 9 M E M U R M U T değil” örneğinde olduğu gibi, bilinçli hafifsemeye dayanan söz sanatı... Kenar süsü. 8/ Ölümsüz. 9/ Briçte, atılan bir kâğıtla ortağına oynamasını istediği kâğıdı belirtme... Bir yüzeyin eğiklik derecesini anlamaya yarayan araç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kırık pirinç, şeker ve suyla yapılan bir tatlı... Bir nota. 2/ Hitit... “Benim adım dertli / Suyum akar yalap yalap / Böyle emreylemiş Çalap / Derdim vardır inilerim” (Yunus Emre). 3/ 1656’da İstanbul’da ortaya çıkan ve “Çınar Vakası” da denilen büyük bir ayaklanma. 4/ Romanya’nın, para birimi... İnce ve uzun metal şerit. 5/ Bilgisayarda, üzeri tıklanan küçük simgelere verilen ad... Uğursuz. 6/ 18771878 OsmanlıRus savaşı yıllarında Erzurum’da gösterdiği kahramanlıkla tanınmış Türk kadını. 7/ Yabancı... İskambilde bir kâğıt... Boru sesi. 8/ Yansıma, yankı. 9/ Müslümanların bir çocuğun doğumundan yedi gün sonra, Allah’a şükretmek amacıyla kestikleri kurban... Kimliği belirlenemeyen uzay cisimlerine verilen ad. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear