22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 21 EKİM 2008 SALI 14 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR EvreninŞiiriniYazandıO!.. İlk, 1968 Türk Dil Kurultayı’nda karşılaştık. Oktay Akbal, Behçet Necatigil, ortada Fazıl Hüsnü Dağ- larca... Edebiyatın üç devi! Üçü de Kurultay’a katılmak üzere İstanbul’dan An- kara’ya gelmiş. Akbal’la Necatigil’in giyimlerinde bir olağanüstü- lük yok; takım elbise, ona uygun gömlek, kravat... Dağlarca kar beyazı ceketi, sarıya kaçan bej pan- tolonuyla, yat sahibi zenginlerden biri sanılır. Üçünün ayakkabısı da cilalı. Köy Enstitüsü yıllarından bu yana, Dağlarca adı geçti mi, dilimin ucunda şu dizeler sıralanıverir: “Mus- tafa Kemal’i gördüm düşümde,/ ‘Daha!’ diyor- du./Uğruna şehit olasım geldi hemen,/ ‘Sabaha!’ diyordu./Al bir kalpak giymişti al,/Al bir ata binmişti al,/‘Zafer ırak mı?’ dedim,/‘Aha!’ diyor- du.” Nasrettin Hoca’nın “Ye kürküm ye!” öykücüğün- de olduğu gibi, demek o yıllarda kılık kıyafete göre yargıda bulunma saplantısından kendimi henüz kurtarmış değilim; köylü ağzıyla “düş” diyen, “daha” diyen, “aha” diyen Dağlarca’ya üstündekileri yakış- tıramıyorum. “Mustafa Kemal’in Kağnısı” şiirindeki Elif’i öküzleriyle kardeş eyleyen, cepheye mermi taşıyan koca öküz yığılıp kalınca, “Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,/Vur beni, öldür beni, koma yollarda be- ni./...Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım” di- ye yalvartan ozan, gözümde Karacaoğlan gibi, Er- zurumlu Emrah gibi, ya başlıklı, ya kasketli canla- nıyor. Sonunda yanlarına gittim. Büyüklük, karıncayı bile küçük görmemekte; üç beş satırlık yazarı tanı- yorlar, ona gönül havalandırıcı sözler söylüyorlar. Dağlarca, Varlık’ta yayımlanan “Adam” adlı yazı- mı okumuş olmalı, “Kentte yaşayanı da kır insanını an- lattığın gibi yazmalısın” diyor. Yaşamı boyunca uzağında olmadım Dağlarca’nın. Sofrasına oturdum, konuşmalarını dinledim. Tuzla’da askerliğimi yaparken, hafta sonları sığındığım yer onun “Betik” adındaki küçücük kitapçı dükkânı olurdu. İlk kitaplarından Çocuk ve Allah’ı okuduktan son- ra Dağlarca benim için soyutlama dünyasında ger- çeği arayan; çocukta Allah’ı, Allah’ta çocuğu gören bir ozanata idi... O, şu gök kubbede, “Ben/Sahibi gibiyim yıldızla- rın” diyen şairdi; ‘görünen’in ötesindeki ‘görünme- yen’i; ‘görünmeyen’in görünen yüzünü görüyordu. Öy- le algılıyordum ben. “Siz körsünüz görmüyorsunuz dediklerimi/Deniz di- yorum mavidesiniz/Yurt diyorum yellerde/Siz/Kör- sünüz/... Yaprakları da dalgaları da büyük yoklu- ğun/İlkyazlardan öteye ta gök çiçeklerinecek /Yelken yelken gelecek zamanlardayım/Siz körsünüz.” Alman şairi Wolfgang von Goethe’nin, “Işığı du- yuyorum” demesi gibi, o da Çocuk ve Allah’ta yer alan “Ağır Hasta” şiirinde, “Gözlerim örtük fakat yüzüm- le görüyorum” diyor. Dağlarca’nın algılama duyarlığı öbür şairlerinki gi- bi değildir; onun görüş çemberi çok geniştir. Baş- kasının tat aldığıyla o görür, gördüğüyle duyar, do- kunduğuyla koku alır... “Ağzın var mı az konuş,/Hem konuşmak da ni- ye?/Ağzınla gör, ağzınla anla, ağzınla işit,/Ağzın var mı, ye ye ye.” Şiiri, içinde yarattığı evrenin zenginliğinden alır be- sinini: “...Yıldızlarıyla, samanyoluyla, karanlığıy- la,/Gece uçsuz bucaksız” dedi, buldu evrendeki yok- luk olan varlığını... “Al ölü yokluğumu dağlar gezegenler ardından,/Bir uyku, bir uzak türkü, ölü yokluğumu al.” binyazar@gmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr Kültür Servisi - “1. Uluslararası Nuri İyicil Ke- man Yarışması” önceki gün Mimar Sinan Gü- zel Sanatlar Üniversitesi Oditoryumu’nda yapõ- lan “Açılış Töreni” ile başladõ. Türk Eğitim Vak- fõ’nõn (TEV), Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üni- versitesi (MSGSÜ) Devlet Konservatuvarõ iş- birliğiyle düzenlenen, TÜPRAŞ’õn ana sponsor- luğunu üstlendiği yarõşma; Türkiye’de düzenle- nen ilk uluslararasõ seviyede keman yarõşmasõ ola- rak nitelendiriliyor. TEV Genel Müdürü Turgut Bozkurt ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üni- versitesi Müdürü Mesut İktu’nun açõlõş konuş- malarõyla başlayan törende; Jüri Başkanõ, Prof. Nuri İyicil’in eşi MSGSÜ Devlet Konservatuvarõ Öğretim Üyesi ve Yaylõ Çalgõlar Ana Sanat Da- lõ Başkanõ Prof. Çiğdem İyicil, anlamlõ konuş- masõyla yarõşmanõn önemine değindi. 20 - 28 Ekim 2008 tarihleri arasõnda yarõşacak 24 yarõş- macõnõn temsil ettiği ülkeler; Polonya, Güney Ko- re, Fransa, Hollanda, Gürcistan, Çek Cumhuriyeti, İsrail, Moldova, Macaristan ve Türkiye. Yarõşma kapsamõnda yarõn ilk elemeyi geçen 12 yarõşmacõ; 26 Ekim 2008 Pazar günü ikinci elemeyi geçen 6 yarõşmacõ ve 27 Ekim 2008 Pazartesi günü fi- nale kalan 3 yarõşmacõ belirlenecek. Yarõşma 28 Ekim 2008 Salõ akşamõ, Serdar Yalçın yöneti- minde İstanbul Art Orkestrası tarafõndan ger- çekleştirilecek “Final Konseri” ile son bulacak. Birinciye 10 bin ABD dolarõ, ikinciye 7 bin 500 ABD dolarõ ve üçüncüye 5 bin ABD dolarõ ödül kazandõracak olan yarõşmada, ilk üç derecenin ya- nõ sõra çeşitli özel ödüller de verilecek. Bu ödül- ler arasõnda; en iyi Türk bestesi yorumcusuna, Ec- evit Tunalı tarafõndan yapõlan bir keman ve Çu- kurova Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde bir konser bulunuyor. Ayrõca, yarõşmanõn birincisi İs- tanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nõn, 31 Ekim 2008 Cuma akşamõ Aya İrini’de düzenlenecek olan konserinde solist olarak yer alacak. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansõ destekleriyle yapõlan ve “2010 Kültür Başkenti İstanbul”un önemli yapõ taşlarõndan biri olmasõ hedeflenen “1. Uluslararası Nuri İyicil Keman Yarışma- sı”nõn ikincisinin 2010 yõlõnda, daha sonrakile- rin ise üç yõlda bir yapõlmasõ planlanõyor. (0212 231 36 72) Gabriel Garcia Marquez’in “Kırmızı Pa- zartesi: İşleneceğini Herkesin Bildiği Bir Ci- nayetin Öyküsü” adlõ romanõ, yerinde bir ka- rarla Şehir Tiyatrolarõ tarafõndan 16. Uluslar- arasõ İstanbul Tiyatro Festivali’nde Macit Koper’in uyarlamasõ ve yorumuyla sahnelendi. Doğru bir seçimdi, çünkü 2008 yõlõ İnsan Hak- larõ Evrensel Bildirgesi’nin yazõlõşõnõn 60. yõlõ. Festivalin “insan hakları” temasõyla ör- tüşen “Kırmızı Pazar- tesi” ancak üç kez oynanabilmişti Festival kap- samõnda. İzlememiş olanlar için şimdi izleme zamanõdõr “Kırmızı Pazartesi”yi ve de ken- di kendilerini sorgulama zamanõ... SUSMAK, TEP- KİSİZ KALMAK Marquez, roma- nõnda yalõn ve şiirsel bir dille, işleneceğini herkesin bildiği bir ci- nayetin öyküsünü anlatõr. Macit Koper de ay- nõ şiirselliği korumaya özen göstererek bu- luşturur Anlatõcõ (Yazar) ve kasaba halkõnõ yap- tõğõ uyarlamada. Anlatõcõ yõllar önce bir cinayetin iş- lendiği kasabasõna geldi- ği noktadan itibaren geri- dönüşlerle gençlik arka- daşõ Santiago Nasar’õn öldürülüşünü, bunun nedenlerini, nasõllarõnõ ye- niden sorgular. Bu bir tür hesaplaşmadõr hem kendisi hem de kasaba halkõyla. Sakin ama o denli de suçlayõcõ ve sert bir süreçtir bu. Ye- niden sorgular kendisini ve de yeniden he- saplaşõr cinayetin adeta suç ortaklarõyla. Olay, Kolombiya’da bir kasabada geçer ama, bir Anadolu kasabasõnda da, İstanbul’un orta yerinde de geçebilir. Bir cinayet karşõsõnda ne- dendir bu görmezden geliş? Bu suskunluk? Bu Şiddetin bir uzantõsõ olan korku Sözsüzvetepkisizkalmak tepkisizlik? Bu korku? Koper, “Bugün ile denk düştüğünü söylediğimiz tematik ya- pı, aslında bu ülkede yaşadığımız ruh ha- li ile de yakından ilgili” diyor ve ekliyor. “Güneydoğu’daki töre cinayetleri benzer bir ruh halini yansıtıyor.” Oyunda, top- lumsal baskõlar ve evlendiği gece bâkire çõkmayan bir genç kõzõn itirafõ sonucu yol aç- tõğõ olaylar anlatõlõr. Şiddet ile tepkisizlik bu- luşur. Suskunluk şiddeti körükler. Korku şiddetin bir uzantõsõ olur ve yaşam devam eder. TOPLUMA YAPIŞAN KİMLİK Oyunda temel sorun, yazarõn romanõn ba- şõnda belirttiği gibi, cinayetin işleneceğini her- kesin bilmesine karşõn cinayeti işleyecekle- rin bunu ilan etmelerine karşõn, kimsenin en- gellememesi. Engellemek için hiçbir şey yapmamasõ. Birkaç küçük çaba da zamansal ve mekânsal kaymalarla hedefine ulaşa- maz. Kader midir böyle bir ölüm? Hayõr. Cehaletin, önyargõlarõn, görmezden geliş- lerin, suskunluklarõn sonucudur. Suskun- luk ve tepkisizlik çeşitli nedenlerden do- layõ üstümüze adeta bir kimlik olarak ya- põşmõştõr. Bu kimliğin sökülüp atõlmasõ, dün- den bugüne değişmeyen dinamikler içerisinde olasõ değildir. Türkiye’nin genel çizgisine ba- kõldõğõnda , bazõ önemli kõrõlmalar dõşõnda, ki bu kõrõlmalar da şiddetle bastõrõlmõştõr, sus- kunluğun-tepkisizliğin bir sõvõ gibi toplumun değişik katmanlarõna yayõldõğõ bir gerçektir. Oyunda da din adamõndan belediye başkanõna, kasaptan doktora, ev kadõnõna kadar tüm ka- saba halkõnõn davranõşlarõnda vurgulanan bu gerçeğin çõplaklõğõdõr. Nedenlerini arama noktasõnda ilerlersek bunun da azgelişmiş ül- kelerin yapõlanma süreciyle örtüştüğünü göz- lemleriz. Bu bağlamda, Macit Koper’in ça- lõşmasõ daha da önem kazanõyor. Marquez’in “Bana bir önyargı verin, dünyayı yerinden oynatayım” cümlesi Ma- cit Koper’in yorumunda da dikkat çekerken sahnede şiirselliğin ve coşkunun, aşkõn ve gü- len yüzlerin yerini karamsarlõğa, umutsuzlu- ğa bõrakõşõnõn altõ çiziliyor. Başarõlõ bir ekip çalõşmasõ olarak dikkat çekerken, Barış Din- çel’in sahne, Kemal Yiğitcan’õn õşõk tasarõ- mõ ve müzikler oyunun yapõsal bütünlüğünü önemli ölçüde destekliyor. Başta Murat Ga- ribağaoğlu, Murat Coşkuner, Burak Da- vutoğlu, Rozet Hubeş, Meriç Benlioğlu, Çağlar Yiğitoğulları, Bahtiyar Engin olmak üzere oyuncularõn her biri kendi karakterle- rini seyirciye aktarmada abartõsõz yorumlarõyla dikkatli ve başarõlõlar. Suskunluk ve tepkisizlik, çeşitli nedenlerden dolayõ üstümüze adeta bir kimlik olarak yapõşmõştõr. Bu kimliğin sökülüp atõlmasõ, dünden bugüne değişmeyen dinamikler içerisinde olasõ değildir. Türkiye’nin genel çizgisine bakõldõğõnda, bazõ önemli kõrõlmalar dõşõnda, suskunluğun-tepkisizliğin bir sõvõ gibi toplumun değişik katmanlarõna yayõldõğõ bir gerçektir. Kültür Servisi - Büyük şair Fazıl Hüs- nü Dağlarca dün şair arkadaşlarõ, sanatçõ- lar, politikacõlar ve sanatseverlerle birlikte yüzlerce kişi tarafõndan son yolculuğuna uğurlandõ. Kültür ve Turizm Bakanõ Er- tuğrul Günay, eski Genelkurmay Başkanõ Yaşar Büyükanıt, Kadõköy Belediye Baş- kanõ Av. Selami Öztürk, Yaşar Kemal, Ah- met Oktay, Cevat Çapan, Orhan Alkaya, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Cihat Aral, Haydar Ergülen, Sabri Koz, Erol Evgin, Lale Belkıs, Necati Güngör, Necati To- suner, Müslim Çelik, Osman Şahin, Ad- nan Binyazar, Ahmet Soysal, Ömer Er- dem, Engin Ertem, Mustafa Öneş, Hayati Asılyazıcı, Cahit Tanyol, Raşit Çavaş, Yal- çın Küçük, Yusuf Çotuksöken, Selahat- tin Özpalabıyıklar, Tarık Günersel, ga- zetemizin yazarlarõndan Egemen Berköz, Özlem Yüzak, Orhan Bursalı, birçok sa- natçõ ve politikacõ saat 11.00’de Dağlarca’yõ anmak için Kadõköy Süreyya Operasõ’nda bir araya geldi. Törende çok sayõda vatandaşõn yanõ sõra başka şehirlerden gelen öğretim üye- leri, edebiyat öğretmenleri de yer aldõ. Süreyya Operasõ’nõn girişine kadar ulaşan yüzlerce kişi, başõnda iki askerin nöbet tut- tuğu naaşõ önünde Dağlarca’yõ uğurlamadan önce, onun son yolculuğuna uğurlanacağõ tö- rende yer almak için bir araya gelmişti. Tö- rende yapõlan konuşmalarda Dağlarca’nõn yalnõz ülkemizin değil, dünyanõn en büyük şairlerinden biri kabul edildiği vurgulanõ- yordu. ‘ŞİİRİN PERİSİ VARSA DAĞLARCA’DIR’ Dağlarca’nõn büyük bir değer olduğunu di- le getiren şairler konuşmalarõnda onun ne bü- yük bir usta olduğunun da altõnõ çizerken, şi- irseverler de yaşamõyla insanõ nasõl anlayõp anlattõğõnõn üzerinde duruyorlardõ... Eleş- tirmen yazar Doğan Hızlan, ‘Herhalde şii- rin perisi varsa Dağlarca’dõr derken “onun şiirlerinde zamansz bir dünyayı, yalnız- lıkla hesaplaşmayı duyumsadığını; onun yalnız ülkesini değil, bütün dünyayı algı- layan sorumluluğa sahip olduğunu’ söy- lüyordu. Ondan sonra söz alan Özdemir İn- ce de Dağlarca’nõn ülkenin durumuyla na- sõl yakõndan ilgili olduğuna, kültürel gelişi- me verdiği öneme değindi. İnce, “Asu” ki- tabõnõn yayõmlanmasõyla beraber dünya şii- rinin önüne geçtiğini anlattõ. Şair İnce konuşmasõnõ, “Kendi başına bir ırmaktı. Ne şeyhi, ne müridi oldu. Bir ulustu” diye tamamladõ. Selami Öztürk de öncelikle bir Kadõköylü olarak “Bizler bir dostumuzu, komşumuzu, aile büyüğü- müzü kaybettik” diyerek Dağlarca’ya son birkaç yõldõr yakõn olmanõn mutluluğunu ya- şadõk dedi. “O, karanlıkta bile çıkılacak bir aydınlık olduğunu öğretti bize” diyen Öztürk, Dağlarca’nõn yaşõna rağmen utan- gaç, çocuksu bir yanõ olduğunu hatõrlattõ. Öz- türk’ün “Onun en çok okuduğu köşe ya- zarlarından İlhan Selçuk bugün yargıla- nıyor” sözlerine salonda bulunanlar coşkulu alkõşlarõyla katõlõrken Öztürk sözlerine ‘İlhan Selçuk bu- rada olsaydı şunları söy- lerdi” diyerek Selçuk’un “Fazıl Hüsnü Dağlarca paha biçilmez değerleri- mizin şairidir. Elini attı- ğı her şeyi şiirleştiren olağanüstü bir şairdir” sözleriyle sürdürdü. EVİ MÜZE OLACAK Öztürk, Dağlarca’nõn çok istediği gibi onun evini gençlerin kitap okuyabileceği, bulu- şabileceği bir müzeye dönüştüreceklerini vur- guladõ ve onun sağlõğõ nedeniyle yanlarõna gidemez olduğu çocuklara son söylediği sö- zün “Cumhuriyete sımsıkı sarılsınlar, demokrasiye sımsıkı sarılsınlar” olduğu- nu söyledi. Son olarak söz alan Bakan Gü- nay da Dağlarca’yõ Aksaray’daki kitabevi günlerinde tanõdõğõnõ, hasta yatağõnda “gü- ler yüzlü, şaka yapan, zekâsı ve neşesi ye- rinde bir Dağlarca’yla” karşõlaştõğõnõ söy- ledi. Bakan Günay, “Dağlarca’nın ses bayrağım” dediği Türkçenin büyük Frankfurt çõkarmasõnõ görmesini isterdim dedi. Ko- nuşmasõnda Dağlarca’dan şi- irler de okuyan Bakan, “insa- na, emeğe, topluma, toprağa saygılı olmayı onun mısrala- rıyla öğrendik” dediği Dağ- larca’nõn “bir destan şairi, Ana- dolu’ya çağıran bir şair” oldu- ğunu da söyledi duygulu ve coş- kulu konuşmasõnda. Dağlarca, törenin sona ermesiyle Sö- ğütlüçeşme Camisi’nde öğle vakti kõlanan cenaze namazõnõn ardõndan Karcaahmet Mezarlõğõ’nda son yolculuğuna uğurlan- dõ. Dini tören ve Kuranõkerim okunma- sõnõn ardõndan orada kalan yakõnlarõ, şa- ir ve sanatsever dostlarõ, mezarõ başõnda Dağlarca’nõn şiirlerin okudular, O’nu konuştular. Mersin Üniversitesi’nden bir öğretim üyesince Dağlarca’nõn memleketi Adana’dan getirilen toprak da, büyük şairin mezarõna konuldu. Ve Dağlarca böylece uğurlanmõş oldu... NOBELLİ YAZARLARDAN Saviano’yadestek ASLI KAYABAL MİLANO - Napoli mafyasõnca ölümle tehdit edi- len ‘Gomorra’ kitabõnõn yazarõ Roberto Sa- viano için Nobel ödüllü bir grup aydõn kampanya başlattõ. Dario Fo, Günter Grass, Orhan Pamuk, Mikhail Gorbaçov, Des- mond Tutu ve Rita Levi Montalci’nin ka- leme aldõğõ metinde, İtalyan hükümetine çağ- rõda bulunan aydõnlar, “Saviano konusu bir demokrasi sorunudur ama aynı zamanda hepimizi ilgilendiren bir yönü var” diye- rek, koruma eşliğinde yaşamak zorunda bõ- rakõlan Saviano’nun yaşam güvenliğinin garanti altõna alõnmasõnõ ve yazarõ ölümle teh- dit eden mafya üyelerinin yenilgiye uğratõl- masõnõ talep ettiler. La Repubblica’nõn in- ternet gazetesinde dün imzaya açõlan çağrõ metnine Roberto Saviano için başka katõ- lõmcõlarõn imzalarõyla destek olmasõ bekle- niyor. Saviano’nun bestseller olan ‘Go- morra’ kitabõ 2008 Ocak ayõndaki verilere göre yalnõz İtalya’da 1 milyon 200 bin kop- yadan çok sattõ. 43 ülkede çevirisi yapõlan ki- tap, Matteo Garrone tarafõndan sinemaya uyarlandõ ve Oscar’a aday gösterildi. Robe- ro Saviano kitabõn yayõmlanmasõnõn ardõn- dan Napoli mafyasõnca hedef gösterilmiş ve artõk normal bir yaşam sürmek istediğini, ak- si takdirde İtalya’yõ terk edeceğini açõklamõştõ. 1.NuriİyicilKeman Yarõşmasõbaşladõ İLK ULUSLARARASI KEMAN YARIŞMASI Kültür Servisi - Sefaköy’de faali- yet gösteren Armonipark Out- let Center, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramõ ve Atatürk’ü Anma Haftasõ nedeniyle, Türkiye’de bugüne kadar açõlmõş en geniş çaplõ “Atatürk Fotoğraflarõ Ser- gisi”ne ev sahipliği yapõyor. Sergi, 29 Ekim - 26 Kasõm ta- rihleri arasõnda açõk olacak. Sergideki fo- toğraflarõn satõşõndan elde edilecek gelir, Şehit Aileleri Derneği’ne bağõşlanacak. Atatürk sergisi... Dağlarca’ya veda Büyük şair dün şair arkadaşlarõ, sanatçõlar, politikacõlar ve sanatseverlerle birlikte yüzlerce kişi tarafõndan son yolculuğuna uğurlandõ K ültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve birçok sanatçı ve politikacı saat 11.00’de Dağlarca’yı anmak için Kadıköy Süreyya Operası’nda bir araya geldi. Dağlarca, törenin sona ermesiyle Söğütlüçeşme Camisi’nde öğle vakti kılanan cenaze namazının ardından Karcaahmet Mezarlığı’nda son yolculuğuna uğurlandı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear