23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 OCAK 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Anayasa suçu Recep Tayyip Erdoğan’ın türbanı simge, simgeyi de yasak saymayan açıklaması bakın nerelere varıyor... Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’e kulak verelim: “Anayasa Mahkemesi kararları, anayasa kuralları düzeyindedir. Anayasa Mahkemesi’nin türbanı kamu alanında yasaklayan kararı anayasanın laiklik ilkesine dayanıyor. Aynı karar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararına da esas oluyor. Nasıl bunlar göz ardı edilebiliyor, anlamak olası değil... Recep Tayyip Erdoğan son açıklamaları ile anayasaya aykırılık suçu işliyor. Milleti anayasaya aykırı davranmaya, yargı kararlarına karşı davranmaya kışkırtıyor. Dünyanın hiçbir yerinde iktidarlar rejimle çatışmazlar. Onların görevi, rejimi kuvvetlendirmek ve korumaktır. Ama Türkiye’deki yöneticiler, rejimin kendisi ve nitelikleri ile savaşıyorlar. Bu durum, ilgili savcıların dikkate alması gereken bir anayasa suçudur.” Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın son açıklaması da bu “suç”u duyuruyor... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU 6 aydır tutuklu yazar Yazar Ergün Poyraz 6 aydır tutuklu. Hakkında 6 aydır iddianame hazırlanmayan, dava açılmayan Poyraz’ın avukatı Hüseyin Buzoğlu, geçen günlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanlığı’na bir dilekçe ile başvurdu. Savunduğu yazarın artık yargı karşısına çıkarılması gerektiğine işaret etti... İşte o dilekçeden dikkat çekici kimi bölümler: “... soruşturmayı yürüten Sayın Savcı, tarafsızlığını kaybetmiş ve objektif kriterlerin ötesinde yasal emredici hükümlere de aykırı olarak süresinde gerekli yazışmaları yapmayarak ve/veya yazışmaların neticelenmesini sağlayamayarak, soruşturmanın sonuçlanmasında önemli bir engel konumuna gelmiştir. Sayın Savcı’nın soruşturmayı yürütürken sergilediği tutum davanın açılması ve dosya içeriğine ulaşılmasıyla somutlanacak olmakla birlikte, adli kolluk görevlerini de yerine getirmekle yükümlü emniyet birimlerinde mevcut Fethullahçı yapılanma ile Müvekkil’in çalışmalarında bu yapılanmaya da yer verilmesi önemle göz önünde bulundurulmalıdır. Aynı yapılanmanın tehditlerine karşı Müvekkil hakkında koruma kararları alınırken, işbu tarih itibarıyla Müvekkil, sağlık risklerinin ötesinde güvenlik konusunda da risklere açık bırakılmış, Fethullahçı yapılanmanın hazırladığı senaryolara uygun olarak yürütülen bir soruşturmaya muhatap kılınmıştır. Nitekim, tarafımıza soruşturmayla ilgili belge ve bilgiler gizlilik kararı gerekçe gösterilerek verilmezken, mevcut siyasi iktidara bağlı yayın organlarında soruşturma hakkında haberler yaptırılması ve kamuoyunun husumetinin Müvekkil’e yöneltilmeye çalışılması gayretleri, bunun somut birer kanıtıdır. Ancak, buna gerekli yanıt, kitaplarının en çok okunan kitaplar listelerindeki aylardır mevcudiyetiyle Yüce Türk Halkı tarafından verilmiştir. Bu yanıt bağlamında dikkat çekmek istediğimiz diğer bir husus ise, Müvekkil’in çalışma taslaklarının kendisine iletilmesine izin verilmemesi ve yeni kitaplarının okurlarına ulaşmasının engellenmesidir ki, neden ve hangi saiklerle Müvekkil’in tutuklandığı açıklığa kavuşmaktadır. Zira, 22 Temmuz 2007 seçimlerinin hemen ertesinde Müvekkil’in tutuklanması sonucu kamuoyunda oluşan genel kanı, mevcut Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından kendisi aleyhine açılan davalardan bir sonuç alınamaması ve kitapların satımlarının engellenememesi üzerine, kendisinin yeni çalışmalarının önlenebilmesi de dahil olmak üzere, ulusalcı aydınlara gözdağı verilmek için tutuklandığıdır.” Dilekçeyi veren Hüseyin Buzoğlu ile konuştuk. Tek beklentisi olduğunu bir kez daha vurguladı: “Bir an önce dava açılsın ve Ergün Poyraz’a savunma hakkı tanınsın. Yargılamayla birlikte Poyraz’ın en kısa sürede serbest kalacağına inancımız tam. Çünkü, kendisiyle ilgili ciddi hiçbir suçlama yok.” ROMA Cini’nin davası 21. yüzyılda Galileo’yu yaşatmak.... Marcello Cini 84 yaşında, görmüş geçirmiş emekli bir fizik profesörü... Galileo gibi o da “Rönesans kenti” Floransa’dan çıkma... ’68’de öğrenci hareketlerine destek vermiş; “laik, sol” çizgili “Manifesto” gazetesinin kuruluşunda çalışmış, “bilim özerkliğini” önemseyen bir düşünce adamı. Yaşlılığını sessiz sakin bir köşede geçirmek varken; bu “80’lik genç” şimdi Papa XVI. Benediktus’un; bilim dünyasına yaptığı müdahalelere “bayrak açıyor”… Bir, iki, üç, beş değil... Kilise, Darwin’ci düşünceye saldırılarını sürdürüyor. “Suni döllenmeyi” ilgilendiren düzenlemelere, “kürtaj” yasalarına, “kök hücre araştırmalarına” her fırsatta müdahil oluyor; “bilim adamlarına” kilise yasalarını dayatmak peşinde koşuyor… Bu çerçevede Papa’nın, “La Sapienza Üniversitesi’nde” yapmaya niyetlendiği “akademik yıl açılış konuşması”, bardağı taşıran son damla oluyor. Marcello Cini, “Manifesto”ya önce oturup açık bir mektup döşeniyor. Mektubunda ziyaretin “uygunsuzluğuna” işaret ediyor. Bunu, artık “67’liler” olarak anılan “La Sapienza” Üniversitesi öğretim üyelerinin imzaları izliyor. Cini eliyle fitillenen “isyanın” merkez üssünde, “La Sapienza” Üniversitesi Fizik Fakültesi var. “Papa’nın Sapienza Konuşmasına Hayır” mektubunun imzacıları fizikçi... Galileo’yu Yaşatmak... Dünya durdu mu, dönüyor mu? Arındırmanın zamanı... Türban siyasi simge de olsa kamusal alanda takılabilecek. Neyle? Yeni anayasa ile. ABD istedi diye PKK operasyonunun ardından “siyasi çözüm” gelecek... Neyle? Yeni anayasa ile... Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Türkiye Raportörü Arie Oostlander, 2003’te “Kemalizm, Türkiye’nin AB üyeliğine engel’’ demiş ve eklemişti: “Kemalizm’den arındırılmış, laikliğin farklı yorumlandığı, askerlerin siyasetçilerin kontrolü altına geçtiği bir anayasanın uzun zaman alacağının ben de bilincindeyim.” Zamanın geldiğini sananlar var demek ki.. Tercüman Bir diplomat dostumuz “Gül ile Erdoğan, dış gezilerinde Ali Babacan’ı tercüman olarak kullanıyor” demişti de, inanmak istememiştik. Erdoğan’ın son gezisinde İspanya Kralı Juan Carlos, Babacan’a dönüp ifadelerinin tercüme edilmesini isteyince, dostumuzun söylediklerini anımsadık. Her ne kadar Ali Babacan, Kral Carlos’a, “Ekselansları, ben tercüman değil, Dışişleri Bakanı’yım” demiş olsa da, görüntüyü farklı veriyor anlaşılan. Kültürel Mirasımızı Korumak ve Prof. Dr. Metin Sözen İ. GÜRŞEN KAFKAS Ülkemiz tarihsel, sanatsal ve kültürel değerleriyle 21. yüzyılda kendine özel bir yer oluşturmaktayken uygarlıkların geçiş duraklarını yansıtan kentlerimizdeki “kalıcı kültürel mirasımız” yaşatılarak geleceğe taşınmalıdır. İnsanlık tarihinin evrimleri sonucunda kurulan uygarlıklar ve bereketli kalıntıları Anadolumuzun birçok yerinde görülmektedir. Geçmişin kültürel kimliği ve kültürel sürekliliği dünlerin kalıntılardır. Türk mimari sanatının derinliğine ve genişliğine araştırılması, tanıtılması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması kaçınılmazdır. Yüreğimizde kök salan tarihi ve kalıcı değerlerimizi tanımak ve tanıtmak ödevimiz olmalıdır. Avrupa Birliği’ne, “doğaltarihikültürel” zenginliği edinmiş, korumuş, birikimli, kimlikli kentlerimizle katılabilmeliyiz. Tarihi ve kültürel kazanımlarımızla güçlü, bilinçli ve saygın bir üye ülke kimliğimiz olmalıdır. Sanatımızın ve kültürümüzün genişliğine ve derinliğine araştırılması, bilinmeyenlerin gün ışığına çıkarılması ve değerlendirilmesi ülkemizin önemini arttıracaktır. Türk sanatı, tarihi ve kültürel değerleri çağdaş bir yapı anlayışıyla yorumlanmalıdır. Tarihi ve sanatsal kazanımlarımızın birçoğu yıkılma ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Uygarlığın evreleri olan tarihi miraslarımıza yeniden yapılanma ve aslına uygun restorasyonlar bilinçli bir yaklaşımla ve sorumluluk anlayışıyla gerçekleştirilmelidir. Ülkemizin farklı görselliği “doğatarihkültür” kazanımlarıyla ortadadır. Bu kazanımların ortaya çıkarılması için “kamuyerelsivil toplum ve özel kuruluşların” birlikteliğine dayalı somut girişimler gereklidir. Mardin, İstanbul, Nevşehir, Safranbolu, Bursa, Edirne, Kars, Diyarbakır gibi tarihi değerleriyle öne çıkan değişik ölçekteki 14 yerleşim birimi, Metin Sözen’in önderliğinde “Tarihi Kentler Birliği”ni kurmuşlardır. ÇEKÜL Vakfı ve Tarihi Kentler Birliği Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen, ülkemizin mimarlık ve sanat tarihi birikimlerini ve her dönemin farklı tarihi güzelliklerini, yorgun Anadolu toprağımızdaki mirasları ortaya çıkarmayı kendisine görev edinmiştir. Metin Sözen, Türk sanatının ve mimarlığının gelişimini, bölgesel özelliklerini derinlemesine araştırmış, o dönemin siyasal, toplumsal ve kültürel yapısını ve mimarlarını değerlendirerek inceleyip yapılması gerekenlere çözüm arayışında bulunmuştur. Ülkemizdeki çevre ve kültür öncelikli, kent, bölge, yöre ölçeğinde tasarım ve uygulama çalışmalarında da bulunmuştur. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve diğer eğitim kurumlarıyla birlikte yaptığı araştırma, inceleme ve gençlerin bu alanlardaki tez çalışmaları geleceğe kaynak oluşturacak birikimlerdir. Kültür mirasımızın korunması, geleceğe aktarılması, “kültür ve doğa varlıklarını koruma kurullarındaki yöntemleri” ülkemizin kültürel kimliğini ortaya çıkaracak hizmetlerdir. Sözen’in girişimiyle kentlerde oluşturulan “Çevre Kültür Evi / Kent Tarihi Müzesi ve Arşivleri” elde edilecek kaynakların birikim yerleridir. Amaç, gençleri kültüre, zanaata özendirecek atölye çalışmalarıyla yeni umutların yeşermesine yol açmaktı. Başta İstanbul olmak üzere birçok ilimizin “kültür mirasının” yenileşmeci bir yüzle gün ışığına çıkarılmasında Metin Sözen’in yoğun emeği, çabası ve hizmetleri görülmektedir. Ayrıca Mardin Sakıp Sabancı Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi ile diğer kültürelsanatsal varlıkların değerlendirilmesinde emeği unutulmazlardandır. Sözen’in Mardin’le ilgili akademik değerdeki çalışmaları yıllar öncesine dayanır. O, yaptığı çalışmalarda kültürel mirasın korunmasının yanında, değerlendirme, hizmete sunuş ve öne çıkarma ölçütlerinde akademisyen bakışı kendine ödev sayan bir rehberdir. Midyat Çevre Kültür Evi’nin restorasyonu ve işlev kazandırılması verilecek önemli bir örnektir. Yaşamımızın kopmaz parçaları olan kültürel ve sanatsal varlıklarımızın aslına uygun ve özenle onarılmaları, müzelerin yeniden işlevlendirilmesinde Metin Sözen’in öncülüğü takdir ve sevgiyle izlenmektedir. Onun çabaları, çorak ve verimsiz bozkırlarımızın kalıcı değerlerini gün ışığına çıkardı. Tarihi yapılarımızın yeniden dirilişindeki yoğun emeklerinin yanında değişik dillerde yazdığı, 1970’ten bugüne yayımlanan çok sayıda kitap, makale, belgesel film çalışmasıyla da Metin Sözen’in aydınlatıcı ışığı süregelmektedir. Metin Sözen, gizde saklı ya da yıkılmaya yüz tutan geçmişin kalıntılarını yenileştirmenin ve gerektiğinde ulusal ölçekte bir verim oluşturmanın, kazanımlar elde etmenin zevkini tadıyordur... Tarihi ve sanatsal değerler restore edilerek görselliğe taşımanın insanlara sevgi, barış ve mutluluk getirdiğinin bilincinde olan Metin Sözen, hümanist bir yaklaşımla insanlar arasında “etnokültürel” dayanışmayı da sağlamıştır. Bu nedenle sanat ve kültürümüzün gelişmesine katkıda bulunanları yetkililerce onurlandırarak ödüllendirmenin yerindeliği gereklidir. Çıkarsız hiçbir sorunun çözümlenemediği bugünlerde, Metin Sözen ve aynı başarıda olanlar, insanların zihinsel ve ruhsal topografyasının aydınlatıcı ışığı olmuşlardır. TBMM Başkanlığı “Üstün Hizmet Ödülü”; Vakıflar Genel Müdürlüğü “Vakıf İnsan Ödülü”; “Ağa Han Mimarlık Ödülü” gibi çok sayıda ödül alan Prof. Dr. Metin Sözen’e ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2007 yılı sanat tarihi alanında, kültür ve sanatımıza katkıları nedeniyle “Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” verileceğini Bakan Ertuğrul Günay, İstanbulTopkapı Sarayı Arkeoloji Müzesi salonunda düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu. Kültürel mirasımızın korunması, ulusal ve uluslararası görselliğe taşınması, etnokültürel yapıya katkısı, mimarlık ve sanat ile ilgili araştırmalarıyla, Anadolu’nun her yerini başarılarıyla kendine mesken edinen Metin Sözen’e bu ödülün veriliyor olması yerinde bir değerlendirmedir. Çağdaş, başarılı, üretken ve yapıcı bu bilim adamını kutluyoruz; üretken emeği ile hizmete devam etmesi, umutla beklediğimiz aydınlık günlerimizin ışığı olacaktır... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Fizikçiler, XVI. Benediktus’un; Papalık tacını devralmadan önce, 1990 yılında Galileo’ya karşı yaptığı bir konuşmaya dikkat çekiyor. O dönemde, eski çağlardaki adı “engizisyon” olarak bilinen “Dinsel Öğretiler Kurulu”nun Başkanı olan Kardinal Ratzinger; Avusturyalı filozof Paul Feyerabend’den bir alıntıyla, “kilisenin 17. yüzyıldaki Galileo hükmünün ‘haklı ve rasyonel’ olduğunu” söylüyor. Regensburg Üniversitesi’nde yaptığı gibi tıpkı... Hatırlayacaksınız, ortalığı birbirine katan Regensburg konuşmasında da Ratzinger; Bizans İmparatoru II. Paleologos’un arkasına sığınmış ve II. Paleologos ağzıyla: “Bana Muhammet’in yeni olarak ne getirdiğini göster! Dini kılıç ile yayma emri ve kötü, insanlık dışı şeylerden başka bir şey bulamazsın...” demişti. Ratzinger taktikleri hiç değişmiyor... “Dünya, İncil’in iddia ettiği gibi olduğu yerde durmuyor. Güneşin etrafında dönüyor!” diyen Galileo’yu mahkum eden “engizisyon mahkemesini” bu kez de üç asır arayla! savunmak adına Ratzinger, Avusturyalı bir filozoftan alıntılar kullanıyor... Fizik dünyası tabii hop oturup hop kalkıyor... Ratzinger Regensburg konuşmasının ardından yapmış olduğu gibi tıpkı bir kez daha tribünlere gene “masum kurbanı” oynuyor: “Aslında Papa böyle düşünmüyormuş da.. Yaptığı alıntılar yanlış anlaşılıyormuş da, çarpıtılıyormuş da... vs.” Herkes aptal, bir o akıllı! Fizikçiler; “Galileo engizisyonunu onaylayan bir Papa’yı”; üniversite amfisinde hem de “akademik yıl açılış konuşması vesilesiyle” görmek istemiyorlar. Papa’yı üniversiteye davet eden yağcı rektör, üstelik hocalardan, ortaçağdan kalma bir kilise ritüeli ile teker teker eğilip “Papa’nın yüzüğünü öpmelerini” talep ediyor! Manevi anlamda Galileo’yu bir kez daha engizisyona mahkum eden bir Papa gelecek; akademik yılı açacak, bununla kalmayacak; koca profesörlere “el, etek öptürecek!”... Ve yeni engizisyon aracı: Medya “Papa isyanı” bu yüzden çıkıyor. “La Sapienza”daki isyan, çok açıdan çarpıcı. “Bilim ve din”, “özerk üniversite ve laiklik”, “ortaçağ papalığının dönüşü ve demokratik özgürlüklerin korunması” gibi.. pek çok başlık içeriyor. İtalya bu sınavdan, ne yazık ki iç açıcı bir karneyle çıkmıyor. İsyanı fitilleyen “67’ler” ve destekçi öğrencilere; bilim dünyasından “internet ortamında” destek yağıyor... Galileo’nun ruhu, “sanal âlemde” yaşıyor. Ama aynı şeyi “resmi âlem” için söylemek mümkün değil. Siyasi düzen, partiler, medya, reyting düşkünü entelektüeller, popülizm ve güç.. yani “Papa’dan yana” mevzilenmiş durumda. “İsyancıbaşı” Cini ve arkadaşlarına dokunan henüz yok.Cini’nin “La Sapienza” Üniversitesindeki arkadaşları ’67’ler “işlerini yitirmek” gibi bunu talep edenler de oldu! tehditlere maruz değil. Ancak yayın organlarında sürekli “Papa’yı konuşturmayanlar işte bunlar!” şeklinde bir yaylım ateşi ve lince tabiler. Yeni engizisyon, insanları odunda değil; medya ateşinde yakıyor,.. Her şeye rağmen 80’lik Cini pişman değil: “Ben ve arkadaşlarım ne kadar şeytanlaştırılırsak şeytanlaştırılalım” diyor Floransalı bilim adamı: “Laik değerlerin yok oluşuna seyirci kalamayız!” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Ocak www.mumtazarikan.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Tedavi. 2/ Aldatma işi, hile... 1 Muğla ilinde 2 ünlü bir antik kent. 3/ “Çok 3 önemli kişi” an 4 lamında uluslararası kısaltma... 5 Dince kutsal sa 6 yılan bir yerin 7 ziyareti. 4/ Su geçirmez ku 8 maştan yapılan 9 bir tür spor ceket. 5/ Bir meyve... Ku1 2 3 4 5 6 7 8 9 sursuz, doğru. 6/ “Ben 1 Y E L D İ R M E ’yım, sen firavun / 2 A L İ A Ğ A L P İkrarsız şeytanı lain / 3 R A M İ K A K A Üçüncü ölmem bu ha4 I R R A S T I K in / Pir Sultan ölür diriU Z İ lir”... Bıkma, usanma. 7/ 5 M A N E J E İ T I S Güzel sanat... “Goriot 6 C Baba”, “Eugénie Gran 7 A R M A T Ü R T det” gibi romanlarıyla 8 İ Ç K E R İ Y A ünlü Fransız yazar. 8/ 9 E F E S E T A N Diyarbakır yöresine özgü, sütle yapılan bir hamur tatlısı... Şaşma belirten bir ünlem. 9/ Kuzu sesi... Trafiği yoğun yol. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Avukat. 2/ Orhan Hançerlioğlu’nun bir romanı... Altının, simgesini aldığı Latince adı. 3/ Yırtıcı bir hayvan... Bir nota. 4/ Bir renk... “Ağabey” sözcüğünün konuşmada aldığı biçim. 5/ Ege ve Akdeniz’de yaşayan eti lezzetli bir balık... Avuç içi. 6/ Büyük Sahra’da yaşayan göçebe bir halk. 7/ Turşusu yapılan bir tür yaban soğanı. 8/ Molibden elementinin simgesi... Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek biçimde kullanma sanatı. 9/ Tavlada “üç” sayısı... Argoda bite verilen ad. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear