Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2008 SALI 6 HABERLER Milletvekili Tuğluk ile Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir’in çıkışları görüş ayrılığına neden oldu SALI ORHAN BURSALI DTP’de farklı sesler artıyor DTP MİLLETVEKİLİ YILDIZ Ankara Nefreti Başbakan, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınacağını, en azından sözleriyle kesinleştirdi. Önce konuyu hükümetteki adamları aracılığıyla bir yıldır kamuoyunda tartıştırdı. Nabız ölçtü, sonunda Merkez Bankası Başkanı ve çalışanlarının direncini çıkartacakları yasa ile kırma yolunu seçti. Diğer “devlet” bankalarını da taşıyacak! İstedikleri yasayı çıkarma olanağı ellerinde değil mi?! “Padişah Fermanı” ile Erdoğan’ın yasayı çıkarma iradesi arasında, fiilen bir fark kalmamış durumda! İstanbul’u uluslararası finans merkezi yapacaklarmış! Sudan bir gerekçe! Öyle olsaydı, bütün ülkeler merkez bankalarını bir yere taşır ve orası finans merkezi olurdu! Uluslararası finans merkezi olmak, bambaşka ilişkilerin, siyasal ve ekonomik altyapının ürünüdür. Finans merkezi, tarihsel bir finans gelişiminin sonucudur. Hiçbir bölge veya kent, durup dururken, uluslararası finans merkezi olmaz! Paranın, para trafiğinin, güvenilirliği kanıtlanmış büyük bir tarihsel alışkanlığı vardır. Bunu terk etmez! Türkiye’nin kırılgan, kendi gücüyle ayakta duramayan, sadece yüksek faizle önemli ölçüde sıcak para çekebilen, iktisadi hayatını sermaye ve ithal mallarla ayakta tutabilen ekonomik yapısı ile Türkiye uluslararası finans merkezi olmayı rüyasında görür ancak. Peki acaba başbakan ve adamları bu rüyayı mı gördüler veya arkada başka hinoğlu hinlik mi var?! ??? Erdoğan’ın “fermanı” büyük bir direnç de yarattı toplumda! (Nihayet!) Birçok yazar, iktisatçılar dahil, “Ankara’dan, merkezden mal kaçırmak” olarak nitelendiriyor bu kararlılığı! Aynı zamanda, Cumhuriyet’in kurucularına karşı saygısızlık olarak nitelendiriyor! Günaydın diyelim! Merkez Bankası’nın taşınması gündeme gelince mi, AKP’nin Cumhuriyet ve kurucularına karşı duruşu anımsandı! (Yoksa bu bardağı mı taşırdı?) Erdoğan ve ekibi, ruh, düşünce, politika vb. olarak, topyekün Cumhuriyet’in kuruluş ve varoluş biçimine ve ilkelerine karşılar... Biçim ve öz olarak! Dün de türbanın siyasal simge olarak görmenin doğal olduğunu açıkladı ve dine dayalı politikanın bu defa resmi olarak kapısını iyice araladı! Demek kendini biraz daha güçlü görüyor! Merkez Bankası’nın taşınması kararı, Cumhuriyet ve kurucularıyla hesaplaşmaya yönelik atılan küçük mü desek, önemli mi desek, yeni bir adımdır! Merkez Bankası 1930 tarihinde yasayla kuruldu ve 3 Ekim 1931’te banknot basma yetkisiyle faaliyete geçti. Banka, başkent Ankara ile tarihsel bir beraberlik içindedir. Egemenliğin simgesidir aynı zamanda. Türban nasıl siyasal bir simgeyse! AKP’nin gönlü tarihsel olarak da Osmanlı’dan, hilafetten yanadır! Hilafet’in kaldırılmasına karşı çıkanlar, zaten Ankara’nın da başkent olmasını istemediler. O günkü Meclis tartışmalarında, başkentin Ankara değil İstanbul yapılmasını isteyenlerin eğilim ve kimlikleri, bugün AKP felsefesiyle ile örtüşüyor. AKP aslında başkenti de İstanbul’a taşımak ister; fakat bunu yapabilecek gücü hiçbir zaman kendilerinde bulamayacakları için, Merkez Bankası gibi, başkentin ve Cumhuriyet felsefesinin diğer simgelerini, hilafet ve Osmanlı’nın simgesi İstanbul’a nakletmeye çalışıyor! Anadolu ve Ankara, kurtuluş ve kuruluşun, laik Türkiye Cumhuriyet devletinin merkezidir! Dinciler için ise kutsal mekân İstanbul’dur! ??? AKP , Atatürk ve arkadaşlarının, Cumhuriyet’in kurucularının kazanımlarına karşı başından beri bir saldırı içindedir. Bu kazanımları adım adım geri almak için çalışıyorlar! Bu yolda en küçük bir kazanç bile, onlar için büyük bir zafer anlamı taşımaktadır! Okur Notu: Nur Vergin’in mantık yürütüşünün benzerini, Amerikan MIT yayınlarından çıkan Felsefenin Temelleri adlı kitapta okudum. Orada, üstün bir varlığın olması gerektiği sonucuna varılır. Bu mantık yürütmenin felsefe tarihinde yeri var ki, ders kitabına giriyor. Vergin’in yaptığı, kelimeleri değiştirmekten ibaret. “Üstün bir varlığın olduğunu düşünüyorsam” yerine, “cezalandırılacağımdan korkuyorsam”ı koymuş. Yani “sonraları düşündüm ki” demesine gerek yok. “Okudum ki” dese yetermiş.(Tan Özüak) PKK’yi ‘siyasi parti’ olarak tanımladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DTP’nin Parti Meclisi (PM) sonuç bildirgesinde yer alan “PKK’nin siyasal bir örgütlenme” olduğuna ilişkin tanımlamanın ardından, DTP Batman Milletvekili Bengi Yıldız da terör örgütünü “bölgede etkin bir parti” olarak nitelendirdi. Yıldız, ekonomik ve diğer sorunlardan dolayı çok sayıda insanın hâlâ PKK’ye katıldığını savunarak, “PKK, ne yazık ki geçmişteki olumsuz uygulamaların sonucu olarak bölgede etkin bir partidir” diye konuştu. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı Rene Van Der Linden, TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış ve komisyon üyeleriyle bir araya geldi. Linden’in ziyaretinde, komisyon üyeleri AKP Antalya Milletvekili Yusuf Ziya İrbeç, DTP Batman Milletvekili Yıldız ve CHP İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu da hazır bulundu. Yakış, Yıldız’ı, “Kürt toplumunu temsil ettiğini öne süren Türk partisinin temsilcisi” olarak tanıttı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un Diyarbakır’daki bombalı saldırıyı eleştirmesi, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in saldırıyı kınaması DTP içindeki görüş ayrılığının iyice belirginleşmesine yol açtı. Tuğluk’un Diyarbakır’daki patlamayla ilgili kaleme aldığı ve “göğsünde çarpan bir yürek taşıyan hiçbir canlı bu ölümleri kabul edemez” diyerek, çocukların katledildiği patlamayı ağır bir dille eleştirmesi kamuoyunda büyük yankı buldu. Tuğluk’un bu çıkışı geçen hafta boyunca tartışılırken Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir geçen hafta sonu düzenlenen, “Güneydoğu’nun İmajında Medya ? Görüş ayrılıklarının belirginleşmesine karşın gerek genel merkez kanadı, gerekse Meclis grubu “kol kırılır yen içinde kalır” mantığıyla hareket ediyor. nın Rolü” konulu toplantıda “Bugün hakkımda ‘iyi yazasınız’ diye değil, sadece vicdanımdan vicdanınıza hitap etmek istiyorum. Herkesin bilmesini isterim ki ben çocuklarımızın, gençlerimizin cenazesini kaldırmak için belediye başkanı olmadım” sözleriyle dikkat çekti. DTP içindeki bu farklı çıkışlar, görüş ayrılığının “derinleştiği” ve yeni bir “yol ayrımı”nın işareti olarak nitelendirilirken gerek genel merkez kanadı, gerekse Meclis grubu “kol kırılır yen içinde kalır” mantığıyla hareket ederek dışarıya karşı resmi söylemlerinde “birlik” görüntüsü çizmeye çalışıyorlar. Diyarbakır Milletvekili Tuğluk’un açıklamalarının parti içinde “çatlak” olduğu yorumları üzerine DTP’nin tutuklu Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın kardeşi olan Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, geçen cuma günü “Görüş farklığı olması demokrasinin gereği” diyerek, parti içinde çatlak olduğu yorumlarına tepki gösterdi. ‘Üslup farkı’ Yaşanan bu gelişmeler DTP’de genel merkez ile Meclis grubu arasındaki “üslup farkı” ve görüş ayrılıklarını iyice su yüzüne çıkarırken kulislerde kapatma davasının sonucunun partide yeni bir yol ayrımına yol açabileceği yorumları yapılıyor. DTP içinde Kürt sorununa anayasal çözüm, anadilde eğitim, demokratik özerklik kavramları konusunda görüş ayrılığı bulunmamasına karşın milletvekilleri mücadelenin “Meclis’te ve diğer meşru zeminlerde yürütülmesi”ni savunmalarıyla genel merkez yönetiminden ayrılıyor. Parti içindeki görüş ayrılığının temeli ise Ahmet TürkAysel Tuğluk yönetiminin “başarısız” ilan edilip Nurettin Demirtaş’ın genel başkan seçildiği 8 Kasım kongresine dayanıyor. Grup Başkanı ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk de sorunun çözüm zemini olarak genel merkezle farklı düşündüklerini gizlemiyor. CADDE VE PARK Deniz Gezmiş ismi isteğine soruşturma KARS (Cumhuriyet) Kars Belediyesi’ne başvurarak bazı cadde ve park isimlerine Deniz Gezmiş, Vedat Aydın gibi adlar verilmesini isteyen eski DEP milletvekili Mahmut Alınak hakkında “suç ve suçluyu övmek” suçundan dolayı soruşturma başlatıldı. Alınak, Kars Belediyesi’ne başvurarak Deniz Gezmiş, Vedat Aydın, Kemal Akbulut, Oruç Korkmaz gibi kişilerin adlarının bazı park ve caddelere verilmesini istedi. Ancak Emniyet Müdürlüğü’nün suç duyurusu üzerine Kars Cumhuriyet Başsavcılığı, bu öneri nedeniyle Alınak hakkında soruşturma başlattı. Alınak, hakkında soruşturmaya yazılı bir açıklamayla yanıt verdi. Açıklamasında Başbakan Erdoğan’ın da mahkemede suçlu bulunup cezalandırıldığını anımsatan Alınak şunları söyledi: “Bu mantığa göre Recep Tayyip adı da suç teşkil ediyor. Bu isimleri çocuklara, cadde ve sokaklara vermek bu haliyle suç teşkil edecek. Türkiye’de dünya çapında bir demokrasi komedyası oynanıyor.” İrbeç: Terörist olduğunu ilan edin AKP’li İrbeç, parti olarak bölgesel, dinsel ve ırka dayalı milliyetçiliğe karşı olduklarını belirterek, “Ülkeler, kendi menfaatlerini korumak durumundadır. Terorizmin tolere edilecek bir tarafı olamaz. PKK, terör örgütüdür. Müslüman ülkeyiz. Ama bir Müslümanın terörist olması, teröristin de Müslüman olması mümkün değil. DTP’nin PKK’yi terör örgütü olduğunu açıkça kabul etmesi lazım. O zaman karşılıklı anlaşma daha kolaylaşır” diye konuştu. Linden de terörist örgüt olarak görülen Hamas’ın seçimlere girip kazandığını belirterek, “Hamas, gidip Gazze’de Abbas ile çatıştı. Demokratik kurallara uymadıkça onlarla görüşmeyi reddettim” dedi. Başkentte Açık İlköğretim Okulu sınavına çarşafla giren kişi hakkında tutunak tutulmadı. Çarşafla sınava girdi ZEYNEP ŞAHİN ‘Parlamentoda çözüm geliştirilmeli’ DTP’li Yıldız da TBMM’deki tüm siyasi partilerin şiddetin olmadığı, ekonomik olarak güçlü, demokratik bir Türkiye’yi savunduğunu belirterek, “Avrupalı dostlarımızın bunu bilmesini istiyoruz” dedi. Türkiye’nin uzun yıllar sorunlarıyla yaşadığını, ilk kez 25 yıldan beri demokratik sürecin kesintisiz sürdüğünü kaydeden Yıldız, şunları söyledi: “Kürt sorunuyla ilgili sıkıntılar, geçmişin politikalarından kaynaklanıyor. Türkiye, hem bu kesintisiz süreçte hem de AB sürecinde sorunu gördü. CHP, 1990’lı yıllarda sorunu görüp çözüm önerilerini ortaya koymuştur. Şimdi AKP bu dönemde sorunun çok yönlü ele almaya çalışıyor. Bu sevindiricidir. Çünkü bu sorun hepimizindir, Türkiye’nindir. Parlamento çatısı altında konuşulur ve birlikte çözüm geliştirilirse, belki bu sorun da geçmişte kalır. PKK, ne yazık ki geçmişteki olumsuz uygulamaların sonucu olarak bölgede etkin bir partidir. Ekonomik ve diğer sorunlardan dolayı çok sayıda insan hâlâ PKK’ye katılıyor. Avrupalı dostlarımızdan beklentimiz, sorunlarımızı karşımıza engel olarak çıkarmaları değil, çözümünde bize yardımcı olmalarıdır.” ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), hafta sonu gerçekleştirdiği Açık İlköğretim Okulu sınavına türbanlılar hatta “çarşaflı” bir kişi alındı. Sınavın gerçekleştirildiği okullar arasında yer alan Ankara Sincan İmam Hatip Li sesi’nde, 13 Ocak Pazar günü, bir kadının çarşaflı olarak sınava girdiği görüntülendi. Sınıfın en arka sırasında oturan ve çarşafının sadece yüzünün sınırlı bölümünün görünmesine olanak tanıdığı kadın hakkında, herhangi bir işlem yapılmadığı ve tutanak tutulmadığı öğrenildi. Alınan bilgi ye göre, okuldaki diğer sınıflarda da türbanlılar rahatlıkla sınava girdi. Okulda, Sincan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nden, bazı yetkililerin de bulunduğu ancak okul ya da milli eğitim müdürlüğü yetkililerinin duruma herhangi bir müdahalesinin olmadığı belirtildi. Arıtman, Meclis’te böyle bir uygulamanın kabul edilemeyeceğini söyledi Türbanlı vekil eşlerine özel kuaför ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM’de kadın milletvekillerine ve milletvekili eşlerine hizmet veren kuaföre, türbanlılara da hizmet verebilmek için “manikürcü” adı altında ayrı bir kadın kuaför alındığı, CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın baskınıyla ortaya çıktı. CHP İzmir Milletvekili Arıtman, geçen cuma günü Meclis’te kadın milletvekilleri ve milletvekillerinin eşlerine hizmet veren kuaföre, manikürcü olarak alınan kadın kuaförünün, mevcut salonun yanında açılan küçük salonda “türbanlılara hizmet vereceği” duyumunu aldığını söyledi. Havluyla perdeleme Cumhuriyet’in görüştüğü Arıtman dün tanık olduğu olayı şöyle anlattı: “Salona gittiğimde baktım, erkek kuaförün hizmet verdiği salon ağzına kadar dolu. Ben bitişikteki manikür salonunun kapısına yöneldim, baktım kapı kilitli. Bunun üzerine ‘neden kilitli’ diye tepki gösterip kapıyı açtırdım. Baktım, bir kadın, kuaför koltuğunda oturuyor. Manikürcü ise kadına kuaför hizmeti veriyor, saçını kesiyor... Ben Canan Arıtman ‘Manikür istiyorum, bir de saçıma fön istiyorum, vaktim yok, İsmail Bey gelsin burada yapsın’ dedim. Adam kapıyı çalarak girdi içeri, o anda derhal stajyer kızla, manikürcü hemen bir havluyla perdeleme yaptılar. Alelacele saçını başını hemen türbanla kapattı.” Canan Arıtman, sonradan kadının AKP Gaziantep Milletvekili Halil Mazıcıoğlu’nun eşi olduğunu öğrendiğini anlattı. Arıtman, TBMM Başkanı Köksal Toptan’a da bir mektup yazarak Meclis’te böyle bir uygulamaya izin verilmemesini istedi. obursali?cumhuriyet.com.tr KUZEY IRAK’TA PANEL 500 bin yeşil kartlının bulunduğu Diyarbakır’da hükümet yerel yönetimleri engelliyor, yurttaşı açlıkla terbiye ediyor Çaresiz bedenlerde siyasi restorasyon! MEHMET FARAÇ Diyarbakır’da yurttaşa ve yerel yönetimlere yönelik uygulamalar, AKP iktidarının toplumu yoksullaştırarak köleleştirme politikasının en çarpıcı örneğini oluşturuyor. Kömür ve gıda yardımının ardından bedava elektrikle yurttaşları saflarına çekmeyi planlayan hükümet, DTP’nin Diyarbakır’daki kalesini ele geçirme uğruna yerel yönetimlere ekonomik ve bürokratik ambargo uyguluyor. DTP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in Cumhurbaşkanı’na sunduğu bir rapor, şiddettin kaos yarattığı bir kentte yurttaşın hem ekonomik, hem de yerel yönetimler üzerinden nasıl cenderede tutulduğunu kanıtlamaya yetiyor. Terörün ancak geri kalmışlığın ortadan kaldırılmasıyla yok edilebileceği gerçeği göz önünde dururken, 23 sayfalık bir rapor Diyarbakır’ın üzerine çöken sosyoekonomik enkazın boyutlarını gösteriyor: Devlet Planlama Teşkilatı’nın 2003 tarihli gelişmişlik raporuna göre Diyarbakır 81 il arasında 63’üncü sırada yer alıyor. Türkiye’de ortalama 10 bin kişiye 13 hekim düşerken, kentte 10 bin kişiye 7 doktor hizmet vermeye çalışıyor. Hasankeyf de Kürt mirasına dahil edildi Haber Merkezi Kuzey Irak’ın Duhok kentinde bulunan, ‘Kürt Mirasını Koruma Enstitisü’, Batman’ın Ilısu Barajı için tarihi Hasankeyf ilçesinin feda edilmemesi için panel düzenledi. Enstitü girişine sözde Kürdistan haritası asılırken yazarlar Hasankeyf’in kurtarılması için kampanya başlatacaklarını açıkladı. Duhok’ta bulunan enstitü tarafından düzenlenen panelde, Ilısu Baraj gölü tehdidi altında olan Hasankeyf tartışıldı. Duhok Vali Yardımcısı, Kürt Yazarlar Birliği ve bazı öğretim görevlilerin katıldığı panel öncesinde Hasankeyf ile ilgili resim sergisi açıldı. 50 yıldan bu yana Ilısu Barajı tehdidi altında olan Hasankeyf’in Ilısu Barajı’na feda edilmemesi için kampanya başlatacaklarını belirten Kürt Mirasını Koruma Enstitüsü yetkilileri, Batman’ın antik ilçesi Hasankeyf’ten günümüze kadar 16 medeniyetin gelip geçtiğini, Hasankeyf ile Duhok’un kardeş şehir yapılması için kampanyaya katılmak istediklerini bildirdi. Kuzey Irak’ta, Süleymaniye’nin ardından Duhok’ta panelin düzenlendiği Kürt Yazarlar Birliği binasının girişinde Türkiye, İran ve Suriye’nin bir bölümünü de kapsayan sözde Kürdistan haritası asılı olduğu dikkat çekti. Göç, işsizlik ve açlık! Göç ve işsizlik ise terör yetiştiren bataklığı giderek derinleştiriyor. 1998 tarihli TBMM Göç Komisyonu Raporu’nda, Güneydoğu’da 3 bin 428 yerleşim biriminin güvenlik gerekçesiyle boşaltıldığı belirtiliyor. Bu durum Diyarbakır kent merkezinin nüfusunun son yirmi yılda 275 binden 1 milyona ulaşmasının en önemli nedeni olarak gösteriliyor. Ancak terörden kaçıp kente gelenler yoksulluk ve yasadışılığın batağına düşmekten kurtulamıyor. 2000 yılı itibarıyla sanayi üretimi açısından 81 ili içerisinde 54. sıraya gerileyen kentte, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın 2002 verilerine göre 28 bin çalışana karşılık 312 bin kişi iş arıyor. Tüm bu sorunlara karşın hükümet böylesine çıkmazdaki bir kentte yerel yönetimlerin projelerini engellemeye devam ediyor. Cumhurbaşkanı’na sunulan rapora göre belediyenin kurmak istediği 5 şirket Bakanlar Kurulu’nun gündemine alınmıyor. Dicle Vadisi Rehabilitasyonu, Katı Atık Entegre Tesisi, Suriçi Tramvay ve Aziziye Kentsel Dönüşümü gibi projeler engelleniyor. Osman Baydemir önceki gün Urfa’nın Viranşehir ilçesinde katıldığı bir panelde, “Bölgeye pozitif ayrımcılık olması gerekirken, tam tersine bölge insanını daha da geri bırakacak uygulamalar yapılmaktadır” diyor. AKP’nin Güneydoğu politikası DTP’li belediyeler üzerinden aslında yurttaşı vuruyor. 30 bin çocuğun sokaklarda çalıştığı Diyarbakır’da terörün neden kolaylıkla potansiyel bulduğunu merak edenlerin çok fazla araştırma yapmasına gerek kalmıyor. Rakamlar her şeyi anlatıyor: Hükümet terörün yarattığı travmalar nedeniyle girdapta yaşayan yurttaşları işsizlik, açlık ve geri kalmışlıkla terbiye ederek kendi saflarına çekmeye çalışıyor. 2007 yılında 35 bin 847 ailenin gıda, 29 bin ailenin giyecek, 20 bin ailenin kömür ve 60 bin ailenin de barınma yardımıyla ayakta durabildiği kentte, geçen yıl 25 bin 764 vatandaşın Sosyal Yardımlaşma Fonu’ndan aldığı 2 trilyon 600 milyar lirayla karnını doyurduğu açıklanıyor. 2000 yılı verilerine göre nüfusu 1 milyon 362 bin olan kentte 14 Ocak 2008 itibarıyla tam 498 bin 238 ki şi yeşil kart taşıyor. Yani Diyarbakır’da üç kişiden biri hükümetin insafında yaşamaya mahkum tutuluyor! Yeni gündeme gelen ücretsiz elektrik vaadi de AKP’nin siyasi çıkarlarına hizmet ediyor. AKP, bir torba kömüre muhtaç edilen kitleleri aciz ve seçeneksiz bırakarak oy sandıkları önünde hazır olda beklemeye sürüklüyor. Bu iğrenç stratejinin varoşlarda, gıda, kırtasiye ve giyecek dağıtan Hizbullahi çizgideki dernek ve vakıfların çabalarıyla benzeşmesinin üzerinde de ayrıca ve dikkatle durmak gerekiyor. Bu sinsi proje salt DTP’nin yönettiği Diyarbakır’da değil, aynı partinin diğer belediyelerinde de uygulanıyor. Başbakan Erdoğan’ın “sosyal restorasyon” projesi DTP’nin kalelerinde tersine işletiliyor! Bu durumun PKK’yi saldırganlaştıran gerekçelerden biri olduğu da ne yazık ki gözardı ediliyor! CUMHURİYET 06 K