26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 AĞUSTOS 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Doç. Dr. Murat Türkeş, geleceği bilinen kuraklığa karşın önlem alma yolunun seçilmediğini söyledi: Belediyeler gösteriş peşinde koştu ÖZLEM GÜVEMLİ Eski Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü İklim Sorumlusu, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Türkeş, 1990’ların başında şu an etkili olan kuraklık eğiliminin öngörüldüğünü, ancak büyükşehir belediyelerinin susuzluğa karşı önlem almak yerine “gösterişli yatırımlar” yaptığını söyledi. 23 yıl boyunca Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün çeşitli kademelerinde iklimbilimci olarak görev yapan Doç. Dr. Murat Türkeş, Türkiye’nin içinde bulunduğu su krizinin altında yatan nedenleri gazetemize değerlendirdi. Özellikle İstanbul’un şu anki su krizini daha önce de yaşadığını anımsatan Türkeş, “19891990 kuraklığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin en büyük başarısızlığı olarak gösterilmişti. Oysa bütün Akdeniz havzasında ve Türkiye’de ciddi bir kuraklık yaşanıyordu. Sıfır yağış alan bazı istasyonlar olmuştu. Yani biz bunu daha önce de yaşadık ve önlem konusunda yine geç kaldık” dedi. ? Eski Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü İklim Sorumlusu, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Türkeş, 1989’daki kuraklığın 1992’ye kadar etkili olduğunu anlatarak, şu anki kuraklık krizinin de 23 yıl etkili olacağını belirtti. Doç. Murat Türkeş, özellikle büyükşehirlerde gösterişe kaçan yatırımlar yapılırken küresel ve bölgesel iklim değişikliğinden kaynaklanan kuraklık eğiliminin belediyeler tarafından ciddiye alınmadığını vurguladı. UNUTULAN PROJE: İLERİ BİYOLOJİK ATIKSU ARITMA TESİSİ stanbul’un su ihtiyacını karşılamak için büyük paralar harcanarak Melen’den ve Kırklareli’nden su getirme projeleri hızla devam ederken arada unutulup rafa kaldırılan projeler, kentin nasıl bu hale geldiğine dair ipuçları da veriyor. 13 yıl önce dönemin İSKİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu tarafından hazırlanan Ataköy’deki “İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi” projesi için Ayamama Deresi’nin ağzında yapılması düşünülen tesisin kurulacağı arazi Hazine’ye ait olduğu için yıllarca bu sorun aşılamadı. Geçen şubat ayında sonuçlanan ihaleyi, 197 milyon YTL ile WTE Wassertechnik İ GMBH, Lidya Yapı ve San. Tic. A.Ş. ile Kalyon İnş. San. Tic. A.Ş.’den oluşan üçlü konsorsiyum kazandı. 2014 yılında hizmete girmesi planlanan projenin gecikme nedeniyle ilgili ise eski İSKİ ve Devlet Su İşleri (DSİ) Müdürü ve AKP Afyon Milletvekili Prof. Dr. Veysel Eroğlu ve eski İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur’un birbiriyle çelişen açıklamaları da kafaları karıştırdı. Eroğlu, projenin 2002’de kendisinin görevden alınmasıyla durdurulduğunu belirtirken, Eroğlu’nun yardımcısı eski İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur ise projenin kendileri tarafından iptal edildiğini söyledi. Çodur, Eroğlu’nun projesinin iptal etme gerekçelerinin uluslararası antlaşmalarca yasaklanan ve kaba bir ızgara yoluyla denize atılması anlamına gelen ön arıtma olduğunu söyledi. ETKİSİ 2 3 YIL SÜRECEK 1989’da etkili olan kuraklığın 1992’ye kadar etkili olduğunu anlatan Türkeş, şu anki kuraklık krizinin de 23 yıl etkili olacağını belirtti. Türkeş, kuraklığın geçen sonbaharda etkili olmaya başladığını ifade ederek “Türkiye kışın normal yağışını almadı. Kış yağışı dışında Türkiye’nin batısı ve güneyinde alınan yağış 8 ayda yüzde 3040’tır, o da tamamını alırsa. Türkiye baharda da yağış almadı. Hemen bir yılda kuraklığın çözümü mümkün değil. Normalin üzerinde yağış meydana gelirse kuraklık açığı kapatılabilir. Barajların dolabilmesi için 23 yıl boyunca yağışların normalin üzerinde yağması gerek” diye konuştu. KURAKLIK BİLİNİYORDU Doç. Türkeş, 1990’ların başından beri hem Akdeniz havzasında ve Mezopotamya da kuraklaşma eğiliminin etkili olacağının bilindiğini kaydederek subtropikal kuşaktaki Türkiye’nin içinde bulunduğu Akdeniz’de kuraklaşmanın 1970’lerde başladığını söyledi. Türkiye’nin yaklaşık yarısında Akdeniz yağış rejiminin görüldüğüne dikkat çeken Türkeş, “Yani yağışın büyük kısmı kışın düşer ve ne yazık ki Akdeniz havzasındaki ‘sinsi kuraklaşma’ eğilimi en fazla kış yağışlarında görüldü. Küresel iklim değişikliğinin etkilerinden biri olan kısa süreli yoğun yağışlar yaz ve baharda görülmüştür. Ancak bun lar yararlı yağışlar değildir. Sel baskınlarına ve heyelanlara neden olmuştur” dedi. Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak Akdeniz havzasında kuraklaşma eğiliminin olduğunun bilindiğine vurgu yapan Türkeş, “Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nde 23 yıl çalıştım. Bunları orada açıkladık. Müdürlük, bu yılın başından beri kurak iklim konusundaki uyarılarını basınla paylaştı. Bu bilinmeyen bir şey değildir. Kuraklık bir ayda olmaz” diye konuştu. YERALTI SULARI AZALIYOR Türkeş, Türkiye’de uzun zamandır yağış azlığı yaşandığını dile getirerek bu durumun akarsu debilerinin ve yeraltı sulanın azal masına yol açtığını anlattı. Özellikle tarım sektörünün yeraltı sularını aşırı derece kullandığını belirten Türkeş, bu alanda denetim yapılamadığını söyledi. Doç. Murat Türkeş, özellikle büyükşehirlerde gösterişe kaçan yatırımlar yapılırken küresel ve bölgesel iklim değişikliğinden kaynaklanan kuraklık eğiliminin belediyeler tarafından ciddiye alınmadığını vurguladı. Türkeş, “Ne zaman kuraklık kapıya dayanmış, su azalmış, barajlar kurumuş o zaman kuraklık günmede gelmiştir. Oysa bu takip edilmek zorundadır. Uzun süreli eğilimler izlenmek zorundadır. 34 yıllık kuraklığın yarattığı su açığı bir yılın, bir mevsimin yağışı ile kapatılamaz. Şu an yaşadığımız kuraklığı, önümüzdeki yağışlı dönemle kapatamayız” dedi. Türkeş, alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı: “Kuraklık 100 yıl sonra öngörülüyor bile olsa barajlarda, göletlerde kuraklığa karşı su depolanmalı. Bütün büyükşehir belediyelerinin en düşük olasılığı bile dikkate alarak kuraklık zamanında kullanılacak suyu depolaması, saklaması ya da kuraklık döneminde kullanılacak alternatif su kaynaklarını bulması, planlaması, yatırım yapması gerekiyordu. Dünya böyle yapıyor. Kuraklık yönetim planları, ciddi kuraklıklarda ne yapılması gerektiğini içeren ulusal ya da bölgesel planlardır. Ne yazık ki Türkiye’de bilim insanlarının da içinde yer aldığı geniş ölçekli somut uygulamalar hayata geçirilememiştir. Planlar çok dağınık. Türkiye’de su ile ilgili sorumlu çok kuruluş var. Bu da su yönetimi konularında sıkıntı yaratıyor. Melen Suyu Projesi de geçici bir çözüm. Yağış yoksa Melen’de de sorun olacak. Ama insanların susuz kalmaması için şu an ne yapılması gerekiyorsa o yapılacaktır. Buna karşı çıkamayız. Koskoca bir kenti susuz bırakamazsınız. Küresel iklim değişikliğini, su kaynakları potansiyelini, yeni eğilimleri dikkate alan uzun süreli kuraklık ya da su yönetimi planlarının yapılması gerek. Alarm seviyesindeki kuraklık durumlarında ne yapılacağını bütünüyle içeren planlardır.” NURETTİN SÖZEN: Suya dair tek projeleri bile yok ugün kente su sağlayan barajların önemli bir kısmının temelini atan eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen, döneminde Yalova’dan tankerle su getirip su şebekesine pompalatmış ve bu uygulama yoğun eleştirilere neden olmuştu. Yine Sözen döneminde yağmur bombası atılarak kentin susuzluğuna çare aranmıştı. Bu su krizi CHP’li SöNurettin Sözen. zen’in yerel seçimleri kaybetmesinde önemli rol oynamıştı. İstanbul, yıllar sonra yine benzer bir kuraklıkla karşı karşıya. Ancak bu kez Sözen döneminde farklı olarak İstanbul’a su sağlayan 10 adet baraj bulunuyor. Konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Prof. Dr. Sözen, mevcut projelerin yaşama geçirilmemesinin “AKP zihniyetinden” kaynaklandığını belirterek İstanbul ve Ankara’da yaşanan kuraklığın genel seçimler nedeniyle halktan saklandığını söyledi. Sözen, “İstanbul, 3 dönemdir bu zihniyet tarafından yönetiliyor. Başta Başbakan İstanbul’u 2 dönem yönetti. 5 yılı aşkındır da zaten AKP var. Seçimleri olumsuz etkiler, halktan oy alamayız diye kuraklık sorununu halktan sakladılar. Onların suya dair bir tane bile projeleri yok” diye konuştu. Susuzluğa karşı dünyada kullanılan iki yeni yöntemden söz eden Sözen, bunların “deniz suyunun tuzdan ardındırılması” ve “kanalizasyon sularının arıtılarak tekrar kullanımının sağlanması” olduğunu belirtti. Sözen, soruna yönelik çözüm önerilerini şöyle sıraladı: ? Şebekelerdeki su borularındaki kaçaklar yüzde 40 oranında su kaybına neden oluyor. Bu boruların onarılması gerekiyor. ? Yağmur bombası uygulanmalı. Daha önceki kuraklık döneminde suyun yüzde 25’ini bu yolla sağladık. ? Geçmiş yılların kuraklık tecrübelerinden yararlanılmalı. ? Karadeniz’den su alınarak, deniz suyundaki tuzun giderilmesi için suya ihtiyaç var. O nedenle barajlar doluyken bu işlem yapılmalı. ? Yalova’dan su taşınmalı. ? İstanbul’un Avrupa yakasında daha çok yerleşim olmasına karşın su kaynakları Anadolu yakasında bulunuyor. Boğaziçi’nin altından geçirilecek üç koldan yapılacak tünel ile suyun Avrupa yakasına ulaştırılması sağlanmalı. B Türkiye’de 110 milyar metreküplük toplamın yalnızca 39.3 milyar metreküplük bölümü kullanılabiliyor Su potansiyeli değerlendirilmiyor ürkiye’de çeşitli amaçlara yönelik kullanılan toplam su miktarı 110 milyar metreküp. Yüzey ve yeraltı suyu potansiyeli miktarı yurtiçindeki akarsulardan 95 milyar metreküp, komşu ülkelerden gelen akarsulardan 3 milyar metreküp, 12 milyar metreküp de yeraltı suyu toplam potansiyeli oluşturuyor. 110 milyar metreküplük suyun sadece 39.3 milyar metreküpü kullanılırken geriye kalan 71 milyar metreküplük su halen değerlendirilemiyor. Bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için yılda ortalama kişi başına 10 bin metreküp su düşmesi gerekiyor. Kişi başına düşen su potansiyeli 1000 metreküpten az olan ülkeler ise su fakiri olarak tanımlanıyor. Bu rakamlara göre su zengini bir ülke olmayan Türkiye’de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 3 bin 690 metreküp. Dünya ortalaması olan 7 bin 600 metreküpün yaklaşık yarısına denk gelen bu değer nedeniyle Türkiye su fakiri olmamakla birlikte “su kısıtı” bulunan ülkeler arasında yer alıyor. Kişi başına düşen yıllık teknik ve ekonomik açıdan kullanılabilir su miktarı 1735 metreküp civarında. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün verilerine göre 2030 yılına kadar Türkiye nüfusunun 100 milyona ulaşması durumunda kişi başına düşecek su miktarı 1000 metreküpe düşecek. Türkiye 26 hidrolojik havzaya bölünmüş durumda. Bu havzaların 15’i nehir havzası, 7’si irili ufaklı akarsulardan oluşan müteferrik havza, 4’ü denize boşalımı olmayan kapalı havza. Ülkemizdeki su havzalarında ekonomik olarak sulanabilir alanların tümünün 2030 yılına kadar geliştirildiği kabul edildiğinde, 26 nehir havzasının 15’inde su kullanımının yenilenebilir su potansiyeli limitini aştığı, 3 havzanın ise bu sınıra yaklaştığı görülüyor. Yenilenebilir su potansiyelini aşan havzalar Meriç, Ergene, Gediz, Büyük Menderes, Burdur Gölü, Akarçay, Konya ve Asi Nehri. Sakarya, Ceyhan ve Van havzaların T EYÜP MUHCU: Havzalar özelliğini yitirdi M . imarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Eyüp Muhcu da önüne geçilemeyen yapılaşma nedeniyle havzaların su toplama özelliğini kaybettiğine vurgu yaptı. İSKİ’nin su toplama havzalarındaki kaçak gecekondularla mücadele ettiğini çoğunu da yıktığını anlatan Muhcu, “Ama su havzalarını kirleten artık zenginler. Havzalara ruhsatlı izinEyüp Muhcu. li bir şekilde inşa edilen lüks villalar, siteler kirletiyor artık. Bu lüks siteler için çevreye yeni yollar yapılıyor. Asfalt, buharlaşmayı artırıyor. Bu da su toplama havzalarının özelliğini yitirmesine neden oluyor” dedi. Muhcu, İstanbul’a dışarıdan su taşımanının çözüm olamayacağına dikkat çekerek “İstanbul’un su toplama havzaları zamanında korunsaydı bugünkü susuzluk yaşanmazdı” dedi. Muhcu, Türkiye’nin suyu en kötü kullanan 100 ülkesi arasında bulunduğunu ifade etti. Melen Suyu Projesi’nin maliyetinin de çok yüksek olduğunu dile getiren Muhcu, “Melen’in suladığı Düzce Ovası susuz kalacak. Istrancalar’dan gelen 5 derenin bağlandığı baraj yüzünden de Trakya susuz bırakıldı” diye konuştu. AKARSU ÖZELLEŞTİRMESİNE ZiRAAT MÜHENDİSLERİ TEPKİLİ iraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, hükümetin akarsuların özelleştirilmesine dönük kararını eleştirerek doğal kaynakları amaçları dışında kullanmak yerine korunmak gerektiğini belirtti. Atalık, geçen mart ayında kuraklık sinyalleri vermeye başlayan Kızılırmak’ın öncelikle çeltik tarlalarının sulanması için proje kapsamına alınmasının gündemde olduğunu anımsattı. Kızılırmak’ın bu uygulama sonucunda kuruma tehtidi ile karşı karşıya kalacağı uyarısını yapan Atalık, “Bir şirket, malını en fazla miktarda satmak ister ve elindeki mal azalınca da malın fiyatını doğal olarak artırır ve onu satmaya yine devam eder ta ki bitirinceye dek. Özel sektörün sattığı malda tasarruf etmesi, onu satmayı kısıtlaması gibi bir kavram olamaz. Bir kilogramını üretebilmek için 2.7 litre suya ihtiyaç olan çeltik tarımında diğer bitkilere oranla daha fazla miktarda sulama suyu kullanılıyor. Şirket, daha faz Z da da bu limite ulaşılmak üzere. Batı Akdeniz, Antalya, Çoruh ve Dicle havzalarında kişi başına düşen toplam yıllık akım miktarı diğer havzalardan daha yüksek. İBB’nin verilerine göre dünyada ortalama yüzde 22 olan su kaçağı oranı, İstanbul’da yüzde 27’lerde. Bunun yüzde 10’u şebeke ve isale hattı kaçakları. Geri kalan yüzde 17 ise borulardan kaçak olarak kullanılan su miktarı. İstanbul’da su tüketiminin son 10 yılda 4 misli arttı, 200 bin yeni aile su alır duruma geldi. la ve hızlı kazanabilmek için elinde kalan su miktarına bakmaksızın suyun tarımda kullanımını teşvik edecek, kuraklık nedeniyle azalan suyu çiftçiye daha pahalıya satacak, zaten geçimini zor sağlayan çiftçi kuraklığın olumsuz etkisi yanında bir de şirketin insafına terk edilecektir. Bu döngü, su kaynaklarının aşırı kullanımı nedeniyle kuraklığın su kaynakları üzerindeki olumsuz etkisini daha da artıracak, Kızılırmak havzasının kurumasını hızlandıracaktır. Oysa su kaynaklarımızın yönetiminden sorumlu kamu kurumumuz DSİ köy köy gezerek sulu tarım alanlarında ekilecek ikinci ürüne su sağlayamayacağını belirterek gerektiğinde su tasarrufuna gidebilmektedir. Dünyanın 4. büyük gölü olan Aral Gölü’nü besleyen Amu Derya ve Siri Derya nehirlerinin pamuk tarımı için aşırı ve plansız kullanımının Aral Gölü’nün tamamen kurumasına yol açtığını unutmamak gerekir” dedi. CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear