24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 AĞUSTOS 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr İletişim sektörü deprem sonrasında ‘geçici’ diye getirilip yerleşen ağır yüke isyan etti: ŞÜKRAN SONER 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ‘Artık kaldırın şu vergileri’ ? Gelirlerin yüzde 40’ını vergi olarak ödeyen GSM operatörleri hükümetin acil adım atmasını beklerken Ulaştırma Bakanı Yılmaz, iletişim üzerindeki ağır vergilerin kaldırılması için bir çalışma yapacaklarını açıkladı. Ekonomi Servisi Ulaştırma Bakanı İsmet Yılmaz, iletişim üzerindeki ağır vergilerin kaldırılması ve hafifletilmesi için çalışılacağını belirterek, “Bu vergiler, geçici olarak konulmuş ancak kalıcı hale gelmiştir. Bu dönemde bu geçicilik vasfına riayet edilecek’’ dedi. Stratejik, Teknik, Ekonomik Araştırmalar Merkezi’nin (STEAM) düzenlediği 8’inci Telekomünikasyon Arenası’nın açılışında konuşan Yılmaz, bilgi, iletişim ve telekomünikasyonun, teknolojik gelişmelerin ve bu gelişmelere paralel olarak yeni fırsatların en hızlı yaşandığı sektör olduğunu vurguladı. Bilgi ve iletişim teknolojilerinde yerli fikri mülkiyetin artırılmasını, yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye’de ArGe yapmalarını arzu ettiklerini dile getiren Yılmaz, “Bu amaçla bu tür faaliyette bulunanlara vergi avantajı sağlamak dahil, bununla ArGe’ye devletin verdiği destek nezdinde, yasal çalışma tamamıyla tamamlanmış durumda” dedi. Vodafone Üst Yöneticisi (CEO) Attila Vitai, vergi düzenlemelerinde değişiklikler gerektiğini ifade ederek, sabit operatörlerin GSM operatörleri ile aynı vergileri ödemediğini, sabit operatörler ile GSM operatörleri arasında bu konuda bir çarpıklık yaşandığı görüşünü aktardı. Vitai, Türkiye’de en yüksek düzeyde vergi ödeyen sanayi olduklarını, gelirlerinin yüzde 40’ını vergi olarak ödediklerini ifade ederek, vergi düzenlemesi sürecinin hızlandırılmasını ve vergilerin önemli ölçüde düşürülmesini beklediklerini sözlerine ekledi. Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv ise, Ulaştırma Bakanı’nın iletişim üzerindeki vergilerin hafifletilmesine ilişkin açıklamasının günün “en güzel’’ haberi olduğunu ifade ederek, “Bence bu çok güzel bir gelişme. Çünkü dünyadaki en yüksek vergileri Türk halkı ödüyor. 59 milyona yakın cep telefonu kullanıcısı var. Vergiler düşerse 59 milyon bundan fayda görecek’’ diye konuştu. Güle Güle... Uğurlarken bile imajını karalamak adına densizlikten vazgeçmeyenlerin çabaları boşuna. Cumhurbaşkanı Sezer, kimliğinden ödün vermeden, sevgisini kazanamadıklarının dahi içlerinde sakladıkları derin saygı duygusu ile görevinden ayrılıyor.. Dincisi, tekelcisi, emperyalist sevdalısı, liboşu.. tam kadro hiçbir cumhurbaşkanının bu kadar ağır eleştiri bombardımanına tutulmasını yaşamamıştık... Elbette rastlantı değildi. Arkasında siyasi gücün olmadığı sadece bürokrasi kültürü, hukuk bilgi ve birikimi, aydın sorumluluğu ile hareket eden bir insanın, deyimin tam anlamı ile “tek başına” bu kadar çok yönlü çıkar odakları, büyük güçlerin karşısında bu kadar dik, dirençli durmasına duyulan öfkenin yansımasıydı. Çok yalın bir anımla örneklemeliyim; Türkİş’e bağlı sendika başkanları ziyaretinde sorunlar bir bir sayılmıştı. Kamuoyuna (asık suratlı) olarak pazarlanan Sayın Sezer, gerçek kimliğinde tam tersi olarak, çok az insanda görülen nezaket, alçakgönüllülük, güleryüzü ile, sendikacıların aktardıkları sorunları ne kadar yakından bildiğini ortaya koyan çok da sade bir anlatımdan sonra durumu özetleyivermişti: “Benim cumhurbaşkanı olarak iktidar ile Meclis icraatlarını kamu yararı, anayasa ve hukuka uygunluk anlamında denetleme sorumluluğum var. Ben kendimi siyasi partiler, örgütler yerine koyamam. Anlattığınız tüm sorunları bilmem, yanında olmam size yardım edebilmem anlamına gelmez. Siz sivil toplum örgütleri olarak kendi sorumluluklarınızın gereklerini yerine getirebilmeli, sorunlarınıza çözüm üretebilmelisiniz..” ??? Nasıl bir medyatik oyundu bu? CumhurbaşkanıTürkİş başkanları görüşmesi, kamuoyuna Cumhurbaşkanı’nın sendikal hareketi tahrik ettiği, borsaların düşmesine bile yol açtığı biçiminde sansasyonel haber ve yorumlarla yansıtılmıştı. Hiç unutmuyorum bir sevgili gazeteci arkadaşım da gazeteci olarak beni bu gerçeği çarpıtan imaj yaratmasında suç ortağı yapmaya kalkışmıştı. Cumhurbaşkanlığı’nı kamu yararı olsa da olmasa da, iktidar ve Meclis icraatlarının onay makamı olarak pazarlamaya çalışan görüşün anayasamız, güçler ayrılığı rejimimize aykırı olduğunu anlatmaya çalıştığımda da ipler kopmuştu. İktidarın sürekli anayasa ve hukuka aykırı, çok daha önemlisi Cumhuriyet ve laikliği zedeleyen icraatlarında, anayasanın izin verdiği ölçüler içinde, ülke adına, kamu yararı adına, denetim görevini yerine getiren Cumhurbaşkanı Sayın Sezer, yıllardır çok yönlü çıkar odaklarının boy hedefi oldu. Eleştirildikçe, insan olarak, Cumhurbaşkanlığı kimliği olarak büyüdü, saygınlık kazandı. Saldırıların tümünün içeriği ortaktı çünkü; ödün vermeyen anayasa hukukçusu, bürokrat, namuslu aydın, Cumhuriyet ve laikliği ödünsüz savunan kimliği ile iktidarın, Meclis’in aykırı icraatlarına göz açtırmıyordu. Kamu yararına, anayasaya, hukuka aykırılık.. gerekçeleri ile titizlikle incelenmiş olarak geri çevirdiği kararlar nedeni ile sorumluluk çizgisinden sapan iktidar, Meclis icraatlarının önünde çok ciddi bir engel oluşturuyordu. Yetmiyor, hukuka aykırılık gerekçesi ile yargıya başvurması sonucunda da birçok iktidar icraatı, Meclis yasası geri dönüyordu. Tek başına bir parti, iktidar gibi gücü büyümüş, kamuoyunun gündeminden düşmez olmuştu. ??? Medya istediği kadar, “Siyasi iktidarların icraatları önünde engel oluşturan, huysuz, asık suratlı, aşırı bürokrat, devletçi, fanatik Cumhuriyetçi, katı laikçi.. imajları ile” karalayadursun. İçdış sermayeiktidarmedyadinci.. çıkar odakları karalama kampanyalarında yarışsınlar.. Yapılan tüm anketlerde, Sayın Sezer halkın önemli bir çoğunluğu için çok da sevilen, ama AKP’ye oy vermişler de dahil çok daha büyük bir çoğunluğu için saygınlık duyulan, çok güvenilir bir kişilik, kimlik olduğu sonucu çıkıyordu. Açıkçası AKP’nin iktidar olmasını savunanların bile önemli bir oranı, Sezer kimliğinde güvenilir, denge unsuru bir cumhurbaşkanının varlığından hoşnuttu. Ülke, rejim adına güvenlik aracı olmuştu. Elbette benim gibi düşünenler için Sayın Sezer tek başına çok önemli bir güvenceydi. Meclis’e oldubitti ile getirilmiş bir yasa, içeriğini gazeteci olarak bile öğrenemediği iktidar icraatları karşısında, Cumhurbaşkanlığı’ndan gelen kararları merakla bekliyordum. Gerçeği karar gerekçelerinden öğreniyordum. İstedikleri kadar densiz eleştirip, karalamaya çalışsınlar. Sayın Sezer gerçekten kamu yararı, ülkenin geleceği için, duruşu, tüm kararları ile gerçek bir güvenceydi. Kişisel görev süresini tamamlayıp elbette ayrılacaktı. Ne yazık ki sorunumuz bu kadar güvenilir bir Cumhurbaşkanlığı kimliğinden sonra, baştan bu kadar çok kuşku uyandıran, geçmişi, icraatları kimliği ile kaygı yaratan, Cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimleri için güvenilir olmaktan uzakta duran Sayın Gül’ün cumhurbaşkanı olması. Sayın Sezer’e bu çelişkili, gelecek için kaygılı duygular içinde, sevgi ve saygı ile “Güle, güle..” diyoruz. soner@cumhuriyet.com.tr Arena’da kozlarını paylaştılar u yılki B Telekomünikasyon Arenası’na yüksek iletişim vergileri, 3N ve 3 büyük GSM operatörünün numara taşınabilirliği damgasını vurdu. Toplantıya katılan Ulaştırma Bakanı Yılmaz, sektördeki vergileri indireceklerini bilirtti. Türk Telekom İcra Kurulu Başkanı Paul Doany, Ulaştırma Bakanı Yılmaz, TK Başkanı Acarer ve Turkcell CEO’su Ciliv. (Soldan sağa) Türkiye 3. nesle hazır Ekonomi Servisi Telekomünikasyon Kurumu (TK) Başkanı Tayfun Acarer, 3G’de zamanlamanın “mükemmel’’ olduğunu ve Türkiye’de tam zamanında başladığını belirterek, “inanıyorum ki üçüncü nesil lisansı verdiğimizde operatörlerimiz 3’ten değil 3.5’ten başlayacaktır’’ dedi. Telekomünikasyon Arenası’nın açılışında konuşan Acarer, GSM’de yaklaşık yüzde 80 olan penetrasyon oranının 2008’in or ? Telekomünikasyon Kurumu Başkanı Acarer, Türkiye’nin tam zamanında 3N’ye geçeceğini belirterek lisans ihalesinin 7 Eylül’de yapılacağını açıkladı. talarında mobil haberleşmede yüzde 100’e ulaşacağını, üçüncü nesil sistemlerin de yaygın kullanımıyla birlikte bu oranın hızla yüzde 130140’lara doğru artacağını düşündüğünü söyledi. Acarer, Türkiye’de telekom sektörünün 7 Eylül 2007’de yapılacak üçüncü nesil mobil sistemler ihalesi ile daha da gelişeceğini, ancak 3N sistemleri ve numara taşınabilirliğiyle ilgili olarak, sektörde yaşanan tereddütleri ve çekimserliği anlamakta güçlük çektiğini, gerek 3N’nin sağlayacağı geniş bant ve hızlı data haberleşmesinin temin edeceği büyük olanaklar ve buna bağlı hizmetlerin, gerekse numara taşınabilirliğinin temin edeceği özgür operatör se çim olanağının tüketicilerin en doğal ve çağdaş hakkı olduğunu söyledi. Tayfun Acarer, Türkiye’de küçük yerleşim merkezlerinde ve özellikle ana yol güzergâhlarının dışında çok ciddi bir kapsama alanı problemi bulunduğunu ifade ederek, “Bu husus kurum olarak içimize sinmemektedir. Bu sorun sadece Telekomünikasyon Kurumu’nun değil, mobil operatörlerimizin de sorunudur’’ diye konuştu. AV E A : A B O N E L E R R E H İ N Avea Genel Müdürü Cüneyt Türktan: Abonelerin, diğer GSM operatörüne geçerse pahalıya mal olur, kimse kendisini aramaz korkusuyla “rehin olarak tutulduğunu” düşününüyorm. Hâkim durum operatörlüğü var. Hâkim durumdaki operatör mü korunmalı yoksa pazara giren yeni operatörler mi belli düzenlemelerle korunmalı? 3G’yi niye çıkarmak istiyoruz? Tüketici için mi, Turkcell için mi? Bunu bence gözden geçirmek gerekir. VODAFONE: REKABET ŞART Vodafone Üst Yöneticisi (CEO) Attila Vitai: 3N’nin gerçekleşmesi için rekabet olması gerekiyor. Bizim için taraflardan birinin müşterinin serbest seçimini tahakküm altına alarak piyasaya hükmetmesi kabul edilebilir değil. Bu sanayinin bir oyuncusu o kadar güçlü ki yüzde 60’ını almış.Hakikaten son derece zor bir durumdur ve gerçek rekabete aykırı bir durumdur. Hükümete düşen görev sadece lisans sağlamak değil, sanayiciyi teşvik etmesi lazım. TURKCELL: İŞİMİZ ZOR Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv: Turkcell olarak pazarda işimiz zor. Bir taraftan dünyanın en büyük GSM operatörü Vodafone, diğer taraftan Türk Telekom ile rekabet ediyoruz. Son yıllardaki küresel rekabette Türkiye’nin muazzam bir hız yakaladı. Dünyada 2.5 milyar cep telefonu kullanıcısı var. Türkiye nüfusunun yüzde 35’i 18 yaşın altında, sektör için büyük bir potansiyel. Açtığımız çağrı merkezindeki 600 personel ile Erzurum’un en büyük işvereniyiz. Seyrantepe’ye 5 teklif geldi TOKİ açısından dün yapılan ihaleye en uygun teklif Kuzu İnşaat’tan ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın (TOKİ) Seyrantepe İhalesine 5 firma teklif verdi. TOKİ açısından en iyi teklif, Kuzu İnşaat’tan geldi. Kuzu İnşaat’ın arsa ve idare payı teklifi 389 milyon YTL’ye ulaştı. TOKİ Başkan Yardımcısı ve İhale Komisyon Başkanı Çağatay Göktayoğlu, 5 teklif gelen ihalede başvuru sayısının yeterli olduğunu, bir hafta 10 gün içinde ihalenin ikinci kısmına geçilebileceğini belirterek, ihalenin ikinci kısmının açık artırma usulüyle olacağını söyledi. TOKİ Başkan Yardımcısı Göktayoğlu’nun komisyon başkanlığında yapılan Seyrantepe ihalesine şu teklifler geldi: ErenArke: 777 milyon 777 bin 777 YTL toplam satış gelirinden yüzde 0 gelir payı, 77 milyon 777 bin 777 YTL arsa payı. Sembol BF Global Ortak Girişim Grubu: 1 milyar 596 milyon YTL toplam satış gelirinden yüzde 7.2 idare payı, 115 milyon YTL arsa payı. Bozoğlu UralAvz Ortak Girişim Grubu: 600 milyon YTL toplam satış gelirinden yüzde 10 idare payı, 60 milyon YTL arsa payı. Özyazıcı İnşaat: 695 milyon YTL toplam satış gelirinden yüzde 5 idare payı, 34 milyon 750 bin YTL arsa payı. Kuzu İnşaat: 626 milyon 1363 YTL toplam satış gelirinden yüzde 20.44 idare payı, 127 milyon 954 bin 679 YTL arsa payı. Kuraklığa karşı Tosunbey buğdayı ANKARA (AA) Türkiye hububatta kuraklığın neden olduğu verim kaybını, 30 yıldır kullanılan Rus buğday tohumluğu ‘Bezostaya’nın yerine, ‘Bayraktar ve Tosunbey’ gibi yeni yerli çeşitlere geçerek azaltmaya hazırlanıyor. Bu yıl ve gelecek yıldan itibaren çiftçiye, kuraklık üzerine Bezostaya yerine, Ankara Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü (TARM) tarafından geliştirilen Tosunbey ve Bayraktar çeşidi ekmeklik buğdayların tohumu dağıtılacak. Kuru sisteme uygun tohum çeşidi seçiminde yüzde 1015 düzeyinde kalabilen verim kaybı, yanlış tohum seçimi ile yüzde 2025’e çıkıyor veya çiftçi hiç ürün alamıyor. TARM olarak şimdiye kadar 18 ekmeklik buğday, 10 makarnalık buğday ve 8 arpa, 6 nohut, 5 mercimek, 15 yem bitkisi çeşidi geliştirildi. Bunlardan 21’inin tohumluk üretim hakları TİGEM ve özel sektöre devredildi. Özellikle Tosunbey, Bayraktar ve Demir 2000 çeşitlerinin yaygınlaştırılması ile Türkiye’nin kaliteli ekmeklik buğday ithalatından kurtulabileceği belirtiliyor. M A L İ Y E Y A Ş A M I N D A N / M U S T A F A P A M U K O Ğ L U pamukm?superonline.com Rüzgâr ABD’den estikçe büyük bir koro başlar aynı şarkıları söylemeye. Bu koroda kimler yoktur ki; donanımlı, dil bilen, yurtdışında eğitim görmüşler... Bu ülkenin ekmeğini yemiş, en iyi okullarında okumuş, ayrıcalıklı yaşayanlar. Ülkeyi Araplaştırmak isteyenler. Demokrasi demokrasi deyip diktatörlük getirmeye çalışanlar. Hiçbir zorlama ile karşılaşmadan bu ülkenin önemli varlıklarına sahip olan, Batı’da yaşayıp Doğu’nun sorununu dile getirenler. Ayrı devlet olduklarında esaret içinde olacaklarını ve en iyi yaşam yerinin bu ülke ve sığınacakları en iyi limanın Türk ve Kürt kardeşliği olduğunu unutanlar. Bunlar hangi şarkıyı mı söylerler; Atatürk’ü düşman görürler. Müslümanlığa hiçbir engel konulmadığı halde insanların dini vecibelerini yerine getirmede özgür olmadığını iddia ederler. Osmanlı zamanının daha iyi olduğunu söylerler. Kurtuluş Savaşı olmasaydı, ülkenin daha iyi durumda olacağının kehanetini yaparlar. Taşa toprağa “Ne mutlu Türk’üm diyene” denile denile Kürt sorununun büyüdüğünü, “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesinin ilkesizlik demek olduğunu ballandıra ballandıra Rüzgâr ABD’den Estikçe anlatırlar. Yabancı sermayenin ve küreselleşmenin faziletinden dem vurup borçlanmayı tehlike görmezler. Sömürülmeyi eşyanın tabiatı sayarlar... Bunları uzattıkça uzatabiliriz. Yani bu insanlar Atatürk’ü sevmez. Yaşadığı ülkeden nefret eder. Araplaşmayı kardeşlerine uygun görür. Ülke bütünlüğünü insan sevgisi ve ulus bilinci eksenine oturtmaz. Dini bir ortak yapıştırıcı sayar. Ülkemiz buna reva mı? Hayır. Söyledikleri şarkılar tamamen notasız. Ülkemizde dinini türlü türlü icra eden yüzlerce çeşit insan var. Tarikatçı. Sadece cuma namazı kılan. Namaz kılmayıp oruç tutan. Namaz kılmayıp bayram namazına giden. Oruç tutup iftardan sonra içki içen. Ramazanda ve kandil gecelerinde zinhar içki içmeyen akşamcılar. Dindar ama dini görevleri yapmayan veya yapamayan. Hem camilere hem de kilise, sinagolara giden ve mutlu olan. Arapça bilmeden Kuran’ı ezbere bilen. Samimi inanç sahibi olan, olmayan. Dini para ve mevki kazanmada araç olarak kullanan. “Allah’la arama bir araç koymayın” diyenler. İnsan sevgisini esas alan dervişler, Bektaşiler, tasavvuf ehli insanlar, ozanlar. Hiç kimse dinini yaşarken zulme uğramıyor. Dindar olduğu için önü kesilmiyor. Gidin Eyüp Sultan’a, Türkiye’deki inanç çeşitliliğini görün. Dini alet ettiği, bu ülkeyi din adına yok saydığı, samimi olmadığı zaman kendisine dur deniliyor. Bu da mı olmamalı? Türk insanı Araplaşmalı mı? Evet bu ülke Osmanlı gibi eyaletlere bölünmeli, ortak payda Müslümanlık olmalı. Onların istediği bu. Atatürk’ü neden sevmezler? Çünkü, düşüncelerini hayata geçirmede ülke ve insan sevgisinin harcı olan Kemalizmi engel görürler. Bunun bir anlayış, bu ülkenin kuruluş felsefesi olduğunu kabullenemezler. İçi boş Atatürkçülük yapanlar da bunların ekmeğine yağ sürerler. ABD’nin ve İsrail’in uydusu olup daha sonra köle olacaklarını hiç düşünmeyen Kürt kardeşlerimiz demokrasi adına bu ülkeyi yıkmaya çalışırlar. “Kürt, Türk ne demek; Müslüman olmak daha önemli” diyenler bu yıkıma zemin hazırlar. Demokrasi adına aynı koroda olduklarını, bundan gocunmadıklarını söyleyen entelektüel geçinenler için sorun yok. Bu ülke parçalandığında gidecekleri çok ülke var. İliklerimize kadar borçlanmayı, ABD aksırınca nezle olduğumuzu görmeyenler, ülkenin ne kadar büyüdüğünü belirtirken. ABD’nin arka arkaya aksırdığında ne hale geleceğimizi gördüklerinde herhalde bir başka gerekçe bularak yine bizi suçlayacaklardır. Zaman yeniden milli mücadele zamanı. Sadece eleştiren değil, her iddia ve yalana sağlam dayanaklar ortaya koyan, bu ülkenin önünü açacak somut projelerle bir kasırga estirip biz aksırdığımızda Batı’nın nezle olacağı bir ülkeyi yaratmanın heyecanını duymaya başlayacak insanlar. Haydi ayağa kalkın... Korkmayın ekonomik krizlerden... Korkmayın ABD’den... Korkmayın AB’den... Korkmayın laikliği ve Kemalizmi savunduğunuz için “bu bir devlet ideolojisidir” diyenlerden. Korktukça ayağa kalkmanız daha da zorlaşacak. Belki de hiç kalkmaya fırsat bulamayacaksınız... Poti’ye Türk yatırımcı sahip çıksın Ekonomi Servisi Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu, kuru yük, kargo, konteynır taşımacılığında geniş bir ağa sahip olan ve cirosu yıllık 7 milyon tona ulaşan Gürcistan’ın Poti Limanı’nın, 49 yıllığına serbest ekonomik bölge olarak kiralanması için açılan ihalenin 15 Ekim 2007 tarihinde son bulacağını hatırlatarak, Türk firmaları söz konusu ihaleye katılmaya ve Poti Limanı’na yatırım yapmaya çağırdı. DEİK’den yapılan açıklamada, Poti Limanı’nın Avrupa ve Asya limanlarının yanında, Ukrayna, Rusya, Bulgaristan’ın önemli Karadeniz limanlarına doğrudan geçiş imkânı sağladığı belirtildi. Poti Limanı’nın Doğu Karadeniz kıyısının en modern ve donanımlı limanlarından birisi olduğu ifade edilen açıklamada, bölgenin stratejik konumu nedeniyle yabancı sermayenin ilgisini çektiği bildirildi. Açıklamada limanın kapasitesini artırmasının ve yıllık 25 milyon tonluk kargonun aktarımını gerçekleştirmesinin kaçınılmaz olduğu kaydedilirken Batum Uluslararası Havaalanı’na ulaşım ağı sağladığı da vurgulandı. CUMHURİYET 13 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear