01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM 2007 PAZAR 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Bozkurt adlı şilep ile Fransız yolcu vapuru ‘Lotus’ Midilli adası yakınlarında çarpıştılar ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Soyadları ve gemiler... yadını verir. Birçok kanunun yanı sıra Deniz Ticaret Kanunu’nu da hazırlayan Mahmut Esat Bey, Ege Denizi’ndeki bir batıktan almaktadır soyadını!.. ‘Bir Millet Uyanıyor’ İstanbul limanından, 30 Temmuz 1926 tarihinde “Bozkurt” adlı kömür yüklü bir şilep hareket eder. Hasan Kaptan yönetimindeki şilep, 2 Ağustos gününün gecesi, Midilli adası açıklarında, Beyrut’tan İstanbul’a gitmekte olan Fransız yolcu vapuru “Lotus” ile çarpışmaktan kaçamaz. Bozkurt kısa sürede batarken, Lotus hasar görür ama suyun üstünde kalır. Gökyüzü son derece karanlık olduğundan, Bozkurt mürettebatından ancak on kişi kurtarılabilir. Geri kalan denizcileri gece, siyah peleriniyle gizler. Birbirlerini suçlarlar Lotus, İstanbul limanına geldiğinde, çarpışma sırasında gemiyi yöneten 3. Kaptan Jan Demons, Hasan Kaptan ile birlikte birçok insanın ölümüne neden olmak suçuyla tutuklanır. Bu olay gerek Fransa’da ve gerekse Türkiye’de büyük yankı uyandırır. Fransızlar, kaptanın derhal özgür bırakılmasını isterler. Türk basını da Hasan Kaptan’ın tutukluluğunun kefalet karşılığında sona erdirilmesinde ısrar eder. “Yeni Ses” gazetesinin de sahibi olan Trabzon milletvekili Nebizade Hamdi Bey’in çabalarıyla Bozkurt şilebinin kaptanı dört duvar arasından kurtulur. Batan geminin sahibi Nef’i Bey, Fransızlardan uğradığı zararın karşılanmasını isterken, Lotus’un sahibi olan “Mesajeri Maritim” şirketi de gemilerinin uğradığı hasarın ödenmesi gerektiğini ileri sürer. Her iki taraf kazadan birbirlerini sorumlu tutar. Amiral Vasıf Paşa başkanlığında hazırlanan bilirkişi raporuna dayanarak, savcı Cemil Bey her iki kaptanın da suçlu olduğuna karar verir ve “cinayet” suçuyla yargılanmaları yönünde mahkeme yolunu açar. Gelişmeler üzerine Fransızlar tarafından, çarpışmanın Türk karasularının dışında olduğu belirtilerek, davanın kendi mahkemelerinde görülmesi gerektiği iddia edilir. Ankara’dan, sorunun Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine aksettiği ve bundan da Fransa Hükümeti’nin haberdar edildiği belirtilir ve istenirse davanın Lahey Adalet Divanı’na götürülebileceği yönünde açıklama yapılır. Bu arada, “LotusBozkurt” davası on beş gün gibi kısa bir sürede sonuçlandırılır. 15 Eylül 1926 tarihli karara göre, Kaptan Jan Demons “iki ay yirmi gün ağır hapis ve 225 lira para cezası ödemeye”, Hasan Kaptan ise “dört ay ağır hapis ve 33 lira para cezası ödemeye” mahkum edilir. Ancak, Lahey Adalet Divanı’na taşınan dava farklı bir seyir alır. Fransızlar, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin bu davaya bakmaya yetkili olmadığını ve Kaptan Jan Demons’un tutuklanmasından dolayı kendisine tazminat ödenmesini talep ederler. Günlerce süren davada Türkiye, Adalet Bakanı Mahmut Esat Bey tarafından temsil edilir. 1927 yılının 7 Eylül günü, Lahey’den gelen telgraf sevince boğar, dört yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti’ni. Lahey Adalet Divanı, Türkiye’nin Lozan Antlaşması’na uyduğu ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı davranmadığı kararına varır. Böylelikle, bir yıl önce verilen kararın doğruluğu onaylanır. Atatürk, davadaki başarısından dolayı, soyadı kanunu çıktığında Mahmut Esat Bey’e “Bozkurt” so1927 yılında, çalıştığı sigorta şirketinden istifa eden Atıf Bey, okul yıllarında tutulduğu tiyatro sevdasından daha fazla kaçamaz ve Darülbedayi’de alır soluğu. 1932’de yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul’un yaptığı “Bir Millet Uyanıyor” filminde Ercüment Behzat Lav ve Ferdi Tayfur ile birlikte önemli rollerin birinde görürüz Atıf Bey’i. Kurtuluş Savaşı sırasında, İstanbul’dan Anadolu’ya adam ve silah kaçıran Yahya Kaptan’ı canlandıran Atıf Bey, İstanbul hükümetinin işkence yaparak öldürdüğü yürekli kaptanı başarıyla yansıtır beyazperdeye. Böylelikle Mustafa Kemal Atatürk’ün “Nutuk” adlı kitabında “Meydana getirebildiğimiz ulusal birliklerin en önemlisi ve güçlüsü ‘Yahya Kaptan’ diye tanınmış olan bir özverili yurtseverin birliğiydi” sözleriyle andığı Yahya Kaptan sinemaseverler tarafından da tanınmış olur. Soyadı kanununun çıkmasıyla Atıf Bey de filmdeki başarısından dolayı “Kaptan” soyadını alır ve adını sinema afişlerine “Atıf Kaptan” olarak yazdırır. Parantezin İçindeki Çizgi “Adı, soyadı / Açılır parantez / Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti / Kapanır parantez/ (…) / Parantezin içindeki çizgi / Ne varsa orda / Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci / Ne varsa orda.” Tamam, Behçet Necatigil’in dizelerinin izinden gidiyorum: Mübeccel Kıray. (1923 2007) Yazdım işte, adını soyadını, açtım parantezi... Türkiye Cumhuriyeti’yle yaşıt, doğum tarihini yazdım, koydum araya çizgiyi ve ölüm tarihini... Şimdi aradaki o çizgiye yoğunlaşmalıyım... O çizgideki güzelliği, doğruluğu, üretkenliği, emeğe saygıyı, yararlı olma çabasını, muhteşem ilişkiler ağını, benzersiz bir kişiliği aktarmaya çalışmalıyım sizlere... Baştan başlıyorum: Mübeccel Kıray. (1923 2007) İki gün önce kapandı parantez ama bitmedi... Bitmedi, bitmeyecek, çünkü o parantezin içindeki çizgide Mübeccel Kıray’ın, Türkiye’de sosyolojinin üniversitelerde kurumsallaşması için sürdürdüğü çalışmalar, kendi yetiştirdiği ve o üniversitelerden yetişmiş, kendilerini çoktan kanıtlamış sayısız öğrencisi var... Bir zincirin halkaları gibi, o öğrenciler, şimdi birer bilim insanı olup başka öğrenciler yetiştirirken, o parantezin kapanmasına hiç imkân var mı! O çizginin içinde, her şeyden önce bence bir bütünlük, bütünsellik var! Çalışmalarıyla, yaşamıyla, kişiliğiyle bir bütünsellik... Haksızlıklara başkaldıran, ezilenin, sömürülenin, haksızlığa uğrayanın yanında tavır alan bir kişilik... Düşüncelerini, duygularını, görüşlerini, analizlerini, kalıplardan, etiketlerden, şablonlardan kurtarıp bağımsız ve özgür düşünmeyi ilke edinmiş bir aydın var. O aydın insanın Türkiye’deki olaylara ve gelişmelere, sosyal yapılara, Batılılaşmaya, toplumsal değişime, kentleşmeye ve daha nice konuya dünya perspektifinden bütünsellik içinde bakabilme yetisi; ve bunu herkesin anlayabileceği bir dilde aktarabilme gücü var. O çizginin içinde onurlu bir yaşam var... O çizginin içinde eşi Dr. İbrahim Kıray’la yolları kesişen ve birbirini tamamlayan harikulade bir beraberlik ve dayanışma var... (Soğuk Savaş yıllarında “komünistlikle” suçlanan Mübeccel Kıray ve Dr. İbrahim 1952 Ocak’ta evlenirler, 31 Mart’ta “Büyük Av”da tutuklanırlar.. NATO’ya girme ve Kore’ye asker yollama sorunlarında Menderes Hükümeti Amerika’ya bir gösteri yapmalıdır... “Komünist tevkifatı” ... Yüzlerce insan tutuklanır... 20 ay... 45 gün tecrit... 20 ay sonra ilk celsede serbest bırakılırlar... Ancak bunları dillendirmek, yakınmak ya da bunlardan paye çıkarmak ikisine de çok ayıp gelir!) Unutamadığım bir anekdot: İçerideyken, Dr. İbrahim (yakınları için İbo) tanıştıkları günün yıldönümünde Mübeccel Hanım’a bir kırmızı karanfil yollamak ister. Polisler tamam der ama kırmızı karanfil zinhar olmaz. Hem kırmızı, hem karanfil çok sakıncalı anlamlar içermektedir, ondan rengârenk bir buket gider... O çizgide benim bu “muhteşem ikiliyle”, bir hafta boyunca gece gündüz birlikte geçirdiğim harika anılar var. 1986’da Yemen mimarisi üzerine San’a’da yapılan uluslararası bir toplantıdaydık. Her milletten insanı, Mübeccel Kıray, kişiliğiyle, gözlemleriyle, açıklamalarıyla büyülüyordu. Bu onurlu yaşamın, sürekli çalışmanın, emeği, üretmeyi yücelten çabanın ayrıntılarını “Hayatımda Hiç Arkaya Bakmadım” (Bağlam Yayınları) adlı kitapta bulabilirsiniz. Yalnız Mübeccel Kıray’ın değil, Türkiye’nin dününü ve bugününü de... Dedim ya, parantez belki kapandı ama bitmedi... [email protected] ‘Rıza’ya Fransa’dan ödül Kültür Servisi Yönetmenliğini Tayfun Pirselimoğlu’nun yaptığı “Rıza” adlı film, 29. Montpellier Film Festivali’nde “Eleştirmenler Ödülü”ne değer görüldü. Festivalin gösterim bölümünde, Abdullah Oğuz’un “Mutluluk”, Barış Pirhasan’ın “Ademin Trenleri” ile Sırrı Süreyya Önder ve Muharrem Gülmez’in “Beynelmilel” filmleri de yer alırken yarışan tek Türk filmi ise “Rıza” oldu. Film Türkiye’de 28 Aralık’ta gösterime girecek. GÖSTERİ, 18 KASIM’A KADAR PARKORMAN’DA Çocuklar Peter Pan’a hayran kaldı Kültür Servisi Garanti Bankası’nın ana sponsorluğu ve NG Kids dergisinin desteğiyle Türkiye’deki turnesine başlayan Holiday On Ice’ın Peter Pan gösterisi büyük ilgiyle karşılandı. Gösterinin ilk dakikalarından itibaren çocuklar çığlık çığlığa sahnedeki oyunculara eşlik ettiler, onların talimatları doğrultusunda kâh bağırdılar, kâh alkışladılar. Gösterinin bazı bölümlerinde dansçılar seyircilerin arasına karıştı, önlerinde dans etti, yerlere yatıp çocuklara alkışlarının karşılığı olarak teşekkürlerini sundular. Peter Pan gösterisi, 18 Kasım’a kadar pazartesi hariç hafta içi her gün saat 20.00’de; hafta sonları 13.30 17.00 ve 20.30’da Parkorman’da olacak. Gösteri, organizasyonu gerçekleştiren BKM ve NTV tarafından Parkorman’da havuzun üzerine kurulan 2250 kişi kapasiteli özel bir çadırda izleyiciyle bulu şuyor. Ortasında 800 m2 buz pisti bulunan yapı, bu gösteri için inşa edildi. Ortasındaki dev buz pistine rağmen çadır özel bir sistemle ısıtılıyor. (Fotoğraf: FATİH ERDOĞDU) OYUN, YARIN AKŞAM İZLEYİCİYLE BULUŞACAK ‘Eroin Güncesi’ tiyatro sahnesinde YUSUF BAŞTUĞ ADANA Üniversite eğitimini almak için gittiği İstanbul’da arkadaş çevresinin kurbanı olup eroin kullanmaya başlayan, Beyoğlu’nda bir sinema tuvaletinde aşırı dozda eroin alarak intihar eden Kanat Güner’in tuttuğu ve daha sonra kitap olarak yayımlanan günlük, Adana Tiyatro Derneği üyesi Şekip Taşpınar tarafından tiyatro sahnesine taşınıyor. Güner’in hikâyesinin yer aldığı ve kitabıyla aynı adı taşıyan ‘Eroin Güncesi’ adlı oyun, yarın akşam saat 20.00’de Adana Devlet Tiyatrosu’nda (ADT) seyirciyle buluşacak. Adana Tiyatro Derneği’nin Valilik’in verdiği destekle oyunu sahneleyeceğini, 14 sanatçının rol aldığı oyunda Kanat Güner’i Müge Taşpınar’ın canlandıracak. Taşpınar, yaklaşık 5 ay boyunca oyuna hazırlanıldığını belirterek “Oyunumuz 13 yaş üzerindeki seyirci kesimine hitap ediyor. Bu oyuna veli, öğretmen ve öğrencile rin birlikte gelmesini istiyoruz” dedi. Sosyal sorumluluk çerçevesinde uyuşturucuyla mücadele etmeyi amaçladıklarını vurgulayan Taşpınar, bu amaca yönelik, oyunun 26 Kasım ve 31017 Aralık günlerinde de yine ADT sahnesinde izleyici ile buluşacağını kaydetti. CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear