18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 KASIM 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Fotoğraf O fotoğraf var ya, o fotoğraf... Kaçırılmış 8 askerin geri verilmesi “resmi” törenini gösteren fotoğraf, işte Türkiye’yi aşağılayan o fotoğraf, Sevr bağlaşıklığının hortladığını bir kez daha kanıtlıyor. Mandacılar, bölücüler, özerk bölgeciler ve onların sırtını pışpışlayanlar hep birlikte o fotoğraftan Türkiye’ye sırıtıyorlar. O fotoğrafı içine sindirenlerse, çareyi yeni Sevr’cilerin kapısında arıyor. Arıyoruz, bir ses arıyoruz. 1921’de Sevr’ci Fransa’yı Ankara Anlaşması ile dize getiren o ses nerede? Fransız Bakan Franclin Boillon’a çıkışan o ses nerede? “Sevr Anlaşması’nı aklından çıkarmayan milletlerle, güven esasına dayanan ilişkiye giremeyiz. Bizim gözümüzde böyle bir anlaşma yoktur... Biz, yaşamak isteyen, haysiyet ve şerefle yaşamak isteyen bir milletiz.” Bugün 10 Kasım ve biz o sesi, Atatürk’ün başı dik ve onurlu sesini arıyoruz... GÖRÜŞ Prof. Dr. TÜRKKAYA ATAÖV Görüşmenin AltıÜstü ErdoğanBush görüşmesinin ardındaki kalın giz perdesi henüz kalkmış değil... ABD’de uzun yıllardır gazetecilik yapan dostumuz Yılmaz Polat’a göre de görüşme bir aysberge benziyor. Gözle görünen bir üst var, bir de görünmeyen alt... Üstü biliyoruz.... Hoş geldiniz, hoş bulduk faslından sonra Bush, Erdoğan’a dönmüş, “Arkadaşlar bize müsaade. Recep’le biraz baş başa görüşmek istiyorum’’ demiş. Türk heyeti yandaki odada çaykahve içerken Erdoğan ile Bush Oval Ofis’e geçmişler. Görüşme, tam bir saat sürmüş... Yılmaz’a Polat’ın görüşmenin asıl önemli bölümüne, yani aysbergin altına ilişkin gözlemlerini özetleyelim: “Erdoğan’ın Ankara’da yaptığı açıklamaların hepsi havada kaldı. Ankara’da yapılan son derece sert ve kararlı çıkışların yerini arada hiçbir sorun yokmuş gibi mülayim ve dostluk görüntülerinin yansıtıldığı güler yüzlü fotoğraflara bıraktı. Anadolu deyişiyle Erdoğan’da süngüsü düşmüş bir duruş vardı. BushErdoğan görüşmesi beni 2002 yılında Irak işgalinden önceki BushErdoğan görüşmesine götürdü. Bir fark vardı. Fazla dağınıklık yok, daha profesyoneldi. Haberlere fazla yansıtılmayan, ancak görüşmenin en önemli yanı Erdoğan’la Bush’un, Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Stefen Hadley’in bulunduğu söylenen yaklaşık bir saat süren baş başa görüşme faslı. Küçük bir not: Başkan Bush’un akıl hocası ve yardımcısı, yeni muhafazakârların babası Dick Cheney’nin görüşmede adı geçmiyor ama görüşmeden bir gece önce Erdoğan’ın heyetinden bazılarının Cheney’nin evine gittiği biliniyor. Gelelim baş başa görüşmeye: Yani Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün katılmadığı Beyaz Saray’daki görüşmeye: Toplam 1 saat 15 dakika süren Beyaz Saray buluşmasının bir saatlik özel bölümünü bu zirveye noktanın konduğu an olduğu için çok önemsiyorum. Konuşmaların ayrıntıları bilinmiyor, ancak bu bana Irak işgalinden önceki BushErdoğan görüşmesinde ve daha sonra yapılan gizli pazarlıkları hatırlattı. Umarım bu kez Başkan Bush, Babacan’a ‘At pazarlığı nasıl gidiyor’ diye takılmamıştır. Amerikalılar bu bölümün mutlaka kaydını tutup resmi arşivine koymuştur. Erdoğan’ın ise ne kadarını resmi kayıtlara geçirdiğini bilemiyoruz. 5 Kasım zirvesinde fotoğrafa Bush’un penceresinden bakıldığında ‘Kuzey Irak’taki bağımsız Kürdistan devletini görürsünüz.’ İran’ı da kapsayan fotoğrafı biraz daha büyütürseniz BOP ortaya çıkıyor. PKK terör örgütüyle mücadele resmin küçük bir bölümü. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaların satır aralarında bunu görmek mümkün. Başbakan Erdoğan, birbiriyle çelişen açıklamalarında (örneğin 3’lü mekanizma ve Bush’tan mı, yoksa Egemen Bağış’ın yardımıyla ‘Meclis’ten’ diyerek açıklık getirdiği TBMM’den mi aldığı belli olmayan operasyon izni), özellikle İran konusuna ise hiç değinmedi. Başkan Bush’un İran konusunu açmaması mümkün mü? Adı konmasa da bu görüşmeden en kârlı Barzani çıktı. Ankara’nın aile fotoğrafında artık Barzani de var. Erdoğan’ın, ‘İstemesek de güvenmek zorundayız’ sözleri önemli bir itiraf olarak siyaset tarihindeki yerini aldı. Peki TBMM’nin yetkisi nerede? Erdoğan Oval Ofis’te unuttu! Başkan Bush’un masasında! Amerika PKK’ye karşı bir şey yapmayacak mı? Şüphesiz yapacak. İstihbarat, birkaç operasyon ve (Karayılan gibi) birkaç teslimatla zevahiri kurtaracak. Yeterli mi? Tıpkı 2002’deki Irak işgali öncesi BushErdoğan görüşmesi gibi... Bilmiyoruz ki...” Anımsayalım... 2002’de Recep Tayyip Erdoğan hiçbir yetkisi ve sıfatı olmadan Bush ile yine buna benzer bir baş başa görüşme yapmış, bir iki ay sonra Başbakan olduğunda da ABD’nin Irak’ı işgal etmesi için 6070 bin Amerikan askerinin Türkiye’ye girişine izin veren tezkereyi Meclis’e göndermişti. Şimdi benzer bir süreç İran için mi yaşanacak? Yılmaz Polat’ın dediği gibi: “Bilmiyoruz ki...” Kemalizm: Bugün Daha da Geçerli! Harvard’dan eski öğrencim Graham Fuller gibi CIA yöneticileriyle onların yerli kuklalarının yaymak istediklerinin tam karşıtı doğru. Büyük Atatürk yalnız Türkiye değil, Batı denen çelişkiler yumağı için de bugün daha geçerlidir! Düşüncelerinin ve eyleminin çağımız sorunlarına çözüm gösterdiğine kuşku yok. Britanya Başbakanı Lloyd George onun için “Yirminci yüzyılda dahi çıkarma sırası Türklerdeymiş!” demişti. “Türkleri çıktıkları Arap çölüne geri süreceğiz” bilgisizliğini sergileyen bu İngiliz, M. Kemal için az bile söylemiş. O tüm çağların en aydınlıkçı, bilimin izinde, halkçı ve emekten yana ilk adımları atan bulunmaz devlet adamıydı. Siyaseti bilime odaklamak istemişti, parlak askerlik geçmişine karşın barışçıydı. Eski rakibi Yunanistan Başbakanı E. Venizelos bile onu Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermişti. Laiklik öğretisi içinde yalnız AKP ve benzerleri için değil, Hıristiyan köktendinciliğinin batağına gömülmüş ABD yönetimi için de dersler vardır. ??? O yıllarda da iki türlü çatışma vardı: Biri, sermayeciliğin çok geliştiği ülkelerdeki iç ekonomik çelişkiden doğan çatışma, ikincisi de bir yanda sanayileşmiş ülkelerin tekelci para merkezleri ve öte yanda da sömürgelerle yarısömürgeler arasındaki küresel çelişkiden doğan çatışma. Bu sahnede Türkiye’nin doldurulamaz yeri, mucizeymiş gibi başarıya ulaştırdığı Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla zaten belirmişti. Emsalsiz Atatürk ulusal sınırlarımızı dışa kabul ettirmiş, ülke güvenliğini hem de tek başına hem de Balkan ve Sadabad Paktları komşularıyla sağlamış, içte ve temelde emekçi halktan yana ilk hedefleri göstermiştir. Bu özellikleri onu bugün de çağdaş yapar. Ulusal kurtuluş akımları emperyalizmin yarattığı çelişkiye tepki olarak doğar. Yalnız askerî ve siyasal değil, bir yeniden doğuş olaydır. Bunun çağımızdaki ilk, tam, gerçek, örnek ve önder temsilcisi Atatürk Türkiye’sidir. İlk erek ulusun egemenliği ve bütünlüğüdür. Onun ayrılmaz parçası bu kazanımların yaşatılmasıdır. Emperyalizmin diplomasisi, baskısı ve kandırmacası bir yana, ulusal kazanımda birliğin sorgulanmasına, sarsılmasına, zedelenmesine, yıkılmasına, zümre çıkarcılığına, azınlıkçı oyunlara ve terörist eylemlere yer yoktur. ??? Atatürk Türkiyesi Batı’daki kanlı iç çatışmaların ülkemizde de yaşanmaması için devlet denetimiyle daha eşitçi bir düzen tasarladı. 9 Eylül 1922’den beş ay sonra, gene İzmir’de yer alan ünlü İktisat Kongresi’ndeki konuşması başlı başına bir ekonomi dersidir. “Kılıç sapan” simgesinden hareketle, “unsuru aslî” dediği köylünün tarımda nasıl üretici olacağının yollarını gösterdi. Toprak reformu, kooperatifler ve devlet desteği bunun ayrılmaz parçalarıdır. İlk Köy Enstitüsü de Atatürk zamanında açıldı. Onun bu reçetesi daha sonraki yıllarda tüm ereklerine ulaştırılsaydı, büyük kentlere kırsal yığılmalar ve ondan doğan türlü sorunlar olmayacak, ayrıca başka toplumlar aynı reçeteyi kendilerine uyarlasalardı, ferahlık dış dünyada da yaşanacaktı. Atatürk’ün ekonomik reçetesi sanayileşmeyi de kuşkusuz kapsadı. O günlerin fabrikaları ve demiryolları askerlikten muaf mahdum beye iki “gemicik” almaya benzemez. Mustafa Kemal, kendinden sonraki kurtuluş akımlarının esin kaynağıydı. Bengal’in ulusal ozanı Nazrul İslam Sakarya zaferimizin hemen ardından “Kemal Paşamız” başlıklı yaklaşık 250 mısralık bir şiir yayımladı. Hindistan’da Gandhi ve Nehru, Kenya’da Jomo Kenyatta gibi önderler ona bakarak umutlandılar. Üçüncü Dünya aileleri onun adını doğan oğullarına verdiler. Bugün bile Keşmir’de görüp konuştuğum Sağlık Eğitimi Bakanı, İngiltere’de üniversite öğretim üyesi ve benzerlerinin adları “Mustafa Kemal Paşa”dır. Hem de “Paşa” ekiyle birlikte. 10 Kasım’dan hemen sonra, küçük çocukken Dolmabahçe Sarayı’nda önünden geçişimi bugün gibi anımsıyorum. En büyük övüncüm onun çağdaşı ve düşüncelerinin savunucusu olmaktır. Hamdoldu Beyaz Saray’daki görüşme bitmiş. Recep Tayyip Erdoğan, konakladığı Ritz Carlton Oteli’nde Türk gazetecilerin sorularını yanıtlıyor. Bir gazeteci, Bush ile yaptığı görüşme sonrası Türkiye’ye rahat dönüp dönmediğini soruyor. Erdoğan, “Hamdolsun” diyor, “İstediğimizi aldık.” Bu sahne, Trabzon’dan Dr. Adnan Çalık’ın dikkatini çekmiş. Diyor ki: “Benim bildiğim kadarıyla sadece Tanrı’ya hamdedilir. Recep Tayyip Erdoğan’ın, Bush ile görüşmesinden sonra hamdü senalar dizmesini anlayabilmiş değilim.” 10 Kasım SUAY KARAMAN * Mustafa Kemal Atatürk, ulusumuzun kaderini değiştirmek için Samsun’a çıktığında 38 yaşındaydı. Emperyalistlere karşı bağımsızlık savaşını kazanarak, genç Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğu zaman 42 yaşındaydı. Hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği devrimleri yaptığında ellili yaşlarını sürüyordu. Her şeyini ülkesi için, severek yaptı ve hepsini 15 yıl gibi kısa bir zaman dilimine sığdırdı. Hayata gözlerini yumduğu zaman 57 yaşındaydı; “Mutluyum, çünkü başardım” demişti. Büyük önderin ölümünden 69 yıl geçtikten sonra, bugün geldiğimiz durum ve yaşadığımız olaylar gösteriyor ki cumhuriyeti, Türk gençliğine emanet eden Atatürk’e karşı görevimizi yerine getirememenin ezikliğini yaşıyoruz. Atatürk’ün, Türk gençliğine emanet ettiği cumhuriyet, büyük acılarla, büyük fedakârlıkla kurulmuştur. Emperyalist güçleri vatan topraklarından kovan on binlerce gazi ve şehidimizin kanları, bu toprakları sulamıştır. Günümüzde yurdumuzun bütün kalelerine hileyle sızılmış ve bu kaleleri ele geçirmek isteyenlere tanık oluyoruz. Bugün, aymazlık ve sapkınlık içinde bulunan çeşitli güç sahipleri bulunmaktadır. Bugün, ülkenin her köşesini işgal etmek isteyenler bulunmaktadır. Bugün bankacılıktan limanlara, madenlerden rafinerilere kadar birçok ulusal kuruluşumuz, emperyalist güçlere peşkeş çekilmiş durumdadır. Bugün ülkenin ekonomisini IMF gibi kuruluşlar yönetmektedir. Bugün, cumhuriyeti yıkıp yerine şeriat düzenini getirmek isteyenler bulunmaktadır. Bugün Sevr’i hortlatarak ülkeyi bölmek isteyenler bulunmaktadır. Bugün kişisel çıkar ve amaçlarını emperyalist güçlerin siyasal amaçlarıyla birleştirmek isteyenler bulunmaktadır. Bugün tam bağımsızlık ilkesinden saparak ABD ve AB’ye tam bağımlı olmamızı isteyen güçler bulunmaktadır. Bugün ulusumuz, yine yoksulluk çekmektedir ve sıkıntı içindedir. Bugün ulusumuz, yine ezik ve bitik düşmüş durumdadır. Bugün ulusal onurumuz ayaklar altına alınmıştır. Atatürk’ün ölümünden 69 yıl sonra gelinen nokta çok acıdır. Ancak artık 10 Kasım ağlama günü değildir. Laik ve demokratik Cumhuriyetimizi savunma günüdür, şeriata karşı direnme günüdür. Bu ülkeyi kurtaran ve kuran ulu önder Atatürk’e hepimizin borcu vardır. Bu borç, emperyalistlere ve yerli işbirlikçilerine karşı güzel vatanımızı savunarak, yarım bırakılan Kemalist Devrimleri tamamlayarak ödenecektir. Tüm demokrasi güçleri bir araya gelerek, bu olumsuz gidişe son vermek zorundadırlar. Bu kararlılıkla yapılacak örgütlü çalışmaların başarı getireceği kesindir. Atatürk’e layık olmak için, aydınlık bir Türkiye için, hep birlikte el ele verip çalışmalıyız, tam bağımsızlığımızı ve laik Cumhuriyetimizi korumalıyız. Eşsiz ülkemizi hak ettiği düzeye getirmeliyiz. * Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Busness Administration’da master yapmış TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Kasım www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ “Limonotu” 1 da denilen, ıtırlı bir süs ağaççı 2 ğı. 2/ Renk renk parlak tüyleri 3 olan, iri gövde 4 li bir papağan... 5 Boynuzunun biri kırık hayvan. 6 3/ Ünlü, tanın 7 mış... Türk mü 8 ziğinde “usul” anlamında kul 9 lanılan sözcük. 4/ Bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 mantarla bir suyosunu 1 Ç I V G I N NO nun ortak yaşamıyla or2 Ü R E R E D İ F taya çıkan bitkilerin ge3 T A R L A K O Z nel adı. 5/ Bektaşi derN A K A R A T vişi... Lifleri dokuma 4 R E cılıkta kullanılan değer 5 E K İ M H U A K İ D E Ö Z li bir bitki. 6/ Bir nota... 6 N E T İ C E Rütbesiz asker... İnce 7 A V deri ya da ince kabuk. 7/ 8 S A P A N F E N “Muhsin Bey” filmin 9 A S İ T K A Ş E de Uğur Yücel’in canlandırdığı tipin adı. 8/ İlave... Gazel ya da kasidenin son beyti. 9/ Kendini beğenmiş kimseler için kullanılan bir alay sözü... Arnavutluk’un plaka imi. ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview hazırlık. Acıbadem / İstanbul 0 536 225 07 80 YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kocaeli ilinde bir ilçe. 2/ Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... Sırtta taşınan yük. 3/ Samanından ayrılmamış arpa, buğday yığınları... Yapma, etme. 4/ Kaşındırıcı bir deri hastalığı. 5/ “İstemem artık , rayiha, renk âlemini / Koklamam yosma karanfille güzel yasemini” (Yahya Kemal)... İstanbul’un bir semti. 6/ Renyum elementinin simgesi... Koca... Tavlada kullanılan oyun aracı. 7/ Közlenmiş patlıcan, yoğurt ve kıymayla yapılan bir meze. 8/ Sözcük türetmek ya da sözcüğün görevini belirtmek için kullanılan biçim verici ses... Hattatlıkta, kamış kalemin ağzını düzeltmekte kullanılan alet. 9/ Devlet büyükleri, ileri gelenler... Bir renk. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear