02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Örgütlenmiş kalabalık Madımak’a doğru ilerlerken ozan ve kangal figürlerinden oluşan heykel saldırganlara verilip yakıldı Ozan heykeliyle halk kışkırtıldı SHP’li Ercan Karakaş: 4. MADIMAK OTELİ ÖNÜ errin Taşpınar (Mustafa Ekmekçi’ye anlatımı): ‘‘Ben Karayollarında kalıyordum. Külebi ve Sami Karaören’le birlikte. Üçümüz çıktık. Buruciye Medresesi’nde imza vardı, fakat oraya gitmedik. Sivas Kongresi’nin yapıldığı binaya gittik, orayı gezdik. Orada epeyce oyalandık, çünkü Külebi’nin okuduğu okulmuş orası. Ali Balkız, Asım Bezirci, bir iki kişi daha vardı, onları pek iyi bilemiyorum. Külebi, Sami Karaören, ben, hepimiz otele döndük. Otele girdik. Otelin önünde sivil polisler var, karşıda da bir iki kişi bakıyor otele doğru. Telsizi dinledik. Bizim kaygımız, Kültür Merkezi’nde ne olup bittiği. Girdiler mi, saldırdılar mı? Bunun haberini almaya çalışıyoruz. Otelde bir süre kaldık. Külebi ile Karaören ‘‘Çıkalım’’ dediler. Beni de aldılar, hep birlikte çıktık. Alana geldiğimizde kalabalığın valiliğe doğru yürüdüğünü gördüm. İzin istedim. ‘‘Siz Karayolları’na gidin, ben arkadaşlarımın yanına dönmek istiyorum.’’ Ben geri döndüm, ama koşar adım döndüm. Kalabalık o kadar yakın ki, ensemde sesleri.. öyle döndüm. Otelin lobisine geldiğim zaman telefonlar ediliyordu. Arif Sağ’ın gürültülü sesini duydum. Arif Sağ, birileriyle telefonda konuşuyor.’’ Z Karamollaoğlu ‘Gazanız mübarek olsun’ dedi ontrollü bir şekilde cuma namazı sonrası kışkırtılan kalabalık büyüyerek otele doğru yürüyordu. İlk önce, Madımak’ın önünde heykel yakıldı. Ardından otel taşlanmaya başladı. Güvenlik güçleri ise olayları sadece izliyordu. K Madımak önündeki kalabalık, oteli ilk önce taş ve kiremit yağmuruna tuttu; ardından da tekbirler eşliğinde oteli ateşe verdi. Otelin önünde gitgide büyüyen kalabalığa ne polis ne de asker müdahalede bulunuyordu Göz göre göre insanları yaktılar Sivas Dramı Allah Allah dost diyerek Koştuk Sivas ellerinde Halk türküsü söyleyerek Coştuk Sivas ellerinde Dışarda tekbir sesliler İçerde kara yaslılar Tüm Sivas’ın suçu yoktur Ama yaktı Sivaslılar Madımak’ta şimşek çaktı Alevler göklere çıktı Kimi kısdı, kimi yaktı Şaştık Sivas ellerinde. Alev kapladı yanımız Hakk’a ulaştı canımız Ateşle yandı tenimiz Taştık Sivas ellerinde. Dışarda tekbir sesliler Eli kanlı iffetsizler İnsan kıyar mı insana Yazık yaktı Sivaslılar Devlet Baba, devlet baba Ne kötülük ettik sana Döne döne yana yana Piştik Sivas ellerinde. Mahzuni, tekbir sesliler İçerde yanıyor canlar Şariatın içtiği kanlar Bileniyor tüm insanlar Tüm Sivas’ın suçu yoktur Ama yaktı Sivaslılar. Mahzuni Şerif bir barikat yaptılar. İnsanların odalarına çıkması söylenildi, fakat o arada taşlar odaların camlarını da evat Geray: Cuma aşağıya yıkmaya başlayınca kimse namazından çıkan gruplar odalara giremedi. (Meclis önce Kültür Sarayı’nın orada Araştırma Komisyonu Tutanağı, toplanmışlardı. Biz o ara Ek: 2, s. 3839.) oteldeydik. Önümüzden büyük bir Cafer Aydın: Belediye grup geçti bağıra çağıra. Polisin başkanının konuşmasına tanık önlem alabileceğini düşündük. olduk. ‘‘Sizlere söz veriyorum’’ Kültür Sarayı’na taşla sopayla diyordu. ‘‘Etkinlikler saldırmışlar. Sonra otelin önüne yasaklanacak, bir daha da geldiler. yapılmayacak. İşte heykeli de Aziz Nesin’in otelde olduğu getirtiyorum. 12 Eylül sonrasını biliniyordu. İlk sloganları ‘‘Vali biliyorsunuz, içlerinizde yargılanan, istifa’’ idi. Sonra ‘‘Şeytan Aziz’’, işkence görenler oldu, burada da ‘‘Sivas Aziz’e mezar olacak’’ öyle olabilir, dağılın’’ filan yollu sloganları sözler ediyordu. atılmaya Bize aldırdığı tel taşlanmaya başlandı. Biz yoktu. Ya da biz hâlâ oteldeyiz. başladığı sırada öyle Püskürtüldüler, içeri giren sivil polis anlamıştık... Bu sonra tekrar arada Kültür “Neden koruyorsun toplandılar. Biz Sarayı önündeki o ara oteli terk bunları? Yansın, Ozanlar Anıtı edebilsek bunlar gebersin, ölsünler” yerinden olmayacaktı. sökülmüş, diyordu... Kalabalık belediyeye ait giderek bir arabayla büyüyordu. Valiyle görüştüm. Bu, meydana getiriliyormuş. Bir ara ona karşı da bir hareketti. ‘‘Aziz Zerrin Taşpınar; ‘‘Yahu sokaktan Bey’le bizi buradan tahliye edin, çocuk sesleri geliyor, bu da nesi?’’ güvenliği sağlayın, ne olacağı belli diyor... Meğer Kuran kursu değil’’ dedik. Bu sırada camlar öğrencileri, takviye kuvvet olarak kırılmaya başladı. Canımızı meydana getirilmiş, ola ki kurtarmak için barikatlar kurduk. katliamdan kurtulanlara karşı İlk savunma olarak yaptık bunları. kullanılsın diye... (Ateşte Semaha Yapacağımız bir şey yoktu. Durmak, s. 11.) ‘‘Yangın söndürücüleri kullanırız’’ Ali Rıza Koçyiğit: Anıtı nihayet dedik. (Cumhuriyet, 4 Temmuz otelin önüne getirdiler. Tam önüne 1993, s. 12.) koydular. Anıtı ateşe verdiler. Arif Sağ: Saat 14.30 sularında Sonra Arif Sağ ile Ali Çağın’ın falan otelin önüne biriktiler. Bir arabalarını. İki arabayı yaktıkları ara bir adam geldi, sizi otobüslere an, polisler fiilen devre dışı kalmış götürelim diye bir insan geldi, ama oldu. Yani yangın var, saldırganlar biz adamı tanımıyoruz, kim buraya hücum etmiş durumda. Bu olduğunu bilmiyoruz, sonra arada içeri girenler oldu. Barikatın öğrendik ki, Turizm Müdür önüne kadar geldiler. Erdal ve Yardımcısı olduğunu söylediler, diğerlerimiz vurduk adamlara. ben kendi yanımdaki Oradaki Komiser Mehmet de arkadaşımdan bile vurdu. Erdal’ın ayağına bir taş şüpheleniyorum, o anda insanlara geldi. Ayağı kanadı. O arada Aziz güvenecek durumda değiliz. O Nesin’in koruma polisi, ticcani arada ben Cevdet Selvi’ye telefon kılıklı herif kaçtı gitti. Üç tane açtım. İşte o arada tam ben falan polis de geldi içeriye. telefonu kapatırken dışardan bir taş Onlardan biri barikatın dibinde geldi, ben o sırada lobide oradaki komiserle konuşuyordu. konuşuyordum, lobinin camı ‘‘Neden koruyorsun bunları. aşağıya indi. Taşlanma devam Yansın, gebersinler, ölsünler’’ diye etmeye başladığı anda da biz lobiyi küfrediyordu, sivil polis. Komiser boşalttık, yukarıya çıktık. Birinci Mehmet, ‘‘Saldırganlar, lobiye, kata çıktık, bu arada iki tane merdivenlere kadar koşup koruma polisi vardı. Birisinin geliyorlar, burada otelde panik var, elinde silah vardı, birisi de içeriye kuvvet gönderin’’ diye tabancalı idi. Bu kahvaltı çağrıda bulununca, yanımıza salonundaki sandalyeleri dizerek dışardan üç tane, kasklı, çevik 5. MADIMAK OTELİ İÇİ C O Nesin bizzat Sayın İnönü ile kuvvete mensup polis geldi. Hemen arkalarından da bir yüzbaşı telefonda görüştü, yardım istendi. Her yardım talebine gelen yanıt; rütbeli subay geldi. O da bize, ‘‘Merak etmeyin, gerekli tedbirleri burada ne yapmakta olduğumuzu, aldık, kurtulacaksınız’’ şeklinde kaç kişi olduğumuzu sordu, idi. Hava kararırken bir yüzbaşı saldırıların en yoğun olduğu bir anda, o üç polisi de alarak götürdü. geldi. İçerde güvenlik görevlisi olup olmadığını sordu. Daha önce (Ateşte Semaha Durmak, s. 161gelen polisleri de aldı götürdü. 162.) Başka polis var mı burada diye de Cevat Geray: Rica ettik, sormadı yüzbaşı, oradaki emniyet yanımızda iyi niyetli bir polis güçlerini alıp götürdü. Oteli bir vardı, başka polisler de vardı. Bir polis geldi, ‘‘Bu orospu çocuklarını anlamda bizim için temizlediler. Lütfi Kaleli: Aziz Nesin ile koruyorsunuz’’ diye aldı diğer küçük odada kıvranıyoruz. polisleri götürdü. Sonra bir sakallı İçerdeki oksijen iyice azalıyor. polis vardı, elinde Kalaşnikof, Soluğum daralıyor. Kapıyı olayların sonuna doğru kayboldu yokluyorum. Isınmış. Cam, gitti. Önümüzde bir tane telsizli sıcaktan şekil değiştiriyor. Alevin komiser, isminin Mehmet olduğunu anımsıyorum, o vatandaş kızıllığını seçiyorum koridorda. Birden yan odaya geçmek kalmıştı, anonsları dinliyordum düşüncesi parlıyor belleğimde. El zaman zaman, ona rica ettim, ele tutuşuyoruz. Yanmamak ve dedim ki: ‘‘Sayın Komiserim, boğulmamak için hırkamı başıma lütfen bir anons edin, tam karşımızdaki binanın balkonundan doluyorum. Kapıyı açıyorum. bize atılan taşlar kesilirse, biz çatıya Korkunç bir duman ve sıcaklık hücum ediyor üzerimize. El çıkar kurtuluruz.’’ (Meclis yordamıyla yan odaya geçip Araştırma Komisyonu Tutanağı, pencereye ulaşıyoruz. Ve avazım Ek: 2, s. 33, 34.) çıktığı kadar bağırıyorum: Hidayet Karakuş: Bir ara Asaf Koçak, o devekuşu karikatürlerinin İmdaaat! Durmadan imdat istiyorum. Nihayet beni fark yaratıcısı genç arkadaş, ağız ediyorlar. Merdiven mızıkasıyla bir şeyler çalmayı bulunduğumuz pencereye denedi. Hava öylesine ağırdı ki yanaşınca, önce Aziz Nesin’i sonra sürdürmedi, sürdüremedi. Gülüp da kendimi eğlenen merdivene gençlerin neşesi ziz Nesin’i itfaiye atıyorum. ‘‘Çok kısa sürdü. Saat şükür 19.30’u merdiveninde kurtulduk’’ gösterirken gören Belediye Meclisi derken Aziz elektrikler Üyesi Cafer Erçakmak Nesin’i tanıyan kesildi. sakallı birisi, Aşağıdan gaz “Kurtarmayın onu! sonradan adının kokuları Esas ölecek adam o!” Cafer Erçakmak gelmeye başladı. diye bağırıyordu. olduğunu Barut kokusuna öğrendiğim benzer bir Belediye Meclisi kokuydu ilk Üyesi bağırıyor: ‘‘Kurtarmayın burnuma çalan. Sonra yanık onu! Esas ölecek adam o!’’ kokuları sardı ortalığı. Zerrin İtfaiyenin kancasını alıyor, Aziz Taşpınar; ‘‘Yakıyorlar bizi!’’ dedi. Nesin’in beynini parçalamak için Bir ses, ‘‘Aşağıya yürüyün, ön hazırlanıyor. Maiyetindeki kapıdan çıkalım!’’ dedi. Hepimiz görevliler de ondan geri kalmıyor. ayaklanmış, merdivene Birisi, Aziz Nesin’i bileğinden saldırmıştık. Karanlık merdivenler tuttuğu gibi aşağı fırlatıyor. düzgün yürümeyi engelliyordu. Aşağı inerken yüzümüze büyük bir Aşağıda Aziz Nesin’i parçalamak için kapmak istiyorlar. Ancak Aziz sıcaklık çarptı. ‘‘Yukarı çıkın!’’ Nesin, merdiven basamaklarından dedi bir başka ses. Bu kez birini yakalıyor, bedeni aşağı kalabalık yukarıya yöneldi. (Sivas sarkarken asılı kalıyor. O haliyle Katliamı ve Şeriat, s. 180188.) vuruyorlar; kan içinde kalıyor Aziz Ali Balkız: Biz otelde tam 7 saat Nesin. (Sivas Kitabı, s. 147149.) kaldık. Bu 7 saat boyunca valiyle görüşüldü, basın organlarıyla görüşüldü, telefon bağlantılarımız SÜRECEK oldu, SHP merkezine ulaşıldı, Aziz A Beytullah Mehmet Gazioğlu (İçişleri Bakanı Bursa): Şenlikler nedeniyle merkez bahçesine dikilen ve bir âşık (ozan) ve kangal köpeği figürlerinden oluşan heykelin sökülmesi için ortaya konulan ısrarlı baskı sonucunda, Valilik izniyle çok özellikle belirtiyorum, Valilik izniyle heykel yerinden sökülmüş, bununla yetinmeyen kalabalık heykeli sürükleyerek yakmıştır. (TBMM Tutanak Dergisi, 6.7.1993, s.51.) Ercan Karakaş (SHP Grubu Adına İstanbul): Pir Sultan Abdal Anıtı’nı söken, Belediye Başkanı’dır. Kendisi, önce, ‘‘İçişleri Bakanı’nın talimat verdiğini’’ söylemiştir; ama şimdi Sayın Bakan’ın da söylediği gibi, durum böyle değildir. Elimizde bir teyp kaydı vardır, sayın belediye başkanı telsizden ‘‘Ankara ile görüştüğünü ve bu heykelin sökülmesinin Ankara tarafından istendiğini’’ söylemektedir. Aynı belediye başkanı topluluğa hitap ederken ‘‘Gazanız mübarek olsun. Biz gereken tepkiyi koyduk. Şimdi dağılın’’ demiştir. (TBMM Tutanak Dergisi, 6.7.1993 s.58.) Abdüllatif Şener (RP Grubu Adına Sivas): Sivas’ı temsil eden bir ozan ve köpek heykelinin sökülmesiyle ilgili olarak Sayın; Valinin basın toplantısında açıkladığı gibiemir ve talimatı Sayın Vali vermiştir. (TBMM Tutanak Dergisi, 6.7.1993, s.74.) Yılmaz Ergun (Emniyet Genel Müdürü): Sayın Bakanın (İçişleri Bakanı Gazioğlu’nun) telefonla kendilerine ateş edilmemesi için, mümkün olduğu kadar halka sert muamele yapılmaması konusunda talimatları oldu ve bir de Sayın Bakan’ın bir tavsiyesi oldu. Sayın Vali de bunun kaldırılması şeklinde talimat verdi. (Meclis Araştırma Komisyonu Tutanağı, Ek: 1, s.56.) Temel Karamollaoğlu (Belediye Başkanı): ... Halktan gelen, bu heykelin kaldırılması talebini Emniyet Müdürü de zaten getirmişti. (Vali Bey) ben diktirmediğim için ben bir şey söyleyemem dedi. (...) Emniyet Müdürümüz geldi ve dedi ki: ‘‘Heykelin kaldırılmasına Vali Bey kesin talimat verdi. Siz kaldıracaksınız.’’ Ben biraz tereddüt ettim, çünkü Vali Bey çok kesin konuştu burada, yani doğru mu diye? Ondan sonra da ben Sayın İçişleri Bakanı’nı aradım ve kendisine durumu söyledim. ... Bakanın o anda ben gerekli talimatları verdim demesi, bana sanki heykelin kaldırılması talimatını Bakan Bey de vermiş gibi geldi. Esas itibarıyla bu haberi getiren Emniyet Müdürümüzdü. Emniyet Müdürü de Vali Bey kesin talimat verdi diye, onun üzerine bir konuşma yaptık. (...) Ben buradan kalabalıkla, vasıtalarla gittim. Heykel götürülmüş. Ben heykeli tunç zannediyordum, halbuki değilmiş, kolay kaldırıldı. (...) Heykel gitti, halka bunun belirtilmesi lazım. (...) Ama heykelin buraya (otelin önüne) gelmesi istendi, yani halk bunu görsün meydanda, hemen buradan götürülsün, kalabalık da böylece dağılsın diye. (...) Gitmiş olan heykel geri getirilmiş, üzerine birkaç kişi çıkmış, maalesef şöyle takriben beş yüz metre kadar aşağıda 50’nci Yıl Sitesi denilen yerde araçtan aşağıya atılmış, ondan sonra da sürüklenerek tekrar meydana getirilmiş. (Araştırma Komisyonu Tutanağı, Ek: 6, s.2022.) Mehmet Yıldız (Asayiş Şube Müdürü): ... O arada topluluk slogan atıyor ve ‘‘Heykeli isteriz’’’ diyordu. Hatta ‘‘Heykel söküldü, belediye garajına götürüldü’’ diye anons yapıldı. Bu defa da ‘‘Buraya isteriz’’ diye tempo tuttular. Sonra bir baktık o heykel getirildi, topluluğun önüne atıldı. Atılınca, gerçekten insanlar artık çok çılgınca hareket ediyorlardı, dişleriyle dahi ısıranları gördük, kafasını vuranları gördük. Onu parçaladılar, ‘‘Yak yak’’ diye tempo tutuldu, yaktılar. Oradaki arabaları otelin önüne yığdılar üst üste, arabaları kaldırıp attılar; sanki kâğıt parçası gibi. Barikatı yardılar, heykelin gelmesiyle bizim çember yarıldı ve geri adım atarak tekrar bir çember oluşturduk; ama o zaman da bir baktık, poşetle benzin getirdi birisi, o benzini alıp döktük, uzaklaştırdık. Sonra bir baktık, bir başkası getirdi.. dökerken birisi çaktı, kendisi ateş aldı, üzerimize benzin falan geldi, kaçıştık. O yanan kişiyi söndürdük. Bu sefer bidonla getirildi. Otelin tümünün camları taşlarla kırılmıştı, sürekli taşlanıyordu. Taş atıldığı zaman cama değince, ses çıkardığı zaman alkışlanıyordu. Orada belediye kaldırım yapıyor. Önünde de karşısında da vardı. O taşları kırıp atıyorlardı. Sonra otelin karşı apartmanının tepesinde, tabii biz onları göremiyorduk. Oradan bacayı söküp taşları atıyorlardı. Arabaların üstüne falan düşüyordu. (TBMM Sivas Olaylarını Araştırma Komisyonu Tutanağı, 12/124; 15/127.) CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear