28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 TEMMUZ 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZİ Antalyalı üreticiler ailelerini geçindiremediklerini, artan maliyetlere karşın ürenlere verilen ‘sadaka’ fiyatların gururlarını incittiğini söyledi 9 Artık bıçak kemiğe dayandı... Türkiye’de tarım dışa bağımlı HİKMET ÇETİNKAYA ürkiye’de tarımın giderek gerilediği, AB düzeyinin çok altında olduğu bir gerçek... Bugün Suriye ve Mısır gibi ülkeler bile bir tarım politikası uyguluyor, üreticiye teşvik veriyor... Suriye, zeytin ve pamuk üretiminde Türkiye’yi geçerken, Mısır pamuk ve narenciye üretiminde atağa kalkıyor.. Türkiye tarım ürünlerine alternatif yerine, tarıma dayalı sanayinin kurulmasını nedense desteklemiyor... Sanayileşme ve kentleşme tarım alanlarını bugün yok etmiyor mu? Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı, tarım üretme çiftlikleri, tarım okulları üreticinin çağdaş tarıma geçmelerini amaçlıyordu... Şimdi bu üretim çiftlikleri özelleştirildi, okullar ise kapatıldı... Tarıma dayalı sanayinin iyi planlanmadığı gerçeği gün gibi ortada... Türkiye’nin tutarlı bir sanayi ve master planı yapması, AB süreci içinde kaçınılmazdır. Örneğin Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) doğru bir amaçla başlatılmış ancak yatırımların yeterli olmadığı bugün ortaya çıkmıştır... Açıkça söylemem gerekiyor: ‘‘GAP’a destek verilmiyor. Türkiye’nin ulusal çıkarlarına sırt çevrilip, Dünya Bankası ve IMF dayatmasıyla bir kenara itiliyor...’’ Türkiye tarımı IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü’nün çemberinde, daha doğrusu denetiminde olduğu için Suriye ve Mısır kadar gelişmiyor, geriye gidiyor... Türkiye’de tarım 24 Ocak 1980 yılında Turgut Özal’ın kararlarıyla kırılmış ve geriye saymaya başlamıştır... 26 yıl sonra Karadeniz’den Çukurova’ya, Harran’dan Gediz Ovası’na, Trakya’dan Amik Ovası’na baktığımızda tarımın çöktüğüne tanık oluyoruz... Dünya Bankası ve IMF sarmalında olan Türkiye, Hollanda’dan elma, Brezilya’dan kiraz, Mısır’dan narenciye, Suriye ve İran’dan kavun, karpuz, Amerika’dan badem ithal eden bir ülke konumuna gelmedi mi? Demre ve Fethiye Ovası bugünlerde çok sessiz. T GÜRSU KUNT ANTALYA Antalyalı üretciler AKP hükümetinin politikalarıyla tarımın çöktüğünü söylediler. Emeğinin karşılığını alamadıklarını belirten üreticiler, girdi maliyetlerinin ve kredi faizlerinin yüksekliğinden şikâyetçi oldular. Antalyalı üreticiler borç batağı içinde olduklarını, ailesini geçindiremediklerini, ürünlerine verilen fiyatların onurlarını kırdığını dile getirdiler. Antalya Ziraat Odası Başkanı Halil Ordu kontrollü üretim yapan, büyük tarım kuruluşlarının pazara hâkim olduğunu, küçük üreticinin ise yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu ifade etti. Tohumda dışa bağımlılığa dikkat çeken Ordu, ‘‘10 gram domates tohumunun fiyatı 300 bin liraya kadar çıkıyor. Bu, altından daha yüksek bir fiyat’’ diye konuştu. Korkuteli Ziraat Odası Başkanı Murat Eren de ilçede daha çok meyve üretimi yapıldığını belirterek ‘‘Meyve para etmiyor. Çünkü üretimde eski zihniyet bitti. Artık teknolojinin kullanıldığı, yeniliklere açık üretim yapan kazanıyor. Bunun için önce üreticinin bilgilendirilmesi gerekiyor. Ardında, yenilik yapabilmesi için cebinde parasının olması gerekiyor. Ama üreticide her ikisi de yok’’ ifadelerini kullandı. ra, kendisine küçük bir dükkân açmamı istedi. Yapamadım. Çünkü borç içindeyim. Eskiden böyle olmazdı. Rüzgâr olduğunda, fiyatlar düşerdi ama, rüzgâr olmazsa hemen yükselirdi. Şimdi bir kez fiyat düştü mü hep orda kalıyor. Üç yıldır ilaç bayiine borcumu ödeyemiyorum.’’ 74 yaşında olan ve çocukluğundan bu yana üretimin içinde bulunan Ali Aker de 3 dönümlük arazisinde, fasulye, domates üretimi yapmaya çalışıyor. Bugüne kadar üretimle, rahat yaşadığını, bütün çocuklarını okutup evlendirdiğini, ama şimdi karnını doyuramadığını anlatan Aker, ‘‘Bırak kâr etmeyi, ilaç bayiine, nakliyeciye borcumu ödeyemiyorum. 12 milyar borcum var. Kilosunu 5060 kuruşa sattığım domatesin nakliyesi için 30 YTL veriyorum. Birkaç yıldır durum kötüydü. Ama bu yıl iyice kötüleşti. Bu hükümet gelmeden önce daha iyiydi durumumuz’’ diye konuştu. Mesudiye’de badem ve zeytin üreticisi dertli. (Fotoğraflar: MEHMET EMİN BERBER) ‘MALİYETLER YÜKSEK’ 1990 yılından bu yana evinin önündeki 8 dönümlük arazide üretim yapan Osman Küçükekiz de girdi maliyetlerinin yüksekliğinden yakındı. Bir süredir serasında, danışman olarak bir ziraat mühendisiyle çalıştığını belirten Küçükekiz, sözlerine şöyle devam etti: ‘‘Bugüne kadar boşuna üretim yaptığımı anladım. Artık hormon, zararlı ilaç kesinlikle kullanmıyorum. Ama sattığımız üründe fiyat farkı yok. Yani benim üretim maliyetlerim çok daha yüksek ama, ürün pazara girdiğinde bir fiyat farkı ortaya çıkmıyor. Hükümetin üreticiyi görmesi gerekiyor. Böyle olmaz. Üreticinin bu politikalara dayanabilecek gücü kalmadı. Pek çok sera üreticisi, üretim maliyeti düşük olan, marul gibi yeşillik ürünlere kaydı. Bizim büyüklerimiz, üretimi, fedekârlıklarıyla bu noktaya getirdi. Şimdi bizim onu daha üst seviyelere taşımamız gerekirken, biz geriye doğru gidiyoruz. Biz banka kredisi almak istediğimizde, olmadık zorluklar çıkarıyorlar. Eşimle evlilik cüzdanımıza kadar her şeyi istiyor. Ama öbür taraftan tarımın T’sini bilmeyen işadamları, üretim yapmak istiyorum dediğinde, onlara trilyonlar veriliyor.’’ RÜN ÇÖPE GİTTİ’ ‘Ü Geçen yıl ürettikleri ton ? Türk tarımı IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü’nün denetiminde olduğu için Suriye ve Mısır kadar gelişemiyor. Tarım, 24 Ocak 1980’de Özal’ın kararlarıyla kırıldı. 26 yıl sonra Karadeniz’den Çukurova’ya, Harran’dan Gediz Ovası’na, Trakya’dan Amik Ovası’na baktığımızda tarımın çöktüğüne tanık oluyoruz. bi bölgelerde koordineli tanıtım ve reklam faaliyetleri sürdürülmelidir. Böylece pazarın çeşitlendirilmemesinin yarattığı bağımlı ilişki kırılmalıdır. Fındık, doğal üretim alanlarını aşarak ülkenin en verimli taban arazilerine, ovalarına yayılmış ve üretim yapılan il sayısı 35’e kadar yükselmiştir. İleride sorun yaşanmaması için bundan sonra taban arazisinde fındık dikilmesine izin verilmemeli, ancak bugüne kadar fındık üretiminde bulunanlara her türlü destek verilmelidir. FİSKOBİRLİK’e yalnız bu yıl değil, ihtiyaç duyduğu yıllarda uygun koşullarda yeterli finansman desteği sağlanmalıdır. Çiftçiyi afetlerden koruyacak tek kalkan olan Tarım Sigortaları Yasası’na küçük çiftçilerin sigorta primlerinin devlet tarafından karşılanacağı hükmü mutlaka konulmalıdır. ‘‘Uluslararası Fındık Alım Borsası’’ Türkiye’de Doğu Karadeniz Bölgesi’nde kurulmalı ve geliştirilerek Hamburg Borsası’nın dünya fiyatları üzerindeki spekülatif etkinliği kırılmalıdır. Oluşan katma değerin ülke dışına çıkmasını önlemek için fındığın yüzde 70’inin işlenmeden dışarıya satılması uygulamasına son verilerek işlenmiş ürün ihracatı arttırılmalıdır. Organik tarım ve iyi tarım uygulamaları çerçevesinde fındık yetiştiriciliği özendirilmelidir. S Türkiye bir açık pazar durumuna getirilmek isteniORUNLAR BİTMİYOR TARIMDA ‘FİYATLAR SADAKALIK’ Yıllardır Antalya’nın Kumluca ilçesinde üretim yapan Ramazan Hoyrazlı, yüzde 5 enflasyon hedefine dikkat çekerek tepkisini şöyle dile getirdi: ‘‘Ama üreticiden istenen faiz yüzde 20. Buradan çıkacak sonuç, ortada bir tefecilik var demektir. Devlet neyin üretiminin, ne kadar alanda yapılacağını, ne kadarını pazarlayabileceğini program dahilinde belirlemeli. Ama bizde hiçbir program yok. Bizim dış pazarda rakip olduğumuz ülkelerde, bir afet olacak ki bizim ürünün fiyatı zirve yapsın. Yoksa fiyat sadakalık. Hükümet üreticiyi iyice sindirmiş durumda. Hal Yasası, çiftçiyi hançerleyen bir uygulamadır. Ayrıca, ihracatçı için doların yükselmesi iyi. Ama üretici için tersi durum var. Girdi fiyatları yükseliyor. Üretici kredi almakta zorlanıyor. Zirai ilaç sektöründe sorunların giderilmesi için siyasi bir hamle gerekiyor.’’ yor... Başta ABD olmak üzere İspanya, Hollanda, İtalya, Yunanistan gibi ülkeler (Mısır ve Suriye de) üreticiye büyük destek veriyor... Ülkemizde tarım artık dışa bağımlıdır... Tohum, gübre, ilaç ithaldir. Türkiye’nin tarım kesimine bir göz atalım... Kırsal kesimde yaşayan nüfus sağlıksız koşullarda, bilgiden yoksun bir tarım yapıyor... Sorunlar bitmiyor tarımda... Bir de fındık üreticisinin sorunları var... Fındık gündemde... CHP’nin bu konuda çözüm önerileri önemli... Bu konuya değinerek yazımı noktalıyorum... Hükümet, çok gecikmiş olmakla birlikte, üreticinin teslim ettiği fındığın bedelini alabilmesi ve fındık fiyatının hak ettiği düzeye yeniden getirilebilmesi için derhal DFİF’den ya da devlet bankalarından istediği miktarda kredinin açılmasını sağlamalıdır. 2004 yılında afetten ötürü üreticiye ödenmesi gereken, ancak bugüne kadar ödenmeyen 246 milyon YTL de üreticiye derhal ödenmelidir. Üretim alanı, üretim miktarı, tüketim, piyasa fiyatı, dışalım, dışsatım ve stoklar gibi güncel bilgilerde şeffaf bir veri tabanı oluşturulmalıdır. Ülkemiz, fındık üretiminde en büyük sorun olan verim ve kalite düşüklüğünün ortadan kaldırılması için mevcut fındıkların gençleştirilmesi, yeni tesislerde tek dal dikim sistemine geçilmesi gerekmektedir. Tesis gençleştirilmesine destek sağlanmalıdır. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde fındığa alternatif yeni ürünlerin teşvik edilmesinden daha önemli olarak fındıkla birlikte ürün desenini çeşitlendirecek, ek gelir getirecek yeni ürünlere yönlendirme yapılmalıdır. Fındığın piyasaya arzını düzenli hale getirmek, fiyat istikrarını sağlamak, üreticiyi korumak, biyolojik kirliliği önlemek ve insan sağlığını korumak amacıyla, (özellikle aflatoksin sorununu en alt düzeye indirmek için) çiftçiye yönelik bölgesel fındık depolarının kurulması sağlanmalıdır. Fındık Danışma Kurulu şeklinde olan çalışmalar, daha organize hale getirilerek ‘‘Ulusal Fındık Konseyi ‘’ne dönüştürülmelidir. Tanıtım ve yeni pazarların geliştirilmesi konusunda ‘‘Fındık Tanıtım Grubu’’ çalışmaları güçlendirilmeli, halen ülkemizden kısıtlı olarak dışsatım yapılan Uzakdoğu ve İskandinav ülkeleri, Güney Amerika ve Afrika gi Ülkemiz dünya kuru incir üretimi ve ihracatında en üstte olmasına karşın üretici yanlış politikaların kurbanı oluyor İlk yükleme sıkıntısı bitmedi YUSUF ÖZKAN ‘Ü RETİCİLİĞİ BIRAKACAĞIM’ Antalya’da 2 dönümlük arazisinde, 10 yıldır sera üreticiliği yapan Mahmut Şen ise önümüzdeki yıl da üretim yapmayı düşünüyor ama.. sonrasında ne olacağını bilemediğini söyledi. 2 dönümlük arazisiyle 4 çocuğunu okuttuğunu, ancak 3 yıldır borçtan kurtulamadığını ifade eden Şen şunları söyledi: ‘‘Bir yıl daha sabredip, olmazsa üreticiliği bırakmayı düşünüyorum. Çünkü 1 tondan fazla domatesi 150 YTL ’den düşük fiyata satmak, artık gururuma dokunuyor. Ben çocuklarıma gelecek hazırlayamıyorsam, onların karnını doyuramıyorsam niye bu eziyeti çekeyim... Büyük oğlum askerden geldikten son larca domatesin çöpe gitmesinden yakınan Ülkü Atlay ise zira ilaç kullanımı konusunda, sürekli üreticinin suçlanmasından dertli. Atlay, ‘‘Bayi bize neyi verirse onu kullanıyoruz’’ dedi. Tüm üreticiler gibi girdilerin yüksek oluşundan şikâyet eden Osman Çelik ise ‘‘Pazarlama sorunu var. Üretim planı yok. Herkes aynı anda domates üretimi yapıyor ve aynı anda hale tonlarca domates giriyor. Ürün fazlası nedeniyle, üretici ürününü satamıyor. Ya dökülüyor ya da yok fiyatına salça fabrikalarına gidiyor. Üretimin planlı şekilde dağıtılması gerekiyor’’ diye konuştu. Üretici Murat Tatoğlu da sattıkları ürünle, üretim maliyetlerini bile karşılamadığını belirterek ‘‘Bu gidişle üretici yok olmaya mahkum’’ dedi. İZMİR Dünya kuru incir üretiminde ve ihracatında söz sahibi ülkelerin başında gelen ülkemizde, üreticilerin ilk yükleme tarihi sıkıntısı sona ermedi. Üretici temsilcileri, dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir kısıtlama getirilmediğini belirterek ‘‘Türkiye’de ise bu sistem, depolama gücü olmayan üreticinin elindeki ürünü ucuza almak için uygulanıyor. Biz, tarihin tamamen ortadan kaldırılmasını istiyoruz’’ diyor. Türkiye kuru incir üretimde yüzde 55’lik payla dünyada ilk sırada yer alıyor. Dünya ihracatının da yüzde 65’ini yönlendiriyor. Kalite yönünden aranılan özellikteki kurutmalık incirler, Aydın başta olmak üzere sadece Ege Bölgesi’ndeki Küçük ve Büyük Menderes havzalarında yetiştiriliyor. İncir üretimi, ülkemizde tüm kıyı şeridi ve akarsu kenarlarında yapılabiliyor. Ancak üstün kaliteli kurutmalık incir Aydın merkez olmak üzere sadece Ege Bölgesi’nde yetiştirilebiliyor. Bu bölgenin kendine özgü iklim koşulları, özellikle meyve olgunlaşma ve kurutma dönemindeki sıcaklık, nem ve rüzgâr durumu gibi ekolojik koşullar, kuru in cir kalitesini yakından ilgilendiriyor. Ülkemizde yaklaşık 11 milyon incir ağacı bulunuyor. Üretim ve ihracatta lider konumda olan ülkemiz, üretilenin yaklaşık yüzde 90’ını dışa satıyor. Dünyada diğer kuru incir ihracatçısı ülkeler arasında İran, İspanya, ABD ve Yunanistan yer alıyor. Kuru inciri en fazla Almanya, Fransa, ABD ve İtalya satın alıyor. Bu ülkeler iç tüketimlerinin yanı sıra ithalat için de ürüne ilgi gösteriyor. Ülkemiz yıllık ortalama yaklaşık 39 bin ton kuru incir ihracatı gerçekleştiriyor. Geçen yıl yaklaşık 57 bin ton üretim gerçekleşti ve yine geçen yılın mayıs ayına dek ihracattan 89 milyon dolarlık gelir elde edildi. Kuru inciri bizden en çok Almanya, İtalya, Avusturya, ve Hollanda tercih ediyor. Ancak son yıllarda alım yapan ülkeler sıralamasında Çin’in daha fazla yer almaya başladığı dikkat çekiyor. Üreticilerin en büyük sıkıntısı ise incirde ilk yükleme tarihi. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından belirlenen bu tarihler, depolama sıkıntısı yaşayan üreticinin belini büküyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ilk yükleme tarihi uy gulamasının kaldırılmasını isteyerek ‘‘2003 yılında 2 Ekim olarak açıklanan ilk yükleme tarihi nedeniyle 54 tohluk üretimin 42 bin tonu ihraç edildi. 2004 yılında müdahalemiz sonucu tarih 17 Eylül’e çekildi. Bununla birlikte 55 bin 631 tonluk üretimin 53 bin tonu ihraç edildi. Biz, bu uygulamanın tamamen ortadan kaldırılmasını, ihracata hazır incirin hemen satımının yapılması gerektiğini söylüyoruz’’ dedi. ARİH SINIRLAMASI KAKSIN’ ‘T İncirde geçen yıl da tarih olarak 19 Ey lül 2005 belirlenmiş, yaklaşık 48 bin tonluk ihracat gerçekleştirilmişti. İncir üretiminin merkezi konumundaki Aydın’da da üreticiler bu konudan şikâyet ediyor. Aydın Ziraat Odası Başkanı Arif Gürdal, Hazine ve Dış Ticaret Müstaşarlığı’nın ihracatçıların dayatmasıyla bu tarihi belirlediğini söylüyor. Gürdal, dünyanın hiç bir ülkesinde böyle bir kısıtlama getirilmediğini belirterek ‘‘Biz de ise özellikle depolama gücü olmayan üreticinin elindeki ürünü almak için uygulanıyor. Biz, bu tarihin öne çekilmesini değil, tamamen ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Ticarete böyle bir sınırlama getirilmesini anlamak mümkün değil. Yıllardır bize söz vermelerine karşın hâlâ uygulamayı kaldırmadılar. Üreticinin sırtından haksız kazanç sağlamayı sürdürüyorlar. Bu nasıl bir lobi çalışmasıdır ki hâlâ mücadele ediyoruz’’ diye konuştu. Kuru incir üretiminde Aydın’ın ön sırada geldiğine dikkat çeken Gürdal, ilin ülke üretiminin yüzde 70’ine yakınını karşıladığını anımsatıyor. Ülke olarak rekabet üstünlüğümüz olan bir üründe, yıllardır yanlış politikaların zararını gördüğümüzü, gerek üretim gerekse pazarlama aşamasında sıkıntılar yaşandığı belirten Gürdal, ‘‘Üretim aşamasında baktığımızda, üreticilerimizin özellikle maddi yetersizliğinden ötürü ürünü stoklayamadıklarını görüyoruz. Hasat sonrası fizyolojisini bilemediklerinden dolayı incirde bir çeşit küf mantarı olan aflatoksin sorunu çıkıyor. Bunu ortadan kaldırabilmek, üreticiyi bilinçlendirmek için lisanslı depoculuk kapsamına geçilmesi gerekiyor. Çünkü incir, üreticinin sağlıksız koşullardaki depoları yerine, bu tür kaliteli depolarda bekletilmeli’’ dedi. SÜRECEK CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear