02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ 6 HABERLER ABD Kongre üyesi Ed Whitfield, TürkAmerikan ilişkilerinin geleceğinden umutlu Stratejik farklılıklar var LEYLA TAVŞANOĞLU CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Kızımın ‘Özlemir Amca’sı... 1984 başlarında, Paris’teki sürgünümün ilk günlerinden birinde, Osmanbey’deki evimize telefon açtım. Bir ara telefonda kızımın sesini duydum. O sırada beş yaşındaki Barış, belli ki telefonu annesinin elinden kapmış, heyecanla şöyle diyordu: ‘‘Baba! Özlemir amca kitaplarını çalıyo...’’ Barış, sevgili ‘‘Özlemir amca’’sını, yani Özdemir İnce’yi gammazlıyordu... Kitap çalma meselesine gelince... Sevgili arkadaşımla birkaç yıl önce başladığımız ‘‘Dünya Şiiri Antolojisi’’ çalışmamızı, kavilleştiğimiz üzere, benim yokluğumda şimdi o tek başına üstlenmişti... Paris’ten açtığım telefon, benim kitaplığımdan bazı gerekli kitapları almak üzere bize uğradığı zamana rastlamış... Kızımın bu cümlesini unutamam... Bir de, yine Özdemir’li ve Ülker’li bir Büyükada gecesinde, Tepeköy’deki kira evimizin terasındaki bir mangal partisinde, o sırada daha da küçük yaştaki Barış’ın, yıldızların kaynaştığı kadife karalığındaki gökyüzüne bir göz atıp, daha sonra da başını (kucağında oturmakta olduğu) ‘‘Özlemir amcası’’nın omzuna doğru yaslayarak, ondan onay almak istercesine ‘‘nesif...’’ demesini... ??? Kızımın ‘‘Özlemir amca’’sından önce, onun sevgili eşi, yaşam yoldaşı Ülker İnce’yi tanıdım. 1950’li yılların sonlarında, Çankırı Lisesi’nde İngilizce öğretmenimizdi. Öğretmenimiz dediysem, biz lise birinci sınıf öğrencilerinden en çok iki üç yaş büyük bir çırpı kız... Bir gün ona şiirlerimi gösterdiğimde, çok bilmiş bir edayla şöyle demişti: ‘‘Sana artık bir yön vermek gerek...’’ Sonra bir başka gün, öğretmenimizin Ankara’dan ziyaretine gelen nişanlısını gördük... Gözlerinde güneş gözlükleri, lisenin avlusundan şöyle bir çalımla geçti... O da o sırada, olsa olsa, yirmili yaşının henüz başlarındaki Özdemir İnce’ydi... Bir ilkbahar günü ya da yaz başlangıcında, güneşler içindeki avludan, çevreye aldırış etmeksizin, biz taşralı lise öğrencilerini azıcık da imrendirip hasetlendiren, o çalımlı, yakışıklı geçiş bugünmüş gibi gözlerimin önündedir... ??? Özdemir’le ve Ülker’le, 1960’lı yılların Ankara’sında yeniden karşılaştık... Yılını, gününü şimdi anımsamıyorum... Fakat hiç kuşkusuz, daha o ilk yeniden karşılaşma anında aramızda, bu günlere kadar süren, kardeşlikten de ileri, kopmaz, candan dostluğun temelleri atıldı. Adam Yayınevi’ndeki editörlüğümde Ülker İnce’nin eşsiz güzellikteki ‘‘İskenderiye Dörtlüsü’’ çevirisinin yayımlanmasındaki katkımdan sevinç duyarım. Sevgili öğretmenim, İngilizce konusunda herhangi bir sorunum olduğunda bugün de başvurduğum ilk ve başlıca kaynaktır... Özdemir’le Türkiye’de, Sofya’da, Paris’te unutulmaz günlerimiz oldu. O benim, çalkantılarla, sarsıntılarla dolu kişisel yaşam süreçlerimin hem en yakın bir tanığı, hem de en güvendiğim ‘‘akıl hocam’’ olmuştur... Konuşurken adıyla hitap ediyor olsam ve aramızdaki yaş farkı pek fazla olmasa da, ona karşı duygum, küçük kardeşi olma duygusudur... ??? Şiirleri üstüne düşündüklerimin bir bölümü (bu şiirlerden geniş bir seçkiyle birlikte) ‘‘Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri’’ adlı çalışmamdadır... Şiirlerinin yanı sıra şiir kuramı üstüne yazıları, estetikten etiğe zihin açıcı, aydınlatıcı denemeleri ve değerli çevirileriyle de, Özdemir İnce gelmiş geçmiş en seçkin edebiyat ve düşünce adamlarımız arasındadır... Birkaç yıldır bunlara, ‘‘Hürriyet’’ gazetesindeki köşesinde, birbirinden etkileyici, bilgilendirici, uyarıcı, gözü pek ve her biri yazarının özgün, üstün üslup özelliklerini taşıyan, güncelden genele siyasal konulu yazılarını ekliyor... Geçen ay, Bodrum Gündoğan’da, her santimetre karesi emekle, alın teriyle, göz nuruyla oluşturulmuş yazlık evlerinin terasında, Ülker’in ‘‘nesif’’ yemekleri eşliğinde, her zamanki gibi yurdumuza, dünyaya ilişkin kaygılarımızı, insana, sanata, bilime inancımızı bir kez daha paylaştığımız unutulmaz saatler geçirdik... Kızımın ‘‘Özlemir amca’’sına ve sevgili yaşam yoldaşına nice verimli mutluluk yılları dileyerek... ABD Kongresi’nin binalarından Cannon House’da Cumhuriyetçi Parti’den Temsilciler Meclisi üyesi Ed Whitfield’in bürosundayım. Whitfield, Kongre’nin Türkiye lobisinin tanınmış üyelerinden. Ayrıca da Amerikan İç Savaşı’ndan bu yana Kentucky Eyaleti Birinci Kongre Bölgesi’nden Temsilciler Meclisi’ne seçilen ilk temsilci. Altı dönemdir ABD Temsilciler Meclisi’nin üyesi. ABD ile Türkiye arasındaki son yıllarda yaşanan inişli çıkışlı ilişkileri ve ilişkilerin bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? WHITFIELD Dışişleri Bakanınız Sayın Abdullah Gül iki hafta önce Washington’daydı ve Dışişleri Bakanımız Condoleezza Rice’la Ortak Vizyon Belgesi’ni imzaladı. Belge, Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilerin önemini vurguluyor. Ayrıca bu belgenin imzalanmasının bir sonucu olarak Dışişleri Bakanlığı’ndan Matt Bryza’nın Türkiye’yi ziyaret ettiğini burada söylemek istiyorum. Bu belgenin imzalanmasıyla birlikte her üç ayda bir Türkiye’den hükümet liderleri buraya gelecek, buradan da yönetim liderleri Türkiye’ye gidecekler. Bu buluşmalarda Irak, Kıbrıs, enerji gibi stratejik konular ele alınacak. İki ülkenin stratejik farklılıkları bulunmasına karşılık ilişkiler iyi durumdadır. Bu arada şunu belirtmek istiyorum: Sayın Abdullah Gül Washington’dayken, Dışişleri Bakanı GOP İsrail’in yaşama hakkıdır Hep Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nden (GOP) söz ediliyor. Bu konuda her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. GOP nedir? Bana GOP’tan söz ettikleri zaman hep bölgede bir Filistin devletinin gerekliliği ve İsrail’in devlet olarak hayatta kalma hakkı aklıma gelir. Bir Filistin devletine açık biçimde gereksinim var. Bunu başarabildiğimiz ve Filistinliler de İsrail’in yaşama hakkını kabul ettikleri takdirde uzun süreli barışı yakalayan bir Ortadoğu’nun ortaya çıkması şansını yakalarız. Hamas hükümeti içinde bu görüşlerime katılmayanlar olduğunu biliyorum. Ama onların sorumluluklarını ve aksi halde uzun vadede başarılı olamayacaklarını anlayacaklarını umuyorum. İsrail devletinin yaşama hakkını kabul etmedikleri takdirde Filistin devletinin bu statüde olamayacağını da bilmeliler. mız kendisinin onuruna bir yemek verdi. Ne yazık ki ben seçim bölgem olan Kentucky’de bulunduğum için o yemeğe katılamadım. O nedenle üzüntülerimi belirtmek istiyorum. Siz böyle söylüyorsunuz ama, ABDTürkiye ilişkilerinin son birkaç yıldır kötüye gittiği konusunda da ciddi haberler dolaşıyor. Önce Irak Savaşı’nın patlaması, ardından iki ülke askerleri ara sında geçen tatsız olayın Türkiye’de sert tepkilerle karşılanması, Türkiye kamuoyunda ABD aleyhtarlığının yaygınlaştığı haberleri, bunların ardından da Türkiye’de yapılan Kurtlar VadisiIrak filminin burada yarattığı tepkilerin ilişkilere zarar verdiği belirtiliyor. Bunlara ne diyeceksiniz? Evet, doğru. Bütün bu söyledikleriniz hem ABD’de hem de Tür kiye’de kaygılara neden oldu. Ama hükümet açısından söylemek gerekirse Türkiye’yle ilişkimiz çok güçlü. Tabii Türkiye ve ABD iki ayrı ülke. Yüzölçümleri, kültürleri, tarihleri farklı olduğu için zaman zaman ortaya çıkan aralarındaki görüş ve perspektif farklılıkları da hiç kimseyi şaşırtmamalı. Her şeyin üzerinde iki ülke arasındaki ilişki çok güçlüdür. ABD ikinci cephe açamaz Kuzey Kore ya da İran konusunda Amerikan yönetiminin askeri harekâta istekli olmadığını söyleyen Whitfield, “İran’a karşı Türkiye ve diğer Avrupa ülkelerinin inisiyatifi ele almaları gerekir” dedi. BakuTiflisCeyhan boru hattı sonunda hayata geçti. Bir zamanlar bunun, gerçekleşmesi mümkün olamayacak bir düş olduğu sanılıyordu. ABD tarafının da bu hattı desteklediğini biliyoruz... BakuTiflisCeyhan’ın hayata geçmesinden Türkiye büyük gurur duyuyor olmalı. ABD de bunun gerçekleşmesinden heyecan duyuyor. Zaten ABD, bu boru hattıyla başından beri yakından ilgiliydi. Enerji sadece ABD değil, Türkiye ve dünyanın bütün öbür ülkeleri için hayati öneme sahip. Dolayısıyla bu boru hattı enerji alanında çok büyük değişikliklerin olmasına katkıda bulunacak ve ekonomik etkileri de büyük olacak. Olumlu etkileri sadece ekonomik değil, başka alanlarda da duyulacak. İran’ın, insani amaçlarla olduğunu söylediği bir nükleer enerji programı var. ABD buna karşı çıkıyor. Hatta ABD’nin İran’a bu nedenle askeri müdahalede bulunacağı bile söylendi. Şimdi iş müzakereler yoluyla halledilmeye çalışılıyor. Bu sorun sizce nasıl çözülecek? Türkiye’nin bu konuda bizim için çok iyi bir elçi olacağına güveniyoruz. Çünkü Türkiye İran’ın sınır komşusu. Ayrıca Erdoğan ve Türk hükümeti liderlerinin İran hükümeti liderleriyle temasları sürdürdüklerini de biliyoruz. Bence bu iş pek çok ülkenin de katılımıyla çözülür. ABD’nin bu konuya doğrudan girmemesi daha doğru. Türkiye’nin ve öbür Avrupa ülkelerinin inisiyatifi ele almaları en doğru yoldur, diye düşünüyorum. Yani sorunun barışçı yollardan çözülebileceğini umuyorum. Çünkü size açıkça söyleyeyim, ABD şu sırada askeri açıdan yeni bir cephe açmak istemiyor. Elinizde Irak gibi yakıcı bir madde olması nedeniyle mi? Sadece o değil. ABD’nin şu anda Afganistan, Irak ve dünyanın pek çok ülkesinde askeri var. Dolayısıyla da Kuzey Kore ya da İran’da askeri bir harekâta hiç de istekli değiliz. Ancak İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad son derece şahin bir tutum izliyor. İran tabii ki egemen bir ülke. Ama sorumlulukları da olduğunun unutulmaması gerekir. İçtenlikle sorunun barışçı yollardan çözüleceğine inanıyorum. Rusya ve lideri Putin’in İran’ı bu konuda destekleyen bir siyaseti olduğu görülüyor... Rusya’nın İran uranyumu konusunda bazı adımlar attığını biliyoruz. Başkan Bush ve Sayın Putin’in aralarında bir hayli görüş farklılıkları olmasına karşın yakın ilişkileri sürdürdüklerinden kuşku yok. Kanımca Rusya’nın İran’la böylesine iyi ilişkide olması olumlu. Rusya da Türkiye gibi, bu konuda dünya için iyi bir elçi, arabulucu olabilir. Arınç tarafından Ankara’ya çağrıldığında, tepkiniz ne oldu? Ben ABD hükümeti ya da Bush yönetimi adına konuşmuyorum. Çünkü Bush yönetimi içinde değilim. Ama şunu söyleyebilirim: Ortadoğu’da çok karmaşık konularla uğraşıyoruz. Zaman zaman çok değişik gruplarla diyalog kurabilmek de yararlı olur. Sanıyorum ben kimileri kadar bu ziyaretlerden rahatsızlık duymadım. Hamas’ın terorizmi resmi politika olarak benimsemesi beni rahatsız ediyor. Dolayısıyla terorizmle müzakere edilemez. Ama arada bir diyalog yaratılır ve farklılıklar bu diyalogla tersine döndürülebilirse o zaman bu alanlara da odaklanmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Hamas’la diyalog işe yarayabilir Hamas’ın Suriye fraksiyonu lideri Halit Meşal AKP yönetimi, arkasından da bir başka Hamas lideri bu kez TBMM Başkanı Bülent Türk medyası haberleri abartıyor İki ülke arasındaki ilişkinin gücünden bahsediyorsunuz, ancak Başbakan Erdoğan’ın çok istemesine karşın Başkan Bush’tan randevu alamadığı, sadece telefonda konuştukları haberleri alınıyor... Sayın Erdoğan ve Başkan Bush pek çok kez bir araya gelmiştir. Ben böyle bir randevu alınmamasının üzerinde çok fazla durmuyorum. Türk medyası kimi haberleri fazlasıyla abartıyor, sansasyon yapma eğilimine giriyor. Bunun iyi ya da kötü olduğunu söylemek istemiyorum. Ama tespitim Türk medyasının ABD’dekine kıyasla çok daha fazla sansasyonel haberler yayımlama eğiliminde olduğu. Yani siz iki lider arasında tatsız duygular olduğunu düşünmüyorsunuz? Düşünmüyorum. Bakın, size şunu söylemek istiyo rum: Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Matt Bryza, üç ayda bir Türkiye’ye gidiyor. Kısa süre önce de Dışişleri bakanları Abdullah Gül ve Condoleezza Rice ortak vizyon belgesini imzaladılar. Başkan Bush’un onayı olmasaydı Rice’ın bu belgeyi imzalaması olasılığının olamayacağını düşünüyorum. Dolayısıyla iki ülke arasında bazı görüş ayrılıkları olmasına karşın ilişkilerin iyi yolda olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca şuna da dikkat çekmek istiyorum: Başkan Bush büyük bir Atatürk hayranıdır. ABD’de üst kademelerde Atatürk’e büyük bir hayranlık duyulduğuna dikkat ediyorum... Çok açık biçimde olağanüstü bir kişilik. Türkiye’de yaptığı reformlar inanılmaz. Bu tür olaylara hiçbir ülkede sıklıkla rastlanmıyor. ataolb?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 LOZAN’IN 83. YILDÖNÜMÜ Tek yürek olmak için alanlardayız Haber Merkezi Sivil toplum örgütleri, sendikalar ve siyasi partiler, Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmak amacıyla Lozan Barış Antlaşması’nın 83. yıldönümünde bir kez daha alanlara çıkacak. İzmir’de ilki geçen ay gerçekleştirilen mitinge çok sayıda yurttaş katılmış ve eylem ulusal boyutta ses getirmişti. İkincisi, Lozan Antlaşması’nın 83. yıldönümü olan 24 Temmuz’da yapılacak mitingin çağrı metninde de, ‘‘Cumhuriyet ve Lozan için Gündoğdu Meydanı’nda tek yürek olalım. Yazın sıcağı, güneşi, rehaveti bizi durdurmasın’’ denildi. ADD Genel Sekreteri Hüseyin Emre Altınışık, Lozan Antlaşması’nın 83. yıldönümünü kutlamanın her Türk yurttaşının vatani görevi olduğunu belirtti. Altınışık, dün askeri gücüyle Anadolu’yu istila etmeye çalışanların bugün ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel olanaklarıyla hedeflerine ulaşma çabasında olduklarını kaydetti. Türk Gençliğine Hizmet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güngör Şatıroğlu, Lozan’ın 83. yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, antlaşmayı, ‘‘bağımsızlığımızı sağlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın siyasal alandaki zaferi’’ sözleriyle tanımladı. Şatıroğlu, ‘‘Türk ulusu, Atatürk ile arkadaşlarının armağanlarını ve emanetlerini savsaklamaz bir duyarlılıkla koruyacaktır’’ dedi. Mustafa Kemal Derneği Genel Başkanı Kamran Baran da Lozan Antlaşması sonrasında kurulan çağdaş ve laik Cumhuriyetimizin, dost görünümlü ülkeler tarafından Sevr Antlaşması şartlarına zorlandığına dikkat çekti. Ankara ile AB arasında yakında bir kriz yaşanacağını ileri süren dergi, AB’yi sözünü tutmamakla suçladı The Economist Türkiye’ye hak verdi LONDRA (ANKA) Kıbrıs sorunu ve Türkiye’deki reformların yavaşlaması nedeniyle Türkiye ile AB arasında yakında bir kriz yaşanacağı öne sürüldü. The Economist dergisi, reformlar konusunda Ankara’yı, Kıbrıs konusunda ise Brüksel’i eleştirirken, Türkiye’nin limanları konusundaki tavrını ‘‘gayet mantıklı’’ olarak nitelendirdi. The Economist, AB için de, ‘‘Kendisi verdiği sözü tutmazken, Türkiye’den sözünü tutmasını istiyor’’ ifadesini kullandı. İngiltere’de yayımlanan The Economist dergisi, Türkiye ile AB arasındaki krizin yakın olduğu yorumunu yaptı. BBC Türkçe Servisi’ne göre, dergi, Türkiye ile ? The Economist dergisi, Kıbrıs ve Türkiye’deki reformların yavaşlaması nedeniyle Türkiye ile AB arasında olası bir krizin yaklaştığını öne sürerken, reformlar konusunda Ankara’yı, Kıbrıs konusunda ise Brüksel’i eleştirdi. ? Türkiye’nin limanlarını Rumlara açma konusundaki pozisyonunu ‘‘gayet mantıklı’’ olarak nitelendiren dergi, AB için ‘‘Yani kendisi verdiği sözü tutmazken, Türkiye’den sözünü tutmasını istiyor’’ ifadesini kullandı. ? Kıbrıs konusunda Brüksel’i eleştiren Economist, Türkiye’nin gelecek yıl seçime gideceğini anımsattıktan sonra seçimlerde Avrupa yanlısı olmanın pek oy getirmeyeceğini savundu. AB arasında olası bir krizin yaklaştığı uyarısını yaparken, potansiyel kriz konularını, Kıbrıs ve Türkiye’de reformların yavaşlaması olarak sıralıyor. Reformlar konusunda Ankara’yı, Kıbrıs konusunda ise Brüksel’i eleştiren Economist, Türkiye’nin gelecek yıl seçime gideceğini anımsattıktan sonra seçimlerde Avrupa yanlısı olmanın pek oy getirmeyeceğini, Türk milliyetçiliğinin ise bir hayli oy kazandıracağını savunuyor. Dergide şu ifadeler yer aldı: ‘‘Avrupa Birliği ve Türkiye, sonbaharda Kıbrıs konusunda karşı karşıya gelecek olmasa tüm bunlar ile baş edilebilirdi belki. Avrupa Birliği, Türkiye’den liman ve havaalanlarını bu yıl sonuna kadar tüm üyelere açmasını talep ediyor.’’ The Economist, Türkiye’nin limanlarını Rumlara açmak için Kıbrıslı Türklerin izolasyonunun kaldırılmasını şart koyduğuna dikkat çekerek, ‘‘Türkiye ise Kıbrıs’ın bir yarısı ambargo altındayken, diğer yarısına limanlarını açmasının haksızlık olacağını savunuyor ki bu da gayet mantıklı. Doğal çözüm iki tarafın aynı anda harekete geçmesi olacaktır’’ diye yazdı. Ancak AB’nin Gümrük Birliği anlaşması ile ticari ambargo arasında bir bağ olmadığını savunduğuna dikkat çeken dergi, AB için ‘‘Yani kendisi verdiği sözü tutmazken, Türkiye’den sözünü tutmasını istiyor’’ ifadesini kullandı. The Economist, bu değerlendirmeleri yaptıktan sonra krizin Türkiye’deki seçimlerin sonrasına ertelenmesini önerdi. CUMHURİYET 06 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear