28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 HAZİRAN 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Bostan Ahmet Oflaz: ‘‘Bazen çok sertleşen Başbakan için Başbakanlık’ta basın ve halkla ilişkiler müdürlüğüne bir kardeş kadro olarak ihtiyaca binaen Bostancıbaşı kadrosu ihdas edilmesi yerinde olacaktır.’’ Ya ğ m u r E k i m Bin kişi SSK’den sahte emekli olmuş... ‘‘Müzelere özenmişlerdir!’’ PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Unakıtan, dalgalanmadan çıkar sağlayanlara çok kızmış. Bizce imrenmiştir! Montaj Doğan Kapkıner: ‘‘Bursa’da Atatürk Evi’nin önündeki duvara AKP’li Osmangazi Belediyesi dua eden Atatürk fotoğrafı asmış. Bunların takıyyesi işte bu kadar; çünkü Atatürk’ün tek başına dua ederken çekilmiş fotoğrafı yok!’’ BİR süre önce bizim Başbakan’ın aklına Amerika’ya gidip Bush’la görüşmek gelmişti. Başbakanı’n aklından geçeni nasıl okuduğumu sormayın çünkü bizim Başbakan aklına geleni söylemiş ve ‘‘Haftaya Amerika’ya gideceğim’’ diye demeç vermişti. Sonra ne olduysa vazgeçti. Yoksa vazgeçmedi de Bush ‘‘Ben seni çağırdım mı ki niye geliyorsun’’ mu dedi; orası biraz karışık. Bush bu, yan dairedeki komşu değil. Çat kapı ‘‘Ben geldim, haydi bir el tavla oynayalım’’ diyemezsin. Adamın işi var, gücü var; o da yerinde durmuyor. Bakın Bush, geçen gün Bağdat’a gitti. Hem de çat kapı! Irak Başbakanı Nuri el Maliki bile şaşırıp kalmış. Adamcağıza, Bush’un odaya girmesinden beş dakika önce haber vermişler. Acaba nasıl haber verdiler? Sayın Başbakan, kabul buyurursanız Sayın Başkan Bush sizi ziyaret etmek istiyor. Çok iyi. En kısa zamanda görüşelim; randevu defterine bir bakın hele; hemen gün verelim, bekletmeyelim. Yok efendim hemen görüşmek istiyor. Haftaya gelsin. Çok geç olur. Peki yarın gelsin. Yarın olmaz efendim. Bugün mü gelecek? Evet efendim ama zaten geldi; beş dakika sonra burada. Kuklalar Sürpriz yaptı yani! Irak bir devlet. Güya Başkanı, Başbakanı var. Dünya imparatoru ABD’nin Başkanı Bağdat’a geliyor; Irak Başbakanı’nın haberi yok. Evet haklısınız; Irak, Amerikan işgali altında. Ama bu kadarı da fazla değil mi? Irak’a yapılan sömürge ülkelerine bile yapılmaz. Sömürgeye önceden haber salınır; kukla başkan sabah erkenden kalkar; sinek kaydı tıraşını olur; kolonyasını sürer; bayramlık elbisesini giyer; falan filan; bir şeyler yapar ya da yaparmış gibi görünür. Yoksa kuklanın yerel forsu söner. Ama Irak’ta kukla çok; biri giderse öteki getirilir! Bu da demokrasinin cilvesi olsa gerek. Demokrasi deyince... Bizimki, Bush’a ne zaman gidiyor? Bir Uyarı Muhatap, bizim gazetenin yönetimi olunca hiçbir uyarının kâr etmediğini adım gibi bilsem bile yine de uyarmaktan kendimi alamıyorum. Biliyorsunuz, medyamız özellikle son yıllarda bizlere olabildiğince ‘‘renkli’’ bir dünya sunma çabası içinde. Bu renklileştirme çabasında ‘‘magazin’’ doğal olarak büyük önem taşıdığından gerek yazılı gerekse görsel basında insanın içini açan yazılar, fotoğraflar giderek ağırlık kazanıyor. Cumhuriyet’te de az biraz da olsa bu yönde birtakım kıpırdanmalar var, ama çok yetersiz. Cuma günkü gazetemizin son sayfasında Hatice Tuncer arkadaşımızın ‘‘Sting’le söylemek güzeldi’’ başlıklı haberini okurken geldi bu ‘‘uyarı’’ fikri. Nasıl bir gayretkeşlikti o öyle, gazetecilik dersi verir gibi... Oysa bir gün önce Hürriyet patlatmıştı asıl ‘‘Sting haberi’’ni birinci sayfadan, ‘‘Helin Avşar küçük Sting’i kaptı’’ diye (Aman yanlış anlaşılmasın, ‘‘küçük’’ derken ünlü rockçının oğlu Joe Sumner’i kastediyorum). Kız, oğlanı ‘‘kapıp’’ götürmüştü. Okurun istediği de işte buydu, bu ve buna benzer haberlerdi. Hürriyet’in acar habercileri bunu bildikleri için olayın peşini bırakmamışlar, okurlarına kızla oğlanın bir ay sonra Bodrum’da buluşacaklarını, eylülde de kızın İngiltere’ye, oğlanın yanına gideceğini duyurmuşlardı. Bizim okurlarımız ise ne yazık ki bu tür önemli olayları izlemekten yoksun kalıyorlar, yoksun bırakılıyorlar. Bir Cumhuriyet okuruna, sözgelimi ‘‘Gülşen olayındaki son gelişmeler hangi noktada’’ diye soracak olsanız, ufkunuzu açacak bir yanıt alamıyorsunuz. ??? Bilindiği gibi Türkiye bir cinayetler ülkesidir. Her gün bir köşesinde bir ya da birkaç cinayet işlenir çeşitli nedenlerden ötürü. Öbür gazetelerin okurları bu cinayetleri en ince ayrıntılarına kadar öğrenirlerken Cumhuriyet, tek bir cinayeti bile şöyle tatlandıra ballandıra aktarmaz okurlarına. Örneğin, Kırşehir’de, Yüksel Baldede öldürüldü geçenlerde; haydi, okurlarımız bilsinler bakalım Baldede’nin kim olduğunu ve niye öldürüldüğünü... Bilemezler tabii, gazeteleri yazmaz ki bilebilsinler. Ama AKP’nin de, AKP’lilerin de cemaziyelevvellerini ezbere bilirler! Neden? Çünkü buna ilişkin haberler siyahbeyaz, Cumhuriyet de hayatı renklileştirmekten kaçınan bir gazete olduğundan! ??? Böyle olunca, yani siyahla beyaz arasına sıkışınca gri tonlar da güme gidiyor tabii. Dolayısıyla ‘‘laiklik’’ ile ‘‘şer’iye’’ arasında kalan ‘‘serbest dolaşım alanı’’ndan da nasip alınamıyor. Yoksa siz Cumhuriyet’te Sayın Emine Erdoğan’ın eteği uzun pembe döpiyesi, başındaki özgün tasarımlı türbanı ve ayakkabılarına uygun çantasıyla dış gezilerde nasıl sükse yaptığını okudunuz mu hiç? Sanmam, çünkü bizim gazete yer vermez böyle ‘‘renkli’’, ‘‘iç açıcı’’ haberlere. O zaman da Helin Avşar’dan, Joe Sumner’den, Yüksel Baldede’nin katillerinden, Emine Erdoğan’dan uzak, hayatın renklerinden soyutlanmış, siyah ile beyaz arasına sıkışıp kalırsınız. Bu sıkışık alanda ne bileyim, ‘‘ılımlı İslam’’ gibi seçeneklere de duyarlılık geliştiremezsiniz, hatta koskoca Amerika Birleşik Devletleri’nin bile ‘‘Alın işte!’’ deyip bir model olarak öngörmesine rağmen düşman bile kesilirsiniz bu seçeneklere, aynen bizim sevgili arkadaşımız Hikmet Çetinkaya gibi. Oysa öbür gazetelerde her şey vardır. Oğlan kapan kızlar, kan parasının taksiti için elini kana bulayan katiller, Başbakan’ın eşinin sükse yapan türbanı, ılımlı İslam... hepsi bir aradadır. İşin tuhafı, bu arada tirajımız da sürekli yükseliyor. Ama ben yine de uyarayım dedim, çünkü yazarlık bir yana, bir okur olarak şu ‘‘Gülşen olayı’’nın sonunun nereye varacağını çok merak ediyorum. Of, of ki, tam ‘‘yanıyorum of of’’ durumu yani... (eposta: dkavukcuoglu@superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Türbanın özgürlüğü ve kara çarşaf TÜRBAN konusunda başta AKP olmak üzere DYP, ANAP, MHP gibi sağ partiler ve özellikle iktidar destekçisi soldan dönme gazeteciler aynı plağı çalıp duruyor: ‘‘Efendim, türbanın simge olarak kullanılmasına biz de karşıyız. Ama biz olaya demokrasi, insan hakları ve inanç özgürlüğü noktasından bakıyoruz.’’ Dinçer Kişoğlu da işte tam bu noktadan bakıp soruyor: ‘‘Türbanla yükseköğrenimini tamamlayacak olanların en azından büyük bir bölümü evde oturmayıp, iş yaşamında yer almak istedikleri Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Akif Kökçe: ‘‘ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice Amerikalı erkeklerin hayallerini süslüyormuş. Ortadoğulu erkeklerin de hayatını söndürüyor!’’ Kadın zaman, onlara ve özellikle kamu kuruluşlarında çalışanlara ne denecek? ‘Biz size ancak okuma özgürlüğünüz için destek verdik, gerisine karışmayız mı’ denecek? Tabii ki böyle denmeyecek. Bugün üniversiteler için verilen ‘mücadele’nin ikinci adımı yarın kamu kuruluşları için verilecek! Bu kandırmacada, Brüksel lahanalarının başı çekmesi boşuna değildir!’’ Her türlü lahananın kafasında bunun bir de üçüncü adımı var: Kara çarşaf. Türkiye bir yerlere sürüklenirken devreye bu kez kara çarşaflılar sokulacak! Beyaz kadın ticareti: Ekonomimizde yükselen bir sek(s)tör! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Paris’te savaş fuarı! ‘‘Aşk’’ın, sevginin ve şarkıların kenti; ‘‘Romantizm’’in başkenti; ‘‘Sanat’’ın, kültürün ve yaratıcılığın beşiği; ‘‘Aydınlanma’’nın tarihsel tanığı; ve, nice aydınımızın ‘‘anılar’’ına; edebiyat dünyamızın ‘‘duygular’’ına; ressamlarımızın, heykeltıraşlarımızın ‘‘umudu’’na; müzisyenlerimizin notalarına karışmış; yeryüzünün en ‘‘barış’’çıl kenti; barışın ‘‘şiirsel’’ kenti, Paris... Bugünlerde neye ‘‘ev sahipliği’’ yapıyor, duydunuz mu? Adına ‘‘Eurosatory’’ denilen uluslararası ‘‘Kara ve Hava Savunma Sanayii Fuarı’’na!.. Yani, yukarda saydığımız, saymadığımız tüm kıskanılacak özelliklerinin ‘‘tam tersi’’ni insanlığın başına saran; sadece ‘‘savaş’’ın ve ‘‘savaşma’’nın tanıtılıp pazarlandığı fuara... (yani savaş) sanayii fuarı Eurosatory 47 ülkenin toplam 1070 stanttaki katılımıyla Paris’te açıldı... En son teknolojiyi içeren en etkin ve modern silahlar ile savaş uçaklarının da sergilendiği fuarı, çok sayıda ülkeden komutanlar ve savunma temsilcileriyle birlikte işadamları da ziyaret ediyor...’’ Varlığını ve ‘‘kâr’’larını sürdürebilmek için insanın insanı öldürmesine ‘‘muhtaç’’ olan; savaşın ‘‘rant’’, barışın ise ‘‘zarar’’ anlamına geldiği böylesi bir ‘‘kara sektör’’ün dünya fuarı, Paris’te meğer her 2 yılda bir yapılıyormuş ve artık ‘‘geleneksel’’leşmiş bile... Haberin ayrıntılarında ise ‘‘görücüye çıkan’’ silahların akıl almaz ‘‘imha ve öldürme becerileri’’ne ait teknik bilgiler var. Bilgisayar teknolojisinin en gelişkin kullanım alanı haline gelen savaş sanayiindeki ‘‘rakibi hazırlıksız yakalayan’’ saldırı silahlarının ‘‘savunma’’ söylemiyle pazarlanması da sanki kanıksanmış bir ‘‘küresel kandırmaca’’... Aynı zamanda ‘‘özgürlüğün kenti’’ olarak tanınan bir ‘‘Avrupa başkenti’’nde, yine bu fuara karşı ciddi bir tepki ya da etkin bir eleştiri kampanyasının haberlerde yer almaması ise düşündürücü değil mi? Oysa böyle bir fuar eğer Türkiye’de, örneğin İstanbul’da açılsaydı, eminim ki “Yüzyılın imajı” değişiyor mu?.. ‘‘suskun’’ kalınmazdı... Başta barış yanlıları ve insan Yani, ‘‘öldür’’meyi, ‘‘yık’’mayı, ‘‘yak’’mayı, ‘‘sömür’’meyi, hakları kuruluşları olmak üzere, ‘‘işgal’’i, ‘‘imha’’yı ve tüm kötü çok sayıda duyarlı toplum kurulükleri dünyaya zorla dayatmak luşu mutlaka protesto ‘‘eylem’’leiçin kullanılan en ileri araçların ri yapar; ‘‘barış fuarları’’yla al‘‘sipariş’’ edilip alındığı; ‘‘ölüm ternatif etkinlikler düzenlenir ve tüccarlar’’ının buluşma fuarına... ‘‘dünya cellatları’’nın iş ve pazarBugünlerde bu fuarda tanıtılan lık için ülkemizde buluşmalarına silahlarla ve anlaşması yapılacak asla ‘‘sessiz, tepkisiz’’ kalınmazalışverişlerle, dünyanın kim bilir dı... Bu nedenle ben de, öğrencilinereleri, yakında yine ‘‘kan’’a, ‘‘ateş’’e ve ‘‘duman’’a boğulacak; ğinden beri Paris’e ‘‘sevgiyle’’ bakim bilir kaç kent yıkılacak; kaç kan; tarihi dokusuyla birlikte akocak sönecek ve kaç kişi öle lın ve yaratıcılığın birikimlerine gösterdiği özeni her zaman haycek?.. Daha geçen ay parlamentoları ranlıkla anan bir ‘‘Türk mimarı’’ na ‘‘Ermeni soykırımını kabul et olarak; gericiliğe karşı aydınlanmeyenlerin cezalandırılması’’ için ma devrimcilerinden, Nazilere yasa teklifi veren Fransız millet karşı yurtsever direnişçilerine, vekilleri, üstelik ‘‘sosyalist’’ mil 1968 gençliğinin efsanevi başletvekilleri, böylesi bir fuara ev kaldırışından bilge filozoflarının sahipliklerine acaba ne diyorlar? yol gösterici fikirlerine kadar, Yoksa Fransız silah sanayiinin devrimci ve hümanist tarihine, ‘‘çıkarlar’’ını da ‘‘ulusal dava’’la yıllardır gösterdiğim saygıdan alrı sayarak uluslararası çatışma dığım yetkiyle; ve bizim de ‘‘Pilardan nemalanma gösterisine erre Loti’’lerimizin, ‘‘Stafenos Yerasimos’’larımızın anılarına bağsessiz mi kalıyorlar?.. lılık içinde, Paris’teki ‘‘silahlanMeğer ‘geleneksel’miş! ma fuarı’’nı ve izin verenleri ‘‘kıNTV’de 13 Haziran 2006 gü nıyorum’’... nü yer alan haberin metni özetle şöyleydi: ‘‘Dünyanın en büyük savunma ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Haziran www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Atlas Okyanusu’nda 1 bir takımada 2 ve ülke. 2/ Ya 3 bani elma... Türkiye’nin 4 de üyesi ol 5 duğu bir ör 6 güt. 3/ Antal7 ya’nın bir ilçesi... Bir şe 8 yin oyuk du 9 rumda bulu1 2 3 4 5 6 7 8 9 nan iç bölümü. 4/ Utanç duyma... Ege 1 M A H V İ Y E T Bölgesi’nin en bü 2 A T A M A L A K T E yük gölü. 5/ Antalya 3 K U Y M A K yöresine özgü, ka 4 R M A R U Z A T Z İ R burga ve pirinçle ya 5 A B A T T A N Ç pılan bir yemek... 6 M U T A T İ Telli çalgılarda telle 7 E K L E R ri yüksekçe tutan 8 L O D O S A Ç tahta köprücük. 6/ 9 K E S İ K S U Y U Uzun omuz atkısı... Kuzu sesi. 7/ Büyük delikli kalbur... Bir masal dağı. 8/ ‘‘Hazanbel’’ de denilen ve kökü hekimlikte kullanılan otsu bitki... Böcek ısırmasıyla meydana gelen yumru. 9/ Hint Okyanusu’nda bir takımada ve ülke. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ ‘‘Karatavuk’’ da denilen ötücü bir kuş... Zehir. 2/ Kadın erkek birlikte oynanan bir halk oyunu... Kırkpınar güreşlerini düzenlemeyi üstlenen kişiye verilen ad. 3/ Gürgengillerden bir ağaç... Değerli bir süs taşı. 4/ Bir renk... Yuvarlak ile italik arası bir yazı türü. 5/ Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı... Bilgisiz, kültürsüz kimse. 6/ Sıtma mikrobunu aşılayan sivrisinek... Televizyonun kısa yazılışı. 7/ İnce pide halinde ekmek... Geçirimsiz bir toprak cinsi. 8/ İskambilde koz... Din adamlarının simgesi sayılan başlık. 9/ Satrançta özel bir hareket... Sütün mayalanmasıyla elde edilen ekşi bir içecek. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear