26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 MART 2006 CUMA 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y Y Y Y Y Y 15 13 20 16 16 17 16 17 16 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y Y Y Y Y Y 16 22 22 20 17 19 13 9 20 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y PB Y PB PB PB PB PB 24 23 22 24 19 20 15 12 11 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Bütün bölgelerimiz parçalı ve çok bulutlu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun doğusu dışında tüm yurt yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı kuzeybatı kesimlerinde hissedilir derecede azalacak, Diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo B 2 Helsinki B 2 Stockholm B 3 Londra Y 9 Amsterdam Y 9 Brüksel Y 9 Paris Y 9 Bonn Y 10 Münih PB 12 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B PB Y PB PB Y Y Y Y 6 13 16 7 13 14 16 20 13 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K Y B B B B PB PB PB 1 18 5 15 15 14 16 34 25 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada yordamında yapıyor Kemal Abi. Kaçak diyorlar yıktırıyor iki villayı. Yerine üç villa yaptırmak için kolları sıvıyor. Üstelik geleceği gören bir insan Kemal Abi. Siyasete atılmazdan önce kurucusu olduğu girip çıktığı şirketlerdeki arkadaşları birer ikişer devlette önemli yer ediniyorlar. Son örnek Adnan Büyükdeniz. (Korkut Özal’ın kurduğu, ağabeyi Turgut Özal’ın 1983’lerde iktidara gelir gelmez ilk işi bir kararname ile taltif ettiği, resmileştirdiği) Arap sermayeli Albaraka’da Büyükdeniz’le birlikte olmuş. Bereket adında bir başka şirkette Unakıtan’la Büyükdeniz kurucu. ??? Şayet Cumhurbaşkanımız, şayet önüne Büyükdeniz ismi yazılı kararname gelmişse ve onaylarsa... yüksek bürokrasi ‘‘çok naif bir kişiliğe sahip olduğu’’ söylenen bir MB başkanı kazanacak. Yumuşak, insancıl! Fakat ‘‘zora gelmeyen, sert ortamı sevmeyen’’ Büyükdeniz, ‘‘eğer işler iyi giderse iyi bir başkan’’ olacakmış. Ya kötü giderse?.. Halk Bankası’nı iki ayda bırakıvermiş. Ya MB’yi?.. İster inanın ister inanmayın. İşte öyle bir başkan, diyorlar. Ya Cumhurbaşkanımız Büyükdeniz’in Albaraka’dan Bereket Şirketi’ne kadar değerli hizmetlerini MB başkanlığı ile bağdaştıramazsa... Ülkenin ekonomi ve mali yaşamında son derece önemli yeri olan MB başsız kaldı diye feryada figana da gerek yok. Başbakanımız nihayet konuştu. Ne dedi? Dedi ki; Çankaya onaylar veya onaylamaz. MB başkanlığı boş değil ki... Babacan’ın arkadaşı (Erdem Başçı’yı yarı yolda bırakan ama ne arkadaş) vekâleten bankayı yönetmiyor mu? RTE alışık bu düzene. Köşk’ten geri dönen kararnamelere karşı bulduğu önlem, o görevi aylarca, yıllarca vekâleten yönetmek! ??? Erdem Başçı da vekâleten işbaşı yaparken Babacan’dan aldığı MB başkanlığına geleceği haberi üzerine banka bünyesinde toplantılara girişmedi mi? Basın toplantısı düzenleyip nisan ayında para politikalarıyla ilgili daha geniş bilgi vereceğini söylemedi mi? Asaleten tayin olacağını bildiği için işe dört elle sarıldı, geleceğe dönük açıklamalar yaptı ve... iki gün önce TV’de Cumhurbaşkanlığı’nın ‘‘Bizde Başçı kararnamesi yok’’ açıklamasını işitince... bilmek elbette olanaksız; ama sırtından bıçaklanmış duygusuyla şok geçirmiş, ‘‘Sende mi Brütüs’’ diye bağırmışsa haklıdır. ??? Şu andaki bilgilere göre gelelim işin püf noktasına. RTE’nin Serdengeçti ayrılmadan MB’ye IMF bağlantısı olmayan, IMF’nin dayatmalarına harfiyen uyup uygulamayan bir başkan aradığı söylendi, yazıldı. Adnan Büyükdeniz’in başkanlığı gerçekleşirse RTE istediği kimliğe sahip bir MB başkanına kavuşacak, demektir. Zira Adnan Bey bir dergiye yazdığı yazıda IMF’yi ‘‘uyguladığı ekonomik politikaların arkasında genelde siyasi bir gündem olan kurum’’ diye niteliyor. Başarılı para politikalarının MB’nin değil, ‘‘Bunun büyük ölçüde maliye politikasının başarıyla uygulanmasıyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz’’ diyor. RTE, Köşk’e Büyükdeniz adını önerdi ise son olay; sadece RTE’nin değil, Kemal Abi’nin de aradığı adam bulundu... ...Veya tencere yuvarlandı kapağını buldu diye yorumlanabilir. Tekstilciler bölündü Bazı sektör temsilcileri KDV indirimini desteklerken, kimileri de Başbakan’ın bazı ‘iplikçiler’ tarafından yanıltıldığını düşünüyor FIRAT KOZOK GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ANKARA Hükümetin, tekstil sektörü için aldığı KDV indirimi kararı, tekstilcileri birbirine düşürdü. Kimi tekstilciler indirimi desteklerken, kimileri Başbakan’ın bazı ‘‘iplikçiler’’ tarafından yanıltıldığını düşünüyor. Bu arada Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından önceki gün azarlanan tekstil sektörü temsilcilerinin, Erdoğan’a yönelik teşekkür ilanları, azar haberleriyle aynı gün basında yer aldı. İlanın önceden hazırlandığı ve Erdoğan’ın konuşmasıyla sürpriz bir şekilde aynı güne rastladığı ortaya çıktı. Erdoğan’ın başkanlığında 28 Şubat’ta toplanan Ekonomik Sorunları Değerlendirme Kurulu toplantısının ardından yüzde 18’den yüzde 8’e düşürülen tekstil sanayii, hazır giyim ve deri sektörlerindeki KDV oranı, sektörü ikiye böldü. Sektörün bazı temsilcileri, KDV’deki düzenlemelerin kendileri için yeterli olmadığını belirtirken, bazıları ise uygulamadan memnun kaldı. İSO’nun önceki günkü toplantısında beklentilerinin tam olarak karşılanmadığından yakınan İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Süleyman Orakçıoğlu ve bazı sektör temsilcileri, hükümetin aldığı KDV’yi düşürme kararının, hazır giyim ihracatına ve hazır giyim ihracatçısına olan pozitif yansımalarının zayıf olduğunu düşünüyor. Temsilciler, yalnızca iplik ve kumaşta KDV oranının indirilmesinin ve diğer malzemelerde oranın yüzde 18 olarak bırakılmasının ek maliyet getirdiğini belirtiyor. Orakçıoğlu, İSO toplantısında, Başbakan’ın yanıltıldığını anlatarak ‘‘Aslında arkadaşlarımız Ankara’da hükümeti yanılttı. Yanıltanlar belli. 5 tane iplikçi’’ demişti. Eleştirilere karşın, iplik ve kumaş üretimiyle ilgilenen sanayiciler ise, Erdoğan’la görüşmelerinde gündeme getirdikleri temel isteğin hükümet tarafından yerine getirildiğini belirtiyor. Bu arada, İSO toplantısında KDV indirimine ilişkin eleştirilerini dile getiren sektör temsilcilerini ‘‘Kusura bakma, beceriksizlik sende. Git problemini çöz’’ diye ‘‘azarlayan’’ Erdoğan hakkında dünkü gazetelerde tekstilcilerin ‘‘teşekkür ilanları’’ yer aldı. Erdoğan’ın toplantıdaki sert sözleri, birçok gazetenin ilk sayfasında yer bulurken, iç sayfalarda ise yarım sayfa boyutunda teşekkür ilanları yer aldı. İlanın birkaç gün önce hazırlandığı ve Başbakan’ın ‘‘azar haberleriyle’’ aynı gün gazetelerde yayımlanmasının ‘‘tesadüf olduğu’’ ortaya çıktı.Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı Halit Narin de KDV indirimini eleştiren kesimlere ‘‘Şikâyet edenler, KDV üzerinde operasyon yaparak para kazananlar. ‘Bana yaramadı’ demek, KDV’den menfaatın kayboldu demektir’’ açıklamasını yaptı. KDV TARTIŞMASI Direniş hız kesmiyor Fransa’da yeni istihdam yasasını protesto eden lise ve üniversite öğrencileri polisle çatıştı. Paris’in güneyindeki SavignysurOrge ve Ulis banliyölerinde, yüzlerce öğrenci polis araçlarını taşladı.AthisMons banliyösündeki bir lisede ise eğitimi engellemek isteyen yaklaşık 200 öğrenciye polis müdahale etti. Polisle protestocular arasında çıkan çatışmalarda 27’si polis 60’a yakın kişi yaralandı, 420 kişi de gözaltına alındı. ( AA) Zorlu suçladı Ekonomi Servisi Ev Tekstili Sanayici ve İşadamları Derneği ve Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu, ‘‘Türkiye’de eskiden istikrarı hükümetler bozardı, günümüzde iş dünyasını temsil eden bir birliğin başkanı bu işe soyunuyor’’ dedi. Zorlu, gerçekleştirilen ‘‘tekstil zirvesi’’ sonrasında KDV’nin yüzde 18’den 8’e indirilmesiyle ilgili tartışmalar konusunda yaptığı açıklamada, kendisini yapılan açıklamalardan sonra tüm tarafları daha dikkatli olmaya çağırmak zorunda hissettiğini kaydetti. Zorlu, ‘‘Dikkatli olmak gerek, istikrarı kaybedersek son yıllarda kazandığımız her şeyi kaybederiz’’ görüşlerini aktardı. Tekstil sektörünü temsil eden tüm tarafların bir araya gelerek sorunların çözümü için hükümetten ne talep edileceğini hep birlikte belirlediklerini kaydeden Zorlu, şöyle devam etti: ‘‘Bugün, çatlak ses çıkaran kişiler tüm toplantılarda bizimle birlikteydi ve kararlar ortak alındı. Öncelikli sorunlarımızı kayıtdışı ekonomi, yüksek KDV, başta enerji ve istihdam olmak üzere yüksek üretim maliyetleri olarak belirledik. Polemiklerle gündeme gelmek ancak istikrarsızlığa, diyalogsuzluğa davetiye çıkarır, istikrar ortamına zarar verir.’’ Yapılan açıklamayı anlamakta büyük zorluk çektiğini vurgulayan Zorlu ‘‘Niyetiniz samimi ise yapılanı takdir edin. Fabrikalarınızı yurtdışına çıkarma tehdidinde bulunarak, meslektaşlarınızı suçlayarak hiçbir yere varamazsınız” dedi. Cumhurbaşkanı’na sunulan rapor sıkıntıları ortaya koydu Sanayici kayıt dışı mağduru MURAT KIŞLALI ANKARA İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon Fasoncuları Derneği’nin (İSTFAD) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e sunduğu rapor, tekstil ve konfeksiyon sektörünün yaşadığı sıkıntıları ortaya koydu. Son iki yıldır 16 bin atölyenin kapandığı, 1 milyon kişinin işsiz kaldığı, 2 milyon kayıt dışı istihdamın bulunduğu sektörde maliyetlerin düşürülmesi için teşvikli illere sağlanan avantajların tüm sektöre yayıldığı ‘‘sektörel muafiyet’’ yönteminin uygulanması önerildi. İSTFAD’ın ‘‘Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe Sorunlar ve Çözüm Önerileri’’ adlı raporda sektörün temel sorunları, ‘‘Kayıt dışı istihdam, yapısal sorunlar, maliyetler, atıl kapasite, teşvikli iller, kur politikası ve Çin’’ olarak sıralandı. Rapora göre sektörün temel sorunları şöyle: Kayıt dışı istihdam: Tekstil ve konfeksiyon sektöründe kayıt dışılık yüzde 80’ler düzeyindedir. Maliyetler: İstihdam üzerindeki kamu yükü, OECD ülkelerinde yüzde 21 iken Türkiye’de yüzde 45. Çin işçiye ayda 20 ya da 50 dolar öderken Türkiye’deki üretici ayda 6501000 dolar ödüyor. Atıl Kapasite: Tekstilde son beş yılda oluşturulan kapasitenin krizler sonrası kullanım oranları yüzde 50’ye inmiştir. Teşvikli İller: Teşvik alamayan bir ilde 100 işçi çalıştıran orta ölçekli bir tekstil fabrikası; gelir vergisi, SSK primi ve elektrik için ayda en az 95 bin YTL öderken buna karşın aynı büyüklükteki teşvikli ildeki bir başka fabrika aynı kalem ödemelerden 35 bin 500 YTL’lik tasarruf sağlamaktadır. Kur Politikası: Döviz düştükçe sektörün kazançları erirken maliyetler sabit kaldı. Çin: 2005’te ABD’ye yapılan tekstil ihracatı yüzde 4.7, hazır giyim ihracatı yüzde 17.6 azaldı. Çin’le rekabet için fiyat düşürünce sektörün kâr marjları yüzde 50’lerden yüzde 7’lere düştü. Sorunları çözmenin ‘‘teşviklerin, tekstil için tüm Türkiye’de geçerli olması’’ şeklinde açıklanabilecek ‘‘Sektörel Muafiyet’’ten geçtiği belirtilen raporda, sektörün içinde bulunduğu durumun AKP tarafından göz ardı edildiği belirtildi. Hükümetin buna yanıtı iki türlü oluyor: Ya üzerine alınmamak ya da haddini bildirmek! Mersinli çiftçi Kemal Öncel’in başından geçenleri, ibretle izliyoruz. Öncel, Başbakan’a görüşlerini, içinde ‘‘lan’’, ‘‘yahu’’ ve benzeri hiçbir sözcüğün geçmediği ifadelerle dile getiriyor. Başbakan da ‘‘Ananı al git’’ diyerek nazikçe kendisini yanından uzaklaştırıyor. O günden beri Öncel’in kaderi sürekli renk değiştiriyor. Son olarak hakkında hakaret davası açıldı! Sanıyoruz, Başbakan’ı dinlerken başını yeterince önüne eğmedi! Başbakan önceki akşam da aynı davranışı iş âlemine karşı sergiledi. İşadamları, hükümete ilişkin olumlu değerlendirmelerinin ardından olumsuz gidenleri de dile getirdiler. Onlara göre cari açık çok ciddi sorundu, tehlike çanları çalıyordu. Bir an önce önlem alınması gerekiyordu. Sen misin bunu diyen? Sanayicilerin ne beceriksizliği kaldı ne de kıymet bilmezliği... ??? Her fırsatta devletin küçülmesini, serbest ekonominin kurallarının ne olursa olsun işlemesini isteyen iş dünyasının, sıkışınca hükümetten yardım istemesi işin başka bir yanı... Girişimcilerden sürekli dünyaya açılmalarını, yeni yerler keşfetmelerini isteyen Başbakan’ın, bu kez ‘‘Teşvik verdiğimiz illere yatırım yapmayıp yurtdışına gidiyorsunuz’’ diye çıkışması da başka bir yanı! Biz AKP’nin kendince kurduğu dengelere geçelim... AKP hükümeti her şeyden önce kendisini Türkiye’deki hiçbir kuruma karşı sorumlu hissetmiyor. Sorumsuzluk bir anlamda çok büyük bir özgürlüktür! İçeride olduğu gibi dış konularda da aynı durumla karşı karşıyayız... Hakem rolünü üstlenmesi gereken konularda bile bakıyoruz ki, hakemin ‘‘ha’’sı gitmiş, ‘‘kem’’i kalmış! Toplumun her kesimiyle kavga edip toplumun en geniş kesiminden oy alma olanağını elinde tutan bir parti olarak AKP’yi ayrıca kutlamak ve toplumun bu davranışını bilimsel olarak araştırmak gerekiyor... AKP’nin kurduğu yönetim dengesi şöyle özetlenebilir: Sınırsız yetki kullanımı, sınırsız sorumsuzluk! ??? Bu noktaya nasıl gelindi? AKP’nin her yaptığı alkışlanarak! Hükümet övgüye öylesine alıştı ki, en küçük bir çatlak ses bile sinirlerini bozuyor. Hani demokratikleşme adımları için şöyle bir slogan vardı: Susma, sustukça sıra sana gelecek! AKP döneminde bu sloganın özü ve biçimi değişti: Sus, susmadıkça sıra sana gelecek! Başta kökten AB’ciler olmak üzere kimse işin bu yanına bakmıyor. Onlara göre, Türkiye’de demokrasinin tek ölçütü şu: AB’nin isteklerinin yerine getirilmesi! Bunun bilincinde olan hükümetin topluma yol haritası da kısa ve net: Sus ve itaat et! Bu politika çok başarılıymış gibi gelebilir ama, itaat deyince bizim aklımıza da şu atasözü geliyor: İtaat eken isyan biçer! ankcum?cumhuriyet.com.tr Papa CIA’ya çalışmış ? Baştarafı 1. Sayfada ‘Buena Vista’nın vokalisti de öldü HAVANA (AA) Küba müziğini dünyaya sevdiren ‘‘Buena Vista Social Club’’ grubunun uluslararası üne sahip vokalisti Pio Leyva, 88 yaşında kalp krizinden öldü. Leyva’nın kızı Rosalia Leyva, babasının Küba müziğinin ve dünyanın onuru olduğunu belirterek ‘‘Bütün dünyanın onu hatırlayacağını biliyorum’’ dedi. Cakaguey bölgesinde 5 Mayıs 1917’de doğan Pio Leyva, müzik dünyasına genç yaşta atıldı ve bongo yarışmasını kazandığında 6 yaşındaydı. Beny More ve Bebo Valdes gibi Küba efsaneleriyle şarkı söyleyen Leyva, 25’ten fazla albüm yaptı. Grubun diğer üyeleri Compay Segundo, Ruben Gonzalez ve İbrahim Ferrer geçen yıllarda ölmüştü. re göre, gizli belge ve bilgilerin, dönemin papası İkinci Jean Paul’e ve Kardinal Agostino Caseroli başta olmak üzere Vatikan kurmaylarına bizzat iletilmesi işlemi, CIA’nın eski başkan yardımcılarından Vernon Walters ve dönemin CIA Başkanı Bill Casey tarafından yapılıyordu. Gates’in bu açıklamaları, Papa İkinci Jean Paul’ün hayatına ilişkin bir belgesel niteliği taşıyan, ‘‘Karol Wojtyla.Tarihi Değiştiren Adam’’ (Karol Wojtyla. L’uomo che ha cambiato la storia) adlı eserde yer alıyor. İtalya’da bugün piyasaya çıkacak eserde yer alan Brando Quillici’nin Gates’le yaptığı söyleşi, dün La Repubblica gazetesi tarafından yayımlandı. TESEV’den İnsan Hakları Raporu Emekli komutanlardan mesaj Valize sığabilecek yayın cihazı Gates, söyleşide, Ronald Reagan’ın devlet başkanı olduğu 1980’li yıllarda, Papalık tahtına bir Polonyalının oturmasının Doğu Bloku üzerinde yaratacağı olası etkilerin ABD tarafından tahmin edildiğine değinerek ‘‘ABD olarak bizler, ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brezezinski sayesinde bir tür gizli silaha sahiptik. Kendisi, Karol Wojtyla ile Polonya’daki başpiskoposluk döneminde bizzat tanışmış biriydi. Brezezinski, o dönemdeki Amerikan hükümetinde, yeni Papa’nın yaratacağı etkinin bilincinde olan en önemli kişiydi’’ dedi. Gates, İkinci Jean Paul’ün Papalık tahtına oturmasının ardından, 210 Haziran 1979 tarihleri arasında Polonya’ya yaptığı ilk ziyaret konusunda ilginç bir bilgiyi de ifşa etti. Polonya hükümetinin Papa’nın ziyaret programına ilişkin ayrıntıları halkın öğrenmemesi, bu sayede halkın katılımının sınırlı kalması eğiliminde olduğunu belirten Gates, ‘‘Hükümetin bu niyetini öğrenmemizin ardından, bir valize sığabilecek yayın cihazı yapmıştık. Bu cihaz sayesinde, Polonya’nın ulusal televizyonunu devre dışı bırakıp aynı frekanstan Papa’nın gezi güzergâhını oradaki halka duyurmuştuk’’ dedi. ‘Türkiye’de etnik milliyetçilik artıyor’ İstanbul Haber Servisi Balkanlar ve Kafkasya’daki ‘‘kadife devrimlerin’’ mimarı Soros’tan yardım alan kuruluşlar arasında olan Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV) 2005 yılı İnsan Hakları Raporu’na göre, Türkiye’de etnik milliyetçilik yükseliyor, Amerikan kabadayılığı sürüyor. TESEV’ce hazırlanan Türkiye İnsan Hakları İzleme Bilançosu2005 Yılı Raporu, açıklandı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Baskın Oran’ın katkısıyla kitap haline getirilen raporun ilk bölümünde, insan haklarının tarihsel gelişimi ve kavramsal kökeni yer alırken, ikinci bölümde küreselleşmeye ve ‘‘silahlı Kürt milliyetçiliğine’’ tepki olarak, etnik Türk milliyetçiliğinin nasıl etkilendiği, ‘‘derin devletin’’ nasıl baş gösterdiği ve yargının nasıl etkilendiği anlatıldı.Son bölümde de, Türkiye’nin ‘‘çok ciddi bir şekilde kabuk değiştirdiği’’ ifade edildi. ‘‘Demokrasi ihraç edilemez. Edilirse bunun adı emperyalizm olur’’ diyen Oran, demokrasinin ancak ithal edilebileceğini, bunun ithalatçısının da Kemalist devrimin ikinci kuşağı olduğunu öne sürdü. Kundakçı: Elimiz hâlâ silah tutuyor AHMET ŞEFİK Hizbut Tahrir davasında görevsizlik ? İstanbul Haber Servisi Yasadışı Hizbut Tahrir örgütü adına Fatih Camisi’nde hilafet yanlısı gösteri yaptıkları için haklarında dava açılan 40 sanığın yargılanmasına İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Adliye önünde tekbir getiren sanıklar, duruşma salonuna alınırken ‘‘Artık hilafetin zamanı gelmiştir’’diye bağırdılar. Duruşmada ifadesi alınan sanıklar, ‘‘Allah’a isyan eden kâfirlerin koyduğu yasaları kabul etmiyoruz’’ dediler. Mahkeme heyeti sanıkların eyleminin örgüt propagandası kapsamında değerlendirildiğini belirterek görevsizlik kararı verdi. Dosya Fatih Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. TRABZON Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde düzenlenen ‘‘Kuzey Irak’’ konulu panele katılan emekli komutanlar güncel konulara ilişkin mesajlar verdiler. Emekli Korgeneral Hasan Kundakçı, ‘‘geçmişte Mehmetçikten korkup köşe bucak kaçanların’’ Nevruz gerekçesi ile bazı sloganları Türkiye’nin yüzüne karşı söylediğini belirterek ‘‘Elimiz hâlâ silah tutuyor. Sabrımızı taşırmasınlar’’ dedi. Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, ABD’nin Irak işgalini ‘‘vahşet’’ olarak nitelen dirdi. ABD’nin PKK’yi rezerv bir güç olarak elde tuttuğunu söyleyen Tolon, AKP’nin, Büyük Ortadoğu Projesi’nde rol alma yönündeki açıklamasını eleştirerek ‘‘ABD’nin yeni oldubittilerine’’ karşı önlem alınmasını istedi. Emekli Orgeneral Şener Eruygur ise Türk askerinin başına çuval geçirenlerin bunun bedelini ödeyeceğini söyledi. ABD’nin Türkiye’yi maşa olarak kullanmaya çalıştığını belirten Eruygur, ‘‘ABD’nin amacı, PKK’ye silah bıraktırıp onları Türkiye’ye sokup siyaset yapmalarını sağlamaktır’’ dedi. Öksüz’den sertifika açıklaması ? İstanbul Haber Servisi Türk Hava Yolları (THY) Yönetim Kurulu Üyesi emekli Tuğgeneral Atilla Öksüz, şirketin pilot kadrosunda olmadığını belirtti. Öksüz, 1972 yılından bugüne dek 23 uçak ve helikopterde uçma ehliyetine sahip olduğunu ifade ederek ‘‘4 bin 500 saatlik ve 34 yıllık tecrübesi olan bir pilotum. THY’den aldığım sertifika çok kısa süren bir uyum eğitiminin sonucudur. Bunun amacı pilot olarak uçmadan yalnızca gözlemci sıfatıyla uçuş eğitimine ve emniyetine katkıda bulunmak içindir’’ dedi. CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear