24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 MART 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU BERTAN ONARAN 15 GÜZELİN ARDINDA Geçen haftanın konserlerinden Orfeon Oda Korosu’nu en sonunda geçen hafta izleyebildim. Dinledim, demiyorum çünkü görselliğe, tiyatroya ve dansa da yer veren bir topluluk. Rönesans başlarındaki tek bedende yapılan çoklu gösterileri anımsatıyor. İçtenlikleriyle, giysileriyle, coşkularıyla, son derece albenili bir gösteriydi. Doğal ki bu denli çok yönlülük içinde riskler de alınmış durumda: Koro halinde hem şarkı söyleyip hem tiyatro ve danskoreografi gibi başka rolleri de üstlenince ses parlaklığını koruyabilmek, tempoyu tehlikeye atmamak gibi riskler. Dolayısıyla işleri iyice zorlaşıyor. Belki topluluğun işitselliğe yönelik ‘Oda Korosu’ adının yerine görselliği de anlatan bir ad bulsalar, daha da geniş dinleyici çekmek açısından yerinde olur. Geçen hafta İstanbul yine yoğun konserler yaşadı. Boğaziçi Üniversitesi’nin konuğu Allegri Kuvartet idi. Gencecik başkemancısıyla grubunu yenilemiş olarak bütün dünyada konserler ve kayıtlar yapmayı sürdüren grup, Beethoven’in son kuvartetlerinden Op.132 La Minör Dörtlü’yü seslendirdi. Bu son dörtlüler, bestecinin yaşamında anlaşılamamış ve hiç çalınamamış. Onun ileri çağları gören, derin düşünceyi kapsayan yapıtlarından biri. Son derece düzeyli, dengeli ve duyarlı bir seslendiriydi. Her zaman rastlamadığımız bir oda müziği şöleniydi. Piyanist Emre Elivar, Destek Reasürans’taki resitalinde unutulmaz bir Chopin 2. Sonat çaldı. Hele Cenaze Marşı olan bölümde neredeyse dinleyicilerin tümünün gözleri yaşlıydı. Piyanistliğinde teknik ustalıktan öte zevk ve güzelduyum taşıyan bir sanatçı. Halen Berlin Akademisi’nin öğretim kadrosunda olan Emre’nin bu akşam İtalyan Kültür Merkezi’nin salonunda da bir başka resitali olacak. Ülker Mozart Günleri’nin son konserindeki konuk, dünyanın en ters düşerdi bana. Derdim ki, yazar kişisel anıları kendine saklamalı, ölen sanatçıyı nesnel olarak, toplumun içindeki yeriyle değerlendirmeli. Oysa yıllar geçtikçe kişisel anılar birikiyor. Üstelik o çok özel anılar ki, yitip giden kahramanın nice yönünü gizleyen belgelere dönüşüyor. Şimdi biyografi kitapları yazdıkça bunun değerini anlıyorum. Rahmetli İstemihan Taviloğlu’nun alçakgönüllü kişiliğini tanıtmak için ben de anılara uzanacağım: 1989’da yayımlanan 25 Türk Bestecisi kitabımı hazırlarken bana özgeçmişini ve yapıt listesini yollamasını istemiştim. Yanıtı, ‘‘Öyle Saygun filan gibi ustaların yer aldığı bir kitapta benim işim ne? Eserlerime bakıyorum da, alt tarafı bir klarnet konçertosu yazmışım’’ olmuştu. Birkaç kez daha aramıştım kendisini, içtenlikle reddediyordu. Derken 1989’da yayımlanan Çağdaş Türk Bestecileri adlı, 53 besteciyi içeren kitabımı hazırlamaya koyuldum. Bu kez onu İzmir’de buldum. Yine, ‘‘Beni affedin, sizi tekrar kırıyorum ama...’’ şeklinde bir yanıt aldım. Ve bu yıl, daha da genişletilmiş şekliyle Türkçe ve İngilizce olarak hazırladığım Çağdaş Türk Bestecileri adlı kaynak kitap için onu evden aradım. ‘‘Artık sizin öğrencileriniz de yer alıyor. Yarın öbür gün benim için, nasıl araştırmacıymış, İstemihan Hoca’yı bile almamış, diyecekler’’ dedim. Böylece birçok telefonlaşma ve eposta haberleşmesi sonucunda yepyeni bir özgeçmiş ve yapıt listesi yolladı. İlişik mektubunda şu satırlar vardı: ‘‘Nihayet size yazabiliyorum. İnanın ne diyeceğimi bilemiyorum, iyisi mi suskunluğa bırakıyorum, siz anıyorsunuz, ben de çooook teşekkür ediyorum size.’’ Son bir şey kalmıştı, nota el yazısını gönderecekti, onu bekliyordum. Evet, şimdi her şey dediği gibi suskunluğa kaldı. Birlikte hazırladığımız en son yapıt listesini belge olarak sunuyorum. www.evinilyasoglu.com ‘Atatürk ve Türk Devrimi’ Bu, sevgili dostum Metin Aydoğan’ın son çalışması; geçirdiği epey tehlikeli işlemin ardından sanırım kendi kendine verdiği, bizimle paylaştığı çok değerli bir armağan. Aydoğan’ın, ‘Ülkeye Adanmış Bir Yaşam’ başlığı altında topladığı bir ikilinin ikinci kitabı; ilkinden, ‘Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı’ndan bu köşede söz etmiştim. Metin, birinci kitapta Atamızın taa Selanik’te başlayan, yurdumuzu, ulusumuzu kurtarma girişiminin Samsun’a çıkıştan İzmir’de sersem Yunanlıların denize dökülmesine dek uzanan bölümü anlatıyordu, en çarpıcı, en ayrıntılı biçimde. Bu kitapsa, ordularımızın İzmir’e varışından hemen sonra, 18 Eylül 1922’de, İkdam gazetesi yazarı Yakup Kadri’ye şöyle diyor: ‘‘Milli mücadelemizin ilk dönemi kapandı, şimdi ikinci dönemini açacağız’’ demiş. Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sonraysa ‘‘Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ilk bölümü bitti, şimdi ikincisine başlayacağız’’ diye yinelemiş. Ondan sonra, yine ta başından beri kafasında gezdirdiği tasarıyı gerçekleştirme işine girişir. Savaşı kazanan ilk Meclis’in yerine yenisini seçtirir; Ankara’yı yoktan var ederek çağdaş bir başkente dönüştürür; bütün bunları yaparken elbet sayısız engelle karşılaşır, hem de çoğunlukla en yakın arkadaşlarının, sözüm ona ülküdaşlarının yarattıklarıyla boğuşur. Ama ömür boyu yöntemi aynıdır: ‘‘Önemli kararların bütün ayrıntılarını ve zorluklarını ilk günden açıklayıp söylememek. Uygulamayı evrelere ayırmak, olayların gelişiminden yararlanmak, ulusun duygu ve düşüncelerini hazırlamak.’’ 1938’de ölümüne dek, bütün dünyanın çullandığı, yüzlerce yılın savaşlarıyla yorgun düşmüş Anadolu’yu nasıl bir ışığa kavuşturduğunu yeniden anımsamak istiyorsanız, hemen alın Metin Aydoğan’ın kitabını. Şimdi, onun başka bir kitabının adıyla adlandıracağımız Bitmeyen Oyun’un güncel evresinde, ülkemiz bu kez tankla tüfekle değil, dolarla, kandırmacayla parçalanırken, Atamızın şu sözlerini henüz satılmamış olanlar yazıp göğüs ceplerine yerleştirmelidir: ‘‘Devlet ve ulus, yaşamını ve bağımsızlığını kendi kaynaklarına, yani kendi üretimine dayandırmalıdır. Asıl büyük önlem budur. Ulus, ürettiğinden daha çok tüketmemeli ve gereksindiğinden daha çoğunu istemelidir. Bin belaya karşı konarak, bin musibet aşılarak ortaya çıkarılan ulusal varlık, salt geçimini sağlayamamak yüzünden bir daha tehlikeye atılmayacaktır. Büyük bir devrim yaptık. Ülkeyi bir çağdan alıp yeni bir çağa taşıdık. Birçok eskimiş kurumu yıktık. Bunların binlerce yandaşı olduğu ve fırsat kolladıkları unutulmamalıdır. Devrimin yasası,var olan bütün yasaların üzerindedir. Bizi öldürmedikçe, düşüncelerimizi boğmadıkça, başladığımız devrim bir an bile durmayacaktır. Devrimin içerden dışardan gelecek tehlikelere karşı korunması için, bütün ulusal ve cumhuriyetçi güçlerin bir yerde toplanması gerekir.’’ Başta, ‘‘Aman efendim, biz şimdi işbaşında bulunanların tersine, AB’ye onurumuzla girmeyi sağlayacağız’’ diyerek halkı kandıran Atatürk’ün partisi, Sivil Örümceğin Ağına Düşmemiş bütün parti ve örgütlerin, kurum ve kuruluşların, yurttaşların bu sözleri sabah akşam beş kez yüksek sesle okuyup yemin etmeleri gerekiyor. Metin Aydoğan, bütün öbür yapıtları gibi, gerçek bir titreyip kendine gelme kaynağı hazırlamış; yürekten alkış. bertan.onaran?gmail.com Taviloğlu’nun yapıtları Orkestra Sunu, Orkestra Uvertürü, 1973 Süit (yaylı çalgılar, flüt, klarinet), 1982 Bir, İki, Üç, Dört, 1983 Beşi Bir Yerde, 1984 Spor, 1984 Solo ve Orkestra Klarnet Konçertosu, 1979 Oda Müziği Üç Anadolu Ezgisi (keman, piyano), 1986 Bitmez Tükenmez İç Sıkıntısı, Söz: dranas (bariton), 1981 İki Dosta (blok flüt ve keman), 1995 Solo Çalgı Gençler İçin I ve II (piyano), 1978, 1980 Dönüşüm (piyano), 1984 Sonat (gitar), 1995 Bir Türk Ezgisi (gitar), 1996 Mi (piyano için üç prelüd), 2003 Koro Estergon Kalesi (erkekler korosu), 1983 Emmiler (kadınlar korosu ve karma koro), 1983 Bahçalarda Mor Meni (kadınlar korosu), 2005 Estergon Kalesi (erkekler korosu), 1983 Menemen (erkekler korosu), 2005 Nalbandım (erkekler korosu için) Biz Genciz 75. Yıl Marşı Çocuk korosu için düzenlemeler Film Müziği Evliya Çelebi B ugün İzmir ve Ankara’dan yetişmiş nice genç besteci ve yorumcunun omzunda İstemihan Taviloğlu’nun eli vardır. Türk sanat müziği ve halk müziğinin ritim yapısı ile modal çizgisini koruyarak orkestra yazısını zenginleştirmiştir. Klarinet için yazdığı konçerto, bu çalgı için Türkiye’de yazılmış ilk konçertodur. ünlü kemancılarından biri olan Shlomo Mintz idi. Hakan Şensoy yönetimindeki İstanbul Oda Orkestrası Cemal Reşit Rey Salonu’ndaki konsere Mozart’ın 25 Numaralı Sol Minör Senfonisi’yle başladı. Ardından bestecinin 4. Keman Konçertosu’nda Shlomo Mintz’e eşlik etti. Nedense bu birinci yarıdaki yapıtlar son derece ağır tempoda yorumlandı. İkinci yarıdaki 5 Numaralı Keman Konçertosu’nda Mozart’ın o kıvılcımlar saçan ruhuna daha çok yaklaşabildik. (Ah bir de korno çatlayıp durmasaydı!) Mintz’in o sular gibi akan tekniğiyle adeta bir sihirbaz gibi ses üretebilme yeteneği, kemanın özelliğini de düşündürdü. Acaba o çok değerli Stradivarius’uyla mı çalıyordu? Taviloğlu’nun ardından Besteciliği kadar Türkiye’deki yeni kuşak müzikçilerin oluşumuna büyük katkıda bulunmuş bir müzik eğitimcimizi yitirdik. Bugün İzmir ve Ankara’dan yetişmiş nice genç besteci ve yorumcunun omzunda onun eli vardır. Türk sanat müziği ve halk müziğinin ritim yapısı ve modal çizgisini koruyarak orkestra yazısını zenginleştirmiştir. Klarinet için yazdığı konçerto, bu çalgı için Türkiye’de yazılmış ilk konçertodur. Eskiden bir sanatçı öldü mü, ardından yazılan öznel yazılar hep FİLMİN ÜÇÜNCÜSÜ EKİMDE GÖSTERİMDE ‘Testere’ korku salıyor Kültür Servisi Korku filmi sevenlerin gözde filmlerinden olan ‘Testere’ serisini devam ettiren Darren Lynn Bousman, ‘Testere 3’ ile yine korku salacak. Ekim ayında gösterime girecek film, seri katil serisinin köklerine dokunmamakla birlikte hayal edilmesi güç şaşırtmacalarla dolu olacak. Tobin Bell, katil ‘Jigsaw’a hayat vermeye devam edecek. Ayrıca Bousman Scott Milam’ın senaryosunu yazdığı ‘Wichita’ için de yönetmen koltuğuna oturacak. Düşüncesi bile imkânsız olan bir suçun sekiz insanın hayatlarını nasıl etkilediğini konu alacak ‘Wichita’ için, senarist Milam da filmin konusunun herkesin başına gelebilecek bir gerçekliğe dayanan korkunç bir hikâye olduğunu belirtiyor. KİBELE SANAT GALERİSİ 1951 mezunları buluşuyor... Turan Erol’un sergide yer alan yapıtlarından biri. Kültür Servisi İş Sanat Kibele Galerisi 29 Nisan’a dek resmimizin 5 ustasını ‘Çağdaşlar1951 Mezunları Sergisi’nde bir araya getiriyor. Sergide, ele alınan bu dönemin önemli temsilcileri Şadan Bezeyiş, Adnan Çoker, Turan Erol, Abdurrahman Öztoprak ve Orhan Peker’in 117 yapıtı yer alıyor. 1950 sonrası estetik dinamiklerin temellendirilmesini amaçlayan sergi, sanat tarihimize bu açıdan bir bakış sunuyor. Serginin küratörlüğünü üstlenen Gülseli İnal’ın, Esra Bener’le birlikte sergiyi iki yıl süren titiz bir çalışmayla oluşturduğu belirtiliyor. Serginin başlığı çerçevesinde, bu sanatçıların çok özgün yapıtlarını bir araya getirmelerinin yanı sıra 1950’den 2006’ya, beş ustanın yapıtlarıyla tarihsel bir süreci temelden izleme olanağını da vurguluyorlar. Şadan Bezeyiş, halen İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Görsel Sanatlar Anasanat Dalı Başkanlığı görevini sürdürüyor. Sanat yaşamı boyunca ulusal ve uluslararası karma sergilerde yer alan ressam, 67 kişisel sergi açtı. Adnan Çoker, 1951’de Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü’nden mezun olmasının ardından Fransa, Belçika, Hollanda, İspanya, İtalya, İsviçre ve Avusturya’da çalışmalarını sürdürdü. 27 kişisel sergi açan ressam, ulusal ve uluslararası karma sergilere katıldı. Çoker, ‘‘Mavi Grup’’un kurucularından. Sergide bu dönemi temsil eden sanatçılardan Turan Erol, 1951’de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü’nü bitirdi. Yükseköğrenim kurumlarında öğretim üyeliği, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde profesörlük, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Başkanlığı’nın ardından 1990 yılında emekliye ayrılan Erol’a, 1991 yılında ‘‘Devlet Sanatçısı’’ unvanı verildi. Abdurrahman Öztoprak da ulusal ve uluslararası karma sergilerde yer aldı, 18 kişisel sergi gerçekleştirdi ve birçok ödül aldı. Orhan Peker İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun öğrencisi oldu. 1947’de ‘‘10’lar Grubu’’nu kuran Peker, 1966’da yılın ressamı seçildi. Sanat yaşamı boyunca 11 kişisel sergi gerçekleştiren ressam 1959’da Turizm Yılı afişi ile Tokyo’da Onur Ödülü, 1965’te Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde birincilik ödülünün de aralarında sayılabileceği çeşitli kurumlar tarafından ödüllendirildi. (0 212 316 15 80) ? BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ ALBERT LONG SALONU’nda 19.30’da Kontrtenorla Org Kuvarteti konseri. (0 212 359 66 09) ? KADIKÖY HALK EĞİTİM MERKEZİ’nde 20.00’deki sohbetin ardından 20.30’da Akbank Oda Orkestrası konseri. Şef: Cem Mansur. Solist: Natalie Clein (viyolonsel). (0 212 252 35 00) ? İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ’nde 20.00’de Emre Elivar resitali. (0 212 293 98 48) ? CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU’nda 20.00’de CRR Türk Müziği Topluluğu’ndan ‘Faslı Kebir’ başlıklı konser. (0 212 232 98 30) ? BABYLON’da 21.30’da Selen Gülün konseri. (0 212 292 73 68) ? YAPI KREDİ SERMET ÇİFTER SALONU’nda 18.30’da Merih Akoğul, Ercan Arslan, Selahattin Sevi, Murat Sezer’in katılacağı ‘Türkiye’de Basın Fotoğrafçılığı’ konulu ‘Fotoğraf Kulübü’ söyleşisi. (0 212 252 47 00) CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear