25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 OCAK 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 ‘Cumhuriyet ve Atatürk’e karşı sorumluyuz’ Rektör Fatih Hilmioğlu, 5 yıllık çalışma döneminde İnönü Üniversitesi’ndeki değişimi “Bir dönem tarikatların etkin olduğu bir kentte çağdaş bir üniversiteyi insana ve bilime yatırım yaparak yarattık. Bu durum gerici çevreleri tabii ki rahatsız ediyor” sözleriyle anlattı. ürkiye’nin en gelişmiş eğitim kurumlarından biri olan İnönü Üniversitesi, 9 fakülte, 3 enstitü ve 12 yüksekokulu, öğretim üyeleri ve öğrenciler arasındaki diyalog, ciddi oranda tamamlanmış altyapısı, modern binaları, çağdaş kampusu ve en önemlisi Türkiye’nin en huzurlu eğitim yuvalarından biri olması açısından dikkat çekiyor. Kampusa girdiğinizde ‘‘Atatürk Türkiye’dir, Türkiye Atatürk’’ yazılı ışıklı bir pano sizi karşılıyor. Aileler bu üniversitede okuyan çocukları için endişe duymuyor, öğrenciler de çağdaş bir üniversite ve yönetimin verdiği olanakların mutluluğunu yaşıyor. Üniversitede 5.5 yıldır rektör olarak görev yapan Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun Atatürkçü kimliği ve ulusalcı çizgisi hem AKP iktidarını hem de şeriatçı basın ile tarikatları ciddi ölçüde rahatsız ediyor. Bu rahatsızlığın yarattığı tepki, üniversiteyi hedef tahtasına koyarken başarılar göz ardı ediliyor. Prof. Hilmioğlu bir dönem gericilerin ele geçirdiği üniversitedeki değişimi şöyle anlatıyor: Nasıl bir üniversite devraldınız? İnönü Üniversitesi 10 yıl önce her gün öğrenci olaylarının olduğu, ben göreve gelmeden 2.5 yıl önce oruç tutmadığı için bir öğrencinin (Cihan Tarho) öldürüldüğü bir üniversiteydi. Doğal olarak böyle bir ortamda verimli bir eğitimöğretim yapma imkânı da yoktu. Dolayısıyla velilerin de çocuklarını güven içerisinde gönderebileceği bir üniversite değildi. Veliler rahatsızdı, gerçekten okumak isteyen öğrenciler rahatsızdı. Tabii bu 5.5 yıllık süre içerisinde ilk işimiz her şeyden önce güvenliği sağlamak oldu. 5.5 YILDIR OLAY YAŞANMADI T İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SENATOSU BİLDİRİLERİ ‘Laikliğin zedelenmesini kınıyoruz...’ İ nönü Üniversitesi Senatosu yayımladığı bildirilerde, eğitimöğretim, laiklik ve gündemdeki çeşitli tartışmalar konusunda sert tepkiler veriyor. Şüphesiz bilim adamlarının aydın sorumluluğuyla kaleme aldığı bu kararlar dikkatle okunduğunda AKP iktidarı, tarikatlar ve dinci basının İnönü Üniversitesi’ni neden hedef yaptığı çok daha net anlaşılıyor. Üniversitenin son dönemde yayımladığı ve çeşitli kesimleri rahatsız eden senato kararlarından bazılarında şu görüşler ileri sürülüyor: öteden beri ekümenik olarak görerek ülkemizde devlet içinde devlet oluşturma arzusunun somut bir sonucudur. Söz konusu olay nedeniyle Fener Rum Patriği’ni ve bunu destekleyen Avrupa Birliği üye ülkelerinin tutum ve davranışlarını şiddetle kınar, ulusal onurumuzun ve ulusal birliğimizin her tür uluslararası birliğin üzerinde olduğunu kamuoyuna saygıyla duyururuz. NEVRUZDA MERSİN’DE, TÜRK BAYRAĞINA SALDIRI (24.03.2005): Varlığımız, ulusal birliğimiz ve bağımsızlığımızın simgesi olan şanlı bayrağımıza yapılan bu hain ve alçakça saldırıyı şiddetle kınıyor, üniter devlet ve toplum yapımıza ve Cumhuriyetimizin temel niteliklerine yönelik her türlü saldırı ve eylemlerin karşısında olduğumuzu, bu ve benzeri olayların tekrarlanması halinde hiçbir mücadeleden kaçınmayacağımızı kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz. ERMENİ KONFERANSI (27.09.2005): Osmanlı Devleti içinde yüzyıllarca birlikte yaşayan Ermeniler, 1915 yılında emperyalist güçlerin azınlıkları kışkırtmaları sonucu, Osmanlı Devleti’ne isyan etmiş ve düşmanla işbirliği yaparak Osmanlı Devleti’ni arkadan vurmuşlardır. Bu nedenle Osmanlı Devleti de Ermeni vatandaşlarını tehcire (zorunlu göçe) tabi tutarak kendi varlığını korumak istemiştir. Savaş ortamı ve içinde bulunulan sağlıksız koşullar nedeniyle iki taraftan da çok sayıda insan yaşamını yitirmiştir. Bu uygulamada, Osmanlı Devleti’nin bir soy ya da kavmi ortadan kaldırma gibi bir niyet ve eylemi mevcut olmayıp sadece kendi varlığını koruma amacı söz konusudur. İSLAM KALKINMA BANKASI’NIN BÜNYESİNDE KURULAN İSLAM ÖZEL SEKTÖRÜNÜ GELİŞTİRME KURUMU (13.03.2005): Mevcut siyasal iktidarın, tamamen şeriat kurallarına göre çalışan böyle bir finans kurumuyla anlaşma imzalaması anayasamızın değişemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerine aykırı olduğu gibi ülkemiz çıkarlarına da tümüyle aykırıdır. Cumhuriyetimizin temel ilkeleri ile Atatürk ilke ve devrimlerine tamamen aykırı böylesine tehlikeli bir düzenlemenin oluşumuna katkıda bulunanlara yasal ve vicdani sorumluluklarını hatırlatıyoruz. Hiç olay olmadı mı? Zaten öğrencilerin ezici bir çoğunluğu gerçekten doğru dürüst ortamda eğitimöğretim görmek istiyor. Küçük bir grup bir şekilde olaylar çıkarmak istiyor. Onlara karşı da net tavır aldık ve öğrencilerin büyük bir kitlesi de bundan mutlu oldu. Bu şekilde olayları önledik ve huzur, güven ortamı sağlandı. 5.5 yıldır ciddi hiçbir olay yaşanmadı. Üniversitenin fiziki durumu nasıldı, neler yaptınız? Burası gerçekten bir köy üniversitesiydi. Yolları, otoparkları yoktu. Otoyolları tamamen köstebek yuvasına dönmüş, yarısı bozulmuş, yarısı stabilize, çamur içerisinde bir üniversiteydi. Altyapıya önem verdik ve 100 bin metrekarelik betonlama ve asfalt yaptık. Burada 2. Ordumuzun çok büyük katkısı oldu. Bu bakımdan kendilerine müteşekkiriz. Ayrıca kilometrelerce yürüyüş yolları yaptık. Onun dışında çok önemli binalar hizmete girdi. Merkezi araştırma laboratuvarı, hayvan araştırma laboratuvarı, tıp fakültesinde araştırma laboratuvarı devreye girdi. Bilimsel yayın yapmaları için öğretim üyeleri çok ciddi şekilde teşvik edildi. Diğer taraftan öğretim üyelerinin bilimsel yayınlarının sergilenebileceği kongre merkezi olması da gerekiyordu. Böyle bir merkez 1.5 yılda bitirildi. Bugün 2 bin2 bin 500 kişilik bir kongre kültür merkezi yapıldı. Burada ulusal düzeyde çok ciddi kongreler yapmaya başladık. EN BÜYÜK İNTERNET MERKEZİ Rektör Hilmioğlu, arkadaşımız Mehmet Faraç’a İnönü üniversite’ni gezdirdi, beş yıl içinde yaşanan çağdaş değişimin örneklerini gösterdi. Hilmioğlu, Türkiye’nin en büyük internet merkezini açtıklarını, üniversitenin sosyal, kültürel ve sanatsal açıdan çok önemli noktalara geldiğini söyledi. (Fotoğraflar: SELAHATTİN GÖKATALAY) Kültürel yatırımlar öğrencilere nasıl yansıdı? Bilimsel araştırmalar açısından çok önemli şeylerden biri de kütüphanecilik hizmetiydi. Biz göreve geldiğimizde elektronik ortamda tam metin olarak ulaşılabilir dergi sıfır iken bugün 27 bine ulaşılmıştır. Bu 5.5 yılda gerçekleştirilmiştir. Yeni bir kütüphane yapılmıştır. Burada devletin hiçbir katkısı yoktur ve vakfın olanaklarıyla inşa edilmiştir. Eski kütüphaneye de 500 bilgisayar konularak Türkiye’nin en büyük internet merkezi açıldı. Öğretim üyelerinin evlerine, ofislerine internet bağlantısı yapıldı. Taşra üniversitelerine bilim insanlarını çekmek için ciddi biçimde barınma ve sosyal tesis yapılması gerekiyor, değil mi? Eğitim açısından, bilimsel araştırma açısından çok önemli mesafeler kat edildi. Tabii üniversitede çevre düzenlemesine önem verdik ve estetik olmasına özen gösterdik. İnsanların kendisini çok mutlu hissettiği çevrede, onlardan her açıdan daha fazla verim alabileceğimizi düşündük. Lojman bir sorundu. 5.5 yılda lojman sayısında yüzde 100 artış sağladık. Bütün bunların dışında üniversiteleri bilim yuvası olarak görmüyoruz. Üniversiteleri öğrencilerin sanatsal, kültürel, sportif ve sosyal açıdan kendilerini geliştirebileceği mekânlar olarak da görüyoruz. 2 kitap satış merkezi açtık. Buradan her gün günlük olarak 700 kitap ödünç alınıyor. Öyle sanıyorum ki günlük ödünç kitap alma itibarıyla bizim üniversitemiz Türkiye’nin sayılı kütüphanelerinden birisidir. Üniversitenizde 19 binden fazla öğ renci var. Spor tesisleriyle ilgili altyapı dikkat çekiyor... İNSANA VE BİLİME YATIRIM Öğrencilerin sportif açıdan kendilerini geliştirmeleri için 6 adet açık spor tesisimiz vardı, bunlara 16 tane daha ilave edildi. Donanımlı bir stadyum inşa ettik. Halı sahalar, tenis kortları yapıldı. 7 saha ile Türkiye’nin en büyük kort komplekslerinden birini oluşturduk. Bundan dolayı son 34 yıldır üniversitelerarası tenis turnuvası burada yapılmaktadır. 8 olan öğrenci topluluğu sayısı bugün 50’nin üzerine çıkmıştır. Yine ekonomik açıdan yetersiz olan öğrencilere parttime iş imkânı sağlıyoruz. Kültürel etkinliklerden söz eder misiniz? Sosyal, kültürel ve sanatsal açıdan çok önemli noktalara geldi öğrencilerimiz. Suna Kan, Fazıl Say Malatya’ya ilk kez geldiler. Fazıl Say 2 konser verdi. 3 bin 500 öğrenci ve öğretim üyesi izledi. İnanılmaz bir tabloydu. Bir dönem tarikatların etkin olduğu bir kentte çağdaş bir üniversiteyi insana ve bilime yatırım yaparak yarattık. Bu durum gerici çevreleri tabii ki rahatsız ediyor. Ülkenin sosyal, siyasal sorunlarına parmak basan dikkat çekici açıklamalar yapıyorsunuz... Bütün rektör arkadaşlarımın her şeyden önce benim gibi düşündüklerini biliyorum. Özü itibarıyla hep aynı şeyleri düşünüyoruz. Ama belki bunları dile getirme yöntemleri farklı olabilir. Bizim de yöntemimiz bu. Doğal olarak öncelikli görevimiz üniversite hocasının yapması gereken görevler. Bugün Anadolu coğrafyası, yaşanması en zor coğrafyalardan birisi. Bizim coğrafyamızı muhafaza etmemiz, rejimimizi muhafaza etmemiz her şeyden önce bu ülkede yaşayan her vatandaş, bir rektör ya da sokaktaki herhangi bir insan için birinci derecede görevdir diye düşünüyorum. Bu ülkeye karşı, 75 milyon insana karşı, başta yüce Atatürk olmak üzere, Cumhuriyetin tüm kurucularına karşı bir görevdir diye düşünüyorum. Senato kararlarıyla verdiğiniz sert tepkiler var... Biz toplum açısından, ulus açısından yanlış gördüğümüz şeyleri, senato kararlarıyla kamuoyuyla paylaşıyoruz. Burada konuyla ilgili sempozyum, panel, kurultay ve çalıştay düzenleyerek konuyu bilimsel açıdan irdeliyoruz. Bu da üniversitelerin doğal bir görevidir diye düşünüyorum. Elbette ki ulusal varlığı, birliği, coğrafyayı tehdit eden bu tür unsurlar varsa, bunlara karşı üniversitelerin tavır alması kadar doğal bir şey olamaz. TÜRK CEZA YASASI’NIN 263. MADDESİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİK (01.06.2005): Türkiye bir din devleti, İslam devleti olmadığına ve olamayacağına göre, laik eğitim sisteminin ve laiklik bilincinin bu coğrafyada yaşayan her bireye, eğitim öğretim yoluyla kazandırılması gerekir. Ümmetten ulusa, hilafetten demokratik ve laik Cumhuriyete, tebaadan yurttaşa, cemaatten topluma, seçkin sınıftan bizzat halkın iradesine geçiş, ancak bu bilinç kazanımıyla mümkündür. Bu nedenle laik devlette din öğretimi, laiklik ilkesini ve laiklik bilincinin oluşmasını engellemeyecek bir şekilde düzenlenmelidir. Din istismarı sonucu, din öğretimi, amacının dışına çıkartılarak eğitim kurumlarında laiklik ilkesini zedeleyici bir mahiyet kazandığında, laik devletin anayasal kurumları ve toplum bu duruma sessiz kalamaz. Cumhuriyetimizin ve devlet yapımızın omurgasını oluşturan laiklik ilkesini zedeleyici her tür tutum, davranış ve yasal düzenlemelerle bu bağlamda siyasal iktidarca yapılmak istenen değişiklikleri İnönü Üniversitesi Senatosu olarak şiddetle kınadığımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz. LAİKLİK (07.02.2005) : Etnik bölücülük ve irticanın, özellikle son 2025 yıldır, Cumhuriyetimiz kurulduğundan bu yana hiç olmadığı kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığı için birer açık ve yakın tehdit unsuru oluşturduğu apaçık ortadadır. Günümüzde köktendinci ve ayrılıkçı akımlar, Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde görülmedik ölçüde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tehdit etmektedir. Laikliğin ortadan kalkması sonucunu doğuracak eylem ve söylemleri düşünce ve ifade özgürlüğü adına savunmak mümkün değildir. EKÜMENLİK (26.05.2005): Bu durum gerçekte AB’ye üye ülkelerin Fener Rum Patrikhanesi’ni YARIN: İNÖNÜ’YE DÖRT KOLDAN KUŞATMA CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear