29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 2005 CUMARTESİ HABERLER Terzi Fikri, Fatsa'da topu topu 8 ay başkanlık yaptu Ama yaptıklan hâlâ bir efsane olarak anlatılıyor YıUardan sonra yanyana yürümek MtYASE tLKNUR çterzininünü'70'liyıllannhen- mıştı. Uçünün ortak özelüği "60'h yıllann ortalannda siyasi hareket- ler içinde yer alıp 12 Mart'ta tu- tuklanması, ünleriyle birlikte çev- relerindeki gruplann da büyümesi ve bunlardan ikisinin sonradan ken- di bölgelerinde belediye başkanı olması ve 12 Eylül'le yeniden ce- zaevinin yolunu tutmasıydı. Bu terzüerden üdsi Diyarbakır'da, birisi de Fatsa'da ortaya çıktı. Diyar- bakır'da önce Terzi NiyazL ardından çırağı ve kalfası Mehdi Zana adı sivrildi. Kürt hareketinde önemli bir yeri olan Terzi Niyazi (Tathcı), siyasi faaliyetleri nedeniyle çırağı Mehdi Zana ile 12 Mart'ta tutuklan- dı. Hazırcevaplığı ve muzipliğiyle tanınan Terzi Niyazi'nin öyküleri bu- gün bile dilden dile anlatılır. Yargı- lanması sırasında savcının "vatanı böhne" suçundan hakkında ağır hapis cezası istemine gülerek ver- diği "Niye_ vatan hıyar mıdır ki bö- lüne" yanıtını \eren Terzi Niya- zi'nin mahkeme başkanıyla arasuı- daki ilginç diyalog hâlâ popülerdir. IYITERZJYIM' Mahkeme Başkanı, Terzi Niya- zi'ye sorar: - Dükkânına birçok insarun girip çıktığı ve orada Kürtçülük faaliye- tinde bulunduğu ıddia ediliyor. *-Türkiye'nin en iyi ve en ünlü ter- zisiyim. Bu ünümden dolayı berkes, her yerden bana elbise diktirmeye gelir. Eğer hapisteolmasaydını siz de elbisediktiraıekiçiıı dükkânıma ge- lecektiniz. Tekrar ediyorum; ben Türkiye'nin en iyi ve en ünlü terzi- siyim. Türkiye'nin en iyi terzisi ol- duğnm zapta geçirüsin lütfen." - Niyazi Bey sızin ıvı terzıliğını- zin konumuzla ne ilgisi var? "- Çok ilgisi var efendim. Liitfen Türkiye'nin en ryi terzisi olduğum zapta geçirOsin. Bu sözterim zapta geçtikten sonra ifade veririm." Terzi Niyazi'nin ısran üzerine hâkim, "Fesüphanallah" diyerek zapta geçirir. Tatlıcı, zevkten dört köşe yargılama sonrası hapishane- ye dönünce duruşmanın nasıl geç- tiğini soranlara şöyle der: "Oh- dev- lete bedava reklam yapürdım ya!" TERZI NIYAZI VE ZANA Ne var ki, Terzi Niyazi'nin öm- rü uzun olmaz. Kansere yakalanır ve yurtdışında yaşamını yitirir. Ken- disiyle biriikte 12 Mart'ta hapse atı- lan çırağı Mehdi Zana ise Devrim- ci Doğu Kültür Ocaklan içinde fa- aliyet gösterir ve Diyarbakır'a be- lediye başkanı olur. Gerek Terzi Niyazi gerekse Ter- zi Mehdi'nin kitleleri etkileme ala- nı sınırhdır. Onlar Diyarbakır ve çevre illerde faaliyet gösteren Kürt hareketi içinde sivrilmiştir. Ama Fatsa'daki Terzi Fikri, Karadeniz'den dalga dalga bütün Anadolu'yu et- kilemeye başlamıştır. Terzi Fikn, 1960'larda tanıştığı sosyalist hareketin önce Fatsa'da yayıhnası için çaba gösterir. TÎP'in ilçe yönetiminde görev alır. Ardın- dan Dev-Genç saflanna katılır. 12 Mart'ta THKP-C üyesi olarak yar- gılanır. '70'lerinortalanndanitiba- ren Dev-Yol'un Karadeniz'deki ön- der kadrolannın başında yer alır. 1979'da yapüan yerel seçimlere ba- ğımsız belediye başkan adayı ola- Fatsalı belediye başkanı Terzi Fikri (Fikri Sönmez), yerel yönetimin devrimci bir anlayışla nasıl yönetileceği konusunda örnek olmuştu (sağda). Terzi Fikri'nin oğlu Naci Sönmez ve arkadaşlan 1970li yıllann devrimcilerini buluşturdu. Katılımın yoğun olduğu davette konuklar, Ali Asker ve Fatsalı yerel sanatçı Mehmet Gümüş'ün türkülerine eşlik etti (altta). Terzi Fikri öyle bir elbise dikti ki Fatsa'ya / O Gürcü öyle bir gürledi ki arkadaşlanyla / Noktalar, noktalı virgüller, askeri operasyonlar / Kimse çıkaramaz Fatsalı'nın sırtından / Emek hakkının sımsıcak çıplaklığını. Can Yücel rak katılu- ve tüm partilerin oy top- lamını geçerek başkan seçilir. HALK KOMITELERI Fatsa'da hepi topu 8 ay başkan ola- rak görev yapar. Ama o 8 ayda yap- tıklan sanki 8 yıl görev yapmış gi- bi efsane olarak anlatılır hâlâ. tlçe- yi her partiden Fatsalının oluştur- duğu Halk Komiteleri ile yönetir. Terzi Fikri'nin Fatsa'da yaptıklan- nın yansıması kısa sürede tüm ül- kede duyulur. Her siyasetten, her gö- rüşten seveni ve sempatizanı ol- masına karşın düşmanlan da çığ gibi büyür. Ülkücülerin iki kez si- lahlı saldınsına maruz kalır. Birin- de bacağuıdan yaralanır. Bir yerel yönetimin devrimci bir anlayışla nasıl yönetileceği konusunda Fat- sa. örnek bir model olmuştu. tkti- darda olan n. MC hükümeti ve Ge- nelkurmay Başkanı Evren artık her konuşmasında Fatsa'yı ve Fatsa Belediye Başkanı Fikri Sönmez'i hedef gösteriyordu. Fikri Sönmez'i küçümsemek için ismi ve soy ismi yerine kendisinden mesleğinin al- tı çizilerek "Terzi Fikri" dıye söz ediliyordu. Oysa onun mesleğinden ötürü bir kompleksi yoktu. NoKTA OPERASYONU Fatsa'da "Nokta Operasyonu" emrini veren ve ilçeden bizzat yö- neten dönemin Genelkurmay Baş- kanı ve çok değil üç ay sonrasının cunta Iideri Evren de Fatsa ve Ter- zi Fikri'den şöyle söz ediyordu: "Orada Terzi Fîkri diye biri çık- mış. Devlet benim diyor. Komite kurmuş. Fatsa'yıo komite yönetiyor. Ne yapılıp yapümayacağına da halk karar \eriyor_ Veya halkadınao ko- mite™ Yani karan devlet vermiyor. Devletin kanunlan Fatsa'da işlemi- yor." Sonuçta 11 Temmuz 1980'de tank sesleriyle uyanan Fatsa'nın üzerin- den adeta buldozer geçti. Fikri Sön- mez'le 300 arkadaşı gözaltına alı- nıp Amasya Cezaevi'ne tıkıldı. tçiş- leri Bakanı tarafindan görevden alı- nan Fikri Sönmez'in yargılaması 12 Eylül darbesinden sonra da sürdü. Yaşamını cezaevinde yıtirdi. TERZI FIKRININ OĞLU O dönemde Fatsa'da devrimci mücadele yürütenler bugün artık 50'li yaşlarda. Geçen hafta Fatsa'da Terzi Fikri'nin oğlu Naci Sönmez ile arkadaşlan bir gece düzenleye- rek eski yoldaşlan buluşturdu. " Ydlardan sonra, yoOardan son- ra yan yana yürümek" sloganıyla yapılan davete büyük ilgi gösteril- di. Çamlık Otel'de yapılan geceye 100-150 kişinin geleceği hesaplan- mıştı. Geceye 350 kişinin gehnesi karmaşaya neden oldu. Örgütlen- me ve organizasyon yeteneği '70'lerden beri talimsizlik yüzün- den hayli yitirilmiş. Kimsenin du- ruma aldırdığı yoktu. Sağanak da hesapta yoktu. K.kUCAKLAŞMA Sonuçta gece yapıldı. Istan- bul'dan, Bursa'dan, îzmır'den, An- talya'dan ve Karadeniz'e kıyısı olan bütün şehirlerden gelen yoldaşlar önce birbirini tanımakta zorlandı- larsa da kısa sürede şaşkınlıklan- nı atıp kucaklaştılar. Gece boyunca eski günleri konu- şup AM Asker'in türkülerine hep bir ağızdan eşlik ettiler. Ertesi gün de Bolaman'da "Pide Pikniği"nde bir araya gelip hasret giderdiler. Birbirlerinin izini kaybedenler te- lefon alıp vererek yeniden ilişki kurmanın sevinciyle geldikleri yer- lerine geri döndüler. Terzi Fikri kmulir atsa'mn 1938ytlında en tutucıı köylerinden Kabak- dağ 'da doğdu. tlkokulu bi- tirdikten sonra ailesininge- çimine katkıda bulunmak için bir terzinin yanında çı- raklığa başladı. Yaşamımn sonraki bölümünde geçimi- ni tenilik yaparak sağladu Sosyalistfıkirlerle 60 'lıyılla- nn ortasında tamşa. TİP'in ilçe sekreteriiği ve başkanlı- ğıgörevlerindebulundu. Da- ha sonra DEV-GENÇ bün- yesinde faaliyetlere katıldu 68'den sonra Karadeniz'de Santsun 'dan Trabzon 'a ka- dargerçekleştirilen "Fındık- ta SömürüyeSon "mitingle- rini örgütledi 19 y 9'daki belediye başkan- uğı seçimlerine bağımsız aday olarak girdi ve kazandu Fik- ri Sönmez, seçimlerde diğer partilerin toplam oyundan dahafazla oy aldı. 15 Eylül 1979 günü kendisine yapı- lan suikasttanyaralı kurtul- du. Başkan seçildikten son- ra Fatsa 'yı 11 birime ayırdı ve Halk Komiteleri oluştur- du. Komite seçimlerine herpartiden Fatsalı ka- tıldu Köylü- lereaittefe- cilerdeki borç senet- lerini geri aldı. O yıl- larda Dev- Yol siyaseti içinde yer alan Fikri Sönmez, 8 ay görevde kalabildi. 8 Tem- muz 1980'deçok sayıda aske- ri birlik Fat- sa'ya gönderildi. 9 Tem- muz'da da Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ile kuvvet komutanlan Fatsa 'yv geldi 11 Temmuz 1980'de Fatsa ftalkı tank sesleriyle uyandu Denizde namluları- nı Fatsa 'ya çevirmiş iki hü- cumbot duruyordu. O gün başlatılan "Nokta Operas- yonu "sonucunda FikriSön- mez ve 300 arkadaşı gözal- tına alındu İçişleriBakanlı- ğı tarafindangörevinden alı- nan Fikri Sönmez 18 Tem- muz'da tutuklandu Erzincan DGM'de yargı- landu Amasya Cezaevi'nde- Mdirenişe katddığı için işken- cehaneye dönüştürülen Su- luova Et Balık Kurumu 'nda işkence gören 25 kişiden bi- ri de oydu. 12 Eylül yargıla- malan sürerken 1985'te ce- zaevindeyaşamını yitirdi. DGM'de yargı- lanan Fikri Sön- mez cezaevinde yaşamını yitirdi. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU 'Altanlam'lar... İki haftalık aynlıktan sonra okur karşısına yazın- sal bir terimle çıkıyorum: Alt anlam.. Rus edebiyatında Çehov'un oyunlannın bir özel- liğini adlandırmak için kullanılan ve daha önce "alt metin" olarak dilimize çevirdiğim ("satırarası" da de- nilen) kavramı "altanlam" sözcüğüyle (ve birleşik sözcük yaparak) karşılamayı daha uygun buldum. "Altanlam", görünürdeki anlamın altındaki anlam demektir... Çehov'un oyunlannda bu olgunun varlığı belir- gindir. Sıradan olayların, günlük konuşmalann altında akan bir başka anlam vardır. Ve olaylann akışını, oyun kahramanlannın yaşamlannı yönlendiren asıl gerçeklik de bu altanlamdır... Bu girişten sonra sevgili okurlanm haklı olarak yazımın bir edebiyat yazısı olarak sürmesini bekle- yeceklerdir... Ne yazık öyle olmayacak... Çünkü, edebiyatçı da olsa bir "köşe yazan", ya- şadığımız ülkede böyle bir "lüks "e her zaman sahip olamıyor.. Konumuz, iki haftalık aynlıktan sonraki bu ilk kar- şılaşmada yine "siyaset" odaklı... • • • Yukandaki kavramı son günlerdeki toplumsal ya- şamımızın iki olgusuna uygulamak istiyorum. Bunlardan ilki, Insan Haklan Derneği Başkanı'nın birkaç gün önceki sözleridir. İHD Başkanı özetle, Irak'taki silahlı direnişi "terör" diye adlandırmadığımıza göre, PKK'nin silahlı eylem- lerine de terör denilemeyecegini söylüyor. Bu sözlerdeki "altanlamlann izini sürersek, Tür- kiye'nin Kürt kökenli yurttaşlannın, daha açık bir de- yişle de "Türkiye Kürdistanı"n\n, Türk ulusu, devle- ti ve ordusunun baskı, zulüm ve işgali altında bu- lunduğunun söytenmek istendiği sonucuna vannz. Altanlamlan izlemeyi sürdürerek (her ne kadar Amerika'da Amerikalı kimliğiyle yaşayan ve orada- ki her etnik kökenden insanla evlenerek çoluk ço- cuga karışan milyonlarca Iraklı, Amerika'da trilyo- ner olmuş Iraklılar, ABD başkanlığına kadar yüksel- miş Irak kökenliler bulunmuyor olsa da) Türkiye'de bu konumdaki Kürt kökenlileri nasıl adlandırmamız gerektiğini soracak olursak, acaba nasıl bir yanıt alınz? Görüldüğü gibi, İHD Başkanı'nın sözteri en yüzey- sel bir altanlam irdelemesi karşısında bile dayanık- sız... Ama ne yazık ki dayanaksız değil... Çünkü İHD Başkanı, üstü kapalı da olsa gerçek- teki düşüncesini dile getiriyor... • • • "Altanlam" kavramını kısaca, "aydın"lann "Baş- bakanla görüşmesine de uygulamak istiyorum... Görünürdeki anlam, şimdiye kadar yapılanlardan pek de farklı olmayan bir "demokrasi", "kardeşlik" vb. çağnsıdır. "Altanlamlar bakımından çok zengin olduğunu düşündüğüm bu ilginç buluşmanın bence en belir- gin altanlamı ise Başbakan'ın ve (kişiliği çok tartış- malı başdanışmanı da içlerinde olmak üzere) kimi- leri o sırada yanında bulunan kadrosunun "demok- rat" bir kimlikle toplum önüne çıkmalanna katkı sağ- lanmışoluşudur... Ikinci bir altanlam, hangi koşullarda ve ne paha- sına olursa olsun {"şeriatçı", "takıyyeci" vb. olup ol- mayışı da önemsenmeksizin) "sivil otonfe"nin ya- nında yer alıştır... Bir başka altanlam, büyük bir saflık, iyi niyet ya da öngörüsüzlükle, PKK'yi ABD emperyalizminden, bölgedeki uluslararası çatışkılardan bağımsız ve ne- redeyse "ulusal" bir güç sayarak onu TC ordusu ve devletine neredeyse eşit bir "muhatap" olarak ka- bul etmektir... Toz duman ve heyecan dağıldığında, yani çok geçmeden, bu altanlamlann ve benzerlerinin, üstan- lamlar olarak daha açık görülebileceğini tahmin edi- yorum. ataolb(â cumhuriyet.com.tr Faks:(0212)513 85 95 'Karagöz ve Hacivat' sanal dünyaya girdi Türk gölge o>unu sana- ünın se\11en ikilisi 'Karagöz ve Haci- vat', sanaldünyada çocuklan hem gül- dürüyor hem de dersler veriyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın in- ternet savfasında- ki tarihi, 'Karagöz ve Hacivat' ile ilgi- li bilgilerin verildi- ği, söyleşmelerinin yer aldığı 'Çocuk Kültür Sitesi'nde, istekülere aynca sevimli Udlryi nasıl yapıp oynatabileeek- leri de anlatürvor. (Fotoğrâf: AA) ŞtNASl ÖZGÜR MUMCXT Amştırma Görevlisi, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesı Geçen günlerde son oturumu Istanbul'da yapılan "Irak Dünya Mahkemesi" vesi- lesiyle, bir süredir kamuoyunun gündeminden çıkmış bulunan Irak meselesi, basınımızda cılız da olsa tekrar konuşulmaya başlandı. Ashnda bun- dan iki yıl öncesinde, ABD ve tngiltere'nin ba- şını çektiği çokuluslu gücün Irak'a karşı kuvvet kullanımı ve daha sonrasında Irak'ı işgali, yazı- lı ve görsel medyada en çok tartışılan konular- dan biriydi. Ancak, tüm bu tartışmalann kamu- oyunu ne derecede aydınlattığı ve hatta basını- mızın konu üzerinde kalem oynatan başlıca ya- zarlannın meseleye ne derecede hâkim olduğu belirsiz. Yazar ve konuşmacılann neredeyse hep- sinin, Irak macerasına başından beri strateji ve İşgal demokrasisi (1) uluslararası ilişkiler açısından yaklaştığı dikkat çekiyor. Bunda şaşırtıcı bir yan bulunmamakta. Uzunca bir süredir, bu topraklann yetiştirdiği kö- şe yazarlanyla, televizyon yorumculannın önem- li bir kısmının bırbiriyle ilgisiz birçok konu üze- rinde, aynı yetkinlikle yorum yapabildiğine şa- hıt ohnaktayız. Bu elbette memleketimizin en- telektüel birikiminin çok işlevliliğini yansıtma- sı açısından sevindirici. Ancak yorumlanyla mil- yonlara ulaşan yazarlanmızın, Irak meselesinin değerlendirihnesinde önemli bir unsur olan ulus- lararası hukuku öğrenmek için, Irak Dünya Mah- kemesı'nin Türiaye'ye gelmesini beklemesinı an- lamak güç. Uluslararası hukuka inanır ya da inanmazsı- nız. Bu bir inanç değil, analiz sorunudur. Tür- kiye'de göze çarpan şekliyle, bölgeyi reel poli- tik eksenli stratejik bir analize tabi tutsanız bi- le, uluslararası hukuku analizinizin bir unsuru olarak kullanmanız gerekmekte. "Uluslararası hukuk güçlünün hukukudur" önermesıne taraf olsanız dahı, güçlünün o hukuku nasıl biçimlen- dirip tatbik ettiğini dikkate aknadan yapılan bir durum değerlendirmesinın ne kadar faydalı ola- cağı da su götürür. Ve Irak'ta görüldüğü şekliy- le, güçlünün gücüne rağmen hukuku değiştire- memesi ve açıkça ihlal ermesinin gelecekte so- nuçlannı hesaba katmakta sayısız fayda bulun- makta. Tüm bunlar yapılmazsa tartışma, "Kürt- ler, Şiiler, Sünniler, Türkmenler, petrol, ABD, Sü- leymaniye, çuvalvs." sözcüklerinin havada uçuş- tuğu bir garip gürültü haline gelir. Bu durum, de- zenformasyonu mümkün kılan yapısıyla kimin işine gelir, onu da büyüklerimiz bizden iyi bilir. ABD ve Ingiltere'nin başını çektiği koalisyo- nun Irak'a müdahalesinde uluslararası hukukun iki büyük ihlali göze çarpmaktadu-. İlki, müda- halenin kendisi; ikincisi ise müdahale sonrası- na ilişkindir. Tüm hukuk fakültesı ıkinci sınıf öğ- rencilerinin bildiği üzere, uluslararası hukukta devletlerin kuvvet kullanımı kural olarak yasak- hr. Buna iki istisna bulunmaktadır. Birincisi meş- ru müdafaa, ikincisi ise Birleşmiş Milletler Gü- venlik Konseyi'nin alacağı tedbirler etrafmda şekillenen kolektıf güvenlik mekanizması. Ay- nntıya girmeye gerek yok, karşı karşıya bulun- duğumuz durum bu iki istisnaya da girmemek- tedir. Buna benzer kural dışılıklar başta Kosova ve Afganistan ohnak üzere karşımıza çıkmak- tadır. Kuvvet kullanma yasağı, Soğuk Sa\-aş son- rasında yeni yorumlarla genişletihnektedir. An- cak, en geniş yorum bile Irak'nı maruz kaldığı silahh müdahaleyi hukuki kılmaktan uzaktır. Ne kitle imha silahlan ne de Saddam'ın bir dikta- tör olması; hukuken bir kuvvet kullanma sebe- bidir. Ortada uluslararası banş ve güvenliği teh- dit eden bir durum varsa, bunun tespit yeri Pen- tagon ve onun ahbap çavuş devletleri değildir. Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve hu- kuken hâlâ içinde bulunduğumuz çerçevede bu görev BM Güvenlik Konseyi'ne aittir. Güven- lik Konseyi'nin de bu yönde bir tespiti bulun- mamaktadır. Konsey'in ve genel olarak siste- min işleyişinin verimsiz ya da arkaik olması baş- ka bır tartışma konusudur. S Ü R E C E K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear