23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 HAZİRAN 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA Destek Milli Eğitim Bakanlığı, özel okullara vergi indirimi, bedelsiz arsa tahsisi, velilere faizsiz kredi ile "destek" veriyor. CHP milletvekili eğitimci Mustafa Gazalcı ise özel okullann eğitimdeki payının yüzde 2'yi bile bulmadığını söylüyor. Tarikat okullanna biraz daha dikkat edilmesi gerekiyor. Bektrofâk posta: denbsom9cumhuriyetconri.tr 17 - Istanbul, güvenli ellerdeymiş... "Ya Istanbullular!" M Dünya Okçuluk f Federasyonu | Başkanı bizden. ™ Şimdi sıra atıcılıkta! BAKANLARIN birçoğunu cemaziyel evvellerinden tanıyor olmakla biriikte ampul partisinin devri iktidannda bir tekini dahi görmek bugüne kadar nasip olmamıştı. Bakanlardan birini dünya gözüyle görmeyi Allah sonunda nasip etti; Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç dün turizm sektörünün sonjnlarını öğrenmek üzere AJanya'ya geldi; ben de gittim ve kendisine baktım. Koç'un adı her ne kadar "uyuklayan bakan"a çıkartıldıysa da bunun zinhar yanlış olduğunu söyleyebilirim. Koç, asla uyuklamıyor. Ama Koç'u dinlerken itiraf etmeliyim ki benim içim geçti. Atilla Koç, Alanya'daki turizmcileri neredeyse sabah ezanını müteakip toplantıya çağırmıştı. Çünkü öğle namazından önce Ântalya'daki turizmcilerin toplantısında olacaktı. Bu nedenle kargalann henüz kahvaltısını etmediği bir saatte yapılan toplantıda göz kapaklanma fazla söz Atilla Koçgeçiremedim. Bakana mahmur gözlerle bakmaya çalışırken, neyse ki irndadıma bizzat Bakanın kendisi yetişti. Çünkü Bakan, sağ elinin işaret parmağını ağzına sokarak üst dişlerinden birini kanştırmaya başladı. Gözlerimi fal taşı gibi açarak baktım; evet parmağıyla dişini kanştınyordu. Hatta bir ara, ceketinin sol yakasından çıkarttığı sanınm bir toplu iğneyi de dişini kanştırmakta kullandı. Iğneleri kanştırmış olabilirim; parti rozetinin iğnesi de olabilir. Bir süre sonra diş kanştırma ameliyesi sıradan bir görüntü halini alınca göz kapaklarım yine düşmeye başladı. Ama gözüm üstünde; asla uyuklamıyordu. Gülümsüyordu. Kürsüden kendisine turizmin sorunlan arz edilirken ve anlatılan konunun nükteli bir taran yokken dudaklan iki yandan yukarı kıvnlıp yüzünde bir tebessüm beliriyordu. Bu tebessüm "bana bildiklerimi anlatıyorsunuz" gibisinden müstehzi bir tebessüm mü yoksa o an aklına gelen yeni bir fikrin yüzüne yansıması mı anlamak zor; hele o sıra parmağını ağzına sokarsa hepten zordu. Yaklaşık yanm saat turizmcileri dinledikten sonra gelelim Bakanın yaklaşık yanm saatlik konuşmasına. Bir kere hem Kültür hem de Turizm Bakanı olduğu için doğal olarak geniş bir kültüre sahip. Her konuya vakıf, her şeyi biliyor ve "haklı olmaktan bıktım" diyecek kadar mütevazj. Aynca çok zengin bir kelime haznesi var. Kelimeleri yan yana getirirken cümlenin başı ile sonu birbirini tutmasa da arif olanlar anlıyon geri kalanlar ise benim gibi, Bakana bakıyor. Yalanım varsa turizmciler orada. Transfer Hamza Saykan: "Bu yıl transfer mevsimi diğer yıllara göre sönük geçiyormuş. Acele etmeyin! Hele Meclis kapansın, asıl transferleri o zaman görürsünüz!" Kaçak Süleyman Ekim: "Yasal Kuran kurslan da kaçak olmalıdır. Kaçak Kuran kurslan Kuran'ı yasal Kuran kurslanndan daha iyi öğretiyor!" SESStZ SEDASIZ (!) Tüpban ve etnik kimlik özgürlüğü TÜRBAN ve etnik kimlikler konusunda süregıden "özgürlük" tartışmalan için Haşim Can Sözer, "özgüriük kavramının, bu tartışmanın taraflarından hiçbirince tam olarak açıklanmaması, üstelik bundan özenle kaçınılması dikkatimi çekiyor" diyor ve devam ediyor "Oysa özgüriük; insanın insan üst kimligine varma yolunda geçırdiği zihinsel dönüşüm sürecidir. Olayları, olgulan ve kişileri değerlendırirken ve bunlar karşısında eyleme geçerken, doğuştan gelen belirienimler ya da aile, toplum, çevre, eğitim ve devlet gibi kurum ve unsurlar tarafından \ sonradan oluşturulan kimlikler, dinsel inançlar ve ideolojik görüşlerden bağımsızlaşabilme çabası özgürlüktür. Toplumsal anlamda, laiklik ve uluslaşabilme, demokrasinin diğer unsurianyla biriikte özgürieşebilme aşamasının en önemli dayanaklandır. Laik ve demokratik bir rejim içinde başı açık bir kadının örtünmesi özgürleşme değil, kendi isteğiyle daha alt kimlikli birtanımlanmasürecini kabullenmesi demektir. Etnik kimlikten yola çıkarak alt kimlikte buluşmak da o güne kadar kazanılmış haklardan vazgeçen bir köleleşme hareketıdir." Yüksek Yerilim Hattı erdincutku ı yahoo.com Balık burcunda diye balıklama atlama... llişkinize biraz zaman tam abi! ÇED KÖŞESI OKTAY EKINCI 'Karslı'nınkitabma selam... "Hep özkdiğimiz, zaman za- man gfttjğimiz, yer yer uzaktan bakıp iç geçirdigimiz memleketi- mizin. hepinıizin özelindc ayn bir veri, ayn bir tadı, ayn bir rengi var-."" Neşe Doster'in, Doğu'nun en "Bath" kenti dediğımiz Kars'a ait yazılannı da içeren "Memle- ketim Benim" kitabında bunlan "keyifle" okuyunca düşündüm: Yaşadıklan kentlere değil de aile kökenlerindekı kentlere "mem- leketim" diyerek sahiplenenlere aslında kızmaz mıyız?.. Güzelliklerini ve sorunlannı paylaştığı kentten çok daha faz- la, o bırakıp geldikleri "memle- kefleriyle övünenlen, hep "ora- h" kimliğini öne çıkartanlan. ora- ya hizmet için çalışanlan. "kent ve kentti kühüründen yoksıuT saymazmıyız?.. Hele bunu bir de okumuş, yaz- mış, "aydm"laryaparsa?.. Peki, bu kitaba ve yazanna kar- şı da aynı kızgınlığı acaba neden duyamıyoruz 9 le yok edecek 3. Boğaz köprüsü projesine karşı umursamazlık içindeyseniz, "Karadeniz uşağT olmanızın da hiçbir değeri kalnu- yor... Neşe Doster'de gözlenen ise bu yaygın "memJeketçilik" gösten- sinin tam tersine bir "ulusal bi- hnç" içinde Kars'a değer verme- si ve sevmesi. Öncelikle "bu ül- keninaydmı" olma sorumluluğu- nu ve "tstanbuTda" yaşama bi- lincini de Kars'la ilgili toplumsal etkinliklerinde çok daha yoğun ve özverili olarak göstermesi... Örneğin. Türk devrim tarihi. tiyatrotarihi,kadm tarihi gibi ko- nulardaki "öğretmen"lik hızmet- lennde \IilB Eğitim ile Kültür Bakanbğı'ndan aldığı ödüllenn nedeni de aynı ulusal kimliğiyle "aydınlanmaya ve kültürel geliş- meye olan katkılan" 'Dostiuğun memleketi 1 tşte bütün bunlan izleyerek ki- tabın sayfalannda gezindiğiniz- de. 124. savfada biraz daha fazla Karshlar kentlerini "temiz tutma" kanıpanyasında... Kapağından son sayfasına ka- dar hemen tüm "memleketim" sözlerini neden tepki yerine beğe- niyle okuyoruz? Nânm'dan öğrendik-. Bizler. şöyle yürek dolusu "memleketim'' demenin. aslında "yurtseverlik'' olduğunu Nâzun Hikmet ten öğrendik... Neredeyse tüm yaşanuna yan- sıyan "memkketsevdasrnın as- la "şovenizm" olmadığını; bunun tüm içtenliğiyle "insanını. kenti- ni. vatamnı sevme" duy gusundan kaynaklandığını; hemen tüm şiir- lerinde, mektuplannda gördük ve kendimize rehber aldık... Ne var ki aynı sözün genellik- le bir il, bir kent, bir kasaba, hat- ta bir köy için söylenmesi, "sade- ce oraya bağhhğm" öne çıkması, bırakalım "aydm davranışı"nı, "yurttaşhk" bihncinden de uzak- laşmanın göstergesi değil midir? Örneğin, İstanbuTda yaşıyor- sanız ve aile kökeniniz de Kara- deniznyse, güzelim kıyılann dol- gu karayolu ile yok edilmesine. yaylalann işgaline ve betonlaş- masına karşı çıkanlann arasında "orah" olarak yer almanız elbet- tekiçokanlamlı... Ama, ömeğin aynı kıyı kuşa- ğında olan Beykoz ve Sanyer'de- ki ormanlann ve yeşil alanlann işgaline de benzer tepkıyi göster- miyorsanız; hatta buralan tümüy- durun... Son zamanlarda yeniden gündeme getirilen "Ermeni"ler konusunda, belki de en "gerçek- çi" ve "insancıT gözlemlerden birini, Kars'ı "Doğu'nun Uygar Kenti'' yapan anılarda okuyacak- suıız. Ermenistan Devlet Halk Dans- lan Topluhığu'nun Istanbul'daki gösterisini anlatanyazıdan birkaç cümJeyi. Ermenilerin de "mem- leketi" olan Türkiye'deki tüm "memJeketsever"lere armağan ediyorum. Gerisi ise Neşe Dos- ter'in "sırnmı bir kaya gibi yasla- dığım" diyerek Beşir Doster ile Banş Doster"e adadığı kitabının hersayfasında... -Gümrii ile Kars kardeş şehir olmuşlar. Zaten kardeş değiller miydi? Gümrü'den gelenler. Kars'ın ve Karshnın yaşammda kentti duruşlanyla, uygar kişilik- leriyle, okumuş-aydm kimtikle- riyle hep etkin oldular; \x>l göster- diler,lidertikyapnlar_.Tıpkı,gös- terinin ardmdan yönetmen Suren Çançuryan'ın dediği gibi: Dan- sın büyüsüne kapılırken. banş ve mutluluk içinde biriikte ya- şadığımız bir dünya hayal ede- lim..." Ne dersiniz? Bu kitaptaki "memleketim benim'" vurgusuna kızmak yenne bir "selam" gön- dermekte haklı değil miyiz? oekincic cumhuriyetcom.tr KtM KİME DLM DUMA BEHIÇAK behicaki<ı turk.net ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI tJL. kamilmasaraci <ı mynet.com 1 1 HARBİ SEMİHPOROY semihporoy <ı yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Haziran utctc.munüaz-arikan. com SAVAS ACtlARf.. 1898'PE BUGÜN, ü/VLÜ ALMAN KOMANCIS/ SAUAÇIM KOBKUHÇLUĞVUU,GEMÇ Bi£ AStZER OLARAK K4T7t.t>tGr T.&ÜUYA SAVAÇt'NDA VA- ŞAYAN R.EMARQUE, DAHA SOMRA YAZO/ĞI "BATI CEPHEStUDE VENİ KİRÇEY YOK"ROMA- NINOA DEMEYIMLEKJNİ ANlATbNÇrt. KİTAP BÛYÜK geĞEMI TVPLAYfNCA, 'PÖ/VÛŞ YOCü" V£ OİĞERLE&Nİ YAZMAYA KOYULMUŞTU.. HEPSİNPE SAVAÇA KAEŞ/ ÇJKIYDG, ACtt-t İtJ- SAAJiARf ANLATTYO/iDU. BitZ KEIZESlNDE, ROMAN KAHRAMANLAGIYLA İCGİU OIASAK ŞUAJlAS/ SÖYLEUİŞTİ : "KrŞİLEIliM ZO8 PU- RUMOAKt StRAOAN ALMA*tLAfZDte.MİLİ7Xersr ALMAMYA'NfN 8ÖĞÜE£M LİDEKLE/Z/ DEĞİL. ! ' KARTAL 2. AİLE MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2004 464 Davacı Ahmet Özbilir tarafından davalı Emine Özbilir aleyhıne açılan boşanma davasının ahnan ara karan gere- ğince. Mahkememizce davalı Emine Özbilir'e adresi be- lirlenemediğinden teblıgat yapılamamış olmakla duruşma gününün gazete ile ilanen tebliğine karar %erilmiş olup. Da\-alı Emine Özbılır'in duruşma günü olan 28.09.2005 günü saat 10.00'da mahkememızde hazır bulunması veya kendisinı bir vekille temsilettirmesi, duruşmaya gelmedi- ği ya da kendisıni bir vekılle de temsil ettirmediği takdir- de yargılamaya yokluğunda devam edileceği ve karar ve- rileceği hususu davetrve verine eeçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 17.06.2005 Basın r 29352 ADANA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2003'1318 Davacı Mehmet Şenpınar veküı tarafından davahlar Yüreğir Beledi- yesi, Ibrahim Nota ve Mehmet Özer aleyhine açılan tescıl davasının mahkememiTde yapılan açık duruşmasına verilen ara karan gereğince: Adana ili, Yurt Mah. 602 Sk. No: 59'da ikâmet ettikleri bildirilen davah- lar tbrahim Nota ve Mehmet Özer'in belirtilen adreslerine tebligat çı- kartıbnış bulunamadığı, zabıta tahkikattnda da aramalara rağmen adresi meçhul kaldığından, adına ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş. karar gereğince; 14.07.2005 günü saat 09.00'da duruşmada hazır bulun- manız veya kendinizı bir vekille temsil ettirmeniz, hazır bulunmadığı- nız, vekille temsil ettirmediğiniz veya geçerü bir mazeret bıldırmediği- niz takdırde yoklufunuzda devam edilip karar verileceği, dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 03.06.2005 Basın: 29095 PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Yaprak Dökümü Daha birkaç gün önce, "Sağlığı nasıl?" diye sor- muştum oğlu Ümrt lyem'e. Onunlaon üç yıldırTÜ- YAP'ta omuzdaş olmamızın ötesinde sıcak bir dostluğumuz da var. "Kötüye gidiyor" deyince daha fazla üstelememiştim. Yüzünde bir anda be- liriveren çizgiler, öğrenmek istediklerimden çok daha fazlasını anlatıyoriardı zaten. Ama "kaçınıl- maz son" yine de beklenenden önce geldi, Türk resminin en büyük ustalarından biri olan Nuri lyem'i iki gün önce toprağa verdik. Nuri Usta'yı çok yakından tanıyan Ertıan Kara- esmen pazartesi günü kesilip saklanacak duyar- lılıkta bir yazı yazdı Cumhuriyet'te. Bir ders notu değerindeki yazının bir bölümünü buraya alıyo- rum. Nuri lyem anlatıyor: "Gardiyan, hapishane müdürü vb. adamlara karşı sürekli tavır koyuyor- dum ve sık sık beni daha özel bir koğuşa kapatı- yorlardı. Ama önceden yapılmış bir centilmenlik anlaşmasıyla, o dip delikte bile olsam bana ka- lem, kâğıt ve boya ve hatta bazen fırça veriyor- lardı. Bir gün fazla diklenmiş olmalıyım; sana bu sefer çok ağır bir ceza vereceğiz, dediler. ödüm patladı, artık kâğıt, kalem, boya vermeyeceklerve resim yapamayacağım sandım. Sonra cezayı söy- lediler: Yirmi dört saat yemekyok. Deii gibi sevin- dim. Hatta ne olduğunu anlamaksızın onlar da fark etti. Ben bir iki gün yemek yemesem hiçbir şey olmazdım. Ancak bir iki gün resim yapmasam herhalde geberirdim." Nuri lyem'in bu tutkusu, resim dünyamıza birbirinden güzel altı binden faz- la yapıt kazandırdı. Resim yapmaya tutkulu olduğu kadar iyiye, gü- zele, doğruya, insana da tutkuluydu. Içindeki bu tutkuyu 90 yıllık yaşamı boyunca hep koruduğu, hep beslediği için o güzel resimleri yaptı. llerici, devrimci, aydınlıkbirgeleceğedairumut- lan hep yeşil kalmış bir insandı. Pazartesi günü Be- bek Camii'nin avlusundaki kalabalığın arasında gözlerim resme ilk başladığı dönemdeki meslek- taşlarını, devrimci kavgasındaki yoldaşlannı ara- dı. Ferruh Başağa'dan Mihri Belliye kadar hep- si oradaydı. • • • O gün sevgili dostlarım Aydın Boysan, Erdal Öz, Faruk Şüyun Rumelihisan'nda biriikte yemek yedik, Nuri lyem'i ve yakın zamanda son yolculuk- larına uğurladığımız başka dostlarımızı andık. Mehmet Ulusoy'u, Uğur Cankoçak ı. Nuri lyem'le aynı gün toprağa verdiğimiz Recep Bilgi- ner'i... Ne uğursuz bir haziranmış, nasıl bir yap- rak dökümüymüş?.. Uğur Cankoçak'la aramızda eski Türkiye Işçi Partili olmaktan, Mehmet Ali Aybar'a olan ortak sevgimizden, sosyalizmi bugün de ödün vermek- sizin savunmaktan gelen bir yoldaşlık bağı vardı. Recep Bilginer Ağabey'le ise Cumhuriyet Mey- hanesi'ndeki çarşamba yemeklerinden birinde ta- nışmıştım. O yemeklerde birkaç kez biriikte olduk, güzel sohbetlerinden yarariandım, çok şey öğren- dim. Recep Bilginer, demokrasinin çalkantılı yılla- nnda hapse giren ilk gazeteciydi. Yirmi dört tiyat- ro yapıtının yanı sıra şiir, roman, libretto, senaryo, deneme, belgesel ve anı türünde çok sayıda ya- pıtın da sahibiydi. Tanımış olmaktan övünç duyduğu, eksiklikleri- ni hep anımsayacağı dostlannı yitirmesi, insana büyük acı veriyor. Mehmet Ulusoy'un ardmdan da yazmıştım, her dost ölümüyle insan biraz daha yalnızlaşıyor, eksiliyor, yoksullaşıyor. Bu haziran- daki yaprak dökümü ise iyice yoksullaştırdı bizi. • • * Yemekten sonra Erdal öz ve Faruk Şüyun'la Ci- hangir'e, ortak dostumuz Fethi Naci'yegittik. Na- ci Ağabey biraz rahatsız şu sıralar. Bizi, yüzünde hiç eksik olmayan ve hep kalmasını istediğimiz o bildik gülümsemesiyle karşıladı. Bir saat kadar kaldık. Evinin duvarında kadim dostu Nuri lyem'in kendisine armağan ettiği bir tablo asılıdır; bizi uğuriarken gözü bir an o tabloya takılı kaldı, hiç- bir şey söylemedi. Hüzünlerin harmanlandığı bir gündü, ama aynı zamanda umutlann da... Yoksa nasıl yaşayabilirterdi geride kalanlar? (e-posta: dkavukcuoglu a superonline.com) (Faks:0212-234 68 73) B U L M A C A SEDATYAŞAYAN S0LD.4NSAĞA: 1/ Trab- zon'un Çay- kara ilçesin- de, doğal gü- zelligiyle ta- nınan ve 1989"da "ta- biat parkı" kapsamına alınan göl. 2/ Ayakkabının yumuşak olan üst bölü- mü... Meyve kopar- mak için ucuna üçlü ya da dörtlü bir çatal geçirilmiş sınk. 3/ Azerbaycan ve Kars 4 yöresınde yaygın 5 telli bir çalgı... An- 6 talya'nın turistik bir ilçesi. 4/Çürüme ve 8 kokuşmadan doğan 9 kötükoku... Germanyumelementininsimgesi. 5/ Saçı dökülmüş olan... Bir ağaç. 6/Italya'da bir o- va... Neden, sebep, bahane. 7/Çukurova'da, bir- çok kuş türünü banndıran bir göl. 8/Yüzme spo- runda bir stil. 9/Sanat yapıtlannı sergilemek ama- cıyla düzenlenmiş salon... Dolma yapmak için hazırlanan kanşım. YIIKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ tnce bir halatın ucuna kurşun parçası bağlana- rak yapılan bir çeşit kırbaç. 2/ Istenç zayıflığı... Eski bir ağırlık ölçüsü. 3/ Bir devletin bagımı al- tındaolankimse... Romatizma ağnsı. 4/Sodyum elementininsimgesi...Gerekenyiyecekveiçecek şeyler. 5/ İki kulplu ve kiife biçiminde büyük se- pet. 6/Öldürücü hastalık salgını... Henüz ergen- lik çağına gelmemiş erkek çocuk. 7/ Mikroskop camı... Aydın'ın bir ilçesi. 8/Yasal... Ilgi eki. 9/ Edepsiz, şamatacı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear