29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26 MART 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Bir çocuk neden bayrak yakar? Birçocuk niye üstünde yaşadığı, yurt- taşı olduğu ülkenin bayrağını yakma- ya kalkar ki? Emekli tarih öğretmeni, y$zar A. Ka- dir Paksoy anlatmıştı. Derste "Kuva- yı Milliye" konusunu işliyarmuş. Ço- cuklardan biri parmak kald|rmış, "Ho- cam" demiş, "siz şovenizm yapıyorsu- nuz!" Bundan birkaç yıl önceydi. Ana- dolu kentlerinden birinde, çağrılısı ol- duğumuz öğretmen örgütünün etkinli- ği bitmiş, eğitimcilerle söyleşiyorduk. Güneydoğu'da kısa süre görev yap- mış genç bir öğretmen söz aldı ve o böl- genin "her şeyi ile ayrı bir ülke konu- munda" olduğunu düşündipğünü söy- ledi.Yalnızcabirgözlemdegildibu, öğ- retmen o söylediği "konurnu" onaylı- yor, hatta o bölgede bir sür£ "TC" adı- na eğitim verdiği için biranlamda "suç- luluk" duyduğunu hissettirlyordu! Çok değil, daha geçen yıl Milli Eği- tim Bakanı Hüseyin Çelik, doğrudan ulusal egemenlik anlamınaıgelen "ka- botaj"ır\ anlamsız olduğu gerekçesiy- le bayramını öğrencilere kutlatmaya- cağını açıklamıştı. Iki yıl önceydi. Av- rupa Birliği için şenliklerdüzenlemiş, o şenliklerini de yabancı ortakll televizyon- lardan "//ve" olarak yayınlatmış genç- ler, "Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı "nda iktidarsözcülerini ziyaret edip bayram törenlerini "rahatsızlık ve- rici" bulduklarını, 19 Mayıs'ın stadyum- larda kutlanmasının "zaman ve kaynak israfına" yol açtığını söylemişler ve bü- yüklerinden alkış almışlardı... Ne yapsındı çocuklar? Sağdan söz- de sola kadar ağzı kalabalık, aklı ten- ha piyasa ballandırıcılarının yalanları ile büyümüşlerdi: Atatürk "diktatör", baş torbalama "özgürlük", bağımsızlık "kar- şılıklı bağımlılık", ulusal çıkarları savun- ma "şovenizm", Cumhuriyetçilik "ge- ricilik", yurttaşlık bilinci "ırkçılık", etnik köken biricikkimlik", tarikatlar "sivil top- lum örgütü", ulus devlet "köhne sınır- larbütünü", yeni dünya düzeni ise "ev- rensel fırsatlar ortamı" olmuştu... Çocukların bayrak yakma girişimle- rini izlemiyoruzaslındabiz... Uygarlaş- ma, çağdaşlaşma çabasındaki bir ulu- sun çürütülüp kendisini aşağılayan, hor gören, hastalık hastası, özgüvenini yi- tirmiş, kardeşliğin eşitliğini unutmuş, kimliği parçalanmış, ortaçağ çukuruna itilmiş bir "gürur) "yaratılması sürecine tanıklık ediyoruz. Altgeçit Yeni Türk Ceza Yasası ile basın için adliye ve cezaevlerine doğrudan ge- çit açıldı yg, geçen hafta gazeteciler olarak yollardaydık. Başımızda TGS Başkanı Ercan Ipekçi, Türk-lş Başkanı Salîh Kılıç, An- kara'da adliye sarayına yürüyoruz. "Yürüyoruz" diyorum, çüıikü yaptığı- mız pek "yürüyüş"e benzerniyor. önü- müzde bir pankart, kaldııhmda gidi- yoruz. Gezinti gibi bir şey... Ama, onu bile çok gördüler. Bir bak- tık, yürüyüşümüzü denetleyen emni- yet görevlisi, bizi metro altgeçidine yöneltmeye çalışıyor. Homurtularara- sında bir arkadaşımız bağırdı: "Biz köstebek miyiz ya?" Uyarı herkesi kendine getirdi. Kös- tebek değildik, altgeçide girmedik, bi- zi yolumuzdan çeviremediler, düzyol- dan yürüdük, adliyeye vardık, derdi- mizi dile getirdik, dağıldık. Biz gazetecileri adliye ve cezaevle- ri ile doğrudan buluşturacak geçidimi- ze gelince... Ona dokunan yok şimdilik. ISIK KANSU Izmir'i aldıran kitabın bilinciTarih Vakfı'ncayayım- lanan ve Izmir'in Yunan- lılarca işgalini "Yunan kuvvetlerinin Izmir'e çık- ması", Izmir'in Yunan iş- galinden kurtarılmasını da "Izmir'in alınması" di- ye niteleyerek, tarihimizi "ulusal bilinç"ten, dola- yısıyla "düşmanlık" ve "potansiyel şiddef'ten arındırmış olan "alterna- tif tarih kitabı "nın yazar- larından SBF öğretim üyesi Doç. Dr. Gökçen Alpkaya'dan mektup al- dık. Alpkaya, "Izmirkonu- sunda yazdıklarınıza ka- tılmıyorum. Doğrusunu isterseniz bana fazlasıyla zorlama bir polemik çabası gibi geldi, eğer 'karala- ma'cfan ibaret değilse" diyor. Yunanlılan Izmir'e "çıkardıktan" sonra 9 Eylül 1922'ye açıkça "Iz- mir'in kurtuluşu" diyemeyen ki- tabın yazarı Gökçen Alpkaya'ya, Yunanistan'ın Basın ve Kitle lle- tişim Bakanlığı'na bağlı Enfor- masyon Genel Sekreterliği'nin 2004 basımı "Yunanistan Hak- kında" başlıklı kitabın "Çağdaş Yunanistan Tarihi" bölümünün 31. sayfasındaki şu satırları oku- bağırnsjzJr '9 masını salık veririz: "1920yılınınyazında Yunan or- dusu, Ingilizlerin açık desteğiy- le, zeki general Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Türk ulusal direnişine hâkim olmak ve Sevr Antlaşması'nı uygulamak ama- cıyla Ankara 'ya başansız bir sal- dırı gerçekleştirdi." Gelelim, Gökçen Alpkaya'nın "Avrupalılık bilincine sahip tarih- çi" nitelemesine karşı çıkışına. Alpkaya, bir "düzeltme" yapmamızı istiyor: "Yazarlar olarak kitapta da, kitaba ilişkin yazı ve ko- nuşmalarımızda da 'Avru- palılık bilinci' kavramını kul- lanmadık, böyle birbilince dayanmadık, böyle bir bi- linci yaratmaya çalışmadık. Dolayısıyla, yazınızın ba- şındaki genel ima bir ya- na, doğrudan doğruya bi- zi işaret eden 'Avrupalılık bilincine sahip tarihçileri- miz' ifadesi apaçık yanlış ve bunu düzeltmenizi isti- yorum." Bu düzeltme istemine yer verdikten sonra, yazarları arasında Doç. Dr. Gökçen Alpkaya'nın da bulunduğu "20. Yüzyıl Dünya ve Tür- kiye Tarihi" kitabının ilksay- falarında "Avrupa Birliği bayrağı" bulunduğunu, bu bayrağın altında "Bu kitap Tarih Vakfı tarafından kısa adı PEACH olan Çocuklar ve Yetişkinler İçin Tarih Aracılığı Avrupa Yayınları Projesi kapsamında gerçekleşti- rilmiştir" notunun düşüldüğünün altını çizelim. Ayrıca, aynı kitabın 13. sayfasındaki haritada da, Kıb- rıs adasının Avrupa'nın istemle- rine uygun olarak, yani KKTC'yi yok sayarak çizildiğini de vurgu- layalım. Bireysel ve T]ophımsal Sevgî l.GÜRŞENKAFKAS Bireyler doğa yasaları gereüi bu güzel dünyayagelirler. Sos^ yal bir varlık olarak gelişirveol- gunlaşırlar. Evrende, her insan tektir ve benzersizdir. Bir hari* kalar birleşimi olarak dünyaya gelen biz insanlar, yeni umutla- rı sunarız. Farklı yapılardan oluf şan, milyarları aşkın insanı yöj- netmek güçtür. Her an her yer^ de farklı yapıların getirdiği anarf şik beklentiler terör vb. acımat- sız olumsuzluklar sevgisiz orr tamların doğurduğu sonuçlandır. Buna karşılık ailelerin, eğitim kurumlarının, yönetim erkleri- nin, çocuğun toplum düzeyine uyum sağlayabilmesi için sis- temler geliştirirler. Geliştirilen sistemlerde öncelik "eğitimds sevgiyiöğretmektir"'. Sevgi, so*- rumluluğu içerdiği gibi bireyse 1 ! duyguların en güzeli ve en ya- kışanıdır. Yaşama sevincimizih zenginliğidir. "Sevelim, sevile- lim bu dünya kimseye kalmaz*' diyen Yunus Emre, sevginih erdemliliğini dile getiriyor. Düşünürler, sevgi eğitimi di 1 - ye bir ders olsaydı, bireylere, sevmeyi bilmeyenlere, sevgiyi, barışı, kardeşliği paylaşarakya- şamak öğretilseydi ne iyi olur- du diyorlar. Araştırma ve deh neyimlerin ürünü olan bu iletil- ye ben de katılıyorum. Tüm bi- reylerin birbirlerinden alacağı gıda ile dolu bu yaşamı, binbir çiçekli bir bahçe gibi görmelj, kelebekler gibi bu çiçekler^ konmalıyız. Çünkü, en yüce ka- zanç olan sevgi bu çiçeklerde ve bahçelerdedir. Bizler sevgi kavramını, yalnız iki farklı cin- sin birbirlerine yakınlaşmaiı olarak yorumluyoruz. Bu tür sevgilere çokça örnekler su- nuyoruz. Leyla ile Mecnun / Ferhat ile Şirin'in ünlenen aşk- ları gibi. Tabii ki bu tür sevgiler de yaşamın gereğidir. Ancak sevginin aşkadönüşti örneklerinin ötesinde "Bireysel ve Toplumsal Sevgi" arayışla- rını da unutmamak gerekir. Oğ- retmenin, öğrencisine sevgis)- ni, "Yarısı bilgi, yansı deneyim; öğretmen, tümüylebirsevgidir" betimlemesiyle açıklayabiliri£. Doğa, hayvan, ulus, bayrak, çi- çek, Atatürk, anne/baba vp. tutkulu sevgi örneklerini sıralgı- yabiliriz. "Sevginin fethettiği kh- leleri, dünyanın en güçlü silah- ları fethedemez" özdeyişi sev- ginin önemini açıklar. Freud, "Birey, sevilmediğini hissettiği sürece kendisini değersiz, y$- tersiz düşünür" der. Aile, çevıfe ve toplum içindeyeredinmemiz- de en önemli seçenek yine sev- gidir. Yaşam kaynağımız, pozji- tif enerji yoğunluğumuz, sevgi- nin var oluşumuzdaki temel urtı- surlarıdır. Bizleri yaşama bağl$- yan, ekmek kadar, su kad^r önemli bir gereksinim kaynağı- dır sevgi. Kendilerini mutlu go- renler, sevgi dolu olanlardır. Efn ağır öyküleri hafif, en karanlık- ları aydınlatan göreceli bir kay- ramdır sevgi. Temelinde sevgi olan toplumlarda kin, nefret ve düşmanlık yoktur. AhmetYese- vi, "Sevgi tohumları ekelim, sev- gi gülleri açılsın yüreğimizdç" der. Sevgi sözde kalmamalı, öze geçmeli, söylenmeli, yaşanma- lıdır. Ozanın, "BirçiçeksevJBir çocuk sev,/ Bir kadın sev,IAn)a seveceksen adam gibi sev" de- yişineyürekten katılıyoaım. Kon- füçyüs'ün; "Kendi kendini bil- mek erdemliktir./ Yolsuz sevgi- saygı dalkavukluktur" anlatımı- nı herkes bilmelidir. 21. yy.'da dünya devletleri, bilişim vetek- nolojinin hızlı gelişimini sevgisiz- ce ve saldırganca kullanarak ta- rihi sorumluluklar yükümlen- mektedirler. "Bilişim çağmda savaşa soyunuyorsunl Yedikı- tanın jandarmasıyım diyorsun/ Size ne Vietnam, Kore ve Irak'tan/ Uluslann hakkıdır öz- gür bir vatanl Yazık oldu Bağ- dat'a, Felluce'yel Yerlerde sü- rünen ölüye, diriye.../" şiirim- de bazı ülkelerin çıkarlarını ön- de tutarak, dünyayı kana bula- dıkları, ölüm ve acımasızlığını dile getirdikleri anlatılmaktadır. İnsanlar, birbirlerine olan gü- vensizlikten ötürü bitkilerle, kuş- larla, çiçeklerle, kedi ve köpek- lerle barışıkolmuşlar, onlarla ko- nuşur, onlarla dost olmuşlardır. Tüm yenileşme ve gelişmeler insanlar içindir. Insanın eğitimi, toplumsal değerleri zenginleş- tirecektir. Doğru dürüst ve düz- gün davranış biçiminin anlatımı olan eğitimde, sevgi genişçe yer almalıdır. Toplumsal eğiti- min gerçekleştiği, temizliğin dil- de, gönülde, çevrede, doğada yerleştiği ve her türde kirliliğin yok olduğu bir toplumda yaşa- maközlemimizdir. "Gülüseven dikenine katlanır". Bizler ne- dense, hep dikenleri görürüz, eleştirir, yerden yere vururuz. Dikenler arasında gizli açmış gülleri göremeyiz. O güller birey- lerin iyi yönlerini, güzelliklerini ve sevgilerini simgeliyor. "In- sanların eti yenmez, derisi gi- yilmez, dilinden başka nesi var?" özdeyişinde, insandadil kavra- mının önemi anlatılıyor. Işte di- limizi olumlu, sevgi dolu, iyilik- le, güzellikle kullanmakerdem- liliktir. "Sevgi, paylaşıldıkça bü- yür, üzüntü paylaşıldıkça küçü- lür" özdeyişindeki ortak payda paylaşmanın ters orantılı oldu- ğunu görüyoruz. Sevgi için gök- ten yıldızları yakalamak ya da ko- parmak gerekmiyor. Bireylerin, toplumların ve uluslann birbir- lerine çıkara yönelmeden, kar- şılıksız, dostluk, hoşgörü ve an- layışla yaklaşması sevgi kavra- mını yaratacaktır. Mevlana'nın "Sevgi bir ateştir hamı pişirir,/ Coşkuyu yürekten ruhtan taşı- rır,/ öyle bir sarar ki gören şa- şırırj Erenlerin özünde sevgi var./" deyişindeki anlatımın gü- zelliğini görmeliyiz. Tüm insan- lar toplumlar ve devletler ön- yargısız birbirini sevmeli.. hoş- görülü, anlayışlı davranmalıdır- lar. Yaşama sevincinin erdem- liliği budur. Martin Luther King'in: "Kuşlar gibi uçmayıj Balıklargibiyüzmeyiöğrendik,/ Basit bir şeyi unuttuk,/ Kardeş olarak sevmeyi, sevilmeyi, bir arada yaşamayı./" anlatımında- ki gerçekleri görmeliyiz. Biz in- sanlar sevginin ve sevincin ürü- nüyüz. Nefretin, zulmün, terörün, bas- kının insan yapısında yeri olma- malıdır. İnsan her yerde insan- dır. "Dizi dizi kitaplann/ Kanat açan tüm kuşlarm/ Kırda açan çiçeklerin/Adı sevgidir" betim- lemesiyle Muhsin Durucan her şeyin temelındeki sevgiyi ne gü- zel anlatıyor. Sevgi önderiniz, rehberiniz olsun. Sevgiyle kalın. KİM KtME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(d turk.net ÇtZGİLİK KÂMİL MASARACi kamilmasaraciuı mynet.com HARBÎ SEMtHPOROY semihporoyUı yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BILGİN hayatepikuı mynet.com TARlHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 26 Mart ımvır.nuımtaz-arikan. com YANLIŞ DIŞ POÜT/KA.. İ945'T£ 8USÜA1, İMGİÜZ DEI/££T/fO4MI DAI/ID UJOYO GEOK6E 82 YAŞINM ÖLDÜ. /A/GİIİZ- LEfi'İN 19İ5 ÇAUAtOCALE BOZGUNU NEOE. NİYLE y/PBAA/AN HEUKY ASCtUITH'IN YE- Lİ BİR KONUŞMACI l/£ GUÇLÜ POLlTİKACtY- D/.SAĞUK SİGO8TASI, İŞSİZLİK ÜCMETt GİBİ ÇOİC ÖNEMLİ liONUlAKt SOBUN OLMAKTAM Ç.IKARPİ- AMCAK, İÇ İŞL£RİNDEKİ BA?A- RtLARI D/Ç İÜŞICİLefZPE 7BeS/ME ÇAU- OU. YUUANLILAR'I ANADOLU'YU İŞ- GALE YÖNELTMESİ, ARDtNDAA/ SALD/Hf- LAR1N GERİ PÜSKüeTÜLMESİ l/£ Y£NİLJSÎ, LLOYO GEOBGE'UN KDLFUGUNU SARSACAK. >Bi iıeriDıAevAM OÜŞECEKT/M.. .-.tff SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Gazetecilerin Çağrısı "Türk Ceza Kanunu; yazılı, görsel ve elektronik ba- sına hapis cezaları getiren birçok hükmü içinde ba- rındırıyor. Söz konusu hükümler; Kopanhag Kriterleri, Avru- pa İnsan Haklan Mahkemesi kararları ve içtihatları, Ba- sın Kanunu ve birey özgürlüklerini esas aldığını iddia eden TCK'nin yeni anlayışı ile çelişiyor. Yeni TCKbu haliyle, demokrasinin omurgasını oluş- turan halkın haberalma hakkınayönelik ciddi ve kay- gı verici bir kısıtlamadır. Yeni TCK; içerdiği ağır hapis cezaları ve demokra- tik değil otoriter devlet anlayışını sürdüren yapısıyla, basın suçlarına yönelik cezaları yarı yarıya arttırıcı hükümleriyle, mesleğimizi olanaksız hale getiriyor. Biz gazeteciler: Basın ve ifade özgürlüklerini teh- dit eden hükümlerin değiştirilmesini talep ediyoruz. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu." Yasa yürürlüğe girmeden, ağırlığı üzerimize çöktü. Dünkü "Cumhuriyet"\e çıkan haberlere bakın: "Ga- zetecileryeni TCK'yi başkentte deprotesto etti: San- süre Ankara'dan hayır!", "Penguen davasıdışbasın- da", "Evrensel'in 'Seka'haberi: Erdoğan slogana da davaaçtı..." Bunlardabirgünönceki "Hürriyet"te çıkanlar: "Bu sese kulak ver!" (TGS'nin Istanbul'daki "Türkiye Ha- bersiz Kalmasın Yürüyüşü".) Hemen altında "Gaze- teciye dayak".. Onun altında "Erdoğan'dan 2. kari- katür davası"... Sayfanın başına da boydan boya "Bu yasa yakışmıyor" başlığı atılmış. IPI - Uluslararası Ba- sın Enstitüsü Başkanı Johann P. Fritz'in Başbakan'a yazdığı mektuptan bahsediliyor. Gazetelerin hukuk müşavirleri ve hukuk büroları, her gün bir başka gazetede "TCK seminerleri" dü- zenliyorlar. Gazeteciler, yazdıkları haberveyorumlar- da nelerle karşılaşacaklarına dair bilgilendiriliyor, baş- ka deyişle uyarılıyorlar! Bu seminerlere katılan gaze- teciler okurlara sonra şunlan yazıyor: "1 Nisan'dan son- ra siyasal iktidarlar ve muktedirler neyi bilmenizi is- terlerse onu öğrenirsiniz. Gazetecilik bitmiştir. Olay budur." (25 Mart, Vatan; Haşmet Babaoğlu) IPI Başkanı Johann Fritz'in Başbakan'a hitaben ka- leme aldığı mektup da aynen bunu söylüyor! "Hiçbir gazeteci yalnızca fikirlerini ifade ettiği için suçlu damgası taşımamalı... Gazetecilercezalandır- ma korkusuyla kamu yarannı göz ardı etmeye zorla- nırsa; bu, otosansürü teşvik eder ve yalnız gazeteci- lik mesleği değil, önemli bilgilerden mahrum kalan oku- yucular da zarar görür..." Evrensel İnsan Haklan Beyannamesi'nin 19. mad- desinde yapılan atıf ve Erdoğan'a verilen bir "demok- rasi dersi" ile sonaeren "mektup"; "AB'ye girmeyi bek- leyen bir ülkede böyle çağdışı yasaların var olmama- sı gerekir" şeklinde bir uyarı yapmayı da unutmuyor. IPI dünyanın 120 ülkesine yayılan devasa bir "ağ". Yerkürenin en saygın, en etkili gazeteleri bu örgüte üye. "www.freemedia.at" sitesine girip bakın. Karşınıza; "IPI yeni TCK'den kaygıh" başlığıyla bu mektup çıkıyor. Başbakan IPI'nin Türkiye'de yaptığı Kasım toplan- tısında, uluslararası basından "AB desteği" istemiş ve "Hapiste gazeteci kalmayacak" sözü vermişti. Ara- dan geçen 4 ayda "Türkiye baharı" sona erdi. Ve Tür- kiye IPI tarafından "mimlendi". "Gazetecileri Koruma Komitesi - CPJ" ve "Dünya Gazeteler Birliği - WAN" gibi diğer uluslararası gaze- tecilik örgütleri de bu meseleyi şimdi artık yavaş ya- vaş parmaklarına dolarlar. Sorun "çığ" etkisiyle önce Avrupa Parlamentosu'na, oradan da AB Komisyo- nu'na yansır. AB içindeki Türkiye karşıtı lobinin ekme- ğine yağ sürülmüş olur. Istenen bu mudur? Bu çağ ve bu coğrafyada, Tür- kiye bu hükümleri kaldıramaz. Sağduyuya lütfen ku- lak verelim. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 - 2 - 3 1 4 5 6 7 8 9 1 1 1 1 1 ! 1• 1 1 ; 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/Hertarafigör- meye elverişli, camlı çatı katı ya dataraça. 2/Tes- pihlerinbaştara- fına geçirilen uzunca parça... Kalın direklerin yanyanabağlan- masıyla yapılan deniz ya da ır- maktaşıtı. 3/Tat- lı ve sulu bir şef- tali cinsi... Bilgisiz, kül- türsüz kimse. 4/Şerif Gö- ren'in yönettiği ve baş- rolünü Şener Şen'in oy- nadığı bir film. 5/Bir so- m sözü... Bir anlatının vurguladığı temel dü- şünce. 6/106 taşla oyna- nan bir oyun... Atasöz- lerine dayanan didaktik 8 Çin şiiri. 7/Bilim ya da 9 sanat alanında üstün bil- gisi ve yeteneği olan kimse... Kaplarda su nedeniyle oluşan tortu. 8/ Eski dilde su... Çirozluktan sonra yağ- lanmayabaşlayan uskumru. 9/Haşhaş sütünütoplamak- ta kullanılan kaşık... "Süsen" de denilen bir süs bitkisi. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Dünya haritası. 2/ Din adamlannın simgesi sayılan başlık... Tabut. 3/ Özellikle Ay'ı çevreleyen ışık halka- sı... Argoda esrar. 4/ "Harput'ta Bir —": Cevat Fehmi Başkut'un komedi türündeki oyunu. 5/Neon elementi- nin simgesi... Bir bilgisayar sısteminin bir işlemciye, bir hatayı bildirmek için verdiği bilgi. 6/ "Tamam, olur, pe- ki" anlamında kullanılan bir sözcük... Çemberin çevre- sinin çapına oranını gösteren sayı. II Masonlukta sim- gesel derecelerden üçüncüsünün adı... Ayırma işareti olarak kullanılan eğik çizgi. 8/Fas'ınplaka işareti... Ak- deniz'de ttalya'ya ait bir ada. 9/ Bir şeye dikkati yönel- terek o şeyin bilincine varma.. Yeşilırmak'ın antik dönem- lerdeki adı. K E L E T E R •T O L E | A B A R A R Ö L ö V E •O R O P E R A •F L U N E M | S E R | M E N E K | S 1 M A R •N A B E K A R •E D R E M 1 T • Tl N JJ• E K E L
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear