23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6ARALIK2005SAÜ HABERLER Fransa'daki görev süre- sini tamamlayarak merke- ze dönen Büyükelçi Uluç Özülker'in meslektaşımız Muammer Elveren'e an- lattıklan, çok zortu bir ça- lışma dönemi geçirdiğini ve de epeyce sıkıldığını gösteriyor. özülker, Türkiye - Fransa ilişkile- rinin çok güç bir dönemini kapsa- yan talihsiz bir zaman dilimi içinde görev yapmıştır. Fransa'yı biraz bi- lenler, Büyükelçi'nin görüşlerinde ve şikâyetlerinde ne kadar fıaklı ol- duğunu kolaylıkla anlayacaklardır. Son iki yıldır, özellikle ara seçim- lerin yapıldığı Haziran 2004'ten bu yana Fransa'da Türkiye karşıtlığı, türk düşmanlığına dönüşerek şah- lanmış durumdadır. Türkiye'nin AB üyeliğine sıcak bakan Cumhurbaşkanı Jacques Chirac da bir süre bu dalgaya kar- şı durmuşsa da, sonunda teslim bayrağını çekmek zorunda kalmış ve Türkiye'nin adaylığını Fransız halkının oyuna sunma yolunu tut- muştur. Gerçi Chirac'ın gelecek dönem için, cumhurbaşkanlığı seçiminde fazla şansı olmadığı (Hatta kimileri hiç yok diyorlar, ama siyasette hiç- bir konu hakkında önceden kesin konuşmak doğru değildir) biliniyor ama, yerine geçmek için en kuv- vetli aday olarak görünen Sar- kozy'nin Türkiye karşıtlarında en fanatik politikacılarta boy ölçüşebi- lecek katı bir çizginin takipçisi ol- duğunu da gözden uzak tutmamak gerekir. Bu ülkede, önce sağcı ve ırkçı çevreterde başlamış olan Türk kar- şftlığının, böylesine kör bir biçimde siyasi yelpazenin tümüne sirayet etmesi, Türkiye için olduğu kadar, Fransa'nın kendisi için de üzücü ve düşündurücüdur. • • • CHay Fransa açısından üzücüdür, çünkü daha ilk ekonomik bunalım- da, hemen "öteki"n\ günah keçısi ilan etmek, bu ülkede demokrasi kültürünün, kimilerinin iddia ettikle- ri, bazılarının da sandıkları kadar insanlann içlerine kök salmadığını, ırkçılığın hâlâ ciddi bir tehlike ola- rak durduğunu göstermektedir. Türk düşmanlığının boy attığı DUNYADA BUGUN ALt SİRMEN Türk Olmak Güç Zanaat dönemde, Yahudilere dönük saldı- nlann da yoğunlaştığı düşünülürse, olayın boyutu daha kolay anlaşıla- bilir. "Öteki"ri\ günah keçisi ilan eden, bütün kötülüklerin ve bozuk- luklann kaynağı olarak onu göste- rip suçlayan aktif ırkçılığın yanı sıra kendi gibi olmayanı, kendi köke- ninden gelmeyeni, suçlamayan, güya eşit görürmüş gibi davranan ama aynı zamanda dışlayan pasif ırkçılığın Fransa'da ne kadar yay- gın olduğunu ise kasım ayında Pa- ris'in banliyölerinde patlak veren olaylar bir kez daha gün ışığına çı- karmış bulunmaktadır. Olayları ir- deleyen sosyologlar, siyaset bilim- ciler, gazeteciler ve yazaıiar, Mag- rip kökenli Fransızlann (ve tabii ki bu arada da Türklerin) nasıl getto- lara itildiklerini, toplum ile kaynaş- malarının önüne nasıl engeller çı- kanldığını yazdılar. Bunlann toplumla kaynaşmalan- nı, Fransa'nın nimetlerinden bütün Fransız vatandaşlanyla eşit pay al- malannı bırakın bir yana, düşük üc- retle de olsa bir işe sahip olmalan- nın bile son derecede güç olduğu artık herkesçe biliniyor. Kendi vatandaşını bile kökenine göre ayıran Fransız'ın Türkiye'ye karşı nesne) davranacak olgunluğu göstermesini beklemek boşunadır. Tabii bütün Fransızlann böylesi bir illetin pençesınde kıvrandığını söylemek hem yanlış olur, hem de ırkçı bir tavırdır. Ama sokaktaki or- talama adamın gittıkçe bu tuzağa düştüğü de bir gerçektir. • • • Fransa - Türkiye ilişkilerinin en iyi biçimde seyrettiği zamanlarda bile iki ülke arasında çıban başı olan Ermenı sorununa gelince: Büyükelçi özülker, burada doğru bir saptamada bulunuyor ve "Fransa'nın Türkiye'yi 280 bin Er- meni oyuna sattığını" söylerken haklı bir noktaya parmak basıyor. Gerçekten de politikacılar, çeyrek milyon Ermeni oyunu ken- di yanına çekebilmek için Ermeni tezlerini inceleme- den, gerçeklerin ne oldu- ğunu öğrenmek zahmeti- ne bile katlanmadan, pro- pagandaya alet oluyor ve o doğrultuda siyasi giri- şimlerde bulunuyoriar. 01- gu Fransa'ya özgü değil, hemen her demokraside görülen, artık kronikleşmiş bir sorundur bu. Aynı olguya özellikle dünyanın en büyük göçmen ülkesi ABD'de rastlanmaktadır ve birçok Ameri- kan siyaset bilimcisi, kendi sistem- lerinin zaman zaman, ülkenin yara- rına olmasa bile, iyi örgütlenmiş azınlıklann esiri haline geldiğinden yakınmaktadırlar. Ayrıca Fransa'daki Ermenilerin neredeyse yüz yıla yaklaşan süre içinde o toplumda edindikleri seç- kin yerin, nüfus oranlannın üzerin- de bir etkinlik kazanmalannı sağla- dığı da yadsınamaz. AB adaytığımızın tartışıldığı sıra- da, o ülkenin televizyonlannda Tür- kiye ile ilgili programlara çıkan Türk gazetecilerinin nasıl tepki aldıklan- nı, onlara söz hakkı veren yöneticı- lerin protestonun ötesinde nasıl tehditlerie karşı karşıya kaldıklannı yaşayarak biliyorum. Bütün bunlar yadsınamaz gerçekler. Fakat bun- lann yanı sıra tarihimizi yeterince tanımamaktan kaynaklanan bir bil- gisizliğimiz ya da bildiğimiz halde nedense unuttuğumuz bir başka etkenin de Fransız davranışını etki- lediğini belirtmek isterim. Fransa, 1. Dünya Savaşı'nın er- tesinde Mondoros Mütarekesi'ne dayanarak işgal ettiği Güneydoğu Anadolu'da Ermenilere Fransız as- keri üniforması giydirerek büyük katliam yapmıştır. Bu katliamın bo- yutu hakkında bir fikir verebilmek için, o sıralarda nüfusu 20.000 olan Antep'te 6500 kişinin şehit olduğu- nu hatırlatmak isterim. Fransa Ermeni soykınmı tezleriy- le, yalnız kendi ülkesindeki bir azın- lığa oy için teslim olmakla kalmıyor, ama aynı zamanda, bu olayı baha- ne ederek, kendi ulusal vicdanını da temizlemeye çalışıyor. Bu gerçeği unutmamak ve za- man zaman dostlanmıza da anım- satmak gerekir sanınm. 9 2 4 ss ^k Takım Elblse 199,50 Gömlek 49,50 Kravat 29,»o OSMANBEY (MERKEZ TOPTAN) rSamonyolu 18 Osmanbey Tel:{0212) 225 62 00 İKİTEIÜ OUTLET (Fabrika Altı): (0212) 549 40 56 PENDİK OUÎLET: (0216) 4 7 3 52 55 BEY LİKDUZU SAATU BİNA:(0212) 876 50 26 İZMIT OUTLET CENTER: (0262) 335 5 ' 35 KONVA M l TEPE REAL: (0332) 265 19 8C ADANA M l TEPE REAL AVM: (0322) 271 06 36 ÇORLU ORION : (0282) 673 26 64 SOKE - PRIENE COUNTRY AVM . (0256) 521 23 93 ERZURUMYAKUTIYEAVM:(Q442)233 22 23 ZONGULDAK (0372)252 17 98 SIİRT: (0484) 224 00 43 ELAZIG: (0424) 238 99 00 BATMAN: (0488) 213 33 07 MARDIN: (0482) 213 19 89 KDZ EREĞLİ: (0372) 323 79 61 BURSA: (0224) 271 63 4 i URFA: (0414) 215 54 44 TRABZON: (0462)322 32 92 ANTAlYA:(0242) 244 24 23 MOSKOVA ARKADIA AVM. +7(095) 77$ 30 24 hatemoglu Yürüyemeyecek durumda olan Rektör Aşkın'a yönelik davranış tepki çekti Hastaneye demir parmaklık RektörAşkm'm kaklığıodanın4camınademirpannakhktakıldL YUSUF ZtYA CANSEVTR VÂN- Yüzüncü Yıl Unıversitesi (YYU) Araştırma Hastanesı Kardi- yoloji Bölümü Yoğun Bakım Ser- vısı'nde tedavi altında olan Rektör Prof. Dr. Yücel Aşkm'ın kaldığı odada cezaevi koşullan oluşturul- maya başlandı. Yürüyemez durum- da olan Aşkın'ın kaldığı odanın camlanna demir parmaklık takıldı, perdelenn sürekli kapalı kalması talimatı verilırken camdan dışan bakılması yasaklandı. Kondorda da 4 jandarma ile 1 gardıyan 24 sa- at nöbetle görevlendirildı. YYU Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Hü- seyinAvniŞahin, Aşkın'ın sağhkdu- rumunda bir değışiklik olmadığını, ılaç tedavisine devam edıldiğıni be- lirtti. Şahin, bu hafta içinde Istan- bul Koşuyolu Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. CevatYakutbaşkanlığın- da bir araya gelecek doktorlann uy- gun görmelen halinde, Aşkın'ın kalbıne stent takılacağını bildirdi. Ancak halen yoğun bakım servi- sinde bulunan Aşkın'ın kaçabilece- ğı olasıhğı karşısında odasında ce- zaevı koşullan oluşturuldu. Uygu- lama tepki çekerken hastane yöne- timi güvenlik güçlerinin talebi üze nne böyle bir düzenleme yaptıkla- nnı açıkladılar. Aşkın'ın avukatı Ertuğrul Çabuker. hastane odası- nı cezaevi ortamına çevirmenin yan- lış olduğunu belırterek "Zaten yü- rüyemez durumda olan bir insan nasıl kaçabilir ki!" dedi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR Devletin Terfi Sistemi Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında şöyle bir haberi gö- rünce şaşırdım: "Bu neyin terfı- si?" Haber şöyle devam ediyor- du: "Kadınlar Günû gösterisin- de, polis, kadınlan dövünce 'kı- nama cezası' verilerek görevin- den alınan Çevik Kuvvet Müdürü Mustafa Kızılgüneş, Istanbul Asayiş Müdürü oldu. 8 Mart Ka- dınlar Günü nedeniyle düzenle- nen gösteride çekilen, polisin kadına dayak fotoğraflanna AB yetkilileri de sert tepki göster- mişti." Hürriyet gazetesi, 22. sayfasın- dan devamını verdiği haberin başlığını da şöyle atmıştı: "Tek- me'ye terfi." Sonuç olarak Hür- riyet, böyle bir devlet görevlisi nasıl terfi ediyor sorusunu soru- yordu. Ben bu haberi görünce hiç şaşırmadım. Kendi deneyim- lerimle biliyorum ki, Türkiye'de devlette terfi sistemi hep böyle yürüdü. Ne kadar sert karar veren, oto- riter devlet taraflısı eytemlere im- za atan bir devlet görevlisi tanı- dıysam, onları daha sonra hep yüksek mevkilerde gördüm. Si- yasi cinayetten hükümlü ülkücü- ler, bu ülkücülerle işbiriiği yapan subaylar hep terfi ettiler. Deniz Gezmiş ve arkadaşlannın ıdamı- na imza atan ne kadar savcı ve hâkim varsa daha da yükseldi. • • • Bu konuda sevgili Uğur Mum- cu'nun kitaplannı biraz karıştır- sanız şaşırıp kalırsınız. örneğin Mamak Askeri Cezaevi'nde 12 Mart döneminde bir doktor yüz- başı vardı. Adı Metin Denli'ydi. Sol siyasi tutuklu ve hükümlüleri düşman gibi görür, meslek etığini hiçe sayarak bızlere kötü mu- amele yapardı. Onun ve yine onun gibi kötü muameleyle ünlü Üsteğmen Burhan Poturna'nın görevden alınması ıçın 1974 yı- lında Ecevrt hükümeti dönemin- de açlık grevi yapmıştık. Sonra ne mı oldu? Her ıkısi de terfi ettiler. Metin Denli, 12 Eytül askeri darbesi döneminde Mevki Hastanesi Başhekimi'ydi. Gaze- telerde, Alparslan Türkeş'i ka- Çirma girişiminde bulunduğuna ilişkin haberier çıktı. Terfi etmeye devam etti. Birkaç yıl öncesine kadar Genelkurmay Başkanlığı Sağlık Idaresi Başkanı'ydı. Tabip Tuğgeneraldi. Şimdi ne yapıyor bilmiyorum? 12 Mart 1971 askeri darbesi öncesinde Ankara'da genç bir doktor teğmen, Necdet Güçlü, 13 Nisan'da okulu basan bir grup ülkücü militanın kaçarken taksiden açtığı ateş sonucu öl- dürüldü. 1971/77 esas, 1973/29 numaralı dava dosyasında iki sa- nık 24'er yıl hüküm giydi. Mah- kûm olanlardan birisi, o dönem- de Ülkü Ocakları Başkanı olan ibrahim Doğan'dı. Dosyadaki ifadesinde bakın kimlerden söz ediyor "...Mavi renkli bir kamyo- nete binerek dekanlık binası önüne geldiklerini.. olaydan ön- ce biri Teğmen llersoy a, diğeri arkadaşı Teğmen Fehmi Attnbi- lek'e ait iki tabancadan binni ya- nına aldığını, dığehni de berabe- rinde bulunanlardan Osman Durmuş'a verdiğini... Binaya gi- rildikten sonra arkadaşlannın rasgele silah atarak dışan çıktık- lannı gördüğünü..." Dr. Teğmen Necdet Güçlü'nün öldürülmesinde adı geçenlere ne mi oldu? Mahkûm İbrahim Do- ğan şu anda Türkiye Büyük Mil- let Meclisi'nde kulak burun bo- ğaz uzmanı. O zaman teğmen olan Fehmi Altınbilek'in subay olarak adı hiç gündemden düş- medi. İbrahim Kaypakkaya'nın yakalandığı sırada ışkenceyle suçlananlar arasında Fehmi Al- tınbilek vardı. Şırnak'ta alay ko- mutanrydı. Adı korkuyla anılıyor- du. Osman Durmuş ise doktor olarak yükseldi, doçent oldu ve sonra da MHP listesinden ba- kanlık koltuğuna oturdu. • • • Daha o kadar çok isim biliyo- rum ki, saymakla sonu gelmez. Sonuç olarak şunu söyleyebili- rim, benim aklımın erdiği son 40- 50 yılda anti-komünist, anti-de- mokratik güçler Türkiye'yi yönet- tiler ve hukuk dışı davrananlar hep korunup kollandı. Bu neden-- le kadınlan meydanda coplayan polislerin müdürünün de ülkemi- zin en büyük kentinin asayişinin başına geçirilmesinde şaşılacak bir durum yoktur. Tabii bir iyi durumun şu oldu- ğunu söyleyebiliriz: Artık bu tür terfiler geçmişe göre daha çok tepki topluyor. Bu tür devlet gö- revlileri göreceli olarak rahat de- ğiller. Bu da bir şey... Ne yapalım, bununla idare edelim diyebiliriz. • I I I I • • com.U I 44402 02 rtaö
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear