Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ARALIK 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Vakıflar satılamaz
A<P'nin perakende ve toptan satışlan-
na \akiflar Bankası da eklendi, ekleniyor.
Önc3 bankanın bir kısım hisseleri satışa
çıka-ıldı. Bir adım sonrasında da çoğun-
luk hsseleri blok halinde "dış yatınmcı'la-
ra brakılacak...
Enekli Anayasa Mahkemesi Başkanve-
kili Güven Dinçer'in haklı bir sorusu var.
"Kirr, kimin malım özelleştiriyor? Vakıf
malım kim, kime satıyor?"
Bı denli yalın bir sorunun o denli kesin
yanılını da yine Güven Dinçer veriyor:
"Va\fa ait emlak ve malvahığı kamu ma-
lıdır, fakat devlet malı değildir. Devlet,
keno'ne ait malvarlığına kendi yasa/an
içinöe istediğigibi tasamıfedebilir. Vakıf
mallsn ise devletin koruyuculuğunda ve
gözetimindedirler. Ancak, vakıf mallar
devletin tasarrufu altında değildirter. Bu
mallar, vakıfkurallan gereğince Vakıflar Ge-
nel Müdürlüğü'nce yönetilirler. Vakıflar
Bankası'ndaki toptan yüzde 75 nispetin-
dekiA ve B grubu hisselerin yönetimi de
vakıf olarak Vakıflar Genel Müdüriüğü 'ne
aittir.
Vahflar Bankası satılamaz. Z/ra, banka-
nın yüzde 75hissesi vakfa aittir. Vakıfma-
lın satşyasağı Vakıflar Bankası'ndaki va-
kıf hisseleri için de geçehidir."
Gü\en Dinçer, bankadaki yüzde 55 maz-
but vakıf hissesinin yabancı yatınmlara
satılması düşüncesinin ise daha da "kor-
/o/nç"olduğunuvurgulayıpuyanyor "Ya-
bancı fonlann arkasında çoğu kez Kato-
lik kilisesi, Israil fonları, Hıristiyan Avrupa
veAmerikan fonlan vardır. Buna, Osman-
lı Imparatohuğu'nun medeniyetdünyası-
na armağan ettiği bütün mimari eseheri
put sayarak bunlara düşman olan Vaha-
bi Suudlann sermayesini de ekleyebiliriz.
VakıflarBankası 'nın satışı ve özellikle ya-
bancılara satışı, hukuk dışıdır. Satışa im-
kân tanıyan yasa kurallan da anayasaya
aykındtr. Aynca, tarihi mirasa ve ulusal
kültüre ihanettir."
IŞIK KANSÜ
Yarımca üzerindeki hortum
Anavatan Partisi'nden Gök-
sal Küçükali, Meclis kürsü-
sünde, Dubaili Şeyh Mak-
tum'un diziye dönüşen Türki-
ye maceralanndan bir bölümü-
nü anlatıyor "Yanmca Limanı,
özelleştirme Idaresi tarafından
30 milyon dolara bir firmaya
verildi. Daha sonra bu fırma
ödeme güçlüğü içerisine düş-
tü ve oradan da Ereğli Demir
Çelik fabrikalanna 82 milyon
dolara verildi. EreğliDemirÇe-
lik fabrikalan bunu 82 milyon
dolara aldıktan sonra Şeyh
Maktum'a 105 milyon dolara
sattı."
Peki ne olmuş da, özelleş-
tirme idaresi Başkanlığı Yanm-
ca Limanı'nı 23 milyon dolar
fazlasına, Dubaili Şeyh Mak-
tum'a devretmiş ya da Şeyh
Maktum niye burayı almış?
Göksal Küçükali'nin heyecan-
lı öyküsü süruyor:
"Araştırdığınızda, Haydar-
paşa Limanı'nın projesinin ya~
pıldığı ve sonra da özelleştiril-
diği zaman, buradaki kontey-
nır limanının Yanmca Lima-
nı'na kaydınlacağı meydana
çıkıyor; çünkü, en yakın liman
Yanmca. Böylece Yanmca Li-
manı'nın bugûnkü değeri mil-
yartarca dolara çıkıyor. Hay-
darpaşa Limanı'ntn da, Şeyh
Maktum'a vehleceği bu işlem-
lerden sonra anlaşılıyor."
Recep Tayyip Erdoğan'ın
"Hortumlan kestik, damardan
girdik" savını anımsatan Gök-
sal Küçükali, sözlerini şöyle
bağlıyor
"Şimdi, ana arterierden ye-
ni hortumlar döşeniyor." MUMT
J ^ ^ rA SEVDJ.'-
Bir yerierde iyi insanlar övgüye de-
ğer işler yapıyorlar, ama cafcaflı ma-
gazinleşmenin çığırtkanlığı, dingin
ama gerçek sesleri duyulmaz kılıyor.
Halime Odağ Psikanaliz ve Psikote-
rapi Vakfı'nın sesini ömeğin...
Prof. Dr. Celal Odağ, başkanı ol-
duğu vakfm kuruluş sürecine ilişkin
bilgi verirken bize, "196O'lı yıllann
sonlanndaAlmanya'yagittim. Oza-
manlarbana, Avrupalı, üstûn bir var-
lık gibi görünüyor, Alman vatanda-
şını Sartr, Kamu, Russel, Hamsun
ile eş tutuyordum" diye girdi konu-
ya:
"O zamanlar Avrupalının iki, ûç,
beş yüzü, Avrupalının çirkin yüzü ya
da Holokaust hakkında bir bilgim
yoktu. Deneyim kazanma tutkum ir-
deleme yetilerimi çok sınırlandırmış-
İnsan için çalışanlara örnek
tı. Avrupalıyı bunca yüceleştirirken
o zamanki değerlendirmelerime gö-
re kendim önemsiz, güçsüz bir kişi
Idim. Bana herhalde iş vermeyecek-
ler ve ben gerisin geriye Türkiye'ye
döneceğim düşüncelerim benikay-
gılandırıyordu. Bu kaygılardan uzun
süre kurtulamadım. Sonra yıllariçin-
de beklemediğim bir gelişim yaşa-
dım. Biraz da şaşırarak kendimi seç-
kin bir üniversitede yeri olan bir ho-
ca olarak buldum. Konuşmalanm
dinleniyor, düşüncelerim ciddiyealı-
nıyor, bu da bana keyif veriyordu.
Birsüre sonra 'Derslerini neden Tür-
kiye'de vermiyorsun
1
sorulan kafam-
da canlandı. Zamanla bu sorulanm
bir suçlamaya dönüştü... Buca'ya
gelip, doğduğum yerde eğitim vak-
fı kurmam, bu suçlanmanın birürü-
nüdür."
Vakıf eğitim amacıyla kurulmuş.
Doktor, psikolog, psikiyatriar, normal
ruhsal gelişimi, ruhsal hastalıklan ve
bunların sağaltımını en yeni kuram-
lara göre vakrfta öğreniyorlar. Izmir,
Manisa, Aydın, Denizli, Bursa, Sıvas
üniversiteleri, Izmir Atatürk Devlet
Hastanesi psikiyatri asistanlan eği-
tim adaylannı oluşturuyor. Prof. Dr. Ce-
lal Odağ, "öğrenim oldukça duyar-
lı bir süreç. Ozel koşullar gerektiri-
yor" diyor, "Gelir sağlama tutkusu
böylesi kuruluşlann ömrünü çok kı-
saltıyor. Ama öğrenim biriikten, bü-
tûnlükten, ülküsel amaçlardan, ders-
lerin niteliğinden de etkileniyor. Tek
birhocaya bağımlılık ve Türkçe ya-
yın eksikiiği öğrenimin olumsuz et-
menlerinden sayılıyor. Tek birhoca-
ya bağımlılık tekdüzeliği de birlikte
getiriyorçünkü, tekyanlılığı da..."
Vakıf; binasınıyapmış, Fransa'dan,
Londra'dan, Düsseldorftan, Saarb-
rücken'den, vlrginia, Boston, Fila-
delfıa'dan, Ankara'dan seçkin bilim
insanlannı eğitim kadrosuna katmış,
yedinci kongresini düzenlemiş, yedin-
ci kitabını yayımlamış...
öz kaynakları ve gönüllü doktor-
lan ile ayakta duran Halime Odağ
Psikanaliz ve Psikoterapı Vakfı, bir sa-
at gibi çalışıyor, zamanı insancı boyuta
ayariıyor...
ÇALIŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞİPAL
Devler ve Cüceler
Ben, Cumhuriyet'e 1956 yılının mayıs ayında girdim.
tlhan SELÇUK'la tanışmam, Cumhuriyet'te *Pencere"sini
açtığı 1962 yılının Nisan ayıdır.
Son günlerde Cumhuriyet'teki anılannı anlatan bir gazeteci-
nin, "ortaoyunu" benzeri bir gösteri ile yeni kitabı tanıtıldı.
"tngiliz Krah" bile Türkiye'ye geldiğinde böyle bir "merasim-
le" karşılanmamıştı.
Bir kitabı tanıtmak amacına dönük, senaryosu önceden ha-
zırlanmış. oyunculan özenle seçilmiş bu "ortaoyununun". "k>
tap tanıtmak olmadığL, Cumhuriyet'in toplumdaki saygınhğ»-
na. Cumhumet düşmanı bazı çevrelerin duyduğu nefretin, bir
stıçluluk duygusu içinde dışavurumu olduğunu" herkes anladı.
llhan Selçuk'un "tutarsız söylemlerle" eleştiri yağmuruna
rutulduğu bu "ortaoyununda", hedefin Cumhuriyet olduğu
apaçık belliydi.
Dolduruşa getirildiğinin ve "konu mankeni" gibi kullanıldı-
ğının aynmında olmayan kitabı yazan gazeteci, ezberlediği
"çanak sorulan", bir bir yanıtlıyordu. Sorulara verilen yanıt-
larda, Cumhuriyet'te ünlenen kendisini tanıdığım bir roman-
cımızın da adının geçmesi beni çok üzdü..
Bu söyleme göre ünlü romancımız, llhan Selçuk'un Cum-
hunyet'e yazar olarak alınması için aracı olmuş, NadirNadi'ye
öneride ve ricada bulunmuş ve Nadir Nadi de onun ricası ve
önerisi üzerine tlhan Selçuk'u Cumhuriyet'e yazar olarak al-
mış...
Ben o konuyu iyi bilenlerden biriyim. O günlerde (Nisan 1962)
Nadir Nadı Cumhuriyet'te yetişip ünlenen romancımızı. "elçi
olarak" Valan gazetesinde saygınbir köşesi olan llhan Selçuk'u
Cumhuriyet'e göriişmeye davet etmek için görevlendirmıştir.
Nadir Nadi, daveti kabul eden tlhan Selçuk'u karşılamış. ça-
lışma odasına almıştır. Böylece, iki bilge yazar bir araya gel-
mışlerdir. Nadir Nadi. llhan Selçuk'a Vatan gazetesindekı kö-
şeyazılanru,
tt
alüavdırbeğeni>1eokuduğunu''söyleyerek Cum-
hunyefte birlikte çahşmaktan çok mutlu olacağını, Cumhuri-
yetin ikinci sayfasında bir "köşe >azan" olarak yazmasını ken-
dısı rica ederek önermiştir.. tlhan Selçuk da, Nadir Nadi'nin
koşe yazarlığı önerisini kabul etmiştir. Bu karşılıklı görüşme-
den sonra, llhan Selçuk'un "Pencere
r>
si, Nisan 1962'de Cum-
hunyet'in ikinci sayfasında Cumhuriyet okurlanna açılmıştır..
Nadir Nadi ile tlhan Selçuk fikirleriyle, eylemleriyle ve her-
kesın gözü önünde geçen yaşamlan ve de yürekleriyle birer dev-
dır.
Nadir Nadi, aracı ile Cumhuriyet'e "yazar* aramaz. îlhan Sel-
çuk da aracı ile "yazarük" yapmaz..
Olayın aslı esası budur.
Nadir Nadi ile tlhan Selçuk'un bu karşılaşmalannı, bir baş-
japıt olan "DeliBğe Methiye" nin yazan bilge Erasmus ile yi-
ne bir başyapıt olan "Ütopya" nın yazan bilge Thomas Mo-
reun karşılaşmalanna çok benzetirim.
Cumhuriyet, "çadır tiyatrolannda" oynanan bu tür "ortaojTin-
hnyla* ilk kez karşılaşmıyor. Bundan önce de Cumhuriyet'in
S3ygınlığına yönelik böyle saldınlar olmuştur. Cumhuriyet'e
\^)ilan bu tür saldınlan tezgâhlayanlarla, rol alanlan kamu-
c\u Türk basınının, çöp sepetine atmıştır.
Cumhuriyet bir devler ülkesidir. Bu devler ülkesinden, ara-
dabir cüceler de çıkar.
Onlar da "şuçluluk duygusunun" verdiği ağırlığın altında
kîhp, ezilip giderler.
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak" yahoo.com.tr
i
i
HARBİ SEMİH POROY
QÜOD
ÜDÜD
DDOD
• DDD
DDDD
• DDd
•'•'»
• QD
QDD
DDD
DDD
DDD
HAYAT EPİK TİYATROSU MVSTAFA B/LG/A hayatepikfo mynet.com
Sn.Zeynep OkAL'ın
18 aroitk
ESİNTÎLER
yazısından
sonra
yem'den..
i i
OTOBÜSTEKİLER KEMAL VRGENÇ k_urgenc(âyahoo.com
BESNİ tCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN TAVZİH
İLAMDIR
Dosya No: 2003 35 Tal.
02.12.2005 tarihli Cumhunyet gazetesinde yayımlanan satış ila-
mnda 1. satış gününün 20.01.2006 günü saat 10.00'dan 10.30'a ka-
<k, 2. satış giinünün 30.01.2006 günü saat 10.00'da oldufu belırtil-
mış olup, sehven 2. satış gününün bitış saatı belırtihnemiştir. 2. satış
sününde gayrimenkulün saat 10.00-10.30'da ihalesi yapılacaktır. llan
iiunur. 12.12.2005 Basın: 59862
BAKIRKÖY 4. SULH HUKUK
MAHKEMESİ HÂKtMLÎĞİ'NDEN
EsasNo:2005'1215
KararNo: 2005 1073
Oiyarbakır ili, Merkez, Fatih Mah. Cılt No: 10, Hane No: 57'de
ınfusa kayıtlı Selün kızı Halime'den 04.06.1975 d.lu Dılek ve Selim
ta Halıme'den 13.02.1977 d.lu Ayşe Öztürk'e aynı hanede nüfiısa
kayıtlı ağabeyleri 16.09.1970 d.lu Erdal Öztürk vasi olarak tayin
edilmıştir. llan olunur 17 11.2005 Basın: 59806
TARIHTE BUGUN MLMAZ ARIKAN 19Arahk tnnc.nuuntaz-arikan.com
HAWAIIADALARI..
, İ K A Bİ8L£ŞİKPEI/LE7l£ltİ,
HAWAII(HAVAİ) ADALAR GHU8UNU TANlt»&INI İİL-
PtePİAÇIKlAAM gİRTİCAKBrANlAŞAAAOtyu*
YAPILMIÇTy.. 17f8'pe,fCAPTWICOOtC
Ğ
ADAIARMKI' tNSAMLAÇ OLDUMÇA /K£l B/f?
KA8İLE >AŞASJTl£t /ÇİNDeYPİ.AVRUPALILAZ-
CA Sİ8ÜKTEHERŞEY ALT ÜSr OLACAKTt*..
AMEŞİKA'MN HAWA/f İLE OLAN TtCARET/ÜÇtJ-
L££İ GİO&lEK P£6İÇTİ.AMlAg 1893'TEKİ **D
oeı/cer XU£MA* ve "ozeüeuJk" îs-
TEKLERİ 19Sa'A OBSİN OYACANACAtC,SONUH
DA SO- DEI/LET OLA&VC A8Q'NE AUNAKAK
İS TAAAAMLANACAKTIR.
SAGNAK
NtLGÜN CERRAHOĞLU
Lagendijk:
'301den kuptulun!'
Yeni TCK yürüriüğe girmeden önce bu yasayla AB yo-
lunun yürünemeyeceğini, bu sütunda defalarca dile ge-
tirdim. Yalnız ben değil, benim gibi çok sayıda gazeteci
ve ülkenin en donanımlı hukuk adamlan bu uyarryı yap-
tılar, yasadaki tutarsızlıklara dikkat çektiler, hukukun te-
mel prensipleri ile çelişen hatalan vurguladılar ve de en
önemlisi yasadaki muğlaklıklan, boşluklan eleştirdiler.
Bu gidişle kafamızı duvara toslayacağımızı defalarca
belirttiler.
Sami Selçuk hiç unutmuyorum, "Yüreğim sızlıyori"
demişti. Ama ne yazık ki bu uyanlar, bu tartışmalar bo-
şa gitti. AKP ülke içinden yükselen tüm seslere kulak tı-
kayarak göğsünü gere gere yeni TCK'yi çıkardı:
"İlk defa kendikanunumuzu, kendibünyemize uygun
yaptık. Brükselyeniyasayı inceleyip onay verdi. Vertıe-
ugen de çok beğendi!" diye bir övünme payı da çıka-
rarak "ekerteleme taleplerini" geti çevirdi.
Oysa AB'nin yeni yasaya alkış tutması diye bir şey söz
konusu değildi. 17 Aralık öncesinde Kopenhag Kıiter-
leri'ne uyum çerçevesınde yeni ceza yasasının çıkması
bekleniyordu. AB Komisyonu, Türkiye ile müzakereleri
açmak konusunda difenen ülketerin eline bir siiah daha
vermekten kaçınmış ve işi fazla uzatmadan "Uygulama-
ya, maddelerin yorumuna bakacağız!" demeyi tercih
etmişti. "SeWe gör" potitikasinı seçmişti.
Ancak komısyonun bu tavnnı paylaşmayan, "Per-
şembenin gelişi, çarşambadan bellidiıi" şeklinde düşü-
nen bir grup Avrupa partamenteri de vardı. Yeni TCK'de
sorunlu maddelere dikkat çeken bu parlamenterlerden
biri AB-Türkiye Karma Pariamento Komisyonu (KPK)
Eşbaşkanı Joust Lagendijk olmuştu. Pamuk duruşma-
sının ardından kendisıyle konuştum. Ve "AB'nin sorum-
lulukpayı" hakkında ne düşündüğünü sordum:
"Ben ve AP'de çok sayıda üye, yeni TCK'nin pek çok
alanda ilerleme kaydettiğini, ancak 'ifade özgürlükleri'
bağlamında hıçbiraçılım getinvediğinı başlangıçtan iti-
baren söyledik. Yeni ve eskı yasada sorunlu maddele-
re ilişkin cümlelerhemen hemen aynı. Tek fark şu: Eleş-
tiri serbest bırakılıyor. Hakaret cezaya giriyor. Ama iki
sinin arasındaki çizgi ince ve çok sübjektif. Bugün ya-
şananlar; gerek AB, gerekse de hûkümet tarafından
öngörülebilirdi. AP'deki pek çok arkadaşımla biriikte
yeni TCK'ye baştan beriyapılan eleştirileriben hep des-
tekledim. Ne yazık ki haklı çıktık!"
'Pamuk'u kurtarmak yetmez'
Şımdi ne olacak?
Çiçek'm davayı bilinçli bir tercihle önlemedığini dü-
şünen Lagendijk; "Yapılması gereken iş alınan hasan ona
maktıf." diyor.
Nasıl?
"Hasar, baştan davaya yeşil ışık yakmamak suretiyle
önlenebilirdi. Bu aşamayı geride bıraktık. Şimdi 'ona-
nm' aşamasındayız. Yapılması gereken ilk iş: 'Bu dava-
ya izin vermemektir.' Ikincısi de, 301. maddeden kur-
tulmaktır. Artık Pamuk'u kurtarmak sorunu çözmeye
yetmeyecek. Avrupa'dayapılan analizlere bakıldığında,
TCK'nin sorun olduğu görülüyor. Meselenin çok daha
geniş çaplı olduğu fark edildi. Benzer başka davalar
gündeme gelecek. Ergeç301 'ideğiştirmekgerekecek-
tir. En iyisi hûkümetin süratle hareket edip; 'Bu yasay-
la ilenye doğru hamle yapmak istemiştik. Uygulamada
sakıncalar ortaya çıktı. Maddeyi değiştrelim' demesıdir.
Dava sürer, Pamuk mahkûm olur, madde sonra değiş
tirilirse; hasar daha büyük olur. Bir an önce hareket et-
mek en iyisi..."
"Konu hükümette 'reformcular' ve 'karşıtlan' arasın-
da gösteriye dönüşûrse ne olur" şeklindeki sorumu da
Lagendijk şöyle yanıtladı:
"Çiçek, Ermeni Konferansı'nı da engellemeye çalış-
mıştı. Erdoğan, Adalet Bakanı'nın kolunu büktü, kon-
ferans yapıidı. Bugûn olan da aynı şey. Herhangi birAv-
rupa ülkesinde başbakanla adaletbakanı arasında böy-
le bir durum gerilime yol açar. Çekişmeye yol açan ba-
kanın, hükümetten aynlması yadırganmaz. Buna tabii
ben karar veremem. Çiçek'in pozisyonu, partide milli-
yetçi kanadı kolladığını gösteriyor. Ama bunun ne ülke,
ne de partıye biryaran olmuyor. Sadece reformculann
işini zortaştınyor Çiçek!"
Işte böyle. Verilen mesaj yalnız "Pamuk davasından
kurtuHla sınırlı kalmryor. "301 'den ve hatta giderek Çi-
çek'ten kurtul!"a dek vanyor. Ne yaptığınızı bilmez, pu-
sulayı şaşınrsanız daha böyle çok mesaj verilir. Kafanız-
da gerçek bir dernokratikleşme planı, demokrasi refe-
ranslan olmazsa, böyle çok uyan yapılır.
Dış baskılara hedef olmayı önlemenin tek yolu, "içer-
deki uyanlan" hesaba katmak, sorunlara karşı "ön al-
maktır". Kendi aydınlannıza, hukukçulannıza, gazeteci-
lerinize kulaklannızı tıkayacaksınız ve ülkeyı dünya ba-
sınına manşet olan bir krize gebe bırakacakanız, sonra
da çıkıp "AB baskısından" yakınacaksınız! Tayyip Erdo-
ğan bunu yapıyor. Kimse de çtkıp sormuyor.
"Daha önce aklınız nerdeydi?"
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 7 8 9
SOLDANSAĞA:
U "Aptal, ser-
sem" anla-
mında argo
sözcük. 2/Bir-
leşik bir şeyi
oluşturan ya-
lınç şeylerden
her biri...
"Kitre" adı
verilen zam-
kın elde edil-
diği dikenli
bir çalı. 3/Güneydo-
ğu Anadolu'ya özgü
bir tür acı kahve...
Zaviye. 4/ Çın ve Ja-
ponya'dan tüm dün-
yaya yayılmış bir
strateji oyunu... Co- 5
cukyuvası. 5/Birşey-
6
den kalan kötü iz...
7
Karakter.ö/Kandaki
8
alyuvar sayısının 9
azalmasından ileri gelen ve genellikle genç kız-
lardagörülenkansızlıkhastahğı. 7/Birnota... Es-
ki dilde ok... Arap abecesinde bir harf. H/ "Bu de-
niz bir — deniz / tnsanlar ey nerdesiniz" (Nâzım
Hikmet)... Derin üzüntü ya da acı. 9/ Turuncu
renkli bir kavun cinsi.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Halk dilinde mandaya verilen ad... Bir tür er-
kek deve. 2/Zehir... Bir pamuk cinsi. 3/Askıntı,
baş belası... Ses. 4/ Belirli bir işi kendi kendine
yapabilen otomatik aygıt. 5/ Mert, kalender ve
babacankimse... Süpürgeotu. 6/Birbağlaç... "Tan
—": Çizerimiz. 7/Osmanlılardaöncelerihalktan
yalnız olağanüstü durumlarda, sonralan ise sürek-
li olarak toplanan vergi... Derviş selamı. İVKıl elek...
Hekimlik. 9/ Amonyak tuzu.