Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1££KASIM20O5SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Cıınthurbaşkanlığı Büyük Ödülü 'ne layıkgörülen Halilİnalcık, yakın ve uzak tarihimize ışık tutuyor
Irvalcıkyanm asırlık dostu Bernard Levvis'le. Kudüs'te doktora töreninde (1993) Balıkesir Üniv. Rektörü Hacıoğlu ile birlikte. Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülü'nü aldı.
Tarihçilerinkutbu: İnalcıkIVEİYASEİLKNUR
T
arüıi kitaplann dipnotlarında
sıkça rastladığımız Halfl İnalcık
adını, Prof. Dr. Irene Melik-
kwf un ağzuıdan sık sık duyardım. Me-
lilcoff'un, Ömer Lütfü Barkan la bır-
likcte birçok konuda referans olarak gös-
terdiği iki büyük tarihçimızden bıri olan
Halıl inalcık ıçin, Prof. MarkL. Stein
"Onun çahşmalannı çıkann. Osmanlı
taaihinde hiçbir şey kalmaz" dıyor
<}eçen hafta içinde Cumhurbaşkanı
ABunetNecdetSezer tarafından verilen
"Cumhurbaşkanhğı Büyük Kültür \ç
• İş Bankası Yayınlan'ndan çıkan "Tarihçilerin Kutbu-Halil İnal-
cık Kitabf' Emine Çaykara'nın İnalcık ile yaptığı söyleşilerden olu-
şuyor. İnalcık, bu söyleşilerde Kıbns. Patrikhane. Ekümenik istemi,
Ermeni soykınm iddialan, İstanbul'un fethi su^asında yaşananlar,
AB meselesi, Cumhuriyet'in ilk yıllan, Balkanlar'daki çatışmantn
arka planına ilişkin aynntılı bilgiler verirken yanlış bildiğimiz ya da
hiç bilmediğimiz tarihsel olaylara belgelerle projektör tutuyor.
Sanat Odûlü"ne layık görülen Hahl
inalcık'ı, yakından tanımak. yakın ve
uzak tarihimız hakkında fıkir sahıbı
olmak. kökü tarıhe uzanan güncel so-
runlannuzın geçmışıni ve bugününü
öğrenmek ısteyenler için tş Bankası
Yayınlan'ndan çıkan "Tarihçilerin Kut-
bu-Halil Inalcık Kitabı" önemlı bu" ba-
şucu kaynağı. Geçen günlerde piyasa-
ya çıkan kıtap, Emine Çaykara'nın
İnalcık ile yaptığı söyleşilerden oluşu-
yor. înalcık, bu söyleşilerde kendi ya-
şamını anlatırken sık sık tanhın derin-
liklenne dalarak yanlış bildiğimiz ya da
hıç bilmediğimiz tarihsel olaylara bel-
gelerle projektör tutuyor. Son yıllarda
pek çok konuda tarih kıtaplan yayım-
landı. Belgeden çok varsayımlara da-
yanan ve tarihi gerçeklerin yenni temen-
nilenn aldığı bu kitaplann, suya tirit araş-
ürmalann sonucunda ortaya çıknğını an-
lamak için Halil Inalcık'ın araştırma-
lanna göz atmanın zonınlu olduğunu
anımsatıyorEmine Çaykara'nın söyle-
şisi. Kıbns, Patrikhane Ekümenik iste-
mi, Ermeni soykınm iddialan, Istan-
bul'un fethı sırasında yaşananlar, AB
meselesi, Cumhunyet'in ilk yülan, Bal-
kanlarda'ki çatışmamn arka planına
üışkin aynntılı bilgılerin yer aldığı ki-
taptan güncelolan konulara ilişkin Inal-
cık'ın Emine Çaykara ile söyleşisin-
den bir derleme yaptık.
HİLAFETİN KALDIRILMASI
EN BÜYÜK DEVRIMDİR
Kıbns 'ı Rumlardan almadık- Kıbns'la ilgfli yazılannızı
19*0'larda mı yazdınn?
inalcık - 1974-80'lerde.
Tünkler adayı \ enedikhlerden
aldı Venediklilerden önce bir
Fransız, Lısgnan Hanedanı
vardı. Fransa'dan 500 feodal
aü<e geldi buraya ve bütün ara-
züseri kendi mallan yaptı. Or-
todoks kılisesi ve topraklan-
nı da Katolik kilısesine mal
ettiler. Tabii büyük Rum ruh-
bamı, topraklan ellennden gi-
diöce köylere kaçtı. 1480'ler-
de Lusıgnan Hanedanı'ndan
bir hanım -krallığa sahip oldu-
Kı"bns'ı Venedik'e sattı. Os-
manlılar için Kıbns'ı almak
stratejik bakımdan çok önem-
li>
r
di; oradaki Rum halk da
paînklık dolayısıyla Osman-
lılara yakın. 1538'dePreveze
Deniz Zaferi'nden sonra Os-
manlı divanı denizden
orduyu geçirebi-
lıriz, diye karar
E
verdı. Büyük bir ^
orduyu Kıbns'a ^
geçırdiler, Lefko-
şa düştü. Rumlar.
Tiirkler adaya ayak bastıklan
zaman Venedik'le işbırüği yap-
madılar.
Çünkü topraklan ellennden
gitmiş; önce Fransızlann. son-
ra Venedik beylerinin toprağı
haline gelmiş ve bu toprağı
işlemek için Rum köylüsünü
çalıştınyorlar. Türkler ayak
bastığı zaman ovadaki Rum
köylüler ışbirhğı yapmamak
ıçin dağlara kaçtı... 0 kadar kı
Venediklilerin ücretli olarak
tuttuklan Rumlardan kunılu
500 kişilik kuvvet de Vene-
diklileri terk edip kaçtı. Os-
manlılar orduyu geçirmeden
önce, patrikhaneden yardun
istedi; patrtk, Rum ruhbanına
mektuplar göndenp mukave-
met etmemelerini bildirdi. Os-
manlılar Rumlardan hıçbir
mukavemet görmeden adayı
ele geçırdiler. Türklenn geli-
şi bir kurtuluş olarak kabul
edildi. Osmanlılar ayak basar
basmaz bütün Rum Ortodoks
kilisesıne ait topraklan ruh-
bana geri verdı, kilıseyı yenı-
den tesis etti, Türk idaresi,
hem köylü için hem de Rum
Ortodoks kilisesi ıçin bir kur-
tuluş oldu. Tanh budur.
- Ortodokslar o zaman Os-
manhlara çok şey borçlu_
tnakık- 1572
;
de, Osmanlı
bütün nüfusu ve gelır kaynak-
lannı tespit eden kapsamlı bir
tahriryaptı orada; bu tahnr, Ta-
pu Kadastro Genel Müdürlü-
ğü arşivuıdedir; Rumlann es-
kiden haftada ıkı gün feodal
beyin arazisinde çalışma mec-
buriyetı vardı. Osmanlı bunu
kaldırdı.
tkincısi.
Rum Ortodoks
kılısesını ıhya et-
ti. Daha sonra 18.
yüzyılda adadaki
Hıristiyanlann cizyesini
toplama yetkisini başpısko-
posa verdi. Başpıskopos bu
vergıyı Rum halkından topla-
yıp Osmanlı hazinesine tes-
lim edıyordu; bu suretle baş-
pıskopos memlekette ıdari bir
rol üstlenmiş oldu; zamanı-
mızdaMakariosonun ıçin dev-
letbaşkanıoldu. Osmanlı ıda-
resinin "şenletme" dıye bir
politıkası vardu-; vergı kay-
naklannı, boş topraklan, köy-
leri ihya etmek için Anado-
lu'dan sürgün yaptı. Demek
ki biz Kıbns'ı Rumlardan al-
madık; üdncisi, biz daıma ora-
da üçte bir nüfusu temsıl et-
tik; üçüncüsü, Osmanlı ıda-
resinde biz daima Rumlan el
üstünde ruttuk Bu gerçekler
Bah tarafindan bıhnmez, Rum-
lar inkâr eder, oradaki Türk
nüfusu Rum savar vs.
inalcık, "istanbul'un Ortadoks dünyasının merkezi olması Lozan'a aykın" dedi.
Afdileme moda oldu
- Patrikhanenin Osmanlıya çok şey borçlu
olduğunu görüyoruz.
Inakık- Fatih Suitan Mehmet Istanbul'u al-
dıktan sonra kendisıni Roma imparatorlannın
vârisi olarak gördü; bütün faaliyetı, seferleri bu
kavram üzerine kurulmuştur. Bizde son za-
manlarda kendilerini dünya vatandaşı sanan
birtakım enteller, tanhnnize aıt bazı olaylar
için adeta günah çıkarmayı. af dilemeyı moda
haline getirdiler. Islam fıkhına göre üç kez tes-
lım davetine yanıt vermeyen, silahla karşı ko-
yan şehir halkı esir ve mallan gazilere ganımet-
tir. Bu bir ortaçağ kuralı. Hıristiyan dünyasın-
da da bu böyleydi. Fatih istanbul'un yağması-
nı önleyemezdi; aslmda gelecekteki payıtahtı-
nm harap olmasma çok üzüldü. tmparatorun
esır başbakanı Kir Luka'yı huzuruna çağırdı,
niye teslim ohnaduıız, dıye sordu. Üç defa tes-
hm ol çağnsı yaptı Fatih. Esir Rumlann bır
kısmını. Fatih, devlet hazinesinden fıdye pa-
rası vererek kurtardı ve tekrar şehre yerleştir-
di. Fatih'ın büyük kaygısı nüfussuz ve harap
şehri şenletmekti. Edirne'ye kaçan Rumlan tek-
rar şehre celbetmek ıçin af ilan edıyor. Bu ara-
da başlıca Rum halkını celbetmek ıçin patrik-
liğı üıya ediyor... Eskıden ben papalığuı üstün-
lük iddiasını kabul etmeyen Scholarios'u Edir-
ne'den getirtiyor ve onu patnk yapıyor. Rum
halkı üzerinde onun dmı otoritesini tasdık eden
bir berat veriyor. Patriğin otoritesi, Osmanh
devletınnı verdığı bu berat üzerine kuruhnuş-
rur. Şayet kendisine bir mukavemet ortaya çı-
karsa, o zaman da devlet kuvvetlerının kendi-
sme yardım edeceği beratta belirtıliyor. Patrik-
lığin hukukı temeh Osmanh devletinın onun oto-
ntesmi tasdik etmesınden kaynaklanır.
-Bartholomeos'uniddiasınınsizcenegibiza-
rarian olabiür?
tnalcık - Bazı aydınlanmız meselelen bıl-
meden, ınsan haklan kahramanı kesüiyor ve Tür-
kiye karşıtlanna destek veriyor. Istanbul, Or-
todoks dünyasmın merkezi olunca şehir ulus-
lararası bu" statüye doğru gider. Entellere göre
hakkı, niye ohnasm! Sırf bilgisizlik, kayıtsız-
lık. Her şeyden önce bu, Lozan ,\ntlaşması"na~
aykındır, bu yolla Türkiye devletinin uluslara-
rası statüsünü behrleyen bu antlaşmada bir de-
hk açılm
- Cumhumetin ilk vdlannda
inkılaplara tanık oldunuz. Nasıl
karşıladınız, anımsrvor musu-
nuz?
tnalcık - 1929'a kadar Ata-
türk'ün belli başh inkılaplan bır-
buıni ızler. Hilafetin kalduıhna-
sı en büyük ınkılaptır... tkincisi
Medeni Kanun, ki 1926'da neş-
redihnıştır, komisyonun başuı-
da Mahmut Esat Bey vardır. Bu
ikisı Türk toplumunun laikleş-
mesı demekti. Hilafetin kaldı-
nhnasıyla devlet laikleşiyor; bi-
liyorsunuz, Osmanlı Kanun-i
Esasisı'nde "Devletindinilslaın-
dır" ifadesı vardı, hılafet kal-
kınca o kalkıyor. Toplum, Me-
deni Kanun'la, Islam hukuku-
nu bırakıp Batıh hukuka geçiyor;
Türk uısanının hayatı için önem-
lı bir kanun. 1924-1927 arasın-
da Ata'nın lider grubu içinde hi-
lafetin kaldınlmasına karşı olan-
lar vardı. tnönü ile Atatürk hi-
lafeti kaldıralrm, Abdülmecifı
sürgüne gönderelim dıye anla-
şınca büyük akis yaptı memle-
kette, ama kendi arkadaşlanyla
arasına soğukluk girdi ve o ta-
rihten itibaren tnönü, Atatürk'ün
en yakın arkadaşı durumuna gel-
dı. Ve hakıkaten Inönü namus-
lu, vefakâr ve Atatürk'e çok bağ-
lı bir insandı. Onu kendi iktida-
nna ortak yaptı Atatürk.
Hakikaten Türkiye'yi kurtaran,
bır devlet ve millet yaratan bir
lıderdı Atatürk. Yenı kuşaklar
bugün "Vatan. millet Sakarya"
diye alay edıyorlar o destanı de-
virle. son derece üzülüyonım.
Ya Amerikancı oluyor, doğum
gününde "Happy birthday" di-
ye pastanın etrafinda toplanıyor-
lar yahut da Kaddafi'nın huzu-
runa gidip el pençe dh
r
an duru-
yorlar. Atatürk'ün ideali mede-
ni, Batıh, hür bir Türk toplumu
yaratmaktı. Bugün adam şapka
giymiyor, takke giyiyor, selam-
laşması da başka. Güzel, herkes
kendi inancı şeklinde hareket
eder toplumda. Atatürk'ün Is-
lam düşüncesi şuydu ve bütün
nutuklannda söylerdi: "Din bi-
reyin vicdanmaaittir,bunubirzo-
nınluluk haline getirmek hata-
dır."
SÜRECEK
ENTERNET / MEH>IET SUCU mehmet@ cumhuriyet.com.tr
Çın, ucuz mal ihraç ederek Türki-
ye'nin de aralannda bulunduğu birçok
ükeninekonomisinitehditetmiyor. Çin
Battipi kapitalist ekonomiyi değiştirme-
ye oynuyor. Bu çok iddialı gibi görünen
saptama basit birkaç gerçekle destek-
lenince daha anlaşılır oluyor.
Türkiye'nin de aralannda bulunduğu
çoksayıda ülke Çın malı ucuz ürünle-
rii kendi iç pazannı tehdit ettiğini dü-
şjnüyor ve buna karşı önlem arayışına
çdiyor. Işte burada aksayan bir nokta
var.
Düşünülen ve gerçekleştınlen önlem-
te-genellikle gümrük duvarlannı yükselt-
rek ve Çin malı ürünlere kota uygula-
raktan ıbaret oluyor. Neresınden ba-
karsanız bakın ou uygulama da kapi-
tâzmin ruhuna aykın birdurum Adam
Snith'in herhalde kemikleri sızlıyordur.
Kapitalizmnözü, bırakınızyapsınlar,bı-
nkınız geçsinler değil midir? O zaman
rvegümrLk duvarlan niye kotalar?
Pek çok ülke Çin ürünlerine karşı ne-
Çin Aslmda Rejim İhraç Etmeye Çalışıyor
redeyse alarma geçmış durumda. Ya-
saklar ve önlemler dünyanın dört bir
yanında iktisatçılann gündeminden düş-
müyor. Ucuz işgücü ile birlikte dünya
ekonomısinı tehdit ettiği öne sürülen
Çin'in ardındaki gerçek nedense hep
gözden kaçınlıyor. Şimdi şöyle bir ar-
kamıza yaslanıp düşünmenın zamanı.
Niçin Çin malı ürünler dünyanın pek
çok yerinde üretilen benzeri ürünlere
oranla daha ucuz? Medyaya bakarsa-
nız üç otuz parayaçalıştınlan, neredey-
se köle statüsünde üretime zorlanan
büyük bir işgücünün ürettiği ürünler söz
konusu. Alım gücü olmayan, süreklı ça-
lışmak zorunda olan bir ulustan söz
ediliyor.
Diğer yandan ıse dünyanın büyük
kapitalist şirketleri bu büyük nüfuslu ül-
keye gözlerini dıkmiş durumda Hanı he-
pimizin sıkça dile getirdiği bır söz var-
dır; Bu kadar Çinliye bir tane atlet sat-
sak dünyanın en zengin ülkesi oluruz.
Ya da her Çinli günde bir kola ıçse.. Bu
sözlerin ardında Çin'i büyük bir pazar
haline getirme isteği yatıyor. Ancak Çin
global ekonominin tüketım pazan olma-
yı henüz kabul etmiyor. Yaşam standar-
dının Batı'ya oranla daha düşük oldu-
ğu bu ülkede doğal olarak işgücü çok
ucuz.
İşgücünün ucuzluğunun yanı sıra
merkezi yönetim tarafindan uygulan
sübvasnsiyonlar da cabası. Enerji için
Batı dünyası çuvalla para öderken, bu
masraf kalemi Çin'de devlet tarafindan
sübvanse ediliyor.
Böylesi bir durumda haksız rekabet-
ten yakınan Batı hemen koruma du-
varlannı kaldınyor, gümrük vergılerı ve
kotalan uygulamaya koyuyor. Ama ne-
reye kadar?
Bugüne kadar pek de fazla sözü edil-
meyen madalyonun diğer biryönü da-
ha var. Türkiye'nin aralannda bulundu-
ğu Batı ekonomileri uzun süredir, üre-
timden çok ticaretle ayakta duruyor. Işi
lyıce basite ındirgeyelim. Antalya'da
üretilen meyve istanbul'daki tüketiciye
ulaşana kadar 10-15 el değıştiriyor. Her
el değiştirdiğınde yeniden fiyatlandırı-
lıyor.
Sonuçta sofraya gelene kadar fiyatı
tarlafiyatının birkaç mislineçıkıyor. Üre-
ticiden çok aracılar kazanıyor. Aracılar
çoğaldıkça da fiyat artıyor.
Gelelım şımdi Çin'e. Ticaretin Batı ti-
pı ekonomilerde olduğu gibi gelişme-
diği bu ülkede. üretici ile tüketici ara-
sındaki tüccar sayısı yok dencek sevi-
yede. Böylesi bir durumda merkezi hü-
kümet taraf ndan Batı'da sıkça uygu-
lanan dolaylı vergı oranı da yok dene-
cek seviyeye iniyor. Sözün özü üretici
ile tüketici arasındaki mesafe daha kı-
sa. Doğal olarak da hem sübvansiyon
(hani Türkiye'de vazgeçilmek istenen
devlet desteği) hem ucuz işgücü, hem
aracının olmayışı, hem tüketim ülkesi ol-
mama isteği bize başka bir kültürel ve
ekonomik sistemin varlığınrgösteriyor.
Şimdi pencereden görünen manza-
raya bu detaylar ışığında bir kez daha
baktığınızda akla şu sorular gelıyor.
Acaba Batı eskıden Avrupa'da esen
sosyalizm rüzgânndan korktuğu için mi
Çin ürünlerine karşı duvarlannı yüksel-
tiyor?
Yoksa üretimden uzaklaşarak tica-
rete daha ağıriık verdiği sistemin değiş-
mesinden mi korkuyor?
Çin'den gelen ürünlere karşı korun-
manın yolu her halde koruma duvarla-
rı ardına saklanmak değil, tersine onlar
gibi bir ekonomi üretmek olmalı. Çün-
kü ardına saklanılan duvarlar eninde
sonunda yıkılıyor.
DUZYAZI
ORHAN BİRGtT
Van'daki Trajedî
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in de dün
vurguladığıgibi, "Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde
yaşanan trajedi" yeni bir boyuta ulaştı. Yolsuzluk
yaptığı savı ile hakkında soruşturma açılan Üniver-
site Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı, beş
aydır hâkim önüne çıkartılmasını beklemenın ne-
den olduğu bunalım sonucunda kurtuluşu ne ya-
zık ki canına kıymakta buldu. Koğuşun banyosun-
da çamaşır ipı ile kendisini astı!
Koğuş arkadaşının feci sonucunu öğrenen Sa-
yın Rektör Prof. Dr. Yücel Aşkın'ın kalp spazmı ge-
çirerek yoğun bakımda olduğu ve yaşamsal tehli-
kesinin sürdüğü biliniyor! Adalet Bakanı Cemil Çi-
çek, dün Istanbul'daydı. Sayın Bakan, Arpalı'nın
iple intihar ettiğini mazur göstermek amacıyla ol-
malı, gazetecilere "Ip olmasa bile çarşaf var ora-
da. Çarşafsız da yatıracak halimizyok" derken, o
trajediden ne kadar uzakta olduğunu ve bambaş-
ka dünyalarda yaşadığını göstermiyor mu?
Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde Rektör Aşkın'ı he-
def alarak, artık gizlenemeyen husumet sonucun-
da başlatılan soruşturmada sorguya ilk çekilen ki-
şi olan Arpalı, 11 Temmuz 2005 günü tutuklanıyor.
İntihar ettiği tarih 13Kasım2005'tir.Tam 125gün-
dür yargı önüne çıkartılmak için savcının iddiana-
mesinin hazırlanmasını bekleyen Enver Arpalı'nın,
koğuş arkadaşlanna da, ziyaret günü cam bölme
arkasından görüşebildiği yakınlanna da "Kahro-
luyorum. Bu karayı bana nasıl çalariar? Bu be-
ni rflah etmez, ben bununla yaşayamam. Bun-
ca yıllık devlet memuruyum, bir kuruş para ye-
miş adam değilim" diye ağladığını, haklanndaki
onca yolsuzluk savlannı dokunulmazlık kalkanlan
arkasında ısrarla saklayan "devletlüler" de dünkü
gazetelerden okumuş olmalılar.
125 gündür tamamlanamayan
iddianame!
Acaba ne yaptılar? Adalet Bakanı, sorunu "Çar-
şafsız da yatıracak halimiz yok" tümcesinin içine
hapsederek vicdanını aklamaya yöneliyor. Daha
yukandakileri ise bu feci sonuç, yani 125 gündür
tamamlanamayan iddianamenin yolunu bir ceza-
evi koğuşunda beklerken kahrolan ve namusu-
nu ancak yaşamına son vererek temizleyebi-
leceğini düşünecek kadar bunalıma giren bir dev-
let memurunun durumu, "ırgalıyormu"?
Yoğun bakımda bir rektör!
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü'ne beslenen
hıncın gerçek nedenleri medyada günlerce yazıl-
dı. O hıncın, şu anda jandarma gözetiminde bir has-
tanenin yoğun bakım servisinde yaşam savaşı ve-
ren Rektör'ün dünya görüşüne yönelik olduğunu
bilmeyen yok ki!..
Soruşturmaya kimsenin bir şey söylediği elbet-
te yok.
Ama insanlann en kısa sürede yargıç önüne çı-
kanlarak, suçlu mu yoksa suçsuz mu olduğunun
belirienmesi için devleti bölmek amacıyla yola çık-
mış olanlardan esirgenmeyen haklann, Yücel Aş-
kın ve merhum Enver Arpalı için ucu açık bir sabır
sınavına döndürülmesi, gecikerek gerçekteşen ada-
letin adalet oimayacağı ilkesini bir kez daha her-
kese hatırlatmalıdır.
Atatürk'ün istemi ile kurulması gerçekleştirilen
bir üniversiteyi medrese haline getirmeye çalışan-
lara direnen bir Rektör ve arkadaşlanna karşı açıl-
mış olan sistemli savaşımın bir halkasıdır, adalete
yapılan suç duyurulan...
O suç duyurulannın gerçek verilere dayanıp da-
yanmadığını elbette adaletin vereceği kararlar be-
lirleyecektir.
Insan onuru çiğnenmeden
Ancak o belirleme sürecınde sanık onurunun
ayaklar altına alınmaması, tutuklamanın bir önlem
anlamından çıkıp işkenceye dönüşmemesi ge-
rekirdi.
Arpalı'nın yaşamına son verecek bir bunalıma gir-
mesi, Rektör Aşkın'ın jandarma gözetiminde yo-
ğun bakımda yaşamla mücadele etmek zorunda
bırakılması, Van trajedisinde maalesef işkence dür-
tülerinin ağır bastığını ortaya koyuyor.
Enver Arpalı'nın tabutu arkasında yürüyecek
olanlar da bu acı sonuç üstünde duygulananlar da
birbirlerine sormalılar
Adalet ve Kalkınma iktidannın "adalet"\ bu muy-
muş?
Kendileri için düzenlenmiş dosyalan dokunul-
mazlık dolaplanna istifleyen, bir rektör ile bürokra-
tını M tipi cezaevinde demir parmaklıklar arkasına
tıkıp "Acelenizne, iddianameniztamamlanmadı ki"
diye aylardır işkence içinde bir yaşama terk etti-
renler, rahat mısınız? Söyler misiniz, Van'dan ge-
len haberler sizi ırgalayacak mıdır?
Faks: 0 212 677 08 21 obirgit@e-kolay.net
YÜKSEKÖĞRETİM KONFERANSI
'Herkesi memnun
edecek çözüm zor'
ANKARA (Cnmhuriyet Bürosu) - YÖK
Başkanı Prof. Erdoğan feziç, mevcut yapıda
üniversiteye giriş sınavı sisteminde herkesi
memnun edecek köklü bir çözüm getirmenin
zor olduğunu belirterek "BE,buçahynanm bö-
tfinlüğü içinde, kendi koşnDanmıza en uygun
sınav sistemi modetini de olusturmanın aray>
şı içinde olmav-a devam edeceğiz'' dedi.
YÖK'ün Bılkent Otel'de düzenlediği Ulus-
lararası Yükseköğretim Konferansı, Teziç'in
açış konuşmasıyla başladı. Konferansta
YÖK'ün kurulduğu günden beri hedeflerine
ulaşmada ne derece başanlı olduğu sorusu-
na yanıt aranacağını vurgulayan Teziç, son 20
yılda yayın sayısı bakımından Türkiye'nin
50. sıralardan 20. sıralara yükseldiğini kay-
detti. Türkiye'de w
siyasi irâdenin zaman za-
man yükseköğretime müdahafc ettiğini, bu-
nun da geneuikle olumsuz sonuçlara yol açtı-
ğmı" belırten Teziç, "Bu anlamda YÖK, si-
yasi irâdenin Türk yükseköğretimine müda-
halesini engeDe>¥bibne hukukiimkânbnna sa-
hip bir anayasal kurumdur" dedi. ÖSS sis-
teminin "gûnah keçisi" olarak nitelendirildi-
ğini ifade eden Teziç, ÖSS'nin, güvenilirli-
ğinden kuşku duyuhnayan bir kurum tarafin-
dan gerçekleştirildiğini söyledi. J'