Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 18 NİSAN 2004 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Şeçimleri de
Özelleştirsek mi?
"Sat babam sat", "şeyini şey etmek" gibi kahveha-
ne ağızlanyla geçiyor bu güzel ilkyaz günleri... Bir Baş-
bakân, TBMM'den kaçıyor. Denktaş'ı dinlemeyecek!..
Gidiyor Türk-lş'e sığınıyor, bir Meclis Başkanı öfkele-
nince ağzını tutamıyor. Dış, iç polrtika günden güne çık-
mazagiriyor...
En doğru tanımlamayı Erbakan yapmamış mıydı:
"Bunlar devleti yönetemez. Çoluk çocuğun eline bu
işler bırakılamaz."
Bir buçuk yıldan bu yana Türkiye bir onursuzluk uçu-
rumuna düştü düşecek... Yetmiş milyonuz, genç bir
ulusuz, sayısız değerlerimiz var, insanımız var, tarihsel
gücümüz var, niye bu denli başansızlık?
"Babalar gibi satanm", "Sat babam sat", "Şeyini
şeyederim", "Bunlann temeli çürük", "Camiler kışla-
mız, minarelersüngümüz", dahanelerneler. Doğru, Er-
bakan'ın dediği: "Bunlar çoluk çocuk."
Ülke satılık mallar çarştsına döndü! "özelleştirme" di-
yerek cumhuriyetın yetmiş yılda kurduğu, yarattığı de-
ğerler, ona buna satılıyor. Ulke topraklan para veren ya-
bancılann eline geçiyor. Bir ülkenin toprağı önüne ge-
lene satılır mı? Gidin bakın Ege'nin en güzel yerleri, kı-
yılan yabancılann elinde!..
Kıbns'ta Rum'un, Yunan'ın istemediği bir piana "evet"
denilsın diye kıyamet kopanlıyori AB'ye giriş kapısı ola-
cakmış, evetler, boyun eğmeler, onursuzluklar... önü-
müzdeki gerçeklen görmemek için, Başbakan'ından baş-
layarak bir körlük, bile bile kendini aldatış, insana ür-
küntü veriyor...
Birçoklan danlacak belki, ama gerçeği değiştirmek
olası değıl, o gerçek şu: Şöyle böyfe elli yıldan bu ya-
na Türkiye'nin yönetiminde Rauf Denktaş gibi bir dev-
let, bir siyaset adamı gelmedi... Kıbns liderinin TBMM'de-
ki konuşması hem tarihsel hem de devlet adamı olma-
nıncanlı birömegi...
özelleştırilecek bir şey kaldı mı diye soranlar var. Pa-
ra eden herşey mademkı özelleştirilecek, satılacak, öy-
leyse neden daha başka yollar, çareler aramamalı? Bu
işin şakası, alayı değil, "Sat babam sat" kuramı neden
havaya, suya, soluk almaya da uygulanmasın? Neden
daha başka şeylere, hanı o "Şey ettiğimiz şeylere"...
BüyükTürkşain Fazıl Hüsnü Dağlarca, "BüyükBu-
luş" adlı yeni şiinnde çareyı göstermış! Türkiye Yazar-
lar Sendikası'nın dergisi "Güzel Yazılar"\n yeni sayısın-
da çıkan bu şiir, maliyecılere, yeni çıkarkapılan arayan-
lara. başta Unakrtan Bey'e, yeni kazanç kapılannı gös-
tenyor
"Haydı gel seçimi de özelleştirelim/
Kazanç denizine girelim
Bütün meclislerde satılsın sandalyeler/
Bin dalyalar on binlik dalyalar
Oye, başkan, ödediğine görel
Böyle kurulsun yeni töre
Onlar da, özelleştirsin sokağı yolul
özelleştirme cenneti olsun, Anadolu
Değil mi ki soluk almak özell
Tannnın özelleştirdiği olur güzel
Para? Özelleştirilmiş biril
Mutlu kıla dursun zengini fakiri
Seçimi de özelleştihnce bizJ
Avrupa olur içimiz dışımız"
CHP, Yarah Ceylan...
CHP tarihsel bir dönemecin kavşağında ya da koyu karanlığın şafağında. Çakan
şimşekler ve gök gürültüleri çölleşen parti iklimine sağanaklar bırakabilir.
GaniAŞIK
M
art ayının 2. haftasında
Kayseri'ye gidip 15 gün
boyunca seçim çalışma-
lanna katkıda bulunmak
istedim. 28 Mart saba-
hı oyumu kullanmak için Ankara'ya ha-
reket ederken taşıdığım gözlemlere da-
yah duygular, Zjhni'nin (1795-1859) yan-
mış yıkılmış Bayburt için söylediği, "Var-
dım ki yurdundan ayağ göçürmüş / Yav-
ru gitmişBSIZkalmışotağT dizeleriyle baş-
layan ünlü koşmasındaki trajik duygu-
dan farklı değildi. Aman Allahım, CHP
çökmüş, silinmiş ve gündemden düşmüş.
Umutsuz ve moralsiz kalmanın siyasal
travmasını yaşayan partililer, ormanın
derinliklerinde gizlenen ürkek ve yaralı
ceylan gibi evine kapanmış. Bir yerel ga-
zete, "CHPKayseri'deyok" başlığı ile çı-
kıyor, CHP'liler de bu başlığa itiraz et-
miyor, edemiyor... Nitekim 28 Mart'ta
CHP'nin, 3 Kasım'da zaten düşük olan
oyunun yuzde 50'sini de kaybederek yüz-
de 6'ya indıği görüldü. Emek-sermaye çe-
lişkisinin yoğun ve CHP'nin diri kalma-
sı için tüm sosyal dinamiklerin var oldu-
ğu İç Anadolu'nun kalbi Kayseri'de seç-
men, tüm çabalanmıza karşın Sayın Bay-
kal'a koyu kırmızı kart gösterdi. Bunun
bedelini de örgütler yarunda, partinin de-
ğerli ve nitelikli adaylan ödedi. CHP'nin
Kayseri'de çok kötü durumda olduğunu
başlık yapan söz konusu gazeteyi bir zarf
içinde Sayın Genel Başkan'ın ev adresi-
ne postaladım, üzerine de "Yükseklider-
lik dehanızia övünebflirsiniz" notunu ek-
ledim. Cünkü CHP, Türkiye'de yaşadığı
sorunlan çok daha yoğun ve derin biçim-
de Kayseri'de de yaşıyor, bunun baş so-
rumlusu da genel başkanın bizzat kendi-
sidü*. Bunu bildiği için olacak, Kayse-
ri'ye gelememiştir. Gelmesini ve yarat-
tığı tabloyu yerinde görmesini isterdim.
Partinin bu duruma düşeceğini, daha mil-
letvekili aday listeleri açıklanınca gör-
müş ve kendisine bir faks çekerek "Be-
nim bir isteğimyok ama Kayseri'ye bu kö-
tülüğü yapmamanız için size yarvanyo-
rum'' demıştım. Kayseri 1995, 1999 ve
2002 genel seçimlerinde aşın sağın bas-
kın egemenliğine teslim oldu (2002 so-
nuçlan: AKP 7, CHP 1). 12 Eylül'den bu
yana ilk defa partililerin "Bu benim mil-
letvekflün" diyebileceği isimlerden olu-
şacak bir liste ile iki kişi çıkarma şansı-
nı yakalayan CHP'nin bu potansiyeli, so-
rumsuzca, hoyratça çarçur edilmiş ve par-
ti, 28 Mart'ta uzun ve saygın tarihinin en
dramatik yenilgisi ile dibe vurmuştur.
CHP gibi bir partiye böylesi bir kötülü-
ğü, değil kendi genel başkanı, siyasi ha-
sımlan bile yapmazlar. Çünkü zerre ka-
dar sorumluluk taşıyan birisi, Kayseri'ye
3 Kasım skandahnı yaşatamazdı.
Partide iktidar...
CHP'nin içine düşürüldüğü durumu
doğru kavrayabilmek, onun tek egemeni
durumundaki genel başkanın insanlarla
ilişkisinin, siyaset ve yönetim anlayışının
özüne inmekle olasıdır. Bir ara parlamen-
toda( 1977-80), 1992-95 yıllarında partı
meclisinde yakından tanıdığım, 95'ten
bu yana da izlemeye çalıştığım ve uzun
yıllar kendisi ile birliktelikleri olanlann
anlattıklan Baykal ile CHP'nin çile yu-
mağı seçmenleri arasında, insana, yaşa-
ma ve siyasete bakış açılanndan derin
uçurumlar vardır: Sınırsız çıkar hırsı ile
özveri duygusu ve sevginin temeldeki
zıthğını vurgulayan "Seninkisidünyado-
lu malınan. benimkisi bir sunaboylu yâ-
rinen" türküsünde olduğu gibi, partilile-
rin derdi ülkede iktidar, Baykal'ın ama-
cı zenginle tokalaşmak. Partililerin haya-
li bezginlik duygusunu atmak, Baykal'ın
tutkusu caka satmak. Partililerin umudu
ondan kurrulmak, onun hesabı, tepele-
rinde oturmak. Partilinın derdi "Bahümız
bir gün görsüıT, onun yöntemi dostiarahş-
verişte görsün. Partilınin sorumluluk an-
layışı çevreye ve dünyaya bakmak. Onun
hobisi, her sabah aynaya bakmak. Deniz
Bey, olursa başbakanlık ve cumhurbaş-
kanlığını da elbette düşlüyor. kombıne-
zonlarla, ucuz yollardan ve bedelini öde-
meden, ama olmazsa -olmayacağı 28
Mart'ta bir kere daha görüldü- barajı aşıp
kendisini ve şefaate her koşulda layık
özel ahbaplarını Meclis'e taşıyabilen bir
CHP'ye, dahası, Meclis dışında kalsa bi-
le, Iş Bankası'na yönetici atayan, Hazi-
ne'den yardım alan, altında Mercedesi, em-
rinde örgütleri olan bir CHP'ye de çok-
tan fit. Acı ama, gerçek bu.
Sayın Baykal, sık sık "yaşamın içinde
olduğunu, evindeki telefonla kendisine
ulaşıldığuu ve insanlara tepeden bakma-
dığuu" söyler. Örnek olarak da "sabah
sporlanru, gazetesini kcndisinin aldığını.
komşularıyla nıerhabalaştığım" anlatır.
olağanüstü bir şeymiş ve Türkiye, mer-
habalaşmakla övündüğü komşularıyla sı-
rurlıymış gibi. Evini ararsanız "telefona
çıknğı'' da doğrudur, hoşuna gidecek söz-
ler söylemek, övgüler dökrürmek kay-
dıyla... Gerçekten "alçakgönüllü" ola-
bildiği durumlar da söz konusudur: Ku-
rultay öncesi ise ve tekrar genel başkan
seçilmesine katkınız olacaksa, parti mec-
lisi üyesi iseniz ve yapacağı MYK liste-
sine duraksamadan oy verecekseniz ya da
sizi bir amaç için kullanacaksa o aşama-
larda tam bir "iyilik meieği''dir. Amacı-
na ulaştıktan sonraki Baykal süratle baş-
kalaşır, artık koşullar ve dengeler değiş-
miştir.
Yaratan Yüce Kudret'e yaklaşmak ola-
sıdır ama, Baykal'a asla. Sizi kullanmış,
alabileceğini ahnış ve gereğiniz kalma-
mıştır, horlanmanızda ve kapının önüne
konulmanızda insani ve ahlaki bir sakm-
ca yoktur. Saym Baykal'ın manevra ye-
teneği oldukça yüksektir. AKP'nin 28
Mart'ta oyunu 1.7 milyon arttırdığını,
CHP'nin 1 milyon oy kaybettiğini, AKP'li
adaylar, her yerde genel başkanlarının
posterleri arkasında yürürken CHP'li
adaylann, kimi yerlerde Baykal poster-
lerini görünmez yerlere gizlediklerini bil-
mezden görünmesi de, şahsına yönelik
eleştiri ve tepkileri "partiye salduı" gibi
gösterip saptırmaya çalışması da, bu ma-
nevra yeteneğinın ürünüdür. Örgütler kay-
nayan kazan, partililer öfke küpü ve halk
"Ba>kal'la asla" derken "4 milyon oya
ım, 69 Idşiye mi inanacağız" dayatması,
CHP arşivlerinde bol olan Baykal kla-
siklerinin bir yenisidir.
Son kurultay öncesinde il il dolaşıp de-
lege tavlayarak, belediye başkanlığı ve
meclis üyeliği vaat ederek, gerektiğinde
baskı kurarak ve kurultay sürecinde de-
mokratik tartışma ortammı zehirleyerek
geçirdiği tüzük değişikliği, genel başka-
nın, CHP'den çok koltuğunu düşündü-
ğünü, dolayısıyla vatanı değil saltanatı-
nı kurtarmaya çalışması CHP'lilerin hüs-
ranıdır. CHP tarihsel bir dönemecin kav-
şağında ya da koyu karanlığın şafağında.
Cakan şimşekler ve gök gürültüleri çöl-
leşen parti iklimine sağanaklar bırakabi-
lir. Kapıkulluğunun sistemleştirildiği ve
nıce "Büyükadam*lann boyun eğdıği oli-
garşik yapı içinden yürekli 9 millerveki-
linin silkınip ayağa kalkarak; halkın, par-
tililerin ve örgütlerin gerçek temsilcisi
özgörevini (misyonunu) üstlenip, parti
içi hukuk ve sosyal demokrasinin gele-
ceği adına açtıklan bayrak, hep yüksek-
lerde kalacak ve örgütsel kasırgayla uyum
içinde dalgalanacaktır. Her dalgalanış,
çürütülmek istenen CHP çınanna yaşam
ve yeşillik aşısı ohnak üzere...
PENCERE
Şey'
Bülent Annç Büyük Millet Meclisi Başkanı'dır, şa-
ka değıl; Sezer yokken Annç Cumhurbaşkanı'na ve-
kâlet eden kişidir.
Ama bu Sayın Başkan ortalığı birbirine kattı...
Neden?..
Bir gazeteci Annç'a sordu:
"- 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı davetiye-
lerindeyalnız sizin adınız var, eşinizinyok, bunun ne-
deni nedir?.."
Annç yanıtladı:
"- Nedeni nedir?.. Bunun karşılığı şeyini şey etti-
ğimin şeyidir."
•
Eskiden Adana'da -tövbe tövbe- çoluk çocuğun ağ-
zına bile pelesenk olmuş bir küfür vardı:
- Lan Allah'ını, kitabını, peygamberini, yedi ced-
dini...
Küfür ruhun yelpazesidir.
Anlaşılan Bülent Annç çok öfkelendiğinden gaze-
tecinin sorusu karşısında ruhunu yelpazelemiş...
Bilindiği gibi Annç'ın eşi türbanlı, daha başka de-
yişle sıkmabaş...
Başka derdimiz yokmuş gibi bugün ülkemizm en
önemli sorunu sanki tesettür!..
Başbakan refıkasından tut, Hükümetin çoğu Ba-
kanının eşleriyle birtikte Meclis Başkanı'nın hanımı da
türban takınca devlette sorun büyüdü; ama benim bu
yazıda ele almak istediğim konu bu değil...
Ş ' ne demek?..
'Şey' bir felsefe kavramı!..
Çok derin ve geniş ufuklu bir anlamı var, kitaplar
dolusu dayorumu...
Üstelik şey yaşamda olağanüstü bir kolaylık sağ-
lar, her şeyin yerine geçebilir:
- Şu şeyi versene..
- Şeyi gördün mü?..
- Sana bir şey söyleyeceğim..
Daha çok insanın aklına gelmeyen ya da ikirciklen-
diği bir sözcük yerine kullanılır şey...
Teşekküre kanşılık ne denir
- Bir şey değil!..
Ancak öyle alengirli bir sözcüktür ki hem somut hem
soyut bağlamda anlamlan geçerlidir; sözgelimi biri-
sine eleştiri yöneltilebilir
- Sana bugünlerde bir şeyler oldu...
Yada:
- O kadar uğraştın, bir şeye yaramadı!..
- Sen de çok şeysin ama...
- Şeyi aldın mı?..
Şey, övmek için de birebirdir
- Heryaptığı şeyi iyiyapar!..
'Şey' deyip geçmeyin.
•
AKP'ye ilişkin çok tevatür var, geçen gün birisine
sordum:
- İktidar partisi nasıl bir şey?..
Duraladı:
- Şey...
- Ya Başbakan?..
- Şey, ne diyeyim bilmem ki şeyleşiyor..
'Şeyleşme' felsefede 'insanın insanlığınaya da ki-
şiliğine yabancılaşması' anlamına gelir...
İktidar koltuğuna oturanlar bu konuda eğik düzey-
de kaymak rizikosuna kapıhrlar; Bülent Annç da şe-
yi şeyle kanştınrsa bu şeyin içinden çıkamaz, kendi-
si için fena bir şey olur.
Kadercilik...
Eşsiz meyve lezzetiyle beyaz çikolata buluştu!
Yeni Tukaş Meyveli Puding oldu.
Saim CANATAN Işletme Ekonomisti
D
evlet İstatıstık Ens- etkili olmuştur.
tıtüsü'nünyenive-
nlerine göre. ülke-
mızde yaklaşık bir milyon
ınsan. günlük gelın bir do-
lann altında ve yıne on do-
kaız mılyona yakın ınsan gı-
da gehri yoksunu. yani yok-
sulluk sınınnda yaşamını
sürdürmektedır. Bu görün-
tüler zaten daha önce de
pek bılınmeyen manzara-
lar değildi; çevremize bak-
tığımızda çöp toplayan, el
açan ve mendil satan ınsan-
cıklar, bunu bize kanıtlı-
yor...
Burada çarpıcı olan, bu
grup insanlarla yapılan bir
ön araştırma sonucunda
"Mutlu musunuz" sorusu-
na yüzde 60'a varan bir
oranda "Muuuyum" yanı-
tını vermelendır: bu venler
ne derece doğrudur, hangı
yaş grubunda gelır ve eği-
tim düzeyinde yapılmıştır
bilemıyoruz. ama şu da bır
gerçek ki, genelde toplum
olarak "bir lokma, bir hır-
ka" ve "bugüne de şükür"
söylemleri. kaderciliğin bir
kanıtıdır ve de toplumda
durumundan, olanaklann-
dan şikâyet etmek. ayıp ve
dini yönden günah sayıl-
ması göriişü bu yanıtlarda
Yine baskı altında venlen
dığer yanıt da aynı grubun,
"E>1iligiııiz mutlu mu" so-
rusuna "Evet" dıyenlerin
>Tİizde 95'e varan bır oran-
da olması, bu da bir yerde
kaderciliğin yanında, aile
ve eş baskısının ülkemizde-
kı şıddetinı göstermektedir.
Yoksa diyorum biraz da mu-
zırca düşünerek, açlıktan
ve yoksulluktan beynimi-
ze az kan geldiği için, tam
düşünemez mı olduk!.. Yok-
sa mutluluk gözlügu bulun-
du da bizler mı bilmiyo-
nız!..
Evet, bu verilerin ışığın-
da sorunlann çözûmü: Ka-
dercılikten, dogmalardan
annmış. cağdaş, ezbere da-
yanmayaa düşündüren, sor-
gulayan, araştıran, boş
inançlara saplanıp kalma-
yan, bılimlerin bilimi felse-
fenın öne çıktığı bir eğitim
atağı ve sürekliliği ile ola-
caktır.
Sayın Ühan Sdçuk ne gü-
zel söylemiş; bunun yolu:
Kadercilik değil, aydınlan-
madır. "A> dınlanma, akhn
inançtan, biUmin dogma-
lardan annmasKhr." Ve bu
görüşün özümsenip yaşa-
ma gün gün geçirilmesidir.
T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİREKTÖRLÛĞÜ
AYDINLANMASÖYLEŞİIİRİ2003-2004DÖNEMİ
NO.7
Konu
DEMOKRASİNİN GELİŞİMİ VE
DÜNYADAKİ UYGULAMASI
Sunuş ve Yönetim
Doç. Dr. Tonguç GÖRKER
Konuşmacı:
Dr. ALEV COŞKUN
Yazar ve Siyaset Bılımı Uzmanı
Gün . 21 Nısan 2004 Çarşamba
Saat . 14.30
Yer • 1.0 Fen Fakültesı (Veznecılerj
Ora Prof. Dr. Cemıl BİLSEL Konferans Salonu
Aydınlık yarınlar özlemi içindeki tüm yurttaşlanmız davetlidir.
Giriş ücretsizdir.
Ir. IIJÇ«:/.I) easnhanJa'l?*^ Fendetkrr Tel 02^2440X00
TEŞEKKÜR
Ülkesine hizmete hazırlanan,
yaşam ve barış dolu evladımız
BARIS DÖNMEZ
toplumumuza karabasan gibi çöken şiddet ortamında
genç yaşında melun bir cinayetin kurbanı oldu.
Acımız sonsuzdur.
Her gün birçokfidanıkıran karanlık ve kanlı ellerin ülkemizin başka
masum çocuklarına kastetmeyi sürdürmesinden
derin endişe duyuyoruz.
Cenazemize bizzat katılarak, mesaj ve çelenk göndererek
acımızı ve endişemizi paylaşan
Doktorlanmıza ve sağlık mensuplarına,
Hukukçularımıza,
Siyasi parti yöneticilerine,
Istanbul Barosu ve Türk Psikologlar Derneği'ne
Sivil toplum kuruluşlarına,
Bilim insanlarımıza,
Sanatçı ve yazarlarımıza,
Duyarlılık gösteren basın mensuplarımıza,
Cumhuriyet okuriarına,
BARIŞ'a sevgilerini dile getiren tüm dost ve yakınlarımıza
sonsuz şükranlanmızı sunarız.
AİLESİ