Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 ŞUBAT 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
kultur(Ş cumhuriyet.com.tr 15
KULE CANBAZI SUNAYAKIN
Caddeye dönüşen cadılar' Istanbul'da Bir Zürafa" adlı kitabım-
öyküsünü yazdığım Doktor Besim
4Ör*er Paşa'yı o kadar çok soran oldu ki
fc>eı de fotoğrafını "Onlar Hep Oraday-
«oY adlı kitabımın albüm bölümüne koy-
•3i£y
a
karar verdim. Aynca şunu da belirt-
vmd iyim ki Haseki 'de bulunan Kızılay Sağ-
1 ıkMeslek Lisesi'nin bir duvannda Besim
Ö n e r Paşa'nın bir başka fotoğrafı asılıdır.
"Tittnık'e bilet alıp da kaçıran tek yolcunun
fx>t>ğrafının bir duvannda asılı olduğunu
toilnek, ne dersiniz, daha gizemli kılmıyor
rau îstanbul'u?
Merak eder de Besim Ömer Paşa'nın fo-
•t«og-afını görmek için o okula giderseniz bi-
lin ki karşınıza çıkacak tarihi bina Halide
E d p Adıvar'ın "Sinekli Bakkal Sokağı"
adL eserinı kaleme aldığı evdir. Sinekli
Backal da zaten, evin bulunduğu sokağın
adıiır. ama o sokak 1950 sonrasının ımar
p>lailanyla tarihe gömülmüştür.
litanbul'un gerçek dostu, yazılannda onu
t»ırşövalye gibı canavarlara karşı koruma-
y a ;alışan \-e bunu yaparken de "zırh" ye-
rrine çelik yelek giyen Oktay Ekinci,
*
fc
IMenderes dönemi" olarak adlandınlan
I 95O'li yıllan şöyle tanımlar: "Menderes
döıeminde gerçekleşen 'operasyonlar',
t sUnbul'un tarih ve doğa değerlerini 'iş-
g;al?den' yağma yapılaşmasının ortadan
k:aldırılması için değildi. Tam tersine,
dogrudan bu değerleri yok eden ve aslın-
dattugünkü 'imar talanına' da büyük öl-
çüde yol açan bir 'imha hamlesi' içindi.
Sialt karayoluna ve 'gösterişe' dayalı bir
ula^ım anlayışının yarattığı hamleler
için..."
•Şöyle meydanlık bir yerde olsun'
Gazetenın binnde bir aklıevvel, Sulta-
n.ahmet Çeşmesi'nin mezbelelik içinde
oOdugunu, Aksaray Meydanı'nataşınma-
smnın iyi olacağını yazar. Bunun üzerine
A.dnan Menderes, tarihi eserin Aksaray
Vfeydanrna taşınması için emir verir.
/Vralannda Prof. Dr. Behçet ÜnaPın da
bulunduğu bir grup bilim insanı zor da
olsa bu saçmalığa engel olmayı başanr.
Menderes, yine bir gün, Bahçekapı'daki Va-
lide Sebili'nin başka bir
yere taşınmasını ister.
Bunun nedeni sorul-
duğunda ise Oktay
Ekinci'yi haklı çıka-
racak şu karşılığı ve-
rir: "Burada kimse gör-
müyor, şöyle meydanlık
bir yerde olsun."
Oİctay Ekinci'nin
"rant terörü" diye ad-
landırdığı îstanbul'u yı-
kan imar planlan bir ve-
ba salgınından farksızdır.
Bir zamanlar, kentin dokusunu tehdit e-
den en büyük tehlikelerden biri de veba has-
tahğıdır. II. Mahmut döneminde, kentte
her gün bin insanın ölümüne neden olan
veba salgınının bekâr odalanndan yayıldı-
ğına inanılınca, ünlü Melekgirmez Mahal-
lesi yerle bir edilir. Halk sağlığı gerekçesiy-
le sokaklan yıkan II. Mahmut, herkesin
kendi evinin önünü süpürmesi ve çevresini
temizlemesi yönünde ferman çıkaran padi-
şahtır.
Cökten Inen kılıçlı melek...
Bizans'ta, Osmanh'nın Îstanbul'u alma-
sı halinde, hipodroma geldiklerinde gökten
kılıçlı birmeleğin inerek onlan tran'ınucu-
na kadar süreceği inancı yaygındır. Melek
bunu yaptıktan sonra gen gelecek ve kılı-
cı sürunlardan birinin dibinde oturan yaş-
lı adama verecek... Böylelikle kent, dün-
yanın kraliçesı olacak yeniden!
Alexander Pope'a göre, insanlar me-
lek, melekler ise Tann olmak is-
terler. Ingiliz şaır, tannlara öze-
nen meleklerin düştüklerini, me-
leklere özenen insanlann ise is-
yan ettiklerini belirtir.
Bizanshlann bundan haberi ol-
madığı için kılıçlı meleğin gelece-
ğine ınanırlar. Oysa melek, tan-
nlar katına uçmak isterken dü-
şüp kınlan kanatlanna baka-
rak bir köşede ağlamaktadır.
tstanbul'u ele geçiren Os-
manlı'nın, kentin bir mahal-
lesine "Melekgirmez" adı-
ıı vermesinin nedeni, Bi-
zans'a ironik bir gönderme
yapmak mıdır acaba!?
Hezarfen Ahmet Çe-
lebi'nin uçmak için ken-
disini Üsküdar'a görüre-
cek bir rüzgânn estiği
günü tercih etmesi de
bu yüzdendir. Haliç'in
karşı kıyısına doğru
uçacak olsa, Melekgır-
nı
mez Mahallesi'nin çatılanna düşecektir
gölgesi.. Bekâr odalanyla nam salmış bir
semtin üstünden geçerken kadın melek sa-
mlma riskini göze alamaz Hezarfen. Erkek
olduğu anlaşılsa bile, bekârlar arasında
"oğlancı'Mann da olduğunu çok iyi bil-
mektedir. Bu yüzden, meleklere özenen is-
yancı. Haliç aşın değil, daha uzun ve yoru-
cu olan Boğaz aşın bir güzergâh çizer ken-
dine!..
Melekler arasına kanşan Hezarfen, Tan-
n katına çıkmayı denemez bile. Çünkü o,
bir meleğin kanatlanyla ancak insanlar ara-
sında bir özellik kazanabileceğini düşüne-
cek kadar zeki bir bilim insanıdır. Hatta
sayfa aralanna kuş tüyleri koyduğu kitabı-
na şiirler yazan bir şairdir.
Istanbul'un bir yakasında "Melekgirmez
Mahallesi" varken öbür yakasında "Cadı-
bostanı" bulunmaktadır. Cadıbostanı'nın
adı zaman içinde Caddebostan'a dönüşür.
Anlayacağınız "cadde" sevdalılanyla ca-
dılar bile baş edemez Istanbul'da.
İstanbul'un kedi kadınları
Guy Endore 1934'te yayımlanan "Pa-
ris'in Kurt Adamı" adlı romanında, insa-
nın bir hayvana dönüştügüne dünyanın her
yerinde inanıldığını belirtirken Kızılderili-
lenn bızon adamını, istanbul'un kedi kadın-
lannı da örnek olarak verir. Ama Istanbul-
lu kadınlann kediye dönüşmesi, yazann ro-
manını süslediği renkli motiflerden biri ol-
maktan öteye gitmez.
Anadolu'da, hortlayan ölüler olarak kabul
edilen cadılann ciğer yediklerine inanılır.
Romanlannda araştırmalanna da yer veren
Guy Endore'un. bir tekerlemede "Cehen-
nemin kadınları/ tstanbul'un cadıları/
Çık pık/ Nerden geldin ordan çık" diye
anılan Istanbul cadılannı kediye dönüştür-
mesinin nedeni budur belki de...
Navaho Kızılderilileri, aşın zengin olup
bolluk içinde yaşamak amacıyla başkalan-
na zarar verenlerin cadıya dönüştüklerine
inanırlar. Öyleyse, bize de Istanbul cadıla-
nna inanmak düşer!
Alain Chabafma yönettiği 'RRRrrrr!!!' 13 Şubat'ta gösterimde
Şampuan icat oldu...
Kultür Servisi - Yazıp yönettiği
ve oyuncu olarak da yer aldığı 'As-
teriı et Obelix: Mission Cleopat-
re'ı tüm dünyada büyük ılgi gören
Alain Chabat'nın yine yazıp yö-
nettıeı ve rol aldığı son komedısi
'RRRrrrr!!!' 13 Şubafta ülke-
mizde gösterime girecek.
Senaryonun çıkış noktası "ma-
dem tarih öncesinde geçen bir hi-
kâye anlatıyoruz, o zaman önem-
li bir hikâyesi olmalı" düşüncesi.
tşte bu yüzden 'RRRrrrr!!!' in-
sanlığın ilk suçunu, cınayetini ve
katilini ekrana taşıyor.
Senaryosu yirmi kez değişen ve
sonunda öykünün yedi ana karak-
ter çevresinde dönmesinde karar
kılınan filmin ekseninde ıki kabile
var: 'Temiz Saçlılar' ve 'Pis Saç-
lılarV Filmde insanoğlu Taş Dev-
ri'ni yaşamaktadır. Komşu iki ka-
bıle arasında amansız bir savaş sür-
mektedir. 'Temiz Saçlılar Kabile-
si' şampuanın formülünü bulmuş-
tur. Her gün yıkadıklan tertemiz
saçlanyla hava atmaktadırlar.
'Pis Saçlılar Kabilesi'nın tek bir
Filmde 'Temiz Saçlılar'la 'Pis Saçlılar'ın savaşı anlatılıyor.
amacı vardır, şampuanın formülü-
nü çalmak. Iki kabileyi karşı karşı-
ya getiren bu savaş, insanlığın ilk
cinayetine yol açacaktır.
Yönehnen Alain Chabat ekiple
birlikte geçırdiğı bir buçuk ayın ar-
dından çalışmalarabaşlamış. Fran-
sa'nın biraz gözden uzakta kalmış
bölgesi Larzac'ta, 12 hafta süren
çekimlerin yüzde 95'i dış çekim
olarak gerçekleşmiş.
Başrollerinde yönetmen Alain
Chabat'nın yam sıra Maurice
Barthelemy, Gerard Depardieu,
Marina Fois, Christian Gazio,
Elise Larnicol, Jean Rochefort,
Jean-Paul Rouve ve Pascal Vin-
cent'ın yer aldıklan filmin görün-
tüleri Laurent Dailland ımzasını
taşıyor
Senaryosunu Maurice Barthe-
lemy, Marina Fois, Elise Larnicol,
Pierre-François Martin-Laval,
Jean-Paul Rouve ve Pascal Vin-
cent'ın yazdıklan 'RRRrrrr!ü'ın
müzikleri Edouard Duboisya ait.
Film Fransa'nın en tanınmış ko-
medi topluluklanndan olan ve ül-
kelerinin Monry Python'u olarak
da adlandınlan Robin des Bois'nın
yapımı. 1996 yılında Fontainble-
au'de bir tiyatro dersinde bir araya
gelen topluluk üyelerinin iki yıllık
çalışmalannın ürünü olan 'R-
RRrrrr!!!' topluluk olarak çektık-
leri ilk fılm.
Deniz BUgin'in retrospektif sergisi Karşı Sanat Çalışmalan'nda.
Sınırsız özgürlük,
değişmez katılık
ÎR KÜLTÜR SANATMERKEZİ'NDE ATÖLYE ÇALIŞMALARI
Çağdaş sanatm yolunda
Kiiltür Servisi - Bir
Kültür Sanat Merkezı,
19 Şubat Perşembe gü-
nü Çağdaş Sanat Atöl-
yesi'ne ev sahipliği ya-
pacak. Atölyede çağdaş
sanatın değişen tanım-
ları, yöntemleri. biçim
dilleri, izleyicinin katı-
hmcıya dönüşümü,
malzemenin çeşitliliği
ve teknolojinin kullanı-
mı konuları ele alına-
cak.
Kuram ve uygulama
olarak iki bölümden
oluşan semınenn bınn-
ci bölümünde 60*lı yıl-
lardan 2000'lere kadar
• Neriman Polat yönetiminde 19 Şubat
Perşembe günü başlayacak olan
Çağdaş Sanat Atölyesi, 6 hafta kuram,
4 hafta uygulama olmak üzere
toplam 10 hafta sürecek.
sanatta seçenek arayış-
ları ve yaşanan dönü-
şümler ele almacak.
Seminerin ikinci bö-
lümü ise alternatif bir
atölye çalışması biçi-
minde gerçekleşecek.
Edinilen bilgiler doğrul-
tusunda katılımcılar,
kendi projelerini ger-
çekleştirebilecekleri ve
bunu diğer katılımcılar-
la paylaşabilecekleri bir
ortamda bulunacaklar.
Bu atölye çalışması ka-
tılımcılara yeni açılım-
lar, yeni yaratıcılık alan-
ları açmayı hedefliyor.
Uygulama bölümü, üre-
tilen işlerden oluşan bir
sergiyle tamamlanıyor.
Neriman Polat yöne-
tıminde 19 Şubat Per-
şembe günü 11.00-
14.00 saatleri arasında
başlayacak olan atölye
çalışmalan 6 hafta ku-
ram, 4 hafta uygulama
olmak üzere toplam 10
hafta sürecek. Mimar
Sinan Üniversitesi Gü-
zel Sanatlar Fakültesi
Resim Bölümü mezunu
olan Neriman Polat,
1996-2000 yıllan ara-
sında Robert Kolej'de
resim öğretmenliği gö-
revini yürüttü. 1991 yı-
lmdan günümüze kadar
yurtiçi ve yurtdışında
birçok sergiye imza attı.
(Ayrıntıh bilgi için: 0
212 296 33 15-4 hat)
Kültür Servisi -1999 yılındayi-
tirdiğimiz ressam Deniz BUgin'in
retrospektif sergisi, 13 Şubat'tan
başlayarak Karşı Sanat Çalışmala-
n'nda yer alacak.
Bilgin'insergide, 1989-1999 yıl-
lan arasında açılmış sergilerde yer
almış guvaş resimler, 1990'dan
1999'a kadar 'Siyah Defter'e çiz-
diği desenler, 1980 - 1988 arasın-
da gerçekleştirdiği batik resim ça-
lışmalan, 1975-1980 yıllannda
Londra ve Singapur'da yaptığı ça-
lışmalar, 1975'ten ölümüne dek
gerçekleştirdiği grafik işleri ve çe-
şitli dönemlerde yaptığı resimler ve
desenler olmak üzere yaklaşık 500
çalışması bulunuyor.
Serginin açıhşıyla birlikte Deniz
Bilgin'in üretimini, sanatçı kimli-
ğini ele alan yazılarla tüm çalışma-
lannı bir araya getiren bir kitap da
satışa sunulacak. thsan Bilgin'in
editörlüğü ve Işıl Döneray"ın ta-
sanmıyla gerçekleştirilen kitapta,
sergide yer alan işlerin yanı sıra,
Necmi Zeka'nın 'Bir Tuhaf...',
Orhan Koçak'ın 'Anka'nın Bil-
diği', Meltem Ahıska'nm 'Terk
Edilmiş Sen' başhklı yazılan ve
Deniz Bilgin'in aynntılı yaşamöy-
küsü yer alıyor.
Necmi Zeka, Bilgin'in çalışma-
lan için "Kendi öznelliği içinde
adeta rüm yaratıklan ve formla-
nyla doğayı da içeren, her türlü
yabancılığa açık, çok geniş bir ev-
renselliği sergilediğini görüyo-
ruz" derken Meltem Ahıska, "O-
nun resminde zamansız ve nere-
deyse kutsal bir imgelcm var" di-
ye yazıyor. Orhan Koçak ise Bil-
gin'in çalışmalannın "hem sınırı-
sız bir özgürlüğün, her şeyin de-
nenebileceği duygusunun, hem
de buna direnen bir katılık ve de-
ğişmezliğin" ürünü olduğunu be-
lirtiyor.
(Sergi, 13 Mart'a kadar görüle-
bilir. 0212 245 15 08)
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
Korku İmparatopluğu...
Dün sizlerle Joan Baez'in Londra konserini
paylaşırken, yazsam mı, yazmasam mı diye ak-
lımda evirip çevirdiğim ve yazmamaya karar ver-
diğim bir şey vardı... Sonra baktım ki, değil aklı-
mı, yüreğimi de rahat bırakmıyor o şey... "Şey"
dediğim, Joan Baez'in söylediği birkaç cümle...
Konserin ertesi günüydü. Dünyadan, ülkeler-
den konuşuyorduk... "Şimdi, Amerika'da herza-
mankinden daha çokkorkuyorum. Bütün o 6O'lı,
70'li yıllarda yaptıklarımı yaptığım sırada, politik
eylemlerde en ön saflarda yürüdüğüm zamanlar-
dakinden daha çok korkuyorum" diyordu. "Çün-
kü, ülkemde insan hakları diye bir şey kalmadı...
Ülkeyi yöneten biravuç insan, her an heristedik-
lerini yapabiliher. Karşı çıkan herkesi yok edebi-
lirler... Oyle bir propaganda mekanizması kurul-
du ki, o bir avuç insan on binlerin sesini duymu-
yor ve duyulmaması için her şeyi yapıyor..."
Bu korkuyu yalnız kendisi için değil, tüm karşı
çıkanlar, politik toplumsal eylemlere katılan her-
kes için duyuyordu.
Korku bir kez yerleşmesin insanlann içine! Son-
rası fena. Yaşadık, biliyoruz.
• • •
Londra'daydım. Bir Ingiliz arkadaşımın sözle-
ri, gelip Joan Baez'in sözlerine eklendi: "Ben ar-
tık Londra 'da metroyu kullanmıyorum. Çocukla-
ra dayasakettim. Ne bileyim... Bir terörist saldı-
n, bir gaz bombası... Güvenli diyohar ama artık
Blair ve hükümetinin söylediği hiçbir şeye inan-
madığım için, buna da güvenmiyorum..."
Bunları söylerken gözlerindeki korku öyle so-
muttu ki... (Bu yazıyı yazarken ajanslardan gelen
Moskova metrosundakı terörist saldırı haberi ka-
dar somut...)
Çağnşım rüzgârlarma yol verince başka bir ül-
kede, başka bir konuda, başka bir arkadaşımın
sözleri dikildi karşıma:
Fransa'da bir Fransız arkadaşım, "Çocuklar
büyüdü, evden gittiler, kocam ve ben karar ver-
dik bir başka ülkeye yerieşeceğiz, çünkü burada
yaşlanmak istemiyoruz," diyordu. Ben şaşkınlık
içinde onu dinlerken geçen yaz yaşadıklarını
anımsatıyordu. "Geçen yaz, buülkede 15binyaş-
lı insan öldü. Sıcaklardan değil, yalnızlıktan, ilgi-
sizlikten, sevgisizlikten öldüler..." On, yüz, bin de-
ğil, on beş bin insan...
• • •
Londra-lstanbul uçağına bindiğim ve gazete-
leri kucağıma aldığım an, Konya'daki faciayla,
dehşetle yüz yüze geldim.
Korku, dehşet, çalma çırpma, millete kazık at-
ma peşinde olanların dinmeyen hırsı, açgözlülü-
ğüyle, on bir kat dikilmiş bir apartmandan arta-
kalan toz yığını görünümündeydi.
Yalnız o inşaatı yapanların, malzemeden çalan-
ların değil, o inşaata ızin veren imar plancılarının,
işlerine geldiği gibi imar planı çıkaranların, ne pla-
nı ne inşaatı denetlemeyenlerin; usulsüzlüklere,
çalıp çırpmalara, kaçak inşaata, kaçak malze-
meye, kaçak elektriğe, suya göz yumanların için-
de boğulmaları gereken bir dehşet!
Ama belleksiz bir toplumuz, bu da unutulacak,
bundan öncekiler gibi. Ve ölenlerin yakınlan acı-
larıyla baş başa kalacak...
Depremden, evimizin başımıza yıkılmasından
korka korka, ama korkunun kaynağını görmez-
likten gelerek yaşamayı sürdüreceğiz.
• • •
Yeryüzü koskoca bir Korku Imparatorluğu'na
dönüştü. Oysa bizim ideallerimiz vardı. Yeryüzü
daha güzel, daha iyi, daha güvenli bir yer olacak-
tı...
Korkma doğal bir duygu. Doğal olmayan, onu
yok saymak, görmezlikten gelmek.
Korkuyu yaratanı, yaratanları, korkunun teme-
lindeki nedenleri anlamaya çalışmak atılacak ilk
adım. Ancak anladıktan, bilincine vardıktan son-
ra onunla savaşabıliriz.
İçinde yaşadığımız kentin, ülkemizin, dünyanın
artık hiçbir yeri güvenli değil. Bunun bilincinde
olursak, bu durumu değiştirmeye çalışabiliriz.
Ancak bu yolda çalışırsak değiştirebiliriz...
zeynepCc zeyneporal.com
Faks:(0 212)257 16 50
Kübalı sanatçılara vize yok
• HAVANA (AA) - ABD'nın. Grammy müzik
ödüllerine aday gösterilen Kübalı müzisyenlere
vize vermediği bildirildi. Kübalı yetkililer,
Grammy'ye aday gösterilen ve bugün yapılacak
ödül töremne davet edilen 5 Kübalının
güvenliği tehdit edebilecekleri gerekçe
gösterilerek ABD'ye girmelerine izin
verilmediğini söylediler. Grammy adaylanndan
Buena Vista Social Club adlı topluluğun 77
yaşındaki solisti tbrahim Ferrer. "Ben terörist
değilim, müzisyenim. Amerikalı dinleyicilerim
tarafından her zaman iyı karşılandım" dedi.
ABD'nin vize vermediği Kübalı müzisyenler
arasında 75 yaşındaki salsa piyanisti Guillermo
Rubalcaba da bulunuyor. Küba'nın başkenti
Havana'daki bir Amerikalı diplomat, vize
verilmemesi karannın ABD Başkanı George
Bush yöneriminin yazılı talimatı gereği
ahndığını ve bu talimatın ABD'nin çıkarlanna
zarar veren kişilerin ABD'ye girişini geçici
olarak durdurduğunu söyledi.
'Tnendeki Derviş' sahnede
• Kültür Servisi - Istanbul Büyükşehir
Belediyesi Şehir Tiyatrolan, Muhsin Ertuğrul
Sahnesi'nde 11-15 Şubat tarihleri arasında
'Trendeki Derviş' oyununu sahneleyecek.
Mısırlı yazar Tevfik el Hekim'in
yazdığı, Nabi Avcı'nın çevirdiği oyunun
yönetmenliğini Bora Seçkin yapıyor.
'Trendeki Derviş', geçmiş, gelecek, bugün
ve zamansızlık gibi dört farklı zaman
gerçeğinin kesişim alanında bir cinayetin
sorgulanışını işliyor. Sahne tasanmını Taciser
Sevinç'in, giysi tasanmını Gamze Kuş'un,
ışık tasanmını Umut Yüzbaşıoğlu'nun yaptığı
oyunda Bahtiyar Engin, Aslı Içözü, Hikmet
Könnükçü, Erban Abir. Burteçin Zoga, Arif
Akkaya ve Erhan Özçelik rol alıyprlar.