23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 ŞUBAT 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA kultur(Ş cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAYAKIN Caddeye dönüşen cadılar' Istanbul'da Bir Zürafa" adlı kitabım- öyküsünü yazdığım Doktor Besim 4Ör*er Paşa'yı o kadar çok soran oldu ki fc>eı de fotoğrafını "Onlar Hep Oraday- «oY adlı kitabımın albüm bölümüne koy- •3i£y a karar verdim. Aynca şunu da belirt- vmd iyim ki Haseki 'de bulunan Kızılay Sağ- 1 ıkMeslek Lisesi'nin bir duvannda Besim Ö n e r Paşa'nın bir başka fotoğrafı asılıdır. "Tittnık'e bilet alıp da kaçıran tek yolcunun fx>t>ğrafının bir duvannda asılı olduğunu toilnek, ne dersiniz, daha gizemli kılmıyor rau îstanbul'u? Merak eder de Besim Ömer Paşa'nın fo- •t«og-afını görmek için o okula giderseniz bi- lin ki karşınıza çıkacak tarihi bina Halide E d p Adıvar'ın "Sinekli Bakkal Sokağı" adL eserinı kaleme aldığı evdir. Sinekli Backal da zaten, evin bulunduğu sokağın adıiır. ama o sokak 1950 sonrasının ımar p>lailanyla tarihe gömülmüştür. litanbul'un gerçek dostu, yazılannda onu t»ırşövalye gibı canavarlara karşı koruma- y a ;alışan \-e bunu yaparken de "zırh" ye- rrine çelik yelek giyen Oktay Ekinci, * fc IMenderes dönemi" olarak adlandınlan I 95O'li yıllan şöyle tanımlar: "Menderes döıeminde gerçekleşen 'operasyonlar', t sUnbul'un tarih ve doğa değerlerini 'iş- g;al?den' yağma yapılaşmasının ortadan k:aldırılması için değildi. Tam tersine, dogrudan bu değerleri yok eden ve aslın- dattugünkü 'imar talanına' da büyük öl- çüde yol açan bir 'imha hamlesi' içindi. Sialt karayoluna ve 'gösterişe' dayalı bir ula^ım anlayışının yarattığı hamleler için..." •Şöyle meydanlık bir yerde olsun' Gazetenın binnde bir aklıevvel, Sulta- n.ahmet Çeşmesi'nin mezbelelik içinde oOdugunu, Aksaray Meydanı'nataşınma- smnın iyi olacağını yazar. Bunun üzerine A.dnan Menderes, tarihi eserin Aksaray Vfeydanrna taşınması için emir verir. /Vralannda Prof. Dr. Behçet ÜnaPın da bulunduğu bir grup bilim insanı zor da olsa bu saçmalığa engel olmayı başanr. Menderes, yine bir gün, Bahçekapı'daki Va- lide Sebili'nin başka bir yere taşınmasını ister. Bunun nedeni sorul- duğunda ise Oktay Ekinci'yi haklı çıka- racak şu karşılığı ve- rir: "Burada kimse gör- müyor, şöyle meydanlık bir yerde olsun." Oİctay Ekinci'nin "rant terörü" diye ad- landırdığı îstanbul'u yı- kan imar planlan bir ve- ba salgınından farksızdır. Bir zamanlar, kentin dokusunu tehdit e- den en büyük tehlikelerden biri de veba has- tahğıdır. II. Mahmut döneminde, kentte her gün bin insanın ölümüne neden olan veba salgınının bekâr odalanndan yayıldı- ğına inanılınca, ünlü Melekgirmez Mahal- lesi yerle bir edilir. Halk sağlığı gerekçesiy- le sokaklan yıkan II. Mahmut, herkesin kendi evinin önünü süpürmesi ve çevresini temizlemesi yönünde ferman çıkaran padi- şahtır. Cökten Inen kılıçlı melek... Bizans'ta, Osmanh'nın Îstanbul'u alma- sı halinde, hipodroma geldiklerinde gökten kılıçlı birmeleğin inerek onlan tran'ınucu- na kadar süreceği inancı yaygındır. Melek bunu yaptıktan sonra gen gelecek ve kılı- cı sürunlardan birinin dibinde oturan yaş- lı adama verecek... Böylelikle kent, dün- yanın kraliçesı olacak yeniden! Alexander Pope'a göre, insanlar me- lek, melekler ise Tann olmak is- terler. Ingiliz şaır, tannlara öze- nen meleklerin düştüklerini, me- leklere özenen insanlann ise is- yan ettiklerini belirtir. Bizanshlann bundan haberi ol- madığı için kılıçlı meleğin gelece- ğine ınanırlar. Oysa melek, tan- nlar katına uçmak isterken dü- şüp kınlan kanatlanna baka- rak bir köşede ağlamaktadır. tstanbul'u ele geçiren Os- manlı'nın, kentin bir mahal- lesine "Melekgirmez" adı- ıı vermesinin nedeni, Bi- zans'a ironik bir gönderme yapmak mıdır acaba!? Hezarfen Ahmet Çe- lebi'nin uçmak için ken- disini Üsküdar'a görüre- cek bir rüzgânn estiği günü tercih etmesi de bu yüzdendir. Haliç'in karşı kıyısına doğru uçacak olsa, Melekgır- nı mez Mahallesi'nin çatılanna düşecektir gölgesi.. Bekâr odalanyla nam salmış bir semtin üstünden geçerken kadın melek sa- mlma riskini göze alamaz Hezarfen. Erkek olduğu anlaşılsa bile, bekârlar arasında "oğlancı'Mann da olduğunu çok iyi bil- mektedir. Bu yüzden, meleklere özenen is- yancı. Haliç aşın değil, daha uzun ve yoru- cu olan Boğaz aşın bir güzergâh çizer ken- dine!.. Melekler arasına kanşan Hezarfen, Tan- n katına çıkmayı denemez bile. Çünkü o, bir meleğin kanatlanyla ancak insanlar ara- sında bir özellik kazanabileceğini düşüne- cek kadar zeki bir bilim insanıdır. Hatta sayfa aralanna kuş tüyleri koyduğu kitabı- na şiirler yazan bir şairdir. Istanbul'un bir yakasında "Melekgirmez Mahallesi" varken öbür yakasında "Cadı- bostanı" bulunmaktadır. Cadıbostanı'nın adı zaman içinde Caddebostan'a dönüşür. Anlayacağınız "cadde" sevdalılanyla ca- dılar bile baş edemez Istanbul'da. İstanbul'un kedi kadınları Guy Endore 1934'te yayımlanan "Pa- ris'in Kurt Adamı" adlı romanında, insa- nın bir hayvana dönüştügüne dünyanın her yerinde inanıldığını belirtirken Kızılderili- lenn bızon adamını, istanbul'un kedi kadın- lannı da örnek olarak verir. Ama Istanbul- lu kadınlann kediye dönüşmesi, yazann ro- manını süslediği renkli motiflerden biri ol- maktan öteye gitmez. Anadolu'da, hortlayan ölüler olarak kabul edilen cadılann ciğer yediklerine inanılır. Romanlannda araştırmalanna da yer veren Guy Endore'un. bir tekerlemede "Cehen- nemin kadınları/ tstanbul'un cadıları/ Çık pık/ Nerden geldin ordan çık" diye anılan Istanbul cadılannı kediye dönüştür- mesinin nedeni budur belki de... Navaho Kızılderilileri, aşın zengin olup bolluk içinde yaşamak amacıyla başkalan- na zarar verenlerin cadıya dönüştüklerine inanırlar. Öyleyse, bize de Istanbul cadıla- nna inanmak düşer! Alain Chabafma yönettiği 'RRRrrrr!!!' 13 Şubat'ta gösterimde Şampuan icat oldu... Kultür Servisi - Yazıp yönettiği ve oyuncu olarak da yer aldığı 'As- teriı et Obelix: Mission Cleopat- re'ı tüm dünyada büyük ılgi gören Alain Chabat'nın yine yazıp yö- nettıeı ve rol aldığı son komedısi 'RRRrrrr!!!' 13 Şubafta ülke- mizde gösterime girecek. Senaryonun çıkış noktası "ma- dem tarih öncesinde geçen bir hi- kâye anlatıyoruz, o zaman önem- li bir hikâyesi olmalı" düşüncesi. tşte bu yüzden 'RRRrrrr!!!' in- sanlığın ilk suçunu, cınayetini ve katilini ekrana taşıyor. Senaryosu yirmi kez değişen ve sonunda öykünün yedi ana karak- ter çevresinde dönmesinde karar kılınan filmin ekseninde ıki kabile var: 'Temiz Saçlılar' ve 'Pis Saç- lılarV Filmde insanoğlu Taş Dev- ri'ni yaşamaktadır. Komşu iki ka- bıle arasında amansız bir savaş sür- mektedir. 'Temiz Saçlılar Kabile- si' şampuanın formülünü bulmuş- tur. Her gün yıkadıklan tertemiz saçlanyla hava atmaktadırlar. 'Pis Saçlılar Kabilesi'nın tek bir Filmde 'Temiz Saçlılar'la 'Pis Saçlılar'ın savaşı anlatılıyor. amacı vardır, şampuanın formülü- nü çalmak. Iki kabileyi karşı karşı- ya getiren bu savaş, insanlığın ilk cinayetine yol açacaktır. Yönehnen Alain Chabat ekiple birlikte geçırdiğı bir buçuk ayın ar- dından çalışmalarabaşlamış. Fran- sa'nın biraz gözden uzakta kalmış bölgesi Larzac'ta, 12 hafta süren çekimlerin yüzde 95'i dış çekim olarak gerçekleşmiş. Başrollerinde yönetmen Alain Chabat'nın yam sıra Maurice Barthelemy, Gerard Depardieu, Marina Fois, Christian Gazio, Elise Larnicol, Jean Rochefort, Jean-Paul Rouve ve Pascal Vin- cent'ın yer aldıklan filmin görün- tüleri Laurent Dailland ımzasını taşıyor Senaryosunu Maurice Barthe- lemy, Marina Fois, Elise Larnicol, Pierre-François Martin-Laval, Jean-Paul Rouve ve Pascal Vin- cent'ın yazdıklan 'RRRrrrr!ü'ın müzikleri Edouard Duboisya ait. Film Fransa'nın en tanınmış ko- medi topluluklanndan olan ve ül- kelerinin Monry Python'u olarak da adlandınlan Robin des Bois'nın yapımı. 1996 yılında Fontainble- au'de bir tiyatro dersinde bir araya gelen topluluk üyelerinin iki yıllık çalışmalannın ürünü olan 'R- RRrrrr!!!' topluluk olarak çektık- leri ilk fılm. Deniz BUgin'in retrospektif sergisi Karşı Sanat Çalışmalan'nda. Sınırsız özgürlük, değişmez katılık ÎR KÜLTÜR SANATMERKEZİ'NDE ATÖLYE ÇALIŞMALARI Çağdaş sanatm yolunda Kiiltür Servisi - Bir Kültür Sanat Merkezı, 19 Şubat Perşembe gü- nü Çağdaş Sanat Atöl- yesi'ne ev sahipliği ya- pacak. Atölyede çağdaş sanatın değişen tanım- ları, yöntemleri. biçim dilleri, izleyicinin katı- hmcıya dönüşümü, malzemenin çeşitliliği ve teknolojinin kullanı- mı konuları ele alına- cak. Kuram ve uygulama olarak iki bölümden oluşan semınenn bınn- ci bölümünde 60*lı yıl- lardan 2000'lere kadar • Neriman Polat yönetiminde 19 Şubat Perşembe günü başlayacak olan Çağdaş Sanat Atölyesi, 6 hafta kuram, 4 hafta uygulama olmak üzere toplam 10 hafta sürecek. sanatta seçenek arayış- ları ve yaşanan dönü- şümler ele almacak. Seminerin ikinci bö- lümü ise alternatif bir atölye çalışması biçi- minde gerçekleşecek. Edinilen bilgiler doğrul- tusunda katılımcılar, kendi projelerini ger- çekleştirebilecekleri ve bunu diğer katılımcılar- la paylaşabilecekleri bir ortamda bulunacaklar. Bu atölye çalışması ka- tılımcılara yeni açılım- lar, yeni yaratıcılık alan- ları açmayı hedefliyor. Uygulama bölümü, üre- tilen işlerden oluşan bir sergiyle tamamlanıyor. Neriman Polat yöne- tıminde 19 Şubat Per- şembe günü 11.00- 14.00 saatleri arasında başlayacak olan atölye çalışmalan 6 hafta ku- ram, 4 hafta uygulama olmak üzere toplam 10 hafta sürecek. Mimar Sinan Üniversitesi Gü- zel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü mezunu olan Neriman Polat, 1996-2000 yıllan ara- sında Robert Kolej'de resim öğretmenliği gö- revini yürüttü. 1991 yı- lmdan günümüze kadar yurtiçi ve yurtdışında birçok sergiye imza attı. (Ayrıntıh bilgi için: 0 212 296 33 15-4 hat) Kültür Servisi -1999 yılındayi- tirdiğimiz ressam Deniz BUgin'in retrospektif sergisi, 13 Şubat'tan başlayarak Karşı Sanat Çalışmala- n'nda yer alacak. Bilgin'insergide, 1989-1999 yıl- lan arasında açılmış sergilerde yer almış guvaş resimler, 1990'dan 1999'a kadar 'Siyah Defter'e çiz- diği desenler, 1980 - 1988 arasın- da gerçekleştirdiği batik resim ça- lışmalan, 1975-1980 yıllannda Londra ve Singapur'da yaptığı ça- lışmalar, 1975'ten ölümüne dek gerçekleştirdiği grafik işleri ve çe- şitli dönemlerde yaptığı resimler ve desenler olmak üzere yaklaşık 500 çalışması bulunuyor. Serginin açıhşıyla birlikte Deniz Bilgin'in üretimini, sanatçı kimli- ğini ele alan yazılarla tüm çalışma- lannı bir araya getiren bir kitap da satışa sunulacak. thsan Bilgin'in editörlüğü ve Işıl Döneray"ın ta- sanmıyla gerçekleştirilen kitapta, sergide yer alan işlerin yanı sıra, Necmi Zeka'nın 'Bir Tuhaf...', Orhan Koçak'ın 'Anka'nın Bil- diği', Meltem Ahıska'nm 'Terk Edilmiş Sen' başhklı yazılan ve Deniz Bilgin'in aynntılı yaşamöy- küsü yer alıyor. Necmi Zeka, Bilgin'in çalışma- lan için "Kendi öznelliği içinde adeta rüm yaratıklan ve formla- nyla doğayı da içeren, her türlü yabancılığa açık, çok geniş bir ev- renselliği sergilediğini görüyo- ruz" derken Meltem Ahıska, "O- nun resminde zamansız ve nere- deyse kutsal bir imgelcm var" di- ye yazıyor. Orhan Koçak ise Bil- gin'in çalışmalannın "hem sınırı- sız bir özgürlüğün, her şeyin de- nenebileceği duygusunun, hem de buna direnen bir katılık ve de- ğişmezliğin" ürünü olduğunu be- lirtiyor. (Sergi, 13 Mart'a kadar görüle- bilir. 0212 245 15 08) ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Korku İmparatopluğu... Dün sizlerle Joan Baez'in Londra konserini paylaşırken, yazsam mı, yazmasam mı diye ak- lımda evirip çevirdiğim ve yazmamaya karar ver- diğim bir şey vardı... Sonra baktım ki, değil aklı- mı, yüreğimi de rahat bırakmıyor o şey... "Şey" dediğim, Joan Baez'in söylediği birkaç cümle... Konserin ertesi günüydü. Dünyadan, ülkeler- den konuşuyorduk... "Şimdi, Amerika'da herza- mankinden daha çokkorkuyorum. Bütün o 6O'lı, 70'li yıllarda yaptıklarımı yaptığım sırada, politik eylemlerde en ön saflarda yürüdüğüm zamanlar- dakinden daha çok korkuyorum" diyordu. "Çün- kü, ülkemde insan hakları diye bir şey kalmadı... Ülkeyi yöneten biravuç insan, her an heristedik- lerini yapabiliher. Karşı çıkan herkesi yok edebi- lirler... Oyle bir propaganda mekanizması kurul- du ki, o bir avuç insan on binlerin sesini duymu- yor ve duyulmaması için her şeyi yapıyor..." Bu korkuyu yalnız kendisi için değil, tüm karşı çıkanlar, politik toplumsal eylemlere katılan her- kes için duyuyordu. Korku bir kez yerleşmesin insanlann içine! Son- rası fena. Yaşadık, biliyoruz. • • • Londra'daydım. Bir Ingiliz arkadaşımın sözle- ri, gelip Joan Baez'in sözlerine eklendi: "Ben ar- tık Londra 'da metroyu kullanmıyorum. Çocukla- ra dayasakettim. Ne bileyim... Bir terörist saldı- n, bir gaz bombası... Güvenli diyohar ama artık Blair ve hükümetinin söylediği hiçbir şeye inan- madığım için, buna da güvenmiyorum..." Bunları söylerken gözlerindeki korku öyle so- muttu ki... (Bu yazıyı yazarken ajanslardan gelen Moskova metrosundakı terörist saldırı haberi ka- dar somut...) Çağnşım rüzgârlarma yol verince başka bir ül- kede, başka bir konuda, başka bir arkadaşımın sözleri dikildi karşıma: Fransa'da bir Fransız arkadaşım, "Çocuklar büyüdü, evden gittiler, kocam ve ben karar ver- dik bir başka ülkeye yerieşeceğiz, çünkü burada yaşlanmak istemiyoruz," diyordu. Ben şaşkınlık içinde onu dinlerken geçen yaz yaşadıklarını anımsatıyordu. "Geçen yaz, buülkede 15binyaş- lı insan öldü. Sıcaklardan değil, yalnızlıktan, ilgi- sizlikten, sevgisizlikten öldüler..." On, yüz, bin de- ğil, on beş bin insan... • • • Londra-lstanbul uçağına bindiğim ve gazete- leri kucağıma aldığım an, Konya'daki faciayla, dehşetle yüz yüze geldim. Korku, dehşet, çalma çırpma, millete kazık at- ma peşinde olanların dinmeyen hırsı, açgözlülü- ğüyle, on bir kat dikilmiş bir apartmandan arta- kalan toz yığını görünümündeydi. Yalnız o inşaatı yapanların, malzemeden çalan- ların değil, o inşaata ızin veren imar plancılarının, işlerine geldiği gibi imar planı çıkaranların, ne pla- nı ne inşaatı denetlemeyenlerin; usulsüzlüklere, çalıp çırpmalara, kaçak inşaata, kaçak malze- meye, kaçak elektriğe, suya göz yumanların için- de boğulmaları gereken bir dehşet! Ama belleksiz bir toplumuz, bu da unutulacak, bundan öncekiler gibi. Ve ölenlerin yakınlan acı- larıyla baş başa kalacak... Depremden, evimizin başımıza yıkılmasından korka korka, ama korkunun kaynağını görmez- likten gelerek yaşamayı sürdüreceğiz. • • • Yeryüzü koskoca bir Korku Imparatorluğu'na dönüştü. Oysa bizim ideallerimiz vardı. Yeryüzü daha güzel, daha iyi, daha güvenli bir yer olacak- tı... Korkma doğal bir duygu. Doğal olmayan, onu yok saymak, görmezlikten gelmek. Korkuyu yaratanı, yaratanları, korkunun teme- lindeki nedenleri anlamaya çalışmak atılacak ilk adım. Ancak anladıktan, bilincine vardıktan son- ra onunla savaşabıliriz. İçinde yaşadığımız kentin, ülkemizin, dünyanın artık hiçbir yeri güvenli değil. Bunun bilincinde olursak, bu durumu değiştirmeye çalışabiliriz. Ancak bu yolda çalışırsak değiştirebiliriz... zeynepCc zeyneporal.com Faks:(0 212)257 16 50 Kübalı sanatçılara vize yok • HAVANA (AA) - ABD'nın. Grammy müzik ödüllerine aday gösterilen Kübalı müzisyenlere vize vermediği bildirildi. Kübalı yetkililer, Grammy'ye aday gösterilen ve bugün yapılacak ödül töremne davet edilen 5 Kübalının güvenliği tehdit edebilecekleri gerekçe gösterilerek ABD'ye girmelerine izin verilmediğini söylediler. Grammy adaylanndan Buena Vista Social Club adlı topluluğun 77 yaşındaki solisti tbrahim Ferrer. "Ben terörist değilim, müzisyenim. Amerikalı dinleyicilerim tarafından her zaman iyı karşılandım" dedi. ABD'nin vize vermediği Kübalı müzisyenler arasında 75 yaşındaki salsa piyanisti Guillermo Rubalcaba da bulunuyor. Küba'nın başkenti Havana'daki bir Amerikalı diplomat, vize verilmemesi karannın ABD Başkanı George Bush yöneriminin yazılı talimatı gereği ahndığını ve bu talimatın ABD'nin çıkarlanna zarar veren kişilerin ABD'ye girişini geçici olarak durdurduğunu söyledi. 'Tnendeki Derviş' sahnede • Kültür Servisi - Istanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolan, Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde 11-15 Şubat tarihleri arasında 'Trendeki Derviş' oyununu sahneleyecek. Mısırlı yazar Tevfik el Hekim'in yazdığı, Nabi Avcı'nın çevirdiği oyunun yönetmenliğini Bora Seçkin yapıyor. 'Trendeki Derviş', geçmiş, gelecek, bugün ve zamansızlık gibi dört farklı zaman gerçeğinin kesişim alanında bir cinayetin sorgulanışını işliyor. Sahne tasanmını Taciser Sevinç'in, giysi tasanmını Gamze Kuş'un, ışık tasanmını Umut Yüzbaşıoğlu'nun yaptığı oyunda Bahtiyar Engin, Aslı Içözü, Hikmet Könnükçü, Erban Abir. Burteçin Zoga, Arif Akkaya ve Erhan Özçelik rol alıyprlar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear