22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 ARALIK 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J V U J L J I L J J A kultur(Scumhuriyet.com.tr 15 UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Kentin korunmasındaki öncülerin 'direniş anıları' belgeleriyle bir kitapta derlendi Safranbolu'da 'ilkyıllar'UNESCO'nun 1994'tekı "Dünya Mirası" karanndan yıllar önce "ko- rumanın başkenti" olmaya adaylı- ğını koyan Safranbolu'da geçen Şe- ker Bayramı'nda da "boş oda" bile yoktu... Mezarlık Tepesi'nden kente bak- tığımızda, yakın geçmişteki "hü- zünlii sessizliği" anımsadık... Ar- tık, o terk edılmış ve bacalan bıle tütmeyen tanhi çarşı merkezınin ye- rinı, ınsan, müzik ve araba seslerinın dağlarda yankılandığı cıvıl cıvıl bır "turizm kenti" almış... Bu mutlu gelişmeyi, Bağlar'dakı geleneksel evlerinde kaldığımız Yü- cel Nakipoğlu yla konuşurken ödül almış böreklerinı unutamayacağı- mız Fatma Nakipoğlu dedi ki; "Her şeyi, Kızıltan Ulukavak'la Metın Sözen'ler başlattılar..." Ardından, çayın yanında bir kıtap; "Türkiye'de Mimarlık Değerleri- nin Korunmasında İlk Adım- lar"... Kaymakamlık Hizmet Birlı- ği'nin yayını olarak yeni basılmış ve Safranbolu'da "korumanm başla- tıldığı" 1975-1980 yıllanna ait he- men tüm belgeleri, aynı sürecin emektarlanndan Aytekin Kuş derle- miş... Kaymakam Celal Ulusoy da bir anlamda bu "direniş"e vaktiyle et- kin katkılarda bulunan Muzaffer Ecemiş. Yavuz Erkmen gibi unu- tulmaz kaymakamlann "izinde" yürüdüğünü kanıtlamış... Kıtabın sayfalannda gezınırken onca sıkıntılı \e kimılerinin de "inanmadıkları" yıllardan sonra. bugünkü "zafer"in karşısında yine Fatma Hanım'ın dediğini daha bir derinden kavnyorsunuz: "Metin Hoca'lar artık sık gelmiyorlar a- ma onların yeri, hepimizin gönül- lerinde..." Öncülerin kararları "Onlar" kımlerdi?.. Aynı yıllarda iki dönem belediye KENTLERİNİ KORUYAJV KENTLİLER - Yaklaşık çeyrek yüzyıl önce "sahiplerince terk edilmiş eski ve yalnız mekânlar"dılar... Ki- mileri ısrarla: "Bu korumacılık tutmaz. söylemde kalır..." dese bile Safranbolu'ya inananlar direndiler ve şimdi böylesi bir canlılıkta "tarihin konuklarım" ağırlıyorlar... Solda, adım atılamayacak kadar kalabalık Arasta; sağda, bayram yerine dönen tarihi meydanlar... başkanı olan Kızıltan Ulukavak, "önsöz" yazısında özetle dıyor ki: "Başarıva kolay ulaşılmadığını anımsamak önemli... Ama, bir be- lediyenin de o yıllarda kentin tii- münii korumaya karar vermesini hiç unutmamak gerek..." Gerçekten, o "ilk adımlann" en önemli belgelerinden bin, Safran- bolu Belediye Meclisi'nın 12 Hazi- ran 1975 tarihli karan. Tutanaktaki saat ise; "21.00"... Işte o "aydınlık gecenin" görüşmeleri sonucunda; "Kasaba merkezinde Cinci Hanı ve çevresiyle beldedeki tüm tarihi yerlerin muhafazası" içın Kültür Bakanlığı'na baş\-urulması ve tek- nik hazırlıklar ıçın de Karabük De- mır Çelik Işletmelen'nden mimar Yavuz İnce'nin görevlendınlmesi- ne karar venliyor. Aynı heyecanla 30 Ağustos-5 Ey- lül 1975 tarihlennde düzenlenen "Safranbolu Mimari Değerleri ve Folkloru" haftasında, evlerine ilk kez "konuk" kabul edenlerin liste- sinde de adı olan Yiicel Nakipoğlu, izleyen dönemdeki belediye mecli- si üyeliğinı ıse bakın nasıl anlatıyor: "Kentin korunabilmesi için adeta görevlendirilmiş gibi seçildik... Şimdi ise kent için değil, partisi için seçiyorlar..." Geçen aylardaki kültür şenlığin- de, 1975'in öncü adımlarını atan başkan ve meclis üyelenne şımdıki Belediye Başkanı Nihat Cebeci'nin. ÇEKÜL temsılcısı Savaş Halva- şı'yla birlikte verdıkleri "şükran plaketleri" de sadece Safranbo- lu'nun değil, genelde Türkıye'deki korumacılık mücadelesınin en an- lamlı "vefa belgeleri" olsa gerek. Nitekim, halkın temsılcilerinın böylesi anlamlı ginşimlerini, Orhan Alsaç başkanlığındaki Anıtlar Yüksek Kurulu 08 Ekim 1986 ta- nh ve A. 164 sayılı "SİT alanı" ve "koruma imar planı kuralları" karanyla ilk genış kapsamlı yasal dayanaklara kavuşturuyor. Bu karann ardından tarihi kentin turizmle buluşmasında "planlı" davranılmasına "devlet desteği" içın 1979'da yapılan protokolü de ITÜ adına Doğan Kuban ıle döne- min Tunzm Bakanı Alev Coşkun imzalıyor... 'Apartmanlaşma'ya karşı... Böylesi anılann tüm aynntılannı 370 sayfada toplayan kitaptakı "özel belgeler" arasında ise Metin Sözen'ın raporlanndan biri Behçet Necatigil'in şu dizeleriyle başlıyor: "Neden bazı şeyleri pek çabuk unuturuz? Çünkü apartımanlar, o evlerin yerinde..." Eski evleri apartmanlara teslim et- meme direnişine kimler katılmamış ki? Cevat Erder'den Arslan Kay- nardağ a. Nur Fersan'dan Baran İdil, Ismet Okyay, Bülent Çetinör, Kani Kuzucular, Zeki Sönmez, Jale Baysal, Cengiz Bektaş, Sel- çuk Erez, Hüsrev Tayla, Kemal Ozer, Necdet Kalay, Cihat Burak, Oya Katoğlu, Haydar Kazgan, Pe- rihan Balcı, Murat Katoğlu, Zey- nep Oral, Özden Çil, Erol GÖ- nenç, Müşerref Hekimoğlu, Aril- la Dorsay, Bedrettin Cömert, Ah- met Taner Kışlalı, Reha Günay ve elbette ki Çelik Gülersoy'a kadar, mimarlanmızın, ressamlanmızın, bilim insanlanmızın, aydınlanmı- zın, gazetecılerimizin ve bürokratla- nmızın yazılan, eserleri, raporlan kitabın da onur belgeleri gibiler. Yönetmenliğini Süha Ann'ın yaptığı "Safranbolu'da Zaman" filmi için düzenlenen toplantıya ka- tılan Oktay Akbal ise 18 Ağustos 1977 tarihli Cumhuriyet'teki köşe- sini şöyle noktalamış: "(...) Sonra kalktık geri döndük kentlerimize, sorunlarımıza... Safranbolu ora- da kaldı insanlarryla, evleriyle, çözümlenmemiş sıkıntılarıyla... Kendi zamanı içinde... Ama, o 'za- man'ı aşmak, değiştirmek çabası ile baş başa..." Şimdi sıra, sevgili Oktay Akbal ile birlikte aynı yıllann diğer dost- lannı da Safranbolu'da yeniden ko- nuk edip "tanıklık belgelerini" ve- rerek teşekkür etmekte... Tabii, tarihi evlerde ve konaklar- da "boş oda" bulunabilirse... Kahire gümrüğünde sanata engel Fazilet Karaca yapıtlannı geri istiyor Kültür Servisi - Ge- çen günlerde başlayan 'Uluslararası 9. Kahire Bienali 1 ne davet edilen ressam Fazilet Kara- ca'nın, Kahire'ye gön- derdiği çalışmalan bi- enalde sergilenemiyor. Mega Taşımacılık Hiz- metleri'ne teslim ettiğı ve aralarındaki sözleş- meye göre taşımacılık şirketi tarafından adrese iletilmesi gereken yapıt- lar, bienal yetkililennce de sahiplemlmedı. Yapıt- lan Kahire gümrüğünde takılan sanatçıya bir süre sonra, 350 dolar daha ödemesinin gerektiği ak- si halde yapıtlann Türki- ye'ye iade edileceği bil- dirildi. Bütün bu gayri ciddi iletişimden duyduğu ra- hatsızlığı Türkıye'nin Kahire Büyükelçiliği'ni ve Kültür ve Turizm Ba- kanlığı'nı arayarak çö- züm üretmeye çalışan sa- natçıya, 8000 MısırLıra- sı (2 milyar TL) daha ödemesi karşıhğında ya- pıtlannı alabileceği bil- dirildi. Karaca, tüm bu yaşa- dıkJan için "Ben sadece bir sanatçı olarak, hem bienal yetkililerinin il- gisizliğini, hem de taşı- yıcı firmanın amatör bile diyemeyeceğim ça- lışnıa sistemlerini kını- yor ve bu konunun çö- ziimü için ilgililerden çözüm bekliyorum" di- yor. Son olarak da "Ar- tık bienale katılmak is- temiyor ve bir an önce yapıtlarımın adresime teslim edilmesini talep ediyonım" diye eklıyor. Sıra dışı fotoğrafçılar tskandinav fotoğrafının en sıra dışı isimlerinden Christer Strömholm'un çahşmalarından biri, Barselona, 1959. Kültür Servisi - Geniş Açı sanat dergisinin 32. sayısı çıktı. Iki ayda bir yayımlanan dergi- nin bu sayısında, Isveçli sıra dı- şı fotoğrafçı Christer Ström- holmden doğa fotoğrafçısı An- sel Adams'a, Ispanyol fotoğra- fının yüz elli yıllık serüveninin bsa bir özetinden 19. İstanbul Fotoğraf Günleri'ne kadar ge- niş bir yelpaze sunuluyor. 19. istanbul Fotoğraf Günle- ri etkinlikleriyle ilgili bir tanı- tım bölümüyle başlayan dergi, Londra'daki sergilerin değer- lendirildiği 'Londra' bölümü ve 8. İstanbul Saydam Günle- ri'yle ilgili bir yazıyla sürüyor. Aynca Gül Ezen, 'Ansel Adams 100 Yaşında' adlı yazı- sında retrospektif sergiyle ilgi- li izlenimlerini, okuyucularla paylaşıyor. Bu yazıyı, îspan- ya'nın yüz elli yıllık sosyal, po- litik ve kültürel tarihine ışık tu- tan Neda Çelikerin "tspanyol Fotoğrafının 150 Yılı' başlıklı yazısı izliyor. Dergi, 'Ustalar' bölümünde ıse kuşağının Isveçli fotoğrafçı- larının neredeyse tümünü derin- den etkileyen, çalışmalanyla, fotoğrafın 1950'li- 6O'lı yıllar Avrupası' nda bağımsız anlahm ve sanat bıçimlerinden biri ha- line gelmesine önemli katkıda bulunmuş bir isim olan Chris- ter Strömholm ü konuk edi- yor. Füsun Karaman'ın kale- me aldığı yazıda Strömholm'un ilginç yaşamöyküsü ve sanat yaşamından seçilmiş örnekler yer alıyor. Robert Capanın 1946'da bir belgesel çekmek üzere geldiği Türkıye'de geçirdiği günlere ta- nıklık eden fotoğraflannı gün ışığına çıkaran Richard \Vhe- lan, 'Karanlığın Parıltısı/İs- tanbu! Geceleri' sergisiyle is- tanbul Fotoğraf Merkezi'ne ko- nuk olan Cengiz Akduman, 8. Uluslararası istanbul Bienali'ne katılan İranlı fotoğrafçı Seyful- lah Samadian'la yapılan söyle- şiler, derginin bu ayki ilgi çeki- ci yazılan arasında. (0 212 251 70 03) Altıdan Sonra Tiyatro Topluluğu'nun 'Bekleme Salonu' adlı oyunlannın bu yılki son temsilleri 20 ve 27 Aralık'ta Kazanmak uğruna... Kültür Servisi - Altıdan Sonra Tiyatro Topluluğu, 20 ve 27 Aralık günleri Maya Sahnesi 'gece tiyatrosu'nda Bekleme Salonu' adlı Dyunlanyla seyirciyle Duluşacak. 2003 yılındaki son oyunlannın ardından, :opluluk, oyunu 2004'te jazar günlen 18.00"de jahneleyecek. Fiyatro çalışmalanna ITÜ jüzel Sanatlar Bölümü'nde jaşlayan ve daha önce Satıcının Ölümü ve 'Ver Elini Yeni Dünva' ile sevirci karşısma çıkan Altıdan Sonra Tiyatro'nun bu oyunu, tümüyle kendilerine ait bir çalışma. Temasını birlikte belirledikJeri ve topluluktan Yiğit Sertdemir'in kaleme aldığı oyunun yönetmenliğini Gülhan Kadim yapıyor. Onur Tuna, Sevi Orakoğlu ve Sertdemir'in rol aldığı oyunun dekor tasanmı Esra Kudde'ye ait. Oyunun oluşumunda, topluluğun diğer üyeleri Asü Can Kortan, Seda Özen Yürük, Ebru Gözda;oglu, Erkan Kortan, Selin Girit Karadağ da yer almışlar. Oyunda; aynı amaçla geldikleri bekleme salonunda, karşılanna çıkan 'küçük bir engel' sonucu, beklemekten vazgeçen üç kişinin, içine sürüklendikleri şifrelerle dolu oyunun kurallannı yerine getirirken kazanmak uğruna, birbirlerini yok etmeyi göze almalan anlatılıyor. (wwyv.ahidansonra.com - Mava 0 212 252 74 52) Maya Sahnesi 'gece tiyatrosu'nda sahnelenen oyun 2004'te saat 18.00'de:3ergilenecek. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Eser Olamamış ÜPiinler' Kategorisi... Geçen haftaki yazımı şu paragrafla noktala- mıştım: "Bazen, ör >eğin 'entelektüel' olmapeşin- deki bir öbek iiya'ro seyircisi, bir temsilin ardın- dan, gördüğü tiyitro oyunu düzeyinde bir eser miydi, saptanan b3Z' aksaklıklar, sahnede bir oyu- nun var edilmesin engellemiş olabilirmi, gibisin- den tartışmalara T'Ç girmeksizin, 'doğrusu çok avangarrtı!', 'çokdeğişikti!', 'fikir, çok ilginçtü'g/- bisinden, tiyatro estetiğinin özüyle ilintisiz yargı- larla yetinmekte. Avangart' ('öncü') derken, sey- rettiğinin neyin örfiüsü olduğunu sorgulamayan, değişikliğin, ilginç i&n Ya da farklılığın hiçbir za- man tek başına ssnat eserini var edemeyeceği- nin bilincinde olrrsyan bir seyirci, sanatçıya za- rarlıdır. Öte yandai, sanatçının da kendine özgü bir eser tanımı yapma hakkı vardır; dahası, belki de o, bu bağlamda birincil kişi sayılmak gerekir." Demek ki hem tıyatroda, hem de başka alan- larda, bir yanda kendisine "eser" diye sunulan tüm ürünleri daha baştan eser niteliğiyle kabul- lenmeye ve eser olarak tartışmaya hazır bir kitle var, öte yanda da iirününe "sanat eseri" deme öz- gürlüğüne sahip olan sanatçı. Sanatçının bu öz- gürlüğü, kesinlikle tartışılamaz. Buna karşılık se- yircinin, dinleyicinin ve okurun da "eser" diye ni- telendirilen ürünün eser olup olmadığını tartışma özgürlüğüne sahip bulunduğu, kesindir. Başka deyişle, henüz eserin kendisinı değil, fakat ona uzanan yolu ya da bu yolun bir bölümünü "eser" adı altında sergileyen veya arayışlarını, sorgula- malarını henüz eser bütünlüğüne kavuşmamış bir kalıp içerisinde ve yine eser nitelendirmesiyle or- taya çıkaran sanatçıya, ürününün henüz eser ol- madığı, dolayısıyla da henüz tartışılacak biryanı- nın bulunmadığı gerekçesiyle karşı çıkmak, o ürünle karşılaşanın bu bağlamdaki en doğal öz- gürlüğüdür. Burada, savunurken çoğunlukla yalnız kaldı- ğım kişisel bir degerlendirmemi dile getirmek is- tiyorum. Kimilerinegöre, örneğin afişinde "oyun" yazan bir ürünü görmeye gitmişsek eğer, gördü- ğümüz oyun olur ve bize yalnızca o oyunun ak- saklıklarını, başarılı yanlarını vb. tartışmak düşer. Bu, sanırım çoğunluğun görüşü: Yani, degerlen- dirmemizde hep -afişinde öyle yazdığı ve özellik- le de sunulanı bir sahnede izlediğimiz için- orta- da bir oyunun var olduğunu çıkış noktası alaca- ğız. Benim hep sorduğum ara-soru ise şu: Peki, ya ürün, bize oyun diye sunulmasına karşın, oyun değilse? Dolayısıyla, ürün, esere dönüşememiş- se? Bilindiği üzere estetik, en geniş anlamda fel- sefenin sanatı sorgulayan dalıdır. Estetik, bu sor- gulaması sırasında, sanat olanı belirginleştirmek içın, elbette sanat olmayan üzerinde de durur; a- ma bir kez sanat olmayan kategorisine soktukla- rını da artık sanki ortada sanat eseri varmış gibi, sanatın ölçütleriyle değerlendirdiği görülmemiş- tir. Düşüncemi şöyle de özetleyebilirim: Gerçekten eser niteliğini kazanmış, ama bazı kusurları, ek- siklikleri olan ürünler vardır; bu eksiklikler ve ku- surlarg/den/eö///rniteliktedir; giderildiğinde o es- er, yetkinliğine kavuşur; birde, barındırdığı eksik- likler (özellikle de yaratıcılıktaki eksiklik) ve kusur- lar yüzünden her eserde aranması gereken kur- gu ve kompozisyon öğelerini içermeyen, dolayı- sıyla eser olamamış ürünler vardır. Şunu da be- lirteyım ki, dildekı yerleşik söylemler, çoğu kez ki- mi kuramlardan çok daha fazla sağduyu yüklü- dür. Günlük dilde bir şeye "olmamış" dediğimız- de, olması öngörülenin olmadığı, dolayısıyla da öngörüldüğü doğrultuda var olmuş sayılamaya- cağı anlatılmış olur. Bu bağlamda, bir tiyatro oyu- nuna ya da filme "olmamış" demenin de önceki örnekten farkı yoktur: Ürün, oyun olmamıştır, ro- man olamamıştır veya film olmamıştır. Olmamış'ı olmuş'un ölçütleriyle değerlendirmek, sanat bağ- lamında sağlıklı sonuçlar doğurmaz. Kanımca ürün sahibinın "eser" dediğini hemen öyle kabul etmek ve olumlu-olumsuz değerlen- dirmeler için artık "eser"den yola çıkmak, biraz kolaycılık oluyor; çünkü bir de "eser olmamış" ürünler kategorisi var ve bu kategoriye nelerin gi- receğini tartışmak, boşuna kılı kırk yarmak değil, fakat ancak sanat düşüncesini daha da boyutlan- dırmak anlamını taşır. Bu yüzden "eserolamamış" ürünlerin avangartlığı(!), içerebilecekleri arayışlar ya da parlak düşünceler, sanat bağlamında beni hiç ilgilendirmiyor! e-posta: ahmetcemal/superonline.com acem20 hotmail.com BUGUN • AVUSTURYA KÜLTÜR OFİSİnde 20.00'de Zeynep Üçbaşaran (piyano) ' dinletisi. (0 212 223 73 48) '< • CEMAL REŞİT REY KONSER SALONL'nda 19.30'da Victoria Kogan '. (piyano) dinletisi. (0 212 232 98 30) \ • NARDİSS JAZZ CLUBda Sanbornsque : Project konseri. (0 212 244 63 2 7) • BABYLOVda 12.00 - 19. 00 da 'Workshopf ve 21.30'da 'Jurassic Party'. (0 212 292 73 68)' • ALTUNİZADE KÜLTÜR MERKEZİ'nde 20.00'de 'Şarkılar' adlı ; musiki meşki'. (0 216 341 05 00) « • YAPI KREDİ SERMET ÇİFTER * SALONL'nda 18. 30da 'Müzik Teknolojisi, Günümüz Bilgisayar Teknolojisinin Yaratıcı Müzisyene Getirdikleri' konulu ) söyleşi. Konuşmacı: Mehmet Okonşar. İ (0 212 252 47 00) ; • StNEMA - TARİH BULUŞMASI'nda Beyoğlu Sinemasfnda 'Anansi', 'Ay Vakti', ' 'Bank Ban', 'Beşinci Reaksiyon', 'Bir Başka Cennet', Sinema TÜRSAK - Levent'te 'Yerle Gök Arasında', 'İki Kadın', 'Sınınn Otesi', 'Kadınlar Hapishanesi'. 'Çingene', Alman Kültür Merkezi'nde 'El Arabalı * Kadın', 'Fil Yüreği'. 'Uzun Sessizlik', ; Fransız Kültür Merkezi'nde 'Med Cezir Manzaraları'. 'Köprü', 'Uzak'. Osmanlı Bankası Müzesi'nde 'Aynı Nehir Yeniden', ; 'Noora' ve 'Avrnpa'dan Avrupa'va' ' (0 212 244152 51) ç-' f,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear