25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
-17 KASIM 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA i v L J L i J. U K. kultur@cumhuriyet.com.tr 15 Öykü, roman ve denemeleriyle yazımmıza damgasını vuran Oktay Akbal 80 yaşmda Önceyazar sonragazeteci 17. yüzyıla ait tombak sahleplik 50 milyar TL'den satışa sunulacak. Maçka Mezat'tan Gece Müzayedesi Kültür Servisi - Maçka Mezat'ın Hyat Regency Ote- li'nde yarın saat 20.00'de düzenleye- ceğı 'Gece Müzaye- desi'nde birbırinden değerli yapıtlar sa- natseverlerin beğe- nisıne sunulacak. Ahmet Utku'nun yöneteceği müzaye- dede Osmanlı Dev- leti'nın ilkyıllannda padişahlann ve yük- sek saray erkâmnın kullandığı, önemli Caledon kaplara ör- nek olarak altın ka- pakh büyük zem- zem matarası, özgün altın askıhğıyla 50 milyar liradan satışa çıkanlacak. Aya Iri- ni Kilisesi'nde vuru- lan 'Kayı Boyu' damgalı, lö.yy'aait demir zırhh gömlek, dizçek ve başlık da müzayenındiğer par- çalan arasında bulu- nuyor. II. Bayezid (1481-1522) tarihli ferman ıle Naciye Sultan Koleksiyo- nu'ndan H.yy'aait . tombak sahleplik ise 50 milyar TL'den satışa sunulacak. Maçka Mezat Ge- ce Müzayedesi'nde Hoca Ali Rıza'nın 'Üsküdar Fıstıka- ğacı Tepelerinden Boğaz' adlı ahşap yağlıboya tablosu 85 milyar TL'den, or- yantalist ressam Fa- bius Brest'in en önemli yapıtlan ara- sında yer alan 'ls- tanbuPda Bir So- kak' adlı tablosu 35 milyar TL'den. çağ- daş Türk ressamlan- ndan Orhan Pe- ker'in 'Gramofon' adlı yapıtı ıse 50 milyar TL'den sanat- severlerin beğenisi- ne sunulacak. Satışa sunulacak 210 seçkin yapı- t müzayede gününe kadar Maçka Me- zat'ın Nişanta- şı'ndakı galerisinde sergilenecek. (0 212 259 45 13) Enrico Macias'dan yeni albüm • Kültür Servisi - Ennco Macias'ın uzun bir aradan sonra çıkardığı 'Oranges Ameres' adlı albümü Topkapı Müzik etiketiyle satışa sunuldu. Macias, Akdeniz ezgilerini Doğu ve Batı'nın duygulanyla sentezlediği albümde aşk, insanlık, nostalji yüklü bir yolculuğa çıkanyor dinleyicıyi. Albümün prodüktörlüğünü, sanatçının oğlu Jean Claude Ghrenassia üstlendi. Mhnar Sinan'ın İstanbul'u • Kültür Servisi - Yapı Kredi Kültür Merkezi'nmbugün saat 18.30'da Sermet Çitfer Salonu'nda düzenlediği Nöbetçi Dershane'de 'Mimar Sinan'ın Istanbul' ele alacak. Başta Osmanlı sanatı olmak üzere sanat tarihinın pek çok dönemine getirdiği özgün yaklaşımla yüze yakmyayına ımza atan sanat tarihçısı, Başkent Üniversitesı Güzel Sanatlar Tasanm ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Filiz Çalışlar Yenışehirlioğlu etkinliğe konuk olarak katılacak. 'fiün OIUP, AIIP BaşımıGidepim' • Kültür Servisi - Iş Sanat Kültür Merkezi, yeni sezondaki ilk şiir-müzik dinletisini Ganp akımının öncülerinden Orhan Velı'ye ayırdı. "Gün Olur Alır Başımı Giderim' başlıkh dinleti, bugün saat 20.00'de yapılacak. Şiir tutkunlan, gecede usta oyuncu Müşfik Kenter'in sesinden Orhan Veli'nın ölümsüz dizelerini dinleyecekler. Atilla Birkiye'nın hazırladığı dinletiyi Mehmet Birkiye sahneye koyuyor. Dinletinin müzik direktörlüğünü ise Serdar Yalçın üstleniyor. Yalçın'ın Orhan Veli'nin şiirlennden bestelediğı yedi şiir, Aylin Ateş ve Zafer Erdaş tarafından seslendirilecek. Ateş ve Erdaş'a bu dinletide Birol Yayla (gitar), Engin Gürkey (perküsyon), Arda Ardaşes Agoşyan (kontrbas) ve Kubilay Sezerel'den (klavye) oluşan orkestra eşlik edecek. Etkinlik ücretsiz olarak izlenebilecek. (0 212 31615 80) 'Atatürk'ün Dünü Bugünü' • Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası, yarın 15.00 - 17.00 saatleri arasında 'Atatürk'ün Dünü Bugünü' konulu bir panel gerçekleştirecek. Banş Manço Kültür ve Eğıtim Merkezfnde düzenlenecek olan panele Atatürk'ün manevı kızı Olkü Adatepe. Aydın Hatipoğlu, Cemil Öztürk ve Mithat Uygun katılacaklar. ADNAN BİNYAZAR Düşünce gazeteciliğinin egemen olduğu dönemlerde 'köşe'si olanlann edebiyatçı kımlikleri önemli bir etkendi. Ahmet Ha- şim'den Falih Rıfkı Ataya, Yakup Kadri Karaosmanoğlu na. Refik Halit Karay'a uzar; gelir Oktay Akbal a dayanır bu. Kö- şe yazarlığmda, dünyada ve ülkede olup bi- tenleri ka\Tamak, kavradıklarını bir 'estet' yaklaşımıyla değerlendırmek gazetecinin düzeyini belirlerdi. Bu düzeyin hayal oldu- ğu bugünkü medya ortamında, bu tanımı yaparken gözümün önüne Oktay Akbal 'dan başkası gelmiyor. Yazar, okurunu bir düşünce dünyasına sokmuyorsa kalemi eline almamalıdır. He- le kafasında denklem kuranlar, belki kendi- lerini bugünün ölçütlerine göre gazeteci sa- yabilirler; ama gelecekte neyine bakılıp da onlara 'yazar' denecek?.. Yazar bir düşün- ceye körükörüne bağlanmaz; daha da önem- lisi yazann ağzı bozuk değildir. Hele, edep dışına çıkarak, başarısız bir ortaoyuncunun durumuna hiç düşmez. Gazeteciliği orta- oyunculuğu gıbi algılasa da, en azından oyu- nu kurallanna göre oynamalı, oyun oynuyo- rum diye soytan durumuna düşmemelıdir. Düşüncenln öntt kesllemeyecek 'Medya' kavramı ne yazık ki akla gelen her olumsuzluğu çağnştınr hale geldı. Ül- kemızde medya gazeteciliğıyle düşünce ga- zeteciliği arasındaki ahlak açıkhğmın gün gün daha da büyüdüğü gözden kaçmıyor. Gazetecilik göstermecilik. sansasyon yarat- ma, dedektiflik durumuna düşürülüp gaze- teci, yüzüne televole peçesi taktığı sürece bu açıkhğın kapanması hayaldir. Ama, düzey ne denli düşerse düşsün, hiçbir zaman dü- şüncenin önü kesilemeyecektir. Oktay Ak- bal gibi yazın ve düşün adamlan, başta tl- han Selçuk'la Çetin Altan, üstlenne düşe- ni yerine getıriyorlar. Oktay Akbal gibi bir düşün ve duygu ada- mmın gazetede yazmasının ne anlama gel- dığini, yazdıklanndaki beğeni düzeyini her- kesten önce kendılerine 'gazeteciyazar' sı- fatını yakıştıran 'medyatikler' iyi değer- lendırmeli, onun bılgi ve üslup edebinden örnek almalıdırlar. Oktay Akbal'ın gazeteciliğinden söz edil- se de gerçekte doğru olan, onu Cumhunyet döneminin önemli bir edebiyatçısı olarak değerlendirmektır. Yazılannı edebıyatçılı- ğıyla beslediğı için, nerdeyse elli yıldır ga- zeteciliği gündemde olmuş, saygın gazete- lerde köşe tutmuştur. Böyle olmakla bırlık- te, Akbal, edebiyat tarihıne öykücülüğü, ro- mancıhğı, deneme yazarhğıyla damgasını tlk öyküsü 1939 yılında yayımlanan Oktay Akbal 64 yıldır 'yazı'nın içinde. Okurlarıyla buluşuyor Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası 7 nın düzenlediği 'Öykü Ustalan'run izlencelerinin ilki olan 'Oktay Akbal'a Saygı' bugün saat 18.00-20.00 arasında Cumhuriyet Kitap Kulübü Lokali'nde yapılıyor. Izlencede öykü ustamız en sevdiği öyküsünü okuyacak, Sadık Aslankara Akbal üzerine konuşacak; daha sonra Akbal izleyicilerin sorulannı yanıtlayacak ve kitaplannı imzalayacak. Bu arada. Türkiye Yazarlar Sendikası adına Genel Başkan Cengiz Bektaş Oktay Akbal'a 80. yaşı anısına bır armağan sunacak. (Cumhunyet Kitap Kulübü, tstiklal Cad., Zambak Sok. No: 4, Daire 1-2 Beyoğlu) vurmuştur. îlk öyküsü 1939 yılında yayımlandığına göre Oktay Akbal 64 yıldır 'yazı'nın içın- dedir. Bır ayağının edebiyat alanlannda, bir ayağının gazetecilikte olması onu öbür ya- zarlardan ayınr. Her tiir yapıtında, bireyi ön- de tutarak işlediği düşünsel ve toplumsal so- runlar, Akbal'ın 'entelektüel' bir yazar sa- yılmasına yetmektedir. Yazı alanı romandan öyküye. denemeye, anıya, gezı izlenimlen- ne genişlemektedir. Hangi türde yazarsa yazsın, 'insan'ı odak alır. Amacı, bütün bo- yutlarıyla ınsanı, ınsanı sarmalayan duygu- sal ve düşünsel sorunlan, yalın, açık, du- yarlı bir anlatımla dile getirmektır 'Insan bazı şeyleri söylediği için değil, onları bel- li biçimde söylemeyi seçtiği için yazardır' diyen Sartre'ın yargısı Oktay Akbal'ın ya- zarlığına tıpatıp uyar. Üslup, yazann dilinin ucundakı baldır. Yazar, dıliyle tatlandırdığı bu beğeni balını okuruna tattırmayı bilme- lidir. Okur, bu yönüyle Akbal'ın anlatı dün- yasını kendıne yakın bulur. Edeblyattakl özgünluflü... Oktay Akbal'ın anlatı dünyasmın odağı kendı yaşamıdır; öyküsel örüntüyü bu yaşa- mın aynntılan, anlamı, boyutlanyla kurgu- lar. Bir kitabına Yazmak Yaşamak* adını vermiş olması, sanatsal yönsemesini göste- nr. Yazdığı bütün yazılarda 'o' demez, bı- nnci kişı anlatımını yeğleyerek 'ben' der. Akbal, üçüncü kişı anlatımının gerektirdiğı 'o' diye yazanlan eleştirecek ölçüde 'ben- ci'dır. tnsana, olaylara içtenlikli yaklaşımı- nın özünde, 'ben' anlatımının yazarda ve okurda yarattığı güven duygusu yatar. Ataç'ın deyımıyle 'bezeksiz donaksız'. abartısız, karmaşaya yol açmayan betımle- meleri, 'ben'lı anlatımının temel öğesidir. Bu yönden, Oktay Akbal 'tahkiyeci' (olay anlatıcı) değildir; öyküsel beğenisini du- yumsamalarının ulaştığı gözlemleriyle kur- gular Edebiyattaki özgünlüğü buradan ge- lir salt Falk'l en lyl o anladı Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği tek bir öykücüden söz edilse, ilk akla gelen Sait Faik'tir. însanın iç dünyasına yaratıcı ya- zarhğın duyumsama projektörünü tutan Sa- it Faik'i en iyı anlayan yazar da Oktay Ak- bal olmuştur. Bu, Oktay Akbal'ın Sait Fa- ik'ten etkılendiği yorumuna yol açsa da, ge- nellemelerin ötesindekı aynntılı karşılaştır- malar bu yargının tutarsızlığını ortaya koya- caktır. Bir yazann 'izinde olmak' başka, onu 'anlamak' başkadır. Oktay Akbal için, "Sait Faik'i anlayıp yorumlayarak kendi öykü dünyasını kurmuştur" yargısı daha tutarlı geliyor bana. Sait Faik'inkı gibi Ok- tay Akbal'ın üslubu da şiirseldir; ama Ak- bal'ın üslubu hiçbir zaman 'şiir'e dönüş- mez. Oysa Sait Faık, anımsayın 'Dülger Ba- lığının Ölümü'nü. 4 Hişt Hişt'i, 'Havada Bulut'u, 'Menekşeli Vadi'yi vb.; çoğunda öykü yazarken şiir yazmıştır. Bu bile, Ok- tay Akbal'ın Sait Faik'ten bağımsız bir öy- kücü olduğunu göstenr. Bu bağlamda, Akbal öykülennı biçimsel kurgularla bütünlemez; sahnede ille dekor gereklidir mantığıyla yazmaz; dekor, öykü örgüsünün bir öğesi ise onu da savsaklamaz. Onu ayrıntılar, odakta kendısini tutarak in- sandaki duyarlık sızmalan ilgılendirir. Yazarhk. gazeteciliğın besler damandır. Akbal'ın soyu bu 'damar'da aranmalıdır. Bu-, gazetelerde köşelen olan Bertan Ona- ran, Hilmi Yavuz. Ahmet Cemal, Selim tleri, Turgay Fişekçi, Feridun Andaç, E- nis Batur'un yazılanndakı tadı düşünün; bir de medya trafıkçilerinin ekran ağızlı ya- zılannabakın... 'Gazeteci yazarhk nerdeyse herkesin harcı; ış, 'yazar gazeteci' olmakta... * Akbal, Oktay. Yazmak Yaşamak, Kitaş Yavınlan, Istanbul 1972. Genç ressam Can Tatlıparmak'ınyapıtlan Rumelihisan 'ndaki Hisart Sanat Galerisi'nde Çağıyanstian resimleryapıyor SELCEN AKSEL Rumelihisan'ndakı Hisart Sa- nat Galerisi, Türk resmınin genç temsilcilennden Can Tatlıpar- mak'ın kişisel sergisıne ev sahipli- ğı yapıyor. Sergide,Tatlıparmak'ın çoğunluğu resim olan, ama ıçlerin- de üç boyutlu çalışmalar ve heykel- ler de bulunan, 80'in üzerinde ya- pıtı sanatseverlerle buluşuyor. Sa- nat eğitımini 1996 yılında bitirdıği Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölünıü nde tamamlayan Tatlıpar- mak, bu sergisinde ilk tuval çalış- masından 2003 yılına dek uzanan resim serüvenini paylaşıyor sanat- severlerle. Tatlıparmak'la. sanat ya- şamı ve resımleri üzerine konuştuk. - Kendinizden söz edebilir mi- siniz... TATLIPARMAK- Müzisyen bir ailenın çocuğuyum. Küçük yaşta müzik ve resimle uğraşmaya başla- dım. Ayda bir yer değiştiren Bede- vı ruhhı bir ailenin çocuğu olarak bir köksüzlük duygusu taşıyorum. Ve bu duyguyla oluşan resmin baş- langıçta bir konusu olsa da başka bir resim altyapısına dönüşebılir. Kısacası. bir gelecek öngörmeden geleceği oluşturur. Sıyasi bılınci- mın uyanışı. bu çağın çocuğu ol- mak, bireysel deneyim... Müzik ça- hşmalanmı sürdürüyordum zaten... Daha sonra eğitimimi resim alanın- da sürdürmeye karar verdım. 'Acıyı anlatmak Istedlm' - Resim serüveniniz nasıl geliş- ti? Sergide birbırinden çok fark- lı işleriniz var... TATLIPARMAK- Bu sergide 1987 - 2003 arasındaki çalışmala- nm var. Akademiye gırişım 1989'da oldu. Başta kendi ürettığım boyalarla, toprak boya ve tutkalla çalışıyordum, genellikle ıki figür- lü. ızleyiciyi sorgulayan gözlerle İTT M.A. erşey kendi içinde kendi yokoluşunu da banndınr. Formlann her an başka bir forma dönüşebilmesi gibi' diyen Can Tatlıparmak, kendinden geçerek resim yaptığını söylüyor. Bir çeşit ayin gibi; dans eden fırçalar, boyalar... Dünya ona ne yapıyorsa o da tuvale onu yansıtıyor... bakan... Anatomilerine girmiyor- dum, çamur kitlesinden kopartıp alel acele ayağa dikmiş gibiydim. Aslında bunu açık anlamıyla ıso- yutlamalar" olarak adlandırmalı- yun. Renk araştırmalan ve doku- lar, renklerin duygularıyla ilgilı araştırmalar... Bır resmin birmiş ol- duğuna karar vermek... Yani, bitı- rebilecek bir şey yoktu ortada, hiç- bir şey bitmiyordu... - Peki, fıgüre nasıl ulaştınız ya da fıgür sizin için ne anlama ge- liyor? TATLIPARMAK- Aslında. ilk başta insanlan çarpacak resimler yapma eğilimıne de gırdim. Kaosu, acıyı da anlatabılmek derdindey- dim. Etin çektiği acıyt. . Daha çok kültürel çarpışmanın değil de, sade- ce varoluş duygulan vermek. Onlar öyle bir ayağa dikilmişlerdı ki, her an çökebilirlerdi yenıden. Başka anlamlar da yüklemek belki. Bun- lara isim vermekle başladım... Bu çağı, kendi içinde yaşadığımız ça- ğı anlatan figürler seçmeye başla- dım. Onlann duruşlanyla çağı yan- sıttıklannı düşünüyorum. 'Tuval de tnsan glbldlr' - Resimlerinizde ne anlatmak istiyorsunuz? TATLIPARMAK- Her bir res- min kendi pratiğinın ve konusunun olduğuna inanıyorum. Belki de , 'vecd' halidir resim yapmak. Tek- nik kısımlannı atlattıktan sonra. ya- vaş yavaş o tuvalin boşluğuna insan kendisini bırakabiliyor, ya da ınsan bir şey bırakıyor. Tuval de insan gi- bidir bir yandan. Geriye dönüp ba- karız ve başka platformlara gidebi- lecek başka tartışmalar ortaya çı- kar. Resim ve anlattıklan... Bir iki cümlecik, şiircik gibi. Tabii ki sa- dece içlerinden öyle geldıği için ya- pılmış şeyler değiller sanat eserle- ri. tnsanlann daha ciddi hesaplan olabılıyor. Yönlendirmeleri de içe- nyor ister istemez... Yaşamdan her- hangı bir olayı olguyu deşıfre ed- er gibi... Resimlerimın hem konu, hem duygu olarak birbırlerinden farklı olduklannı düşünüyordum. Kendi yaşantılan olduğunu. Niye herşey birbırinden bu kadar farklı ya da herşey birbirinin tamamen aynısı... Böylelikle sözlükte eşit yer kaph- yor bilinmezlik anlamında herşey. Herşey kendi içinde kendi yokolu- şunu da banndınr. formlann her an başka bir forma dönüşebilmesi gi- bi... Bunu anlatabilmek derdinde- yim aslında. Kendi serüvenimi ya- şarken insanlan da ortak ediyorum, ınsanlarlabuluştuğunda işler anlam kazanıyor. Anlatım anlamında çok hesaph, bilınçli değilim, kendim- den geçerek resim yapıyorum, bir çeşıt ayın gibi, danseden fırçalar, boyalar. Dünya bana ne yapıyorsa, ben de tuvale onu yansıtıyorum gi- bi...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear