22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 2002 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Mayısta Güller Açarken... Ma/ıs'ta güller açar! Açntş işte hepsi... Beyazı, kırmızısı, pembe- si... 3en en çok pembeyi severim. Hoşgörülü- dür, yi niyetlidir, afrası tafrası yoktur, sıradan bir yurttaş gibidir. Isterseniz sizinle konuşurda! Do- ğadan haber getirir. Geçmiş mayıslan canlandı- nr. Aoları, varsa sevinçleriyle!.. Oysa darıa nisan bitmedi! Daha altı gün son- ra gerçek rnayısa gireceğiz. Serinlik çöküyor ak- şamarı... Güneşli saatlerde çıkmak, dolaşmak; papatyalan.tektükgelindkleri görmek... fnmek biryokuştan aşağı, denizi görmek,.. Yaşamak kı- sacas! Bunca ölüm, acı, üzüntü, korku içinde, bir tek anlığına kendini duymak geniş bir mut- lulukta... Yani, aldatmak kendini!.. Durup dururken Muhibbi'nin şiiri çıkmaz mı karşma... "Saltanat dedikleri ancak cihan kav- gasıdır I Olmaya bahtı saadet, vahdetgibi" de- miş... Tam bugünlere yakışan bir öğüt? Kim din- lerdeneyin? Kanuni Surtan Süieyman (Muhib- bi) bie dese... Vahdet, birlik, beraberlik, hiç de- ğiise yakın anlayışta oianlann yaklaşımını sağ- lamaK... Seçımleregidıyoruz... Kaçay, belkibiryıl... Bu böyle gitmeyecek! Çöktü çökecek birdüzen bu! Iktidardaki üç partı yüzde onluk çizgiyi aşar mı aşmaz mı kuşkulu? Oyleyse yeni yüzler, yeni ka- falar, yeni tutumlar!.. Sağda Tayyip'ler, Bayar'lar, ışte yeni adlar... Ya solda? Partıler var, CHP var. Günden güne temel ilkelerini unutmuşa benze- yen CHP!.. Sağda ANAP var. DYP var! Ama halk bıkmış görünüyor hepsinden... Ye- ni arayışlar içinde... Ama aradığını bulacak mı, yoksa eskileri bir daha arayacak mı? Bir karma- şaya doğru gitmekteyiz. Daha önce kaç kez ya- şadık... 27 Mayıs 1960 öncesınde "Sız hilafeti bile geri getirebilirsiniz" diyenler bir süre sonra kendilerini adalet önünde bulmadılar mı? O gün- lerdeyazmıştım: "27Mayıs bir dersolmalı"... Yüz- lerce kişinin oluşturduğu pariamentonun Yassı- ada'da Yüce Divan önüne getirildiği anı hep ya- şadım. Cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanlan, milletvekilleri hatta valileri, bilmem kimleriyle!.. Üzen bir görünüştü. Çirkin polrtıkacılık hep yıkıntılar getirdi. 12 Mart, 12 Eylül boşuna mı yaşandı? Kim neden oldu? Seçimle işbaşına getirdiklerimiz değil mı? Bir de 28 Şubat yaşamadık mı? Genelkurmay Başka- nı hâlâ "28 Şubat bin yıl yaşayacak"dem\yor mu? Kanuni Süleyman'ın "Halkiçinde muteberbir nesne yok devlet gibi I Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" diye başlayan gazeli ba- kın nasıl biter "Ger huzur etmek dilersen ey Muhibbı farig ol I Olmaya vahdet cihanda köşeyi uzlet gibi." Şaır hem birlik beraberlik istiyor, ama sonun- da çareyi bir köşeye çekilip her şeyden uzak ol- makta buluyor... Koskoca padişah bile gerçek bir vahdet, yani bir birlik beraberlik aramış, bu- lamamış!.. Şimdi sen nasıl istersin bu politika kar- gaşasında, Atatürk devriminin çizgisinde birte- şin, buluşun, halkın umudu olun diye... "O, bana karşı, şu, ötekine, ben onla biriikte olmam, o berikiyle küs!" O zaman ülkenin yö- netimi sürgit devrim karşrtlanna kalır! Muhibbi boşuna mı demiş: "Olmaya bahtı sa- adet dünyada vahdet gibi." Memet Baydur'un ardından... ELVEDA DÜNYA MERHABA KÂİNAT Hazırlayanlar: Prof. Sevda Şener - Prof. A>-şegül Yüksel - Filiz Elmas Memet Baydur'un yaşamı, yazdıklan, oyoınlan; e§inin Memet Baydur üzerine anlattıklan; arkasından yazJanlar, değerlendirmeler; yayımlanmamış yazı ve şiirleri; yaşamınm her döneminden fotoğraflar... (Mitos - Boyut Tiyatro Yaytnlan, 160 say/a) Susan Kadınlanmız... Pnof. Dr. İlhan ARSEL T BMM Insan Haklannı înceleme Komisyonu, imam-hatip liselerin- dekı eylemler konu- sunda "Türban Rapo- ru" hazırlamakla meşgul: Kolluk güçlerinin. türbanlı kız öğrencile- re karşı zor kullanıp kullanmadık- lanyla ilgili olarak tstanbul Valisi hakkında "İdari ve adü" soruştur- ma başlatılmasını ister. Bu arada Meclıs, "türbanaizin vermedr ge- rekçesiyle, Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğhı hakkında, so- ruşturma açılmasına yeşil ışık tut- muş bulunuyor. Oysa, perde arka- smdan iş görenler o her zamanki ba- zı şeriatçı üyelerdir; herkesin bil- diği gibi, esas amaçlan laik Cum- huriyeti yıkmak; fakat yıkıncaya kadar Atatürk döneminin getirdi- ği kıyafet kanunlannı yok edip ka- dınlanmızı türbana, çatkıya ve ar- dından da kara çarşafa sokmaktır. Kaç zaman var ki bu emellerinı gerçekleştirmenin kurnazlıklannı keşfetmeye çalışırlar. Ne yazık ki, kadınlanmız, eskiden olduğu gibi bugün de, genelde susmaktalar: başlanna gelebilecek felaketten ya habersiz, ya da buna razı gibidir- ler. Ağzı laf. eli kalem tutan ve *ay- dın" sayılması gereken bacılanmız dahi, derın ve öldürücü bir sessiz- lığe gömülmüşlerdir. Merak sa- ikıyle yakın geçmişe şöy le bir göz atmak bile istemezler. Oysa kendi- lerine güç kaynağı olabilecek ne güzel ömekler var bu yakın geçmiş- te. Meşrutiyet döneminde çarşaf ve peçe aleyhinde konuşan pek ol- mazdı. Gizliden gjzliye yükselen ba- zı seslere rastlanmakla beraber, ko yu taassubun oluşturduğu korku içerisinde bu sesler etki yaratmaz- dı. 1913 lerde Mûkemem Belkis adındaki bir hanım yazann "peçe" musibetini lanetleyen şu sözleri. etkısız kalan örneklerden biridir: "Peçe bizi daha çok boznıadan. biz ODU bozahm, yırtakm, çiğneye- lim. Menfaatlerimizi laran, duygu- lanmıza aykın, bizde tnasumiyet bırakmayan ve hiçbir yaran olma- yan o peçeyi yüzümüze örttüğû- müz siyah örtüyü kaldıralım, yır- tahm. Arük bu gerçeği anlamakza- manı gelmiştir. Cansız, kansu ol- mayahm... Onu yırtacak kadar da eHerimizde güç yok mu? Yoksa ya- zık! Yazık!-" Ve işte bu güzel özlemi Tûrk ka- dınına gerçekleştirme fırsatıru Ata- türk de\Tİmleri verecektir. Geçen bir yazımda değindiğim gibi, Ata- türk bizzat kendisi, çeşitli yollardan Türk kadıntru çarşaf ve peçe reza- letine karşı direnmeye çağırmış, örneğin 28 Ağustos 1925 tarihin- de Inebolu'da yapöğı bır konuşma- sında şöyle demiştir: "Yokuluğum sırasında kö\ lerde değil, özeUikk kasaba ve şehirierde kadın arkadaşlarımızın \ü/Jerini ve gözJerini çok kahn \e özenle ka- patmaklaoidukiannıgördüm.Ozei- likle bu sıcak mmimde bu tarzın, kendikri için kesinlikle işkence ve sıkmb \ aratüğmıtahmin edryonım. Erkek arkadaşlar. kadınlanmız da bizûn gibi kavrayışh \e düşünceli in- sanlardır. Onlar vüzierini dünyaya göstersinler. Ve gözteriyle dünj^ajı dikkatü görebilsinler. Bunda korku- lacak bir şe% joktur™* 1 tki gün sonra, 30 Ağustos"ta yap- tığı bir başka konuşma ıle a>Tiı ko- nuya dönmüş ve şöyle demiştir: "Bazı yerierde kadmlar görüyo- rum ki, başına bir bez ve>a bir peş- temal \e>a buna benzer bir şeyler atarak}üzünü gözünü gizler \-e ya- nından geçen erkeklere karşı ya ar- kasııu çevirir vej-a yere oturarak >ıunuhır. Bu tavnn anlamıve med- lülü (kanıü) nedir? Efendikr, uygar bir miüet anası, mUlet kızı. bu ga- rip şekle, bu (acaip) v^ziyete girer mi? Bu hal milleti çok gülünç gös- teren bir manzaradır. Derfaal düzet- tilmesi gerekir." Söylemeye gerek yoktur ki îsla- mi bir giysi olan çarşafa yönelik böyle bir konuşmayı desteklemek. çoğu kişiler bakımından korku ya- ratan bir şeydi. Ve işte onlan peşin- den sürükleyebilmek için Atatürk şunu bildirir: "Arkadaşlar. korkmavinız, bu gi- diş zorunludur. Bu zorunluluk bi- zi yüksek \e önemü birsonuca ulaş- ümor. tsterseniz biktire>im Id, bu kadar yüksek ve önemM bir sonu- ca vannak için gerekirse bazı kur- banlar da >erelim... Önemle u\ an- yorum ki bu durumun korunma- sında inat ve bağnazhk, hepimLd her an kurbanhk ko>ıui olma isti- dadından (ahşkanhgindan) kurta- ramaz". 1925 yılının Kasun ayında (30 Kasım"da) TBMM, Atatürk'ün bu yukandaki sözlerinı "KıbkKryafet Kanunu" durumuna getirmiştir. Ve az geçmeden valilikler ve beledi- yeler, bu kanunun hükümleri doğ- rultusunda genelgeler yayımlaya- rak kadınların çarşafla sokağa çık- malannm yasaklandığını ve çar- şaflı çıkanlann polis marifetiyle karakola götürüleceklerini ilan eder- ler. Şeriatçılar, Atatürk'ün bu tutu- munu yererler; ve her birisi özgür- lük havari>Tjnu kesilmiş olarak ki- şinin giyim tarzının kanunlarla sap- tanmasını özgürlük zihniyetine ay- kın bulduklannı söylerler. tktida- ra geldikleri an özgürlüğün Ö'sü- nü bile ortada bırakmayacaklardır ama, çağdaş görünmenin yararlılı- ğına inanmışlardır. Fikren yoksul olduklan için, düşünemezler ki Ata- türk'ün yaptığı şey özgürlükleri yok etmek değil tam tersine şerı- atm 1400 yıl boyunca yok kıldığı doğal özgürlükleri canlandırmak idi. Çünkü o biliyor ve belletmek istiyordu ki insan denen varlığın düşünce tarzını (dolayısıyla özgür- lüğünü. ya da özgürsüzlüğünü) sap- tayan şey yaşam tarzıdır. Düşünce- lerimiz. çoğu zaman yaşam tarzı- mıza göre oluşur. Bundan dolayıdır ki şeriat ba- taklığma gömülü kaldığırmz 1000 yıl boyunca, miskin ve müptezel çöl yaşamının getirdiği miskin ve müp- tezel zihniyetten kurtulamamış ve bir türKi akıl çağının nimetlerine ula- şamamışızdır. Ve yine bundan do- layıdır ki kafasına türban, sıruna çar- şaf vurduğumuz kadınlanmız, şe- riatın kendılerine yaraşır gördüğü yaşam tarzının etkısiyle. başkaldı- ramayıp, susmuşlardır. Fakat artık susmuşluğu buakıp 1913'lerdeki Mükerrem Belkis'ler gibi konuşma- lan gerekir: "Peçe bizi daha çok bozmadan. biz onu bozahm, yuta- km,çiğrK^eüm. Menfaatlerimizi kı- ran, duygulanmıza a>kın, bizde masumiyet bırakma\anvehiçbirya- ran ohnayan o peçe>iyüzümüze ört- tüğümüz shah örtüyü kaknrahm, }ntahm. Arnk bu gerçeği anhmak zamanı gelmiştir. Cansız. kansız oi- ma> alım_ Onu vırtacak kadar da eHerimizde güç yok mu? Yoksa ya- nk! Yaak!^w Unutmayalım ki, eğer bugün, ka- duı sorunlan dahil her hususta ve her alanda, yeryüzündeki bütün Is- lam ülkelerine oranla üstün bir durumda isek, bunu, bir bakıma Atatürk'ün yaşam tarzımıza getir- diği yeniliklere borçluyuzdur. Görülmemiş Savurganlık... S ayın Kâmran İnan'ın 29.10.2001 ta- rihli Hürriyet gazetesindeya- yımlanan demecme göre; 1980öncesiikimeclislidö- nemde TBMM'de 650 kişj çakşıyorken bugüntekmec- BsB dönemde 6300 kişj ça- hşrvormuş. Belki de kısmen bu nedenle, TBMM'nin günlükgideri(masran)200 ndvar TL imiş.Yînebugün, dışanda değişik bakantak- lara bağh hiçbiryabancı dil bilmeyen (her birisine en az 800 dolar maaş ödenen) 3000 tttimasn memur gö- re>de futuluyonnuş. Bu- gün knDandıktan benzinin parası devlet tarafindan karşılanan 80.000 resmi ptakah araçvarnnş. (Bu sa- yıAmıanya"da 12.000) Peki bu sa%xırganlıklaraı ortadan kaldınlması için herhangi birönlem aknıyor mu? Alınmıyor! Savurgan- iElçi lığa devam ediliyor. İşte gazetelerde çıkan bazı ye- ni haberler: Kütahya Üni- versitesi Kampusu'nda, rektörün adını taşıyan bir cami inşa ediliyormuş: «Hakkı Bey Camii". Ma- latya Ünhersitesi Kampu- su'nda da. esasen var olan 1000 kişilîkmesdtw 300 ki- şffikcamiyeek olarak5000 kişflik dev bir cami daha inşaat hamıdeymiş (Milli- yet 31.03.2002) Mevcut 350.000 kıjma- na ek olarak da. 7.000 yeni lojman daha yapıhyormuş (Mılliyet 10 04.2002) "Al ya da öde" anlaşma- lanna verdiğimiz garanti- lerden ötürü borçlanarak bugüne kadar 48 trilyon 977 milyar ödemişiz, hâlâ da ödemeye devam ediyor- muşuz. Görûlen odur ld, Ecevit hükümetı ilk bunalımın (krizin) başladığından bu yana, savurganhklann ön- lenmesi için kozmetik ni- teükteki bazı önlemler dı- şında hıçbu- önlem alma- mış, tersine eski savurgan- lıklara yenilerini eklemiş- tir. Oysa bütün ekonomist- lerimiz, sanayicilerimiz ve işadamlanmız ülkemizin felakete doğru sürüklendi- ğini her vesile ile yinele- mekteler. Saym İzzettin Önder, bu husustaki dü- şüncelerini "Üretimden, teknolojiden, jstihdamdan ve ihracattan uzaklaşün- lan Türkiye'nin tam anla- mı ile tam bir çökertme operasTOnu ile karşı karşı- ya oldugumuzu" söyleye- rek belirtmektedir. Böyle bir dile getirişle durumu- muzun bu derecede kötü- leşmesinde IMF'nin de ro- lü olduğunu anlatmak iste- mektedir. IMF'nin dedik- lerini yaptığımız için işsiz- lik artmış, 2001 yılında ekonomimiz yüzde 9.4 kü- çülmüştür. Ekonomistleri- miz, bu küçülüşün 2000 yılının ulusal geür düzeyi- ne, hatta 2004 yılında bile erişmemizi olanaksız duru- ma getırdığını söylemekte- ler. Inanılması zor, fakat hü- kümetimiz, hâlâ IMF'den her seferinde daha zıyade ağırlaşan koşullarda borç almaya devam etmektedir... Bilindiği üzere, Kınm Sa- vaşı'ndan sonra Batı'dan ilk borç para alınırken de bunun sonucu düşünülme- miş, sonra bir gün Düyu- nu Umumiye yönetimiyle karşı karşıya kahnıvermiş- ti... Bugün de, suf akılsız- ca savurganlığımız dolayı- sıyla, aynı akıbete süratle yaklaştığımızı görüyoruz. Arnk, IMF ile ihşkilerimi- zi kesmeli, israfı önlemeli ve kendi olanaklarımızla kalkınmaya çahşmalı>TZ. Rusya ve Malezya bu şe- kilde davranmıştır. Bu ikı ülkenin, IMF ile ilişkileri- ni kestikten sonra durum- lannı düzeltmeye başladık- lannı görüyoruz. Ecevit hükümetinin eko- nomimizı bir hayli küçült- tüğü bilinmekle beraber, yine de geniş bir potansi- yele sahip olduğunu biliyo- ruz. Yalnız Tekel'in rakı ve sigaradan elde ettiği geli- rin, IMF'nin bir yüda ver- diği krediye eşit olduğu, Tekel müfettişİerinin ya- yın organı olan *Maznıf*ta açıklanmışn. Vergi kaçak- çılığının da 5 katrilyona vardığı bildiriliyor. Mem- lekette hırsızlann, yolsuz- luk yapanlann ve hortum- culann bütçeye verdikleri zararda herhalde bunlardan az değildir. Hırsızlann da artık hükümet taraündan korunmasma son verilme- li değil mi? Resmi plakah araba saltanatı da durdu- rulmalı. Bunlara ek olarak, dışandaki ataşeliklerden işe yaramayanlan kapatıl- malıdır. Amerika başta ol- mak üzere, birçok ülkele- rin tasarruf amacıyla bunu yaptıklan bilinmektedir. Anneler Günü hediyenizi İş Bankası kredi kartınızla alın, İşPuan'larınızı PENCERE Ne Olacak Bu Avrupa'mn Hali?.. Adı: Pim Fortuyn.. 68'li Marksist.. EşcinseL Söylediğine göre ırkçı olmadığını kanıtlamak için Faslıları yeğlermiş.. Hızlı politikacı.. Aşırı sağcı.. Diyormuş ki: "- Kadehme Hollanda'nın ilk homo başbakanı olmakyazılmış..." Seçimlerde Pim Fortuyn'un oy patlaması yapa- caöı öngörülüyordu.. Öldürüldü.. Bir aşırı solcunun eliyle hızla parlayan sıyasal yaşamına son verildi... Olaya öfkelenip çıldıran Hendrik Vyt adındaki bir Belçikalı da oturduğu apartmanın alt katında otu- ran bir Faslı kan-kocayı ıntikam için öldürüp evin- de yangın çıkardı... Pim Fortuyn, Rotterdam kentindeki Erasmus Üniversitesi'nde öğretim üyesiymiş... Rotterdam'lı Erasmus 16'ncı yüzyıldayaşamış; ama, kilise düzeninin geçerli olduğu çağın gereği- negöre Latinceyazmış Hollandalı hümanist düşü- nürdür... Erasmus bir papazın evlilik dışı çocuğuydu; en ünlü yapıtının adı: "Deliliğe övgü"\.. • Dünya şirazesinden çıktı, Avrupa'da yaşananlar Küreselleşme'nin öteki yüzünden ibret dersleriyle dolup taşıyor... Fortuyn ne diyor: "- Hıristiyanlıkla Musevilik Hümanizma ve Aydın- lanma ile arındılar; ancak Islamiyetin durumu fark- lıi. Çağdaş toplum bireysel sorumluluklan ön pla- na çıkarıyor; Islam ise kolektif sorumluluğu ve ai- leyi. Biz devletle kiliseyi ayırdık. Batı toplumların- da kadınlarla erkekler eşit. Islam kültüründe ise ka- dın erkekten aşağıda." Toprağı bol olsun, Fortuyn, sap ile samanı birbi- rine kanştınyor; "Hümanizma" ve "Aydınlanma" ile annan Hıristiyanlıkla Musevilik değildir.. Arınan insan aklıdır!.. Aydınlanma, aklın inançtan, bilimin dinden ba- ğımsızlaşması demektir!.. Tektannlı dinlerin tümünde kadın erkekten aşa- ğıdadır; Avrupa'da ilk kez Fransa'da 1802'de yü- rürlüğe giren "MedeniKanun"\aeşitsizlik biraz gi- derilebilmiştir; Türkiye "Medeni Kanun "u 1926'da hayatageçirdi... Türkiye bir Islam ülkesidir, ama, kadınla erkek biz- de eşittir... Fortuyn özel yaşamında Faslılarla de- ğil, Türklerie düşüp kalksaydı, belki bunlan öğre- nebilirdi... öyleanlaşılryorki Rotterdam'daki Erasmus Üni- versitesi bu konularda yeterti değil!.. Yoksa Pim For- tuyn neden Müslümanhğadüşmanlaşsın?.. • Fransa'da Le Pen.. Avusturya'da Haider. Hollanda'da Fortuyn.. Aşırı sağcı, faşist kafalı, uygarlığa ters, insanlığa aykırı liderler... Ne olacak bu Avrupa'nın hali?.. Biz hep "Ne olacak bu Türkiye'nin hali" diye so- rardık, bu son soru hoşuma gitmiyor desem, ya- lan söylemiş mi olurum?.. BAMRKÖY 7. ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞİ'NDEN Esas No: 2001 399 - Karar No: 2001 569 Davacı Bayram Eren tarafindan Hamide Eren aleyhme açılan boşanma da\asının yapılan açık yargılaması so- nunda, tstanbul. Bayrampasa. Ismetpaşa, Cilt 5, Hane 64 No'da nüfusa kayıtlı Ha>atıl ıle Elmaziye'den olma 7.10.1936 d.Iu Bayram Eren ıle Hasan ıle Ümmehan'dan olma 2.8.1950 d.lu Hamide Eren'in MK'nun 134 1. mad- desi gereğince boşanmalanna karar verilmış olup adresi zabıtaca dahı tespit edılemeyen davalı Hamide Eren'e ış- bu karar ilanen teblığ olunur. 6 5.2002 Basın: 2^384 İKİY KATLAYIN1 Mayıs - 31 Mayıs tarihleri arasında aylık 300 milyon TL* ve üzeri alışveriş yapın iki katı İşPuan kazanın. Puanlarmızı anında paraya çevirip, güle güle harcaytn. \ www.isbank.com.tr www.maximum.com.tr 444 02 02 TÜRKİYE ^ BANKASI ' Aylık 300 milyon TL'lik harcamanın aynı İş Bankası kredi kartıyla yapılması gerekmektedir. Türkiye'nln Bankası GÖLBAŞI/ADIYAMAN S l l ü HLTOJK M\HKEMESt'NDEN DosyaNo: 1991,73 Karar No: 1997/118 Davacı Hasan Hûseyın Polat tarafından da\alılar Şıho Ballı \e arkadaşlan aleyhıne açtığı tapu ıptali ve tescıl davası sonunda mahkememizce verılen 15 10.1997 gün ve 1991 73-1997,118 sayılı karar davacı tarafindan temyiz edilmiş olup, Yargı- tay 8 Hukuk Daıresi Baş- kanlığı'mn 12.03.2002 gün ve 2002/848-2016 sayılı ılamı ıle onanarak gelmiş- tir Yargıtay onama ılamı davalı Hüseyin Yıldınm'ın mırasçılan eşı Fatma Yıldı- nm. çocuklan Abuzer, El- mas. Makbule. Hacı. Öz- gül, Dilek ve Isa Yıldınm'a ilanen tebliğ olunur. Basın: 22069 MARDtN KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2002'6 Davacı Maliye Hazinesı ıle davalı Hacı Ali Gözü ve arkadaşlan aleyhine açılan Mardin, Merkez Göllü Kö- yü, 522 parsel sayılı taşın- mazın kadastro tespitine itı- raz davasında. Davalılardan Şüknye Efe ıBılezikçı). th- san Müftüoğlu (Tuncay), Nevın Erdem'e (Tuncay) tüm araştırmalara rağmen açık adreslerı tespit edıle- medığinden dunışma günü- nün ılan yolu ile teblığine karar venlmıştir. Dava du- ruşmasının 04.06.2002 gü- nü saat 9.00'a bırakıldığı, adı geçenlerın duruşmaya gelmemelen veya kendılen- nı bir vekille temsil ettirme- melen. tüm yasal ve takdıri delıllerını bildirmedikleri takdırde. gıyaplannda yar- gılamanın yapılacağı ve ka- rar venleceğı hususu ilanen teblığ olunur. Basın 26759
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear