Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 2002 SALI
12 LJA kuttur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Uzamdan ve zamandan koparken"Füruzan edet»iyaünuzda ofaydn-"
diyor Memet Fuat Tüık toplumunu
oluşruran ınsan manzaralannı hem
bireyse! duyarhlclar özelinde işle-
yip, hem de bu duyarlıldann örtüşüp
ve çatışıp genel bir toplum portresi-
ne dönüşmesini nasıl da yalın bir
anlatıma dökebiümiştir yapıtlannda!
'Trajik' olanı, yaşandığı anda bıle-
yıp keskinleştirmektense, akan za-
man içinde koyuJtup, bilince gülle gı-
bi oturan 'pathos'a (onanlmaz bu-
rukluğa) nasıl da dönüştürmüştür!
Ezilmiş küçük insanlar ile onlan
ezen küçük insanlar Füruzan öykü-
cülüğünün özgül konulanndandır.
Sınıfsal farklılıklann beyinde ve yü-
rekte oluşturduğu 'înce sızı'nın za-
man içinde bütün bir yaşamı kıska-
cına alışı. bir öyküden bir başkası-
na koşarken. Fünızanca duyarlığm
damıttığı dilden akmadı mı bilincı-
mize?
Sınıfsal ildyfizlOIûk
Füruzan, sessizlıği oluşturan ses-
siz çığlıklann yazandır. Ankara Dev -
let Tiyatrosu "nda 'tek kjşiük oyun'
biçiminde sahnelenen 'Sevda Dolu
Bir Yaz' işte böyle bir çıglıgın anla-
tımı. Bir anneye ve bir babaya sahip
olma hakkından, orta-yüksek sınıfın
katı ahlak kurallan izin vermediği için
yoksunbırakılmış bir 'küçükkız'ın,
'erginkadın'a dönüştüğüyıllarson-
ra, kendi çocuğuna anlattığı, anlatır-
ken hem 'küçük laz'm, hem de 'er-
gin kadın'ın bakış açısından, güler-
yüzlü bir hiizünle buluştuğu öykü-
den taşan çıglık...
Oyun, zaman ve mekân boyutun-
da çizilmiş karşıtlıklar doğrultusun-
da deviniyor. 1950'lerin Kadıköy
yakasındaki köşk yaşamı ile bugü-
nün beton yapılaşması içinde yitıp
giden doğal güzellikler karşıtlaştın-
lıyor bir düzlemde. Elli yıl öncesi-
ne yüzeyden baktığınızda 'nostalji'
yaşayabilirsiniz belki. Ama uzak-
larda kalmış bir yaşamın sayguı gö-
rüntüsünün gerisinde gizlenmiş 'du-
yarsız sınıfsal tavır\ 'geçmişe özJem'i
silip süpürüyor. Sevgiyle ve yaşa-
ma sevinciyle dolu bir kız çocuğu-
na biçilen yazgının acımasızlığı bir
'insanhksuçu' olarak beyninize kay-
doluyor. 'Nostalji', 'çocuk' günleri-
nin mekânını yitirmiş ergin kadının
bakış açısından yansısa da, Füruzan
toplumdaki sınıfsal ikiyüzlülüğü ir-
delemektedir.
Gülmeceyle hüznün bileşimi
Trajedi olgusunun temelınde 'kim-
Kk bunahmı
1
yatar. Sahip olduğu-
nuzu sandığınız kimlik elinizden çe-
kip ahndığında yaşadığınız buna-
lımdır bu. Oysa Füruzan trajedi yaz-
mıyor. Sahip olduğunu sandığı kim-
lik elinden yavaş yavaş, alıştınla alış-
tınla alınmış, ait olduğunu sandığı
toplumsal sınıftan usul usul dışlan-
mış bir küçük kızın 'bunahm'a dö-
nüşmeyen ince sızısı üstünde odak-
laşıyor. Füruzan, karakterini dingin
ve yalın bir eksende devindirirken,
seyirciyi yaman bir ustalıkla kışkır-
tıyor.
Oyunu sahneye taşıyan yönetmen
VacideÖksüzcü oyunculuğu da yük-
lenmiş. 'Köşk' görüntüsünün, tül-
den fon perdeleri arduıdan 'geçmi-
şe dönüş' bölümlerinde belirdigi ya-
lın bir dekor önünde yaşıyor Füru-
zan' ın karakterinin dramıru. Giyi-
miyle 1970'ler başındaki 'derütop-
lu kadın' imajını yansılıyor. Özenli
ama 'özentisiz' bir yorumla Füru-
zan'ın karakterini 'sahici' kılıyor.
Dahası, gerçekten de yanındaki kı-
zına anlatıyormuş gibi 'naiT bir düz-
lemde sürdürüyor yorumunu. "Doğ-
ru karar verdiğinden hiç kuşkusu ol-
mayan otoriter babaanneyi, annesi-
nin sözünden çıkamayan "sevimli"
babayı ve babasına 'baba' diye ses-
lenebildiği 'sevda dolu yaz' boyun-
ca yaşamında rol oynayan kişileri"
yansılarken, 'dramatikeîtki' yaratma-
ya çalışmak yerine, gülmeceyle hüz-
nü birleştiren bir duyarlıkta karar
kılıyor. 'İnce sızı'yı belki de bu ne-
denle kolayca iletiyor seyirciye. 'ts-
yan' yalnızca bir kez beliriyor göz-
lerinde. Finalde, sahnede görünme-
yen, seyirci mekânında bulunduğu
varsayılan kızına, gülen gözleri yaş-
larla yüklü, "Ben seni hiç bırakma-
yacağım" dediği zaman, isyan ve
yengi! Çocukluk mekânından ve za-
manından kopanlarak istemi dışın-
da bir yaşama yerleştirilmiş bu ezik
kadın, kendi sınıfinın ahlak kuralla-
rına ve acımasız sınıfsal tavnna tut-
sak babaanneden de,
a
sevgi"nin be-
delini ödemekten korkan babadan
da daha güçlüdür artık.
'Son Aylar'
tki yıldu- Ankara Devlet Tiyatro-
su'nda süren 'Son Aylar' geçmişin
yaşanhsına bugünden bakan bir baş-
ka oyun. Bugünlerde Anadolu tur-
acide Öksüzcü 'Sevda Dolu Bir Yaz'da,Baykal Saran
da 'Son Aylar'dasahnedeki olayı 'sahici' kılan sanatçılar.
'Sahici' kılmak için özenli ama özentisiz, yalın ama
etkileyici bir oyunculuk sergiliyorlar.
nesinde.
Furio Bordon'un yapıtını Necdet
Adabağ'ın Türkçesinden sahnele-
yen Ecder AJoşık. Bir başka yalnız-
lık öyküsü. Tüm insanlan kucakla-
yan. Oğlunun evinde yaşayan, çok
sevdiği eşini uzun yıllar önce yitir-
miş bir yaşlı adamın, yaşamın kıyı-
sında kalmışlığı göğüsleme adına,
oğlunun ailesiyle belirgın bir soru-
nu yokken, huzurevine gitme kara-
n alışı. Dünyaya bilinçîi bir veda.
Yaşlılığının belirli bir aşamasında.
romanlanndaki kimi karakterler gi-
bi bile isteye isteye huzurevine yer-
leşen ve orada ölen büyük yazar Sa-
muelBeckett ı anımsatan bu seçim.
tıpkı Füruzan'ın yapıtında olduğu gi-
bi 'sahici'leşiyor sahnede.
llk perdede ölmüş eş ile yapılan
konuşmalarda belirginleşen 'yihıız-
hk\ sevecen, düşünceli, ama yaşam
kavgası içinde babasının dünyasını
paylaşamayan oğul ile sürdürülen
tartışmada belirginleşiyor. Gitmek-
le gitmemek arasındaki kıl payı se-
çım anında oguldan gelecek duy-
gusal elektrik oluşmuyor. Oğulun
babaya. "Gitme, seni seviyoruz, se-
ni yanımızda istiyonız" diyemediğı
an... Beckett'tan işte bu noktada ay-
nlıyor Bordon'un yaşlı adamı. Yal-
nızlık zaten yanıbaşındayken, kal-
manın anlamı yok. Gidiyor. tkinci
perdede huzurevinde. Artık eşi de
canlanmıyor gözünün önünde. Tek
başına hesaplaşıyor kendisiyle ve
dünyayla, yaşamı ölüme bağlayan
dargeçitte. Seyirciyi ezipgeçerek...
CmitSergen'in ölmüş eşi, Ahmet
Türkoğlu'nun oğulu canlandırdığı
ilk bölümden sonra Baykal Saran
yaşlı adamı, çok kişili oyundan tek
kişılik oyuna taşıyor. Pek çok yoru-
mundan bildiğimiz gibi 'oynamı-
yormuş gibi oynayan' bir sanatçıdır
Saran. Oyuncu kişı becerilerini bi-
riktirip yerine göre çeşitli rollere
serpiştirmeyen. Bu nedenle de oy-
nadığı tüm dramatik rollerde sahi-
cidir. Soluklu, ama kendi evindey-
mişçesine, rahattır sahnede. Bor-
don'un oyununu yüreğe işler kılan
da sanatçının sahneden salona ilet-
tiği ve sanat yaşamının bir başka
doruğa daha ulaştırdığı sahicilik
duygusudur.
Devlet Tiyatrolan 'nın genç sanat-
çılannın Baykal ağabeylerinden öğ-
reneceği çok şey vardır.
THOMAS BERNHARD'IN 1984'TE YAZDIĞI OYUN TÜRKİYE'DE ÎLK KEZ SAHNELENÎYOR
Oyunlar Tiyatrosu 'ndan 'Tiyatrocu'
• ÖzdemirNutku'nun
Türkçeye çevirdiği,
Üveys Akıncı'nın
yönettiği 'Tiyatrocu'da,
Tarkan Çeper, Ismail
Karagöz, Serhat Kurtay,
Nilay Çıtak, Aurelie
Tourniaire rol alıyor.
Kültür Servisi - Daha önce
Türkiye'de hiçbir oyunu
sahnelenmemiş olan
Avusturyalı yazar Thomas
Bernhard'ın 1984'te,
sanatoryumda yazdığı
'Hyatrocn' adlı oyunu
Türkiye'de ilk kez Oyunlar
Tiyatrosu tarafından
sahneleniyor. ilk olarak 1988'de
yazann ölümünden üç ay önce
Viyana Burgtheater'da
oynandığında yalnız
tiyatroculann ve sanat çevresinin
değil, politikacılann, hatta
halkın büyük tepkilerine neden
olan oyun her pazartesi saat
20.30'da îstanbul Sanat Merkezi,
Kumpanya Sahnesi'nde
oynanıyor. ÖzdemirNutku'nun
Türkçeye çevirdiği, Üveys
Akıncı'nın yönettiği
'Tiyarrocu'da. Tarkan Çeper,
İsmail Karagöz, Serhat Kurtay,
Nilay Çıtak, Aurelie Tourniaire
rol alıyor. Evlilik dışı bir
'Tiyatrocu' her pazartesi 20.30'da Kumpanya Sahnesi'nde.
ilişkiden olduğu için Katolik yakın Haarlem'de dünyaya gelir.
Avusturya'da doğmasına izin Çocukluğu ve ilk gençliği
verilmeyen Bernhard, 1931 'de Almanya-Avusturya Nazizminin
Hollanda'da, Avusturya sınırına yıkıcı karanhğında, tkinci Dünya
Savaşı'nm tam ortasında
faşizmin bütün Avrupa'yı kasıp
kavurduğu bir dönemde, yokluk,
hastalık ve şiddet içinde geçer.
Kendisine dayatılan bu hayata
aynı şiddette öfke ve ironiyle
yoğrulmuş bir dilin hâkim
olduğu 'Tiyatrocu'da, bitip
tükenmek bilmeyen hatırlama,
tekrar yaşama ve karşı çıkma,
tüm yapıtlannın kurgusunu
belirleyen zamansızlığın ve
döngüsel tekrarlann omurgasını
oluşturuyor. Adeta bir dil
senfonisi olan oyunda, bir
zamanlar devlet sanatçısi olan,
ancak daha sonra yalnızca
kansını ve çocuklarını oynattığı
gezgin tiyatro kumpanyası kuran
Bruscon'un köy köy dolaşması
anlatılıyor. Adeta bir dil
senfonisi olan oyunda diyalog
neredeyse yok. Bruscon'un uzun
konuşmalanndaki tekrarlarla,
zıtlıklarla, döngülerle giderek
artan gerilimin, şiddetin ve
boğulma hissinin ardında derin
bir kara mizah, alaycı bir felsefi
bakış ve barok bir öfke
bulunuyor. Oyunun oynanacağı
hanın sahibi küflü kafalı hancı
ve ailesi, Bruscon'un artık
konuşamayan sadece öksüren
kansı. budala kızı, asluıda
tiyatroya hiç uygun olmayan
oğlu, bu öfkeden payını alıyor.
(0 212 235 54 57)
'Yeni Bir Hayat îçin'
Maya Sahnesi'nde
Kültür Servisi - Tiyatro
Boğaziçi 'Yeni Bir Hayat
tçin' adlı tek kişılik
oyunuyla, 6, 13, 20, 27
Nisan'da 20.30'da Maya
Sahnesi'nde.
Uluç Esen ve Cünejt Yalaz'ın
yazdığı oyunda Cüneyt Yalaz
rol alıyor. Oyun, sıradan ve
ortalama bir hayat süren bir
kişinin yeni bir hayat kurma
maceralarını anlatıyor.
Günümüz insanının doğaya,
sanata, insan ilişkilerine ve
toplumsal olaylara yönelik
tüİcetici ve yüzeysel
yaklaşımmın tartışıldığı 'Yeni
Bir Hayat için' adlı oyun,
sululuğa kaçmayan mizahi
bir anlatımı tutturmaya
çahşıyor. (0 212 252 74 52)
'Aman Aman' ve
'Mavi Pullu Balık'
Kültür Servisi - Tiyatro Pera'da 31
Mart'ta prömiyeriyapılan
Avrupa'nın en ünlü çocuk tiyatrosu
olan Grips ekibiyle birlikte V.
Ludwig ve R Lückerin yazdığı
'Aman Aman' adlı çocuk oyununu,
her pazar 12.00'de sahneliyor.
Nesrin Kazankaya'nın çevihp
uyarladığı ve yönettiği oyunda,
Neylan Ozgüle, Başak Meşe, Eda
Yapanar, Yeliz Demir, Zevnep
Özden, Gökçe Akyıknz, Seyit
Ozcan rol alıyor.
Çocuk - yetişkin, kadın - erkek
demeksizin insana dair her türlü
aynmcılığa bir başkaldın olan
oyun, çocuklann ve yetişkinlerin
dünyayı ve insanı değiştirebilme
yeteneğini sorguluyor.
Pınar Kido Çocuk Tiyatrosu, 'Mavi
PuDu Bahk' adlı oyunu her hafta
sonu 11.30'da Akatlar Kültür
Merkezi'nde sahneliyor Haluk
Işık'ın yazdığı, Şakir
Denürpehnvan'ın yönettiği
oyunda, hastalığına çare
bulamayan bir kralın son umut
olarak yedi suyun ötesinde yaşayan
mavi pullu bir deniz kızının peşine
düşmesi anlatılıyor.
1987'de tzmir'de kurulan ve
1997'den bu yana da tstanbul'da da
faaliyet gösteren Pınar Çocuk
Tiyatrosu, bugüne kadar toplam 18
oyun sergiledi. Yaz aylannda
Türkiye'nin dört bir yanını dolaşan
turneleriyle Anadolu'daki
çocuklara da ulaşan tiyatro, geçen
yıl Güneydoğu'daki çocuklara da
tiyatroyu sevdirdi. (Tiyatro Pera: 0
212 245 44 60 - Akatlar Kültür
Merkezi: 0 212 282 60 76)
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Cezanne Mektupları
Rainer Maria Rilke adı beni hep gençliğime,
ilkgençliğime götürür. Ikide birde gittiğimiz, ye-
ni yayınlarını özlemle beklediğimizyayınevi, De
Yayınevi'dir. Bir gün de Malte Laurids Brig-
ge'nin Notları'yia yayınevinden çıkışımızı anım-
sarım.
Behçet Necatigilin çevirisiyle Rilke'nin ese-
ri yıllarca başucu kitabım oldu. Bir anlamda öz-
yaşamöyküsel sayılabilecek bu roman büyüle-
yicidir. Gizlerle dolup taşar ve gizlerine hiçbir za-
man varılamaz...
Şimdilerde Rilke imzalı bir başka başyapıt
elimin aftında: Cezanne Üzerine Mektuplar(Cem
Yayınevi).
Cezanne'ın ölümünden sonra, Paris'teki Son-
bahar Salonu'nda bir sergi açılıyor. Rilke, Ce-
zanne resimlerine adeta vuruluyor. Ekim 1907
ayı boyuncakarısınamektuplaryazmış. Yalnız-
ca Cezanne'dan değil, sanatın pek çok inceli-
ğinden söz açan mektuplar.
Cezanne Üzerine Mektuplar'ı çağdaş edebi-
yatımızın belki de en alçakgönüllü kişisi, Kâmu-
ran Şipal Türkçeye kazandırdı. Kâmuran Şipal
usta bir hıkâyecidir; ölüm ve ödeşmeyle yüklü
romanı, güzel öyküleri hiçbir zaman günün mo-
da değerleri arasında yer almamıştır. Kâmuran
Şipal çeviri edebiyatımıza çok önemli yapıtları
kazandırmış bir çevirmendir. Gelgelelim hep
uzak durmayı, kendi köşesinde çalışmayı yeğ-
lemiştir.
Öylesi kişilere bugünün yaygaracı, şımank, küs-
tah edebiyat ortamı gönül veremiyor. Öylesi ki-
şılerin emeğine saygıyı görmezden gelmek, bu
ortamın doğası gereğı...
Şipal'in Türkçesinden Cezanne mektuplarını
okurken, ordan oraya, şuna buna, nelere sav-
rulup durdum! Daha da savrulup duracağım.
Rilke bir kentte, bir kasabada, bir evde, bel-
lı bir adreste yaşamaya katlanamazmış. Hepi to-
pu yanm yüzyıl süren yaşamında, Münih, Ber-
lin, Paris, Roma, Rilke'nin gezdiği kentlerden ba-
zıları. Isviçre var, Almanya'nın kentleri var. Pa-
ris birkaç kez var. Malte Laurids Brıgge'nin Not-
ları soluk kesici bir Paris tümcesiyle başlar.
1907'nin Paris'inde Cezanne'ın resminden esin-
ler, çağrışımlarkonuşmaktadır. Notlar, 1910'da
yayımlanır. Sanatlar içindeki yolculuk, 1907'den
Notlar'a ne ölçüde etkidi diye düşündüm.
"Bilindiği gibi," diyor Rilke -ama ben alıntı-
layacağım tanımı okuyuncaya kadar bilmiyor-
dum, çözememiştim-; "ne kadar ileriye gidilir-
se, yaşantı o kadar özel, o kadar kişisel, o ka-
darbiricik nitelik kazanır; sanatyapıtı da bu bi-
ricikliğin zonınlu baskı altına alınamayan, elden
geldiğince keskin dile getirilişidir."
Bir yaşam deneyimini en uç noktaya, sonu-
na kadar yaşamak. Böyle bir şey herhalde Ril-
ke'nin dediği. Ancak ondan sonra yazıya dök-
mek, tuvale geçırmek, taşı yontmak...
Daha Cezanne mektuplan başlamadan, 13 Ey-
lül 1907 tarihinde yazılmış bir mektupta, güz ha-
bercisi üç dalın tasviri, evet, sadece üç kuru da-
lın bir iki sayfa kadar süren tasviri bende bütün
bir roman oldu.
Nedir roman, öykü? Sayfalarca yazmak, bir
olay örgüsü çevresinde gezinip durmak, baş-
langıç-düğüm-sonuç üçgeninde anlamsızca
debelenmek mi? Toprak kokusuyla çıkıp gelmiş
üç kuru dal, Rilke'nin harikulade şiirli düzyazı-
sında, işte, çarçabuk bir roman oluveriyor. Anı-
lar, geçip gitmiş zaman, doğa, deniz ve şimdi-
den sonbahar!
"Denizler, parklar, ormanlar ve ormanlar için-
de çayır çimenler; bütün bunlara karşı duydu-
ğum ozlem bazen dile getihlecek gibi değil. He-
le burada, kışın kapıya dayandığı şu sıra; şim-
diden sisli sabah ve akşamlaryaşanmaya baş-
landı, kendisi gitmiş de izi kalmış gibi silik ve
ölgün parıldıyor güneş; bahçelerde, parklarda
bütün yaz çiçeklen, dalyalar, uzun boylanyla gla-
yöller ve dizi dizi sardunyalar kırmızı renklerini
bir çelışki gibi sisli havadan içeri haykırıyor. "
Çevirinin de diline tutkun, defalarca okuyo-
rum.
Şu kadar satır, yetmez mi, iddia ediyorum: İş-
te roman!
Takvimde İz Bırakan:
"Hoşça kai... Yarına kadar..," Rilke, Cezan-
ne Üzerine Mektuplar, Cem Yayınevi, 2002.
Turhan Selçuk YKYde
• Kültür Servisi - Yapı Kredi Kültür
Yayınları'nın bu haftaki Salı Toplantısı'na
çağdaş dünya kcjikatürünün büyük
ustalanndan Turhan Selçuk konuk olacak.
Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma
Kütüphanesi Sergi Salonu'nda bugün saat
18.30'da düzenlenecek 'Yaşam Öyküm:
Turhan Selçuk' konulu toplantıyı, Saadet
Baykal yönetecek. (0 212 252 47 00)
Tiyatro Dünyası' müzesi açıldı
• Kültür Servisi - îstanbul Büyükşehir
Belediyesi Şehir Tiyatroları. kurulduğu
1914 yılından beri sahneye koyduğu
oyunlardaki malzemeler ile oyunculara
ait özel eşyalan, yakın bir zamanda
açtığı müzede sergiliyor.
Karagöz, meddah ve ortaoyunundaki
malzemelerle bu alanda
hizmet veren sanatçılann kostümleri,
Zübeyde Hanım Sahnesi'nde
25 Mart'ta açılan 'Türk Temaşa Sergisi'nde
tiyatroseverlerin beğenisine sunuluyor.
Müze için önemli bir adım olan
sergide ortaoyunu sanatçısı Vasfi Rıza
Zobu'nun kavuğu, hırkası, tespihleri ile
pişekâr şakşakları gibi eşyaları yer alıyor.
P îstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir
Tiyatrolan Genel Sanat Yönermeni
Şükrü Türen, müzede
önemli tiyatrocuların kişisel tarihlerini
anlatan yazıların ve Harbiye Muhsin
Ertuğrul Sahnesi'ndeki Muhsin
Ertuğrul'unçalışma odasının da müzeye
konulacağını belirtti.