Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET 12 ARALIK 2002 PERŞEMB
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected]
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Bu Nasıl Yolsuzlukla
"Türkiye'de ciddı yolsuzluklar var."
Bu sözü söyleyen başbakan adayt Tayyip Bey!
"Ekibimizbu yolsuzlukların damanna girmiş du-
rvnda. Bunları kısa zamanda ifşa edeceğiz. Sa-
dtce bu yolsuzluklann çûzümü, birçok şeyihalle-
decektır."
Hep söylenır. SonuçalınmazL
Yeni hükümet bu alanda bir örnek vermeli: En
başta yolsuzluk davasından sanık 10 AKP miJlet-
vekilini ve maliye. ulaştırma, enerji bakanlıklarına
aönan üç arkadaşlannı, bır an önce adalete tes-
lin etmelidırler... Insan soruyor: AKP bu kişileri na-
sı olmuş da seçım listelerinealmış, mılletvekili seç-
tirmiş?
Ya, Tayyip Bey'in kendisi?
Beş yolsuzluk davasından 36 yıl hapsi istenen
br insan!..
Anayasa maddelenni degiştirip Siırt'te gereği yok-
ken yeni bir seçim yaptırıp adı geçen kişiyi önce
mılletvekili, sonra başbakan koltuğuna oturtmak
uğraşına ne buyurulur? Adı 'adalet' olan bir par-
tinın gerçek 'adalet'e saygısı bu mu?
Seçim sonrasında CHP liderıyle birlikte TV'le-
rin önünde "Milletvekili dokunulmazlığını kaldıra-
cağız" sözünü veren, ama sonra dediklerini yad-
syan bir kişiye ve sözlerine güven duymak olası
mıdır?
Şimdi kalkmış "Türkiye'de ciddi yolsuzluklar
var" diyor. Yolsuzluklardan suçlanan arkadaşlan-
nı. en önde kendisini unutuyor ya da unutturmak
ıstıyor.
Bir başka haber de "yabancı dil bilmeyenlere dış
görev verilmeyeceği",.. Ama Tayyip Bey gövde di-
linden başka bir dil bilmediği halde, dünyayı do-
laşır, ünlü devlet adamlarıyla görüşür, kapılar ar-
kasında ne gibi sözler verır, kimse bilmez!..
Türk ordusundan atılan bir kişınin TBMM Milli
Savunma Komisyonu Başkanlığı'na getirilmesi;
başörtüsü olayının büyük bir hızla gerçekleştiril-
me çabası: Bakanlıklarda hızla başlatılan "temiz-
leme"eylemleri daha ilk günden, 'ak'olmak iste-
yen AKP iktidarının gerçek yüzünü göstermekte-
dir.
Yalakacı yazartanmızı da unutmayalım!.. Durmak-
sızın gericı eylem ve düşüncelerı savunmakla ün
kazanmış biri büyük bir sevınçle "lyiye gidiyoruz"
diyor! Şu yolsuzluk dosyaları ortada dururkenL
Bir başkası da "Tesettür bır Türkiye gerçeği ola-
rak, protokole de, ünıversiteye, TBMM'ye de gi-
recektir" buyuruyor... Sorun, acele etmemekmiş,
bazı sorunları zamanı gelınce gerçekleştirmek-
mışL
Türkiye'de başörtüsü 1923'ten 1950'ye kadar
kimsenin derdı, sorunu olmamıştı. Sokaklarda, ev-
lerde isteyen başını örterdi. Ama devlet daireleri,
okullar ve üniversitelerde turban takmak başını
örtmek kimsenin aklından geçmezdı. Atatürk cum-
hurıyetinın kızları tam bir özgürlük içinde yaşarlar-
dı. Ne zaman ki dinsel sömürü, dınsel çıkar sağla-
mak yolları aJabildiğine açıfdı, o gün bugün bir "baş
örtme özlemi, özgürlüğü" diye bir olay gündeme
geldı.
AKP'nin yolsuzluklarla savaş yapmaya kalkı-
şırken kendi içındeki, en önemli görevlerdeki yol-
suzluk sanıklarını koruması!.. En başta da bır baş-
ka yolsuzluk sanığını anayasayı değiştirerek ülke-
nin başına getirmeye çalışrnası...
Ister istemez Doğu Perinçek'in bir sözünü
anımsıyorum:
"Eskiden eşkıyalar dağa çıkardı. Şimdi isel.."
GÖLBAŞI-ADIYAMAN KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo:2001 II9
Davacı Orman tşletme Şeflıfı tarafından davalılar
Hatice Kılınç ve arkadaşları aJeyhine açtığı Gölbaşı
ılçesi, Küçükören Köyü, 115 ada. 22 parsel sayılı ta-
şınmazın tespitine itiraz davasında riim aramalanna
rağmen adresi tespit edilemeyen davalılar Kemal
Gizlenci. Salman Gizlenci. Fadıme GizJenci'ye du-
ruşmagününün ilanen tebliğıne karar verilmiştır.
Gölbaşı ilçesi, Küçükören Köyü. i 15 ada, 22 par-
sel sayılı taşınmazın tespitine itiraz davasınm duru^-
ması 19.03.2002 günü saat 09.00'a talik edilmiş
olup. davalılar Kemal Gizlenci. Salman Gizlenci, Fa-
dime Giziencı ve ılgililere ilanen teblığ olunur.
Basın: 80198
12 Mart'a Göre Sol ve Sağ...
O zaman sol düşünceye karşı amansız bir uygulama
başladı. Sağ, gerek hükümet içinde ve gerekse hükümet
dışmda ve yine siyasilerin bilgisi içinde hukuk dışı
yöntemlerle örgütlendi. Sol da yasal olmayan
yöntemlere başvurdu. Sola karşı amansız bir baskı ve
takip başladı.
BİJal K A R T A L Yargıtoy4. Hukuk Dairesi Başkanı
tartışmalardan biri öbüriine kar-
şı düşünce açıklaması dışuıda bir
kaba güce başvurma bıçimınde
gündeme gelmezdi. O zaman
en sağ düşüncenin sahıbi olan
Tercüman gazetesi iie, sol dü-
şünceyi içeren Akşam gazete-
si. okuma odalanmızdaki tüm
masalarda elden ele dolaşıp oku-
nurdu. FarkJı olan bu iki düşün-
ce özgür bir ortamda ve hoşgö-
rü içinde tartışılırdı. Ta ki, 1967
yılının sonlanna, 1968 yılının
başlanna kadar...
Bu arada, zamanın değerli ho-
calannın heyecanJı söylemleri-
ni, uyan öğütlerini belirtmeden
geçemeyeceğim.
Yaşamımın onur duyduğum
değerierini bana kazandıran rah-
metlı Ord. Prof. Dr. Hıfzı V. Ve-
lidedeoğlu ilk dersinde; "Bu
ülke hukukçulardan çok çek-
ri. L Ikeye zarar veren hukuk-
çular olmantz halinde hakkı-
mı size belal etnıenı" dediği-
ni, rahmetli Prof. Dr. Hüseyin
NaiJ Kubalının da "Tanrıya
kul olmavı kabul etmişiz, an-
cak ben sizin, kula kul olma-
yan hukukçuiar olmanızı is-
tiyorum" biçimindeki dileğini
bugün gibi hatırhyorum. Bura-
da adını sayamadığım öbür ho-
calarımız da aynı heyecan ve
• • niversiteye başla-
U
dığım yıllarda, 21
Mayıs Devrimi 'nin
ürünü olan 1961
Anayasası iki yıl
öncesinde yürürlüğe konulmuş-
tu. Hiçbir ihtilali ve bu bağlam-
da 27 Mayıs îhtilali'ni de onay-
lamamakla birlikte, bu devri-
min (ihtilalin) götürdüklerine
karşın, Türkiye'ye 1961 Anaya-
sası gibi bır hukuk metnini İca-
zandırdığı ve onun bir üriinü
olan anayasanın sağladığı özgür-
lük ortamı içinde gördüğüm
yükseköğrenim yıllanmın gü-
zelliğini, daha sonraki yaşamı-
mın hiçbir döneminde bulama-
dım. Bu öğrenimim dönemin-
de, geçmiş yıllarda olduğu gi-
bi, dünyada ve dolayısıyla Tür-
kiye'de iki önemli siyasal düşün-
ce ve yansımalan vardı. Sağ ve
sol düşünce ve bunun yandaş-
ian. Sağın ne olduğu dışa olan
yansımalarda pek belli değildi.
Ancak sol, komünizmle eşde-
ğer tutuluyordu. Ne var ki,
bu farklı iki düşünce biz öğ-
renciier arasında öğrenimim
süresince hiç ama hiçbir za-
man çatışmaya ve olumsuz-
luğa dönüşmedi. O dönemde,
her iki düşüncenin yandaşlan
arasında tartışmalar yapılır, bu
duygularla doluydular. îşte bu
inanç, bu ruh ve heyecan için-
de başlayan ve aynı heyecanla
ve içtenlikle devam edip sonuç-
lanan bir öğrenim. Bu ortamın
oluşmasında ve devamında üni-
versite hocalannın önemli kat-
kısı ve etkisi vardı. Ölenleri rah-
metle, yaşamı devam edenleri de
saygıylaaruyorum. Onlann ders
anlatışlanndaki içtenliği ve he-
yecanı başka biryerde ve zaman-
da, hiç kimsede görmedim. Iler-
lemiş yaşlanna karşın ülkenin
geleceği için büyük ümit ve bek-
lentilerinin oldugunu sezinli-
yorduk. Bu heyecan ve uyum-
İu dönem, 1967 yılının sonlan-
na kadar devam etti. Zaten ben
de o tarihte yukseköğrenimimi
tamamlamıştım.
Îşte o dönemde Avrupa'nın,
özellikle Fransa'daki hareket-
lerin de etkisiyle olacak kı, son
derece iyi niyetli Öğrenci istek-
leri ve buna bağlı olarak öğren-
ci hareketleri başladı.
Bu hareketler, başlangıçta öğ-
renci isteklerini içermesine kar-
şın giderek siyasal bir alana
kaydınldı. Kuşkusuz, bu hare-
ketleri, sol düşüncedeki öğren-
cilerbaşlarmıştı. Katılım gide-
rek arttı ve tüm ülkede, bazı
şeylerin düşünülmesini günde-
me getirdi. Temelinde ulusal
bağımsızhğın sağlanması ya-
nmda, iç ve dış sömürüye baş-
kaldın yatıyordu.
Hareketlerin htzlanması üze-
rine, o güzel ve heyecanh dö-
nem sona erdi. 12 Mart ola-
rak adlandırılan hareketle
1961 Anayasasf ndaki ilk ge-
ri adımı oluşturan değişiklik
yapıldı. Sol düşüncenin ve bu
düşünceyi taşıyanların nefes
alışlannın dinlendiği, balyoz
hareketi ile başlannın e/ilece-
ği söylemleri dile geririldi.
Anayasada yapılan değişik-
likle birlikte ülkedeki siyasal
düşüncenin anJam ve kapsamı
değişmiş ve uygulama ile de
yeni bir dönem başlamıştı. Bi-
ze göre bu günün sonuçlan, o
günkü başlangıcın ve uygulama-
lann ürünüdür. îşte o zaman sol
düşünceye karşı amansız bir uy-
gulama başladı. Sağ, gerek hü-
kümet içinde ve gerekse hükü-
met dışında ve yine siyasilerin
bilgisi içinde hukuk dışı yöntem-
lerle örgütlendi. Sol da yasal
olmayan yöntemlere başvurdu.
Sola karşı amansız bir baskı ve
takip başladı.
Adeta, sağ örgütlerin devle-
tin yanında olan ve onu koru-
yan, sol örgütlerin de devlete
karşı oldukları biçiminde bir
kanının oluşmasına ve böylece
sağ sivil örgütlerle devlet güç-
lerinin sola karşı birleşme olgu-
su uygulamada kendini göste-
riyordu. Kısaca, sağ örgüt ve
kişılerin, devlet güçleri ile bü-
tünleştikJeri görünümunü veri-
yordu. Her iki düşünceye sahip
olan pek çok gencin, aydınm
ölüm olaylan meydana geliyor-
du. îşte bu noktada öncekiler
yetmiyormuş gibi, 12 Eylül dar-
besi yapıldı. Bu darbenin götür-
düklerinin ağır izleri halen ya-
şanmakta ve yaşanmaya da de-
vam edecektir.
Yannki yazımda "Solsuz Ka-
lan Sağda Çatışma" ile yazı-
mı sona erdireceğim.
'İş Güvencesi' Yürürlükten Kalkıyormu?
İşverenlerin nasıl işyerlerini, malvarlıklannı geliştirme haklan varsa, tüm
geçim dayanağı emeği olan işçinin de işini koruma hakkı oldugunun kabul
edilmesi zorunluluğu vardır.
Dr. Engİn Ü N S A L Maltepe Üniversitesi HukukFakültesi
AKP hükümetinin çalışma bakanı ilk
söylem olarak çahşanlann uzun yıllar bek-
ledikten sonra kavuşruklan iş güvenliği ya-
sasuu yeniden masaya yatıracaklanru dile
getirdi. Öncelikli görevi çalışma banşını ve
ekonomik olarak güçsüz olan çalışanlan
korumak olan çalışma bakamnın işçileri
bir güven bunalımı içine itecek bu açıkla-
mayla göreve başlaması bir talihsizliktir.
îş güvencesini gerçekleştirmek için Ça-
lışma ve Sosyal GüvenJik Bakanlığı 1992
yılında "147S sayılı İş Yasası ve 2821 sa-
yılı Sendikalar Yasasımn Bazı Maddele-
rinin Değiştirilnıesine İlişkin Yasa Tas-
lağı" hazırlamış fakat bu taslak yasalaşma
olanağı bulamamıştır. Kısaca iş güvence-
si yasa taslağı olarak anılan taslak işvere-
ne hizmet sözleşmesinin feshi için Alman-
ya'daki Işçiyi Feshe Karşı Koruma Yasa-
sı'nda olduğu gibi işçinin kişiliğinden, dav-
ranışlanndan ya da işyeri gereklerinden
kaynaklanan hakh bir nedene dayanmak
ve hakJılığını kanıtlamak zorunluluğunu
yüklemekteydi (1). Bu tasannın kaynağı
olan 158 sayılı ILO Sözleşmesi 'nin 4. mad-
desinde de "İşçinin kapasitesine veya işin
yürütümüne veya işyeri gerekierine da-
yalı geçerli bir son verme nedeni olma-
dıkça hizmet ilişkisine son verilemez"
hükmü yer ahnaktadır (2).
Buyılın başlannda iş hukuku alanında yet-
kin dokuz değerli bilim adamının 1475 sa-
yılı yasa ile 2821 sayılı yasalarda çok önem-
li ve çağa, değişen çalışma koşullarına
uyum sağlanmasuıı öngören değişiklüde-
ri içeren bir tasan hazırlamışlar, fakat bu
tasan yasalaşma olanağım bularnamıştır.
Sonunda hükümetAvrupa Birliği 'ne uyum
çalışmalan kapsamında Iş Yasası, Sendika-
lar Yasası ve basın mesleğinde çalışanlar-
la ilgili yasada 158 sayılı sözleşme hüküm-
lerini esas alan ve aynı zamanda 1992 tas-
lağı ile bilim adamlannın hazırladığı kap-
samlı değişiklik tasansının hizmet akdinin
sona erdirilmesine ilişkin hükümlerini gö-
zeten hususlan 8.8.2002 tarihinde TBMM
tarafından kabul edilen 4773 sayılı yasa ile
çahşanlann iş güvencesine uluslararası bir
nitelik kazandırmıştır. Yasa 15.3.2003 ta-
rihinde yürürlüğe girecektir.
Bu yasaya işveren kesiminden çok iti-
razlar gelmiştir. Bu yasanın işverenleri ya-
tınm yapmaktan caydıracağını. zaten paha-
lı olan üretim girdilerini daha da arttıraca-
ğını. bu nedenle işverenlerin işyerlerini Ro-
manya, Bulgaristan gibi komşu ülkelere ta-
şıyacağmı, yeni yatınmlannı bu ülkelere
yönlendireceğini, yabancı sermayenin sa-
dece bu sebepten ülkeye gelmeyeceğini ve
giderek çahşanlara iş güvencesi sağlamak
için çıkanlan bir yasanın ülkeye ve işçile-
re güvensizlik getireceğini vurgulamışlar-
dır.
işverenlerin nasıl işyerlerini, malvarhk-
lannı geliştirme haklan varsa, tüm geçim
dayanağı emeği olan işçinin de işini koru-
ma hakkı oldugunun kabul edilmesi zo-
runluluğu vardır.
işverenlerin haklı sayılabileceği bir ko-
nu Iş Güvencesi Yasası 'nin salt birkaç mad-
de olarak ele almması ve çalışma yasala-
nnda bir köklü değişikhge gidilmemesi-
dir. Oysa yasalar canlı organizmalar gibi-
dir. Bazen zamanından önce yaşlanır ve iş-
levini yitirir. özelükle koşullann büyük bir
hızla değiştiği çağımızda bu değişim daha
da hızlı olmaktadır. Öyle ise çalışma yaşa-
mına ilişkin yasalann dokuz bilim adamı-
nın hazırladığı değişiklik önerileri doğrul-
tusunda gecikmeden yaşama geçirilmesi
zorunludur.
4773 sayılı Iş Güvencesi Yasası sendika
yöneticilerinin yıllardır önemsediği çah-
şamn işinin korunması konusunda ciddi bir
güvence getirmektedir. Bu yasanın iş mah-
kemelerine getireceği yük için Adalet Ba-
kanlığı şimdiden çalışmalar yapmalı ve
belki de salt bu davalara bakmak üzere ye-
ni iş mahkemeleri kurulmalı ve yargıçlar
belirlenmelidir. Bu yapılmazsa bu yasadan
doğacak davalann, dava >ükü zaten ağır
olan iş mahkemelerince, öngörülen sürele-
ri içinde bitirilmesi olanaksızlaşır ve ciddi
yasal kargaşalar doğabilir.
Hükümetin şimdiki çalışma bakanı bu
yasayı değiştirmek ya da yürürlükten kal-
dırmak gibi bir ciddi yanhşın içine düşer-
se çok önemli sosyal patlamalara neden
olur ve işçilerin sokağa dökülmesini hiç
kimse önleyemez. Ülkenin çalışma banşı-
na gereksinimi vardır. Sosyal gerginlik ya-
ratmak kımseye yarar sağlamaz. Bakanın
PENCERE
Adam Olalım,
Cüdam Değîl.
Eskiden 'çaoc/aş'a 'asri' denırdı; Falih Rıfkı'nın
bir yazısında okumuştum. Birinci Meciis'te çem-
ber sakallı bır milletvekili Mustafa Kemal'e sor-
muş:
- Asri olmak ne demektir?..
Atatürk'ün yanıtı:
- Adam olmak demektir.
•
Büyük Reşit Paşa Tanzimat'ta parmakla gös-
terilen bir polıtıkacıdır.
Yeni bir çığır açmıştır.
Nediro?..
Yabancı bır devlete dayanarak içerde güç ka-
zanmanın Reşıt Paşa ile marıfet sayıldığını tarih-
ler yazıyor. Paşanın dış desteği, o zamanın Ame-
rikası olan Ingiltere'nin Büyükelçisi Lord Stratford
Caning'tı; Lord Hazretlen o dönemde Padişah'tan
bile daha ağırlıklıydı: kıme ıltifat ederse onun ba-
şı iç sıyasette göğe ererdi.
Şimdi 'SüperGüç'Amerika'nın Başkanı Bush,
hiçbir resmı sıfatı bulunmayan Tayyip Erdoğan ı
'kabuledıp' kafakola aldı ya, polıtikacımızın başı
göğe erdi.
•
Tanzimat poiitikacıları kadarAvrupacı ve serbest
piyasacı var mıydı?,. Pekı, ne oldu da Osmanlı çök-
tü, parçalandı, paylaşıldı?..
öteden beri Avrupalılar bizı çok sevmezler, biz
onlara bayılırız; bugün de hepimizAvrupacıyız; ne
ısterlerse vermeye hazırız; ama Amerika'y sanı-
rım daha çok sevıyoruz...
Karşılıksız aşk mı bu?..
Kara sevda mı?..
Amerika ve Avrupa bugün Türkiye'yi avuçları-
na almışlar, oynatıyorlar...
ikisine birden 'Batı' dıyoruz...
Batı bugün bızden ne istıyor?..
Irak savaşına katıl!..
Kıbrıs'ı ver!..
Peki, o bize ne verecek?..
•
Bugün Kopenhag'da toplanan AB'nın büyük
başları, Avrupa'nın on küçük devletinin 2004'te
üyeliği için karar verecekler...
Türkiye'ye bakışları ıse ilginç...
Gerçekte Türkıye'ye bakışları uzun bir süre bi-
zi ne içlemek, ne dışlamak, ne tutmak, ne bırak-
mak üzenne...
Onlar kendilerine göre haklılar; ama, Avrupa
kapılarında bu kadar rezil olmamıza katlanmak
güç...
Koskoca gezegenımizin tüm ınsanlığını ve yok-
sul halklarını dışlayarak yalnız Avrupa'ya indırge-
yen bir yaklaşımın çağdaşlığa yakışmayacağını dü-
şünüyorum; bu felsefe sosyalizme ters düşer.
•
Peki, AB'ye girmeyelim mi?..
Girelim..
Ama 'adam'gıbı girelim..
Kıbrıs'ı pazarlayarak, Irak savaşına katılarak,
yerlerde sürünerek "asri" olunmaz; çağdaşlık
'adam olmak' demektir.
Adam olmak, cinsiyet belirten bır deyiş değil-
dir; erkek de adam olabilir, kadın da..,
Adamolalım.. / / '
Cüdam olmayal/rnL /
Oyun içinde oyunla AB'li olmayt Türkiye'nin içi-
ne dönük pazarlamaya dönüştürdük; yoksa biz
Sakallı Celal'ın dediği gibi 'mı'lletdeğilillet'miyiz?..
Yaşarken gözlerinden
saçılan ışıkla insan ruhu-
nun güzelliğini,
dostluğunu, dolu dolu
sevmeyi, yüreğiyle ve
insanlarla barışıklığı,
kalleşsizliği, ihanetsizliği
armağan ettin.
ALİ ATES
(1959-....)
ölümsüzlüğünün 6. yılında senı çok çok özlüyor
ve de her zamankindert daha çok seviyoruz.
KARDEŞLERİN - YEĞENLERİN
NTV TA GUNU IZLIYOR
AVRUPA BİRLİĞİ TÜRKİYE İÇİN KARAR VERİYOR
KOPENMAG ZiRVESi
GUN BOYU KOPENHAG'DAN OZEL YAYIN
KIBRfSTAN AGSP'YE KRİTİK KONULARDA ÇETİN TARTIŞMALAR
KULİSLER PERDE ARKASI BILGILER KESİNTİSİZ YAYINLA EKRANDA
iirfv
ISİBC www, nfvmsnbc.com
\NTV Radvo
/aynı anaa
İSTANBUL 102 8
ANKARA 104.7
İZMİR 957
rının hazu-ladığı tasan-
yı yasalaştırmak ve iş-
verenlere rahat çalışma
koşullan verecek düzen-
lemeyi yapmak ve özel-
likle işlemeye başlayan
işsizlik sigortası ve yeni-
den düzenlenecek kıdem
tazminatı hükümleri ile
iş güvencesi arasında bir
denge kurmaktır.
Kıdem tazminatı fo-
nunun yaşama geçiril-
mesi işverenlerin yükü-
nü önemli ölçüde hafif-
letecektir.
İş güvencesi ve işçi-
nin işini koruması ar-
tık işçiler için kazanıl-
mış bir haktır. Bundan
gerive dönüş olamaz.
Yapılması gereken, ça-
lışma yaşamını çağın de-
ğişen koşullarına göre
yeniden düzenleyecek
yasal önlemJerin alınma-
sıdır. Acaba CHP'nin bu
konuda söyleyecek hiç
sözü yok mu?
(1) Prof. Dr. Nuri Çe-
lik, îş Hukuku Dersleri,
15. Bası, Beta Yaymları,
2000, s. 156.
(2) Prof.Dr. Savaş Taş-
kent, İnsan Haklarımn
Uluslararası Davanak-
ları, BASÎSEN Yavmla-
rı 26, 1993, s. 261.
Annemiz
Leman Tekin
kaybettik. Cenazesi 12.12.2002 tarihinde
(bugün) öğle namazını müteakip Ankara Hacı
Bayram Camii'nden kaldırılacaktır.
SAİT-BEYHAN-SAFİYE ÇINGI, SAFFET RÜŞTÜ,
MUSTAFA KEMAL, SUHEYLA, SAİBE TEKİN
13 Aralık Cuma (Yarın)
90'larda Deneme - Eleştiri
.Ali Mert
Ali Şimşek
B. SadıkAlb;
Nazım Kültürevi Kitapbğı
Işbirliğiyle
18.00-19.30
Adres: Isfilclal Cod. Zotnbak Sok. 4/1 (Fronsız Konsoloslugu yan\)
Tel (212)252 38 31 (212)252 38 82