23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 9 AĞUSTOS 2001 PERŞEMBE İ14 KULTUR kultur(5 cumhuriyet.com.tr Iki hafta boyunca dış basının sanat sayfalan Harold Pinter'a geniş yer verdi rthıır ve Harold orada nıı? ZEYNEPORAL r Geçen iki hafta boyunca, dış bası- nın sanat sa>falan Harold Pmter'a çok r geniş bir yer ayırdı. Harold Pinter. 70 yaşını devirmiş, ünlü Ingiliz oyun yazan, şair, oyun- cu, yönetmen, senarist (28 oyunu, 20 kadar senaryosu var)... Ama ay- nı zamanda sıyasal aktivist. Ülke- sinde ya da yeryüzünde gördüğü her haksızlığa karşı çıkan. kendini sorum- lu hisseden. hissetmekle kalmayıp bunu düşünceye, söze. eyleme dönüş- türenbireylemci. Geçen haftalarda, Harold Pinter'ın oyunlanndan oluşan "Pinter Festi- vaB" New York'taki Lincoln Mer- kezi'nde süregelirken sanatçının ki- mi oyunları da Dublin ve Londra sahnelerinde oynanıyor. San Fran- cisco kenti de önümüzdeki ay gerçek- leşecek Pinter Festivali'ne hazırlanı- yordu. Elbet bunlann dış basına yan- sımalan da sanatsal irdelemelerara- cıhğıyla oldu. Bu yazılar arasında dolaşmaktan sonsuz bır tat alırken bir yandan da anılar labirentime daldım. Blranı 12 Eylül darbesinin kurumlann üzerinden silindirle geçtiği, insanla- n, insan ilişkilerini unufak ettiği, ya- . zan, düşünen. sanahnı ıcra etmeye ça- 9 İ[ hşanlan hapse tıktığı, işkenceden ge- , çirdiği günlerdeydi... Türkiye PEN Yazarlar Birliği'nin davetlisi olarak Arthur MiDer ve Ha- rold Pinter Türkiye'ye gelmişlerdi. v> Kendileri de Uluslararası PEN üye- v siydilervehapistekiyazarlarlagörüş- * mek üzere gelmişlerdi. Hayır, hü- ','.' kümsüz tutuklu yazarlarla, şairler- le, sanatçılarla görüşmelerine izin ':, verilmemişti. 1985 yıhnda güneşli bir sonbahar günüydü. Yeşilköy'deki ÇınarOtel'de onlarla buluşma. tanışma. konuşma fırsatım oldu. Sorulanmı sordum, yanıtlannı aldım ve görüşmemizin so- nunda onlar havaalanına doğru, ben Pinter'ın oyunlanndan oluşan 'Pinter Festivali' New York'taki Lincoln Merkezi'nde süregelirken sanatçının kimi oyunlan da Dublin ve Londra'da oynanıyor. Elbet bunlann dış basına yansımalan da sanatsal irdelemeler aracılığıyla oldu. Bu yazılar arasında dolaşmaktan sonsuz bir tat alırken bir yandan da anılar labirentime daldım. çalıştığım gazeteye Cağaloğlu'na doğru yola çıktık. Odamda tam yazımı yazıyordum ki bir telefon: "Alo,Arthur veHarold orada mı?_" Anlamadım... Soru yinelendi. Yine anlamadım... "İki Amerikah herif: Birinin adı Arthur'muş,ötekiHaroldya da Han- rL. Sizin yamnızdayınışlar» n "tki Amerikalı herif" tanımlama- sından çok, telefondaki ses tonundan ve tavnndan söz konusu kişilerin Miller ve Pinter olduklannı keşfedin- ce gülsem mi gülmesem mi bileme- dim. Istanbul Emniyet Müdürlüğü'nden bir görevliydi arayan. Gülmedim. Çoktan havalanmış bir uçakta ülke- lerine girmekte olduklannı söyledik- ten sonra, Arthur Miller ve Harold Pinter'ın tiyatro oyunlanna ilişkin tüm bildiklerimi anlatmaya başla- dım. Bir süre sonra telefon yüzüme kapanıverdi. Kendimi ansızın bir Pinter oyunu- nun sahnesinde buluvermiştim. San- ki... Tehdlt altında Harold Pinter'ın oyunlannda hep bir tehdit öğesi ağır basar. Kimi za- man dışardan. kimi zaman insanın içinden gelen bir tehdit... Kaynağı bi- linen ya da bilinmeyen bir tehdit... Öyle ya da böyle ürkütücüdür. insa- nı savunmasız bırakır, yapayalnız kı- lar, insanı korkunç (ve kimi zaman gizli) bir güce teslim olmaya zor- lar... Çünkü insan korkar! Korku, "insankk durumu"na dönüştüğün- de, iletişimsizlik kaçınılmazdır. Ilk oyunu "Oda"dan başlayarak (1957) son oyunu "KutJama"ya dek (2000) Pinter oyunlannın kaynak- Jandığı imgeler değişti. ama bu teh- dit öğesi değişmedi. Ilkinde işçi sı- nıfından bir çiftin, birinin hep konuş- ması. ötekinin hep susması, tehdidi oluşturuyordu. Bu ilk oyundan baş- layarak yalnız sözcükler, dil değil, ses- sizlikler de. susmalar da oyunlan- nın "anahtarlanndan" bırı olacak- tı. "Doğum Günü Partisi", "KapıcT gibi oyunlarda bu tehdit insanın için- den. kişiliğinden doğuyordu. "Eve Dönüş" oyununda aile içi tehdit var- dı. "GeKGitDolabrnda, dışandan gö- rünmeyen, bilinmeyen birileri tara- fından verilen buyruklan sürekli ye- rine getiren Ben ve Gus, çaresizlik- ten değil korkudan ölümlü sona ula- şacaklardı. Orada tehdit. buyruklar- dı. Oysa "Bir TekDaha" (1984) oyu- nunda. artık tehdit işkenceye dönü- şecekti. Pinter'ın en yeni oyunu "KııtJa- ma"da ise bir lokantada masa etra- fındakı insanlann çok konuşup çok eğlenirken onlara egemen olan ile- tişimsizlik ve insanlann korkulan (geçmişlerinden. geleceklerinden korkulan) yine bir tehdit oluşturu- yor. NATO'nun Sırbistan'ı bombala- masına karşı çıkan Harold Pinter, o günlerde. Tony Blair'ın yeni doğ- muş bebeğiyle aile fotoğraflanmn Ingiliz gazetelerinde boy boy yayım- lanmasına dikkati çekiyor ve bom- balar altında ölen çocuklann, ailele- rin fotoğraflanyla bu fotoğrafa bir- likte bakmaya çağınyordu insanla- n. Oyunlannda da aynı yönteme baş- vuruyor. Bakıp da göremediklerimi- zi görmeye, işitip de duymadıklan- mızı kavramaya çağınyor bizleri. "Arthur ve Harold orada mı" te- lefonuyla kesilen yazıma gelince... O yazı hiç yayımlanmadı. Arthur Miller ve Harold Pinter'ın basın top- lantısı dahil, tüm konuşmalanna ba- sın yasağı konmuştu. • .*»».-,- Cenel kurul bugün Oyunculara açık davet Kültür Servisi-ÇASOD-SODER ve TODER'i bir araya getiren Oyun- cu-Bir'in genel kurulu bugûn saat 11.00'de Tank Zafer Tunaya Kül- tür Merkezi'nde gerçekleştirilecek. Oyuncu-Bir Yönetim Kurulu üye- si Füsun Demirel yaptığı açıklama- da, 1995 yıhnda FSEK'deki (Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu) değişikr likle oyuncular 'yorumcu-kracı' kimliğiyle komşu hak sahipliğine kavuştuklannı, geçen yedi yîlda ya- sanın uygulanması için gerekli ça- lışmalar yapılamadığmı belirtti. Kültür Bakanhğı'nın 2001 yılı başında AB'ye uyum süreci çalış- malanru hızlandırrnasıyla FSEK'nin 42. maddesine dayanarak Fikir ve Sanat Eserleri Sahıpleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri Tıp Statüsü uyannca 12 Şubat 200 Fde ÇASOD.'SODER, TODER'in ka- tılımıyla Oyuncu-Bir meslek birli- ğı kurularak oyuncu haklannı ko- rumak üzere tüzel bir kişilik ka- zandı. Demirel Oyuncu-Bir adına yap- tığı açaklamada, Can kolukısa, Fu- sun Demirel, Engin Cezzar, HaHl Ergün,NevzatŞenoTdan oluşan ge- çici yönetimkurulunun bu süre için- de birüğin nasıl bir yol izleyeceği- ni; Avrupa'daki meslek birüklerinin yapısı, tüzükleri, üyelik şarüan, TV kuruluşlanyla yapılacak sözleşme- ler, üyelere yapılacak pay dağıümı gibi pek çok konuyu araştırdığmı, Kültür Bakanlığı ve TRT ile yazı- h ve sözlü görüşmelerde bulundu- ğunu söyledi. "Oyuncular yaşandan ağırekono- mik krize rağmcn, hiçbir baskı al- tında kalmadan haklannm korun- masına yönelik çahşmalan sürdü- recektir. Çflnkü 'Oyunculuk sana- tı' hiçbirtekrakaraca gerekduymak- sızın sadece insan zihni ve bedeniy- le yararma yetisi olan bir sanatür" diyen Demirel, oyunculuğu verim- li bir şekilde sürdürebilmenin temel koşullanndan birinin. oyunculann ürettikleri değerlerin korunabihne- si, üretimlerinin karşıhğı olan eko- nomik bağımsızhğın, güvencenin hukuki bir çerçevede yaşama geçi- rilmesi ile mümkün olduğunu be- iirtti. Sabri Özaydın, Eva Siao ile yaşamanın mutluluğu üzerine 'Yol' fîlmini hazırladı M? ilmde, yaşama sevincinin ve her şeye rağmen yaşama bağlı olarak bir şeyler üretme isteğinin yitirilmemesi gerektiği mesajını veriyoruz. Eva'nın 7 yıllık hücre hapsi içinde çektiği çileler karşısında bir peri masalı gibi dünyaya nasıl baktığına ve iyiliğin her koşulda galip geleceği düşüncesine de yer verdik.' îyilik her koşulda galip gelir NENAÇAÜDÎS Eva Siao, Nâzun Hikmet'in ünlü şiiri Jokond fc S-Ya-ITyu (1929) esinleyen Çinli şair Emi (San) Siao'nun eşi. Fotoğrafçı ve film yönetmeni olan Eva Siao, Almanya, Moskova ve Çin'e kadar uzanan zor yaşammı bir peri masalına döndüre- cek denli yaşama bağlı bir kadın. Siao 1994 yı- hnda 'Çin: Hayallerim Hayatun' isimli kitabını imzalamak üzere TÜYAP Istanbul Kitap Fu- an'na gelmişti. Beykent Üniversitesi Güzel Sa- natlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sabri Özaydın ile tanıştıktan sonra dostluğu, insan ve doğa sev- gisini konu alan 'Yol' filmini çekmeye karar ver- di. - Yol filminin projesi nasıl oluştu? SABRİ ÖZAYDIN -1994 yılında Almanya'da yaşayan bir dostum benden, Eva'nın Istanbul'da bulunduğu süre içinde yardımcı olmamı istedi. Eva ile kısa bir süre sonra dost olduk, birlikte Ka- radeniz kıyılatnna gitmeye karar verdik. Bu ge- zi esnasında güzel tesadüfler birbirini kovaladı. O gün Eva'nın doğum günüydü ve eşiyle de 60 yıl önce Karadeniz'in öbür kıyısında tanışmıştı. Bunlar onu çoketkilemişti. Benimle beraber füm çekmek istediğini söylediğinde çok şaşırmıştım. Karşımda yıllarca Batı'yı Çin malzemesiyle bes- leyen bir tarih ve fotoğrafçı duruyordu. Çekim- lere 1995'in sonbahannda başladık. -Çekünler nereterde gerçekleşti? ÖZAYDIN - Eva yaşamın anlamına dair söz- ler söylemek istediği için çekimleri doğa ve ta- rihle iç içe geçen mekânlarda gerçekleştirdik. Eva öltimcûl hastahkla boğuşuyor - Eva'nın rahatsızhğı nedeniyle yapılamayan Pekin çeldmleri gerçekleşecek mi? ÖZAYDIN - Eva ölümcül bir hastalıkla pen- çeleşiyor. Bunu kendisi bilmiyor. Yaşama o ka- dar bağlı ki aslında ölmekten korkuyor. Yaptığım ziyaretle biraz toparlandıysa da durumu çok iler- ledi. Çin görüntülerini maalesef Eva daha sağ- lıklıyken tamamlayamadık. Onu tekerlekli san- dalyedeki son haliyle görüntüleyebildim. Eva yaşamının son aşamasında Dao Jia (Taici) felsefesiyle tanıştı ve bunu benimsedi. Biraz Eva'nın yolunu izleyerek çekimleri gerçekleştir- dim. Kimi zaman film, kimi zaman da fotoğraf gibi kullanılmak üzere görüntülediği Pekin'in izini sürmeye çalıştım. En büyük keyif, onun da benimle beraber olmasıydı, ama fıziki imkânlar buna el vermedi. ' Yollanmm Emi ile Nâam kesiştirdi' -Füminizi film şiiri' olaraktaıumhyorsunuz_. ÖZAYDIN - Yaşamda yollar kesişir ve aynlır. Bizim yollanmızı kesiştiren iki öğe Emi ile Nâ- zım oldu. Bizi birbirimize tanıştıran. bu iki usta şairdir. Eva ile tüm bunlan konuşurken ortaya ne klasik anlamda bir belgesel, ne bir portre çıkma- sını istedik. Olsa olsa bu. yaşamın anlamı üzeri- ne bir film olmalı demiştik. Eldeki tüm verilen bir araya toplayınca ortaya 'film şiiri' çıktı. Al- manca söylediğimizde kulağa hoş gelen bu cüm- le, Türkçeye çevrildiğinde anlamsızlaşabiliyor. - Çahşma> ı nasıl kurguladınız? ÖZAYDIN-Portre gibi bir çalışma yapmadık. Eva bu filmi çekerken 84 yaşındaydı ve hâlâ söy- leyecek bir şeyleri vardı. Tecrübe ve birikimle- rinden oluşan bu çahşmada, ben sadece aracı gö- revi üstlendim. Film, tanışmamızla başlayıp Tür- kiye ve Pekin manzaralan ile devam ediyor, epi- log bölümünde de daha fazla vakti olsaydı nele- ri yapabileceğini anlatıyor. - Eva'nın 90. yaşını kutiayacağı bu \ıl içinde fil- mi tüm dünyada gösterime sokmak gibi düşün- ceniz vardı... ÖZAYDIN - Ekimde Ev a tam 90 yaşına basa- cak. Son Pekin görüntülerini kurguladıktan son- ra film bitiyor. Bitmiş haliyle dünyada gösteri- me girmemesi için bir neden yok. Zaten Eva da bunu bekliyor. Umanm sağlığı buna elverir de ona bunu gösteririm. Türkiye'de vizyona girme- sini tabii ki çok istedik. Bazı televızyonlara ya- pımı götürdüğümüzde, "Harika bir belgesel ol- muş, ama biz bunu hangi revtingle satacağız" dı- yerek destek vermedıler. Film Istanbul, Çin ve Almanya'da sanat merkezlerinde gösterilmişti. - Bu filmle insanlara nasıl bir mesaj verdiğini- zi düşünüyorsunuz? ÖZAYDIN- Fihnde yaşama sevincinin ve her şeye rağmen yaşama bağlı olarak bir şeyler üret- me isteğinin yitirilmemesi gerektiği mesajını ve- riyoruz. Eva'nın 7 yıllık hücre hapsi içinde çek- tiği çileler karşısında bir peri masalı gibi dünya- ya nasıl baktığına ve iyiliğin her koşulda galip geleceği düşüncesine de yer verdik. -Onun yaşammda sia neler etkttedi? ÖZAYDIN - Yaşama sevinci ile dolu bir insan ve muhteşem birbelleğe sahip. 20. yüzyılda bel- li değerlerin araştınldığı bir dönemde, bir insa- nın hem Rusya hem de Çin için tembellik yap- madan bir şeyler üretmek istemesi çok güzel. - Film 1999 yıhnda Rhode Island, Providence Türk FUmleri Festhali'ne ve Münih Türk Fibn- leri Festivali'ne katıldı. Şimdi ise Pekin bölümü tamamlandı. Ne gibi eklemeler >apıldı? ÖZAYDIN- Film kendi içinde Çin görüntüle- ri olmadan da Eva'nın dünyaya iletmek istediği mesaj ı zaten veriyordu. Sadece Pekin görüntü- leri eksikti. Bu çalışmayla o eksikliği tamamla- maya çalıştım. Her ikimiz için önemli olan, or- tak bir yapıma imza atmaktı. - FUm müzikleri de size mi ah? ÖZAYDIN - Arkadaşlarla birlikte doğaçlama bir şeyler yaptık. Ana temayı birkaç nota kara- layarak ben saptadım. IŞILDAK VE YELPAZE ATtLLA BİRKİYE Yapı Kredi Masallan Yapı Kredi Yayınlan, BinbirGece Masallan'rnn ye- ni basımını (8 kitap) birkaç ay önce yaptı. Bilindiği gibi Masallar'ın ilk basımı ÂFA Yayınlan'ndan çıkmış, J. C. Mardrus'ün derlediği Fransızca basımdan Alim Şerif Onaran Türkçeye çevirmişti (16 cilt, 1992/93). Doğrusunu söylemek gerekirse, özenli bir basım. Ama her zaman olduğu gibi -Yapı Kredi Yayınlan'nın özelliği bu-, özen biçimde. Basıma gösterilen özen, gönül isterdi ki "emeğe" de gösterilsin! İlk basımı yayına hazıriamam önerildiğinde he- men kabul etmiştim. Bu çalışma sırasında çok şey öğrendim. Öte yandan, Alim Şerif Onaran'ın eme- ğinin büyüklüğüne de tanık oldum. Sorunlu bir de- yimi, sözcüğü, birkaç dildeki basımlanna bakarak, acaba nasıl Türkçe söylenir, diyerek kılı kırk yarıyor- du. Fransızcadan çevirmesine karşın metnin Ingiliz- cesine, Ispanyolcasına da bakıyor; hatta bir deyim, acaba Kuran'da nasıl anlamını buluyor, diyerek Ku- ran'ın yalnızca Türkçesine değil yabancı dildeki (in- gilizce sanınm) çevirilerine de bakıyor; cariye adla- nnı, koku adlannı, yemek adlannı araştırarak Türk- çe karşılıklannı özenle buluyordu. Binbir Gece Masallan'nm önemini yinelemeye ge- rek yok. Zaten yıllardır bu köşede de (Kitap ekinde de) yeri geldiğinde yazdım, sözünü ettim. Çok yakın tanıklık ettiğim Alim Şerif Onaran'ın verdiği emegin önemini, o zamanlar katıldığım tele- vizyon programlannda, toplantılarda ve yazılarımda hep dile getirdim. Getirdim, çünkü çalışmasına ta- nık oldum. Devasa, tartışmalı, çok güç bir işe giriş- miş ve alnının akıyla da çıkmıştı. Benzer bir şekilde AFA Yayınlan'nın emeği, çaba- sı da büyüktü. Tam metni ilk kez Türkçede yayımla- yan yayınevi onuruna ulaşıyor, hem "yasal" hem ti- cari anlamda büyük bir riski göze alıyor, cesaret gösteriyordu. Alim Şerif Onaran ile uzun bir süre metinler üze- rinde çalıştık. Her metni iki kez okudum. Gerek re- daksiyon anlamında gerekse söyteyiş biçimterine, özel- likle şiirlerdeki söyleyiş biçimlerine "müdahale" et- tim; bu dilsel bir çalışmaydı ve yapılanlar Hoca'ya sorularak, onun onayı alınarak oluyordu. Bazı sözcük ve deyişlerde -zaman zaman Ho- ca'y'a anlaşamasak da- önerilerim oldu; bunlann büyük kısmını kabul etti. Birkaç sözcükte, deyişte onu, sözlüklerde olmadığından degiştiımeye razı et- miştim. Ama öte yandan Alim Şerif Onaran'ın dil zenginliğine de tanık oluyordum. (Emeğinin, Türk- çeye yaptığı katkının büyüklüğünü bir kez daha be- lirteyim.) İlk basımda, adım, on altı ciltte yayına hazıriayan olarak yer aldı. Bu çalışma, sıradan bir kitabın yayı- na hazırianmasının, redaksiyonunun ötesinde bir emekti. Yapı Kredi Yayınlan'nın basımı, AFA'dan çıkan ilk basımın özelliğini koruyor. (Zaten dizgi de o kitap- lardan yapılmış! Peki, benim emeğim ne olacak!) Önsöz'e düşülen editörün notundan anlaşıldığına gö- re, Alim Şerif Onaran, birkaç küçük düzelti ve deği- şiklik yapmış. Kitaplar yayımlandığı zaman dizgi hatalannı sap- tayıp AFA'ya yeni basımlannda düzeltilsin diye ve- riyordu. Bazı deyişleri, bir-iki kişi adlan ile dizgi yan- lışlannı düzeltmiş. Zaten iki metni karşılaştınnca-he- men hemen- aynı olduğu görülüyor. Şimdi, böyle bir emek harcamışken ve bu emek -bırakın telrf hakkına girip girmediğini- bütün kültür ve edebiyat çevresince bilinirken, ilk yayımlandığın- da dergilerde, gazetelerde adım geçmişken, ne ya- zık ki Yapı Kredi Yayınlan'nda çalışan herhangi bi- rinden "bir nezaket" telefonu bile gelmedi. Kitaplar yayımlandığında birçok dostum yazar, gazeteci telefon açıp "Niye senin adın yok" diye sordu! Son zamanlarda karşılaştığım arkadaşlarıma konuyu açınca, ne hikmetse herkes öfkesini dile ge- tiriyordu. Yapı Kredi Yayınları da doğrusu bu öfkeyi hak eden işler yapryor {Binbir Gece Masallan ilk ve tek ömek değil); "emeği" yok sayıyor, verilen uğraşa saygısızlık yapryor. Görmezlikten gelmeyi beceri sa- nıyor; böyle olunca sanki kendi yaptığı işler çok önemli oluyor. Bence, Yapı Kredi Yayınlan'nın yapması gereken: Kültür dünyasında "iktidar" olma tutkusunu yaşa- ma geçirmek ve haksız rekabet yaratmak değil, ger- çekleşmesi güç olan kitapları basmak! Yapı Kredi'nin açıklaması Yapı Kredi Kültür Sa- nat Yayıncılık'tan Ya- yın Yönetmeni Ayfer Tunç 'un 17 Temmuz 2001 'de Atilla Birki- ye 'ye konuyla ilgili ver- diği yanıt şöyle: Binbir Gece Masalla- n'nın yayınlanmız ara- sında çıkması için bun- dan yaklaşık bir buçuk yıl önce, o sıralarda ha- yatta olan Ah'm Şerif Onaranla bir görüşme yaptık. Görüşmemizde Binbir Gece Masalla- n'nı YKY'den yayımla- mak istediğimizi belirt- tik. Çevirilerin dizgile- rini Alim Bey'e ulaştır- dık. Alim Bey de yeni- den gözden geçirdiğini ve gerekli düzeltmele- ri yaptığını belirttiği çe- virisini ulaştırdı. Biz Alim Bey tarafindan ye- niden gözden geçirilen bu çeviriyi yayımladık. Kitaplan yayıma hazır- layanın katkılan hak- kında Alim Bey tara- findan bize herhangi bir bilgi verilmedi. Yayıma hazırlayanla- nn emeği konusunda hiç kuşku yok ki biz de yaymevi olarak son de- rece titiz davranıyoruz. Ancak bizim yayın an- layışımıza göre, yayı- nevimizde bir kitabı emek vererek yayıma hazırlamak. tarif ettiği- miz işin bir parçasıdır. Bizim de birçok editö- rümüzün çeviriler üze- rinde ihmal edilmesi mümkün olmayan kat- kılan vardır. Editörle- rimizin her bir kitap üzerinde emekleri ba- sit bir redaktörlük ça- hşmasırun çok ötesinde- dir. Bütün bu çahşmalar, editörlerin. redaktörle- rin ve bu alanda çalışan diğer kişilerin ülkemi- zin kültür hayatına yap- tıklan, herbiri kendine göre büyüklükte olan katkılarıdır. Sizin de Binbir Gece Masallan üzerinde yayıma hazır- iayan sıfatıyla, saygı du- yulacak büyük katkınız vardır. Emeğinizi tak- dir etmememiz müm- kün değil. Bugüne kadar yaptı- ğımız çahşmalar dikka- te ahnacak olursa, yayı- nevimizin hiçbir emeği "hiçesavmadığı''. "hak- sız yere ele geçirmedi- ği" görülecektir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear