17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 2001 PAZARTESİ HABERLER Zengin ülkelerin 'dünya kumarhanesi' kurma çabalannı gögüsleyen örgüt hızla büyüyor Kiiresefleşmeye karşı ATTAC C - 8 karsıtları Oskar Lafontaine: ABD Başkanı'nın adı Bush değil, WaUStreet Neoliberal küreselleşme karşıtı hareketi destekleyen ve ATTAC Almanya üyesi olan Oskar Lafontaine, dört amacın altını çiziyor: "Spekülatif sermaye hareketkrinin kontrol altına alınmasL, vergi kaçakçıhğının önlenmesi, vergi cennetinin kurutulmasL, gelir dağılınunda daha fazla adaleL" Almanya'nın sık sık Fransa gibi öteki ülkelerde dikkate değer gelişmelerin olduğunu unuttuğunu öne süren Oskar Lafontaine, Franfurter Rundschau'da yayımlanan söyleşide, orada dünya ekonomisi polıtikası konusunda Amerika ve Ingütere'de olduğu gibi ciddi bir direnişin bulunduğunu belirterek "Önemli olan, uluslararası para piyasalaraıın düzenknmesidir" dedi. Lafontaine, "Bunun nedeni VVall Street ve Londra'nın kaotik para piyasalanndan çok ama çok para kazanmalandır" diye konuştu. Frankfurter Rundschau muhabirinin. "G- 8 zirvesi sonrası yapılan açıklamalar havada açıklamalar nuydı" şeklındekı sorusuna Oskar Lafontaine. "Açıklamalar değil. ne \ apıldığı önemlkiir. VVall Street'teld bankalar ABD başkanının seçün kampanyalannı fînanse ettikleri sürece başkan finans sanayiinin çıkarlannı savunacak ve tünı diinyanın sosyal itirazlanna hükmetmeye çaiişacakür. ABD başkaıunın adı Bush değü, VVall Street'tir" diye yanıtladı. Umberto Eco: Zenginlerin yönettiği Roma'ya benziyor Der Spiegel dergisi muhabınnin sorularını yanıtlayan yazar ve düşünür Umberto Eco, "Ütopya çok katı hedefler demek değüdir, bir ufka sahip olmakör" dedi. Küreselleşme karşıtlarmın hedeflerini desteklediğini, ama yöntemleriru benimsemediğıni belirten Umberto Eco, 6O'lı yıllardan sonra iki partili demokratik sisteme geçilmesiyle temsili demokrasinin ortadan kalktığını ve yeni bir K demokrasi*'nin egemen olmaya başladığını ve Berlusconi'nin de bu demokrasinin öncülennden olduğunu söyledi. Eco, "ABD'yi ek alm; başka bir başkan da seçilseydi, politik sonuçlar değişmeyecekti. Büyük işverenler gene Kyoto protokolünü reddedeceklerdi. (.„) Durum tıpkı generaller ve azınlıktaki zengin aileierin >önettiği Roma tmparatorluğu'na benzhor. (~) Biz bilgisayar cağmda temsili demokrasi yerine başka bir yöntem. devlet ile muhalefet, iktidar ile yerel topluluklar arasında yeni bir denge bulmak zorudayız. Bunun için de fantezhe ihtiyacımız var* diye konuştu. GÜRAYÖZ FRANKFURT-AvTupa'da ne- oliberal politikalara karşı anaka- ra düzeyindeki bir örgütlenme olan ATTAC, çok kısa süre için- de beklenmedik bir yaygınlık ve etkinlik kazanmaya başladı. Fransa'da kurulan, ancak hızla öteki Avrupa ülkelerine doğru genişleyen ATTAC, küreselleş- menin yol açtığı toplumsal eşıt- sizlik ve haksızlıklara karşı 'ile- rici' çözümler arayan ve öneren bir örgütlenme. ATTAC'ın beklenmedik et- kinliği ve saygmlığı, küreselleş- me yandaşlannm dikkatıni ve öfkesini üstüne çekmekte gecik- medi. Seattle, Prag, Sydney, Davos derken Cenova'nın ardından BerlusconL Kirch, Murdoch gi- bi medya devlerinin elındekı ba- sın-yayuı organlan, TV kanalla- rı kapitalizmin ebedı zafenni kutladıktan sonra, gerek ulusal düzeylerde gerekse uluslararası planda artık gizlenemez hale ge- len sosyal adaletsızliğe karşı ha- rekete geçenleri kameralarının ve kalemlerinin karşısına aldılar. İki noktadan vurmaya karar ver- diler: Birinci nokta: Küreselleşme gibi ayan beyan bir gelişmenin karşısına çıkan bu hareket geri- cidır, muhafazakârdır. tküıci nokta: Bunlar teröristtir, şiddete başvururlar. camları taş- larlar. Küreselleşme ve karşıtlan ile ilgili saptırmalar uzunca bir sü- re etkili oldu. Daha sonra küre- selleşme karşıtlan etkin eylem- lerle seslerini daha fazla duyur- maya başladılar. Küreselleşme karşıtı hareketin salt bir protes- to hareketi olmadığı. oldukça iyi hazırlanmış. fikir üreten, finans çevrelerinin rakıpsiz ilan ettik- leri tezleri çürüten bir hareket ol- duğu görüldü. Neoliberal küre- selleşmeye karşı harekete geçen- ler, insanların yeniden kendi ge- lecekleri için yaratıcı ütopyala- nn peşine düştüklerini, pratik eylemlerin arkasında sağlamca durduklannı, yalanlan ve saptır- malan yanıtsız bırakmadıklannı da kanıtladılar. Küreselleşme karşıtı hareketin temel hedefler- de birleşen çok geniş yelpazesi içinde Fransa, İngiltere ve Al- manya'da hızla yaygınlaşan bır örgütlenme dikkati çekiyor: AT- TAC ATTAC nasıl Ruruldu? "YeniBberal" küreselleşmenin karşıtlan arasında en yığınsal ve en örgütlü olanı, ilk birleşme ça- baları 1997 yılında Fransa'da Zengin ülkelerin toplantısını protesto eden neoliberal küreselleşme karşıtı ATTAC yardıları. Cenovayı savaş alanına çevirmişlerdL başlayan ATTAC hareketi. 1997 yılında patlak veren ünlü Asya krizının hemen arkasından Fran- sa'nın ünlü gazetesi Le Monde Diplomatique'te mali piyasala- nn yıkıcı gücünü ele alan bir ma- kalenin yayımlanması ile başla- dı. Makale, finans piyasalannı orman kanunlan ile hareket e- den sanal bir iktidar olarak nite- lendiriyordu. Daha sonra bu yönde bır örgütlenmeye gidilme- si çağnsı, tahminlerin ötesinde bir yankı buldu ve ilk elde 4 bın kişi çagnya olumlu yanıt verdi. Le Monde Diplomatique yazar- lan bu gelişme karşısında hare- kete geçmeye karar verdi ler ve 1998 yılında diğer sol eğilimli gazeteler, sendikalarla birlıkte bir bilgi ağı olan ATTAC kurul- du. Kurucular arasmda Le Mon- de Diplomatique'in 64 yaşında- ki yöneticisı BernardCassen ön- de geliyor. Cassen. ATTAC'ın kuruluşunun bir başlangıç oldu- ğu ve arkasının geleceği kanısın- da. Kuruluş sonrası, üçüncü dün- yanm borçlannm silinmesi, libe- ral ticaret kurallan ve vergi cen- netleri ile mücadele, çevrenin ve Avrupa'da sosyal kazanımlann korunması hedefleri için çaba gösterilmesi gerektiğini savunu- yor. ATTAC şu anda Fransa'da 255 kentte 30 binin üzerinde üyeye sahip. Bu da Fransız Ye- şilleri'nden daha fazla bir kitle- nin ATTAC üyesi olduğu anla- mına geliyor. ATTAC, admı, uluslararası döviz hareketlerinin vergilendirilmesini öneren bir tez geliştiren Nobel Ödülü sahi- bı James Tobin'den alıyor: "Ac- tion Pour une Taxe Tobin d'aide aeux citoyens - Yurttaşlar için To- Küreselleşmeye karşı örgütlerin ortak hedefleri: Neoliberal küreselleşme karşısında örgûtle- nen küreselleşme karşıtlan geniş bir yelpaze oluşturuyorlar. Sendikalar. sivil toplum kuruluş- lan, çevre örgütleri tarafindan aktif bir şekilde desteklenen küreselleşme karşıö gruplar arasın- da farklı yaklaşımlar da söz konusu. Ama hemen hemen tümünün birleştiği temel noktalar var ve bu noktalar küreselleşmeye karşı hareketin bir tür programını oluşturuyor. Bu temel konular şöyle sıralanıyor: • Uluslararası finans pıyasasındaki speküla- tif sermaye hareketlerinin kontrol altına alınma- sı, • •Vergi kaçakçüığmın önlenmesi, • Vergi cennetlerinin kurutulması, • Daha adaletli bir gelir dağüımı. Küreselleşme karşıtlan Dünya Ticaret Örgü- tü'nün, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Ban- kası'nın, G-7'lerin uluslararast finans piyasala- nnm güdümünde hareket ettiği kanısmdalar ve tepkilerini özellikle bu örgütlere ve toplantılara karşı yöneltiyorlar. bin vergisi eylemi". ATTAC'ın Paris'teki merkezi, 13. Paris'te iki katlı bir bina. Yedi gönüllü- nün çalıştığı ATTAC Fransa merkezinin üyeleri arasında ko- münıst ve sosyalist partilerden 125 milletvekilı de yer alıyor. ATTAC kurucusu Cassen, bilgi ağının üyelerinin ve kamuoyu- nun bilgilenmesi için çaba gös- terdiğini, bunun için kıtaplarya- yımladığını; forumlar, toplantı- lar düzenlediğini ve seçilmiş ko- nu ve gelişmelerde protesto ey- lemleri düzenlendiğini belirti- yor. Cenova için de "İnsanlar", diyor "20 yüdan sonra nihayet pasif oünaktan vazgeçip hareke- te geçtüer." Şiddete başvurmamak AT- TAC'ın önde gelen prensiplerin- den. ATTAC şiddetin. eylemleri önlemek isteyenlerden ve genel olarak da uluslararası mali ser- mayenin hizmetındeki devletler- den geldiği kanısında. AT- TAC'ın başlıca amacı, yığınlan neoliberal küreselleşme karşı- sında sessiz kalmamaya çağır- mak. yığınsallaşmak ve etkin protesto gösterileri ve bilgilen- dirme faaliyetleri ile kapitalist küreselleşmeyi geriletmek. Kı- sacası, finans çevrelerine diken- siz gül bahçesinde olmadıklan- nı hatırlatmak. ATTAC Almanya'da da drgütlenlyor. 2000 yılı başlannda, aralann- da Pax Chiristi'nin de bulundu- ğu bazı örgütler, Almanya'da ATTAC'ı kurdular. Şu anda 1000 dolayında üyesi olan AT- TAC- Netzvverk de o tarihten sonra hızlı örgütlenmeye başla- dı. Bugüne kadar 25 şehirde ye- rel girişim oluşturan ATTAC Al- manya girişimcileri, üyelik ve şehir girişimleri için başvurula- nn olağanüstü olduğunu ve tele- fonlannm kilitlendiğıni belirti- yorlar. Üyeleri arasında eski SPD Başkanı ve eski Malıye Ba- kanı Oskar Lafontaine de bulu- nan ATTAC Almanya, ekim ayında Berlin'de ilk kongresini yapacak. ATTAC Berlln Kongresl: 19-21 Ekim tarihlerinde Ber- lin'de toplanacak olan kongre ile ilgili olarak ATTAC'tan yapılan açıklamada, kongrenin ATTAC üyelerine, destek verenlere ve il- gilenenlere açık olduğu belirtili- yor. Üç gün sürecek olan kong- rede birinci gün ekonomik küre- selleşmede mitler ve gerçekler konusu Güney'den ve Kuzey'den iki konuşmacı tarafindan tartış- maya sunulacak. 20 Ekim günü- nün konusu ise: Başka bir dünya mümkündür. Konuşmacı Fransa ATTAC Ikinci Başkanı Susan George. 21 Ekim'de ele alınacak konu: Ulusal devletlerin güçten düşmesi temel bir sorun mu, yok- sa bir hayal mi? Kongrenin kapa- nış konuşmasını ise ATTAC Fransa Başkanı Bernard Cassen yapacak. ATTAC Almanya'nın adres ve telefon numaralan şöy- le: Artilleriestr.6 27283 Verden Tel: 04231-957591 Faks:04231- 957594, e-mail:info(Sattac-net- werk. de internet:www.attac- netzwerk.de SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Üzeyir Garih'le ne zaman kar- şılaşsak, elini uzatır, "Ben Üzeyir Garih, nasılsınız?" derdi. Bu onun- la her karşılaşmamızın ve selam- laşmamızın mesajı haline gelmiş- ti. Başkalanna da böyle yapar mıy- dı bilmiyorum. Ben ilk başlarda o- nun ciddi ciddi.böyle davrandığı- nı sanıp saf bir şekilde, "Üzeyir bey sizi tanıyoruz" derdim. Sonun- da bunun bir şaka olduğunu anla- dım. Ben de aynı şekilde karşılık vermeye başladım. Üzeyir Garih ilginç bir insandı. Aktif, etkili ve dinamik bir işada- mıydı. Toplumun sorunlanna eği- len, fikri olan ve bu fikrini açık yü- reklilikle söylemekten çekinmeyen bir aydındı. Ishak Alaton'la ilginç bir ikili oluşturmuşlardı. 50 yıla uzanan bir iş ortaklığı ve dostluk, ticaretteki başarıları, açık sözlülükleri, düşü- nen, okuyan, yazan ve konuşan kişilikleri, bu ikiliyi toplumun önde gelen isimleri haline getirmişti. Ishak Alaton'un solu tercih eden açık mesajlarına karşılık, Üzeyir Garih siyasi görüşlerini daha dik- Üzeyir Garih'in Ardından... katli ifade ederdi. Ishak Alaton, canlı ve hareketli bir kişilik sergi- lerken, Üzeyir Garih, dikkat ve temkinliliği temsil eder gibiydi. Belki de iş dünyasında onlann bu farklı karakterleri, başanlı bir den- genin de ortaya çıkmasını sağla- mıştı. Üzeyir Bey'in ölümünden acı duydum. Türkiye'nin önemli bir in- sanını yitirmesine üzüldüm. Onun Eyüp mezarlığındaki dramatik ölü- mü üzerine düşüncelere daldım. Bir Müslüman mezariığına bir Mu- sevi olarak düzenli ziyaretler yap- ması bile, onun farklı kişiliğinin bir ifadesi. Eyüp mezariığının Haliç'e bakan ve tarih kokan sırtlarında, derin duygularadaldığı, birgönül rahat- lığı bulduğu anlaşılıyor. Birçoğu- muzun aklına bile gelmeyen bu mistik yan bile onun ilginç kişiliği- ni gözler önüne seriyor. • • • Üzeyir Garih mühendisti, bilime inanırdı, bilimsel düşünürdü. Böy- le düşündüğünü tüm toplumun önünde açıklardı. Ancak, hiç bil- mediğimiz bu mistik yönü, onun bizim anlamadığımız derin bir ruh dünyasına sahip olduğunu da gösteriyor. Üzeyir Garih'in ölümü ülkemiz için büyük bir kayıp olduğu gibi, ai- lesi için ve yakın çalışma arkada- şı Ishak Alaton için ise daha da derin bir acı. Ishak Alaton, hemen bitişiğindeki odada çalışan, he- men her gün bir araya gelerek de- ğerlendirmeler yaptığı, fıkir alışve- rişinde bulunduğu, dertlerini pay- laştığı, çok kıymetli bir parçasını yitirdi. Onun ne büyük bir acı ya- şadığını tahmin ediyorum. • • • Üzeyir Garih'in ölümü üzerine hepimiz üzüldüğümüzü belirten açıklamalar yapıyoruz. Ancak, o- nun kişisel yaşamının geçmişine yöneldiğimız zaman bir başka dra- mı daha yeniden hatırlıyoruz. Bu ülkenin tarihi neyazık ki, azınlıkla- nn çektiği acılann, yaşadığı düş kı- nklıklannın da tarihi. Diyebilirsiniz ki, -zaten ben böyle yazdığım için, zaten söyleyenler de oluyor- azın- lıklar acı çekti de Türkler, Müslü- manlar acı çekmedi mi? Evet ama azınlıklann daha fazlasını çektiği- ni tarih kitaplarını ön yargısız kanş- tırdığımız zaman hemen görüyo- ruz. Üzeyir Garih'in babası da Varlık Vergisi acısını yaşamıştı, tıpkı Is- hak Alaton'un babasının yaşadığı gibi. Ama onlar, bu ülkede yaşa- manın bunlan kaçınılmaz bir ka- der haline dönüştürdüğünü düşü- nüp, acılarını derinlere gömmüş- lerdi. Şimdi onu toprağa verirken, bunlan belki yeniden düşünmenin ve hesabını yapmanın da zamanı. Çünkü zaman içinde, acılar tarihe gömülüyor, ancak tarihte yaşanan felaketlerin muhasebesi yapılma- dıkça, benzer başka acıları da ya- şamamız kaçınılmaz hale geliyor. • • • Üzeyir Garih'in yaşamı başanlı bir işadamının yaşamıdır. Üzeyir Garih'in başansı, kendisini zorluk- lardan, engellerden yeniden yarat- mış bir azınlık aydınının başansı- dır. Üzeyir Garih'in yaşamı, bir di- siplinin, bir istikrann ve kolektif ça- lışma yeteneğinin örneğidir. Onun ölümü üzerine çok şeyler söylenecek. Yetenekleri ve başa- nlan üzerine çok şeyler yazılacak. Bu arada unutmayalım, o aynı za- manda giderek yitirdiğimiz bir ren- gin, bir farklılığın, bir gökkuşağı beraberiiğinin de önemli temsilci- lerinden birisiydi. • • • Musevi orijinli bir aydının, bir Müslüman mezariığına yaptığı dü- zenli ziyaretlerin birisinde öldürül- mesi de az rastlanan bir dram ola- rak ülkemiz tarihine geçecek. O- nun orada yatan bedeni, din ve i- nanç farklılığına dayalı düşmanlı- ğın da ne kadar anlamsız olduğu- nu kanıtlıyor. Işıklar içinde yatsın. 2000Tt YILLARDA ERDAL ATABEK Ödüller Kimin?.. Lise birinci sınıf öğrencilerinin yüzde 42'sinin başansız olduğu ortaya çıktı. Başansız olan öğrenci sayısı 156 bin. Lise birinci sınıf öğrencilerinin yüzde 58'i başa- nlı oldu ve bir üst sınıfa geçmeye hak kazandı. Liselerin birinci sınıfı, bir gencin eğitiminde önemli bir dönemeçtir. Çünkü, mesleğe uzanan yolun başlangıcı olan alan seçimi de bu kavşakta yapılıyor. Matematik-Fen alanı mı, Türkçe-Matematik mı, yoksa Sosyal Bilımler alanı mı seçilecek? Bu seçimler neye göre yapılacak? Işte bu çok önemli karartarın verildıği dönemeç, lise birinci sınıfta yaşanmaktadır. Lise birinci sınıf öğrencileri, sınıf geçme puanı olan 2.5'i kazanamazlarsa başarısız olmaktadır. 156 bin öğrenci bu puanı kazanamamış ve sınıf- ta kalmışlardır. öğrenci velileri ayağa kalkmış, çocuklan için af istemektedirier. Bu af, daha önceki yılın başarı puanı sayılan 2.0 puanı hedeflemektedir. Bir yıl önce de benzer bir durum yaşanmış, 'bir kereye mahsus af çıkanlmıştır. Bu yıl da böyle bir affın çıkarılması istenmekte- dir. öğrencilerin anne babaları, Milli Eğitim Baka- nı'na başvurarak 'biryılkaybının önlenmesi' isten- mekte, Anıt- Kabir'e yürüyüşe hazırianmaktalar. öğrenci affı da bir biçimde çıkanlmıştır. Olayın özü ise öğrencilerin başansızlıklarının af edilip edilmemesi değildir. Olayın özü, lise birinci sınıf öğrencileri arasında- ki başansızlık oranının 'çokyüksek' olmasıdır. Li- se birinci sınıfta okuyan beş öğrencinin sadece 3'ü bir üst sınıfa geçmeye hak kazanmakta, 2'si ise bu hakkı alacak derecede başarı gösterememek- tedir. Sınıf geçmeye hak kazanan 3 öğrencinin de neyi ne derecede bildiği konusunda bir duzeyle- me derecesi yoktur. Sonuçta, lise eğitimı sınıfta kalmaktadır. Lise eğitiminin başansızlığı salt lise eğitiminin değil, ilköğretimin de başansızlığı demektir; arka- dan gelecek eğitim döneminın de (yuksekokul eğitimi, üniversite eğitimi) başansız olacağının on işareti demektir. öğrencileri sınıfta bırakmak ya da sınıfı geçir- mek de bu başarısızlığın çözümu değildir. Öğrenciler lise birinci sınıfı bir yıl daha okurlar- sa, başansızlık nedenleri ortadan kalkmayacağı için, birşey kazanmış olmayacaklardır, sadece li- se birinci sınıflar daha kalabalık olacaktır. Bu durumuyla, lise birinci sınıf öğrencilerinin başansız olanlannın 'affı' da sorunun çözümune bir şey katmış olmayacaktır, sadece öğrenci veli- leri rahatlamış olacaktır. Her şeyde olduğu gibi bu çok önemli konuda da tartışma konusu 'sınıfta kalan öğrencilerin af- fedilip affedilmemesi' olarak algılandığı için ola- yın 'Neden başansızlar?' yanı karanlığa itilmiştir. Oysa, tartışılması gereken konu, 'lise birinct sı- nıf öğrencilerinin neden başansız olduğu'dur. öğrenci anneleri ile babaları çocuklarına af is- teyecekleri yerde bu soruyu sormalıdırlar. Milli Eğitim Bakanı da, Bakanlık yetkilılerı de bu sorunun yanıtını açıklamalıdır. öğrenciler, anne babalannın arkasına saklana- caklan yerde bu sorunun yanıtında ne düşünduk- terini tartışmalıdır. Lise birinci sınıf öğrencilerinin beşte ikisi neden başarısız olmaktadır? Bence merak edilmesi gereken, sorulması ge- reken, tartışılması gereken konu budur. Önce oğ- rencilerden başlayalım. Lise birinci sınıf öğrencısi, 15-16 yaşında er- genlik dönemini yaşayan bir gençtir. Ergenlik dö- neminin 'bağımsız olmayı, kimlik arayışını, yakın arkadaş arayışını, cinselgelişimini, başan özlemi- ni' yaşayan bir geçiş çağındadır. Ergenliğin bu dö- neminde 'arkadaşlar arası etkileşim', aıle etkileri- nın önüne geçmiştir. Eğer o zamana kadar, 'he- defini belirieme, çizdiği yolda azimle yürüme, kendi sorumluluğunu alabilme, sorunlannı çö- zebilme, kendini yönetebilme' gücünü kaza- namamış ise, ne kendi durumunu ölçebilir ne de yapması gerekenlere önem verebilir. Biz buna, 'doğru karakter kazanma, yetkin kişilik gelişimi, kendi kimliğini bulma' diyoruz ki in- sanın gelişiminin, olgunlaşmasının özüdür. Eğerçocuklanmız bu gelişimi gösteremezlerse li- sede de hayatlarında da başanlı olma şansı çok düşüktür. Bu gelişimin olup olmaması da öğrencide 'gü- dülenme-motivasyon' olarak, 'durumunu fark e- debilme' olarak, 'hedef belirteyebilme' olarak, 'plan ve program yapma' olarak, 'hersonucun ye- ni bir başlangıç olduğunu görebilme' olarak or- taya çıkacaktır. Başanlı olanla olmayan arasında- ki farkın özü de budur. Toplumumuzun temel hastalıklarından birisi olan 'başansızlığı ödüllendirme' olgusunu bura- da da görüyoruz. Anne babalarla Milli Eğitim yet- kililerine düşen görevleri önumüzdeki yazıda ele alacağım. Ancak bilelim ki, başansızlığı ödüllendirmek, başanyı cezalandırmak anlamına gelir. Gelin de hep biriikte 'sonuçlan örtmeye' değil, 'nedenleri tartışmaya' çalışalım. e-mail:erdalatak(g superonline.com faks:0212-513 90 98 tLAN SARIYER SULH HUKUK HÂKtVILİĞİ'NDEN Sayı: 2001/686 Mahkememızın 2001/686 Esas 2001,883 Karar sayı- lı ilamı ile Kastamonu, Daday, Akılçalman, cılt 6, hane 26'da nüfusa kayıtlı Şükrü ile Sündüs'ten olma 1981 doğumlu Turan Kılıç'ın hacir altına alınarak kendısine aynı yerde nüfusa kayıtlı Hüseyin ile Asiye"den olma 1960 doğumlu annesı Sündüs Kılıç'ın velayetı altına alınmasına karar venlmıştır. Hüküm özeti yerine kaim olnıak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 49198 NAZİLER KİTAPLARI SOKAKLAki YAKMAK İÇİN YIĞIYORDU. KORSA\ HAKSIZKAZANÇ İÇİN YIĞIYOR. İKİSINİNDE GÖRÜNÜMÜ 1ĞRENÇ! Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (BESAM)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear