23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 2001 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUSLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Ders Kitaplanndan Dışlama Yanlışı.. Kâmil GUNEL Eğit G azete haberlerinden öğrendiğimize gö- re, uzun süredir ders kitaplannda yapıtla- rına ve yazınsal (edebi) kişilikleri- ne yer verilmeyen Nâzun Hikmet, Aziz Nesin, Melih Cevdet ve başka kimi şair ve yazarlara uygulanan ambargo kaldırılacakmış. Yapıtlan evrensel değer kazanmış, yazınsal (edebi) kişilikleriyle Türk yazınında adeta devrim yaratmış bu sanatçılann dışlanmalarına ilişkin bu yüz kızartıcı tutum ve uygula- maya, Milli Eğitim Bakanlığfnca ahnan bir kararla son verilmesi hiç kuşkusuz sevindirici olmuştur. Hemen belirteyim ki bu ilginç ga- zete haberini okuyunca belleğim be- ni geçmişin • hayli gerilerine götür- dü ve öğrencilik yıllanmda tanık ol- duğum iki olayı anımsamama ne- den oldu. 1930 ya da 1931 yıhydı, sanınm ilkokulun 4. ya da 5. sınıfındaydım. O sıralarda Nâzım Hikmet'in bir plağı çıkmıştı ve piyasada serbest- çe satılıyordu. Plağın bir yanında "Bahr-i Hazcr", öteki yanında "Sal- kını Söğüt" şiirleri yer alıyor ve bu şiirleri Nâzım'ın kendisi okuyordu. Lisede öğretmen olan babam, arka- daşlanyla toplandıklarında bu pla- ğı sık sık çalarlardı. Nâzım'ın insa- nı büyüleyici bir ahenkle okuduğu bu şiirleri ben de zevkle dinler ve ço- cuk yaşımdaki belleğime sindirme- ye çahşırdım. Lise son sınıfa geldiğimde edebi- yat dersinde tsmail Habip'in "Ede- bi YeniBğinıiz'' adlı kitabını okumuş- tuk. 1937 yılıydı ve Atatûrk hayat- taydı. Bu kitapta hem Nâzım Hik- met'e hem de Mehmet Akif e yer vermişti Ismail Habip. Ne var ki o zamanlar ne Nâzım Hikmet'in pla- ğı ne de "Edebi Yeniliğimiz" adlı ki- tap yasaklanmıştı. Yani, kimi kendi- ni bilmez kişilerin Atatürk'ün kur- duğu düzeni özgürlüklerden yoksun bir dikta rejimi olarak tanımlamaya çahştıkian dönemdi bu, ama asla böylesine bir sanat ve düşünce düş- manlığı olmamıştı. Üstelik hiç kim- se de lsmail Habip'e, sen kitabına ko- münist Nâzım Hikmet'i ve kökten- dinci Mehmet Akif i neden aldın diye bir şey sormamıştı. Yalnız ha- tırladığıma göre, 1938 yılında Beya- zıt'taki Küllük'te otururlarken Ah- met Hanıdi Tanpuıar, lsmail Ha- bip'e "Edebi YeniliğHniz"e niçin kendisini almadığını sorduğunu ve aralannda çıkan bir tartışmada Ah- met Hamdi Tanpınar'ııY lsmail Ha- bip'e bir tokat attığını gazetelerde okumuştuk. Şimdi bu anıların üzerinden nere- deyse 65-70 yıl geçti ve yanm yüz- yılı aşkın bir zaman önce de insana ve düşünceye değer veren demokra- siyi bir yönetim biçimi olarak seç- tik. Ama ne yazık ki bu süre içinde ileriye değil geriye gittik. Öylesine geriye gittik ki 1930'lu yıllan arar olduk. Sözünü ettiğim bu anılarla ilgili günleri, yaşlan bana yakın ve be- nimle aynı yaşta olanlar da elbette yaşamışlardır. Ancak burada ben, bu anılan, yeni yetişen gençlerimi- zin, özellikle Atatürk'ü özgürlük düşmanı gibi tanıtmak çabasında olanlann öne sürdükleri savlarin ger- çeklerden ne kadar uzak olduğunu bilmeleri için dile getirmeye çalış- tım. Toplum olarak övünç duyma- mız gereken ambargolu(!) şair ve yazarlann ders kitaplanndan dışlan- malannın milliyetçi duygulann dür- tüsüyle yapıldığı anlaşılıyor. lyi ama sanat, edebiyat ve düşünce üzerin- de baskı kurmak, yasaklar koymak milliyetçiliğin bir gereği ve göster- gesi olabilir mi? Sanatçı, şair ve ya- zar düşüncelerini politikacıya be- ğendirmek, kendisini onun inanç ve felsefesi doğrultusunda yönlendir- mek zorunda değildir. Kaldı ki bir sanatçının siyasal ve dinsel inançla- n, felsefi düşüncesi o sanatçının ya- ratıcılığını ve edebi değerini asla gölgeleyemez. Çünkü toplum bir sa- natçıyı kafasında taşıdığı düşünce- ler için değil, önce sanat alanındaki yetenek ve başansından dolayı se- ver ve takdir eder. Kendi anladığı anlamda milliyet- çi de olsa, demokrasinin tanıdığı haklan kullanarak bir yerlere gel- miş politikacırun önce demokrasiye ve onun "Amentûsü" sayılan düşün- ce özgürlüğüne inanması ve saygı- lı olması gerekir. Eğerpolitikacı öz- gürlükleri kendi anlayış ve çıkarla- nna göre smırlandınrsa ve milliyet- çiliği çağdaş ve evrensel değerler dışında anlarsa, aydınlann düşünce ve yapıtlanna ambargo koymaya na- sıl hakkı olabilir? Çeşitli olaylar gösterdi ki çoğu po- litikacı demokrasiyi ve demokratik haklan yalnız işine geldiğinde hatır- lamış, özellikle askerin uyanlarıyla karşılaştığmda, kusurlannı göz ardı ederek kendisini demokrasi kalka- nıyla savunma yoluna gitmiş, hatta demokrasi uğruna(!) askeri de eleş- tirmekten çekinmemiştir. Demokrasiye değişik açıdan bakan çağdışı kafalar siyasal arenaya ege- men olduklan sıralarda yalnız yazın- sal (edebi) değerlerimizi dışlamak- la yetinmemiş. liselerde okutulan derslerde kendi anlayışlanna göre de bir değişikliğe gitmişlerdir. Ör- neğin, felsefe dersi zorunlu olmak- tan çıkanlarak seçmeli ders duru- muna getirilmiş(*), jeoloji ve astro- nomi dersleri de okutulmamak üze- re program dışı bırakılmıştır. Felse- fe dersiyle ilgili karann başlıca ne- deni, bu dersin akılcı ve irdeleyici bir düşünce tarzı kazandırması dolayı- sıyla dinsel "dogma"larla bir çatış- ma yaratma korkusuydu. Jeoloji ve astronomi derslerinin kaldınlması ise bilimin yerine dini koymak iste- yenlerin büyük alerji duyduklan ev- rim kuramını doğrulayan bazı ka- nıtlan bu derslerin öğrencilere vere- bilmeendişesiydi. Çünküjeoloji bir ölçüde canlılarda evrimi (fosiller yardımıyla), astronomi de evrenin ve Güneş Sistemi'nin oluşması sırasın- daki evrimi göstermesi bakımından önemli bulgular içermekteydi. Bilim ve teknolojinin hızla ilerle- diği, düşünce ve değer yargılannın durmadan değiştiği bir zamanda Türk toplumu hemen her bakımdan çağm gerisinde kaldı ve bir çökün- tü içine girdi. Umudumuz ve kurtu- luşumuz, politikacının her geçen gün artan bir hızla bağlandığı tarikat şeyhlerinin keramet ve dualannda(!). (*) Büyük uğraşlardan sonra bir süre öncefelsefe dersi tekrar zorun- lu oldu. ARADA BİR ELVAN SEVt BOZOĞLU Solculap Nerede?.. Türkiye zor günler yaşıyor.. son günlerde çok sistemli bir şekilde oluşturulan yasalarla, alınan kararlarla bağımsızlığımıza gölge düşmekte, 1920'lerde, kabul ettirilemeyen Sevr Antlaşması ay- nı istemlerin farklı biçimlerde dile getirilmesiyle tek- rar önümüze konulmakta. "Özelleştirin!", "Deva- lüeedin!", "Hatkıezin!", "Bize bağlanın!.. "bunlar IMF'nin sözde yapıcı tavsiyelerinin altındakiler. Böyle bir ortamda ülkenin en çok ihtiyacı olan; örgütlü birsol iktidardır. Halkın gereksinimlerine, yal- nızca sosyal demokrat ideoloji yanıt verebilir. Bu- gün Türkiye'de sosyaf demokrat söylemle yola çık- mış olan partiler, sosyal demokrasiden uzaklaşmış ve tek adam partileri durumuna dönüşmüştür. Ve halkın sağda ya da solda var olan hiçbir siyasal ya- pıya saygısı ve güveni kalmamıştır. Siyasette önemli gelişmeler yaşanmakta CHPden istifalar çığ gibi büyümekte. istifa edenler arasın- da CHP'nin yönetiminde yer almış önemli adlar da bulunmakta. Mart ayının başından beri, zaman za- man bu adların seçenek (altematif) parti arayışı içinde olup olmadıklanna ilişkin satır arası haber- ler çıktı. Ancak zaman geçtikçe yeni parti fikrine ısınmış ve bu fikirie heyecanlanmış olan halk, ye- ni oluşuma karşı duyarlılığını yitirebilir. Eğer bir par- ti kurulacaksa bu bir an önce yapılmalı, geç atılan ya da hiç atılmayan adımlar yüzünden bugün yok olma yolunda ilerleyen sosyal demokrat birfiğin tekrar toplanması ve bu ülkenin aydınlık insanlan- nın bir araya gelmesi için ortamın soğumaması çok önemli. ideolojiler ancak doğn>zamanlarda or- taya çıktıklannda geniş halk kitlelerini arkalanndan sürükleyebilir. Bugün yaş ortalaması 20-30 arasında olan genç- lik kesimi partilerden soğumuştur ama siyasete açtır. Ve demokratik, katılımcı, sosyal demokrat, say- dam (şeffaf) ve Kemalist llkelerle harmanlanmış bir parti programı ve modeli ile birlikte ortaya çı- kacak kadrolara gereksinim duymaktadır. Bu ateş sönmeden harekete geçilmelidir: Eylül başı, uy- gun zamanın son tarihidir. Güvencesiz Güvenlikçiler Sorunu... ARCAVORE«, AÇIHLAmAyA DEVAffl EBİYQR.. BABA'SININ KIZI Büyüklere Masallar - Küçüklere Gerçekler»6 CBNEYT ARC 'BABA'SINİN KIZI 'BABA'SININ KIZI 'BABA'SININ KIZI 'BABA'SININ KlZft -'BABA'311 [CüneytARCAYÜREK Baba'nın kanatları altında, onun kurduğu parti içinde siyasete ablan Çiller'in Başbakanlık gûnlerinin gerçekyüzü... Demirel'in, kızı1 ile ilgili dûşkırıklığı ardından ve devlet yönetimine bakış açılannın farklılığından doğan tarnşmalar, çekişmeler, gerginlikler... 'Baba'sının öğretileriyle ona kazık atan 'kızı'nın öyküsü... Gizli kalmış pek çok sarsıcı olay bu kitapta... Dizinin öteki kitapları 1. DEMOKRASİ DÖNEMECİNDE ÜÇ ADAM (3bs.) 7000ooo- 2. BİR GİDEN - BİR GELEN - BİR BEKLEYEN (2.bs.) 7000ooo- 3. KRİZ DOĞURAN SAVAŞ (2.bs.) 7000ooo.- 4. BEKLEYEN ADAMIN GERÇEKLEŞEN DÛŞÜ (3.bs.) 7OOOooo.- 5. ETEKÜ DEMOKRASİ (3.bs.) 7000ooo 6. BABA'SININ KIZI (2.bs.) 9000ooo- j www.bilgiyayinevl.com.tr BİLGİ YAY1NEVİ Mejiıtiyet CatJ. 46:A Yenişehir - 06420/ANKARA Tel; (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Faks: (0-312) 431 77 58 BİLGİ DAĞmM Narlıbahçe Sok. No:17, Kat1, Cağatoğkı - 34360/İSTANBUL • Te): (0-212) 522 52 01 • 520 02 59 Faks: (0-212) 527 41 19 BİLOİ KİTABEVİ Sakatya Cad. 8/A Kızılay - 06420/ANKARA Tel: (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks: (0-312) 433 19 36 Haydar AKSU lstanbul Barosu avukatlarından C an ve mal emniyeti, güven- lik ve baysallık; devletin baş- lıca kuruluş sebebi olagel- miştir. Iktidar erkinden ay- nlmayan, devlet kolluk kuv- vetlerince yürütülen bu hiz- met; ülkemizde ilk kez Bazı Kurum ve Ku- ruluşlann Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanmasına İlişkin 22.07.1981 Tarih ve 2495 Sayılı Yasa ile yer ve görev ile sınırlı olarak özel güvenlik teşkilatlanna verilmiş- tir. O günlerin öldürücü anarşik ortamında; dış kaynaklı terör ve bölücü eylemlere kar- şı Atatürk ve Keban enerji santral ve baraj- lan petrol hatlan, ideolojik kaynak maksat- lı soygunlara karşı bankalar, ülke ekono- misine ve savaş gücüne önemli katkısı olan KlT'ler, fabrikalar vb. gibi stratejik hedef- lerin etkin bir şekilde korunması önem ve öncelik kazanmış, Bakanlar Kurulu karany- la tespit edilecek sektörlerde özel güvenlik teşkilatlanndan yararlanarak genel kolluk- tan tasarrufla baskın, saldın ve sabotajlara karşı görev mahallinde hazır olan silahlı bir güç ve anında reaksiyonlarla saldmlann ön- lenmesi kadar saldırganlann tespit ve yaka- lanmasında başarı amaçlanmıştır. 1981 tarihındeki bu temel ihtiyaç ve esp- risinden farklı olarak yasa 1992 ve 1995 yıllannda değiştirilerek uygulama alanı ge- nişletilmiştir. Ancak henüz yeterli yasal alt- yapı ve yetki olmadığı halde; her kârlı işte olduğu gibi güvenlik sektörü de yerli-yaban- cı girişimcilerin ilgisini çekmiş, yanm mil- yonu geçkin insana ekmek kapısı olmuştur. Halen alışverişte. çarşıda, pazarda hemen her yerde güvenlik görevlileri ile muhatap ol- makta günlük hayatımızın bir parçası, bir ge- reği gibi üzerimizi aramalanna giderek alış- maktayız. Hükümet gerekçesindeki ifadesi ile bu fiili durumu yasallaştırmayı amaçlayan ta- san, TBMM Içişleri Komisyonu'nda kabul edilerek 394 sıra sayısı ile genel kurul için bekJemededir. Bu yazı ile amacımız, bizce çok önemli bu konuda görüş ve öherileri- mizi sunmak, tartışılmasına, ola ki gündem- den düşmeden yasalaşmasına katkı sağla- maktır. Komisyonun yaptığı değişikliklerle Ba- kanlar Kurulu yerine, sonuçta, il valisinin ve il koordinasyon kurulunun uygun görüp teklifı bakanlığa sunmasıyla özel sektörde Içi^leri Bakanlığı'nın, kamuda Başbakan- lık'ın onayı ile gerçek ve tüzelkişilerin mas- raflanna katlanmak kaydıyla kendi özel gü- venlik teşkilatlanm kurabilecekleri veya yerli-yabancı bir özel güvenlik şirketinden satın alabilecekleri bir düzenleme getirilmek- tedir. Böylece; ülkemize özgü bu yöntem- le fiili durum yasallaştınlarak soruna çözüm bulunurken piyasa ekonomisine, yerli-ya- bancı özel sektörün istek ve arzulanna uy- gun bir yasal altyapı hazırlanmakta, bürok- ratik işlemlerkolaylaştırılmaktadır. Yaban- cı sermaye ve teknoloji getireceği umudu ile yapılan bu düzenlemeyle Türkiye'de faali- yet gösteren herhangı bir yabancı şirket, Yabancı Sermaye Mevzuatı'na uygun ve yüzde 50 Türk vatandaşlarla ortak bir özel güvenlik şirketi de kurmak veya kiralamak suretiyle personelini, hizmet, tesis ve para- sal değerlerini bizzat koruyarak, istemedik- çe polis çağırmaksızın huzur ve güven için- de çalışabilecektir. Ancak özel de olsa güvenlik ciddi bir iş- tk. lcabında zor ve silah kullanılır. Hizme- tin gerektirdiği gözetleme, dinleme, tanıma ve yakalamada kullanılacak teknik donanım, silah, cephane ve bunlann dışalımı, kulla- nacak yerli-yabancı güvenlik personelinin eğitimi ve denetimi, ülkenin güvenliği, ulu- sal menfaatlan ve bunlara dönük iç ve dış istihbaratı ile de sıkı ilişkilidir. Özellikle yabancı şirketlerin ve bunlann ülkedeki gö- revli ajanlannın faaliyetleri seviyeli, bilinç- li bir denetim gerektirir. Bu nedenle komis- yonda 8. maddede yapılan değişiklikle; özel güvenlik şirketlerinin kurucu veya temsil ve yetkili yöneticilerinin en az yansının, TSK, MİT, emniyet mensuplan arasından seçil- meleri veya 10 yıl süre ile mülki idare amir- liği, avukathk, savcıhk veya hâkimlik yap- mış olmalan koşulu getirilmiştir. Ümit ve temenni ederiz ki bu vasıf ve nitelikte in- sanlar, yerli-yabancı şirketlere çalışsalar da ülke güvenliği, milli ekonomi, devletin sa- vaş gücü, toplum hayatı, korunan hizmet ve değerlerle çalışan insanlarımızın hak ve menfaatlannı da koruyarak istismarcı kötü şirketlerin, iyi şirketleri piyasadan kovma- lanna da engel olurlar ve böylece komisyo- nun tanıdığı bu ayncalığa hak kazanırlar. MİT'in il koordinasyon kurulunda temsili, hava meydanlarında güvenliğin yeniden Türk polis ve jandarmasına verilmesi gibi günün ihtiyaçlanna uygun pek çok iyileş- tinnede emeği geçenlere teşekkür ediyo- ruz. Bizce eksik kalan ve yazımızdaki baş- lığı haklı kılacak boyutta güvenlikçileri, do- layısıyla da tüm sektörü güvencesiz bırakan iki temel konudan biri, özel güvenlik men- suplannın bir sendikaya girmelerini, sendi- ka kurmalannı yasaklayan hükmün aynen muhafazası olmuştur. Bu, sektörün çalışan- lanna açıkça haksızlıktır. Zira 1981 tarihli yasada işveren büyük oranda devlet idi. Bu- gün öyle olmazsa olmaz bir teknoloji getir- mesine gerek olmaksızın "kabuğuna sığ- mavanTürkhalkuu" sektörün işçisi olarak kullanan yerli-yabancı güvenlik şirketleri ile çiftliğimiz, mandıramız, yatımız, katımız da korunmaktadır. Bir Türk işadamının. karşılıklılık açısından haklı da olsa; Alman- ya'da kuracağı güvenlik şirketinde çalıştı- racağı Almanlara, sendikaya girmeme ko- şulu getirmesi, insan haklan ve AB norm- lan karşısmda sadece gülünç olur. Yasanm, madde 27'deki hükmü karşısmda verilebi- lecek hizmetlerin, grev nedeniyle durması söz konusu değildir. Yasa sektörde hiçbir za- man grev hakkı tanımamıştır. Diğer taraf- tan, özel güvenlik şirketlerini hem de yaban- cı sermaye sahibi işverenler dahil olmak üzere kamu tüzelkişiliğini haiz güvenlik şirketleri birliği kurarak güçlendirmek mak- sadı ile 2/536 sıra sayısı ile yasa teklifi ay- nı komisyonda iken sektörün 24 saat her teh- likeye açık silahlı nöbet tutan, yalnızlık duy- gusu içindeki çalışanlannm mesleki hak ve menfaatlannı koruyacak ahlak, güven ve disiplinin tesis ve devamında katkılan ola- cak sendika hakkını tanımamak, bence bu- gün 1918 tarihli Özel Güvenlik Yasası'nı ya- panlann da artık savunmayacaklan bir hak- sızlık olarak kalmıştır. TBMM Genel Ku- rulu bu haksızlığı düzeltmelidir. Yasa tasansının gözden kaçan bir diğer önemli eksiği, sektörde zorunlu bir mali so- rumluluk sigortasının düzenlenmemiş olma- sıdır: 2495 sayılı yasanın 15'inci maddesi gereği; özel güvenlik personeline görevin- de sakatlanma, yaralanma, ölüm halinde 2330 sayılı nakdi tazminat yasa ve yöner- gesinin koyduğu ölçü ve esaslarla hesapla- nacak emekli aylığı, bağlı olduğu sosyal güvenlik kurumu tarafindan, ikramiye ve taz- minatı da çalıştığı kurum tarafından ödene- cektir. Halbuki, özel güvenlik personelinin işvereni, şimdi artık 1981 yılındaki yasanın tanımlandığı ülke ekonomisi ve savaş gü- cüne önemli katkılan olan Bakanlar Kuru- lu karan ile belirlenen, ödeme gücü tam, ek- serisi kamu kurum ve kuruluşlan değil, on- lardan özelleştirilerek güvenlikçileri dışa- nda bırakılanlarla beraber her köşe başın- da her gün bir yenisini görebileceğimiz ve halen koruma yetkileri olmadığı için temiz- lik ve gözetim şirketi adı ile çalışan çok ye- ni şirketlerdir. Saygıdeğer firmalara rağ- men istisnalarla bir kısmı değil tazminatı- nı, işçinin sigorta primlerini dahi ödeyecek durumda değildir. Bu nedenle genel hü- kümlerle yetinmeden Karayollan Trafık Ya- sası ile olduğu gibi belli limitlerle sektörde mali sorumluluk sigortası zorunlu hale ge- tirilmelidir. Korunan veya koruyan tarafla- ra, devletin vergi gelirlerine katkısı bir ya- na, sadece güvenlik personelinin yaralan- ma, sakatlanma, ölümü halinde alacaklan ikramiye ve tazminatlann tam ve vaktinde ödenmesi için olsa bile zorunlu bir sorum- luluk sigortasına gereksinimi olduğu ve bu- nun gözlerden kaçtığı kanısındayım. Uy- gar ülkelerde olduğu gibi sendika ve sigor- ta gerçekleşmedikçe güvenlikçiler başta ol- mak üzere sektör güvencesiz kalacaktır. Türkiye Gazeteciier Cemiyeti'nin yaymladığı günlûk Gazete Ülke sorunlanna ilişkin raporianyla, araştırmalanyla, köşe yazılanyia, tarafsız haberieriyle sivil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212.51108 75 YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN Üniversitemizin aşagıda belirtilen birimlerine 2547 sayıh yasa hükümlerine göre öğretim üyesi alınacaktır. Profesöriük kadrolan için: Başvurduğu anabilim dalı ile "Başlıca Araştırma Eseri"ni belirttiği dilekçesine özgeçmişini, yayın listesini, bildirile- ri ile bunlara yapılan atıflan. yönettiği doktora çalışmalannı, üniversiteye katkjlannı kapsayan ve belgeleyen 6 takım dosyayı ekleyerek Rektörlüğe; Doçentiik kadrolan için: Başvurduğu anabilim dalını belirttiği dilekçelerini, doçentlik belgelerini, yayın listesini, bilimsel çalışma ve yayınlannı kapsayan 4 takım dosyayı ekleyerek Rektörlüğe; Yardımcı Doçentlik kadrosu için: Başvuracak adaylann doktora belgesini, özgeçmişini, bir adet fotoğrafını varsa yayımlanmış ya da yayımJanacak olan bilimsel çalışmalannı, bildiği yabancı dilini ve başvurduğu anabilim dalını belirttiği dilekçesine ekleyerek ilgili Dekanlığa; Uzmanlık kadrosu için: Mezuniyet belgelerini, özgeçmişini, bir adet fotoğrafını varsa yayımlanmış veya yayımlanacak olan bilimsel çalışmalannı dilekçelerine ekleyerek ilgili birime. du>oırumuzun yayımı tarihinden başlayarak 15 gün içinde başvurmalan gerekmektedir. Atamalar kadro aktarmalan gerçekleştikten sonra yapılacaktır. Fıkûltesi Iktısadi ve 1dan Bilimler Fak Inşaat Mimarlık Sanat ve Tasanm Kimya-Metalurji . MeslekYüksekokulu Rektörlûk Bölümü Siyaset Bilimi ve Uluslararası Ilişkıler Işletme Jeodezi ve Fotogıametri Mühendisliği Çevre Mühendisbği Mımarlık Sanat Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı Prof. Siyaset Bilimi Yönetim ve Oıganizasyon Kamu Olçmeleri Çe\Te Teknolojisi : Bına Bılgisı Temel Işl. ve Tennodinamik 1 Doç. ) VrdDoç. 1 1 1 UznuB r 1 1 1 1 \ r (') Windows ve Ofis programlannı kullanabilen, şantiye tecrübesi olan inşaat mühendisi. Basın: 47457 PENCERE Demokrasiyle Memokrasi••• Kimisi "asker" dedin mi, kırmızı görmüş boğa gi- bi solumaya başlıyor. Dinci.. Bölücü.. EnteL Bu üçlünün gözeneklerine asker düşmanlığı iş- lemiş; üstelik bunu 'demokrasi, insan haklan, öz- gürlük' adına yaptıklannı söylüyorlar... Medyada -halkta değil- asker düşmanlığı tutu- yor; çoğu gazetede köşeden köşeye işleniyor... Bölücünün askere kızması doğal!.. Emperyaliz- min Anadolu'datezgâhlamak istediği gerilla sava- şıyla Türkiye Cumhuriyeti'ni parçalama girişimini dış dünyanın ummadığı ve beklemediği biryetkin- likle suya düşüren askere nasıl kızılmaz?.. Dinci iktidara geçmişti; neredeyse egemenliği bile ele geçirecekti... 28 Şubat'ta dinciye 'dur' dendi. Eh, "karayobaz", laikCumhuriyetin ordusunual- kışlayacak değil ya... Ya entel?.. O zaten ülkesinden kopuk yaşıyor, askere çat- tıkça dinci ve bölücü kesimlerde alkışlanıyor; oy- sa ne dincilikle demokrasi olur ne de etnikçilikle... • Medyada pazarlanan bir deyiş de "askeri demok- rasi" lafıdır. Türkiye'de 'askeri demokrasi' mi var?.. Keşkeolsa!.. Türkiye'de demokrasi memokrasi yok.'.. Bu yok- luğun suçlusu da siviller... Batı'da demokrasi sanayi devrimiyle palazlanan burjuva sınıfının ürünüdür... "Siyasal demokrasi" tarih sahnesine böylece çıktı; ya "sosyal demokrasi"?.. Avrupa'da sosyal demokrasi yine bir sınıfın, "pro- letarya sınıfının" tarihsel oluşumuyla özdeş... Bizde ne sanayi burjuvası maya tutturabildi ne de endüstri toplumunun proletaryası toplumda bir ağırlık kazanabildi; birde "asker" gerici olsaydı, bi- zim enteller görürlerdi günlerini!.. İşte iran!.. Iran'ın Türkiye'den farkı, Atatürk'ü görmemiş bir Islam toplumu olması... • Sanki Türkiye'de halk demokrasi istiyor da as- ker karşı çıkıyor... Halkın seçtiği partiler, milletvekilleri, liderler Bü- yük Millet Meclisi'nde toplanmışlar; demokrasi is- tiyorlarsa, işte meydan!.. Tüm yasaları değiştirmek, antidemokratik olan- ları ayıklayıp kaldırmak, yerine demokrasinin is- terlerini gerçekleştiren yeni yasalan koymak elle- rinde değil mi?.. Hangisi bu girişime geçmiş de asker Meclis'in etrafını çevirip engellemiş?.. • Yahalk?.. ..... Halk demokrasi mi istiyor?.. 'Halk' soyut bir kavramdır, olaya sınıfsal açıdan eğilmeyen kişi için dünya ve Türkiye bir bilmece ve bulmacadır; bütün dünya ülkelerinde halk var; ama, demokrasi avuç içi kadar bir coğrafyada ge- çerli... Sanayi devrimiyle burjuvasını ve proletaryasını oluşturamayan halk, tarımsal aşamada dinsel ko- şullanmaların egemenliğinde oturup kalktığından çağdaş demokrasiye uzakyaşar!.. Yanm yüzyıldan beri demokrasiden yoksun çok partili rejimde di- be vuran Türkiye'nin öyküsü de bu... lyi ki Türkiye'de laik Cumhuriyeti koruyan biror- du var; bunu 'Aydınlanma Devrimi'ne borçluyuz; oturup kalkıp Mustafa Kemal'e dua edelim. ACI BİR KAYIP Mimarlar Odası istanbul Büyükkent Şubesi'nin gönül dostlarından değerli arkadaşımız Şener Macit'in sevgili annesi NERİMAN BÜYÜKBEKTAŞ 14.8.2001 günü vefat etmiştir. Hepimizin başı sağ olsun. MİMARLAR ODASI İstanbul Büyükkent Şubesi Cenaze, 15.8.2001 Çarşamba günü (bugün) Söğütlüçeşme Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedilecektir. |<Mlum MUSTAFA BALBAY'DANYENİ BİR ARAŞTIRMA KİTABI!.. Bu kitapta yer alan konuların tümü gerçektir. Türkiye'nin 901ı yıllanna damgasını \"uran. banka boşaltmalanndan küçük bir kesiti aktarmakladır. DemirelJer ailesiaden yeğenl.Yahya, 1970'li yıllarda ise yeğen II. Yahya, cepten para harcamadan banka sahibi olup, kendi bankasının içini boşaltmaya girişen bir kişi olarak tarihteki yerini aldı. Mustafa BALBAY, Y. Murat Demirel'in eserlerini izlemekle kalmadı, yazdı. Siz de okuyun... KITAPÇINIZDAN İSTEYINİZİ ÜMİT Um UL Z71 NMI tattr - MMM W: IBtt) t» » H • V F*: (BH)4" » H
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear