Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 25 TEMMUZ 2001 ÇARŞAMI
14 LJJLV kulturfecumhuriyet.com.tr
Doğan Hızlan, sanat alanında; güzel, iyi esere, sahibine hainlik yapmadığmı belirtiyor
Edebi narsisizm eıı teldikelisiKültür Servisi - Doğan Hızlan ın
tanınmış edebıyatçılarla konuşmala-
n 'Söyteşikr'. ıki ciltlik 'KitaplarKi-
tah'. 'ŞiirÇilingiri' ve 'DüzyaaAy-
racı' başlıklı kitaplan üst üste yayım-
landı. Bunlan müzik üzerine yazıla-
n aynca 'Onbirincî Kat Yazüan' baş-
lığı altında denemeleri ızleyecek.
- Birjaaıuzda, Nietzsche'nin sözfl-
nü herkes beynine mıhlasın; 'Derisi-
ni değıştırmeyen yılan ölür' diyorsu-
nuz. Vazma, genei olarak sanata yak-
laşunınız da değişime, yeniliğe açık
nu?
DOĞAN HIZLAN - Ben bildikle-
nnın, bılgı bırikiminin değişmezliği-
m savunanlardan değilim. Edebiyat,
sanat, değişen dünyanın aynasıdır,
toplumsal tarihi edebiyattan, sanat-
tan izlerim. Türkiye'deki toplumsal
degişmeyi. edebiyattan öğrendim.
Çünkü bilım de özellikle sosyoloji,
edebiyat eserlennden yararlanır. Ver-
diğim yargılann zamanla değışme-
sinden korkmam. Aynca benim için
derstir. Bılgimi. bırikimimi, ölçütle-
rimi yeniden gözden geçirme uyan-
sıdır bu. Yazanmı, şairimi terk et-
mem, değişım sürecinde yanılgılan
onunla birlikte omuzlanm. Hep şair,
yazar yanılmaz.. eleştirmen de yanı-
lır. Türkiye'de yargı sıstetnini, ölçüt-
lerini tehlikeye atarak bu kadar açık
yüreklilikJe bunu yapan başka biri var
mı^
'Değlşmeyenden korkanm'
Bir yazan, bır şaıri eleştirirken. eleş-
tirel ölçütlerim onun kadar beni de bağ-
lar. Birlikte değişebilinz, birlikte ya-
nılırız. Çoğunlukla eleştirmeniyle bir-
likte değişen yazarlann, bu geiişim
kavramını daha iyi anladıklan kanı-
sındayım. Eğer bir eleştirmen, eski
yargılannda ısrar edıp yazann deği-
şimıni anlayamıyorsa, anlamak iste-
miyorsa. işte Nietzsche'nin sözünü
masasının karşısındaki duvara çerçe-
veletip assın. Değişmeyen, değişimı
kabullenmeyen insanlardan korka-
nm. Ellerindeki ölçütlerin değişmez-
liğinı. yanılmazlığını savunurlarkı, bı-
rakın edebıyah, hayatın kendisine kar-
şıdır onlar. Estetik kurallardan oluşan
dünya. sırça köşk gibidir. Öyle bir
eser çıkar ki, o köşkün yerinde yeller
eser. Işte eleştirmen, binasını yeni-
den kurabilecek hazinesi olan kişi-
dir. Eleştın bir ölçüde yap-boz oyu-
nuna benzer. Abartmapayını saklı tu-
tarsak, her eserde yeniden kurup son-
ra bozmak gerekir.
Edebiyat tarihi, estetik kuramlan-
nı yaratan, yeni kuramlar yaratılma-
sını zorunlu kıian eserlerle doludur.
Ben en azından her yeniliği anlamak
içın çaba gösteren sınıftanım, üstelik
bunu da eskiyle kanştınp ona eklem-
leyerek değil. özerk bir işlemle değer-
lendirinm. Hiç kuşkusuz önce gele-
neğin içinde yaptığım uzun bir araş-
tırmadan sonra. Her iyi yeniliği des-
tekliyorum, mükemmellığe vannca-
ya kadar da ardını bırakmıyorum. Ne-
den böyle bir not koyma gereği duy-
dum? Yeni olana karşı övgü eğilimi,
eski olana karşı da yergi eğilimi faz-
ladır. İşte denge kavramını bu-
rada gözetmekten yanayım. Ye-
ni ya da eski, benim gözümü ka-
maştıran mükemmelliktir.
'Bu estetik denge,
sanat namusuduı"
- "Komplekssiz 'aydın', itiraf-
lan ve özeleştirileriyle döşenmiş
biryoldan yanna ulaşabılir" gö-
rüşü de size ait Son elü yüına ta-
nıklık ettiğiniz edebiyatımızda
yönlendirici, 'mısyoner' künliği-
nizle bir işlev üstlendiniz. Geriye
dönüp baktığınızda eksik ya da
yanlış değeriendirme yaptığınızı
hiç düşündünüz mü? Yargılannızda
değişim oJdu mu?
HIZLAN- Yaşamım boyunca hep
eksıklenmı. yanlışlanmı düşündüm.
Iş yapan bırinin yürüdüğü yol, başa-
nlar kadar hatalarla doludur. Dün yaz-
dığım yazıyı bugün beğenmem. Bu da
zaman zaman mutluluk verir bana de-
mek kı diye düşünürüm, bugün bilgi
dağarcığım artmış, dünkü yazımda-
ki eksiklikleri görüyorum. Yazılanma
hayran olmadım, en tehlıkeli narsisizm
edebı olandır. Yazdıklanmın altında
tanh bulursunuz. amacım okurumun
bendekı gerilemeyi ya da ilerlemeyi
kronolojik bıçimde izleyebilmesidir.
Yönlendırici sözünü biraz açalım mı?
Böyle büyük ıddialardan hep kaçtım,
çünkü yazı öyle bır nesnedir ki, biraz
sonra kendıniz de bu iltifatlara inanır-
sınız, daha beteri, başkalannı da inan-
dırmaya kalkışırsınız.
Yönlendınci olmaktan çok, okur-
lara edebiyat, sanat alanında yön ko-
nusunda yardımcı oldum. Bilgılerimi
aktardım. Güzele, estetik olana yönelt-
tim; bulabıldiğim, keşfedebildiğım,
tadabildiğim güzellikleri onlarla bö-
Doğan Hızlan, tek gücünün insanlan, sanata gereksinim duymalan konusunda ikna ermek olduğunu söylüyor.
lüşmekten haz duydum.
Misyonerlige gelince. Inanın bura-
da belli bir oranda alçakgönüllülüğü
elden bırakacağım. Çünkü mısyoner-
likte bir böbürlenme yoktur. Inandı-
ğını başkalanna aşılama aşkı, tutku-
su, cezbesi vardır. içinde acaba zor-
lamadan söz edebılır miyiz? Gönül-
lü zorlama. Inanmışsınız ona, bir ömür
adamışsınız, ta\ iz veremezsınız, ödü-
nün zerresine tahammül edemezsi-
niz. Çünkü o zaman güzel, iyi sanat
eserine ihanet etmiş olurum. Ben ede-
biyat, sanat alanında; güzel, iyi ese-
re, eserin sahibine hainlik yapmadım.
Her misyoner gibi, zaman zaman ki-
şisel kızgınlıklanmı, dargınlıklanmı
yok saydım. Çünkü edebıyatın, sana-
tın yücelmesini düşününce, onlann
geçiciliği gülünç geldi.
kadar yazıldı ki, şiirini yazmak bana
düştü. Eşitçilik, edebi hak bilırlılik
saplantısı, kendi kendime bu sorula-
rı sormamın nedeni. Bana. niçin onu
yazmadınız, sorusu yöneltilince. içi-
mi bir iyimserlik kaplıyor. Demek ki
okurum, bu şairi, yazan da benden
okumak istiyor diye düşünüyo-
rum. Yargılanmda, yaklaşımımda. de-
ğişim oldu mu? Elbette. 27 Mayıs
1960 ihtilaline kadar, eleştirilerimiz-
de ölçütler, edebiyat tarihinden, ede-
bî metinlerden yararlanarak oluşturul-
muştu. Belki kuşak olarak toplumcu
açıdan da bakmayı da ondan sonra
önemsedik. Kuşağım, estetiğin siya-
sal yanına da eğildi. Kısacası ürünle-
rimizin edebi sterillikten kurtulması-
nı sağladı.
- 'Yok etmenin kolaylığına sığınmak
verilmiş köşelerin, emanet edilmiş
sorumluluğunu unutmam. Rehberlik
sözüne gelince, ben edilgin bir okur
için yazmıyorum, birlikte bir analizı
üstlenıyoruz. Okuruma buyurmam,
onun da ölçütlerine, beğenilerine say-
gılıyımdır. Bakın şımdi e.mail denen
bir iletişim aracı var. Anında her ya-
zınızaokurtepkisınj alıyorsunuz. Şim-
diye kadar okuduğum polemiklerden
belleğimde tek bilgı kınntısı kalma-
dı. Polemiğin hırçın üslubu benden
uzaktır. Hırçınlığın ürünü yazılar be-
ni irkiltir.
Muhalif olmaya gelince... Haya-
tımda bır çok şeye muhalifimdir. Güç
beğenirim. güç kabul ederim. ınce
eleyip sık dokurum. O zaman muha-
lif kaldığım şeyı yok sayıyorum. Bel-
ki biraz daha içe kapanık ama miza-
* en en sonunda her hayatın sanatı arayacağını, bulacağını biîiyorum.
Hayatın içinde sanat yoksa, hayat bir gün çekilmez bir yük olur. O günler geldi bile.
Festivaller, çok satan kitapîar, özel konulara ilgi. Bunlar iyi işaretler. Eğer bu estetik
savaşı kazanamazsak, abartmıyorum, Türkiye içte ve dışta
estetik itibannı kaybeder.'
Eksiklerim öylesme çok ki... Yaşa-
yan, okuyan biri kendini özeleştiri
cenderesine sokarsa bunlan farkeder.
Ben eksikliklerimi görürüm, yakın
dostlanm, çalışma arkadaşlanm da
bunu daha iyi görebilmem konusun-
da yardım ederler. Fazlalarım varsa on-
lann ortaya çıkmasını, benim hak-
kımda yazanlara, okurlanmın ilgisi-
ne bırakıyorum. Çünkü ben hayatım
boyunca iltifatlardan şüphelendim,
eleştirilerde gerçekiık payı aradım.
Marjinalliği edebiyatta
yaşarım. hayatımda değil'
Türk şiinnde, bazı şairler üzerine ya-
zamadığım için çok üzüldüm. bunlar-
dan biri Ahmet Hamdi Tanpınar'dır
Neden derseniz, romancıhğı için o
yerine var etmenin zorluğunu' seçe-
rek, sevdirmeyi, rehber olmavı, yeğli-
yorsunuz. Dengeyi hep gözetmek ye-
rine muhalif ya da marjinal olmayı
dûşündüğünüz hiçbir an olmadı mı?
HIZLAN - Çokgen bir soru. Biraz
parçalayarakcevaplayacağım. Denge-
yi, estetik denge olarak algılamanızı
rica ederim. Çünkü dengeye, küçüm-
seyici bir kavram olarak bakılıyor.
Buna karşıyım. Sanat, edebiyat eser-
leri arasmda estetik bir dengeyi kur-
mak, bir eleştirmenin asal işlevlerin-
den biri. Hele benim gibi Türkiye'nin
en çok satan gazetesinde kültür, sa-
nat yazıyorsanız, bu dengeyi bir sa-
nat namusu, yazarlık ahlâkı olarak
anımsamanız gerekir. Çünkü dar zevk-
ler ülkesinde bencil bir gezi, okuru-
mu da kendimi de kısıtlamaktır. Size
cıma uygun bir tavır. Marjinal sözü-
nü estetik, edebi anlamda algılıyo-
rum. Bu tür eserlere yaklaşımımı bi-
lirsiniz. Marjinal edebiyatın, kişilerin
önemi, rengi gereklidir. Ben olma-
dım. olamadım. Ben marjinalliği ede-
biyatta yaşanm, hayatımda değil. Mu-
halif sözünü geniş anlama taşırsanız,
sanata. edebiyata muhalif her şeye, her
tavra muhalifim.
-Kültürsanat dünyamızın 'tam za-
manlı Mavi Berelisi, yarı zamanlı
mi1itan'ı olaraktanımlıyorsunuz ken-
dinizi. Bunun daha çok gazete yazüa-
nnıza yansıdığını vurguluyorsunuz.
Güncel olanda gündemi nasıl yaran-
yor ve farklı boyut geriri>orsunuz?
HIZLAN-Beni sıkıştıran sorular-
dan sonra birparça soluk alacağım bir
soru. Güncel olanı yazmanın bir teh-
Iikesinden hep kaçınınm. Yüzeysel
yargılarla, gündemi yakalayacağım
kaygısıyla, yüzeyde kalmaktan. Oy-
sa her güncelin derinine indığinizde,
günceli kalıcı kılma olanağı yaratabi-
(irsiniz. Günceli mayalandırmazsa-
nız sığ bir yazı çıkar ortaya. Ben hep
güncele baş vururken şunu düşünü-
rüm. Bunu oluşturan nedenleri anla-
malıyım. Hiçbir gündem maddesi bir-
den o gün o saat oluşmaz. İşte ben olu-
şum sürecini yakalamaya çalışınm. O
zaman da onu besleyen kaynaklara
girmek zorundasınız. Akan suyun
kaynağına giderseniz, hem günceli
boyutlandınr hem de kaynağa ulaşır-
sınız. Gündemi yaratmak sözünü ka-
bul edeyim mi? Övünmek gibi olma-
sın ama, birçok konuda bunu başara-
bildim. Başanmda yazar arkadaşlan-
mm, beni destekleyen okurlanmın
inanılmaz derecedeki yardımlannı
anmalıyım.
%\\t esslz bir lllüzyon kutusu
- Şürin güzelliği, çağnşım zenginli-
ği yaşanunızı nasıl ctkilcdi?
HIZLAN- Çocuklukla gençlık ça-
ğı arasındaki köprü günlerinde, tem-
muz sıcağında Nietzsche okuyan bi-
riyim. Tahmin edersiniz ki şiir benim
hayatımı yönlendirir. Inanır mısımz,
tamamını bir dizeyle geçirdiğim gün-
ler vardır. O beni masamdan çeker, bü-
yülü bir yolculuğa çıkanr, yüzlerce şa-
ire uğratır, sonra da şaşırtıcı bir yere
bırakır. Üstelik kısır döngüde debe-
lendiğinizde, mutluluktan çıldırdığı-
nız anda yoldaşınızdır şiir. Aynca,
öyle konsantre bir rürdür ki şiir, faz-
lahklardan annmış, en gerekli olanı
banndırmıştır. Yani benim gibi mini-
malde güzelliği arayanlar için şiir eş-
siz bır illüzyon kurusudur.
- 20. yıkna ulaşan Hûrriyet Gösteri
dergisinin yaşamınızdaid yeri nedir?
Bu sürecte gjderek tecimselleşen sanat
ortamında bu dergiyi nasıl \~asatnniz?
Popüler kültüre neden yüz vermedi-
niz?
HIZLAN- Bir çocuğun bir baba-
nın hayatındaki yeri neyse o desem,
yeterince açıklanm değil mi? Küçük
bir odada bir dergiyi hazırlamanın he-
yecanınından bugüne gelmek. Ben
şanslı bir adamım. Tecimselleşen or-
tamda benim patronlanmm hepsi sa-
nata saygı gösterdiler, bana da sevgi.
Derginin ılk sahibi Sedat Simavi'ydi,
şimdiki sahibi de Aydın Doğan. Se-
dat Simavi müzik dinleyen, sanatı se-
ven biriydi.. Aydın Doğan da, edebi-
yatı seven, şiirtutkunu biri. O zaman
bana da dergiyi çıkarmak düşüyor.
Tecimselleşen sanat ortamında böy-
le dergilere gereksinim daha fazla.
Çünkü gerçek değeri, gerçek sanaü on-
lara aktarmak için çaba gösteriyor-
sunuz. Sanat ancak bizim gibi dergi-
lerde gözükürse yaşama şansı bula-
bilir.
'Sanatçıların sesl oldum'
- Sanatdünyamızın bir 'kudret sim-
san',Gemal Süreya'nuıde>işiy1e'ede-
biyatımızın hem anası hem baba-
sı' oimak zaman zaman iirkütü-
cü gelmedi mi size? Sadece ken-
di kuşağınızı değfl, sanaün her ala-
nında gençleri de iztemek. geniş
bir yeipazededeğeriendimıek,yar-
gı\a varmak çabası yonıcu olma-
İL..
HIZLAN - Evet bana Hûrriyet
Gösteri'nin özel sayısını hatırlat-
tımz. Power Broker- Kudret Sim-
san. Burada her alandan seçilmiş
adlar vardı, beni tek başıma bırak-
ruıız. Bu deyimi biraz yumuşata-
lım mı? Kendimi savunayım. Bir
gazetenin köşesinde yazmak ana ile
babayı, yani duyarlik ile mantığı,
şefkat ile soğukkanlı bakışı bağdaş-
tırma zorunJuluğu getiriyor. Uzun in-
celemelerimde, eleştirilerimde belki
bu duygudan uzaklaşabildim. Sevgi-
li Cemal Sûma'nın yazısında müthiş
bir incelik var. Gerçekten sanatı ve sa-
natçıyı korumak için çabaladım. Çün-
kü bu toplumda en terk edilmiş, en yok
sayılmış insanlar, sanatçılar, edebi-
yatçılardır. Onlann sesi oldum.
-Günümüzde başanlı sanat pazar-
lamasıyla 'medyatik yazarlar'ın çok
satmasma karşı değüsiniz. Öte yan-
dan Ercümend Behzat Lav'ı, Celal
Sılay'ı yoğun çahşmalaria genç ku-
şaklara taşıyorsunuz. Hâlâ, "Kitaba,
edebiyata yeniden itibar kazandıra-
cak günlerin geleceğine" inanıyor
musunuz?
HIZLAN-Inanmakne kelime. Iman
ediyorum. Ben en sonunda her haya-
tın sanatı arayacağını, bulacağını bi-
liyorum. Hayatın içinde sanat yoksa,
hayat bir gün çekilmez bir yük olur.
O günler geldi bile. Festivaller, çok sa-
tan kitaplar, özel konulara ilgi. İyi
işaretler. Eğer bu estetik savaşı kaza-
namazsak, abartmıyorum, Türkiye iç-
te ve dışta estetik itibannı kaybeder.
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FtŞEKÇl
'Esip Türkler' İküdard;
Bulgaristan'da Turklenn hükümete ortak olm.
lan sizleri şaşırtmıyor mu?
Çok değil, on yıl önce ısimleri değiştirildiği, an;
dillerini konuşmalan yasaklandığı için yüz binle
cesi ülkemize göç etmek zorunda kalmıştı.
O zaman kaçıp gelenler, şımdi geri dönüyoria
Ne oldu, ne değişti de, on yıl önce inanılmaz bas
kılara uğrayan insanlar şimdi kendi partilerini kuı
dular, partamentoya gırdiler ve hukumete orta
oldular.
21 Temmuz günkü "Hûrriyet" konuya ilişkin ha
berinde, "Türklerin iktıdara gelerek hükümette //
bakanlıkkoltuğuna sahip olması, Bulgahstan'd,
Türklerin zaferi olarak değerlendirildi" diyordu.
Oysa ortada ne Türklerin zaferi, ne de Bulgar
lann yenilgisi var. Yaşanan yalnızca demokratik bı
gelişme.
Son on yıldır dünya değişti, biz yerimizde say
dık. Artık ulkelerin saygınlığı demokrasilerinin tam
lığıyla ölçülüyor. Demokrasısi tam ülkeler ekono
mik gelişmede de ötekilerden çok daha büyül
sıçramalar gerçekleştiriyorlar.
Bunu anlayan Bulgaristan da geleceğini Avru
pa Topluluğu içinde, uygardünyada gördüğündeı
kayıtsız koşulsuztam demokrasiyi kabul etti. "Be
nim ülkemde nüfusun yüzde onu Türk'tür, Türk
lere anadil özgüriüğü, örgütlenme özgüriüğü ve
rirsem, ülkemin bütünlüğünü koruyamam" de
medi. Tam demokrasi neyse onu uyguladı. Biriiğ
tehlikeye düşeceğine demokrasi ile daha da güç
lendi.
Tam demokrasi ülkelere düzen getiriyor, banş ge
tiriyor, hızlı kalkınma getinyor. Bırakın başkalannı
Türk işadamlan bile yatınmlannı artık Türkiye'yc
değil, Bulgaristan'a yapmayı yeğliyorlar.
Neden?
Aziz Nesin, 1989'da Bulganstan'daki Türkler üze-
nndekı baskılar yoğunlaştığı sırada bır kitap yayım
lamıştı: Bulgaristan'da Türkler, Türkiye'de Kürt-
ler (Adam Yayınlan).
Kitapta belgeleri aktanlan iki ana olaydan ilkin-
de Türkiye Yazariar Sendikası'nın Bulgaristan Ya-
zartar. Birliği'ne başvurarak Bulgaristan'da Türk-
lere yapılan baskılann durdurulması için girişim-
de bulunulması ısteniyor ve sonraki gelişmeleı
sergileniyordu.
Ikinci olayda ise Aziz Nesin, "Kürt sorunu" üs-
tüne bir demeci nedeniyle DGM'deki yargılanms
sürecini aktanyordu. "Savunma"sı çağdaş de-
mokrasi dersiyle sonlanıyordu:
"Çağımızda ulusalcılığın ana koşulu, ekonomik
çıkar biriiğiyle, msanlann bıriikte yaşama istem-
lerine dayanır. Bu da insanın özgüristenci ve gö-
nül isteğiyle gerçekleşır. Yasa zoru ya da yasadı-
şızortamalaria ulusallığın saptandığı ülkelere çağ-
daş ve uygar dünyada artık yer yoktur."
Aziz Nesin, o sırada gerçek bir aydın sorumlu-
luğu ile hem Bulgaristan'da baskı gören Türklerin
haklannı savunuyondu hem de Türkiye'de baskı gö-
ren Kürtlerin.
Çözümü de aydın öngörüsüyle, her iki ülkede
de tam demokraside görüyordu.
Aradan on iki yıl geçtı. Bulgaristan tam demok-
rasiyi benimsedi. Orada yaşayan Türklerin sorun-
lan sona erdi, ülke hızla Avrupa Biriiği ile bütün-
leşme sürecine girdi.
Türkiye ise on yıldır yerinde sayıyor, bitmeyen
bunalımlar içinde.
Bakalım demokrasiden korkmamayı ne zaman
öğreneceğiz?
Nasreddin Hoca Ödüllerî
• Kültür
Servisi-
Karikarürcüler
Derneği
tarafından
düzenlenen 21.
Uluslararası
Nasreddin Hoca
Karikatür
Yanşmasfnda
Tonguç Yaşar,
Marıusz
Stawarski
(Polonya),
Constantın
Ciosu (Romanya), Gürbüz Doğan Ekşioğlu,
Necati Abacı, Zafer Temoçin ve Nurhayat
Berker'den oluşan seçici kurul. 62 ülkeden
1150 karikatür sanatçısının göndermiş olduğu
2 bin 450 karikatürü değerlendirdi.
Değeriendirme sonunda büyük ödülü
Yugoslavya'dan Miograg Velickoviç kazandı.
Başan ödüllerini Kore'den In Kyung Ghung,
Türkiye 'den Ahmet Öztürklevent, Ukrayna'dan
Boydan Sykn ve Yunanistan'dan Bas
Mitropoulos'un paylaştığı yanşmada, farklı
dallarda özel ödüller de venldi.
Watt Disney, Fox'u satın alıyor
• NEW YORK(REUTERS) - Walt Disney
şirketi, çocuklara yönelik kablolu kanal olan
Fox Family Worldwide'ı, News Corp.Ltd'nin
sahibi Rupert Murdoch ve Saban
Entertainment'ten 3 milyar dolara satın
alacağım açıkladı. Bir Disney sözcüsü Fox
Family'nin 2.3 milyar dolarlık borcunu da
üstleneceklerini belirtti.
Stephen King ekranda
• Kültür Servisi -Yazdığı 'Cujo', 'Carrie' ve
'Christine' gibi birçok korku kitabına imza
atan yazar Stephen King. yeteneğini şimdi bir
televizyon kanalında gösterecek. King, 2002-
2003 sezonunda başlayacak olan 'The
Kingdom' programıyla bir saat boyunca
ABC'de 'prime-time'da hayranlannı ekran
başına toplayacak. Lars van Trier'in aynı isimle
Danimarka'da yaymlanan kısa dizıleri üzerine
kurulacak olan programda, eski bir mezarlık
üzerine kurulmuş olan hayaletlerin olduğu bir
hastanede geçen ürkütücü ve şaşırtıcı hikâyeler
yer alacak. King, daha önce de 'The Stand',
'The Tommyknockers' ve "Storm of the
Century' gibi programlarla ekrandaki yerini
ahnıştı. Ancak yazar. ilk kez 'The Kingdom'
ile •prime-time'a gıriyor.