14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
I TEMMUZ 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA J V L J L J J . LJJ\ kultur(« cumhuriyet.com.tr 15 Pink Martini, cesur arayışlarla müzikte yeni bileşimler elde etmeyi hedefliyor muthüıık lriiziiıı içerir */LJ A M Z E AKDEMtR 8. Uluslararası Istanbul Caz Festi- /ali kapsamında ülkemize gelen Portland-Oregon kaynaklı miizik grubu Pink Martini, 18 ve 19 Tem- muz'da Esma Sultan Yalısf nda iki konser verdi. Japonya. Yunanistan. Fransa gibi çeşitli kültürlerden özgün müzıkleri Latin ritimleriyle bırleştiren Pink Martini. ilk albümleri 'Sympathi- que'de şarkılannı hüznün yanı sıra umudu da içeren bir miizik felsefe- siyle sunuyor dinleyiciye. Uluslara- rası alanda da bır araya geldikleri 1994 yılından bu yana havranı ol- duklan soul müziğin efsane isımlen Al Green. Eartha Kitt ve Squirrel Nut Zippers'a kadar birçok isimle aynı sahneyı paylaşan grup, 1998'de Cannes Film Festivali'nde AIDS ile savaşımadestekamacıyla Elton John ve Ringo Starr ile birlikte Beatles' ın 'Twist and Shout'unu seslendirdi. Grubun ısim babası ve lideri. çe- şitli içkileri kanştırarak çok sarhoş olduğu bir gece elde ettiğı kanşım- lardan esinlenerek ismini 'Pink Mar- tini' koyan Asy a kökenli Thomas M. Lauderdale. 6 yaşından bu yana pi- yano çalan Lauderdale, şarkı sözü yazan ve besteci olmasının yanı sıra iddialı bir piyanist. Grubun \ okalist- liğini. tiyatro oyunculuğu \e orkest- ra müzısyenliği de yapmış olan Chi- na Forbes üstleniyor. Toplulukta a>Tica vurmalı çalgılar ve davulda Brian Davis, viyolonsel- de OaudeCiron. basta JonasTauber. vurmalı çalgılarda Dereck Smith. vibrafonda Douglas Smith. trombon- .endimizi dünyadaki birçok müziği toparlayan, bu müzikleri kaynaştırarak farklı kıvamda yeni bir sound ortaya çıkarmayı hedefleyen modern DJ'ler gibi hissediyor ve hareket ediyoruz. Ayn dillerdeki müziklerin, özgün titreşimleri müziğimizi besliyor.' da Jeffrey Budin ve trompette Justin Emerick yer alıyor. VVarner Bross yapımı 'George of the Jungk ın müziğini de yapan Pink Martini. yeni film müzığı projesi için çahşmasını sürdürüyor. Grubun son- raki duraklan Fransa. Yunanistan ve Italya. 'Değişmedik sadece yenilendik'' -PinkMartini kunılduğu 1994'ten bu yana mûzikal anlamda nasıl bir yoikatetti? THOMAS M. LAUDERDALE - Öncelikle değişen zaman ve kon- septler çerçevesinde yenilendik, ge- liştik. Giyimimizden şarkı sözleri- mize kadar daha rahat bir müzik ya- pıyorduk. Yavaşça atılmış adımlarla ulaşılan bır süreçte derinleştiğimizin farkına da tam anlamıyla albümü kaydetme aşamasında vardık. Ama değişmedik sadece yenilen- dik. hâlâ da yenileniyoruz. Caz, kla- sik müzık. rock'n roll, pop'u düşü- nelim. Tüm bu müzik türlerinin, gü- ne uygun \ ersiyonlannda da ilk çık- tığı zamanlarda yarattığı o özel soun- du. kanıksattığı melodi bütünlüğünü asla kaybetmediği. zamana yenilme- diği görülür. Bu, öyle birdenbire ol- maz. Bunların istenilen kalitede. tarzda oturması oldukça yavaş bir sü- reç gerektirir. Bu nedenle nerede ol- duğumuzu tayın etmek için erken. - Günümüzde farklı tarzlardan müziklerin birlikteliği bir akım halin- de. Müziğini/de sizin de bunu tercih etmenizin nedeni nedir? LAUDERDALE -Kendimizi dün- yadaki birçok müziği toparlayan, bu müzikleri kaynaştırarak farklı kı- vamda yeni bir sound ortaya çıkar- mayı hedefleyen modern DJ'ler gibi hissediyor ve hareket ediyoruz. Ay- rı dillerdeki müziklerin, özgün titre- şimleri müziğimizi besliyor. Yaratı- cılığın anlamı kısıtlı bir alanda hep aynıyı sunmak değıl, daha yeniye ce- sur davranarak ve çok çahşarak u- laşmayı hedeflemektir. Bu zihniyet- le müzikte yeni bileşimler elde et- mek çok zevkli. Bizim tercihimiz bu. Grubun bu karma uluslararası müzik politikasının oluşmasında farklı farklı orijinlerden gelmemizin yanı sıra günün müzik gelişmelerini izle- memiz de yatıyor elbette. k 2. albüm çahşmalanna başladık' - Şarkı sözlerinizde hangi konular, duygular ağırükta? LAUDERDALE - Şarkılanmızda bir duygunun hüznü içerdıği gibi umudu ve mutluluğu da içermesine dikkat ediyoruz. Çok mutlusunuz- dur. her şey yolunda gitmektedir a- ma her mutluluk sanki bir hüznü de içermektedir. Bu iki duyguyu birbi- rinden ayn düşünmenin çok zor ol- duğuna inanıyoruz ve bunu kimi şar- kı sözlerimizin öznesınde yer alan, kendilerini kayıp. yitik hisseden in- sanlar çerçevesinde dile getiriyoruz. Mutluluk, öfke, neşe. kızgınlık, düş- kırıklığı tüm bu duygular müziğin vazgeçilmez elementleri. - Bir sonraki albüm de >ine 'Sympathique'den esintiler mi taşı- yacak? LAUDERDALE - Daha çok bu al- büm tadında olacak olan ikinci albü- mün çahşmalanna başladık. Bu al- bümde de benim yazdığım ve beste- lediğim yeni şarkılar yer alacak. -Elton John, Eartha Kitt Ringo S- tarr, vb. aynı sahneyi paylaşnnız. Mû- zikal anlamda etkilendiğiniz isimler? LAUDERDALE -Hepsı de dev sa- natçılar olmakla birlikte kahraman- larım olarak nitelendirebileceğim isimler daha klasik bir çizgide. Du- ke EUington. George Gershwin, De- bussy. Ravel, Bethooven gibi her ça- ğın kahramanlan. Geleneksel Küba müzikleriyle cazı harmanlayan Cubanismo, konserdeyeni projesini tanıttı Havana'dan New Orleans'a müzikal köprüBURCL GÜNÜŞEN 8. Uluslararası Istanbul Caz Festivali'nin Kübalı konuklanndan Cubanismo. New Orle- ans'm hip hop, ritm and blues. rap ve caz so- undlanyla Küba'nm geleneksel son. mambo ve ça-ça müziklerinden bir kanşım sunuyor din- leyiciye. Vokalist Terry De Gnıy projeyi "İld tarann birbirine borçluluklannı müzikJe ifade etmeleri'' diye tanımlıyor. Trompetçı Jesus Ale- many'nin önderliğinde kurulan Cubanismo, Türkiye'den sonra da Almanya'ya gidecek. - 50'lî yıllarda Havana'da dans edecek ve ge- leneksel müzik yapacak daha çok mekân oldu- ğunu söylüyorsunuz. Küba halkı şündi ne tür müzik dinliyor? JESUS ALEMANY - Yeni Küba müziğinde hip hop. R&B. salsa gibi müziklerin etkilerini bulabilirsiniz. Ama kökler hâlâ Küba müziği- nin ortaya çıktığı bu adadadır. Buradan gelışi- yoruz. müziğimizi dünya müziği haline getır- mek için başka kültürlerden ilham alıyoruz. - Küba müziğinin felsefesi nedir? ALEMANY - Küba müziği. köken olarak Ispanyol ve Afrika kültürlennin etkisindedir. Çok fazla ritim Afrika etkisinden. şarkılann romantik olması da Ispanyol kültüründen ge- liyor. Kültürümüzde Afrika kültürü çok önem- li yer rutar. Öte yandan İspanyollara özgü me- lankolik melodileri. armonileri var. Bu müzik yıllardır gelişmekte. Küba müziğinin tarihine baktığınızda. her dönemde nasıl değiştiğini. geliştiğinı. yeni dans stillerine bağlı olarak ye- niden yaratıldığını görürsünüz. - Müziğinizin yüzde >üz dans müziği olduğu- nu sövlüvorsunuz... Küba kültürünün ve müziğinin ne kadar zengin olduğunun bilinmesi açısından bir fırsat oluşturuyor. îstanbul'daki caz festivalinde de yaptığımız müzikle yüreğimizin bir parçasını burada bırakıyoruz.' ALEMANY - Dans müziği. ama aynı za- manda solo enstrümanlardan da anlayabilece- ğiniz gibi caz müziğinden güçlü etkıler taşıyor. Geçen yüzyılın başından ıtibaren caz. Küba müziğinde çok etkılı oldu. Dolayısıyla Küba müziğinde piyano. gitar, trompet sololarını sıklıkla duyabilir, dans da edebilirsiniz. - New Orieans'tan Havana"ya bir müzikal köprü inşaediyorsunuz. Bu size neifadeediyor? ALEMANY - Ne\v Orleans'ı temsil eden müzik olan cazla adanın müziğini birleştirdik. Nev\ Orleans'ın popüler müziğiyle. 'Mother- in-LaV, *You Do Me Good*, 'Mardi Gras Mambo' gibi çok popüler olan şarküarla Kü- ba müziğini harmanlıyoruz. Bu şarkılan Kü- ba ve Latin tarzına uyarlarken böyle bir ileti- şim kuruyoruz. - Rap müziğini de kullanıvorsunuz... ALEMANY - Evet tabii kı hip hop. R&B \ e rapten etkilenen yeni bir kuşak var Küba'da. Açıkçası Küba'da genç müzisyenler rap yapı- yorlar. Biz de bu müziği kullanıyoruz. çünkü hem Küba'da hem de New Orleans'ta çok po- püler ve önemli bir müzik. Rap hepimiz için gerçeklik ve toplum hakkında konuşarak ken- dıni ifade etmenın bir volu. - Yurtdışında müzik yapan Kübalı gruplar arasında Castro'yu savunanlar arasındasınız... ALEMANY - Biz Küba'nın müziğini dışar- da temsil etme fırsatını yakaladık. Ulkemizin gerçeğini temsil ediyoruz. Politik bir angaj- manımız yok. Bu proje aynı zamanda. insan- lan kendi ülkemize çekmek, kültür ve müzi- ğimizin zenginliğini tanımalan için bir şans- tır. En önemlisi ise Küba hakkında daha çok bilgi sahibi olunmasını sağlamak. İstanbul'daki caz festivalinde de yaptığımız müzikle yüreğimizin bir parçasını burada bı- rakıyoruz. 76 yaşındaki B.B. King, tahtında sağlam oturmayı sürdürüvor. Stockholm'un onur konuğu B.B. King v - GURHAN UÇKAN STOCKHOLM - Stock- holm'ün tam merkezinde kü- çücük bir adacık var: Skeppsholmen. Yıllar ön- ce tersanelerin bulundu- ğu bu ada. halen Modern Sanatlar Müzesi'yle ta- nmır. Ne var ki yazlan sırtını karşı kıyıdaki Ku- zey Müzesi'ne veren sahil sah- nesi ve akın akın adaya gelen mü- zikseverlerle bu ada. birkaç günlü- ğüne bir caz adası kimliğine girer. Bu yaz Stockholm Caz Festiva- li 18. kez yıne bu adada gerçekleşiyor. 17 Temmuz'da başlayan festi\ale ilgi büyük. İs- veç müzik dünyasının tanınmış bateristi GunnarVVenneborg, festivalin sorumlusu ve baş yöneticisi. \Venneborg. Kuzey Avrupa ülkelennin caz festıvallennm düzenleyicile- rinin işbirliği yapmasının herkes için yarar- lı olduğunu söylüyor. Bu caz işbirliği, halen şu festıval kentleri tarafından sürdürülü>or. Kopenhag. Molde (Norveç), Pori Björne- borg (Finlandiya). Stuttgart. Hamburg ve Stockholm. Yann sona erecek olan Stockholm Caz Fes- tivalı bu yaz da gızemli bir müzik kanşımın- dan oluşuyor: Dixicland sw ing. mainstream, bebop. blues. funk ve fusion. Biz bunlara. "deneme türü serbest caz" ve Küba türü "'sal- sa caz"ı da ekleyelim. Bu yılın onur konuğu. daha önce de bu fes- tivale defalarca katılmış olan efsane B. B. K- ing. Festivali tanıtan afişler ve kitapçıklarda kralın şu sözüne yer veriliyor: "Bhıes mu? Amerikan müziğinin anasıdır o, hepsi o; ya- ni bir kaynak." B.B. King Band'in önde gelen diğer üye- leri şu sanatçılar: Stanley Abernathy (trom- bon), Mehin Jackson ve \Valter King (sak- sofon), James Tonej' (keyboards). Leon War- ren (gitar), Michael Doster (bas) ve Kalebp Emphrey (bateri). Blues dalında iki yıldız daha var: Robert Cray ve John Mayall. Bununla birlikte bate- ride Terence Blanchard, saksofonda VVayne Shorter ve Marco Parker ile "süper basist", Niels-HenningÖrnstedPedersen, kendi alan- lannda birer fenomen olarak tanımlanıyor. Isveç, yanm yüzyıldır ülkeyi caz dünyasm- da temsil eden iki ad ile kendini gösterecek. Altosax Arne Domnerus ile klarnetçi Putte VVIckman. Aynca Stockhohn Jazz Orchest- ra. Big Bad \oodoo Daddv ve Impacto Cu- bano programda göze çarpan isimlerden. ESİNTİLER ZEYNEP ORAL 'Öteki'ni Tanımak... Ülkemde çocuklann, genç kızlann, öğrencilerin beyinleri, bilinçleri, yürekleri, kişilikleriyle değil de, bedenleri ve bekâretteriyle uğraştık geçen hafta. Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un özrü kabahatin- den büyük açıklamalan, sağlık meslek liselerine iliş- kin yönetmelik derken, Türkiye Cumhuriyeti'nde değil, Taliban'ın Afganistanı'nda yaşadığımızı sa- nabilirdiniz... Neyse ki bu gibi çağdışı ve "parsa toplamak" için atılan adımlar artık tepkisiz geçişti- rilmiyor... Neyse ki, ülkemin başka, farklı çehreleri de var... Geçen hafta içinde 30 liseli öğrencinin kocaman bir halka oluşturarak oturdukları birsınıfagirdim. Bir haftalık seminerin son günüydü. Yaşlan 14 ile 20 arasındaydı. İki farklı ülkenin çocuklanydılar. Ortak dilleri ingilizceydi. Şöyle sözlere tanık oldum: - Ben, bu bir hafta içinde, hiç tanımadıklarımla, farklı kişilerle iletişim kurabilmeyi ve iletişim kur- manın önemini öğrendim. - Ben, başkalarının düşüncelerini, yorumlarını dinlemeyi öğrendim... - Farklıyız ama yine de bir bütünüz, farklıyız ama bundan kazançlı çıkacak olan yine biziz, farklıyız a- ma bu farklılık bizi zenginleştirebilir... Işte ben bu- nu öğrendim. - Ben, bugüne dek asla kabul etmeyeceğim, ak- lımdan geçmeyen, düşünemediğim.. bırakın dü- şünmeyi, düşleyemediğim düşünceleri kabul et- meyi öğrendim. - Ben, başkalannı tanımanın onlardan korkma- mak için biryol olabileceğini öğrendim... - Ben her aklıma geleni söylemeden önce, ken- dimi dinlemeyi, düşünmeyi öğrendim... - Ben, bu hafta içinde uzlaşmayı öğrendim... - Ben, bu hafta çok eğlendim, hayat boyu süre- cek dostluklar edindim... Belki anladınız: Bu 30 genç kızın yansı Türkiye, yansı Yunanistan'dan gelmişti. Içlerinde "öteki" ül- kenin insanıyla ilk kez karşılaşanlar vardı. Seminer, Robert Kolej'de gerçekleştirilen Winpeace Genç- lik Semineri'ydi. Belki içinizden kimileri biliyor Bundan dörtyıl ön- ce, tam da Kardak krizinin en ateşli, en alevli gün- lerinde, tam da hani bırakın ordulan.. gazetecilerin, parti başkanlannın bile silah kuşanıp "düşman"a hamle edip kayalara bayrak dikme yanşında oldu- ğu günlerde, Türkiye ve Yunanistan'dan çeşitli si- vil toplum kuruluşlanndan kadınlar, bir araya gelip VVINPEACE (Banş İçin Kadın Girişimi) hareketini kurmuştuk. O gün bugün banş kültürüne yönelik çeşitli projeler üretip bunlan yaşama geçirmeye ça- lışıyoruz. Işte bu projelerin biri de her yaz tekrariadığımız, iki ülkenin gençlerini bir araya getirecek, birbirleri- ni tanımalanna olanak sağlayacak yaz kamplan.... Bu yılki seminerin ana teması "Çatışma Çözüm Yöntemleri" olarak saptanmıştı. Yani şiddete baş- vurmadan da sorunlan, çatışmalan çözümleme yöntemleri, yollan üzerine bir çalışma... Bu alanda uzman Ingiliz eğitimci Joe Harding gençlere yol gösteriyordu. Amaç, birbiıierini tanımalan, kaynaş- malan, "öteki" ülkeyi tanımalan.. ama aynı zaman- da farklı bakış açılan kazanmalan, ileride birlikte çalışmayı, sorun çözücü rol üstlenmeyi öğrenme- leri, bu yolda beceri kazanmalan... Seminerin son gününde tanık olduğum konuş- malar, bu amaç doğrultusunda gençlerin önemli kazanımlar elde ettiğini gösteriyordu. Başta olayın sponsorluğunu üstlenen ve ev sa- hipliğini yapan Robert Lisesi olmak üzere Türkiye- Yunanistan Işadamlan Derneği, Adalar Belediyesi, ENKA, Ebert Vakfı gibi kuruluşlar olmasaydı, Jen- nifer Sertel ve Nur Mardin gibi iki öğretim üyesi ve aynı zamanda W1NPEACE üyesi ve daha nice "adsız kahramanın" katkısı ve çabası olmasaydı, bu olayı gerçekleştiremezdik. Hepsine sonsuz te- şekkür. Siz bu yazıyı okuduğunuzda, bu kez Türkiye'den 20 öğrenci (bu kez, hem kız hem erkek üniversite öğrencisi) Selanik'e gitmiş olacak. Selanik'teki yaz kampında Yunanistanlı 20 üniversite öğrencisiyte buluşup Balkan tarihi ve çatışma analizleri çerçe- vesindeki seminere katılacaklar... iki ülkenin nüfusunu toplasanız 80 milyona ula- şır. Her yaz yüz öğrenciyle nereye vanlır ki diyebi- lirsiniz elbet... Ama gençlerin etki alanını küçümse- meyin... Üstelik, gelecek onlann. Katherine Hepbupn, hastanede • HARTFORD (REUTERS)- Sinema tarihinin 4 Oscarlı tek aktrisi, 94 yaşındaki Amerikalı Katherine Hepburn, 19 Temmuz Perşembe günü Connecticut'daki Hartford Hastanesi'nde sağlığı hakkındaki endişeler nedeniyle gözetim altına ahndı. Hastane sözcüsü James Battaglio, Hepburn'ün sağhğının iyiye gittiğini, rahatsızlığının aynntılan hakkında bilgi venlmesini istemediğini ve muhtemelen birkaç gün içinde taburcu edileceğmi açıkladı. Hastaneye ambulansla getirilen Hepbum'ün parkinsonun yam sıra romatoit artrit ve zatürree gibi rahatsızlıklan da bulunduğu biliniyor. 12 Mayıs 1907'de Hartford'da dünyaya gelen aktrisin erkek kardeşi ve babası da Hartford hastanesinde çalışmış iki doktor. Amerikan sinemasının first lady'si olarak nitelendirilen Hepburn, 60 yıllık kariyerinde 12 kez aday gösterildiği Oscar'ı 1933'te 'MorningGlory', 1967'de 'Beklenmeyen Misafir". 1968'de 'Kış Aslanı' ve 1981 'de 'Altın Göl' olmak üzere tam dört kez kazandı. Aktrisin çevirdiği son filmi ise 90'lann başında çekilen 'Aşk Hikâyesi' oldu. ISTANBUL CAZFESTIVALINOEBÜGÜR • BABYLON'da saat 23.00 te Peter Kruder ve Reiner Trüby'nin konseri yer alacak. (0216 454 15 55)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear