Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 22MAYIS2001SALI
14 KULTUR kulturo cumhuriyet.com.tr
TİYATRO DÜNYASINDAN DtKMEN GÜRÜN
Bd gençBir an için tiyatro
dünyamıza bakıyo-
rum. Gördüğüm
manzara pek iç açıcı
değil. Sanatsal sorun-
lar. ekonomik sorun-
lar, yönetsel sorun-
lar... Yuvarlandıkça
büyüyen, ağırlaşan.
adeta yerinden kalk-
mayan bir kartopu...
Ama, bu yazı sorun-
lar üstüne bir yazı de-
ğil. Zaten onlarla ye-
terince sarmalanmış
yaşıyoruz. Bugün,
böylesine kaotik bir
ortamda. her şeye
karşıntiyatroyapmak
üzere kararlı adımlar
atan iki genç toplu-
luktan söz etmek is-
tiyorum. Bu tür giri-
şimler ekonomik an-
lamda sanata destek veren çevreler, sanatsal an-
lamda da sanatçılar ve seyirciler tarafından
desteklenirse tiyatromuz yeni açılımlar kaza-
nacaktır.
Tiyatro Boyalı Kuş , .
Tiyatro Boyalı Kuş. I.Ü. Edebiyat Fakülte-
si Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturgi Bölü-
mü mezunu iki gencin (Zeynep Kaçar ve Ja-
le Karabekir) ve yine bölüm mezunu Burçak
Karaboğa'nın (grubun tekniksorumlusu) kur-
muş olduğu topluluğun adı. Neden Boyalı
Kuş? Bu sorunun yanıtı kırsal kesımlerde er-
kek çocuklar arasında yaygın ve oldukça acı-
masız bir oyunla bağlantılı. Sürüden bir kuşun
yakalanıp boyanarak yine sürü içine salındı-
ğında o kuşun artık diğerlerinden farklı oldu-
ğu için gagalanarak öldürülmesi ve bu süre-
cin bir bıçimde izlenmesi... Tiyatro Boyalı
Kuş, öncelikle kadın sorunlanna eğilmeyi ve
kadın tiyatrosu kavramını pek çok Batı ülke-
sinde olduğu gibı burada da yerleştirmeyi
amaçlayan bir topluluk olduğu için ad arayı-
şını da böyle acılı bir oyunda noktalamış. In-
\ üdoyun• Genç tiyatrolann
girişimleri
ekonomik
anlamda sanata
destek veren
çevreler,
sanatsal
anlamda da
sanatçılar ve
seyirciler
tarafından
yeterince
desteklenirse
tiyatromuz
yeni açılımlar
kazanacaktır.
duruyor. Bu süreç-
te, olayları dışan-
dan yönlendiren bir
ses de bireyin ken-
dini sorgulamasını
ve bu sorgulamanın
yaşamın tümünü
kapsamasıru sağlar.
Oyun kişileri hiç-
lik, teklik, tekillik
gibi kavramlarla
yoğun bir hesaplaş-
maya girerler ve
kaygan birzeminde
buluşarak, aynla-
rak, birbirlerini te-
ğet geçerek sürdü-
rürler yaşamlannı.
Bir kopukluk söz
konusudur yaşam-
larda. Bu, hem ken-
dilerinden, hem bir-
birlerinden, çevre-
sanı düşünmeye zorlayan simgesel bir ad...
Zeynep Kaçar'ın kadın tiyatrosu olgusundan
hareket ederek yazdığı ve Jale Karabekir'in de
dramaturgisini yaptığı "FerhatileŞirin"de ka-
dının konumu ve bu bağlamda öncelikle Şirin'in
sonra da Mehmene Banu'nun yeri sorgulanır.
Şirin "Ferhat birgeldi, âşıkoldurn... Ferhat bir
gitti, âşık oldum. Masal bu ya™ Dağı delmeye
gjtti Ferhat Aşkım yüreğimde gizli kaldı. Kim-
senin yazmadığı masalım işte böyle başladi- Bir
varmış bir yoknıuş. Ferhat varmış, Şirin yok-
muş" diye seslenirken kendi düşüncelerinden,
kendi dünyasından ve beklentilerinden söz
eder. Mehmene Banu ile Korku'nun hesap-
laştığı sahne de yine düzen içinde kadınm sı-
kışmışlığını vurgular.
Oyunda zaman ve mekân kavramlan göz
ardı edilirken kimi sahnelerde bugünü yaşar
Şirin, kimi sahnelerde geleceği ya da geçmi-
şı. Ama, gerek filmlerle (ÜmitGüney) fotoğ-
raflarla (CmitÇırak) gerekse sözleri besleyen
ve dünle bugünü buluşruran müzikle (Mıırat
Hasan) altı çizilen husus kadınm baş kaldın-
şıdır, kadınm sorgulayışıdır. iki oyuncunun
(Zeynep Kaçar, Feyza Işık) dönüşümlü olarak
Mehmene Banu, Dadı, Şirin rollerini üstlen-
dikleri oyunda Ferhat'a yer yoktur. O, belki söz-
dedir, belki düştedir, Mehmene Banu'nun kor-
kulannda, Şirin'in acılannda, halkın yüreğin-
dedir. Ama bu kez masal Şirin'in masalıdır,
aşk Şirin'in aşkıdır, güç Şirin'in gücüdür. Fer-
hat'ın dağı delmesiyle örtüşen o erkeksi güç,
Zeynep Kaçar'ın penceresinden bakıldığında
tüm zamanlan kapsayan bir sorgulamadır...
Kadın sorununu ele alış bağlamında özellikle
metin olarak dikkat çeken birçalışma "Ferhat
ile Şirin". Yeni tiyatro mevsiminde oyunculuk-
lann bu ilginç metni daha öne çıkartacak bir
düzeyi yakalayacağma inanıyorum.
StüdyoPrama . , .;,.
Stüdyo Drama, Mimar Sinan Üniversitesi
Devlet Konservatuvan Tiyatro Bölümü'nü bu
yıl bitiren bir grup gencin "eğer tiyatro eğiti-
mi aldıysak yalnızca tiyatro yapanz" düşün-
cesıyle kurmuş olduğu bir topluluk. Toplulu-
ğun ilk oyunu Onur Bayraktar'ın yazdığı ve
yönettiği "Kaos". "Kaos" zaman ve mekân
kavramlannın dışına taşan bir çalışma. Bay-
raktar, oyun boyunca zaman unsurunu sanki
sürekli olarak ileri sarıyor, geriye gidiyor, dur-
lerinden kopuk oluş
halidir. Hepsi de içinde bulunduklan boşluğu
ve kimliksizliklerini hızlı bir tempoda yaşar-
lar. Oyun kişileri nereden başladıklannı ve ne-
reye gideceklerini bilemedikleri bir akışla iç
içedirler. Bu durum oyunun temelinde yatan
absürd tiyatro olgusunun da altını çizer. Bu ara-
da söz ve aksiyon arasında dinamik bir buluş-
ma yaşanır.
Onur Bayraktar'ın gerek metinde gerekse
sahnelemede absürd olanı işleyiş tarzı ve çok
hızlı ilerleyen, gerileyen, donan akış bireyin ade-
ta mekanikleşmiş bir yaşam çarkı içinde çare-
sizliğine, çıkış bulamayışına, çıkış aramayışı-
na gönderme olarak da yorumlanabilir. Kız'ın
varilden daktilo bantlannı çıkanp okumaya
başladığı ve seslerin, trafiğin birbirine girdi-
ği, adeta bir kaosun yaşandığı sahne bu anlam-
da hoş buluşlardan biridir.
Bir fantezi olarak tanımlanan "Kaos", Adam
(Onur Bayraktar). Kız (Yekla Baskın). Oğlan
(Sarp Akkaya) ve Kadın (EhTÜrse) arasında-
ki iletişimsizlik, beklentiler ve belirsizlik zevk-
le izlenen oyunculuklar kadar B. Özdoğan'ın
sahne ve Sinan Tuzcu'nun ışık-efekt tasanmı
ile de desteklenmiş.
• Konserlerinde
geleneksel ve klasik
birçok enstrümana yer
veren grubun 'Deli
Eden Helva' adlı bir
albümü de var. Grubun
perküsyonisti Georges
Andres, bu durumu,
"Aslında bizi deli eden,
helva gibi bir besin
olarak gördüğümüz
müzik" sözleriyle
açıklıyor.
Topluluğun albümünde ArifSağ ve Pir Sultan 'dan türküler deyer alıyor
Çoksesliliğin 'gürültüsü'ÖZLEM ALTUNOK
Gürültü grubu geçen yıl verdiği konserin ar-
dından yeni bir yapımla yeniden Istanbul'day-
dı. Grubun Fransız Kültür Merkezi'nde verdi-
ği konser, bu kez Bulgar gayda çalgıcısı Petko
Stefanw'un da katılımıyla Bulgar geleneksel
müziği üzerine kuruluydu. Müziğin göçü üze-
rine kurulmuş. Doğu ile Batı arasmdaki gel-git-
leri içine alan Gürültü, Balkan ve Anadolu mü-
ziklerini birarada kullanarak hem doğaçlamay-
la yeni kompozisyonlar oluşturuyor hem de sü-
rekli olarak kendini geliştiren canlı bir sentez
elde ediyor. Konserlerinde geleneksel ve kla-
sik birçok enstrümana yer veren grubun 'Deli
Eden Helva' adlı bir albümü de var. Grubun per-
küsyonisti GeorgesAndres. bu durumu, "Aslın-
da bizi deli eden, helva gibi bir besin olarak gör-
düğümüz müzik'" sözlenyle açıklıyor. Yaptık-
lan gürültüyle pek çok ülkeyi dolaşan toplulu-
ğun albümünde ArifSağ ve Pir Sultan'dan bi-
rertürkü deyer alıyor. 'Gürültü'sözcüğünüyap-
tıklan müzikle örtüştüğü için seçen topluluk,
aynca sözcüğün Bulgaristan ve Arnavutluk'ta
da aynen kullanıldığmı söylüyor.
GelenekseL, caz, klasik gibi farklı müzik tür-
leriyle uğraşan miLdsvenlerden kurulu bu top-
luluk bir araya nasıl geldi?
GÜRÜLTÎ) - Biz farklı müzikler yapan dört
müzisyen, Balkan müziğiyle tanıştıktan sonra
1994'te bir araya geldik. Balkanlar'ın ve Ana-
dolu müziğinin ritimsel yapısı bizi çok etkile-
di. Daha sonra bu konsept gittikçe gelişerek ken-
di müziğimize dönüştü. Amacımız belirli bir mü-
zik tarzını sadece yorumlamak değil, dönüştü-
rerek yeni bir şeyler yaratmaya çalışıyor ve pa-
ra kazanmayı birincil amaç olarak görmüyoruz.
- Yapoğuuz müziği nasıl tanımuyorsunuz?
GÜRÜLTÜ-Müzığımızı bu anlamda tanım-
lamak oldukça zor. Temelde geleneksel mü-
zikten yola çıkıyoruz, bunun içinde Balkan-
lar'ın ve Türkiye'nin müziği yer alıyor. Ama
kullandığımız enstrümanlara bakarsanız buzu-
kiden saza, gaydadan uda kadar birçok gelenek-
sel aletın yanı sıra Batı kökenli müzik enstrü-
manlan dakullanıyoruz. Yaptığımız müzikler-
de geleneksel öğeleri kullanarak farklı bir aranj-
manla yeniden ortaya konulan bir sentez var.
Aynca geleneksel müziklerin yanı sıra gruba
ait orijinal kompozisyonlar da hazırlıyoruz.
Müziğimizin oluşumunu caz. doğaçlama, ge-
leneksel müzik ve kendi yorumumuz gibı pek
çok unsur sağlıyor. Grubu. Gürültü olarak ad-
landınrken de yine bu fikirden yola çıktık, işin
içinde birçok türün olması bu adı koymamızı
sağladı. Yaptığımız müzik kısaca. Doğu'nun ve
Batı'nın bırbin içinde kanşmasından oluşuyor.
- Bu vılki repertuvaruuzdaki yenilikler ne-
ler?
GÜRÜLTÜ - Gruba Bulgar gaydacı Stefa-
nov'un da dahil olmasıyla yeni biroluşum için-
deyiz. Bu konserde aynca. Birol Topaloğlu da
bize eşlik edecek. Birol Topaloğlu'nu Paris'te-
ki bir konserinde dinlemiştik, birkaç ay önce
de Strasbourg'da aynı sahneyi paylaştık. Bizim
Karadeniz şarkılan söylüyor ve Türk müziği-
ni tanıyorolmamız, Birol Topaloğlu'nu çok et-
kiledi. Daha sonra da bu gece bu konserde de
bir arada olmayı planladık. Her turnede, kon-
ser verdiğimiz ülkenin sanatçılanyla bir araya
gelmeye çahşıyoruz. Makedonya'da ve Belg-
rad'da da buna benzer çalışmalar yaptık. Fran-
sa'ya döndüğümüzde bu dönem içinde yaptı-
ğımız çalışmalann birdeğerlendirmesini yapa-
cağız. Yeni CD çalışmamızda da şimdiye ka-
dar tanıştığımız birçok müzisyene yer verme-
yi düşünüyoruz.
- Yapnğınız müziği Fransa'da tanrtmak için
animasyon ve atölye çahşmalan da yapıyorsu-
nuz_.
GÜRÜLTÜ - Son olarak gayda üzerine bir
work-shop düzenledik. Özellikle okullarda ge-
leneksel enstrümanlan çocuklaratanıtarak Bal-
kan müziği hakkında bilgi vermeye çahşıyoruz.
Türk dernekleriyle birlikte yüriittüğümüz ça-
lışmalar da var.
- Fransa'da Balkan veAnadolu müzikleri na-
sıl karsılaruyor?
GÜRÜLTÜ- Balkan müziğinin Fransa'da ta-
nınmasrnın en önemli etkenlerinden biri, Emir
Kusturica'nın fihnlerinde kullandığı müzikler
oldu. Şu anda Küba müziği kadar moda hali-
ne gelmemiş olsa da seviliyor. Yine de Istan-
bul'daki ya da Makedonya'daki izleyicilerin
tepkisini. duygusunu yakalayabildikleri söyle-
nemez. Turneler sırasında bu fark çok net ola-
rak ortaya çıkıyor. Arnavutluk'ta, Makedon-
ya'da ya da Türkiye'de verdiğimiz konserlerde
dinleyicinin katılımı daha büyüleyici, yürekle-
rinde duyuyorlar çünkü bu müziği.
- Geleneksel müzik enstrümanlan kullanı-
yorsunuz,elektronik müziksizcedinleyiciyie ile-
tişim kurmak için nasıl bir tür?
GÜRÜLTÜ - lşitsel anlamda baktığımızda
elektronik müzik bizi çekmiyor. Akustik bir
enstrümanla yapılan doğaçlamalar sonucunda
yaşanan deneyimler çok daha önemli ve öğre-
tici oluyor. Bizim tercih ettiğimiz yol bu, biz
içimizden gelen sesi dinlemeye çalışıyoruz.
Halklann ve dillerin mozaiğini oluşturmaya
çalışarak bu öğelere ağırlık veriyoruz.
Gravürler Bilgi Atölye 111'de
Goya'nın
kaprisleriKültür Servisi - Haftanın 7 günü 24 saat
açık olan Bilgi Atölye 111, şimdi de Ispan-
yol ressam Francisco de Goya'nın, Los Cap-
richos / Kaprisler adlı koleksiyonundan olu-
şan gravür sergisine ev sahipliği yapıyor.
lspanya'nın küçük birköyünde doğan Fran-
cisco de Goya, 18. yüzyıhn ortasından 19.
yüzyılın ilk çeyreğine kadar süren 60 yılhk
sanat yaşamında yarattığı yapıtlarla modern
sanatın babası olarak anıhyor. lspanya'nın ilk
kraliyetressamı Goya, 1792'de onu tamamen
sağırbırakan cıddi birhastahğa yakalandığın-
da. sanatmda da bir dönüm noktası yaşamış
ve Los Caprichos gravürlerini o dönemde ya-
ratmaya başlamış.
Los Caprichos koleksiyonunda, sanatçının
sınırsız bir fantezi ve hayal gücüyle ürettiği
ve toplumun batıl inançlanm alaycı bir şekil-
de yansımğı gravürleri yer alıyor. Bu sebep-
le Los Caprichos, Goya'nın kariyerinde ayn-
calıklı bir yer tutuyor. Şu an. îspanya Devlet
Müzesi Museo de Xativa'ya ait olan bu ko-
leksiyon, Cervantes Enstitusü ile yapılan bir
anlaşmaya göre dünyanm çeşitli yerlerinde
sergilenecek. Ilki Casablanca'da gerçekleşti-
rilen serginin ikinci ayağı Isîanbul'da Bilgi Atöl-
ye 111 olacak.
Los Caprichos koleksiyonuna ait 80gravür-
den oluşan ve 10 Mayıs-8 Haziran tanhleri ara-
sında Bilgi Atölye 11 l'degörülebılecek olan
sergi, Jstanbul Bilgi Üniversitesi ve lspanyol
Kültür Merkezi Cervantes Enstitusü ortaklı-
ğıyla gerçekleşiyor. (Bilgi için: 292 33 03)
YAZIODASI
SELtM İLEKİ
'Zavalh Necdet
1
.
Demek 1961 yılıymış. Ben 58'ler, 59'l'argibiha-
tırlıyordum. Firuzağa llkokulu'ndaki yıllanm. Oysa
Galatasaray'daymışım.
Filmin adı Zavalh Necdet. Başrollerde Belgin
Doruk'la Göksel Arsoy. Beyoğlu'ndaki sinema-
da -galiba Lüks'tü- büyük boy, bez afiş. Demek
Galatasaray'a gidip gelirken görüyormuşum o
afişi.
O mevsim Lüks'te Aşkın Saati Gelince'yie Kü-
çûkhanımefendi'yi seyrettiğimizi hatırlıyorum, bir
de Bir Yaz Yağmuru. Belgin Doruk hepsinde var.
Aşkın Saati Gelince'de Göksel Arsoy'la Çolpan
llhan da var. Bu filme anneannemle birlikte gitmiş-
tik, bir cumartesi günüydü, iki on beşe. Hepsi ak-
lımda. Hepsi daha dün gibi.
Zavallı Necdet'i görememiştim. Bir haftada iki
film olmaz! denmiştı.
Cihangir'in kimbilir hangi sokağında ilkokuldan
arkadaşım sevgili Lâmia'yla annesi Müeyyet Ha-
nım'a rastlıyoruz. Onlar seyretmişler Zavallı Nec-
det'i; Lâmia ballandıra ballandıra anlatıyor.
Kapağı beş renkli Artist mecmuası alıyorum ve
sinema oyuncusu olmak istiyorum. Aynanın kar-
şısına geçer, hangi jöne benzediğimi uzun uzadı-
ya araştınrdım. Her defasında düş kırıklığı...
Bu Zavallı Necdet aklımdan birtürlü çıkmadı. Der-
ken romanını okudum. inkılâp Kitabevi'nin bası-
mı, dümdüz kapaklı. Yazarı Safvet Nezihi.
Safvet Nezihi 1871 'de istanbul'da doğmuş. Ga-
latasaray Lisesı'nde okumuş. Gazete ve dergiler-
de romanlan, öyküleri, yazılan yayımlanmış. Ka-
palıçarşı'da kuyumculuk yapmış. Âşın duyarlıymış,
alkole düşkünmüş. Sonunda Bakırköy Akıl Has-
tanesi'ne kaldınlıyor, orada 1939'da ölüyor.
Safvet Nezihi, Zavallı Necdet'i 1902 yılında ya-
yımlamış. Eleştirmenler, edebiyat tarihçileri bu ro-
manda hem Eylûl'ün hem Aşk-ı Memnu'un etki-
lerini görmüşler.
Ama Safvet Nezihi farklı bir tutum içinde ben-
ce. Bir sebepten dolayı Zavallı Necdet'i şimdiler-
de yeniden okuyorum. Bir romanda dört beş ölü,
her romancının cesaret edebileceği işlerden de-
ğildir. Safvet Nezihi cesaret etmiş, ölen ölene. Bu-
nunla birlikte, tam yüz yıl sonra, Zavallı Necdet ken-
dini hâlâ okutuyor.
Ağır melodramın içinde boğulup giderken ala-
turkadan alafrangaya yol alan bir Istanbul'la kar-
şılaşıyorsunuz. Yalnız o istanbul'u okumak bile
yetiyor. Köşkler, vapurlar, Büyükada...
Tarabya'da, "deniz banyolannın vakti geçtiği
halde tuhaf tabiatlı Ingiliz misleri denize girmek-
ten yine" çekinmiyorlarmış.
Geçmiş günlerin Türk sinemasında edebiyat
uyariamaîanna hep 'filancanın ölmez eseri' denir-
di. Film eleştirmenleriyse bu eserlerin 'pıyasa ro-
manı' olduğu konusunda asla göruş değiştirmez-
lerdi.
Zavallı Necdet de herhalde hem ölmez eser ola-
rak sunulmuş hem de piyasa romanı zılgıtını ye-
miştir.
Oysa üzerindedurulabilecek bir roman. Eytûl'tin
ve Aşk-ı Memnu'un sözcuklen yazık ki eskimiş. Ha-
lid Zİya yaşarken sadeleştirdı eserinı; o da yetme-
di, Aşk-ı Memnu insafsız ellerde birkaç kez daha
sadeleştırildi. Eylûl de öyle. Zavallı Necdet'in dili
1902 için şaşılacak kertede duru, an. Su gibi akıp
gidiyor roman.
Sonra Meliha... Romanın en ilginç kişisi... Eski-
den, romanlar, filmler için söylenen bir 'meşum ka-
dın' sözü vardı. Meliha onun tam karşılığı. Nec-
det'in hayatını mahvetmekle kalmıyor, kendi ha-
yatını da yıkıp geçiyor, kocasınınkini de. Anlamış
olmalısınız: Zavallı Necdet bir 'yasak aşk' romanı.
Öte yandan, 'imkânsızaşk' romanına yol alıyor. Me-
liha'nın Necdet'e tutkusu büyüledi beni.
Safvet Nezihi'nin başka romanlan da varmış.
Birinin adı Kadın Kalbı. Birzamanlarinsanlaroku-
muşlar, etkilenmişler.
Takvimde İz Bırakan:
"Diktatöhenn, dost sahibi olmak gibi lüksleri
yoktur." Anthony Stor, Öteki Peygamberler, As-
lı Day'ın çevirisi, Okyanus Yayın, 2001.
Hüsamettin Koçan bienal jünisi
• Kültür Servisi - Kitap resımleme sanatındaki
yeni gelişmeleri gözler önüne sermek ve yeni
yetenekler keşfetmek amacıyla Jaaaponya'da
iiki yılda bir gerçekleştirilen Avrupa
Illüstrasyonlan Bienali'nin'ne bu yıl
Türkiye'den Seçici Kurul Üyesi olarak Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Hüsamettin Koçan katılıyor.
Polonya'dan ünlü illüstrasyon sanatçısı Jozef
Wilkon'un baskanlığını üstlendiği seçici kurulda
Macaristan'dan Renyi Kristina, Yugoslavya'dan
Aleksandar Pedovic ve Japonya'dan Mutuo
Tominaga, Toshiko Souji, Kiyohiro Minagawa
ve Bienal direktörü Nadayuki Hasegawa yer
alıyor. Bienalde dünya çapında 100'ü aşkın
sanatçının yapıtlan sergilenecek. •
İmaja güveniyoruz'
• Kültür Servisi - Resim ve Heykel Müzeleri
Derneği'nin düzenlediği 'Günümüz Sanatçılan
Istanbul Sergisi'nin yirmi birincisi, Beral
Madra'nın yapımcıhğında 25 Ekim - 10 Kasım
tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezi
salonlannda gerçekleşecek. Sergıye görsel-
işitsel-nesnel-gövdesel sanat disiplinlerinde
öğrenim gören ve/veya çalışan 20-40 yaş „
dilimindeki sanatçılar katılabilecek. Sergi
kavramına (Imaja Güveniyoruz) ve AKM
salonlanna uygun olarak hazırlanan projeler, 30
Mayıs'a dek Resim Heykel Müzeleri Derneği.
Istiklal Caddesi Elhamra Pasajı 258/4 Beyoğlu
adresine teslim edılebilecek.
(Bilgi için: 249 39 94) •_ ,
Papa heykeli satddı
• NEWYORK(AA)-Katolikdünyasmın '
ruhani lideri Papa tkinci Jean Paul'ün gerçek
boyutlarda yapılmış heykeli, açık arttırmada 886
bin dolara (yaklaşık 1 trilyon lira) satıldı. New
York'taki Christie's müzayede evinin 400 bin ile
600 bin dolar arasında tahmini bedelle satışa
koyduğu ve Italyan sanatçı Maurizio Cattelan
;
tarafından yapılan La Nona Ora (Dokuzuncu
Saat) adı verilen heykeli alan kişinin adı
açıklanmadı.