23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11MAY1S2001CUMA ? 14 KULTUR kultur(« cumhuriyet.com.tr Gidon Kremer, Kremerata Baltica'yla birlikte İş-Sanat Kültür Merkezi'nde A lmanya'da kurduğu vakıfla Baltık ülkelerinden çok yetenekli öğrencilere burs veriyor. Aynca Kremerata Baltica'ya kaynak sağlıyor. Hâlâ kazancının bir bölümünü vakfa yatınyor ve destek olacak kişiler anyor. Orkestra üyeleri yıl boyunca burs alıyor, birlikte beş ay dünyayı dolaşıp konser veriyorlar. Tüm gelir vakfa gidiyor. evshııleıiüçe katladıSERHAN YEDtG YTvalaTnin 'Mevsimler'i ve Piaz- zolla'nın 'Buenos Aires'te 4 Mev- sün'ini harmanlayıp geçen yıl '8 Se- asons" CD'sini yayımlayan keman- cı Gidon Kremer, Çaykovski'nin 'Mevsimler Koleksiyonu'nu da ek- lediğizengınbırprogramlatstanbul'a geliyor. Bugün ve yann Levent'te- ki İş-Sanat Kültür Merkezi'nde or- kestrası Kremerata BaHka'yla ik4 konser verecek olan ünlü kemancı- yı Paris'tekı evınden aradık, yazar- lık macerasını ve mevsimlere olan merakını konuştuk. - Kuzey Kutbu'na yapnğınız gezi- den sonra hayatınızı anlatan dört ciltlik bir kitap yazmaya başladınız. Ne>di sizi bu kadaretküeyen, srfir nok- tasına ayak basnıak mı yoksa beyaz- lıkta zamanın donması mı? GtDON KREMER-Çevrenin gü- zelliğinı. hiçlık du> gusunu, sizin be- lirttiğıniz gibi sıfır noktasını yaşa- dım bu gezide. Yaklaşık on yıldır yazmayı düşünüyordum. Tüm mal- zeme hafızamda hazır bekliyordu. Fa- kat kâğıda dökmek için hıç zaman yoktu. Başlamak ıçin bir kıvıkım ge- rekiyordu. İki haftalık sessizlik, dün- yayla iletişimin kesilmesı, cep tele- fonlanndan. internetten uzak kal- • "Turne programında 15 eser var. îstanbul'da bunlardan bizce en önemlilerini çalacağız. Dinleyicilere mesajım eleştirmenlerin sürekli söylediği cümlelerden ibaret: Açık fikirli olarak gelin konsere, müziğin kendisini açıklamasına, ruhunuza nüfuz etmesine izin verin. Önyargılannızı pekiştirmek ya da sadece eğlenmek için konsere gelmek gereksiz bir yorgunluk olur..." mak, yazma fikri üzerinde yoğun- laşmamı sağladı. Metnin aynntıla- nnı. bölümlerin içeriğini düşündüm. Döner dönmez başladım. Akıhaf- tada yaklaşık 800 sayfahk metin çık- tı. Yazdıklanm üç kitapta yayımlan- dı. 11 yıl sonra şimdi dördüncüsü üzerinde çalışıyorum. - Anılann dışında, gelecekte öykü ya da roman yazmayı düşünüyor musunuz? KREMER - Kendimi yazar ola- rak görmüyorum. Böyle bir hırsım yok. Bugüne kadar başkalannın bes- telerini en iyi şekilde yorumlamak fikn üzerine yoğunlaşmıştım. Yaz- dıklanm da benim kendi bestelenm gibi. Yazmak, sevıncın yanı sıra baş- lı başına bir dert. Müzıkteki mü- kemmelıyetçilik duygum, yazarken de devrede. Çabam gelecekte öy- kücülüğe dönüşür mü, bilmiyorum. O kadar yoğun çalışıyorum ki. Sa- nınm birkutup gezisi daha yapmam gerekecek. - Dördüncü kitapta Moskova Kon- servatuvan'ndaki yıOan anlauyorsu- nuz değil mi? KREMER - Evet, ilki Riga'dakt çocukluk yıllanm, ikincisi düzenle- diğim festivalin 15'inci yılı üzeriney- dı. Birkaç yazarın yazılannı da içe- riyordu. Üçüncüsü, yani OverTones, hayah turnede geçen birmüzikçınin komik ve hüzünlü öyküleri, yorum- cular, bestecilerle ilgili gözlemlen üzenne. Yaklaşık ikı yıldır üzerin- de çalıştığım dördüncü kitap. ilkinın devamı gibi. Batı'ya geçmeden ön- ce. 1965-1980 arasında Moskova "da- ki 15 yıllık hayat tecrübesını anla- tıyorum. 'Oistrakh paylaşmayı severdi' - Oğretmeniniz David Oısrrakh'ı ruhaf, belkigülümseten yanlanyla ha- tuiadığınızda akhıuza neler geliyor? KREMER-Zamanımızın en bü- yük yorumculanndan bın olması- nın yanı sıra paylaşmasını seven ger- çek bir insandı. Öğrencilerin kişili- ğini baskı altına almaz, tam tersine serpilip gelişmesini sağlardı. Bize 'genç mesJektaşım' diye hitap eder- di. Çok sıcak. özenli, dikkatliydi. Bununla beraber gayet disiplinliydi. Müzığın sadece ifade özgürlüğü ol- madığını, ntim. entonasyon, objek- tivıte. üslup konulannda ciddi bir disiplın gerektirdiğini savunurdu. Yıllar sonra vıdeo kayıtlannı izledi- ğımde kemandaki müthiş kapasite- sinı. inanılması zor kontrol yetene- ğini görüyorum. Sanırım bugüne kadar karşılaştıklanm arasında den- ge noktasını en iyı yakalayan ve zir- veye ulaşan müzikçı o oldu. İnsan yanını düşündüğümde bü- yükbabamı hatırlıyorum. Müthiş bir sıcaklık... Sesınde. yüzünde... Aynı zamanda insancıl yaklaşımı yüzün- den yetkililerle yaşadığı sorunlar, bunlann yüzünde bıraktığı izler... Sanırım çektiği. dışa yansıtmadığı bu ıstırap erken denebilecek yaşta öl- İstanbuldaRaskatovun 'MevsimlerKoleksiyonu'nundünyaprömiyerl Piazzollaııııı müziğinde yoğun melankoli var- Mevsbnlerle aranızda özel bir Dişkivar mı? Yaratıcıltğını?ı, enerjinizi, iyimsertiğinizi et- kiliyor rau mevsimler? KREMER - Gençlik günlerimi hatırladı- ğımda sonbahann beni çok etkilediğini söy- leyebilirim. Yoğun melankoli duygusu Schu- bert'in, Piazzolla'nın müziğinde de var. Bu- nunla birlikte diğer mevsimlere haksızlık yapmak istemem. llkbaharda kuşlann ötme- ye başlaması, bunu algılamak harika bir duy- gu. Hangi gün, ay olursa olsun mevsimleri yaşamak başlı başına bir mutluluk. - Müzikte mevsimlerle Uişkiniz Vrvaldi'yle başladı, Piazzolla'ya uzandL Şimdi hangi yön- de flerKyor? KREMER - Vivaldi'den sonraki adımda St. Petersburglu besteci Leonid Desyatni- kov'dan Piazzolla'nın eserini orkestraya uyar- lamasını istedim. Daha sonra önerim üzeri- ne 'Rus Mevsimleri' adlı bir eser yazdı. Îstanbul'da dünya prömiyerini yapacağımız Raskatov'dan Çaykovski'nin mevsimler uyar- laması SeasonsDigest'labirleştirip 'Rus Mev- simleri' başlıklı bir konser turnesine çıkma- ya hazırlanıyoruz. '8 Mevsim'den sonra klasik müziği çağ- daş müzikle buluşturma yolunda ikinci adım olarak baktığım ve isim babalığı yaptığım bu projeyi turnenin ardından CD'ye dönüştüre- ceğiz. - Son olarak İstanbul konserlerinin ardın- daki fikir üzerine konuşanm isterseniz. Ne- den mevsim teması ve neden bu eserier? KREMER- Ashnda '8 Mevsim' projesi- ni konserlerde o kadar çok yorumladık ki yeni bir şeyler çalmak istiyoruz. Fakat o kadar fazla istek geldi ki istan- bul 'dan başlayan altı haftalık bir turneye çık- maya karar verdik. Rusya, Kore, Japonya, Çin'de 10 konser vereceğiz. İstanbul konse- rinin ilk akşamında Çaykovski uyarlaması- nın tümünü çalmayı düşünüyorduk. Fakat tüm geceyi dolduracak kadar uzun bir eser. Bu nedenle bazı bölümlerini çalacağız. Raskatov da prömiyer için is- tanbul'a geliyor. Turne prog- ramında 15 eser var. is- tanbul 'da bunlardan biz- ce en önemlilerini çala- cağız. Mesela Schubert'in Do MajörBeşlisi'nin orkestra uyarlama- sı.Haydn'ın ikili kon- çertosunu ve Schnitt- ke'nin 'Moz-artala Haydn'ı... Bu eser yıl sonun- da yayımlanacak ve Mozart müziğini çağdaş müzikle birleştiren bir baş- ka CD projesinin repertuvannda yer alacak. mesine neden oldu. - Yazarhk serüveni sizi gazetecile- re, müzik eleştirmenlerine yaklaş- ürdı mı; konser yorumlannı okur- ken eskisi kadar sinirleniyor, tepki- nizi beüi ediyor musunuz? KREMER- Yönetmen. müzıkçi, tiyatrocu. ressam, yani tüm sanatçı- lar her türden gazeteciyle karşılaş- maya kendisini hazırlamalı. Bazı- lannı okumak, konuşmak güzel. Na- sıl bazı sanatçılar müziği hiç önem- semeden şöhret. güç gösterisi yapı- yorsa, aynı şey gazetecilerde de mev- cut. Çoğunlukla eleştirmenlerle bu- luşma, konuşma fırsatından yoksu- nuz. Bizi doğru anlamalan, doğru yargılarda bulunmalannı dilemek- le yetiniyoruz. Doğru yargı için tüm önyargılan bir yana bırakmak gere- kiyor. Bu da çok zor bir iş. Eserle- rin nasıl yorumlanması gerektiği ko- nusunda bir fıkir oluşuyor kafalann- da ve yaratıcı, yenilıkçı yaklaşımla- ra kapalı olabiliyorlar. 'Ekştirmenler gençlere köstek' Tutucu eleştirmenlerle iletişım kurmakta zorlanıyorum. Onlar da benimle anlaşmak konusunda zor- lanıyor. Ashnda müziğin aynntıla- n, yorum üzerine eleştirmenlerle karşıhklı tartışmaya her zaman açı- ğım. Saniyeleri sayan, önyargıh, mü- zik yerine çevredeki olaylarla ilgi- lenenlerden uzak durmaya çalışıyo- rum. Başlangıçta tüm yorumları okurdum. Şimdi o kadar meşgulüm ki. Yine de bazı yazarlan mutlaka okurum. Onurlu ve duyarlı bir insa- nım. Eğer neşelı günlerimden birin- de değilsem, hakkımda aptalca, ya- lan yanlış şeyler yazılmışsa, bu be- ni hâlâ ciddi şekilde üzebilir. Eleş- tirmenler özellikle genç sanatçılara ciddi zararlar verebiliyor. Sadece destek bekleyen genç sanatçıya kös- tek olarak değil. söyleyecek yeni la- fı olmayan sanatçılan ya da kalite- sizliği överek yapıyorlar bunu. So- rumsuzluk eleştirmenler arasında adeta salgın hastalık gibi. 'Vakfa çok az destek var* - Almanya'da kurduğunuz vakıf- la Baltık ülkelerinden çok yetenekli öğrencilere burs veriyor aynca Kre- merata Baltica'ya kaynak sağlıyor- sunuz. Devletlerden destek ya da sa- natseverlerden bağış geliyor mu? KRAMER - Kuruluşta vakıf için 100 bin mark yatırdım. Hâlâ kazan- cımın bir bölümünü vakfa yatırıyor ve bize destek olacak kişiler anyo- rum. Şimdiye kadar çok az destek geldi. Isviçreli bir sigorta şirketi bir yıl kadar küçük bir kaynak sağladı. Bazı hayırseverler enstrüman alma- mıza yardımcı oluyor. Buna karşın orkestra üyeleri yıl boyunca burs alı- yor, birlikte beş ay dünyayı dolaşıp konser veriyoruz. Tüm gelir vakfa gidiyor. (Bağış için faks numarası: 0049410666307) (Röportajm tamamını internette www.is-muzik.net sitesinden oku- yabilir, aynca Gidon Kremer 'e si- te kanahyla soru sorabilirsiniz.) YAZIODASI SELtM tLERİ Alay ve Acı (2) 1976'da noktalanmış "Eski Sevgili"öe Leyla Erbil alay ve acıda doruğa erişir. öykü kişisi, "banka memureliğinden emekliyeaynlmış, eliyü- zü düzgün, kırklannda, dul ve fstanbul'a görgü- süz bir turist kadar hayran bulunan" Nigâr, bir yandan siyasal darbe ortamında "inşallah yaka- lar da gebertirsiniz o anarşist domuzu" denen kişilerden, onların dünya görüşünden yana olmak istemekte, bir yandan da altın fiyatlannın inip çı- kışını saniyesi saniyesinetakip etmektedir... Du- yuş ve düşünüşteki müthiş us yanlması öykü boyunca varlığını korur. Nigâr'ın, bir anlamda herkesin, hepimizin us ya- nlmasını, us yanlmalannı var eden toplumsal or- tamda her şey yalan, hile, entrika, kandırmaca üzerine kuruludur. Bir gazeteciye, bankasındaki "kredi dağrtım- lannın, rüşvetlerin içyüzünü" anlatan Nigâr, "şim- dilik meyhanede" sürdürürebildiği devrimci mü- cadelesinden gurur duymaktadır. Banka müdü- rüne gelince, "adını gazetede okuyunca önce ne- ye uğradığını şaşırdı. Ardından da sevincinden ne yapacağını bılemedi. Sonunda partisinin gö- züne girebilmişti. Bu onun gelecekte göz dikti- ği yerlere ulaşacağının müjdesiydi. Kendisini şimdiden pariamentonun ön sıralanna kunıl- muş, başkanını saygıyla dinlerken gönjyordu." Vurgulamak gerekirse, bu satırlar 1970'lerde ya- zılmıştır... Kişilerini amansızca eleştiren Erbil, dilde, an- latımdatek başınalığını korur. Yapaylığın, ikiyüz- lülüğün dünyasında, dil anarşistçe ifadelere ka- vuşur. Erbil'in tutumuna yıllar önce Behçet Ne- catigil de dikkati çekmek istemiştir; şöyle diyor "1950'den buyana, dilin oturmuş kelime ha- zinesi ve sözdizimi kurallannı değiştirerek, kısıt- lı toplum düzenine baş kaldırma niteliğinde, va- roluşçu yöneliş ve temalaha yazdığı hikâyeterin- de, yeni bir biçim aradı, ilginç bir hikâyeci ola- rak karşılandı." Varoluşçu yönsemelerin Hallaç'tan sonra Ley- la Erbil'den silindiğini sanıyorum. Özellikle "Es- ki Sevgili", Erbil'de Gogol istinzasıyla Dostoyevs- ki acısını içselleştirmiştir. O kadar ki, birinden ötekine bir gelgit de söz konusu değildir artık; iki- si daima birlikte, daima iç içedir. Şimdiki dünyaya 'katlanamayan' kişi ordan oraya savruldukça, bir şeyleri 'göstermekten' başka çaresi olmadığını kavradıkça, yıkılmakta, fakat her yıkılışında yeniden görkemli anarşizm- ler düşlemektedir. Nigâr için yazılmış şu satırlar, belki birçoğumuz için de yazılmıştır: %..) Dopdolu, rengârenk, iç açıcı bahar ko- kulanyla kendisine sunulan bir demetti yaşam. Meyhanelerde, banka köşelerinde, mutfak ka- ranlıklannda, itilip kakılarak geçmesinin biröne- miyoktu. Içine bırakıldığı dünyada kendisini çe- kip dokuyan, ezen, kirieten, o dünyayla çekiş- mesini sağlayan herşeyi bağnna basıyordu şim- di. Bûlend'i, Oğuz'u, ona baş eğmemeyi öğre- ten, güç kaynağı olan kötülükleri, içinde den'n- lerden, ta şuralanndan taşan düşmanlığı, insa- noğluna gehlmiş telleri büktürtecek, devrilmez taşlan kaldırtacak o düşmanlığı kutsuyordu. In- sanoğlunun sevilmeye değer olacağı güntere kadar, bütûn alçaklan kutsuyordu." Leyla Erbil için, çağdaş edebiyatımızın yürek yakıcı bir sorgulama ustası denılebilir. Her an kendini sorgulama, her an her şeyi sorgulama. Hiçbir mutlu an yoktur. Geçmişte kaldığı için kıy- mıklan çoktan rendelenmiş birkaç anı bazan mut- luluk yerine geçse de, şimdinin ve geleceğin sor- gusu onları ışımadan söndürür. Yaman bir acıyı sivri dilli, keskin alaya dök- mek, sonra bu alaydaki çığlığı dinletmek, Leyla Erbil öykücülüğünün özü gibi geliyor bana. "Eski Sevgili"n\n, soluk almaya çalıştığımız fe- sat ortamına ürkünç sorusuyla noktaJamak isti- yorum: "İki insanın sevişmesi topluma hesabının ve- rilmesigereken birsuç oluyordu, neden? (...) Her şeyi gizlice çalan bu düzen, insanı yüceltici bir duyguyu, bedeni ve ruhu yıkayacak o en tabii aşkınlığı da kapıp pisletiyor, bir hınç durumuna sokuyordu." Susan Santag 1 a Kudüs Ödölü 1 • KUDÜS (AFP) - Amerikalı yazar Susan Sontag'a '2001 Kudüs Ödülü' verildi. Ödülü Kudüs Belediye Başkanı Ehud Olmert'in elinden alan Sontag, yaptığı konuşmada Israil'in Filistin politikasını. "Filistin topraklanndaki Yahudi yerleşimleri kaldınlmadıkça bu ülkeye banş geleceğine şahsen inanmıyorum. Sivillere karşı uygulanan cezalandırma maksath şiddet kabul edilemez. Bu adaletsizlik" sözleriyle eleştirdi. Ödûl, yazarlara özgürlük ve banş adına yaptıklan çalışmalar ve gösterdikleri çabalar nedeniyle iki yılda bir veriliyor. K Ü L T Ü R İ Ç İ Z t K K Â M Î L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear