23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 NİSAN 2001 PAZAR O L A J L L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr 'Bir IMF Klasiği' AydınAYBAY R eklam kokulu bu baş- lığı özellikle seçtim. Çünkü, DB (Dünya Bankası) çıkışlı (mahreçli) Sayın Devlet Bakanımızın onca çaba ve çalışma ürünü olan "programı", daha öncekiler gibi IMF-DB kompozisyonunun yazanı (müellifi) olduğu klasik ulusal (!) programlara pek benzıyor. Bızim gi- bi sıkıntıya düşmüş başka ülkeler- de de sık sık uygulamaya konulan ve genellikle işleri düzelteceğine büs- bütün çıkmaza sokmak gibi bir ma- rifeti olan bu tür programlara en çok yakışan sıfat, herhalde bu olmalıdır. Daha iki üç ay öncesine kadar "âlâ- ymdâ* ile desteklenip yürütülen ön- ceki "klasik ulusal program" da IMF-DB kökenli idı. Uzun zaman uy- gulamada kalan bu programın "çu- vaüadığını". bunun yüzünden çok sikıntılı bir dönem geçiren emek ke- süni değil, programın başdestekçi- lerinden olan ve sermaye çevreleri- nin sözcülüğüne soyunmuş bir der- neğin başyönetıcisi söyledi. Böyle- ce çuvallayan programın yerine bir yenisinin yapılması gündeme gel- mişti. Yeni programın "ulusaT ola- cağı söylenirken bu işle ilgilenmek üzere DB'den üst düzeydeki bir gö- revlinin hükümetçe davet edildıği haberi çıktı. IMF-DB takımı bu da- vete hemen yahıt vererek görevlisi- ni Türkiye'ye göndermeye hazır ol- duğunu bildiriyordu. Ama bu kez, "çuvanamayı" önlemek için olacak, bir ek tedbiri de şart koştu: tleride halaskâr (kurtancı) rütbesi ile anı- lacak bir zat, yapılacak ve uygula- maya konulacak programın yöneti- minde "hariçten gazel okuyan" bir bürokrat olmayacak, bizzat sorum- lu mevkide siyaset erki ile donanım- lı birkişi olacaktı. Bunun çaresı, bu zatın hükümette bakan rütbesi ile çalışmasıydı. Ama, TC Anayasa- sı'na göre bakanlaruı Türk yurttaşı olması şarttı. Neyse ki IMF-DB'nin elinde, yirmi küsur yıldır kendileri- ne çalışan böyle güvenilir birkaç Türk yurttaşı vardı. Görev onlardan birine verildi. Bu yoldan atanan ye- ni bakanımızın beklenen yeni prog- ramıyla ilgili açıklamalarmı birkaç gün önce dinledik. Basın emekçile- ri de açıklamadaki uzun laflan özet- leyerek programı kolay anlamamı- za yardımcı oldular. Aynntıyı ve in- ce ekonomik çözümlemeleri bir ya- na bırakırsak bu açıklamalar dola- yısıyla karşımıza şöyle bir sorun çık- tı: Bütünbunlan yeni birprogram adı altında toplayıp açıklamak için DB 'den ariyet alınmış bir uzmana ni- çin ihtiyaç duyulmuştu? Bunu yapa- cak yerli ekonomistlerimize "kıran mıgirmişti''? Ama, işin önünü ardı- nı biraz kurcalayınca sorunun yanı- tı anlaşılıyordu: IMF-DB ikilisi bu programın gereksinimini karşılamak üzere bir miktar para akıtmaya razı olmak için iki şart koşuyordu: Birin- cisi, paranın harcanmasında kendi- sinden ariyet alınmış görevli baka- nın buyruğu geçerli olacaktı. Ikin- cisi, Türkiye'deki kamu işletmeleri- nin bir an önce "armut piş, ağzıma dflş" olgunluğuna erişmesi için özel- leştirme işlerine hız verilecekti. Üst tarafı onlan zaten doğrudan ilgilen- dirmiyordu: Aylıklar arttmlmaya- cakmış; vergilere zam yapılmaya- cakmış; mevduata garanti verilecek- miş vb. işlerle ilgili değildiler. Prog- ram yine "çırvallarsa" (kı kesin ola- rak böyle olacaktu-), onlar için en- dişe edilecek bir şey yoktur. Bu tak- dirde yeni bir program daha yapıla- caktır. Görkemli bir salonda, yanına di- zilmiş yüksek bürokratlann ortasın- da inandıncı olmaya çalışan bir üs- lup ve ses tonuyla konuşan Sayın Bakanı dinlerken bundan 7 yıl ön- ce, DB'den alınan 100 milyon dolar- lık "Özeueştirme lygulamasıTek- nik Yardım ve Sosyal Güvenük AğT ile ilgili "tkraz Anlaşması"m anım- sadım. (Cumhuriyet'te, o tarihlerde bununla ilgili aynntılı bir yazım da çıkmıştı.) Anlaşma şöyle başlıyor- du: "tşbu anlaşmava bağh 2 No'hı çi- zelgede tanımlanan projenin yapüa- bilirliğj ve önceliği konusunda tat- min olan borçhı.bankadan. projenin fûıansmanına yardımcı olması tale- bindebulunmuştur." Burada borçlu olarak amlan Türkiye Cumhuriyeti idi. 2 numaralı çizelgede tanımlanan (ballandıra ballandıra özelleştirme- nin erdemlerini sıralayan) projenin yapımcısı ise bizzat Dünya Banka- sı'ydı. Niçin, kimin önerisiyle hazır- landığı belli olmayan bu projeyi bi- zim devletimiz (yani borçlu TC) sa- dece incelemiş ve "tatmin olarak" kabul etmişti. Yani bu süreçte bir görüşme, bir müzakere filan yapıl- mamıştı. Borç olarak verilecek pa- ra ise Türk halkına, kendi alın teri- nin ürünü olan kuruluşlan yok pa- hasma elden çıkarmanın propagan- dasını yapmak için birtakım cazgır- lara dağıtılacak paraydı. Borçlu ta- rafından son kuruşuna kadar faiziy- le birlikte geri ödenecek ikrazdan sağlanan bu paranın kimlere verile- ceğine de borçlu TC değil, nihai ola- rak DB karar veriyordu. Türkiye'ye, buradaki birilerine (paranın çoğu dı- şanda DB çevresinde çöreklenmiş danışman adını taşıyan kuruluşlara veriliyordu) ödenmek için gönderi- lip bir Türk bankasının hesabına gi- ren para üzerinde, üçüncü kişilerin yapacağı haciz ve benzeri türden yargısal işlemler geçerli olmayacak- tı. Bunu, ikraz anlaşmasını imzala- yan dışişleri görevlimız DB'ye kar- şı aynca taahhüt ediyordu. (Halbu- ki hacizden bagışık tutulan şeylerin neler olduğu TC Icra ve Iflas Yasa- sı'nda yazılıdır ve bunlar dışında sözleşmeyle özel bağışıklık tanına- maz.) Bunlan ve öteki aynntılan anım- sarken bu kez hazırlanan "ulusal" (!) nitelikteki programa destek vermek için DB'nin (veya onun talimatı ile diğer finans kuruluşlannın) nasıl bir ikraz anlaşması formatı kullanaca- ğını merak ediyorum. DB yetkilile- rinin mevzuat değişüdikleriyle ilgi- li "15yasada" yapılacak değişiklik- le ilgili siyasal şartm tamamını önem- sediklerini hiç sanmıyorum. Bunla- hn çoğu, bence, Türk Telekom ve THY'nin özelleştirilmesi gibi işlem- lerin bir an önce yapılmasmı temin etmek için dayatılmış düzenleme- lerdir. Ama, programa destek vermek için yapılacak ikraz anlaşmalann- da, asıl amaç olan ve ülkeyi ekono- mik olarak esir almak için tezgâh- lanan özelleştirmelerin yapümama- sı halinde kullanılmak üzere bun- larla ilgili örtülü kurallara mutlaka yer verileceğine eminim. ikraz an- laşmalan yayunlanırsa bu konuda asılık eden borçluyu terbiyeye yara- yacak "tnekanizmalar" için nasıl formüller üretildiğıni de herhalde göreceğiz. Öyleyse bekleyelim. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL 'Gaflet veBudatalık'mı? "Mali dutvmumuz bağımsız yaşamaya elverişli değildir." Bunu yeni bir söz sanmayın! Bugünlerde de bi- rl çıkıp bunu söyleyebilirdi. Haksız da sayılmazdı! Dünya Bankası'ndan transfer Derviş Bey, kapı kapı dolaşıp ne arıyor? Para!.. Neden? "Mali du- rvmumuz kötü" de ondan! Dışandan dolarlar gel- rtıezse devlet iflas edecek! Seksen yıldır bağımsız yaşamış yetmiş milyonluk bir ulus, ABD'ye elini uzatmış bekliyor! Yıl 1918. Istanbul aydınlan -ki içlerinde birçok ün- lü yazar, gazeteci, polrtikacı var- ABD Başkanı Wll- «on'a bir mektup gönderirler... Istedikleri, Osman- lı Devleti'nin ABD 'manda 'sına alınması, yani ülke yönetiminin Amerikalılara teslim edilmesi... Nedir ABD Başkanı'ndan istenenler: : l 'MalfyOrJanm, Sanayi, Ttearet, BaymdtrhkveBğh- tlm bakanlıklannın her birine uzman yardımcılar- \a birlikte bir Amehkan başmüsteşan atanacak! Bu müsteşariandan kurulu Amehkan komisyonu ye- ni ilkeler çerçevesinde memleketin mutluluğunu ve maddi gelışmesıni sağlayan reformlanyapacak..." Yalnız bu kadar değil: Adalet işlerinln, jandarma ve polisin başına ve her ilin yönetimine de Ameri- kalı uzmanlar getirilecek... Iş bu kadaria bitmez. Sıvas Kongresi'nde, ABD güdümünde bir küçük devlet olarak yaşamak ko- nusu en ünlü kişilerce desavunulmuştur. Örneğin, Refet Paşa bakın ne demiş: "Yirminci yüzyılda beş yüz milyon lira borcu olan ytkık bir memleket, pek sevimli olmayan bir top- rak ve ancak on-on beş milyon lira geliri olan bir millet için dış destek olmaksızınyaşantısını sürdür- me olanağı yoktur." Daha kimler kimler! Halide Edip'ler, Ahmet EmJn'ler, Velid Ebuzziya'lar, Necmettin Sadık'lar, Celal Nuri'ler!.. Hepsi, ABD'nin güdümüne teslim olmayıtekkurtuluşyolugörmüşler...Hiçbiri bağım- sız bir Türkiye'yi hayal bile edememişL IMF'ler, Dünya Bankalan, yabancı parakaynak- lan bugün her işimize kanşıyorlar. Son önerileri, "On beş yasayı kısa sürede çıkartın, size para ve- mlim" değil mi? Biz de büyük bir hızla bu yasala- n .Meclis'ten geçiriyoruz! Bunlar ülkeye, halka ne denli yararlı diye fazla kafa yormadan, bu yasalar yaşama geçince ne gibi tepkilerin doğacağını dü- şünmeden!.. Umut, gelecek milyarlarca dolarda- dır! Günü kurtarmak, işbaşındakilerin baş sorunu. Umutsuzlar, teslimiyetçiler ne kadar ağır baskı yapsalar da Mustafa Kemal. çızgisinden sapma- mıştır. Bugünlerde şaşkınlık içindekı kadrolara Ata- türk'ün 1919'daki seslenişini bir kez daha duyur- makta yarar var: "Ahmaklar, memleketi Amerikan mandasına, In- giliz koruyuculuğuna bırakmakla kurtulacak sanı- yoriar. Kendi rahatlannı sağlamak için bütün bir va- tanı ve tarih boyunca devam eden Türk bağımsız- llğını feda ediyorlar. Oh ne âlâ, mücadele yerine mandayı kabul edeceğiz ve rahata kavuşacağız. Bu ne gaflet, ne köriük, ne budalalıkl" Bu 'gaflet ve budalalık' ne kadar güçlü şeymiş! ' Seksen yıl geçse de bazılanmızda sürüp gidiyor!.. TC ANKARA GAYRIMENKUL SATIŞ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN KIYMET TAKDtR RAPORUNUN tLANENTEBLİĞl DosyaNo:2001 10İ.Ş. Ankara 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nın 13.6.2000 gün ve 1997/1350 esas, 2000/627 karar sayüı ilamı ile satllmak suretiyle hıssedarlar arasındaki ortaklığın gi- derilmesıne karar verilen Ankara, Etimesgut ilçesi, îs- tasyon Mahallesi'nde kâın 46285 ada, 7. parsehni teş- kil eden 536 m2 miktanndaki arsanın satışına ilişkin olarak yapılan işbu takıpte gaynmenkulün satışa esas kıymet takdiri yapılmış olup bilirkişi kurulunun 22.2.2001 tarihli raporu ile 26./ 800.000.000 -TL fay- met takdir edılmış ve hissedarlardan Abdullah Zafer Balcı'nın adresı tespıt edilemedığınden adına ılanen tebligat yapılmasına karar venlmıştır. Karar gereğınce ışbu ilanın yayımı tarihınden itiba- ren 7 günlük yasal süreye ilaveten 15 gün içinde hisse- dar Abdullah Zafer Balcı'nın varsa itirazuıı ilgili mer- ciye yapması, olmadığı takdırde bu süre sonunda kıy- met takdir raporunun kesinleşmiş sayılacağı kıymet takdir raporunun teblıği yerine kaim olmak üzere ilan ohınur. 15. 3 2001 Basın: 23418 Soldaki Yeni Oluşum YetkinARÖZ I imdi artık CHP'yi eleştir- l melerın, dövünmelere varan k yakınmalan sürdürmelenn, )olmayan umudun kıvılcım- _ lannı bir kez daha olsun ateşlemeye yönelmelerin, hem ken- dini hem de başkalannı aldatmak gibi bir akıntıya kürek çekmelerin anlamı kalmadı Ne yazık.. bugü- ne değın sürdürülen çabalar, boş umutlara dönüştü. Şimdı artık sos- yal demokrat solda yeniden parti- leşmenin, bu partıleşme koşullan- m tartışmalann ve bu tartışmalara bir yerlerde nokta koyup sonuca gitmelerin tam zamanı. Artık sorul- ması gereken, nasıl bir sosyal de- mokrat parti, nasıl bir tüzük. nasıl birprogram ve ortaya çıkan bu olu- şuma kimlerin öncülük edebıle- ceklen.. zorun nasıl başanlabılece- 6»... Bu oluşumun hem bize hem ken- dine özgü sorunlan var kuşkusuz. Bize özgü sonınlannın başmda; az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülke insanlanna özgü örgütlenme sorunlan yer alıyor. Aklını kullan- mada, örgütlenmede ortaya çıkan zorluklanmız... Kısacası: Uzlaşma, ortak nokta- lan büyütme kültüründen uzak du- nışlanmız... İHe de birilerine bağ- lı politika yapma alışkanlıkları- nuz... llle de kendımıze maddi bir yarar sağlamaya dönük beklenti- lerimiz... Bir fîkri, bir programı sa- vunmanın ötesine geçip kişilere bağlanmaeğilimlerimiz... Giderek içeriğini yitiren, bir bakıma kendi- ne güvensizliğini yansıtan zaman yitiricı tartışmalann sarmalına ta- hlmalanmız.. hepsı de birbırinın ar- dından geliyor. Ona bağh olarak ortaya çıkan bir başka sorun da "HderHk" sorunu oluyor. Kulluktan yurttaşlığa, yurt- taşlıktan birey ounaya geçiş süreç- lerine iç içeyaşayan toplumumuz- da liderlik, "e^der içinde birinci" olmaktan çok; eşitler üstü bırkim- liğe bürünüyor. Tartışılamayan, sor- gulanamayan, sadece ınanılıp gü- venilen, ardından gidilen bir yol gostenci olup çıkıyor sonunda. Bu, bugüne değin toplumsal yapuım MACERA 1? .»•5i- ~l"-£>'. 19 Mayıs'ta 2. kitap geliyor: Harry Potter ve Sırlar Odası Sırlar Odası'mn açılma^yla ortaya çıkan karanlık bir güç, Hogwartsî takileri taşa çevirmeye başlıyor. Harry Potter, hayatmı telüikeye atarak* Oda'ııın elli yıllık. ölümcül gizemini çözmeye çalışıyor ve olanlar oluyorî Maceraya katılın! Harry Potter internette hediyeler dajpuyor: www.han7p0tterturkiye.com ve www.ghowtvnet.com/harrypotter ürettiği bir olgu. Yurttaşlık bilinci- nin kazamlmasına, bireyleşmeye göreli olarak değişen bir süreç. Ki- şilere bağh politika yapmalann bir tür gerekçelennı oluşturuyor aynı zamanda. Kendine özgü sorunlan- nın başmda ise "sorda ohna, çız- ginın doğru saptanması geliyor. Solda olmak, çok açıktır ki var olan düzeni yoksul sınıf ve katmanlan- nın, dahası tüm yurttaşlannm ya- ranna değiştirip dönüştürmeyi ön- görür. Her ülke kendi önceliklerini ken- di somut koşullarından üretir. Bu açıdan bakıldığında, hem kurulu düzeni savunan hem de "soFda ol- duğunu söyleyen partılerimizin tt sol''da ohnayı başaramadıklan bir geTçek. Dünyaya ve toplumsal so- runlara sotdan bakamıyor- lar. Eleştirdiğimiz "popü- Hzmi" bile içermeyen sanal bir solculukla zaman öldü- rüyorlar artık. Giderek es- ki ahşkanlıklanndan, dog- malanndan kurtulmayı; ak- hn, bihmin aydınlığmda ye- nilenmeyi göze alamıyor- lar. Üye ve secmen taban- lan hızla yitiyor bu yüzden. Kısu-döngüleri içinde sıfir- lıyorlar kendılerinı. Daha da kötüsü bir rejım sonınu- nu ortaya çıkarmanın ha- zn-layıcısı oluyorlar düpe- düz! IMF'den, Dünya Banka- sı'ndan, "sanal" Gümrük Birliği'nden kurtulmayı, AB toplulugu kapüanndayalvar yakar dolaşmaktan vazge- çipadamgibi onu hak etme- yi öngören politikalan üre- tip savunmaya yönelecekle- ri yerde; teslimiyetçi poü- tikalarla hiçbir soruna çö- züm üretememenin batak- lığına saplanıp kalıyorlar... Küreselleşme olgusunu ye- niden irdelemeyi, çıkış yol- lannı bulmayı, sanayileş- meyi, üretimi arttırmayı, teknolojik gelişmeyı, dış- sanmı-dışalımı ve gelir da- ğıhmını dengelemeyi, bütün bunlann özünde ete kemi- ğe bürünmesi gereken de- mokratikleşmeyı göze ala- mayan bir solun, sol olama- yacagmı görmemekte dire- niyorlar. Onun için yerine oturan yeni bir sol bakışa, bu ba- kışm getirdiği yeni bir so1 kültüre gereksinim var. Si- yasal parti yapüarunn olum- suzluîdanndan dolayı bu- güne değin siyasetin dışm- da kalan geniş kesimlerin siyasete kaühna kanallan- m açmak, sendikacılann, meslek ve sivil toplum ör- gütü yöneticilerinin, bilim- düşün insanlanmn, özekin (kültür) sanat insanlannm, kadmlann ve gençlerin ey- lemlibirbiçimdeyer alacak- lan siyasal yapıyı kurmak, onun örgüt modelini oluş- turmak, ürettiği progTam ve tasanmlarla Türkiye'yi "çagdaş uygarhkdüzeyi"ne taşunaya aday bir parti ol- mak.. sosyal demokratlann öncehği bu. Bütün zorluklanna kar- şın, hazırhklar bunun için yelpazenin seslerini derle- yip toparlayacak, çok seslı- liği coşkulu bir toplumsal yürüyüşe dönüştürecek or- kestra şefuu arayışlan bu- nun için. PENCERE Martı Mutsuz... ••. Reşit Aşçıoğlu vaktiyle "Gözlüklü Martı" adıyla küçük ve sevimli bir dergi çıkanrdı... Peki, martı gözlük takar mı?.. Takar!.. Denizde balık bulamayan günümüzün martı- sı gözlük takmasın da ne yapsın?.. Boğaz'ın martısı denizde balık bulamayınca Istanbul'un çöplüklerinde yıyeceğinı aramaya başladı, gözlüğü de bu yüzden taktı... ; İnsan ne yaptı?.. Teknoloji geliştiğinden insan artık gözlüklert- ni atıyor, yerine 'lens' kullanıyor... . Peki, önünü görebiliyor mu?.. .* . Atalanmız: "- Horoz olmayan yerde" demişler, "sabah geç olur..." Horoz nerede var?.. Tanm toplumunda... ^i Köyde... Sanayi toplumunda, horoz değil, fabrika dü- düğü öter... Ne var ki ne horozun ötüşü köylüyü uyandı- rabildi, ne de fabrika düdüğü işçiyi... Sınırsız tüketimin çılgınlığına yakalanmış bir dünyada doğayı yok etmek için birbirimizle ya- nşıyonjz. Sanki daha çok tüketen, daha uygar... Kim buna 'dur' diyecek?.. Insanlık tarihinde ilk kez tüm gezegenimizi kapsayan bir küreselleşme sürecinde yaşanıyor; kim düşünebilir ki bütün insanlık aynı köfteyi yi- yip aynı gazozu içecek?.. Peki, martı ne yapacak?.. Denizde balık bulamadığı için karaya vuracak, çöplüklerde yiyeceğini arayacak... Martı mutsuz... • Kim düşünebilirdi ki aslan, kaplan, gergedan, fil, sırtlan, maymun ve daha niceleri, soyları tü- kenmesin diye parklarda korumaya alınacaklar... Afrika bitti.. Tükendi.. Konuşulmuyor bile... : 'Seyaz adam' koskoca bir kıtayı doğal yaşa- mından kopanp yağmaladıktan sonra köküne kibrit suyu ekerek yok etti... Kimsenin kılı kıpırdamıyor; bizim için -ve dün- yada yaşayan çoğu insan için- gezegenimizde iki kıta var: Birisi Avrupa.. . i öteki Amerika.. Dünyanın bu iki kıtadan ötesi ha var.. HayokL "Atalanmızdan mirasalmadığımız, ama torun- lanmıza borçlu olduğumuz" şu güzelim dünya- da yalnız insanlar mı mutsuz?.. Yalnız gözlüklü martı mı mutsuz?.. Aslan mutsuz.. j,^, Fok mutsuz.. ,,.,... , ". - <rı? Rl mutsuz.. -r-«J --i . - T Ya panda?.. Pandanın soyu tükeniyor, nasıl mutlu olsun ki?.. Doğayı seven kimi insanlann elinde yaşatılma- ya çalışılmasına karşın, doğadan koptuğu için mutsuz!.. Bir laboratuvar kobayına döndü pan- da... Hüzünle bakıyor çevresine... • Dünya demir kafesli büyük bir hayvanat bah- çesine döndü; insan tüketimle çılgınlaştı; deniz- ler, göller, ırmaklar, nehirler kirleniyor; hava ze- hirleniyor, iklimde hayatı tehlikeye sokacak bir değişim seziliyor; yoksa güneş de bizden yüz mü çevirecek? Kıyamet günü mü yaklaşıyor?.. Hayır!.. Güneş, horoz öttüğü için doğmaz.. Horoz, güneş doğduğu için öter. İnsan elbette gerçeği bir gün görüp anlaya- cak, sınırsız tüketim toplumuna "dur' diyecek!.. Peki, ne zaman?.. Acılı Bir Coğrafyanıır, B/Iitolojiden Siyasete: Hüzünlü Öyküsü , 5farran ve ^Fıraf \n T3in VJıffıR TDramı Sanlıuıfa'nın, Harran'ın, GAPın destanı... Bu konularda her zaman . basvuaılacak bir basucu kitabı, göınuru dökûlmûs. ağulardan sOzülmüş bu basucu kitabı..." HKRETOTttM OZAN YAYINCILIK CcnaiNafa SLNo.9KaH CıpkgnfisLTd:llUjSll 9395Faib.yll2>51 ElmasBANK Sanat Galerisi Cemre Eylül BULUNMAZ Ayşe Flkriye BULUNMAZ -İZLENİMLER- Yajhboya ftMİm 23 NI 13 M23 NIMUI -13 M«yM 2001 BASIN MÜZESI İSTANBUL1.SULH HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN Dos>aNo-2001/84 VasıT. HastaUğı sebebıyle Mer- yem Palavan mahkemenu- an 2001/84 esas. 2001,163 karar sayılı ılamı de 19.4 2001 tanhındevesayet altına alınmış olup. kendı- sıne3 Levent, UğurMum- cuCad.No.20Beşiktaş-ls- tanbul adresınde ıkamet • eden hzı Gülmar Gön-' çer'ın \ası tayınıne karar' venlmiştır. İlan olunur. 19 4 2001 Basın 23436 •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear