23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 MART 2001 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA X^U .K. kultur@cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUİV ANDAÇ O, bizhn çoculduğumuzduMarcel Proust'un şu sözlerine arada bir döndüğüm olur: "Bize yaşanmamış. gibi gelen çocukiok günlerimizde, çok sevdiğüniz bir ldtapla geçirdiğimiz günJer kadar dolu dolu yaşannuş başka bir güıı belld yoktur." Geçenlerde, gözüme ilişen bır gazete haberi beni hem şaşırtmış hem de o yaşanmamış gibi gelen çocukluk günlerimizin 'anlaü kab- ramanı'nrn kitaplanna döndür- mûştü. • • • Tohum Islah Istasyonu'nıın ya- nıbaşındaki evimiz, orada olup bi- tenlenn, yaşanılanlann tanığı ol- duğu kadar, paylaşanıydı da. Üni- versitenin çiftliği olarak anılan To- hum Islah Istasyonu, bizim eşsiz oyun / düş / okuma yurdumuzdu. Atatürk Üniversitesi'ne bağlı bir birim olarak işletilen bu yer, gözü- müzde, izlediğimiz kovboy fihn- lerinin mekânı, okuduğumuz ro- manlann anakarasıydı adeta! O günlerde, rektörün Amerika- lı eşinin çocuklar için düzenledigi etkinlikler, onun at üstünde gelip gitmeleri, o partilerde dağıttığı ki- taplar, oyuncaklar bir yana; izlet- tiği fîlmler arasmda belleğimde en çok yer edeni ABD'li astronot Ne- fl Armstrong'un Apollo 11 ile aya ayak bastığı an'ı yansıtan belge- seldir. O güne kadar bana okuma tut- kusunun kapılannı açan Jules Ver- ne'ııı Aya Seyahat'te anlattıklan gerçekleşmıştı. Öngörûlü yazan- mızı daha bir sever, ona bağlanır olmuştuk. O ilk adımın ay toprağındaki ipiltisini hissettiren bir toz bulutu- na takılıp kahnıştım. Jules Ver- ne'in anlattıklanyla başbaşaydım artık! Belgeselin anlatıcısı gıtmiş, 'BanşGönüOüsü' Ingılızcc öğret- menimiz Craig Noll gelmişti san- ki! Konuşan, Jules Verne'in bu ki- tabını anlatan, NASA'nınuzay ça- hşmalarından söz eden bizim 'MısurNo'muzdu! Jules Verne, o- nunda çocukluk günlerinin kahra- manıydı. t/ul ••• Jules Verne, romanlannda, yer- kûrenin dört bir yanına dair arilat- tıklanyla önümüze salt düşsel bir evrenin gizlerini getirip koymu- yor, ilgi ve merakımızı da arttın- yordu. Ada dûşleri, gezginlik ruhu, bi- lime merak, tarihi anlamak, coğ- rafyayı keşfetmek, haritalarda par- mak ucuyla gezinmek... tşte o imgesel yolculuklar ki, za- manla, bir bır gerçeğe dönüşebili- yordu. Jules Veme'in yazdıklarmdaki serûven coşkusu, bilgilendirici ya- nı, bilinmezlen dile getirişi, düş- sel bır evren yaratışı denilebilir ki, bizi onun dünyasına çekenlerdi. Aya Seyahat Kaptan Grant'ın Çocuklan, Araba ile Devriâlem, DenizterAtonda 20.000 Fersah, Es- rarengjzAda, Balon'da Beş Hafta, onun belleklerimizden silinmeyen kitaplan olmuştu. ules Verne, romanlannda, yerkürenin dört bir yanına dair anlattıklanyla önümüze salt düşsel bir evrenin gizlerini getirip koymuyor, ilgi ve merakımızı da arttınyordu. Ada düşleri, gezginlik ruhu, bilime merak, tarihi anlamak, coğrafyayı keşfemek, haritalarda parmak ucuyla gezinmek... Düş ve gerçeklik... Verne'in an- lattıklannın bağlayıcı, etkileyici boyutu. Serüven, bilgılendirme sonra gelir. Düşlerin sınırlannı zorlayıcılığı okurda ilgi odağı oluşturmanın ötesinde; yerkûreyi tanıma/tanıtma merakıdır asıl on- da önemli olan. Yerküreyi tanımak, anlamak için kapı aralar Veme Anlattığı seya- hatler/yolculuklar; olağanüstü olaylar hep buna dönüktûr aslında. Denızler dıbinden 'aran merke- zi'ne seyahatin çocukluk evreni- mizdeki yerini, o heyecanını nasıl anlatmalı?.. Akıcı bir kurgu, ilgi/merak uyandıncı öğeler; onun bir kita- bından ötekine ulaştınyordu bizi. Farkında olarak ya da olmayarak yanrun bilim/düşün/yazın insan- lannın yetişmelerine ışık tutuyor- du Verne. _ 'Sanınrn, onun yapıflarînda beni kendine çeken birbaşka yan da re- simlerdi. Gravür tarzı resimlerin yer aldığı Araba ile Devriâlem, çi- ni mûrekkebiyle tanışarak ilk re- sim örneklerime 'modeT ohnuştu. Mir Uzay Istasyonu'nun 15 yıl sonra dûnyaya dönûşünün karşı- landığı anlarda, aya ilk adımın he- yecanını anımsarken Jules Ver- ne'in yazın evrenine dönmek de bir o kadar sevinç veriyordu bana. Gelingörünki; 21. yüzyüa adım attığımız günlerde, ülkemizde de butürbilimsel/teknolojik gelişme- lerden pek söz edemiyorsak da, sa- nata/kültüre dönük bazı iyi niyet- li girişimleri engelleyici çabalara rastlamamız olası. Yukanda sözünü etriğim gazete haberi şöyleydi: "Bakırköy Bete- diyesi'nin Ataköy 5. Kısun Geyik- H Park'a törenle diktiği dünyaca ûnlû bilimkurguyazanJules Verne'in büstii kaybokiu, isminin yazılı olduğu lev- ba parçalandı." Habenn dığer kısmın- da da 'milliyetçi-muhafa- zakâr' bir partınin ılçe yö- neticileri bu durumu protesto ediyor, beledıye başkamna tepki göstererek: "Ah- met Bahadırliî Yapn- ğm hatayı düzelt!' yazılı bir pankart açıp Isüklal Mar- şı okuyorlar. Absürdistan ör- neği bir durum! Çocukluğumu- zun simgesi, dünya- caünlübiryazann, Ju- les Verne'in büstünün ülke- min birparkına dıkilmiş olması se- vindiricidir. Büstün kaybolmasını okurlannın ona yaptığı bir oyun- muş gıbı düşünürken Jules Verne adına tepki gösteren bir anlayışla yüzleşmek... Yollan Jules Verne ile hiç bu- luşmamıştı, onun büyülü dünya- sıyla yüzleşmemişlerdi demek! Demeİc ki hiç çocukluklan olma- mıştı onlann; Jules Verne'le tanış- mamış, böylesi bir anlatıcıyla yol almarruşlardı. Ne acı! >. OKUMA ÖNER/LERI * Jules Verne, Kaptan Grant'ın Çocuklan, Çev.: Eser Tutel, 1999, Remzi Kitabevi, 166 s. * Jules Verne, 80 Günde Devriâlem, Çev.: Necla Turan, 1999, Epsilon Yay., 150 s. * Jules Verne, Buzlar Arasında Bir Kış, Çev.: Mehmet Güvendi, 2001, 184 s. Vules VerneMichelStrogoff, Çev.:A. Rıza Yalt.Remzi Kitabevi, 151 s. * Kitap-lık: tki ayhk edebiyat dergisi, Kasım-Arahk 2000, Sayı: 44. derginin Vesika-hkbölümüJules Verne'in tanıtımına vefotobiyografisine aynlmış. BELLEKKUTUSU "Evet, herzaman, neredeyse bazı insanların tarihten ve tarihi araştırmalardan zevk aldıklan kadar, coğrafi araştırmalara meraklıydım. Gerçekten haritalam ve büyük kâşiflere duyduğıım sevginin beni uzun bir zamana yayılan coğrafi hikâyeler dizimin ilkini yazmaya yönelttiğini düşünüyorum." Jules Verne. "Jules Verne, bildiğim kadanyla, yakın dönem Fransız yazarları arasında, söylenler, ezoterizm, başlatıcı ve dinsel ayinler, gizemcilik bahmından Avrupa geleneğinin neredeyse tamamı, dikkat çekici bir yabansıllık ve günün eğilitnlerine uygun (yine de ucuz ve aslında çok fazla gecikmiş) bir bilgi birikimi altında toplayan ve saklayan tek isim." laîchel Serres Edebiyat treniIstanbuVda Kûltür Servisi - Geçen yıl 45 ülkeden 105 yazann katıhmıyla gerçekleşen 'edebiyat treni'nin son durağı Istanbul olacak. 19 Avrupa kentını kapsayan ve 'güney- kuzey hattı' üzerinde devam eden etkınlığin 2001 projesi devam ediyor. "Edebiyat Ekspresi Avrupa 2000-Son Durak Sirkeci 2001" ismıni taşıyan toplantı Istanbul Goethe Enstitüsü ve Avusturya Kültür Ofisi'nin katkılanyla 5 Nisan'da Sirkeci Istasyonu Bekleme Salonu'nda gerçekleşecek. Toplantırun konusunu Avrupa'nın kültürel gelecegi oluşturuyor. Etkinliğe Türkıye'den Mahir Öztaş, Türgay Flşekçi, Sezer Duru: Almanya'dan Feticitas Hoppe ve Richard Wagner; Avusturya'dan Silvia Treudl; Yunanistan'dan Anastasis Vistonitis; Azerbaycan'dan Cengiz Abdullayev; Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'nden Neşe Yaşin katılıyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bir Kaos'tan Bir Imeceye... Imece, temel bir değerdir Sabahattin Eyu- boğlu için. Onun imeceden anladığı, herşeyden önce yürekleri insan değerlerine ortak etmiş ar ortaklaşa üretimdir. Bu üretimden bağ bahçe de çıkar, bir dünya klasiğinin çevirisi de; bir okul bi- nası da çıkar, bir düşünce eseri de. Ve her şey- den önce, kendinizi bır kez bir imecenin içersn- de buldunuz mu, artık tüm umutsuzJuklar, karam- sarlıklar kapı dışan edilmış demektir. Yaklaşık iki aydır böyle bir imeceyi yaşamak- tayım. Beni buna ortak edenler ise benden yaş- ça çok, ama çok genç bir avuç insan oldu. On- lar, Stüdyo Drama adıyla kurduklan tiyatrolary- ta sanatın ışıklı yoluna çıktılar bıle. Ama bu gri- şimın temelinde yatan imeceye beni de ortak et- mekle ve imecenin önemli bir bölümü için evimi mekân seçmekle, yaşı gereği dünyaya bakışla- nnın artık pek de değişmeyeceğine inanan birn- sanı da "yenilemiş" oldular. O ınsanın iç dünya- sında var olan, ama o güne kadar belki de ken- disinin de bilmediğı yeni güç kaynaklannı hare- kete geçirdiler. Onur Bayraktar'ın "Kaos" oyununun okuma- sını bitirdiğimde ve Onur, kurduklan bir tiyatro topluluğu ile bu oyunu kendisinın yönetiminde sahneleyeceklerini söyledığinde, bir imecenin en önemli temeli olan inançtan yana bir zoriuk çek- medim. Karşımda oturan, kafasında yaşıyla çok orantısız ve kendi ürünü alternatif dünyaiar, guç- lü sorgulamalar kurgulayan genç adam, konu gerektirdığınde bakışlanna kararlılığın genç-yaş- lı aynmını silen ifadesini kazandırmayı hep başar- dı. Hemen ardından, evdeki imecemize Sarp Ak- kaya katıldı. Kocaman bir yürekten çıkan, hep zorlayıcı olan heyecanıyla. Aynntı çılgınlığıyla. "Kafam buna basmadı!" demesiyle birlikte he- pimizi onu ikna çabalarına ıten, ama en önemlı- si, bu çabaların ardında sürekli sorgulamaya mahkûm eden tavnyla. Küçük ımece topluluğu- muza gelen son üye ise Sinan Tuzcu oldu. Sı- nan, henüz ötekiler gibi konservatuvarı bitirmek üzere degildi. Ama o da yaşıyla ve sınıfıyla doğ- ru orantılı olmayan, ancak yaşamışlıktan ve ya- şanmışlıktan kaynaklanabılecek bır birikımın ta- şıyıcıstydı. Yüreğinin zengınliğini ise tiyatro top- luluğu içersindekı "tanımlanmış" gorevinın ışık ve efektle ilgilenmek olmasına karşın, sahiplenebı- leceği her işin gönüllü talibi olduğunu gördu- ğümde tanıdım. Şimdi geriye baktığımda, çoğu kez sabahlann ilk saatlerine kadar devam eden o ımece boyun- ca her birimiz ne yaptık, dıye sorup anımsama- ya çalıştığımda, kımsenın katkısını somutlaştıra- mıyorum. Sankı tum çabalar, ortaya çıkan bir bü- tünün içersinde eriyip gitmış. Bu, belki de çok do- ğal. Çünkü hepimiz, zaten daha en baştan yal- nızca ve yalnızca o bütünü, "Stüdyo Drama"y\ hedeflemiştik. Orada somutolan tek birşey var- dı, o da yüreklerimizi değerli bildiğimiz bir şeye ortak etmiş oluşumuzdu. Sanırım bunun ötesinde bir şeyi hiçbir zaman önemsemedik. Hepimiz, bir imecenin içersinde tanım aramadan var olduk. Ve her gerçek imecede bulunması gerekli, fa- kat zor bir şeyi de yakaladık. Imecemizle birlik- te, ortak birsevgi iklimini de yarattık. öyle ki, so- mut çalışmalanmızın dışında da bırbinmizin tır- yakısı olduk. Şımdi Sarp, ne zaman gelse, kane- peye kendısınden başkasını oturtmuyor. Çünkü orasını baştan beri sahiplendi. Sinan, koltuğun- daki minderi birsüre sonra kaydınp yere oturma- dan edemiyor. Onur'un sıgaralannın yen ise her zaman belli. Hatta ne zaman pastırmalı ve pey- nirli tost isteyeceği de. Biz, sanınm hep gerçek anlamda "yaşadık" di- yebileceğımiz, sınırlı bir zamanı, "sonsuzluk ve bir gün kadar" boyutuna yerleştirmeyi başar- dık... e-posta:ahmetcemal(a superonline.com acem20C" hotmail.com MEHMET YAŞAR SEVÜK, YAPITLARINDA İNSANI VE DOĞAYI ÖZGÜRCE ANLATMAYA ÇALIŞIYOR Yaşamı yeniden yaratan resimKûltürServis-MehmetYa- şar Sevûk, guvaj, suluboya ve kolaj tekniğiyle yaptığı çalış- malannı Vakıfbank Kemal Sunal Sanat Merkezi'nde ser- giliyor. 3. kişisel sergısini ger- çekleştiren sanatçı, resimle- rinde klasik bir resim tarzı ye- rine, yaşamı ve insanı tekrar yaratmaya çalıştığı yapıtlany- la çıkıyor karşımıza. - Resme nasıl bir yaklaşım içindesiniz? MEHMET YAŞAR SE- VÜK - Resim yaparken, ken- di duygulanmı, düşünceleri- mi aktanrken ortaya çıkan şeylen ısimlendirmiyorum. Amacun, seyredenin düşünce ve duygulannı ortaya çıkar- makta bir aracı olabihnek. Do- layısıyla bır ayna görevi yap- tığımı düşünüyorum. Resim- lere isim vermemek herkesin kendi duygulannm açığa çık- masmı sağhyor. Sergi ortamı da resimlerin bır arada bulun- masından kaynaklı bir bütün- lük oluşturduğu için, bu an- lamda başanya ulaştığını dü- şünüyorum. - Bu serginin önceki sergfle- rinizden nasıl bir farkı oldu- ğunu düşünüyorsunuz? SEVÜK - Klasik bır eğitim almamanın avantajmı kullam- • "Resmin insanı yenilemesini, günlük yaşamın demoralize etkenlerinden uzaklaştırmasını sağlayarak sergiyi, bir nevi açıklamalı resim sergisi ortamına dönüştürmeye çalışıyorum." yorum. Genel anlamdaki es- tetik duygulann yanmda res- me ilk sergılerimde de kullan- dığım konu ve renk özgürlü- ğünün devamı söz konusu. Daha önceki resimlerimde başlayan bu özgür resim yap- ma girişimini geliştirdiğimi düşünüyorum. - Resimleri çerçevesiz sergi- iemenizin amacı nedir? SEVÜK-Çerçeveyi ortadan kaldırdığımızda ve resimlen renklerine, konulanna göre gruplandırdığımızda sergi sa- lonunda bütün bır resim orta- ya çıküğını gördüm bu sergiy- le. Her bir resim, ayn ayn bir anlatmıı gerçekleştirirken bir de bütünü itibanyla bır anla- tım çıkıyor. Çerçevelemek bir anlamda resimleri hapsetmek; kendi ıçerisinde ayn bir dün- ya ve bir bütünlük taşımasını sağhyor çerçevesizlik, resmi özgürleştiriyor. - Resunlerinizde doğa ve in- sanuı olağan hallerini yansıt- yorsunuz. SEVÜK - Doğal yapısı içe- risinde insanı ve doğayı res- metmeye çalışıyorum. Bunu yaparken de kullandığım tek- nikle farklı bır açıdan ele al- maya çalışıyorum konuyu. Resmin insanı yenilemesini, günlük yaşamın demoralize etkenlerinden uzaklaştırması- nı sağlayarak sergiyi, bir nevi açıklamalı resim sergisi orta- mına dönüştürmeye çalışıyo- rum. Insanlann sıkışmış duy- gulannm açığa çıkması gere- kiyor. Böyle kriz ortamlannda sanata ve morale daha çok ih- tiyacımız var. 2. Dünya Sava- şı'nda da insanlar Alman bom- bardımam altındayken biraz da şarkı söyleyerek umutlan- nı tüketmemişlerdir. Biz, top- lum olarak sergi gezmek, kon- ser izlemek gıbı ahşkanlıklan- mızın olmamasmın getirdiği kayıplan yaşıyoruz. Bizim de özellUde son zamanlarda buna ihtıyacımız var ve sanat bu an- lamda iyileştirici özellikler ta- şıyor. Batı'nın güzel sanatlara yönelmesinin sebebi, aslında bunu keşfetmiş ohnasıdır. Remzi Kitabevi -Yeni Yayınlar AYŞE KULİN Köprü Kopru, Erzincan dolaylannda, Fırat nehrı - üzerinde ınşa edden bır koprunun, bu kopruyu yaptırabilmek ıçın çıq3inan bır burokratın ve yore ınsanının romanı. Ayşe Kulin Köprude., acımasızdoğa koşullarına, mezhep ayrılıklannın ve kulturel farklılıkların neden olduğu anlamsız duşmanlıklara ve tarihten bu yana suregelen çatışmalara karşı koyarak yaşamava kararlı ınsanlan, dum ve akıcı uslubuyla anlatıyor ZÜLFÜ LlVANELl BirKedi, Bir Adam, Bir Ölüm Sıcak ulkelerinden, Stockholm'un kar altındaki caddelenne ve buz tutmuş gollerıne savrulan sıyası multeciler. Yaşamı paramparça olmuş Sami'nın, bir Kuzey hastanesınde önune çıkan yaşlı bir Bakan. Bir cinayet planı ve Sami'nın yaşamım etkıleyen bır kedi. Çevresindekileri kendisme âşık eden Şılilı bir genç kız; yakıcı oflce nöbetlerine kapılan güzel Clara. Bir uzay ıstasyonu kadar ganp ve uzak bulduklan bu iklımde kıvranan, acı çeken, kıskanan, cinsellikle avunmaya çabşan ve öç alma hayalleri kuran insanlann romanı. Remzi Kitabevi BONUS CARD üyesidir. S*lvilimrscit Sokak Wo 3. 34440 Cağaloglu-lstanbul; Tel : (0212) 520 00S2, Faks (0212) 522 9055 www.remzi-com tr post@remzi.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear