18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA f CUMHURİYET 18MART2001PAZAR O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Cumhurbaşkaıiı'nın Yetkilerine Danıştay Tırpanı mı? Prof. Dr. A. Ulkü AZRAK 1 1 Mart2001 günlü Hûrri- yet gazetesinin 18. sayfa- sında "Danıştay Tırpanı" başlıklı bir yazı yayımlan- dı. Yazıda Danıştay'ın 18 Eylûl 1993 tarihlive 3177 sayılı bir kararına yollama yapılarak, bukararla "zaman zaman Çanka- ya ile hükûmeti karşı karşıya geti- rip gerginliğe neden oian Cumhur- başkanı'nın tek başına yapacağı iş- lerâler yargı denetimi dışındadır şeklindeki 70 yıllık uygulamaya son verildiği" ifade edilmekteydi. Tü- müyle yanlış olan bu ifade, yazıyı kaleme alanın Tûrk Anayasa ve Ida- re Hukuku'na hiçbir aşinahğının bu- lunmadığını gösterdiği gibi, yollama yaptığı Danıştay karannın tarih ve sayısında yapılan yanlışhk da söz ko- nusu kişinin bu konudaki bilgisinin ikinci elden olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Yanlış 1: Yazıda, son dönemde Çankaya üe hükûmeti karşı karşıya ge- tırdiği iddia edilen işlemler aslında Cumhurbaşkanı'nın tek başına yap- tıklan degil, Bakanlar Kurulu'nca kabul edilip Cumhuıbaşkanı'nın ona- yına sunulan Kanun Hükmûnde Ka- ramameler ve kararlardır. Cumhurbaş- kanı'nın re'sen, yani doğrudan doğ- ruya tek başına yaptığı, YÖK'e ken- di kontenjanından üye atama da da- H hil, hiçbir işlemi bugüne kadar tartış- ma konusu yapılmamıştır. Yanlış 2: Cumhurbaşkanı'nın tek başına işlemyapmayetkisi,ne 1924 Anayasası'nda ne de 1961 Anayasa- sı'nda yer almaktaydı. Buna ilişkin açık hüküm ilk kez 1982 Anayasası'- nın 105. maddesi ile 125. maddesin- de öngörülmüştür. 1924Anayasası'- nın 39. maddesinde "Cumhurbaşka- nı'nın çıkaracağı bütün karariar Başbakan ile birlikte ilgili bakan ta- rafindan imzalanır" denmekteydi. 1961 Anayasası'nın 98. maddesinde de "Cumhurbaşkanı'nın bütün ka- rarlan, Başbakan ve ilgili bakan- larca imzalanır. Bu kararlardan Başbakan ile ilgili bakan sonımlu- dur" yolunda bir hüküm yer almak- taydı. Bu nedenle, Curahurbaşkanrnm tek başına yapacağı işlemler kavra- mı bakımından 70 yıllık bir uygu- lamadan söz edilemeyeceği gibi, 1982 Anayasası döneminden önceki dönemlerde bu konuda bir yargı kı- sıtlaması da söz konusu olamazdı! Yanlış 3: Danıştay, yazıda ileri sürüldüğü gibi, Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı işlemlerin dava konusu edilmesini kabul eden hiçbir karar vermemiştir. Yanlış 4: Yazıda söz konusu edi- len Danıştay karan Prof. Dr. Cemi Demiroğlu'nun yasaya aykın biçim- de üçüncü kez rektör seçilerek atan- ması işleminin iptaline ilişkin olup yu- kandaaçıklananhususlarla hiçbir il- gisi bulunmamaktadır. Üstelik kara- nntarihil9Eylül 1993değü, 16Ey- lül 1993'tür ve sayısı da 3177 değil 3178'dir. Şu da var ki, bu karann verilmesi- ne vesile olan dava, Cumhurbaşka- nı'nın , YÖK tarafrndan seçilip öne- rilen rektör adaylanndanbirini atama- sına ilişkin işlemine karşı değil, Istan- bul Üniversitesi'nin ve YÖK'ün yap- tığı seçim ve öneri işlemleri aleyhi- ne açılmış olup davalı meykiinde de Cumhurbaşkanı değil, YÖK ve îs- tanbul Üniversitesi bulunmaktaydı!. Yazıda karardan parça parça yapı- lan alıntılar da işin esasının gözden kaçırılmasına neden olabilecek nite- liktedir. Gerçekten Danıştay, sözü edi- len karannda idare hukuku bakımın- dan çok ilgi çekici şu ifadelere yer vermiştir: "Cumhurbaşkanı'nın atama işlemiyle sonuçlanan sürecin ilk iki evresindeki işlemlerin (yani üniversitenin ve YÖK'ün aday belir- leme niteliğındeki seçim işlemleri- nin) sıkı bir hukuki bağlıuk içeri- sinde bulunmasına karşın bu iş- lemlerin aynı zamanda, birbirle- rinden ayrilabilir nitelik taşıdıkla- n ve herbirinin bağımsız birer idariişlem ohışturduğu öncetikk be- lirtilmesi gereken bir husustur. Bu işlemlerden ilk ikisinin (yani Istan- bul Üniversitesi'nin ve YÖK'ün iş- lemlerinin) gerek birbirlerinden, gereknihai işlemi oluşturan (Cum- hurbaşkanı'nın) atama işleminden bağımsız olarak da, tek başlarına yeni hukuki durumlar ve hukuki so- nuçlar yaratmalan.....ve böylece "kesin" ve "icrai" nitelik taşıma- ları nedeniyle ...bu işlemlerin ... tekbaşlannavenihaiişlemden (ya- ni Cumhurbaşkanı'nın işleminden) sonra da idari davaya konu edil- meleri mümkün bulunmaktadır..." (1) Sonuçta Danıştay davada taraf olmayan Cumhurbaşkanı'nın atama ışlemini değil, davanın konusu olan İstanbul Üniversitesi'nin ve YÖK'ün işlemlerini iptal etmiştir. Bu davada Cumhurbaşkanı'nrn yetkilenne tır- pan nerede? Bir de şu var: olayı tersine çevi- rerek, Cumhurbaşkanı'nın, YÖK'ün üniversitece seçilip önerilen 6 aday ara- srndan belirleyip onaya sunduğu üç rektör adayından hiçbirini atamayıp üniversite tarafindan seçilerek YÖK'e önerilen 6 aday arasından bir başka- srnı atadığrnı varsayalım. Bu durum- da hangi işleme, nasıl dava açılabi- lecektir ? Bugüne kadar böyle bir da- va söz konusu olmadığından Danış- tay'ın bu tür bir olayda nasıl karar vereceğini söylemek mümkün değil- dir. Sonuç olarak şu hususlan sapta- makta yarar görüyorum : 1) Cum- hurbaşkanı'nın tek başma aldığı ka- rarlara, örneğin Anayasa Mahkeme- si'ne üye atanması, YÖK'e üye atan- ması YÖK Başkanı'nm atanması vehatta re'sen görevdenalınması ka- rarlanna karşı dava açılması, anaya- sanın koyduğu yargı yolu kısıtlama- sı dolayısıyla mümkün değildir! 2) Cumhurbaşkanı'nın diğer devlet or- ganlannca (Bakanlar Kurulu, YÖK vb) ahnan kararlan onaylaması duru- munda, bu kararlann hukuka aykın- lığı iddiasıyla Cumhurbaşkam'nın onay karanna karşı değil, öteki organ- lann Cumhurbaşkanı'nca onaylan- mış olan kararlanna karşı dava açıla- bilir; ve eğer yapılan işlemlerde hu- kuka aykuıhk söz konusuysa böyle bir davada yargı organı Curnhurbaşka- nı'nm onay karannı değil, öteki or- ganlann onaya esas olan kararlannı iptal edebilir. Yukarda sözü edilen Danıştay karannda da böyle olmuş- tur. Yahîiz burada Hürriyet gazetesin- de yayımlanan yazıya ilişkin bir so- ru akla gelmektedir: 8 yıl önceki bir Danıştay karannı konu alanbu yazı niçinbüyükbirke- şifte bulunulmuşcasına, durup durur- ken bugünlerde yayımlanmıştır? (1) Danıştay'ın karar metninde parantez içinde yazılan ibarelerya- zar tarafindan eklenmiştir. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Akarsu'ya Saygı... "Dûşünce özgürlüğCı, düşüncesini <Jan'kitabında'Ayd/n/anma'konusunu söyleyebilme özgüriüğüdür, düşünce- işleyen Suna Kili, Mustafa Güney ve sini ifade edebilme özgüriüğüdür. Ama Sevgi lyi'nin yazılannda çağdaş aydın- bunun için, önce insanın düşünebil- lanmanın anlamı belirtilmiş. insan veln- mesi gerek." san Dünyas/'konusundadaTütenAnğ, Bedia Akarsu böyle özetlemiş 'dü- Necla Arat, Betül Çotuksöken vb. im- şûnce özgüriüğü' dediğimiz olguyu.. zalar yer almış. 'Felsefe ve Bilim ve Herkes düşünür! Herkes düşüncesini Kültür' üzerinde de Şara Sayın, Nep- söyier! Ama düşünme yetisi, kendili- han Saran, Ismail Tunalı, Onay SÖ- ğinden mi vardır? Her elini şakağına zervb.'ninilginçyorumlannıokuyoruz. dayayıp derin düşüncelere dalmış kişi, Kitabın en ilginç bir yönü de, kuşku- gerçekten düşünmekte midir? Düşün- suz Bedia Akarsu ve yapıtlan konusun- me, bir araştırma, bir soruşturma; ken- da, onu yakından tanıyan kişilerin, ar- dini, çevresini eleştirel bir bakışla gör- kadaşlannın yazdıklandır Doğan öziem, me, o ana kadar edındiği bilgilenn ay- Arslan Kaynardağ, Sami Karaören, dınlığında kendınce bir sonuca, biryar- AfşarTimuçin, Sabahattin Baturvb... gıya varmak değil midir? Bu arada ben de Akarsu'yu kısaca Prof. Dr. Bedia Akarsu için hazırlanan şöyte tanıtmışım: "Bedia Akarsu bir fel- 'Armağan' kitabı, Türk felsefesinin sefeci, bugünemeklibirprofesör, ama önemli öncülerinden birini, değerii ya- hiçbir zaman felsefeden kopmuş de- zar, dilci, düşünür Bedia Akarsu'yu, tür- ğil, konuşmalan kitaplanyla hep gün- lü nitelikleriyle bize tanrtan belgesel bir demde... Herşeyden önce birkültürin- kitap. Bu çalışmayı iki öğrencisi, Betül sanı, gerçek anlamda bir aydınlanma- Çotuksöken'le Doğan Özlem hazır- cı. Yaşamı boyunca kuşağının şaineri- lamış. Birkaç yıl önce emekliye aynlan nin, yazariannın yakın arkadaşı... Nu- Akarsu'ya 'Armağan'da 'Aydınlanma' rullah Ataç'/n bir kitabını 'rthaf' ettiği olayını işlemişler... Bir yandan Akar- bir edebiyat dostu" su'nun yaşamı, yaprtlan, düşünce ya- 'Bedia Akarsu'ya Armağan'\, okul- ptsı; öte yandan değişik uzman, öğret- lanmızda, üniversitelerimizde bir çeşit men, profesör arkadaşlannın 'Aydın- yardımcı ders kitabı, Aydınlanma'yı bir lanma' konusundaki yazılarhr. yaşam degeri olarak öğreten, Atatürk Akarsu bir İstanbul insanı, bir 'Cum- devrimciliğinin anlamını duyuran bir bel- huriyet' aydını, açıkçası bir Atatürk kı- gesel yapıt sayıyorum. YayaHakkı v AI_ t D m n geçırdı. Veıa dan sınemaya gelırdık. A n m e t A t U * A U Cadde o yıllarda trafiğe açıktı. Tram- • smaiHakkıBeyseksenineyaklaş- lanmetroyabinersin,Beyoğlu'nutram- vaylar karşdıklı gelir gider, otomobil- | mış bir Tekel emeklisi. Levent ya- vayla ya da yaya geçersin, diye akhnı ler, otobusler de aynı caddeyi kullanır- 1 kınlanndaoturuyor.Eşiylebirlik- çeldi. En son ne zaman inmişti Beyoğ- lardı,kaldınmlardayayalar'*piyasaya- J.teyaşadığıapartmandairesiniotuz lu'na? Anımsamadı. Eşine uydu, erte- panh". îtişip kakışma olmazdı, kimse küsur yıl önce, borç harç almıştı. Elin- si cumartesi öğleden sonra metroya kimseye çarpmazdı. Sağdan soldan deki birikmış birkaç kuruşa banka kre- bindı ve on beş dakıka sonra Taksim yükselen ucuz pop şarkılan, türkûler ya- disini eklemış, annesınden kalan altın- Alanı'run orta yerinde buluverdi ken- yalan rahatsız etmezdi. Gençlık ydla- landabozdurduktan sonra Karadeniz- dini. Ve macera burada başladı. Ne ol- nnm 50-60 yıl öncesinin Beyoğlu- li yap-satçı vatandaşla kolay anlaşmış- muştu bu güzelim alana? Cumhuriyet su'ndan hiçbir şey kalmamıştı geriye. lardı. Anıö'nın karşısmda agzı açık durdu, Çaysalonlan,sinemalar,tiyatrolar,pa- Ismail Hakkı Bey ve eşi yaşamla- çevresine bakındı. Alan, insan kaynı- sajlar, oteller, lokantalar. Birileri her nndan memnundular. Gelen gidenleri yordu. Seyyar satıcılan, koşuşan in- şeyi yok etmişti. Insanlan bile. vardı, komşuluk ılişkileri de fena sayü- sanlan, çalgılı şarkıcılan ile köy pana- Dûşlere dalmış, bıraz dalgın, biraz mazdı. Sokağahaftadabırçıkar, Levent yın karmaşasında bir yer olmuştu bu- öfkeli Galatasaray'a yaklaşırken bir çarşısma alışverişe giderlerdi. Kente rası. Anıtın karşısındakı teneke mina- korna sesı ile irkdıverdi. Arkasında du- yülardır inmemi§lerdi. Mecidiyeköy'ün, renin hoparlöründen Arapça ezan sesi ran otomobil yol istiyordu. Burası araç Beşiktaş'ınpazarlanbileçekrnezdion- yükseliyordu,kocamankocamanyapı- trafığineyasak,diyesesıniyûkseltmek lan. Bu traflk karmaşasında, sokakla- lar alanı çevrelemişti. Eşınin, binersin, ıstedi, fakat otomobilin içindekı dörtbı- nn hır güründe ne işımız var, derdi eşi dediği tramvay da görûnürlerde yoktu, yıklıyı görünce, susmak daha iyi, de- hep. Kabuklanna çekilmiş, suyasabu- Istüdal Caddesi'ni ağır ağır yürürüm, di kendi kendine. na pek dokunmadan yaşayıp gıdiyor- diye düşündû, şöyle bir sağı solu sey- Ne biçim bir kent olmuştu İstanbul? lardı. Kendimizi Istanbul'un kavgasın- redenm. Daha yüz metre sonra tram- Kent miydi, köy mü? Yaya nerede yü- da ne kadar uzak tutabilirsek, o kadar vayı beklemedığıne pışman oldu. İnsan- rüyecekti? Kaldınmlar var, çogu ya- rahatyaşanz, diye düşünüyordu Isma- lar aknı akın geliyordu ûzenne, sağın- yalara *^asak". tstanbul'da kaldınm- il Hakkı Bey. Fakat geçen hafta gelen dan solundan geçenler omuzuna, kolu- lar, araç park etmek, manav-bakkal tez- birtelefon rahatmı kaçırmısü. Tekel'den na çarpıyor, özûrbile dilemeden uzak- gâhı kurmak, gazete-ekmek kulübesi bir eski dost aramıştı. Filan gûn do- laşıyordu. Ismail Hakkı Bey'e çarpnk- kondurmak için. Ismail Hakkı Bey, be- ğum gûnümü kutlayacağım, seni de lannı fark etmiyorlardı. Nasıl da fark nim yaya hakkım yok mu? diye mınl- aramızda görmek istiyorum, demişti. etsinlerdi, çoğu cep'lerine daunıştı. dandı. Demekki,Beyoğlu'ndabileoto- E>ostu 75 yaşına basıyordu, eski iş ar- Ömrûnde böyle bir kalabalığı, gençli- mobil altında kalabilirim. Günümûz kadaşlannı Tepebaşı'nda bir otelin pas- ğinde gitüğı maçlardan sonra Dolma- Istanbulu'nda sokaklan arşınlayanlar tanesine çağınyordu. bahçe Stadyumu'ndan çıkarken gör- korumasızdı. Ismail Hakkı Bey pasta- lsmail Hakkı Bey, ta oraya nasıl gi- dûğünü anımsadı. Sıgmıyorlardı "Cad- neden içeri girdi. Omuzlan çökmüş, decegim, diye dûşünmeye başladı. Git- de-iKebir"e. EskıdenbızdeınerdikBe- bitkin.Sonyanmsaattesankıonyılda- meseolmazmıydı? Fakat eşi, yeni açı- yoğlu'nacumartesileri,diyekafasından ha yaşlanmıştı. PENCERE Yalancı Dolma Nasıl bu hale düştük?.. Suç kimde?.. Ben söyleyeyim: - Suç dinozoriarda!.. • Yakın tarihimizin en önemli dönüm noktalanndan biri "6 - 7 Eylül O/ay/an"dır. 1955 yılının 6 Eylül günü, akşam üstüne doğru arkadaşlarla Babıâli'den yola çıktık, Istanbul'da kıyamet kopuyordu, yollarda taşıt yoktu, Galata Köprüsü'nü geçfk, Yüksekkaldınm Yokuşu'ndan Tünel'etırmandık, Beyoğlu'nda bütün mağazalar yağmalanmıştı. Istiklal Caddesi'nde kürkler, kumaşlar, giysiler, çeşirji eşyaiar üzerinde yürüyerek Taksim'e ulaştık. Devlet Radyosu'nun haftalarca süregelen kışkırtmalan bardağı taşırmış, "Kıbns Türktür, Türk kalacaktır" sloganlanyla coşturulan kitleler kentin altını üstüne getirmiş, çapulcular Rum ve Ermeni yurttaşların işyerlerine ve evlerine saldırmışlar, kiliseler bile bu saldınlardan paylannı almışlar, Türkiye dünya âleme rezil olmuştu. Ankara'da Menderes Hükûmeti vardı; Cumhurbaşkanı Cetal Bayar'dı. • Türkiye'dedemokrasinin D'si olsaydı, hükümetin hemen çekilmesi gerekirdi. Demokrasi yoktu. Ankara'daki iktidar, çözümü hemen buldu: Suçlu komünistlerdi. Istanbul'da sıkıyönetim ilan edildi, başta Aziz Nesin olmak üzere alelacele toplanan bir dizi aydın insan içeri tıkıkjı; tümünün ipe çekilmesi gerekiyordu. Bayar-Menderes demokrasisinin içeriği buydu ve bu ikili sonunda Yassıada'ya gideceklerdi. • llkel toplumda başa bir felaket geldi mi, gerçek nedenleri araştınlmaz. Sunak için kurban aranır. Bugün Türkiye'nin başında felaket rüzgârian es'ıyor; ama, kafa aynı kafa... Koskoca Cumhuriyet Türkiyesi'nde adam yokmuş gibi Dünya Bankası'ndan Kemal Derviş'i çağırmak, zavallılıgımızın resmidir; utanç vericidir; Amerika'nın güdümünde yaşadığımızın kınmızı balmumundan mühürte damgalanmasıdır. 57'nci Hükümetin işi bitmiş.. Ahı gitmiş, vahı kalmışken medyadaki şakşakçılanyla ilkel bir propagandayı tezgâh- lamaya, olanbitenlerin sorumluluğunu "dinozotiara" yüklemeye çalışıyor. Eğer özelleştirmeler zamanında yapılsaymış, bu felaket başımıza gelmezmiş... Sanki Tün<iye'de "dinozoriar" iktidarda... Küreselleşmeyi engelliyorlar.. • Şairin dizelerini biraz değiştirelim: Kardeş şu yalancı dolma Yemek değil, bir rezalet Hürriyet, müsavat, adalet Rezalet, rezalet, rezalet Siz bu kafayla, değil elde avuçta kalan KtT'leri, Ağn Dağı'nı, Van Gölü'nü, Fırat'ı ve Dicle'yi bile satsanız hiçbir sorunu çözemezsiniz!.. Dün "kahrolsun komünistier", bugün "kahrolsu dinozoriar" diye diye Türkiye'nin canına okudunuz... Yetmedi mi?.. a, genci, insanı, yurttaşı... Tüm yaşantısında gerçek düşüncenin ışığını verme- ye çalışmış. Atatürk ilke ve devriminin anlamını, değe- rini, önemini anlatmak, du- yurmak, yerieştirmek çaba- sı... Düşünmek için önce öz- gür olmak, sorumluluk ne- dir bilmek gerekli. Akarsu şöyle söylüyon "Uğrunda pek çok mücadelenin veril- diği ve verilmekte olduğu düşünce özgüriüğü, insanın •heristediğıni, heraklınage- leni söylemesi özgürlüğü değildir. özgüriük, sotvm- luluk ile bağlan olan birkav- ramdır. Birinsanın özgürlü- ğü yoksa onun sorumlulu- ğu da olamaz. Çünkü onun yerine bir başkası düşün- müştür. Türkiye'de gözle- nen pek çok eksikliğin te- melinde insanlara sorumlu- luk venmeme bulunmakta- dır, çünkü insanlar özgür değiller. Birinsanın sorum- luluğu yoksa o insan öz- gürce bir eylem yapamıyor demektir. Bu yüzden bir olayda sorumlu bir kişi bu- lamıyorsunuz ve olay ka- patılıyor." Gözlerimizin önünde ya- şanan, gazete haberferin- de hergün geçen nice olay, nice vurgun, nice soygun, ni- ce karmaşanın sürüp git- mesi bu yüzdendir.. Sorum- lu ise yok! Insanlanmız da gerçek anlamda özgür ol- madıklanndan, sorumsuz- luklara karşı direnemiyor- lar. Böylece sürüp gidiyor çirkinlikler!.. Bedia Akarsu'nun 'Arma- Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim OR.VLVNBAKANUĞI ACAÇLANDffiMAVE EROZYONKONTOOLL GENELMÛDİMlĞC (0212) 355 55 55 ww.cine5.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear