14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16MART2001 CUMA 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr Colette Deble'den kadının sanat tarihi içindeki temsillerinin desenleri şınmış aynadaki görüntüler• "En büyük düşüm, ülkeden ülkeye, dönemden döneme farklılık gösteren kadınlara ait jestleri intemette sanal bir müzeye taşunak. Çünkü bugüne dek oluşan yaklaşık 2 bin deseni korumam giderek zorlaşıyor." LEMANYILMAZ Fransız Kültür Merkezi'nde yer alan 'ÇizümişKadınFıgürleri' baş- lıklı sergisi için tstanbul'a gelen ColetteDeMe ile sanat tarihinde ka- dının algılanışı, kadın ve erkek res- samlann kadına bakışı üzerine söy- leştik. -İstanbul 1 ailkgelişinizsanınm_ COLETTEDEBLE -Burada ol- duğum için çok mutluyum. Ressa- mım. Resmin yanı sıra kadının sa- nat tarihi içinde nasıl temsil edil- diği üzerine plastik bir çalışma ya- pıyorum. Kadınların sanatta bugü- ne kadar değişik ülkelerde, farklı dönemlerde nasıl görüldüğünü, al- gılandığını araştınyorum. Çalış- mama 1 Mart 1990'da başladım. Tam on bir yıl oldu. Resim çalış- malanmın yanında bir kadın ola- rak kendimi yansıtan bir çalışma- nın ihtiyacını duydum. Annemin ölümü, kadınlardan geriye ne ka- lıyor sorusunu sormamayol açu. Bu da erkeklerin kadına bakışıydı. Buradakı sergide yaklaşık 100 desen yer alıyor. Her seferinde bu desenler 30x40 boyutundaki kâğıt- lar üzerinde hayat buluyor. Sayfa- lann sağ üst köşesine de esinlen- diğim sanat eserlerinin isimlerini ko- yuyorum. 'Erkekler arzuyla betimliyor' - Bu süreçiçinde neler dikkatini- ziçekti? DEBLE- Erkeklerin genellikle kadınlan sanat eserlerinde büyük bir arzuyla betimlediklerini fark ettim. Onlann kadınlara bakışında büyük bir aşk ve sevgi olduğu his- sediliyor. Tüm bu eserlerde gördü- ğüm, büyük büyükannelerimizin gerçekten de çok güzel kadınlar ol- duğu. Başlangıçta erkekler kadın- lan resmederken ya da heykelleri- ni yaparken büyükanneleri bu bü- yük sevginin bir parçasıydı. Erkek- ler bu üretimin, yeniden üretimin gücünden çok etkilenmişler. Bu- nunla birlikte anneliğe ait tüm özel- 'Eksik' desenler, yam»nl» aşınınış aynadaki görüntüler gibi yaşıyor. likler de bu eserlerin buluştuğu or- tak noktalardan biri. Meryem gibi ya da çocuğunu emziren kadınla- nn siluetleri gibi. Genellikle kâğı- dın beyazlığı içinde göriilmek is- tenen, aslında o siluetlerin dışında yer alan bir şeyler olması. Kâğıdın beyazlığı, var olandan çok var ol- mayanı temsil ediyor. Annelik jestlerinin tûmü, tıpkı Ayasofya'daki Meryem Ana gibi ya da burada, sergide yer alan Af- rikalı kadınlar örneğinde görüldü- ğü gibi, çocuklannı emziren ka- dınlar. Üti göğsünde iki çocuğunu emziren, tarih öncesine ait bir ör- nekte de bu görülüyor. Bu açıdan bakıldığında genellikle erkeklerin kadınlara duyduğu sevgı ortaya çı- kıyor. Bunun dışuıda 19'uncu yüz- yıl eserleri içinde kadının tuvalet- te resmedildiği örnekler de var. Or- taçağda kadının tüm yaşamının 'd- ler' üzerine kurulduğu görülüyor. Şu an için en büyük düşüm, ül- keden ülkeye. dönemden döneme farklılık gösteren kadınlara ait bu jestleri internette sanal bir müzeye taşunak. Çünkübugüne kadar elım- de yaklaşık 2 bin desen oluştu ve kâğıt üzerine yapılan bu çalışma- lan korumam giderek zorlaşıyor. Bu sanal müzede bugüne kadar yaptı- ğım çahşmalar ve bunlann refe- ranslan yer alacak. <••>*•*•*: 'Metinleri Derrida yazmışti' -Kadınlanalgdamasında, kadın ressamlarla erkek ressamlar ara- smda bir farkvar mı? DEBLE - Kadınların da kadına yaklaşunı büyük bir şefkat ve sev- gi içeriyor. Aslında çok fazla kadın ressam yok. Yaşadıklan ortamda bu olanağa sahip olan kadınlan res- sam olarak görebiliyoruz. Örneğin tüm feministler tarafindan sahiple- rulen ArtemisiaGjentüeschTnın ba- bası dabir ressamdı. Artemisia'nın tablolan o dönemin ressamlann- dan farklıhk göstermiyor. Buanlam- da da her iki cins ressam arasında çok büyük farkhlıklar gözlemle- medim. Her iki cins de annelikjest- lerini aynı biçimde ortaya koyuyor. Bununlabirlikte, Artemisia Gjen- tileschi, Suzanne Valadon gibi ka- dın ressamlann çok güçlü olduk- lannı düşünüyorum. Eğerbirkadın, bir ortam içinde kendini kabul et- tırebiliyorsa bence bu, onun erkek- lerden çok daha önemli niteliklere sahip ohnasındandır. Yoksa zaten bu ortamlar içinde var olamazlar- dı. - Başka hangi ülkelerde sergi aç- önız? DEBLE - llk sergimi Selanik'te açtım. Desenlere metinleri Jacqu- esDerridayazdı. Metinleri yazma- sı ıçuı ona belgeleri verdım ve eğer bir hayvan olsaydım bunun balina olacağını, eğer bireleman olsaydım o zaman da sıvı olacağımı söyle- dim. Yazdığı birmetinde beni su fiş- kırtan bir balina olarak betimledi. Su ise asluıda su ve mürekkeple kadınlar üzerine çizmiş olduğum tüm desenlerdi. Mexico, Houston, Teksas, New York, Paris, Selanik, Rusya, Tiran, Kazablanka, Tunus, Kudüs, Tel Aviv ve Kiev'de sergi- lerim oldu. Istanbul'da da sevgili Lale Mül- dür'ün "Yağmur kızı böyle diyor" olarak adlandırdığı metinlerbenim için çok büyük bir sürpriz oldu. - Resim tekniğûıizkilgüibilgive- rebilir misiniz? Desenlerinizde sü- rekKolarakbir "eksikBk" gözeçar- pıyor. DEBLE - Beni ilgilendiren, sa- dece kadınlann betimlemeleri. As- lında bu "eksikBklerr tercih edi- yorum. Böylelıkle desenlerim iki kez izlenebiliyor. llk olarak dese- ni doğrudan algılamamızla; bunlar resimlerden, heykellerden çıkan si- luetler olduklan için onlan beyni- mizle görüp algıhyoruz. Bu arada hafizamız da çalışıyor. Desenlerin kâğıdın ışığından çıkmasmı tercih " ediyorum. Onlan kesmektense bu şekılde kesilmiş gibi görünmeleri- nın anlamı benım için zamanla aşın- mışbiraynadanortayaçıkan görün- tüler gibi yaşıyor olmalan. Kullandığım resim tekniği, su ve mürekkepten oluşuyor. Aslında çok eskı bir Çın tekniği, ama ben bıraz değiştirdim. Önce deseni oluştu- ruyorum ve daha sonra da mürek- kep ve su ile deseni canlandınyo- rum. Böylelikle desenin hiçbirnok- tasmdamürekkebin yoğunluğu ay- nı kalmıyor. Renkleraçık griden gri- pembe ya da gri- maviye kadar de- ğişebilıyor. Günlük kurmanın peşinde "Tarihçi ya da denemecinin yazı aracıhğıyla yaptıklan gibi, sanat tarihini ya da onun tek bir yönünü su*fplastik araçlatia inceleme çâbasına girişilmiş midir şimdiye değin? Benim tasanm, 2001 desende, tarih öncesinden bugüne kadının çeşitii temsülerini yeniden ele ahnaknr. Bunun amacı, değişik duruşlann, durumlann, sahnelemelerin görsel anaibdni gerçekleştinnektir. Resiınsel aund, vazuısal alıntı gibi 'harfi' bir aluıb olamaz, çünkü o, alınü yapanuı elinden ve tarzmdan geçmektedir. İşte o taafîf tttreme de buradan kaynaklanmaktadu*: hem ahnüa yapılan yapıta hem de ahntıyı yapana gönderen. Benim tasanm bu 'titreme'yi keşfe çıkar, çünkü ahntuun çok uzun süren bir uygulamasını varsaymaktadır-ta onun yıpranışı ve yoruluşuna dek. Ashnda, bu çahşmayı günbegün sürdürürken sanat tarihinin içinden geçen bir çeşit günlük kurmanın peşindevim. 1 Mart 1990 Colette DeMe" Abbas Kiarostami'nin filmi Ve Yaşam Sürüyor. Iran Sinema Günleri başlıyor Kültür Servisi- tran Sine- ma Günleri 16-25 Marttarih- leri arasında Beyoğlu'ndaki 75 kişilik Yeşılçam Sinema- sı'ndagerçekleştirilecek. Ye- di fılmin gösterileceği etkin- likte, seyirciler son yıllarda Iran sinemasınınverdiği seç- kin ve bol ödüllü örnekleri iz- leme olanağı bulacaklar. Bu filmler arasında Ki- arostamive Makhmalbafgi- bi bizim sinemaseverlerin yakından tanıdığı isimlerin yapıtlanyla beraber sinema- sından ilk kez örneklerin iz- leneceği yönetmenler de var. Iran Sinema Günleri kapsa- mında gösterilecek filmler şöyle sıralanıyor: 60 yaşın- daki yönetmen Dariush Mehrjui'nin Leila ve Sara adlı yapıtlan, Kianoosh Ay- yari'nin To Be OrNot To Be, VaruzKarimMesihPnin The LastAct (1991), Abbas Ki- arostami'nin Ve Yeşem Sü- rüyor, Mohsen Makhmal- baf ın The Peddler, Majid Majku'nin The Father'ı. Yönetmen Reis Çeük'in önderliğinde etkinliğini sür- düren Yeşilçam Sineması, Amerikan sinemasının teke- line girmiş büyük sinema sa- lonlannm ve şirketlerinin sunduğu tek renkli sinema fihnlerine karşılık tüm dün- ya sinemasının gökkuşağı renklerine hâkim, sıcak ve insanda değişik hazlar uyan- dıran örneklerini seyirciyle buluşturmak, kısacası bir al- ternatif olabilmek şekünde özetliyor çizgisini. (Yeşilçam Sineması 'nın adresi, telefon numarası: h- tifdal Caddesi, Imam Adnan SokakNo: 10, Beyoğlu-lst.- tanbui Tel: 0212 293 68 00) Paylaşdan sessiz çıgbk Frans Custers'ın performansında herkes 'kendi' hikâyesini anlatıyor MELTEMKERRAR GünayKaradeniz ve on iki genç tiyat- rocu tarafindan 1996 yılında kurulan Sandımay Sokak Tiyatrosu Kumpanya- sı, Tiyatro Oyunevi ile ortak çalışma so- nunda Hollandalı sanatçı FransCusters'ı konuk etti. Custers'ın ilkini 1998 yılın- da gerçekleştirdiği worshop'un ikincisi, Istanbul Sanat Merkezi 2. Kat'ta ger- çekleşti. Butoh dansından yola çıkarak insan bedeninin anlatabileceklerini araş- tıran Custers, vvorkshop'un ardından 'TheFundement' adlı kışisel performan- sını sundu. Yirmi dakikalık performansında Cus- ters, zeminle ilişkisini tamamen kesen yü- rüme sopalan üzerinde, kendi tarihin- den seçtiği hikâyelen Butoh dansının 'sessizlik'i içinde anlatıyor. Sanatçı, bir anlamda da klasik dansın temeline ay- kın bir anlatım biçimi getiriyor. "Ayak- lanmz üzerinde durduğunuzda bir den- ge oluşturuyorsunuz, ama bunlann üze- rinde başka bir denge yaraüyorsunuz." Kendi tarihinin seçilmiş izlerini za- mansız bir boyutta anlatmaya çalışıyor. Sopalar, bugün ve dün arasmda yaşanı- lan mücadeleyi simgeliyor. "Bu, hayab- mın bir dönemini anlatmak için kullan- dığunbir performans. tki mücadek var; değneklerin üzerinde dururken ve kişi- nin ghmeye çahşnğı yere ulaşmak için yaşadığı mücadele. Oraya ulaşmak için değneğiyukankaldınpkullanmakyeri- ne onlann üzerinde olmayı tercih ediyo- rum, çünkü onlar kökleri temsil ediyor- lar." 'The Fundement'ta hikâyesini anla- tnicen bedenıyle ilettiği sessiz sözcükle- re, bir kaza sonucu yanm kalan başka bir performansuıın müziği eşlik ediyor. Sa- natçı için müzik bir çıkış noktasmı oluş- Custers, Butoh dansıyla büinçaltnıı beden dfliyle aktarmayı amaçhyor. turuyor."Çokfarkhhareketkrvar, agre- sif, yumuşak... Yaratım için ashnda en uygun an, bir şey düşünmeyiporaya çık- üğınız andır. Her zaman ilk kez, daüna en iyi olandu*." Altı yıldu" yaptığı performansuıı aynı- lıktan kurtarmak için değiştirmiş. "Ha- reketler a\ıu kalabiUr ama zaman değiş- tikçe, insanlan tanıdıkça değişiyor bir seyler" diyor. Öteki insanlar da yaratı- mınm parçalan. Belli bir hikâyeden söz etmiyor. Onemli olan, performansında herkesin 'kendi' hikâyesini anlatması. Her performanstan sonra kendini 'düş- müş' hıssediyor. Izleyicilerin hikâyele- rinin ağırhklannı taşıdığı için. " tnsanlargenyorlar, izliyoriarve onlar da kendi hikâyeîerini oluşturuyorlar. As- lında bu ikisL farklı iki performans. Her- kesin kendi hikâyesi var, performans da zatenbunun üzerinekurulu. Yaptiğnn iki zıt duyguyu bedende a>ıu anda aktara- bibnek, derine inip çıkardığuı şeyi aynı anda gösterebilmek. Buraya gelen her insan farklı bir gecmişten geliyor. Duy- gularsöz konusuokhığundaldşOerinöne- mi kalmıyor.* 1 Custers, 1998 yılında da amatör ve profesyonel oyunculann katıldığı benzer bir workshop gerçekleştirmişti ülkemiz- de. Butoh dansı, bilinçaltının insan be- deniyle anlatılmasnu, her bireyin bede- niyle 'kendi dilini' ortaya çıkarmasını amaçhyor. Butoh dansı, 1950'lerinsonundaJapon- ya'da Batı dansma ve geleneksel Japon dansma bir tür başkaldın olarak ortaya çıkmış. 'Karanhğın dansı' olarak da ad- landuılan Butoh, bilinçaltınınkeşfı, göl- gelerin ve düş gücünün bedenle buluş- ması anlamına geliyor. 'Sessiz çığhğm duygusu' bu dansın temelini oluşturuyor. Oyuncu da izleyici de, hikâyenin yaşan- mışlığı ve kişisel deneyimlerin payla- şuncısı olarak neredeyse 'ortak' bir ya- ratım sürecini paylaşıyor. • Custers, Butoh dansının kurallan ve tek- nikleriyle çok fazla ügilenmiyor. "Benim için Butoh dansı vücudumun içine, ka- ranhklarma. çamuruna bakmakveonun içinden bir şey bulmava çahşmak anla- mına geoyor." YAZI ODASI SELİMİLERİ Abdülhak Şinasi'nin İstanbul'u (2) Abdülhak Şinasi üçüncü ve son romanı Ali Niza- mı Bey'in Alafrangalığı ve Şeyhliği'nde yine Istan- bul semtlerindedir. Eser Büyükada'da başlar, "Çam- lıca'nın Karacaahmet Mezarlığı'na bakan birsırtın- da", yıkık yıprak bir evde sona erer. Bu kısa ama özlü romanda, Abdülhak Şinasi, kül- tür gömleği değiştiren payitaht Istanbul'un varlıklı bir kişisini Büyükada'daki sorumsuz ve sorunsuz haya- tından alıp, usançlar, pişmanlıklar, fizikötesi endişe- ler, toplum kurallannı reddedişlerte örülü bir tasav- vuf ve içe kapanış dünyasına götürür. Böylece, yazar, devirierin siyasası üzerinde dur- ma imkânı bulur: Alafranga kaçış dünyasından gelenekçi dünyaya kendinden menkul bir şeyh kimliğiyle evrilen roman kahramanı Ali Nizamı Bey, giderek aklını ve yüreği- ni hapsetmiş biryılgıya, "Suttan Hamid korkusu"r\a yenik düşecek; "yan mevcut bir iradeden" ne yap- tığını bilmez hale gelecektir. Bu romanın anlattığı dönemle yazıldığı, kaleme getirildiği dönem arasındaki zikzaklı geliş gidişler, romancıya, Türkiye'nin yirminci yüzyıldaki siyasal baskı düzenlerini sanatkârane bir üsluplaanlatmaze- minini hazırlamıştır. Siyasadan, hele güncel siyasadan söz açmak is- temez görünen Abdülhak Şinasi, bir yandan da sa- tır arası dokundurmalaria, yürürlüktekı baskı meka- nizmasına duyduğu tiksintiyi söylemiştir... Ali Nizamı Bey'in Alafrangalığı ve Şeyhliği, Büyü- kada bölümlerinde, Büyükada'nın debdebeli haya- tına ilişkin çok zengin, inceliklı gözlemlerie yüklüdür. Boğaziçi Mehtaplan (1943) ve Boğaziçi Yalılan (1954), Hisar'ın anıları arasında Bogaziçi'ne aynlmış kitaplandır. llkinde Boğaziçi bir musiki ve aşk ayini gibi anla- tılır. Geçmiş zaman avcısı kimliğiyle iz süren yazar, 19. yüzyılın sonlanndaki ve 20. yüzyılın hemen ilk yıl- lanndaki Boğaziçi'ni 'deniz-ay ışığı-gece' üçgenin- de bir uçtan bir uca tarar. Bütün Boğaziçi'nde sula- ra gömülmüş bir uygariık birikimini gelecek zaman- lar için diriltmeyi dener. Eser, Boğaziçi'ndeki özel uygariığın oluşumunu, gelişimini, doğanın özelliklerini, biraz da bu özellik- lerden kaynaklanan alaturka müziği "Hazııianış'bö- lümünde yansılar. "Toplanış" bölümünde, Boğaziçi geceleri, kayık- larta sandallardaki hanımlar ve beyler, gizli sevdalar, aşkın bilinen ve bilinmeyen yüzleri belırir. Aşk, çoğu kez, gönülde kalmaya yazgılıdır. "MusikiFaslı "nda birdenbire saz fasıllan başlar. Çal- gıyla insan sesi yankılarla doğaya kanşır. Sandallar akını Boğaziçi'nde artık bütün bir geçmiş zamana yd almaktadır. Müzik, geçmişin birikimlerini, değerleri- ni yeni zamana taşır, yeni zamanın insanlanna du- yumsatır. "SükûtFaslı', Boğaziçi'nde mehtabın yükselişi, mu- sikinin bir an için dıner olması, yalılann ay ışığında birer efsunlu mimari olup çıkışı izleklerine aynlmtş- . to. Artk müziğin boyunduruğuna kaptlan kişi, "AşkFas- //"nda gönlünün gizlerini, imkânsız aşklannı, şarkı- lann sözlenyle uyanan hatıralannı bir dua fısıttısıymış- çasına yıneleyip durur. Nihayet "Dağılış" bölümünde gece sona erer, mu- siki hakikaten diner, ömrun geçiciliği bir acı gibi alım- lanır. Işıltılar söndükçe, aynlış ve unutuş çıkagelir. Bununla birlikte Boğaziçi Mehtaplan'n\n son bö- lümü "Hatıriayış", bütün o hatıralarakınınaölümsüz bir zaman tanıyacak; yaşanmış, bitmiş, kaybolmuş sanılan her şey de, yıldızlardan bize yansıyan ışıklar gibi, henüz bilemediğimiz, fakat var olduğu handiy- se kanıtlanmış bir başka zaman diliminde, bir baş- ka iklimde apaçık canlı kalacaktır... Bir anı kitabı olmasına karşın, bu eserde, müziğin, hem de alafranga müziğin derin izlerini yakalamak mümkündür. Boğaziçi Mehtaplan, sanatkârane de- ğer taşryan yapay görkemiyle, daha çok bir opera- yı andırmaktadır. Takvimde h Bırakan: "Resmim, kalbimin atışı kadar bana yakmdı.' ye Berger,1974. Ali- Nehar Tüblek Karikatür Yanşması sonuçlamh . •'•& • Küİtür Servisi - Her yıl, Beşiktaş Belediyesi ve Kankatürcüler Derneği'nin birlikte düzenledikleri Nehar Tüblek Karikatür Yanşması'nın altıncısı sonuçlandı. Bu yılki konusu hoşgörü olan yanşmann sonunda birincilik ödülünü Mete Göktûrk, ikincilik ödülünü Hikmet Cerrah, üçüreülük ödülünü Oğuz Gürel kazandı. Yanşmada verilen üç mansiyon, Ali Bulca, Ali Şu: ve Mehmet Selçuk arasında paylaştınldı. Ödül töreni Akatlar Kültür Merkezi'nd; 15 Mart'ta yapılacak. Eserler 31 Mart tariiıne kadar lstanbul Büyükşehir Belediyesi Karikatür ve Mizah Müzesi'nde sergilenecek. K U L T U R ÇtZlR K A M l L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear