23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 MART 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ROPORTAJ 12Martaskeridarbesinde^kencelisorgulann yapıldığıve 'Ziverbey'olarak andon köşkaslındaZihnipaşa Köşkü'ydL. Osmanh'nın Şûrayı Devlet Reisi Zihni Paşa'nm Erenköy'de yapünhğı köşkûn yerinde yeUer esiyor ama bahçe kapısındaki lormjzı tuğja örgûlü kokmlar konınmuş! yıl sonra 'Ziverbey Köşkü'nde Z aman görecelidir, bağıl- dır; tek başına bir anla- mı yoktur; bağılın varlı- ğı başka bir şeye bağlı- dır... Yaşam ise gerçek- tir... Mekân da öyle... Zamanı görece olmaktan çıkaran yaşamdır... Ne ki tüm yaşamlara ve yaşanılan mekân- lara anlam kazandıran da zamandır... Başlangıcı ve sonu belli olmayan za- man ıçındekı tûm yaşamlann bir baş- langıcı vardır ve sonsuz değildir... Mekânlann da öyle... Ama kayıt düşülmüş yaşamlar ve mekânlar, yeni yaşamlar ve mekânlar var oldukça zamanın sonsuzluğunda varlığını sürdürecektir... Birer anı ola- rak... tyı ya da kötü... Güzel ya da çir- kın... Tatlı ya da acı... Sıradan ya da sıradışı... Geriye dönüp bakınca zaman ne de çabuk geçiyor... Aynen 12 Mart 1971 askeri darbe- sinin üzerinden tam 30 yıl geçmesi gibi... Ilginçtir, 12 Mart'ta yaşananlar bir mekânla anılıyor... "Zirverbey Köşkü" gibi... "Ziverbey Köşkü" kötülüğü ve çir- kinliği ve acıyı ve sıra dışılığı çağnş- tınyor... tstanbul'un Kadıköyü'nde insanla- nn gözleri bağlı olarak getirildikleri ve götürüldüklen gözden ırak bir so- kaktaki eski bir köşkün odalannda iş- kence altında yaşanan zaman, hiç kuşkusuz yaşandığı zamanda su gibi akıp gitmiyordu ve ucunda ölüm ol- duğu söylenen o gûnler, sonsuzluk kadar uzun bir zaman dilimine eşde- ğerdi... Demek ki zaman, yaşam ve mekân- la görece olmaktan çıktığında bile gö- rece kalabiliyor... Aslında Zlhnl Paşa'nın köşfcu 12 Mart'ta işkencelerin yapıldığı yere "Ziverbey Köşkû" denmişti... Fakat "Ziverbey Köşkü", adını ta- şıdığı, Osmanlı'nın Tıraakcızade Mustafa Ağası'nın torunu ve Sultan Abdülaziz'in mabeyıncisi Ziver Bey'in köşkü değildi. Darbeciler adı- na işkencecılerin kullandığı köşk, Zi- verbey Köşkü'nün birkaç kilometre ötesinde ve aynı yol üzerindeki "Zih- ni paşa Köşkü"ydü... 1911 'de 73 yaşında ölen Mustafa Zihni Paşa, Sultan II. AbdülhamkTın tıcaret ve nafia nazınydı, Şûrayı Dev- let Reisliğı yapmıştı ve Ziverbey'den Erenköy'e gidişte şimdiki adıyla Şemsettm Günaltay Caddesi o za- manki adıyla Merdiven Köyü Yolu üzerindeki üç beş sokaktan biri olan Tüccarbaşı Sokağı'nda otururdu. Çevrede Nadir Ağa'nın çiftliği, Fat- ma Zehra Hanımın dutluğu, sonra- dan Kâzım Karabekir Paşa'nm satın aldığı MünifTahir Paşa'nm yaptırdı- ğı Zürafah Köşk, SokoUu Abdülke- rim Paşa'nm köşkü, KabasakalMeh- met Paşa'nın köşkü ve köşklerin müş- temilatlan vardı... Fatma Zehra Hanım ipekböceği ye- tiştirirdi ve Tüccarbaşı Sokağı'nın Içerenköy Yolu'na açılan başında 1912 'de yaptırdığı camiye bu yüzden "Böcekti Cami" denmişti... Fatma Zehra Hanım, bir yıl sonra öldüğün- de ve caminin avlusuna gömüldüğün- de vasiyetine uyup mezar taşma "Diktiler başıma bir taş/ Gariptir ca- mi cemaati az/ Ehü hayır taşıma bir fatiha yaz" yazmışlardı... 20. yüzyı- lm başmda çevre öylesine boştu ki, 1902 'de Zihni Paşa, admı verdiği ca- EHENKÖY EVLERf İZOLASYDMLU CAMU t • ÜR.D06ALGA2, RİFERU ... ASANSÖRLU AFOHUJ UYDÜ ANTBILİ MOBİLYA DOLAP •• MUTFAI OOCUKPAflKU. •8EZİAL ÇIKÖ tşkencelerin yapıldığı mekân önce "Ziverbey Köşkü" adıyla anddu. Oysa işkenceler "askeriye^nin ldraladığı "Zihni paşa Kftşkü'nde yapılı\ordu_. Köşk yannuş ve kâgir villaya dönüştürühnüştü; 19%'da ydaldı ve geniş arazisine büyük bir site yapıkh... Zihni paşa Köşkû'nden geriye bahçesindeki •'güvercinlik'" kakü™ miyi alt sokaktaki Erenköy Istasyo- nu'nun yanı başına yaptırmıştı... Zihni Paşa'dan sonra köşkte yaşa- yanlar, "paşazade"ydi... Cumhuriyet gelmişti ve köşkte eskisi gibi uşak kalmamıştı; kendi işini kendi yapmak durumunda kalan bir beyzadenin yaktığı ateş, ahşap köşkü sarmıştı... Köşk onanldı... Eskıden kalma la- vabosunu, küvetini, armatürünü, mermerini, yanmayan birçok parça- sını koruyarak kâgir büyük bir villa- ya dönüştü... Bu arada Zihni Paşa'nm torunu Be- hin Hanım. ünlü karikatüristlerden Ratip Tahir Burakla evlenmışti... Ratip Tahir Bey, Erduranlar'm dos- tuydu ve Refik Erduran, Nâzım Hik- met'in yurtdışına kaçışma yardımcı olduktan sonra 1953'te gözlerden uzak yaşayabileceği ve geniş ailesi- nin bir arada kalabileceği bir ev an- yordu; 21 odah köşkten bozma villa- ya kiracı girdıler. Birkaç yıl sonra çıktılar... Behin Hanım, binayı yeniden kira- ya verdi. Köşke askerlye' glrdl 1961'de Süleymanıye'den kalkıp Tüccarbaşı Sokağı'na gelen ve bak- tığında denizdeki sandallan gören ve buharlı trenle bir otobüs dışında va- sıta olmadığından Kadıköy'e gidiş gelişte yollarda perişan olan ve "adı- mı sorma" diyen bugün yaşı 70'in üs- tünde ve başmda takkeyı andıran yün bereli "amca"nın söylediğine göre Zihni Paşa'nm köşkünde "askeriye'' vardı. Herkes köşkün sahibi olarak "aske- riye"yi bilirdi, çünkü köşkün kapı- sında her zaman iki asker bekler, içe- ri plakalı ve plakasız arabalarla sivil giyinmiş "subay"lar girerdi. Henüz köşkler yıkılmadığı ve yer- lerine betonarme ınşaatlaryapılmadı- ğı için sakinliğini ve sessizliğini ko- ruyan mahallenin parmakla sayüan ahalisi köşkte Milli Istihbarat Teşki- latı'nın çalıştığını, "teşkflafın bir yerde 10 yıldan fazla kalmadığı hal- de buradaki süresini çoktan aştığını bilir ama kimse kimseye bir şey söy- lemezdi. Köşkün arazisi 10 dönüm- den fazla ve çepeçevre duvarlıydı, bahçesi ağaç doluydu, bahçenin arka- smda bir güvercinlik vardı, bahçede "nah böyte" adamın yan boyunda kö- pekler dolaşırdı, bahçe kapısmın ka- natlan kırmızı tuğla ile örülü göste- rişli pervazlardan açılırdı... Yüksek duvarlı "yasak" bahçenin içinde, ağaçlann arasındaki binayı doğru dü- rüst gören olmamıştı; üç ya da dört katlıydı. 12 Mart darbesinin işkenceli sorgu- ı ir zamanlar plakalı ve plakasız arabalarla sivil giyinmiş "subaylar"ın girip çıktığı Zihni paşa Köşkü'nün arazisine yapılan sitede bugün en az 100 aile yaşıyor ve giriş çıkış artık "özel güvenlik" elemanlarının kontrolünde! lan bitip de yaşam görece normale döndüğünde Dhan Selçuk. işkenceci- leri ve destekleyıcilenni, ıfadesinde- ki sözcüklerin üçüncü harfine gizle- yerek "akrostiş"le açığa çıkartmış ve mekânın adını kısaca "Ziverbey Köş- kü''koymuştu... Insanlann gözleri bağlı geririlip gö- türüldüğü işkencehanenin izini sür- mek ve "Zihnipaşa Köşkü" olduğu- nu bulmak ise Talat Turhan'a düş- müştü... Behin Hanım henüz ölmemişti... Refik Erduran, "SutouT diye hi- tap ettiği Zihni Paşa'nın torununa sor- duğunda "Bilsem Idraya verir miy- dim, zaten araya başkâlan ginniştr yanıtmı almıştı. Belkı, Türkiye'yi Ankara'dan yö- netenlenn bıle haberi yoktu bu tarihi köşkün bir işkence merkezine dönüş- türüldüğünden... Çünkü Talat Turhan, kendilerine "Ergenekon'' diyen bir ekibin doğru- dan Washington'daki ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'la bağlantılı ça- lıştığı bilgisine ulaşmışü sonradan... Köşk de bir Artvinliye satıhruştı. lstanbul hızla değişiyordu... Bütün köşkler, betonarme bloklara dönüştürülmek üzere yıkılıyordu... Köşk yıkıldi; slte oldu Önce yıkılan köşkler, arazilerinden yer vererek yeni sokaklann açıbnası- nı sağhyordu... Tüccarbaşı Sokağı'na yeni sokak- lar açılıyordu... Bırkaç yıl önce Zihnipaşa Köşkü de yıkıldı. 12 Mart'm üzerinden 30 yıl geçti- ğinde geriye onanlarak korunmuş gü- vercinlik, bahçede kesilmemiş üç-beş çam ağacı, kırmızı tuğla örgülü bah- çe kapısı girişi, bir taraflannda yıkık bahçe duvarlan ve kuyunun tulumba- sını çahştırmak için yapımıış demir yeldeğirmeninin enkazı kalmıştı... Araziye "Ateşpare Erenköy Sitesi" yerleşmişti... 14 katlı iki blokta 56 daire, yan- daki daha alçak bloklarla en az 100 daire... Bahçedeki inşaat(lar) henüz bitmiş değil... Zaman, başka bir dilimde ve başka yaşamlara eşlik ediyor artık... Köşkten geriye bir de bloklardan bırinin alt katındaki "Köşk Iskender Kebap ve Lahmacun" dükkânı kal- mış... Fakat, nedendir bilinmez "Köşk Kebapçtsı'' kapanmış... Kapıda ylne 'ndbetçl' varl Dükkânlardan biri "Rönesans Ku- aförû" obnuş... Rönesans, ortacağ ka- ranlığmdan çıkışm yoluydu... Aydm- lanma yolunun başlangıcı... işkence ortacağın mirasıydı; zama- nın görecesinde mekâmn bir yamyla da tt Rönesans"a dönüşmesi yaşamm cilvesi ohnalı! Ancak *Refonn"un zamanı henüz gelmiş değil... Dükkânlardan biri "Gaye Vakfi"nm mekânı ve vakıf "önce ilim ve ebed" diyor... Eskı köşkün yeni kapısında yirmi dört saat yine "nöbetçi'' var; bu kez "özd güvenlik'' kokarth... Yetkisi var, "yabana w yı bahçeye sokmaz... Öyle sokakta durup eskiden kalmış bahçe kapısınm fotoğrafinı çeken olursa he- sap sorar... Ne de olsa ekmek parası... Zaman görecelidir... Yaşam ise ger- çek... Mekân da öyle... Yaşamlar tabii ki biter, mekânlar ne kadar korunsa da zamanın sonsuzlu- ğunda bir gün yıkılır ama bir kayıt duşüldükten sonra her yaşam ve her mekân yanna bir iz bırakır... Tüccarbaşı Sokağı'nda bugün bir- kaç okul bırden var... Çocuklar cıvıl cıvıl... Onlar "Ziverbey Köşkû"nü bihni- yorlar... Şimdi bümesinler de... Ama bir gün eskı yaşam ve mekânlan araş- tırmalan gerektiğinde gerçeğı öğre- necekler... Çünkü zamana kayıt dü- şüldü... Mekânın sahte dekorlan içinde el- lerine tutuşturulan senaryoyla yaşam oyununa katılan figüranlar ise za- manla beraber yitip gitmekte; Faik Türün, Memduh Ünlfitürk gibi... GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHANERtNÇ Yozlaşmamn Köşe Taşı... Bugün 12 Mart ara rejiminin başlamasının 30'un- cu yıldönümü. Komutanlann verdikleri ortak uyan yazısı sonrasında yaşanan ve büyük bölümü acı hatıralaria dolu günlerin Türkrye'ye dayattığı olum- suz etkileri bu aşamada daha iyi değeriendirebili- yoruz. 12 Mart ile 12 Eylül darbeleri arasındaki benzer- likler, Türkiye'nin içinde bulunduğu zor dönemin de başlangıç noktalannı oluşturuyor. 12 Eylül'de tutuklu olarak yargılanan MHP lideri Türkeş, "Biz yargılanıyoruz ama.. görûşlerimiz ik- tidarda" anlamına gelen sözler söylemişti. 12 Mart'ta da hemen hemen aynı durum söz ko- nusuydu. 1961 Anayasası, ortak uyan mektubu ile suçlanan hükümetin başı Süleyman Demirel'in is- tekleri doğrultusunda budanmış, özgüriüklerin di- bine neredeyse dan ekilmtşti. 12 Mart'ın en büyük günahlanndan biri de gençlerin potansiyel suçlu ve neredeyse vatan haini sayılması yolunda ilk adımlann atılmasını sağlamasıydı. Oysa o günün gençleri, öldürülen arkadaşlannın tabutuna Türk Bayrağı'nı saran yurtseverlerdi. Fran- sa'nın sağduyu ile yaklaşarak çözumledıği gençlik olaylannı, biz üzerierine silahla varıp çözmeye kal- kınca, yangtna körükle gidercesine karmaşayı da- ha da azdırmayı başan saydık. Türkiye'ye yurtdışından ithal edilen ilk bakanın görev alması da 12 Mart sonrasında kurulan Nihat Erim hükümetiyle başladı. Partilerüstü hükümetler dönemi olarak anılan 12 Mart sonrasında kurulan 33'üncü hükümet, üyele- rinin yansı TBMM dışından seçilmiş bakanlardan oluşuyordu. Bunlardan biri de Atilla Karaosma- noğlu'ydu. Devlet Planlama Teşkilatı'ndan aynlan grubun üyelerinden biriydi. Paris'te OECD Bilim Planlama Danışmanı iken Dünya Bankası uzmanlı- ğına geçmiş ve oradan çağınlıp başbakan yardım- cılığına atanmıştı. Birinci Erim hükümeti, Başbakan'ın "lüks" olarak nitelediği anayasayı budama karariılığının yanı sıra iddialı bir programla göreve gelmişti. Sadece ülke- nin kaostan çıkanlmasıyla yetinmeyecek, bir dizi reformlan da gerçekleştirecekti. Bunlann başında da toprak reformu geliyordu. Oysa Meclis çoğunluğunu oluşturan partilerin bü- yük bölümü, hem solcu gençlerden kurtulmaya ca- lışan hem de toprak reformunu "komünist işı sayan" görüşün temsilcileriydi. Nitekim aralannda toprak reformunun da bulunduğu reformlar dizgesi ger- çekleştirilemedi. Karaosmanoğlu da 26 Mart günü başladığı başbakan yardımcıhğı görevinden 3 Ara- lık 1971 günü istrfa ederek yine yurtdışına gitti. Cumhurbaşkanı Sunay'ın solcu gençleri, MHP'li komandolara kırdırma siyaseti de işkencelerle bir- likte döneme damgasını vuran acımasızlıklardan bi- riydi. 12 Martta gençlik ağıriıklı başlayan potansiyel suçlu arama anlayışı ve özgüriüklerin sınıriandınlma- sı girişimi, 12 Eylül'de doruk noktasına ulaştı. 1982 Anayasası'yla belgelenen çoluk- çocuk, genç-yaş- lı, erkek- kadın demeden her Türk vatandaşının devlete karşı suç işlemeye hazır olduğu paranoya- sını ne yazık kı demokrası şampiyonu siyasi parti- ler de gideremediler. Kısacası 12 Mart, Türk demokrasimizin yoz- laşmasının da köşe taşlanndan biri olarak tari- hegeçti. ••• -: " Koalisyon hükümeti, ülkeyi sürüklediği bunatım- dan kurtulmanın en önemlı öğesı olarak "sıyası ıs- tikrann konjnmasım" ikide bir gündeme getiriyor. A- ma dikkat edilecek olursa.. kendi içinde önemli bir istikrarsızlık var. Çeşitli kurumlann yaptığı nabız yok- lamalannda oy oranı yüzde 10'u geçen parti bulun- madığı ortaya çıktıktan sonra, alttan atta, suçu di- ğer koalisyon ortaklanna yıkma eğilimi giderek tır- manıyor. Liderier açıktan açığa birbirierine ters düş- memeyeçalışıyorlarama, yardımcılan, belki bilerek bu anlayışın dışına çıkmaya arzulu görulüyorlar. Özellikle de Ankara dışında düzenlenen toplantılar- da seçmene selam göndermeyi ihmal etmiyoriar. Insanlan şaşırtan yönlerden biri de yüzde 40'lık devalüasyonla zarara uğratılanlar arasında yer alan kamu görevlileriyle ilgili çelişki. Başbakan Ecevit "memurtann kayplannın enflasyon oranında gide- rileceği" müjdesini (!) verirken, kamu işçilerinin top- lu iş sözleşmelerinden sorumlu Bakan, "Sıfır zam bile devlet bütçesıne trilyonlarca lira yiıkgetirir" di- yerek işçilere aba altından sopa gösteriyor. Bay Derviş şu ulusal programı kotarsa da başı- mıza neler geleceğini daha fazla merak etmekten kurtulsak. oerinc@cumhuriyetcom.tr. İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESt BAŞKANLIĞI'NDAN DosyaNo: 2000/1051 Davacı Toprakbank AŞ tarafından. davalı Mustafa Senayi Ana aleyhine açılan tasamıfun iptali davasının yapılan duruşmasında, Davalı Mustafa Senayi Ancı adına (Zeytinlik Mah. Fazlıpaşa Sok. No: 13/1 Bakııköy/lstanbul) adresine gönderilen dava düekçesi ve davetıyelerin bıla bedel tebliğ edılmesı üzerine emnıyet tahkıkatından da adre- sinin meçhul kaldığı anlaşılmış bulunduğundan, dava dilekçesimn ve davetiyenın ilanen tebliğıne karar veril- miş olduğundan, 16 05.2001 tarih, saat 11.00'de mah- kememizde hazır bulunmanız veya bir vekil tarafından temsil edilmedığınız takdırde tahkikat ve yargılamaya yokluğunuzda devam edileceğı ve hüküm venleceğı da- nen tebliğ olunur. Basın 11829 DENİZLİ ASLİYE 3. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2000/411 Davacı Hatice Soluk vekili tarafından davalı Adnan Soluk hakkında mahkememizde açılan Ş.G S. boşan- ma davasının yapılan yargılaması sırasında venlen ara karan gereğınce, Denızli Çal ilçesı Dayılar köyü cılt 0024, k. sıra no: 0032'de nüfusa kayıtlı davalı Osman ve Ayşe'den olma 1964 d.lu, Adnan Soluk'un adına çıkartılan davetiye- nin tebliğ edilemediği, tüm araştırmalara rağmen bıldi- rilen adresinde bulunamadığından dava dilekçesi ve duruşma gfinûnün ilanen tebliğıne karar venlmekle 24.4.2001 duruşma günü saat 9 25'te kendısı veya tem- sıl ettireceği vekılle davasını takıp ettırmesı, aksi halde yargılamaya yokluğunda devam edileceğı ve bu şekil- de karar venleceğınden dava dilekçesi ve meşruhatı ilanen tebliğ olunur. Basın'11214
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear