23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 ŞUBAT 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Bilmece bildirmece Kördüğümleri kesen kılıcı döner bıçağına dönüştürülen imparator kimdir? (Iskender.) Yedi nüfuslu haneye üç buçuk tayının yeteceğine, pirelerin filleri yutacağına tanık olamayan komutanın adı nedir? (Hannibal.) Sermayenin küreselleştiğini, ulusal sınırların emekçi garibanlara kaldığını göremeyen yurtseveri tanıyor musunuz? (Garibaldi.) Bağımsızlığın pörsümüş portakalla eşdeğer tutulduğu döneme yetişemeyen başkanın adını verebilir misiniz? (VVashington.) Son soaı: Yolsuzlukta dünya dördüncüsü olan, gelir dağılımı bozukluğunda ilk 25'e giren mutluluk ülkesi hangisidir? (Serbülend Mesut Devlet.) ISIK KAVSl "Beyaz Enerii" operas- yonuyla sektördeki "özel- leştirmelenn mercek altına alındığı besbelli. Özelleştir- melerle ilgili hazırlanan sözleşmelerin, kamusal ve ulusal çıkarlar açısından bir- çok sakat hüküm içerdiği de malum. Bu sözleşmelerin birbölümünün çeşitli ulus- lararası kuruluşların istemleri, kimi za- man "direktife" dönüştürülen önerileriy- le gerçekleştiğini de herkes biliyor. Oyleyse, DGM Savcısı Talat Şalk'ın bu çok kapsamlı sonjşturmada kimi ulus- lararası kuruluşlardan da belge isteme- si neden yadırganıyor ki? Emekli yargıç, Ankara Barosu avukat- lanndan Ahmet Akgül. sorunun yanıtı- nın "Çıkar Amaçlı Suç örgütleriyle Mü- cadele Vasas;"nda bulunabileceğini söy- lüyor ve yasanın genel gerekçesinden bir bölüm okuyor: "...örgütlü suçlaria genel ceza hukuku ve usulü kurallan ve devletin mutat teş- kilatı ile mûcadelenin çok zor olduğu ve hatta bazen olanaksızbulunduğu, yaban- cı ülkelerin geçirdikleri deneyimlersonu- cu anfaşılmışbr. Bu suçlann failleri elde et- tikleri büyûk çıkarian da kullanarak, yaka- Savcının trol yetkisilanmamak için her türlü yola başvurmak- ta, kolluğu çürütmekte, zabıtanın sahibi olduğu bütün teknik araçlann da fazlasın- dan yaraıianabilmektedir. Batılı hukuk- çular, örgütlü suçlann fail, şerik, delil ve emarelerinin meydana çıkanlmalannın çok zor olduğunu ifade etmekte ve do- layısıyla istisnai birtakım araştırma usul- lerinin tesisini, görevlilere yeni yetkiler verilrpssini sağlayan hüküm ve esaslann tespit edilmemesi halinde hiçbirnetice alı- namayacağını ifade etmektedirter. Bu ne- denle örgütlü suçlann fail ve şeriklerinin, bunlara yataklık edenlerin, işlenen suç- lara ait delil ve emarelehn ele geçirilme- si ve tespitleh bakımlanndan etkin yeni kurum ve araçlar, yetkiler tesisi suretiyle suçla mücadelede göreyli olanlara olanak sağlanması uygun görülmüştür." Yasa, "yeniyetkiler" de beliriemiş. Ör- neğin, genel gerekçede, savcılığa veri- len soruşturma tedbir ve esaslan arasın- da "suç işlediklerinden kuşku duyulanla- ra ilişkin resmi ve özel kayıtlann ve bilgi- sayar içeriklerinin ince- lenmesi" yetkisi de sa- yılryor. Şuçlulann yakaJanma- sı için "trol (deniz dibini tarayan ağ) yön- temi'ne göndermede bulunulan yasa- nın bir madde gerekçesinde de şöyle de- niyor "Kanunda öngörülen suç ve delillerini ortaya çıkarmak için şüphelilere ilişkin yer, kuruluş, çevre ve kurumlardakihertür- lü resmi veya özelkayıtlarla bilgisayar ve- rilerini bu suçlan kovuşturmakla görevli olanlar inceleyebileceklerdir." Ahmet Akgül, yasaya ve gerekçelerine bakarak şu yorumu yapıyor "DGM Sav- cısı Talat Şalk, soruşturmasını yürütebil- mek için her türlü kuruluştan bilgi ve bel- ge isteyebilir. IMF, Dünya Bankası ve AB Temsilciliği'nden belge ve bilgi istemesi, savcının yasal görevi gereğidir, yadır- ganacak hiçbir yanı yoktur." Olayda yadırganacak tek yan var, o da kimi "işadamlan" ile birlikte Başbakan'ın veiktidann, *Seyaz£her;/"operasyonunun başlangıcından bu yana süren huzursuz- luğu... Her nedense soruşturmanın içeriği ile değil de yöntemiyle yakından ilgililer... Kültür-Sen'in, eski Devlet Tiyatro- lan (DT) Genel Müdürü Lemi Bil- gin'in 1999'da görevinden alınma- sına karşı çıkan bildirgeye irnza ve- ren bakanlık çalışanlannın çeşitli bas- kılarla karşılaştıkiarına ilişkin açıkla- malanna değindiğimiz yazımıza çe- şitli tepkiler geldi. Kültür-Sen'in açıklamasında bas- kı ve sürgüne uğradığı savlanan ki- mi isimlerin, başka nedenlere bağlı olarak görev yerierinin değiştirildiği, kimi isimlerin ise ceza almadığını ak- taranlar oldu. Kültür-Sen yöneticile- ri Sait Durukan ile Ertuğrul Özba- ki, "Devlet Tıyatrolan Genel Müdü- Çıkarılması gereken ders rü'nün adalete hesap vermek için görevden aynldığı güne kadaryaşa- nanlara ve diğer kurumlardaki kıyım ve cezalara ilgisiz kalan sendikamız genel merkez yöneticilerinin bir kıs- rpının, bugün yönetim kurullannın üyeleri olduğumuz ve bu nedenle cezaya uğramadığımız halde ve bil- gimiz dışında isimlerimizi de vererek böyle bir açıklamaya kalkmalan çok şaşırtıcıdır" deme gereği duydular. Konunun bu yanı bir tarafa; ge- çen hafta başında yapılan Devlet Ti- yatrolan Sanatçılan Derneği'nin (DE- TİS) Genel Kurulu'na sunulan çalış- ma raporunun, şu anda tutuklu bu- lunan eski DT Genel Müdürü Rah- mi Dilligil döneminde sanatçılar, ça- lışanlar ve tiyatro üzerindeki baskı- ları belgeleme açısından dikkat çe- kici bir metin olduğu söyienebilir. Drnin, insanı erdemli, ahlaklı, öz- gür ve uygar kılan sanatın ışığını Ana- dolu'ya taşımak için var olduğu be- lirtilen DETİS raporunda, tiyatronun ancak "özerk, özgürvedemokratik" ortamlarda yapılacağının altı çizili- yor ve yaşananlardan çıkanlması ge- reken ders özetleniyor "Devlet Tıyatrolan gibi büyük ve köklü bir sanat işliğinde, sanatın is- terieri ve de sanatçılann eğilimieri yok sayılarak kültür bakanlannın si- yasiya da kişisel tercihleri doğrultu- sunda yaptıklan atamalarla, Bu son deneyde de görüldüğü gibi ancak hüsrana uğranır, yanm yüzyıllık onur- lugeçmişe dayalı gelecek karartılmış olur. Buna da hangi mevkide olursa olsun hiç kimsenin hakkı yoktur. Bi- ze göre, kurum daha fazla yıpratıl- madan önlem alınmalıdır." ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLU ~ Öteki Globalizm! Eskiden "fukara edebiyatı" derlerdi... Şimdi "garibanizm" diyor- lar!.. Yükselen değetiere tutkun- laşmış "trend kafası" kendi gibi olmayanı tanımlamak da değil, aşağılamak istiyor. Yok- sulluktan bahsetmek, onla- rın gözünde "demode!" Oy- sa bu ideoloji sahiplerinin, bu kalemlerin neredeyse tarfıa- mı solculuktan, yani serma- yeye karşı emeğin gücünü ve mazlumların dayanışmasını savunan dünya görüşünden gelen "sosyalisteskileri". Evet, çağ değişti, ama bunlar de- ğişmedi. Bunlar yozlaştı. Yok- sulun yoksulluğunu dile ge- tirmek, yeni dünya düzeni öl- çütlerine göre "out". Oysa, yoksulluk var. Dünyaya ba- kışlarında kaybettikleri vic- dani mevziler ve kazandıkla- n parayla ölçülen kıymetler, onlan sadece acımasızlaştır- mıyor, aynı zamanda; kitlele- rin yoksulluğu için kafa yoran, gönülden üzülen ve bütün çarpıklıkları aşmak için sa- dece insana inanan, çünkü insanoğlunun mağaralardan bugüne akılla, dayanışmayla geldiğini bilen anlayışa karşı bir çeşit kıskançlığa, tuhaf bir öfkeye itiyor. Yoksulun yoksulluğunu di- le getiren adamın derdi ne? Onca istatistik yorumunu, teorisyen alıntısını, diyalek- tik çarpıklıkları niçin kafasın- da taşıyor ve köşesine yan- sıtıyor? Bundan beklentisi ne? Daha çok para mı? Daha çok şöhret mi? Ne? Amacı ne garibanistin? Aylaklığı ve lumpenliği sa- vunmak gibi gösteriyorlar. Avantacılığı, hazırcılığı, tem- bellik mafyasını desteklemek sonucuna vanyorlar. İnsanoğ- lunun zavallılığına, bu zaval- lılığı oluşturan koşullara, bu koşullan ayakta tutanlara kar- şı kalplerindeki mertıametle beyinlerindeki bilinci harman- layıp, tek derdi "insanın in- san gibi yaşaması" olan "mad- deci gönül adamlannı" para- lize ediyorlar. Çünkü Marksizm, uzun so- luk istiyor. Dünyayı anlamaya çalışır- ken; hiçbir sermaye grubu- nun, hiçbir patronun, hiçbir reklam şirketinin, hiçbir tica- ri realitinin gölgesini taşıma- malıdır düşünen insan. Hele bir de mesleği yazar- lıksa. Marksist anlayış; evrenin, doğanın ve de toplumun de- ğişkenliğini insanoğlunun beynine armağan ediyor. Dikkat edin; yenilik düşkü- nü gibi görünenler, globaliz- min erdemlerinden bahse- denler ve değişmeyi savu- nanlar, aslında statükocu. Dertleri, dünyanın da, ülkenin de bugün var olan durumu- nu vebununla birlikte kendi statülerini korumak. Onlar sağcı! Ve bundan utanıyoriar. Duruşları için binbir tanım düşünüyorlar, göstergebili- min en naif terimlerini kulla- nıyorlar ve beyin fırtınası yap- tıklannı sanıyorlar. Yaptıklan "beyincik melte- m/"dir! Güce tapan beynin fırtına- sından ne olur? Sorun ne olur- sa olsun, konu ne olursa ol- sun, sen gücü savunacaksın ey globalist! Mazlumluğun adını gariba- nizm koyarak üstelik! Senin globalizmin senmaye- nin arsız para dolaşımından ibaret; oysa "dünyanın bütün işçilerini" bütünleşmeye ça- ğırdı çok daha önce ilerici globalizm! Senin globalizmin, Ameri- kan gazetelerindeki zekice formatlanmış ekonomik ön- görüleri birkaç gün geriden takip etmekle sınıriı. Oysa açiıktan ölen çocuk- lar var dünyada. Sen demode desen de var. Sen değişim adı altında yozlaşıp duyarsızlaştın diye ne yapalım, vaz mı geçelim aç- iıktan ölen çocuklar için ka- rınca kararınca uğraşmak- tan? Ne yapalım, garibanist ol- mayalım da, güce tapan mı olalım? Profesyonel taklalar mı atalım? Dinozor diyorsunuz! "Ay- dınlanma insanı insanlaştınr" demek dinozorluksa, dino- zoruz! Popülist diyorsunuz! "Kit- leler sadece karnını doyur- mak için yaşamasın, hayatbir keredir ve insan gibiyaşanma- sı gerekir" demek popülizm- se, popülistiz! Entel diyorsunuz! "özgür- ce düşünmek ve aklın bağım- sızlığı, insanın en büyük ser- vetidir" demek entellikse, en- teliz! Ve "Gerçek globalizm, aç- iıktan çocuklann ölmediği bir dünyayı özlemektir" demek garibanizmse, garibanistiz! Ya siz nesiniz?.. Yorumsuz Gıpta etmedim desem, yalan olur! Galatasaray dünyanın birinci takım», bizim Beşiktaş 44. sırada Fenerbahçe ise 196. olabilmiş. Kupada F.Bahçe-G.Saray eşleşmesi üzerine, Leman'dan arkadaşım, çizer ve hasta G.S.'li Suat Özkan'tn yorumunu aynen aktanyorum: "Fener'i bir güzel yenelim de, dûz hesap 200. olsunlar bari!" TavuMar aç, insanlar aç, niye? Bolu'da tavukçuluk yapan şir- ketler sıkıntıya girmiş, tavuklar ile tavuklan yetiştirmekleyükümlü köy- lüler açlıkla karşı karşıya kalmış... Olacağı buydu zaten... SonyıllardaTarım Bakanlıgı, libe- ralleşme adına sözleşmeli çiftçiliği özendiriyor. Sözleşmeli çiftçilik ya da yetiştiricilik denen şey, bir tür çağdaş serfiik... Modele göre, tavukçuluk yapan şirket, yetiştiriciye 50 tane civciv teslim ediyor ve "Bunlan büyüt, bi- ze ver" diyor. Yanlış anlaşılmasın, "yetiştirici" civcivleri piliç yapma sürecinde "üretici" konumunda de- ğil. Bir tür şirket taşeronu. Yemde, ilaçta, veterinerfik hizmetlerinde vs. tümüyle şirkete bağımlı. Yemi, ila- cı, şunu bunu hep şirketten almak zorunda. Bu yöntemde zarara uğ- rama tehlikesi ise tümüyle sözleş- meli yetiştiricinin omuzlarına yük- leniyor. Sözgelimi aldığı civcivler, yetiştirme sürecinde verdiği onca emeğe karşılık ölmüşse, elinde pi- liç kalmadığından, yetiştirici şirket- ten beş kuruş bile alamıyor. Bolu ve çevresinde yaşananlar, göklere çıkanlan, tanm ve hayvan- cılıkta kurtuluş" gibi gösterilen "sözleşmeli çiftçilikya da sözleşme- li yetiştiricilik" yönteminin yanlışlı- ğını kanıtladı. Birbirine zincirteme bağlı sistemde, şirketler zor duru- ma düşünce tavuklar aç kaldı. Çün- kü şirket, yetiştiriciye tavuklar için "yem" veremedi. Sonuçta, şirkete her anlamda tümüyle bağımlı hale getirilen tavuk yetiştiricisi yüzlerce aile de civcivlerle, tavuklarla biriik- te aç kalma noktasına geldi. Insanıyla, hayvanıyla tüm canlı- lan açlık noktasına getirme bece- risini gösterenlere gelince... Onlar, üretim ilişkilerinde de ortaçağı hort- latmada ısrarlılar. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak@turk.net ÇlZGlLtK KÂMİL MASARACI HARBİ SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com KiHLKIHL.(Cirj.' • • « p ? KEDÎ LEVO AfitüKA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 3Şubat ZM/'R YÖLCUGEMfS/BAmöR 19S?'De BUSÛH, *İXUİH' YOUUl GEiAİSİ, AÇJtUAHtnenA "HOWELL L/KES'AOU BIR ABP Şİt£- BİYLE ÇAKPfÇAZAtL OtTTr. -2*4 VOLCOYIA iSTANgUL.'- PAAI YOLA ÇJKAN GBMİ, İ2MİR. LİMAUIUA AlTl UİL U2AKUKTA KA2AYA UGZUYOe&U. Şİt-EP, YOLCU GEMİSİNS SANCfiK. YAMNMU BOOOSLA/UA ÇAKPMtŞ V£ ON M07İS Ge*l/ÇV£7e Biü YASA AÇMKÇTf. ANCAK, İZMİR 'İN HEMBN SU AUP SATMAMASt İÇİAI AVRJLMAMIŞ, ONU SfS Bfc YEtZE İTtREK. KAGAyA OTV<*TMUÇTV. ÇAÜPMAA//AI eTKİS/YCB S/JB. YOL&J !/£" İ& SEMici ÖLMÛÇ, P<6e&ıe& tut/emeıtf*tçv>- İ9SSTE ALMAA/VA'OA İNÇA eDiLEN İZMİR SAATTE f6StoTC HtZ. YAPfYO<SJXJ.. GÖRÜŞ EMİN GÜRSES 'Savaşan Kardeşler Çetesi'ne Direnmek Ekonomik, siyasal, toplumsal sıkıntılann yoğun ola- rak yaşandığı her dönemde gelişmiş zengin Batılı ül- keler, direnemeyeceğini düşünerek Türkiye gibi ülke- lere dayatmalara girişmek için kollannı sıvarlar. Bu ko- nuda AB olmadan Türkiye'nin geleceğinin karanlık ola- cağını öne süren Avrupa severierin desteğini alırlar ço- ğunlukla. Benzeri durumlara Kurtuluş Savaşı dönemin- de de rastlanmış, Mustafa Kemal bunları "kurtuluş yolu ararken Ingiltere, Fransa, Italya gibi büyük devlet- leri gücendirmemek için çaba harcayanlar" olarak ta- nımlamıştır. Mustafa Kemal, emperyalist devletlere kar- ş.ı bu tutumu "beceriksizlik" olarak nitelendirmektedir. Ulkemizi kendi ayaklan üzerinde tutmak görevini üst- lenen bazı siyasiler-bürokratlann beceriksizliği ülkeyi em- peryaiizme karşı zayıf düşürmektedir. 16 Mart 1920'de Istanbul'u işgal eden emperyalist Ingiltere, Fransa ve Italya temsilcilerini protesto eden Mustafa Kemal, bu işgali "tarihin bugüne kadarkaydet- mediğibirsuikast" olarak nitelendirmiş ve "Vılsonpren- siplerine göre düzenlenmiş birateşkes anlaşması ile ulu- sumuzu savunma araçlanndan mahrum etmek gibi bir düzene dayanılarakyapıldığını" ifade etmekteydi. Em- peryalizm o gün bugündür insanilik maskesi altında prensipler üreterek Türkiye gibi ülkelere yüklenmekte- dir. Yıllardır biriken sorunlan çözmek için çaba gösteren ve Gaffar Okkan ve arkadaşlanna saldınyı sistemsel boyutta ele alan Tantan gibi millicilerin çabalannı men- faatleri sekteye uğrayanlann her alandaki engelleme gi- rişimleri sürerken, bu gelişmelerden cesaret alan de- ğişik gruplar sorunlanna çözüm bulabilmenin yollannı aramaya koyulmuşlardır. Izmit'te esnaf, sorunlannı çöz- mek için "Kent Merkezi Tîcari Dayanışma Demeği" kur- muş, sorunlannı çözmek için çaba göstermekte. Ela- zığ Emniyet Müdürü Feyzullah Arslan, Türkiye'nin ba- şına bela olan kuralsızltğın bir sonucu olarak ülkeye yük- sek bir maddi-/ manevi maliyet getiren trafik kazalan- nın nedenlerini araştırmış ve sorunlan çözme çabası içe- risine girmiştir. Bu tür yerel düzeyde çare arama çaba- lan Kurtuluş Savaşı günlerindeki değişik dayanışma gi- rişimlerini çağnştınyor. Bu arada Kafkasya'da etkinlik saölama hesaplan sonucu Fransa'da alınan karara kar- şı Türkiye Ermenileri Patrikliği'nin ne yapılması gerek- tiği konusunda çabalan sürerken Daşnakçılar arasın- da patriğe karşı tehdit sesleri yükseliyor. Diğer tarafın- dan stratejik bor madenlerini özelleştireceğim diye di- reten bir siyasi otorite, satarak, geçmişin biriken sıkın- tılannı aşacağını sanırken Ali Haydar Veziroğlu, Fran- sa'ya anlayacağı dilden bir cevapla millici birtavır ser- gileyerek örnek olmaya çalışıyor. Fransa'nın Ankara Büyükelçisi Garcia, salı günkü açıklamasında "AP'nin aldığı karan Tün\ hükümeti pro- testo etmedi" diyor. Demek ki Ankara'nın tepki göster- memesi ve emperyalizmin olmayan sağduyusuna gü- venmesi yağmacılara olumsuz mesajlar veriyor. Anka- ra'nın Fransız şirketlerine karşı aldığı tavırdan rahatsız olan 'Savaşan Kardeşler Çetesi'nn bazı üyelerinden An- kara'ya karşı "Gümrük Bihiği Anlaşması'nı ihlal etme" uyansı gelmeye başladı. Iftira ve serbest piyasa soy- gunculuğu serbest, buna direnmek yasak AB'nin uy- gariık anlayışında. Bu ülkede emperyalizmin diye bir kavrama inanma- yan, serbest piyasa soygunculuğundan medet uman, emperyalist devletlere yağcılığı cüzi ücretle, bazen de bedava yapmaktan gurur duyan, Batı deyince akıllan- na Tann gelen bazı profeşörler, bu gelişmelere ne di- .yor acaba? Bu ütkenin bilimini Batı dillerine endeksle- yen bu kişiler, Batılı bir dille yazı yazmayanlan ciddiye^' bile almayacak kadar Türkçe düşmanıdırlar. Savaşan Kardeşler Çetesi'nin egemen olduğu Batı sisteminden gelecek tehlikeler bitmemiştir. Montre- al'den Dr. Aydın Yurtçu, soykınm iddiasının öncülüğü- nü yapan Daşnakçılann 2015 yılına göre hazırlık yap- tıklan konusunda uyanyor. Bu konuda Bilal Şimşir gi- bi uzmanlann çalışmalanna. Akarcalı gibi siyasilerin ça- balanna ve Çölasan gibi gazeteci-yazarlann konuyu sü- reklı gündemde tutarak halkı uyanık tutma uğraşısına ihtiyaç vardır. Ingiliz gazetesi "The Independenfm ve yazariann- dan Robert Fisk'in bilinen Türk düşmanlığı yanında, "The Guardian" gazetesinde Julia Pascal'ın Türk düş- manı ve yalanlaria dolu bir makalesine Londra'daki bir Kıbrıs Türkleri kuruluşu olan "Turkish Cypriot Net- work"ter\ Serhan Mehmet tarihsel kaynaklan göste- rerek son derece yararlı bir cevap yazdı. Bu tür kuru- luşlara destek vermeliyiz. Ayrıca Prof. Justine McCarthy'nin Londra Üniversitesi, SOAS'ta yaptığı bir konuşmada, bütün bu yalanlann Ingiliz "Savaş Propa- ganda Bürosu" tarafından (2 Eylül 1914'te kuruldu) ya- yıldığını ifade etmesi ve iddialan o dönemdeki yayın- larla çürütmesi ise çok önemli. Kaynak toplamada bu çevrelerie dayanışmaya gidilmelidir. Bütün bunlann yanında siyasi otorite, Savaşan Kar- deşler Çetesi'nin saldınlanna direnebilmek için içeride dayanışrnayı ve ayaklanmız üzerine sağlam basmayı sağ- layacak tedbirlere öncelik vermelidir. En acil yapılma- sı gereken ise stratejik alanlarda özelleştirme dur- durularak, sanayici-ihracatçı-üretici üçlüsüne özel des- tek vermenin yollannı aramaktır. E-mail: emingursesta yahoo.com Fax:0212 513 85 95 BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4SOLDANSAĞA: 1/ Vücutta stres, ilrihap ve alerji gibi du- rumlarda açığa çıkan organik madde. 2/ Kaz Dağı'nın antik dönemlerdeki adı... Batıede- biyatma özgü bir şiir türü. 3/ Kedi ya da kö- peğin ön aya- 9 ğı... Üstü top- rakJa örtülü saman yı- ğını. 4/Korunmakiçin bir yere bırakılan eş- 2 ya... Küçükmağara. 5/ 3 Tırüllan aşınarak yü- 4 zeyi düzleşmiş taşıt İas- 5 tikleri için kullanılan 5 sözcük. 6/ Bizmut ele- mentininsimgesi...Bu- 1 laşıcı ve öldürücü bir hastalık. 7/Yeniçeri kış- lası... Gümüş parlaklığında bir element. 8/ Bir kömür cinsi... Eski dilde su. 9/ Bir nota... Tekme. YUKAMDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir dairesel koni ile bu koninin iki yansını da ke- sen.bir düzlemin arakesiti olan iki kollu açık egri. 2/ Ölüm cezası... Şırnak'ın bir ilçesi. 3/ Eskiden türlü eş- ya ve öteberihin satıldığı çarşı ya da pazar yerine ve- rilen ad... Temel, esas. 4/ Gözü kapalı inanılan düşün- ce; dogma. 5/ Avrupa Birliği'nin kısa yazılışı... Sıca- ğa ve soğuğa karşı dayanıklılığı kükürtle arttınlmış ka- uçuk. 6/ Anlayış. 7/ Uluslararası Çalışma Örgütü'nün simgesi... fatlı bir çörek. 8/"Yunus —": Gazeteci ve yazanmız... tskambillerle oynanan bir oyun. 9/ Duyar- sızlığı, düşüncesizliği, yersiz ve klncı konuşmalany- la çevresindekileri rahatsız eden kimse.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear