Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 9 ARALIK 2001 PAZAR HABERLER Yargılama için altı aydır bulunamayan Manisalı Gençler davasının zanlılan zamanaşımı peşinde DUNYADA BUGUN ALt StRMEN Üretken Bir Kurum Sevgili, Geçen hafta pazar gündüz ve akşam okulum Galatasaray Lisesi'ndeydim. Bir süredir, eskiden yalnız haziranın ilk pazar gününde yapılan geleneksel pilava aralık ayının ilk pazarında yapılan bir ikincisi daha eklendi. Kış pilavında, ellinci mezuniyet yılına ulaşmayı başaranlara, birer madalya veriliyor. Kokteyl ile başlayan gecede de Tevfik Fikret Salonu'nda yemek yeniyor. Geçen pazar, Türk tiyatrosunun duayeni doksanlık delıkanlı Necdet Mahfi Ayral'ı görünce bir düşündüm, kimler geçmemişti ki şu Tevfik Fikret Salonu'nun sahnesinden. Erol Günaydın, Ergun Göknar, Erdoğan Soral, Yiğit Okur, benim ortaokul sıralarındayken izlediğim büyük yeteneklerdi. Bunlardan ilk ikisini mutlaka sen de izlemişsindir. Erdoğan Soral ile Yiğit Okur'un başka alanlan seçmelerinin tiyatromuz için bir kayıp olduğunu düşünmüşümdür. "Beyağbi" Erdoğan, başarılı bir iktisat profesörü olarak hem üniversitede, hem de zaman zaman Cumhuriyet'te yazılarıylatoplumagörüşlerini, birikimlerini aktarmış, bir ara o zamanlar devletin temel direklerinden biri olan Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü yapmıştır. Birbirinden güzel üç eserle (Hulki Bey ve Arkadaşları, Güvercinler, Topal Viktor'un Anıları) altmışından sonra yazın dünyamızda seçkin bir yer edinen Av. Dr. Yiğit Okur'un her üç yapıtını da okumanı salık veririm. İşkenceci polisler kayıp ASUMAN ABACIOĞLU İZMİRManisalı gençlere işkence yapmaktan yargılanan polislerin davası, zamanaşımına uğranıa yolunda. Dördüncü kez yargılanan polisler, son altı aydır bulunamadıklan için ifadeleri alınamıyor ve dava sürekli erteleniyor. Gençlerin avukatı Sema Pekdaş, u Bu bir direniş, bir refleks; benim polisim iyidir, hiçbir şekilde kötti muamelede bulunmaz. Yapıyorsa bile hak edenlcre yapıyor manbğı. Bu refleksi aşamadığınız sürece kamr alamazsuuz" diyor. Manisalı 16 gence işkence yapmaktan yargılanan 10 polisin davası, Ha • Manisalı 16 gence işkence yapmaktan yargılanan 10 polisler bulunamadıkları için ifadeleri alınamıyor. Davanın zamanaşımına uğrama yolunda olduğunu söyleyen gençlerin avukatı Sema Pekdaş, işkenceci polislere yönelik korumanın sürdürüldüğünü söyledi. ziran 1996'da başladı. Manısa Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1998'deki beraat kararını, Yargıtay 8. Ceza Dairesi, "Sanıklann mağdurlara karşı işkence yapmak sııçunu işledikleri husıısıınun dosyadaki delillerle sabit olmasına karşın sanıklann bcraatlanna karar vcıilmcsinin hukuka aykın olduğu" gerekçesiyle bozdu. Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin bozma karannın ardından yenıden başlayan yargılama süreci, iki celsede tamamlandı ve mahkeme beraat kararında dırendi. Bu kez Yargıtay Ceza Genel Kurulu 15.6.1999'dayerel mahkemenin direnme hükmünün bozulmasına karar verdi. Üçüncü yargılanma süreci sonunda yerel mahkeme, lOpolisi, 70 ay ile 130 ay arasında değışen ağır hapis cezalarına çarptırdı. Ancak bu kez de Yargıtay 8. Ceza Dairesi, karan, "savunmahakkıverilmediği1'gerekçesiyle usulen bozdu. Polisler, 21 Mayıs2001 tarihmden bu yana dördüncü kez yargılanıyorlar. Manisalı gençlerin avukatı Sema Pekdaş, polislerin neden bulunamadığı sorusuna, "Bu bir direniş aslında; bir refleks. Benim polisim iyidir, hiçbir şekilde kötü muamelede hulıınmaz. Yapıyorsa bile hak edenleı c yapıyor manüğL Bu ideolojiyi, bu refleksi aşmadığuıız sürece de karar alamazsınız" yanıtını verdi. Manisa'da bunun açık açık, bütün dünya kamuoyuna rağmen yaşandığını vurgulayan Avukat Pekdaş, "Çok ilginçtir, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin ilk bozma karanndan sonra dunışmalar iki cclsedc bitti vc mahkeme direnme karan verdi. tlk celseye sanıklann hepsi geldi, ikinci celseye de gelmeyen iki talimat vardı o geldi ve hemen bitti. Ama daha sonraki aşaınalarda polisler bıılunamadı, ifadeleri alınamadu tayin edildikleri yer belirlenemedT dıye konuştu. Avukat Pekdaş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Duruşmaya gelen sanık kişiler ise devletin resmi arabasıyla, devletin resmi şoförüyle taşınarak duruşmalara getirildiler; bu ciddi bir sonı işarctidir. Dunışmalara geiirken saldırgan bir tutunı içindelcrdi. Ifadelerin alınabümesi ise ınillet mecüsinde verilen soru önergeleri üzerine olabilmiştir ancak." VGA SURUYOR ÜTÇE GÖRÜŞMELERİ ••• Benim dönemimde biriikte oynadığım veya eşzamanlı oyuncular arasında Ayberk Çölok, Çetin Ipekkaya, Mehmet Ulusoy, Yılmaz Karaveli, Alp Zeki Heper, Mehmet Ali Birand vardı. Sevgili Şevket Altuğ bizden küçüktü, ama sahneye adım atmaya başlamıştı. Ferhan Şensoy ile Tarık Pabuçcu bizden sonraki dönemin yıldızları oldular. Biz okula girmeden yıllar önce o sahneden geçmiş olanlardan Reşit Baran'ı yalnızca izledim, ama hiç tanışmadım. Ama Bilge Zobu ile sohbetlerimiz oldu. Tiyatromuzadamgasını vuran birkaç kişiden biri olan Haldun Taner'in hem öğrencisi hem dostu olmak onuruna eriştim. Yaman bir hatip ve diplomat olduğu kadar, seçkin bir aydın olan ve kuruluşuna çok büyük katkılarda bulunduğu Galatasaray Üniversitesi'nden geçen ay sade ve vakur bir törenle fahri hukuk doktoru diplomasını alan Coşkun Kırca'nın, müstesna bir oyuncu olduğunu duydum ama, hiç seyretmek olanağını bulamadım. Ben bunları düşünürken aynı zamanda tutkulu bir pilot olan Korhan Abay'ın sunuculuğunu yaptığı gece sürüyordu. Daha sonra GS Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Atilla Demircioğlu ile Candan Erçetin'in sahne aldığı gecenin bence en önemli yönü, bütün sanatçıların bu kurumun ürettiği kişiler olmasıydı. Hemen yanımdaki şeref masasında ise lisenin müdürlüğünde olduğu gibi Üniversite'nin rektörlüğünde de halef selef olmuş, hem dostlarım hem de Istanbul Hukuk'tan hocalarım Prof. Dr. Yıldızhan Yayla ile Erdoğan Teziç ve bu camiaya yaptığı hizmetleri saymakla bitmeyecek olan Inan Kıraç oturuyorlardı. Tarım Bakaıu Derviş'e kızdı masaya vurdu EBRU TOKTAR ANKARA Tanm ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp, Briiksel'de uluslararası kuruluşlara devletteki "eşgüdümsüzlükten'" yakınan Devlet Bakanı Kemal Derviş'i, eşgüdümü bozmakla suçladı. Tasarruf paketinde tanmda destekleme primlerinin bakanlığının bilgisi dışında belirlenmesi nedeniyle Dervış'e tepki gösteren Gökalp, IMF Türkiye Masası Şefi Juha Kahkonen'i, ürün destek kapsamının genişletilmesi için ikna etmesine karşın, Derviş'i ikna etmekte zorlandı. Geçen perşembe akşamı IMF heyeti ile görüşmesinin ardından Tarım Komitesi toplantısına geçen Gökalp, Derviş'e sinirlenip masaya vurunca elini incitti. "Tanmda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu"nun onayı olmadan tarımla ilgili karar alınmamasını , .,....,,. ... isteyenGökalp, Vı • IMF'Vİ ' »ı . ı Başbakanlık'a geniş kabulünde, ürün . JfPŞamlı bir rapor sundu. , . , , * Devlette karar alma destek kapsamının s ü r e ç l ennd e k, genişletilmesi lÇin koordinasyonsuzluktan Kahkonen'i ikna duyduğu rahatsızlığı eden Gökalp, hazırladığı raporuna ardından Tarım yansıtan Gökalp, kurulun g o r e : Fetlıııflah örgiitleıııııesiııe kaçamak yanıt ANKARA (Cumhııriyet Bürosu) Içışleri ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarının bütçelerinin görüşülmesi sırasında, Içişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen Fmniyct'teki Fethullahçı örgütlenmeye ilişkin soruya kaçamak yanıt verdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan ise Izmir SSK'de gerçekleştirilen yolsuzluklara ANAP'lıların da katıldığı yönündeki iddialan, konunun yargıda olması gerekçesiyle yanıtlamadı. TBMM (ienel Kurulu'ndaki bütçe görüşmelen sırasında lçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde söz alan DSP'li Zeki Eker, Doğu ve Güneydoğu'da başlatılan köye dönüş projesinin tecrübesiz vali ve kaymakamlar nedeniyle başarısız olduğunu söyledi. Görüşmelerin soru bölümünde DSP'li lsmail Aydınlı, Emniyet [eşkilatı'ndaki Fethullahçı örgütlenme ile ilgili Yücelen'e sorular „. »,,™,^.^mw,.™w,. yöneltti. Aydınlı'nın, • Görüşmelerin soru " Emniyet'te kadın eli bölümünde DSP'li sıkmayan, Aydınlı, Emniyet Fethullahçı bir Teşkilatı'ndaki örgütlenme olduğu Fethullahçı doğru mu? Öğrencilik yülannda örgütlenme ile ilgili çiçeklc sohbet eden sorusuna Yücelen, bir müdürün şu emniyet anda Ankara'da görevlilerinin Atatürk görevlendirildiği ilke ve inkılaplanna doğru mu?" bağlı olduğunu şeklindeki sorularına müdahale eden savunarak karşılık MHP'li Cemal verdi. Enginyurt, "Sayın başkan, bunlar soru değil, istihbarat bilgileri veriyor" diye karşı çıktı. Aydınlı'nın sorularına SP ve AKP'liler de tepki gösterdi. Yücelen, Fethullah örgütlenmesi ile ilgili soruyu gcçiştirdi. Yücelen, emniyet görevlilerinin Atatürk ilke ve inkılaplanna bağlı olduğunu savunarak aksi yönde tutumu olanların üzerine de gidildiğini iddia etti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Okuyan ise Meclis Başkanvekili KamerGenç ve SP'li Mehmet Zeki Okudan'ın sorulanna da kaçamak yanıt verdi. ükudan, SSK ve BağKur'daki otomasyon projesindeki yolsuzluk iddialarına ANAP'lıların da karıştığı, kurumun uzmanlarının ve DPT'nin bu sisteme karşı olduğu yönündeki savlarını gündeme getirdi. Okuyan, SSK'de yılda 40 milyon işlem yapıldığını, yoğun kırtasiye nedeniyle bu sistemin getirilmesi gerektiğini, çıkarları bozulanların projeye karşı çıktığını savundu. oralcalislar@yahoo.com diyenler, şimdi eskı çağrıları ve eski ittifakları yeniliyorlardı. O günden bugüne köprülerin altından çok sular aktı. Türkiye iki askeri darbeden geçti. Devlet, ciddi şekilde askerileşti. Solun bir kesiminin baskıcı devletle bu yeni buluşması, solun itiraz eden bir güç olmasının, özgürlükçü bir güç olmasının, demokrasiyi savunan bir güç olmasının da önünü tıkadı. • •• Ismet Berkan solu hep muhalefette kalma alışkanlığı yüzünden eleştiriyor. Bugün tersi bir durumdan da söz edebiliriz. Solun bir kesimi, temel devlet siyasetlerinin savunucusu haline geldi. Bir iktidar odağı gibi konuşuyor. "Iç düşman", "dış düşman", "Rum Patrikhanesi'nin içyüzü", "Errneni ihaneti" gibi söylemler, Türklslam sentezcilerinden çok solun bir kesimince benimsenmiş durumda. Emekçiler eziliyor, halk örgütsüz, toplum örgütsüz ve devlet dişine kadar örgütlü. Solun önemli bir kısmı da devletçi. Bu ülkeyi özgürtüğe, eşitliğe, örgütlü topluma, çağdaş demokrasiye götürecek sol nerede? Yoksa solun böyle bir misyonu mu kalmadı? Söylenecek daha çok şey var... K o m,i , t e s i. t o p l,a n t ı s ı n a , ™ ' . ,. .... yaşadığı sıkıntılara dikkat ö G o k a l p "Bizim Ev"isimli gezici otobüs projesi, Devlet Bakanı Hasan Cemici'nin dekaüldıgıtörenleSabancıCenter'dabaşlatıldL(I otoğraf: HİLAL KÖSE) ••• katıldı. Ancak D e r v i ş ' i ikna etmekte zorlanan Gökalp, sinirlenip masaya vuruncu elini incitti. Kısacası, şöyle bir çevreye bakmak, sahneyi izlemek bile, Galatasaray'ın lisesi ve üniversitesiyle üretken, kendi kendini kendi üretimiyle yenileyebilen bir kurum olduğunu görmeye yetiyordu. Eğer bu kanı yalnız benim olsaydı, tarafsız davranamayacağımı düşünerek yazmazdım. Ama üniversitenin bu yjjki diploma töreni sırasında, dostum Prof. Dr. Önder Pekcan da aynı görüşü ileri sürmüştü. Sevgili, bütün bunları, çoğu Galatasaraylı gibi, belki de biraz abartılı bulunacak biçimde bağlı olduğum, kendimi hep ona karşı borçlu hissettiğim yuvamı övmek için yazmıyorum. Kuşkusuz, toplumumuzda Galatasaray'ın benzeri başka kurumlar da var. örneğin, onunla hemen hemen aynı yıllarda kurulmuş olan Darüşşafaka. Ama vurgulamak istediğim nokta, toplumun hem içinde bulunduğu derin ekonomik, sosyal, siyasal bunalımdan kurtulması hem de çağını gerçekten yakalaması için kendi üretimiyle kendini yenileyebilen kurumların çoğalmasına ihtiyacı olduğudur. Ve ne yazık ki bunlar da çok az. «Bakanlıklann bu kurul karan olmadan tannıla Ugili konularda mevzuat de^ikligi tasarnıftında i bulunmalanmn onlenmesı gerekir'' dedi. Tanmın GSMH içindeki payının yüzde 15 olduğunu, ancak genel bütçeden tanm sektörüne aynlan payın yüzde 3 olduğunu vurgulayan Gökalp, raporunda çiftçilerin yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunlann çözümlenmemesi halinde büyük kentlere göçün artacağı, bunun da 8 kat daha fazla maliyet yaratacağı uyansında bulundu. Gökalp, Türk çiftçisinin üretimden çekildiğini belirtirken ABD'de ve AB ülkelerinde tanmın büyük ölçüde desteklendiğine işaret etti. 57. hükümet döneminde çitfçilere ödenmeye başlanan "doğrudan gelir desteğuıin" 2002 yılında belirlenen miktar üzerinden devamını isteyen Gökalp, "Ziraat Bankası'nın çiftçilerin kredi borçlannı ödeyememeleri nedeniyle doğnıdan gelir desteğinc yönelik ödemelerden kesinti yapmaması da gerekir" görüşüne yer verdi. Gökalp, tarım ürünleri sigortası yasa tasansınm da öncelikli yasalar kapsamına alınarak acilen çıkanlmasını istedi. çektl Gezici otobüs sokak çocuklanna hizmet verecek Umudun adı 'Bizim Ev' Istanbul HaberServisi Sokaklarda yaşayan ve çalıştınlan çocuklann korunması, topluma kazandırılması için hazırlanan "Bfcdm Ev" isimli gezici otobüs projesi, dün Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin de katıldığı törenle Sabancı Center'da başlatıldı. Gemici, gezici otobüsün hiçbiryere bağlı kalmadan sokak çoculdanna bulunduklan bölgede her türlü hizmeti vereceğini, örnek bir proje olduğunu ifade etti. Çocuk Esirgeme Kurumu'nun kamu kurumlan arasında sivil toplum kuruluşlan ve gönüllü kuruluşlarla en çok katkı alışverişinde bulunan kurum olduğuna dikkat çeken Gemici "Bunun en güzel örneği de bugünkü dayanışnıadır"dedi. Vali Erol Çakır da sokak çocuklannın hepsine ulaşabilmenin çok zor olduğunu belirterek "Biz bunun için bir proje geliştirdik. Büyük şirkeüer ve dernekleri içine alan bir çakşma. Şirketlerc bir çocuk veriyoruz. Şirket bir elemanını görevlendiriyor. Çocuğun bakımıyla Ugilenen biri olmuş oluyor" diye konuştu. Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Sabancı, projeyi Rotary Kulübü'nün desteklediğini ifade ederek "Sponsorian çoğaltarak daha çok işler başaracagız" dedi. Rotary Kulübü Başkanı Cahit AkşehlrUoğlu ise şu bilgileri verdi: "Öneri Valilikten geldL Sokaklarda yaşayan çocuklan beliriedik. Otobüsü Adana'dan getirdik. Otobüsün içi projeye uygun dizayn edildi. Sadece otobüsün maliyeti 300 bin nıark. 20 bin dolan da biz kendi olanaklanmızla sagladık." Törenden sonra 10 sokak çocuğuyla otobüs temsili olarak hareket etti. IR NOKTASI Ismet Berkan Radikal'de Iki pazar üst üste solun durumu ve sorunları üzerine iki yazı yazdı. Beklendiği gibi bu yazılar sosyalistlerin tepkilerine neden oldu. Bu eleştirilerin haklı olduğunu kabul etsek bile değişmeyen bir gerçek var: Türkiye'de sol, proje üretemeyen ve gelecek üzerine umutlar yaratamayan bir çıkmaz içinde. Solun genel hatlarıyla temel hedefi nedir: Eşitsizlikleri, adaletsizlikleri ortadan kaldırmak, ürettiğini adilce bölüşen, özgür bir dünya yaratmak. Sovyetler Birliği tecrübesine bakarsak, sosyalizm bu hedeflerini gerçekleştirmede başarısız oldu. Üreten, paylaşan, refah içinde yaşayan, toplumun demokratik bir biçimde yönetime katıldığı bir sistem, bir yaşam biçimi yaratılamadı. • •• Sovyetler'in kuruluşunda önüne koyduğu hedefler bütün dünyanın ilgisini çekmişti. Çalışanların inisiyatifinin geliştirilmesi, emekçilerin daha yetkin bir şekilde söz sahibi olabildiği yeni bir dünya vaat ediyordu Sovyetler Birliği. Kuruluşyıllarında toplumun dinamizmini harekete geçiren etkili adımlar atıldı. Belli başarılar kazanıldı. Ancak başlangıçta vaat edi /ORAL ÇALIŞLAR Musevilerin Hanuka Bayramı Cumhurbaşkanı 'nın dinler hoşgörüsü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Musevi yurttaşlann Hanuka Bayramı 'nı kutlayarak dinler arası hoşgörü ve diyalog gereksinimine dikkat çekti. 11 Eylül olaylannın ardından yaşanan gelişmelere değinen Sezer, "I loşgörü ve diyalog bugün tünı toplunılann en çok gereksinim duyduğu değeıier durumuna gelmiştir" dedi. Sezer, Ortadoğu'da yaşananlann kaygı vcrici olduğunu belirterek Musevilerin ve tslam dünyasının kutsal bayramlannı bir hafta arayla kutlayacak olmalannı, bölgede özlemi duyıılan banş için umut ışığı olarak gördüğünü vurguladı. Cumhurbaşkanı Sezer, Hanuka Bayramı nedeniyle yayımladığı mesajında, 700 yıldır Anadolu topraklannda hoşgörü, kardeşlik vc dayanışma içinde bir arada yaşamanın en güzel örneğini vermiş ve dinlerinin ortak değerlerini birlikte yüceltmiş olan Müslümanlarla, Musevilerin bu ortak geçmişlerini yeni binyıla onurla taşıdıklannı vurguladı. Solculuğun Kimlik Kmlması lenlerle içine girilen süreç farklılıklar göstermeye başladı. Kamulaştırma, bir başka deyişle devletleştirme, ortak mülkiyetın bir adımı olarak gerçekleştirildi. Devletin malı halkın malıydı. Komünıst Partisi de çalışanların partisi. Uygulama bu yönde gelişmedi. Devletin malı partinin malı oldu. Parti ise bir avuç parti bürokratının halk üzerindeki egemenlik aracına dönüştü. Parti, halktan koptu, aydınlardan koptu, buna bağlı olarak devlet halka yabancılaştı ve halk üzerinde bir baskı aracı haline geldi. Sovyet parti ve devlet bürokratları her şeyi yine halk adına, emekçiler adına yaptıklarını söylüyorlardı. Itiraz edeni susturmak için de çok ağır bir baskı mekanizması yarattılar. **• Tek parti, tek şef, her şeyin halk için halka rağmen düşünülmesi, itiraz eden aydınların yok edilmesi ve bütün bunların "sosyalizmin düşmanları "nca kışkırtıldığının söylenmesi bir gelenek haline dönüştü. Iktidardaki diğer sosyalist partiler de aynı yolu izlediler. "Hainleri", "sosyalizm düşmanlannı" yok ettiler. Muhalefetteki sosyalist ve komünist partiler de ellerinde iktidar aracı olmasa bile aynı tarzı benimsediler. Totaliter küçük azınlıklar, bu partilere egemen oldu. • •• Türkiye'de devletçilik, cumhuriyet kurulma sürecinin bir parçasıydı. Sovyetler'in desteği ve etkisi çok fazlaydı. Türkiye'de de kalkınma ve kültürel dönüşüm tek partiyle yürütüldü. Türk solu, cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki devletçilikten, Sovyetler'deki devletçilikten çok etkilendi. Sosyalist gelenek ve sosyal demokrat akım arasında buyüzden farklılıklar yanında, devletçilik, yukarıdan modernleşme konusunda benzerlikler ortaya çıktı. Bu süreç 12 Eylül askeri darbesine ve Sovyetler Birliği'nin çöküşüne kadar aşağı yukarı böyle gitti. Sonra, her şey birbirine karıştı. 12 Eylül devletçi bir askeri darbeydi. Devleti merkezileştirmeyi amaçlıyordu. Asıl olarak solu ezmişti. Tam bu dönemde dünyada ciddi bir kapitalizm rüzgârı esiyordu. Sovyetler'in de yıkılmasıyla hız kazanan kapitalizmin yaygın küreselleşmesi etkilerini Türkiye'de degösterdi. Özal'la birlikte, devletin küçültülmesini, özelleştirmeyi savunan ekip, küresel dalgayı da arkasına alarak bir rüzgâr estirdi. Sol ve devletçi güçler bu sürece direnmeye çalıştılar. 28 Şubat, özal döneminde yara alan devletçiliği rehabilite etmeyi de amaçlıyordu. Ordunun siyasi yaşama yeniden etkin bir şekilde müdahale etmesi süreci başladı. Ordu, devletçiler ve solun bir kesimi aynı saftaydılar. ••• Bu süreç, solda ciddi bir kimlik kırılmasına neden oldu. 1960'larda Nasırtipi bir müdahaleyle modernleşmeyi, hatta sosyalizme geçmeyi savunan devletçi solculuk yeniden dirildi. Çünkü bu akım 12 Mart askeri darbesiyle büyük bir yara almıştı. O dönemde "Ordumillet el ele milli cephede "