Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 23ARALIK2001 PAZAR 14 KULTUR kultur(W cumhuriyet.com.tr Nazlı Eray, son romanı 'Aşkı Giyinen Adam \ yaşama armağan ediyor Haykıran tarot kartlan ütün yaşamıyla örtüştüğünü belirttiği kitap, yazarın yer yer kendisini anlattığı bir otobiyografi niteliğinde. 'Pişmiş kelle'nin anlattığı, Dürnev Abla'nın tarot kartlanna bakarak yorumladığı bir yaşam. Ve üç koldan üstüne üstüne gelen bir 'örtüşme'... le' var. Ve tabii ki bu karakterlerle gelıştınlen 196O'lı yılların Nişantaşı caddeleri, tarot kartlanna bakılan evin bulunduğu Ankara'daki Mesnevi Sokağı ve 'gece'nin Eray için o vazgeçilmez gizemi var. "Romanın içinde kalabahknk"diyor yazar. Günışığına çıknıak için sıra bekleyenlerin geceleri rüyasına girdiğini, hafifçe birbirlerini iterek ertesi gün romanın sayfalan arasındaki yerlerini almaya çalıştıklannı sonra hepsınde bir yaşam açlığı hayata susamışlık olan bu karakterlerin kaleminin ucundan akıp romandaki yerlerine girerek, yaşamaya başladıklarını ekliyor ardından. Fisher'in anlattıklanyla çocukluğum kimi zaman birbirine kanşıyor, kendimi Dürnev Abla'nm salonuna zar zor artığınıda karşıma çıkan iki yaşlı ölü Kaniye anne ile Hasbiye anne, yaşama nasıl geri dönebileceklerini sorup duruyorlar, tespÜh çekip bekliyorlar. Çocuklugumun loş bir köşesinden sıynlıp yanıma gclmeyi başarmışlardı. Kurban gittikleri o garip cinayet, altı ycdi yaşlarımdaykcn bir kapı aralığından dinledigim öliimle ilgili ilk olay olmalıy(1L İşte şimdi romanın içindeydiler. Yaşama dönmek istiyorlardı, söylemişlerdi bana. Dürnev Abla'nın buzdolabıııda duraa, beynimdeki tüm anılar, bellek ve bilgisinin yüklendigi 'pişmiş kelle' sözleriyle kafamı karıştırıyordu. Eski günlerimi anlatıyor, yaşamımı yorumluyordu. Bir yerde beynimin sigortası, bir eşiydi o. Ve bir gün ben farkına varmadan çöpe atılıvermişÜ. Yıkılmıştım. tyi donanımh, birikimli, yetişmiş bir beyne değer verilmiyordu. Karakterler ıyice kanıksandıktan sonra yaratılan ve daraldıkça daralan sann çemberleri nin giderek tarot kartlannın gövdesine sıkıştırdığı okuyucu kendisiyle hesaplaşmaya, sorgulamaya başlıyor yaşamı. Tıpkı yazar ve karakterleri gibi. Yaşam neydi, onu sorgulayıp duruyorduk hepimiz. Anıa bunu sanrlann arasında yaşayarak, bir türlü bu dünyadan vazgeçmeyerek, yaşamla ölümün sınınnı biraz uçucu, daha az can acıdcı küarakyapmaya çalışıyorduk. Kimimizgerçektik, kimimiz bir tarot kartııun üstündeki bir şckildik, kimimiz de bellekte yaşayan artık tortulaşmaya yüz tutnıuş silik bir yü/... Kimi zaman haykınyordu bu tarol kartlan, çünkü içlerinde yaşamın yorumu vardı, hayat vardı." :UMALAM] ENtS BATUR Neredeyse on yıl boyunca yazı masamda oyalanan "Korkuluk" başlıklı denememi, sonunda, vardığı noktada "Su, Tüyün Üzerinde Bekler" (Sel Yayınları, 1999) adlı kıtabıma aldığımda, onu "" işaretiyle biten bir cümleyle durdurdum: Yarıda kalmış, bırakılmış o cümle ile bir bakıma denemenin bitmediğini, tamamlanmadığını vurgulamış oldum böylece: Günü sırası gelecek, ya kaldığım yerden ya da bambaşka bir çıkış noktasından yeniden harekete nasıl olsa geçecekti yazı, bunu banafısıldayan içsesı işitıyordum düpedüz, yoksa bütünlerdim o metni şu ya da bu biçimde, olmadı bekler, bekletirdim: Ama korkunun, daha doğrusu kitlesel korkunun, imgelemimı 1990'da harekete geçiren iki olayın (penguenlerin bilinmeyen nedenlerden dolayı korkarak topluca ölmeleri + Mekke'deki tünelde paniğe kapılan hacıların sıkışarak can vermeleri) çerçevesiyle sınırlı kalamayacağını, bize (bana) daha da yaklaşacağını öngörmüştüm diyecek değilim şüphesız: Ne bir öngörü söz konusuydu, ne güçlü seziler, sezgiler devredeydi Iskender kılıcını vurduğumda nereden bilebilirdim kuluçkada bir tragedyanın biçimlenmekte olduğunu, onu bir korku sisinin izleyeceğini. Gölcük depremi, 17 Ağustos 1999 günü, sabaha karşı 03.15'te yaklaşık 45 saniye süren ve bu süre içinde geniş bir alanda ölümlere, yıkımlara yol açan bir doğa olayına indirgenemeyecek bir gerçeklik alanı yarattı: Bugün 4 Aralık 2001, olayın üzerinden iki yılı aşkın bir zaman dilimi ayırıyor bizi, ama deprem kuşağında, özellikle de ıstanbul'da yaşayan çok sayıda insanın gözünde, yaşanan yılgının merkezi hareket etmeyı, çok yakın bir geçmışten olası bir yakın gelecek takvimine doğru kaymayı sürdurüyor. İnsanlar korkuyorlar. Korkmak fiilinin bir toplumda şimdiki zamanda, geniş zaman kipinde çekilmesi sıradan, sık rastlanan bir durum değil. Oğuz Atay'ın sözleriyle, "korkuyu beklerken", korkuyu bekleyerek, onun başucunda durarak yaşamak, kimsenin kolay kolay alışamayacağı bırkoşul. Buzzati'nin büyük ustalıkla atmosferini, varoluş denklemini kâğıda döktüğü "Tatarları bekleme" olgusundan farklı burada durum: Çölün dibinden gelebileceğine vardığımız gerçek ya da sanal düşmana karşı geliştırebileceğimiz savunma taktikleri söz konusudur hiç değılse; içinde bulunduğumuz konumda düşman evimiz, üstünde yaşadığımız rahim toprak: Onun ne zaman, nasıl davranacağını kesinlik düzlemınde öngörmemiz, buna göre hazırlanmamız, hazır durmamız olanaksız değilse bile çok güç. Deprem, bir üyesi olduğu doğal afet ailesinin öbür üyelerinden aynlmasına yol açan kimi temel özelliklertaşıyorbirkere: Kasırganın, selin, çığın, büyük yangınların lyikötü takvimle sınırlı, önceden bir ölçüde gerçekleşme eşikleri belirlenebilen, kimi somut önlemlere vakit tanıyan, yayılma sınırları kestirilebilen ya da daraltılabilen ana karakteristıkleriyle karşılaştırıldığında, depremin korkutucu boyutunun, öteki doğal afetlere oranla çok daha zor okunuyor olmasından kaynaklandığı görülüyor. Bilinenler, bilinmeyenlerin yanında, korku denklemi açısından yararlı olacağına zararlı oluyorlar insan bünyesi üzerinde: Deprem kuşağında yaşıyorum, ama depremin ne zaman, hangi şiddetle gerçekleşeceğini hiçbır yetkili (bilgili) ifade edebilecek durumda değil: Burada yaşayacak, yaşamayı sürdüreceksem, bütün bilinçli hazırlıklarımın ötesinde korkumu yenme nedenim olabılır mi? Her şeyden önce, depremin kendisiyle korkusu arasında izdüşümlü bir gelışme yok. Sözgelimi, yerleşik deprem korkusu (fobisi) ile öncü depremler arasında bir koşutluk kurulabılir de, ana depremin içimizdekı korku ile birlikte büyüyüp hazırlandığı söylenemez: Yeraltındaki gelişmelerden bilıncimiz tümüyle habersizdir, önce deprem başlar, sonra korku tırmanır. Daha kötüsü, ana şok sonrasında başgösterir: Artçı depremler, sayıları kaç olursa olsun, hangi süreye yayılırsa yayılsınlar, hafifleyerek sürüp giderler, oysa deprem korkusu şok anında gerçekleşen korkudan farklı bir kimliğe bürünür, bilinci sarıp sarmalayan bir dokusu vardır, yalnızca şimdiki zamana ait değildir artık, uzun bir geleceği olacaktır. Çünkü, uzun bir geçmişi olduğu, bir dönemeçte, 17 Ağustos 1999 günü anımsanmış, anımsatılmıştır. 1509 yılında gerçekleşen "Küçük Kıyamet", birdenbires/7;7( birtarıhsel veri olmaktan çıkmış, kapımızda beklediğini kavradığımız, saatinin yaklaşmakta olduğunu artık işitir hale geldiğımiz Gelecek Kıyamet'e öbür ucundan bitişmiştir. Bir şehırde korku içinde yaşayanlar, acaba bir başka şehirde büyüyen, çekirdeğe yerleşen korkuyu, bu nedenle daha iyi anlarlar mı? Doğadan Korkan Şehir GAMZE AKDEMtR Iki yıl Cumhuriyet ve Güneş gazetelerinde köşe yazarlığı yapan; edebiyat yaşamı boyunca irnza attığı 'An Bayım Ah\ 'Arzu Sapagında tnecek Var\ 'Aşık Papağan Ban', 'Yoldan Geçen Öyküler' gibi nitelikli öykü kitaplan ve romanlarıyla okuyuculann yakından tanıdığı bir isim Nazlı Eray. Son olarak Can Yayınlan'ndan çıkan 'Aşkı Giyinen Adam' adlı romanıyla yeniden okurlannın karşısında. Kitabı yazmaya haziran ayında başlayan Eray için bu serüveni, ruhuna ait bir şifrenin kayıtlı olduğıı rulonun açılması gibi. Bir insan haritasının yeni baştan çizilip belli yollann, durakların, kesişen yazgılann bir kcz daha sayfaların üstünde yaratılması... Ruhunda bir arkeolojik kazı... lşte bu yüzden 'Aşkı Giyinen Adam' diğer yapıtlarından farklı. Içinde yıllann çocukluğunu ve ilk gençliğini, belleğinde yaşayan bir tstanbul'da savurduğu, yer yer değişmiş benliği var. Kitabında oluşturduğu duygusal, yoğun, yalın, onca mıstisıznıin arasında bile gerçekçi 'hal' baskın. Bu hal ve sürekli değişen bir ruh haritasının gösterdiği yollann pcşindc, mistik bir dünyanın eteklerinde, gidip geliyor yazar. Amaçladığı, yalnızlık, çelişkiler, geçmişe geri dönüşlerle ta derinlerde seçimleri, düşleriyle sürüklenen insanlara yaşamın, ruhun, aslın değerini, anlamını duyumsatmak. Yalnızlık yakasını bırakmıyor Ona göre akıl almaz yoğunluktaki karakter kadrosuna rağmen yakasını bırakmayan bir yalnızlık söz konusu kitapta. Yaşayanlar, ölmüşler, tarot destesinin içinden çıkan kişiler; bellek insanlan, eskı Istanbul'a, çocukluğuna ait kişiler var. Bir hastane koridorunda, pansuman arabasının şangırtısıyla odaya dolan, yaşamla ölümün sınınndaki o eski insanlar, bir devlet dairesinden anılar var. Amerikalı şarkıcı Eddie Fisher'in yaşanıı, uııutamadığı büyük aşkı Elizabeth Taylor, Las Vegas otellerindeki tavşan kızlar, Bodrum'a her gece rüyasında yürüyerek gidip gelen bir adam var. Fısher'e amfetamin iğneleri yapan 'Doktor Max', 'Dürnev Abla', 'Hasbiyc Anne', 'Kaniye Anne', bir ara çöpe atılmış buzdolabına kaldınlan 'pişmiş kel 'Yaşadığıııu itiraf ediyonım' Tüm yaşamıyla örtüştüğünü belirttiği kitap, yazarın yer yer kendisini anlattığı bir otobiyografi niteliğinde. 'Pişmiş kelle'nin anlattığı, Dürnev Abla'nın tarot kartlanna bakarak yorumladığı bir yaşam. Ve üç koldan üstüne üstüne gelen bir 'örtüşme'... Karakterlerin çoğu yaşamında olan, gerçek kişiler. Onun insanlan. Yıllardır yanında, belleğinde ya da rüyalannın bir köşesinde taşıdığı, yaşam çizgisinin bir yerinde yazgıları kendisiyle kesişen insanlar. "Bu kitap belkideyaşadığımın',yaşamınfarkmda okluğumun bir delilL Kinıbilir Iniylece belkidebir'suçunsuru'yadabeni'kefaletenserbest bırakabilecek' bir belge; çünkü yaşadığırruitiraf ediyorum!"diyen Eray, kitabını yaşamın ta kendisine armağan ettiğini söyleyerek bitiriyor sözlerini. ORKESTRA KADIN SANATÇILARDAN OLUŞUYOR Erol Eti'nin resimleri 31 Aralık'a dek Ankara Artı Galeri'de Kerem Görsev Trio'dan klasik caz konseri ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) Başkent, yeni yılı uClassie&Jazz" konseri ile karşılayacak. Konserde yalnızca genç kadın sanatçilardan oluşturulan orkestra ilk kez sahne alacak. Orkestra eşliğinde Kerem Görsev TVio da sevilen parçalan seslendirecek. Anadolu Çağdaş Eğitim Vakfı yararına düzenlenen "Classic&Jazz" konseri 25 Aralık Salı günü saat 20.00'de Atatürk Spor Salonu'nda gerçekleştirilecek. Konserde, tek erkek üyesı başkemancı Ersun Kocaoglu olan "Ankara Yeni Yıl Konser Orkestrası"nı şef Erol Erdinç yönetecek. Kemancı Florin lonescu Galau'nın solist olarak yer alacağı konserin ilk bölümünün programı da Galati tarafından hazırlandı. tkinci bölümde ise orkestra eşliğinde piyanist Kerem Görsev, bas sanatçısı Volkan Hürsever ve davulda Ateş Tezer'den oluşan Kerem Görsev Trio sahne alacak. Grup, Görsev'in St. Petersburg Orkestrası ile kaydettiği parçaları seslendirecek. Ayrıca Görsev'in izleyicilere sürprizleri olacak. Shell ve Vakıfbank'ın sponsor olduğu konserin biletleri üost Musıc Center, D&R Ankuva, Best Bahçelievler, SCA Müzik Vakfı ve Kavaklıdere Sineması'nda satışa sunuldu. ÇAĞDAŞ BİR YORUM Gününıüze çoka/ iyi örneği ulaşan camaltı, sırüstü teknikleri,degişikboya ve albn varak uygulamalan, Erol Eti'nin resimlerinde yeni, evrensel ve çağdaş bir yoruma ulaşıyor. Eski tekniğe çağdaş yorum ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesı Prof. Dr. Erol Eti'nin, Türkiye ve dünyada yapılmayan birteknikle ürettiği resimler, Ankara Artı Galeri'de sergileniyor. Günümüze çok az iyi örneği ulaşan camaltı, sırüstü teknikleri, değişik boya ve altın varak uygulamalan, Eti'nin resimlerinde yeni, evrensel ve çağdaş bir yoruma ulaşıyor. Sanatçının 'llstalara Saygı3' başlıklı sergısı, 31 Aralık tarihine kadar izlenebilecek. Bugüne kadar daha çok duvar resmi yapan Eti, bunun nedenini daha fazla insana ulaşmak olarak açıklıyor "Resimlerigaleriyehapsetmenıek gibi bir ncdenim vardı. Meydana, okula yapılan resimler son derece verinıli, daha öğretici oluyor." Anadolu'yu, yazmalar, bohçalar, ahşap işlemeler, boyamalar, halk resmi ve cam resimlerini taradıklarını anlatan sanatçı, cam resmının günümüze çok az örneğinin kaldığını belirtiyor. Camın üstüne ve arkasına yapılan bir resim türünü aldığını, bu tekniği geliştircrek bugüne taşıdığını vurgulayan Erol Eti ustalardan aldığı tekniğe bugünün teknolojisini de eklediğıni söylüyor. Üretmenin mutluluğu Anadolu gezilerinin birinde gittikleri köyde bir kızın çeyiz sergisine rastladıklannı anlatan sanatçı, "Evin içi, üstü, her tarafi doluydu. 1 lalı, oya, kilim... İnanılmazdı ve kız gayet mütevazı biçimde kınalı eDeriyie orada oturuyordu. Hayatımda gördüğüm en güzcl sergiydi. Gururla hayaünı sergiliyordu. İnsan yaşadıgını söyier. Yaşamadıgımız bir şeyi yapmak öykünmeciligi, kopyacı olnıayı getiriyor ve ne yazık ki şimdi çevremizde bu öykünmecilik, Batı yapb diye bizim de yapmamız, yaşamadığımız şeyleri yapmamız gibi bir akım içine girmiş durumdayız. Sanatın sorgulanmaya degcr bir yaııı var şu anda" diyor. İnsanlan mutlu edcn tek olgunun 'üretmek' olduğunu, doğanın da hiç durmadan ürettiğıni anlatan Eti, doğayı 'sabırlı bir yaraücı' olarak tanımlıyor. Bazı ülkeler dünyada yer aimak için kendilerine bir geçmiş yaratmaya çalışırken Türkiye'nın var olan geçmışini yok etmeye çabaladığını savunan sanatçı, Anadolu kültürünün önemine ve verimliliğine dikkat çekiyor. "Birikimim, hütün Anadolu ge/ilerimdo, köylerde, arkeolojikka/jlarda, çocuklarla konuştuğumda, pazaryerini gezdiginıde aldıklanmdır. Bizi esas büyüten bu ustalann, doğanın birikimleridir. Yeter ki bu geleneğe doğru bakalım. Ona bugünün teknolojisini uygularsak son derece değcrli vc özgün olur. Buna çok dikkat etnıek lazım. Nc taklit edeceğiz ne de reddcdecegi/»" BUGUN • KAVAKLIDERE SİNEMASl'nda 'İran FilmŞenh'gi' kapsamında saat 19.15'te Kcnıal Tebrizi'nın yönettiği 'Aııne Sevgisi Maternal Love', saat 21.15'le Abbas Keyrüstem'in yönettiği 'Yakın Plan Close up' adlı fılmler gösterılecek. (0 312 46H 71 93) • MUAMMER KARACA TİYATROSU'nda saat 11 OO'de Orhan Kurt'un Karagöz gösterisı izlenebılır. (0 212 317 77 00) • SALİH ZEKİKOLAT KÜLTÜR EVİ'nde saat 14. OO'te ArifDanıar'ın korıuk olarak katıldığı Şiiriıı llstalan' adlı etkinlik sunulacak. (0 216 449 IX H4) • BEKSAVda saat 15 OO'te 'Resmi tdeoloji ve Aydınlar' konulu panel ve saat 19.00'da Thomas Vınterberg'ın yönettiği 'Şölen1 adlı fılm izlenebilir. (0 216 349 91 55) SEVİLEN PARÇALARI ÇALACAKLAR Kerem Görsev ve grubu St. Petersburg Orkestrası ile kaydcttiklcri parçaları scslcndirccck. Genç kalemler Cumhuriyet'te. GUVEN Sahte kimliklerini soyun gel Gönüllüce çırılçıplak gel Sevinçten duvarlara süreyim yüzümü Bu kararsız hayatın ilkbaharının Bittiğini söyle bana Bir 'keşke'ye gidelim Ansızın sarsan bir şarkı gibi gel Yüzümü tut Sarsın beni gelişin Yüzümün teni titresin Zaman titresin Duvar titresin Dudağım, canım dahi titresin Ve sonunda Düşsün çerçevelerim RENGİN ÖZESMİ SENİN İÇİN Senin için resim çizdim, şiir yazdım. Senin için kitap oldum, Sayfa sayfa açıldıml Senin için deniz çizdim, kıyı yazdım. Senin için yakamoz oldum. Dalga dalga vuruldum! Senin için sema çizdim, bulut yazdım. Senin için yağmur oldum, Damla damla yağdım! Senin için ateş çizdim, duman yazdım. Senin için kül oldum, Bir rüzgârınla savruldum! SONER TÜRKÖZ Fotoğrafm diliyle konuşmak Kültür Servisi Fotoğraf sanatçısı Merih Akoğul'un vereceğı 'Fotoğraftn Dili' adlı fotoğraf semınerı, 14 Ocak'ta Bir Kültür Merkezı'nde başlıyor. Pazartesi ve perşembe günleri gerçekleşecek ve altı hafta sürecek semınerde, bir kavranı olarak fotoğraftan, sanat tarihine etkisine, fotoğraf felsefesi ve estetiğe, fotoğrafın diliyle konuşmaya kadar geniş bir perspektıf sunulacak. Semınerde yanlızca fotoğrafın değil, resim, edebiyat, müzık, sınema, sosyoloji ve antropolojınin fotoğrafla olan ilişkileri de irdelenecek. MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Dalı mezunu Akoğul, Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak çahşıyor. (0 212 291 28 71) M A OCAK DÖNEMİ ATÖLYE ÇALIŞMALARI EROL KESKIN LEVENT DÖNMEZ METİN DENİZ NİHALKOLDAŞ T'AI CHI CH'UAN VE OYUNCULUK SESKONUŞMA ve DİKSİYON MEKANİNSANYARATICILIK ÇOCUKDRAMA istiklal cad. Halep işhanı 2.kat (Beyoğlu sineması pasajı) Tel: (0212) 252 7A 52