Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 2001 ÇARŞAMB
HABERLER
Ermenî sorunu
tartışılacak
• Haber Vlerkezi -
Beykent Üniversitesi
Uluslararası Üişkiler
Kulübü tarafindan
düzenlenen Ermeru
Sorunu Konferanslan
serisi "Tarth ve Güncel
Boyutlanyla Ermeni
Sorunsalının
îrdelenmesi" konulu 2.
konferansla devam
ediyor. Prof. Dr. Mım
Kemal Öke' nın konuk
olarak katılacagı
konferans, b>ugün saat
14.00'te Beykent
Üniversitesi Sanat
Merkezi'nde yapılacak.
Güzel Sanatlar Fakültesi
Wörkshop-S«miner
2O01-2002 programlan
da Sinema-TV Bölümü
tarafindan düzenlenen
'Medya ve Savaş"
konulu dia gösterisiyle
başhyor. Gösteri,
üniversitenin konferans
salonunda 14.0O'te
başlayacak.
ADOtzmir'de
kapaftlmaya tephi
• lZJVnR(Cıımhuriyet
Ege Bürosu) - ADD Izmir
Merkez Şubesi'nin,
genel merkez yönetim
kurulu karanyla
kapatılmasınm ardından
başlayan süreçte yeni
karmaşalar doğuyor.
Şubenin demiıbaşlanrun
sayımı ve teslimi
amacıyla Izmir'e gelen
ADD Genel Saymanı
Kadri Ün ve A D D Ege
Bölge Temsilcisi îhsan
Tayhani ile kapatmaya
karşı çıkan üyeler
arasında sert tartışmalar
yaşandı. Kaparmayı
siyasi bir karar olarak
niteleyen şube üyeleri,
Tayhani ve Ün'ü alkışla
protesto etti.
İGDAŞ'ta 3
tutuklama
• İstanbul Haber Senisi
- İGDAŞ soruşturması
kapsamında gözaltına
alınan ve "Cürüm
işlemek için teşekkül
oluşturmak", "Kamu
kurumunu
dolandırmak", "Resmi
e\Takta sahtecilik"
suçlanndan
tutuklanmalan istemiyle
mahkemeye sevk edilen
Mahmut Taşdemir,
Mehmet Bahattin Ozel
ve Hulusi Cihan Kökten
istanbul DGM tarafindan
turuklandı. Taşdernir,
soruşturma kapsamında
aranirken özel bir
televizyon kanaluıa
açıklamalarda bulunmuş
ve ardından, gözaltına
alınmıştı.
TTGV'nm acı
kaybı
• Ekonomi Servisi -
Türkiye Teknoloji
Geliştirme Vakfı
(TTGV) Genel Sekreteri
Akın Çakmakçı,
geçirdiği kalp krizi
sonucu dün vefat etti.
1996'danberiTTGV
Genel Sekreterliği
görevini yürüten
Çakmakçı'nın cenazesi,
29 Kasım Perşembe
günüsaat 10.00'da
TÜBİTAK'ta yapılacak
tören sonrası. Kocatepe
Camii'nde kıluıacak öğle
namazının ardından Bolu
Çakmaklar köyünde
toprağa verilecek.
DHÖM; davasma
âçjdamkaran
• İZMtR(AA)-îzmir
DGM'de görülen
'Denizli DHKP-C
Davası"nda, 22 sanıktan
Valçın Hafçı, Süleyman
Erol ve Özlem Taşdemir
adlı sanıklara ölürn
cezası verildi. Mahkeme
tejeti, 2 sanığa müebbet
iapis cezası verirken 2
sanıkda 15'eryıl hapis
cezasına çarptınldı. 7
fcş: ise Şartla
Salıverilme, Dava ve
Cezalann Ertelenmesüıe
lişkin Yasa'dan
Tanrlandı.
Inönüyeni oluşumda yokYenipartinin kuruluşunda veyönetimindegörev almayacağını açıklayan Inönü
tartışmaya son noktayı koydu: Türkiye artık beniparti lideri olarakgörmemeli
tstanbul Haber Servisi - Sol-
da yeni parti hazırlıklannı yü-
rüten Prof. Dr. Erdal fnönü. ktı-
rulacak yeni partinın kurulu-
şunda ve yönetiminde görev
almayacağını açıkladı. Inönü,
"Bu yaştan sonra yeni bir parti-
runvönetimindegöre\ ahnamdoğ-
ru değfl. Partininkuruluşunda gö-
rev almayacağım" dedi.
YeniArayış-
lar Girişi-
mi'nce
Türkiye
Gazete-
ciler
Cerru-
yetiLo-
ka-
li'nde düzenlenen "İstanbulKon-
feransfarT çerçevesinde. "NasMBir
Türkiye, Nasıl Bir Siyaset" konu-
lu bir konferans veren Inönü, bir
süredirhaarüklan süren yeni olu-
şumun yönetiminde görev alma-
yacağını söyledi. Yaklaşık 2 saat
süren toplanhda sorulan yanıtla-
yan Inönü, yeni oluşumda yeralıp
almayacağıyla ilgili sorunun ya-
nıtını, toplanhnın sonunda vere-
ceğini söyledi ve bu konudaki
beklenrilere noktayı koydu.
Yeni parti için çabşmalann sür-
düğunü. yönetim kurulunu belir-
Ieme aşamasma gelındiğini vur-
gulayan Inönü, kamuoyunun ye-
ni isimler beklediğini, ancak lı-
der olarak kendisinı görmek is-
tediğini söyledi.
'Karanm kesür
Bu durumu "çeMşki'' olarak ni-
teleyen Inönü şöyle devam etti:
14
Bu yaştan sonra benim yeni bir
partinin kuruluşunda görev aJ-
mam doğru değfl. Bunu söylüyo-
rum, ancakinsanlar üzülüyor. Ye-
ni partikuruluşunda görev abna-
yacağun. Bunu burada söylüyo-
rum. Türkiye arnk beni parti lide-
ri olarak görmemelL Arkadaşla-
DDI üzülecektir. Ama onlarda be-
ni Kder olarak görmemenler. Ar-
kadaşlanm hevetkr olarak yöne-
tim kurulunu belirlerler. Yönetim
kuruluna girecek insanlan yeni
isimkr oluşturur. Bu da çefişldyi
ortadan kaldınr. Bu partinin ba-
şında benim obnam yannş olur.
Arük böyle toplannlara da kanl-
mayacağm. Çiînkü farkmda otaıa-
dan Bder olacağun yönünde ümit
veriyorum. Bu benim kesin kara-
nnuhr."
Baykal yorum yapmadı
CHP Genel Başkanı DenizBay-
kal,Cumhuriyet"in Inönü'nün ka-
ranna ilişkin sorusuna, "Ben bu
konuda bir değeıiendirme yap-
makistemiyorum' yanıtını verdi.
Inönü'nün yeni oluşum çalışma-
lanyla ilgili hiç konuşmadığını
anımsatan Baykal. "CHP kendi
mecrasmda yürüyor" değerlen-
dirmesini yapmakla yetindi.
YÖK'ten iiniversitelere talimat
Kürtçe eğitim
isteyene ceza
• YÖK Yürütme Kurulu tarafindan
rektörlere gönderilen kararda, Kürtçe
eğitim talebi içeren dilekçe veren ya da
eylem yapan öğrencilere üniversiteden
atma cezası uygulanması istendi.
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Yüksek-
ögretim Kurulu (YÖK)
Yürütme Kurulu, Kürt-
çe eğitim verilmesi is-
temiyle rektörlüklere di-
lekçe veren ya da bu
doğrultuda eylem yapan
öğrencilerin, "üıüversi-
teden atma" cezasını ge-
rektirecek suç işledıkle-
rini savundu.
YÖK Başkanı Kemal
Gürüz'ün imzasıyla üni-
versite rektörlüİderine
gönderilen Yürütme Ku-
rulu karannda, PKK ör-
gütünün yeni dönemde
strateji olarak sempati-
zanlannı eylem için kış-
kırttığı, buna da
tt
ShiI
itaatsizük" adını verdi-
ği kaydedildi. "www.
anadiL8k.com'' adresin-
deki Internet sitesinde
Kürtçe eğitim verilme-
si istemli diklekçe ör-
neklerinin yayımlandı-
ğına ışaret edilen karar-
da, şöyle denıldi:
"Yükseköğretim ku-
nımlanmızda 'Kürt
kimliğini öne çıkarma;
Kürtçe eğitim öğretim
yapılması için dilekçeler
verme; derslerde Kürt-
çe konuşma, yazma; sı-
navlarda Kürtçe cevap-
larverme; Kürtçepanel,
konferans ve tiyatro
oyunlan sahneleme; afış
vepankartasma' gflıiey-
lemlerin planlandıgı ve
bu plan gereğince son
günİerdebaaünhersite-
lerimizde tophı dilekçe-
lerverüdiği,gösteri yap-
ma, afişvepankartasma
gibieviemierin yapıkbğı
görüİmüştür."
Bu eylemlerin ve '^ek
tip dOekçeyle dikte etti-
rilen Kürtçe eğitim tale-
bindebulunmanın" ma-
sum bireysel hareketler
olmadığı göriişü kayde-
dilen kararda eylemlere
bilerek ve isteyerek ka-
tılan öğrencüer hakkın-
da doğrudan, rektörler
tarafindan soruşturma
açılması istendi.
Kararda Soruşturma
sonucunda suç işlendi-
ği belirlenen öğrencile-
re, Yükseköğretim Ku-
rumlan Öğrenci Disip-
lin Yönetmeliği'nin 9.
ve 10. maddelerinin uy-
gulanması istendi. Buna
göre, "huzurvesükunu
bozan \v bölücü evk*m-
ler yapan" öğrencilere
1 veya 2 yan yıl üniver-
siteden uzaklaşnrma ya
da üniversiteden atma
cezalan verilebüecek.
KESKve BES'ten batan bankalarveişsizlikeyletni
KESK ve Büro Emekçileri Sendikası (BES); IMF,
batan bankalar veişszfikle ilgili olarak Ûlustald7A-
raat Bankası'nm Önünde dün bir basm açıklaması
yapü. Hükümetin özefleştirme, yeniden yapıianma
adı aitında kâr getiren kamu kuruluşlanm senna-
yeye peşkeş çekme>e devam ertiğinin vnrgulandıgı
açıklamada ziraat, halk ve emlak bankalannın tüm
hisseleriıü^bloksatışyolu\laözeQeştiribnesiniarzu-
iayanlarm, Türkiye halkma ve çahşanlanna ideolo-
jik bir saknnyı daynttiğı belirtildi. Basm açıkiaması
içm toplanan grup, "Bankalar halkmdır satüamaz",
"özeOeştinneve hayır", "Yaşasm iş, ekmek, özgür-
lük mücadeiemiz", "Emekçiuyuma, bankana sahip
çık" sJogajüaruu atbktan sonra dağıkk
Yüksek Onur Kurulu üyeleri, Hntihara ikna' suçundan yargılanıyor
TTB: Tıp etiğiııi savuııdiıkANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk
Tabıpleri Birlıği (TTB) Yüksek Onur
Kurulu üyelerinin 17 Nisan 2001
tarihinde ölüm oruçlanna ilişkin
yapnklan açıklama ile "intihara ikna"
suçunu işledikleri savıyla açılan davaya
dün 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde
başlandı. Savcı iddianamesinde, TTB
Yüksek Onur Kurulu üyeleri Doç. Dr.
Özen Aşut. Doç Dr. Faik Çelik, Dr.
Güner Gedik Prof Dr. Şükrii Hatun,
Prof. Dr Bahar Gökler, Prof. Dr. Cem
KaptanoSu, Dr Mahmut Ortakaya, Dr.
Mustafa Ihsan Ozgün ile Dr. Faik
Urbarh'nın yayımladıklan bildirinin,
cezaevlerinde ölüm orucu eylemini
sürdürenleri "intihara ikna" niteliğinde
olduğunu ilen sürdü. TTB Yüksek Onur
Kurulu üyeleri, mahkemeye verdikleri
savunmalannda, yaşatmayı ön planda
rutan bir mesleğin üyeleri olarak
"intihara ikna" etme suçunun kendilerine
karşı büyük bir haksızlık olduğunu dile
getirdiler.
'Intihar ve öhım orucu farkfa'
Hekimler, her türlü şiddete karşı
olduklannı, bir eylem biçimi olarak ölüm
orucuna da karşı çıktıklannı, ancak bilinci
yerinde bir hastanın beslenmeye
zorlanmasmuı tıp etiğine aykın olduğunu
ifade ettiler. Hekimler aynca, biümsel
açıdan "intihar" ile "öhim orucu"nun
farklı girişimler olduğuna dikkat çekerek,
"tntihar kişinin kendisini öhune terk
eönesidir. Olüm orucunda ise, yalnış ya da
doğru bflinçli bir biçimde vaşama>a dönûk
bir direnç içindedir'' diye konuştular.
Savcının, "intihara ikna" suçlamasını
reddeden hekimler, ölümlerin bildiriden
önce olduğunu, bu nedenle suçlamanın
hukuki dayanaktan yoksun olduğuna
dikkat çektiler. Mahkeme heyeti, eksik
belgelerin tamamlanması için duruşmayı 4
Aralık tarihine erteledi.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Nüfus cüzdanımı
Ujtettim. Hükümsüzdür.
ÇEVtK
Üç çocuk annesi Leyla Bo-
zacı, polis tarafindan tecavü-
ze uğradığı için bütün toplum
tarafindan dışlanmış ve çare-
siz bir duruma düşmüş. Ley-
la'nın eşı Eyüp Bozacı'nın dra-
mı ise tam anlamıyla bu ülke-
nin küttürünü gözler önüne ser-
mesi açısından içler acısı. Eyüp
Bozacı'nın çevresinden karı-
sını ve tecavüz edenlerı öldü-
rüp namusunu temizlemesi is-
tenmiş(î). Bunu yapmayfnca
da akrabalan, çalıştığı işyerle-
ri tarafindan dışlanmış. Işsiz
güçsüz, çaresiz ve aç kalmış.
Leyla'nın başına gelenler ba-
sit bir toplumsal dram olarak
görülmemeli. örneğin Leyla'ya
tecavüz ettiği için yargılanan
polis memuru açısından eğer
olayyargıya intikal edip bir yar-
gılama söz konusu olmasay-
dı, ortalıkta göğsünü gere ge-
re dolaşacaktı. Mahkûm olsa
bile inanın, cezaevınde o bir
"erkek" muamelesi görecektir.
1980'li yılların ortasında Pa-
şakapısı Cezaevi'nde kalırken,
bizim koğuşta bir taksi şoförü
kalıyordu. Taksı şoförü, kansı-
na tecavüz eden bir astsuba-
yı öldürmüştü. Cezaevinde ona
Leyla'yı Dışlayan Kültür
"Helalolsun" diyorlardı. Fakat
şoförün durumu parlak değil-
di. Gelip benimle dertleşiyor-
du. önce parasızlıktan taksisi
satıldı. Ardından eşi, maddi
açından zor duruma düştüğü
için onu boşadı.
Kendisiyle biraz konuşunca
böyle bir eyleme çevresinin
kışkırtmasıyla giriştiği anlaşılı-
yordu. Pişman olmuştu, evini
barkını kaybetmiş, parasız pul-
suz kalmıştı. Yine de cezaevin-
de onu yüreklendirmekten vaz-
geçmeyenler vardı. O da bu
destekle, çaresizlik arasında
gidip geliyordu.
• • •
Leyla'nın yaşadıklarının top-
lumsal kültürümüz açısından
çok önemli boyutlan olduğu-
nu kabul etmeliyiz. Bu ülkeye
yön veren erkek egemenliği
bütün hayatı yaşanılmaz ve çe-
kilmez hale getiriyor. Tecavü-
ze uğrayan kadını fahişe ola-
rak görmek, ne büyük bir il-
kelliktir. Toplurnun yansını oluş-
turan kadınlan bu kadar aşa-
ğılayan, bu kadar adaletsiz bir
toplumsal tutumu sağlıklı ka-
bul edebilır miyiz?
Aslında, Leyla'nın başına ge-
lenler yalnızca kadınlaria ilgili
de değil. Yalnızca toplumsal
bağnazlıkla ilgili de değil. Bu bir
toplumsal bozukluk hali. Dün-
yanın hiçbir orta gelişmişlik-
teki ülkesinde bile böylesine
saçma, böylesine hastalıklı bir
durum görülemez. Bilinçaltı-
mıza yerleşmiş bu saldırganlık
ve hastalıklı erkek egosu, ha-
yatımızın her alanında kendini
gösteriyor.
Yaşadığımız siyasi ve ekono-
mik bunalımı, her kriz döne-
minde artan saldırganlık duy-
gusunu bu örnek olay açısın-
dan yeniden değerlendirmek-
te fayda var. Her ayrıl/k konu-
sunu kolayca şiddete dökebı-
len, kuvvetliye boyun eğen, za-
yıfı ezmek için hazır bekleyen
bu toplumsal ruh halinin sağ-
lıklı olduğunu kim söyleyebilir?
• • •
Fırat Nehri'ne namus(!) uğ-
runa genç kızlan boğup atan-
lar da böyle bir kültürün ürünü
değil mi? Fırat'ın doğuda oldu-
ğunu düşünüp kendisini rahat-
latanlarvarsayanılmasın, Ley-
la ve ona destek olan eşi Istan-
bul'da yaşıyorlar. Bu ülkede
cinsellik bırtabu olarak, erkek-
lerin faydalandığı bir ilişki ola-
rak düşünüldükçe, daha çok fe-
laketler yaşanz.
RTÜK Başkanı Sedat Ka-
yış'ın, Türk aile yapısı üzerine
söylediklerini yeniden anımsa-
yın. Leyla'nın başına gelenler-
le bu anlayış arasında bir pa-
ralellık kuramaz mıyız? TV'ler-
de namusumuzu korumak is-
teyen, "geleneksel kültür"\e,
Leyla'yı dışlayan anlayışı bir
karşılaştırsak, ikisinin de aynı
bağnazlıktan, aynı yasakçı alış-
kanlıklardan yeşerdiğini söy-
leyemez miyiz?
Neredeysetoplumun bütün
kurumlannda, kadınlar her an
tecavüz edilecek varlıklar ola-
rak görülüyor. Tecavüz edilen
kadını kirlenmiş olarak görüp,
dışlamaya kalkanlar da aynı
erkek egemen anlayıştan güç
alıyor. Bu ikiyüzlülüğe son ver-
mek için kendimizle yüzleşen
bir tartışma yapmalıyız.
•••
Adalet Bakanı Hikmet Sa-
mi Türk, 19 Aralık soruştur-
masını yürüten Eyüp Savcısı
ile, gözaltında ölüm olayının
üzerine giden Edremit Savcı-
sı'nın sürgün benzeri atamala-
n konusunda bir açıklama yol-
lamış. Bilginize sunuyorum:
"Cumhuriyet Savcısı CaferKo-
man, 8.10.1996 tarihinden bu
yana Eyüp Cumhuriyet Savcı-
lığı görevini yürûtmekte iken,
hizmetgereğınedeniyle 1. böl-
ge olan Eyüp 'ten 1. bölge Sa-
karya'ya, Cumhuriyet Savcısı
Ibrahim Can Demircioğlu ise,
2. bölge olan Edremit'ten bi-
rinci sınıfa ayrılmış bulunma-
sı ve hizmet gereği nedeniyle
üst 1. bölge olan Erzurum'a,
Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu'nun 14.11. 2001 tarih
ve 28 sayılı kararı ile atanmış-
lardır. llgilerinin atanmalannın
haberde ileri sürülen neden-
lerle ilgisi bulunmamaktadır."
GLOBALPOLİTİKÜLTLTR
ERGIN YıLDıZOĞLU
Kunduz'da Yapayalnc
6 haftalık ABD bombardımanının, "papatya kesici
fer"den (Atom bombasından sonra tahrip gücü er
yüksek bomba) yüzierce sivilin ölümünden sonra Af-
ganistan'da zafer ilan edileli 15 gün oldu. Afganistan'ır
geleceği ve ABD'nin bundan sonra ne yapacağı hâ-
lâ belirsiz. Ama 11 Eylül sürecinin etkileri ve bu süreç-
ten çıkarılması gereken dersler gıderek biçimlenıyor.
Sorumlusu kim?
Şöyle başlayalım: Inançları uğruna, yerlerini yurtla-
rını bırakıp, bin bir tehlikeye göğüs gerip, savaşmak
için Afganistan'a gelen Müslüman gençlerin, Kun-
duz'da karşı karşıya kaldıklan durumun, başlanna ge-
len ve gelecek olan felaketlerin sorumlusu kim? Bu
dünyanın nasıl işlediğinden bihaber, cihat çığırtkanı mol-
lalar değil mi? Ortadoğu'da ulusalcılığa, toplumsal
muhalefete karşı, Islamcı radikalizmı kışkırtan Bin La-
din maceracısı da dahil, militanları seçip eğiten, ölüm
makinesine çeviren ABD ve işbıriıkçısi rejimler değil
mi? Ve nihayet, kiminle savaştığından, bir halk sava-
şının nasıl verileceğinden tümüyle bihaberolmanın ya-
nı sıra, sıkıyı görünce, bu çocukları ortada bırakan ve
"can düşmanına" sığınan Taleban değil mi?
Evet, bu adaletsız, kalpsiz bir dünyadır, ama din ki-
taplannın tarih dışı kalıplanna göre işlemez. Dini birsöy-
lemle bu "kalpsiz dünya" iyileştirilemez. Halklann
ulusal gelişme ve demokrasi mücadelesinin özgün ko-
şullannı kavramaz, onun yerine de kitabınızı, daha
doğrusu dünyadan habersiz cahil mollalann, kendi si-
yasi ihtiraslanyla biçimlenen yorumlannı koyarsanız,
sonunda kendinizi, din, dava yoldaşlannızın, son da-
kikada sizi terk ederek "şeytanla" işbiıiiği yapanlann
yanında size karşı savaşmaya başladığı bir noktada
bulursunuz, Kunduz'da ve yapayalnız...
Çünkü içine yuvarlandığınız savaş sizi söylenenin ak-
sine, ne din, ne de uygarlıklar savaşıdır. Bu düpe-
düz, kaynaklann, topraklann paylaşılmasına ilişkin,
modern, emperyalist birsavaştır. Onun kurallanna gö-
re yaşanır ve ölünürbu savaşta. Bu savaşta ayakta ka-
labilmenın yolu, mazlum halklann, emekçilerin ulusal,
ekonomik demokratik taleplenne cevap aramaktan, in-
sanlığın eşitlik, özgürlük ve insanca yaşam mücade-
lesinin tarihi içinde bir yer tutmaktan geçen modern
zamanlann en karanlık rejimlerinden biriyle, maceracı
bir milyoneri korumaya çalışmaktan değil. Ekonomik
sosyal ilişkileri açıklamakta, savaşan güçleri kavra-
makta âcız, emekle seımayeyi, yani sapla samanı bir-
birine kanştıran bir söylemi benimsemekten hiç değil...
Ve etrafa saçılanlar
Tabıi kı Afganıstan'da kapana sıkışanlardan kimile-
ri kurtulacak ve geri dönecekler. Beraberlerine zen-
gin bir savaş tecrübesi, sılah, patlayıcı madde ve ör-
gütlenme bilgisi, ama daha da önemlisi, ihanete uğ-
ramış olmanın nefretini, düş kırıklığıyla, intikam ateşi-
ni götüreceklerdöndükleri yerlere. Ve bunlar, modem
bir siyasi seçenek, bir toplumsal reform için müca-
dele ortamı yoksa, Afganistan deneyimlerinden doğ-
ru dersleri çıkaramayacak, ekonomik baskıdan, dik-
tatörlerin zulmünden, Batı'nın kültürel hegemonyasın-
dan bunalanlar arasından, nasıl olsa birilerini ayartıp
veni El Kaide'ler kurabilecekler. Bush yönetiminin
ıran, Irak, Libya, Somali, Sudan hatta Suudi Arabis-
tan rejimlerinı değıştirerek terorizmi engelleme planı
ise ateşe benzın dökmekten öteye gitmeyecek, 'Af-
ganistan seferi" terorizmi bitirmek bir yana etrafa bu-
laştıracak...
ABD: Talan ve baskı
Diğer taraftan Bush yönetiminin 11 Eylül'ü bahane
ederek gündeme getirdiği uygulamaların gerçek içe-
nğinin kısa sürede kamuoyu tarafindan anlaşılacağı-
nı düşünmek hayalcilık değildir. Prof. Klugman'ın
(New York Times, 25/11) işaret ettiği gibi Kongre'nin
havayolu şirketlenne 15 milyar dolar borç garantisi sağ-
lar, zaten 8 milyar dolar nakit fon üzerinde oturan Ge-
neral Motors'a 800 milyar daha hibe ederken bu
sektörlerde işini kaybedenlere zımık koklatmamış ol-
ması halkın gözünden kaçmayacaktır. Ulusal güven-
lik bahanesiyle kamu alanlarının, doğal parklann, pet-
rol ve kereste şirketlerine açılması da...
Bush hükümetinin, vatandaşlık ve insan haklarına
yönelik saldınsı en muhafazakâr kesimlerde bile bir hu-
zursuzluk kaynağı olmaktadır (William Saphire - NYT
- 26/11) Binlerce yabancı göçmenin ani baskınlarla
tutuklanmasına, Ortadoğululann fişlenmesine polis
bile ırkçılık kaygısıyla karşı çıkmıştır. FBI'ın işkence için
ızin istemesi, izleme ve sorgulama ve tutuklama yet-
kilennin arttınlması, ABD kamuoyunda, Bush hükü-
metinin gerçek niyetlerine ilişkin kuşku yaratmaya
başlamıstır. ABD yönetiminin CIA'ya verdiği suikast yap-
ma, ABD ordusuna verdiği, terorizm zanlılarını, dün-
yanın neresinde olursa olsun yakalayıp ABD'ye geti-
rip askeri mahkemede yargılama, gereğinde infaz et-
me yetkisi, içerde ve dışarda büyük tepki çekmeye baş-
lamıstır.
Prof. Halliday'ın işaret ettiği gibi 11 Eylül öncesin-
de zaten var olan iki karşıt eğilim, bir taraftan, Bush
yönetiminin uluslararası itişktterüe tek taraflı olarak
iradesini dayatma eğilimi, diğer taraftan küresel dü-
zeyde zaten şekillenmeye başlayan ABD karşıtı ko-
alisyon 11 Eylül'den sonra daha da güçlenmiştir (The
Guardian, 25/11). Kısacası Bush yönetiminin hege-
monyacı girişimleri, ABD iç politikasında ve uluslara-
rası alanda k/rılganlığı arttırmıştır. Bu ortamda dini bir
söylemle mücadele etmeye çalışmak, Ûuantum fizi-
ğine ilişkin denklemleri yıldız falına bakarak çözmeye
çalışmaktan öteye gitmeyecektir.
Diyarbakır DCM
Komiserişehiteden
Hizbullahçıya idam
DtYARBAKK
(Cumhuriyet Bürosu) -
Şanlıurfa 'nm Birecik il-
çesinde geçen yıl 31
Mart günü hücre e\ine
düzenlenen baskında ko-
miser AB Osman Sara-
çah'yı şehit eden Hiz-
bullah-Vasat militam
Mehmet Murat Yürek-
li idam, Abdullah Çetin
ise 12 yıl 6 ay hapis ce-
zasma çarptınldı.
Diyarbakır 3 NoTu
DGMde görülen duruş-
mada, ruruklu saruklar
Yürekli ile Çetin hazır
bulundu. Yürekli, ope-
rasyondüzenleyenpolis-
leri kan davahsı sanarak
ateş ettiğini öne sürdü.
Mahkeme heyeti, tutuk-
suz 8 sanığın beraatlan-
na karar verirken Ali
Osman Saraçalı'yı şe-
hit eden Yürekli'yi
TCY'nin 146/1 madde-
si gereğince idam ceza-
sına çarpürdı, daha son-
ra TCY'nin 59. madde-
si gereğince cezayı mü-
ebbet hapse çevirdi. Ab-
dullah Çetin ise
TCY'nin 168/2 madde-
si gereğince 15 yıl hapis
cezasına çarptınldı. Çe-
tin'in cezası da 12 yıl 6
ay'a indırildi.