Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
13 OCAK 2001 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
RUS - TÜRK ÇAĞDAŞ DRAMATURJÎ VE TÎYATRO FESTİVALÎ'NDEN IZLENlMLER
Tıyatroımız adma sevindirici başarıAYŞEEMELMESÇt
(Moskova, 15-22 Aralık 2000)
"Rusya eski dünya yaşayışına kafa tutarken biz
de o eski dünyanın en amansız güçteki millederi-
ne meydan okuyorduk. Ayn ayn gayelerimiz o(-
magııa rağmen düşmanlanmızbir,cephemizbir-
di Avrupa kurdu, Ruslarm postunu, bizim deri-
mizi yüzmek için birieşmiş olduğu bu zamanda;
Ruslâr bizi, bizRuslan resmen, sfyaseten tanıdık.
(„) Şarkta, burnumuzun dibinde medeni bir
miDet var, dünyanın her yerinden bu medenneti
öğrenmeye, görmeye gelenler varken bizhn bun-
dan habersiz yaşamanuz af olunmayacak bir kn-
surdur. Yanı başnmzda bizim daha pek çok şey-
ler öğrenebfleceğimiz ustalar dururken hâlâ ço-
culdanmızı, talebeterimizi bu ustalann garpteki
çıraldanna gönderiyoruz. Güneşi şarkta değil
garpte anyoruz. Aradaki fark, gece ile gündttz
kadardır."
Muhsin Ertuğrul,bundan 75 yıl önce, 27 Ekim
1925'te Vakıt gazetesinde yayımlanan "Rus Ir-
famndan İstifadede Gedktik" başhklı makale-
sinde bunlan yazıyordu. Bu makale aynı gazete-
de 30 Ağustos-14 Kasım 1925 arasında yayım-
lanan "Sanatkâr Gözüyie Bugünkü Rusya" baş-
lıkh bir dizi içinde yer almıştı. Sovyetler Birli-
ği'ne tiyatro sanatındaki gelişmeleri izlemek üze-
re hükümetin çağnhsı olarak giden Muhsin Er-
tuğrul, orada 18 ay kalmış (Ocak 1927'ye kadar),
tiyatronun yanı sıra sinema alanında da çalışmış
ve iki film çekmişti. Vakit'te yayunlanan yazı
dizısi "eski dünyaya kafa tutan" iki genç devlet
arasındaki dostluk havasını yansıtmaktadır. Tür-
kiye Cumhuriyeti ile Sovyet Rusya'nın Kurtuluş
Savaşı sırasında Batüı emperyalist devletlere kar-
şı kurduklan dostluk henüz çok tazedir ve nite-
likçe çok farklı olsalar da iki devrimin karşılaş-
tığı gûçlükler arasında birçok ortak yön vardır.
En azından Muhsin Ertuğrul 'un bu yazı dizisin-
deki satırlanna, ilk kurucu kuşaklann çekilen
zorluklar, katlanılan fedakârhklar ve yaşanan
coşkular anlamında, birbirlerinin dilinden anla-
dıgını gösteren izlenimler yansımaktadır: "Ken-
dimi Ankara'ya gidip de sokaklann tozunu. ote-
Hn tahtakurulannı yazan muhabirler ayannda
görmek tstemem. (.-) Koskoca saraylan deviren
ve o sarayiann temeUerinden daha kavi daha de-
rin ananeleriurpanlayanAnkara'nın ruhu,sokak-
lann tozlanyla Taşhan'ın pireleri arasında nn-
dır? Mustafa Kemal'in yaşadığı şehirde tozlu so-
kaktan ve Taşhan'dan gayn bir şev görmemek, Le-
nın'in memleketinde ufak tefek şeyler bulmak—
Bonlanbaskasından bekleyiniz.*' (*)
:
O gün "Soğuk Savaş" yıtlan ufukta bile yok-
tu. Bugûn ise "Soğuk Savaş"ı geride bırakah ne-
redeyse 10 yıl oldu. Arada hepinizin de yakın-
dan bildiği çok sular aktı köprülerin altından. 20.
yüzyıl tiyatro tarihinde 1920'ler efsanevi bir dö-
nemdi. MeyerhokTu, Vahtangov'u, Tairov'u, Sta-
nisbvski'si ile bu dönemin odak noktası olan Rus
tiyatrosu, Nâznn Hüanet'i sadece oyun değil şi-
ir yazımı alanında da etkilemiş, cumhuriyet dö-
nemi Türk tiyatrosunun en önemli köşe taşı Muh-
sin Ertuğrul üzerinde de derin \z bırakmıştı.
Bu geçmiş süreçler dikkate alındığında, Tûrk
tiyatro yazarlannın oyunlannın Rusçaya çevrilip
bu geniş cograryadaki çeşitli cumhuriyetlerden
sanatçılar tarafindan sahnelenmesi. sonra da böy-
le bir tiyatro geleneğine sahip bir ülkede düzen-
lenen bir festival çerçevesinde sunulması kuşku-
suz çok sevindirici. 15-22 Aralık tarihleri arasın-
da Rusya ve Tûrkiye Kültûr bakanhklan ve Dev-
let Tiyatrolan'nın katkılanyla Moskova'da düzen-
lenen Rus-Türk Çağdaş Dramaturji ve Tiyatro Fes-
tivali, iki ûlke tiyatrolan arasında uzun bir ara-
dan sonra yeniden kurulan sanatsal alışverişte
umutlu bir adım oluşturması açısuıdan da ayn bir
aniam taşıyor. Türkiye'nin Moskova Büyükelçi-
si Sayın Nabi Şensoy da festivale katılanlar onu-
runa verdiği resepsiyonda, iki ülke arasındaki
ilışküenn 500 yıllık tarihinde savaşlann sadece
23 yıllık bir süreyi kapsadığını hatırlatarak Kur-
tuluş Savaşı döneminde en yüksek noktasına çık-
mış dostluğun yeniden geliştirilmesi gereğini ve
sanatın, sanatçının bu çerçevede çok önemli iş-
levleryûklenebileceğini vurguladı. Devlet Tiyat-
rolan Genel Müdürü Rahmi Dfliigfl de kurulan
bu ilişkinin Rus yönetmenlerin Tûrkiye'de, Tûrk
yönetmenlerin de Rusya'da oyunlar sahneye koy-
masıyla sûrecegini belirtti.
însanlar ve halklar arasında oluşmuş/oluşturul-
muş önyargı ve bağnazlık sınırlannın aşılmasın-
da, kendi gûnlük algılama çerçevesinin dışına ta-
şanı anlamakta, sanatın renkli ve özgür dünyası-
nın siyasi satrancuı siyah- beyaz karelerinde taş
G
Ta<>aııka Tiyatrosu,
Liubimov'un çaitşma
odasında Ayşe Enıel Mesçi
ve Liubimov biriikte.
üşürmekten çok daha etkili ve kalıcı sonuçlar ve-
rebileceğine umutlar artıyor.
Oyunlar
Festival kapsamında Melih Cevdet Anday, Ne-
zihe Araz, Tımcer Cücenoğlu, Refık Erduran, Re-
şat Nuri Güntekin, Nâzun Hikmet ve Aziz Ne-
ân'in oyunlan şu tiyatrolar tarafından sahnelen-
di: "Cengiz Han'ın Bisikleti", Moskova Dram Ti-
yatro Merkezi; "Unutulan Adam", Tujmazin Ta-
tar Dram Tiyatrosu; "HüUed", Voronej Akademi
Dram Tiyatrosu: u
Hadi Öldûrsene Canikom",
Moskova Dram Tiyatrosu; "Bordeflo", Perm Genç
Seyirci Tiyatrosu; "BoyacT, Rostov Maksım Gor-
kı Akademi Dram Tıyatrosu ve Tatar Kazan Ka-
mal Akademi Tiyatrosu; "Mikado'nunÇöpleri",
Samara Tiyatrosu; "Gece Kanah/ Ramiz ile Jüü-
de", Yaroslavi Tiyatrosu; "ÖdüT, Başkırt Tiyat-
rosu; "Toros Canavan", Ryazan Akademi Dram
Tiyatrosu; "Bosnak Kadınlar". Kazan Tatar Tiyat-
rosu.
Nâzım Hikmet'in bizde fazla bilinmeyen "Unu-
tulanAdam"ı, Tatarlann elinde zevkle izlenen, ti-
yatronun tadına vanlan bir oyun olmuş. Bir zaman-
lar çok ûnlü biriyken sonra eşi dahil herkes tara-
fından unutulan doktoru oynayan th^as Garej'ev,
'erek izlediğimiz
oyunlann
yorumlanışından, gerekse
Rus sanatçılar ve
eleştirmenlerle
yaptığımız toplantılardan,
Türkiye'yi ve Türk
sanatını tanıma yolunda
henüz ilk adımlan
attıklan anlaşıhyordu.
Ama her şey bir yana,
dünya sanatına
Puşkin'leri, Gogol'leri,
Dostoyevski'leri,
Mayakovski'leri armağan
etmiş bir dile bizim
oyunlanmızrn da çevrilip
sahnelenmesi bile
tiyatromuz adına başlı
başına bir başandır.
program dergısındeki "Tataristan'ın meşhur sa-
natçKi" nitelemesini hak edecek kadar usta biroyun-
cu. Gelenekten kopuldugundan şikâyet etseler de,
Stanislavski ekolünden iyi oyuncular yetiştirme-
ye devam eden Rus tiyatrosunun bir temsilcisi
olan Yaroslavi Tiyatrosu. alıştıklan üsluba yakın,
insan ilişkilerini ince ince irdeleyen bir oyun olan
Refik Erduran'ın "Ramiz ile Jûüde"sinde (Oyu-
nun adını "Gece Kanalı'" olarak değiştirmişler-
di.) parlak bir oyunculuk sergiliyorlardı. Kanım-
ca Tûrkiye'de yazılmış en başanlı farslardan biri
olan Tuncer Cücenoğlu'nun "Boyaa"smı ise, iki
ayn tiyatro, iki farklı yorumla sergilemişti.
Rostov Tiyatrosu kişilikleri fazlasıyla natüralist
bir yorumla ele alırken Tatar Akademik Tiyatro-
su gerek tiplemelerde, gerekse oyunritmindefar-
sın hakkını daha iyi veriyordu. Melih Cevdet An-
day'ın "Mikado'nun Çöpleri" adlı oyunundaysa
Samara Tiyatrosu, bu oyunun provasmı yapan bir
topluluğun hikâyesini de kurguya katmış, böyle-
ce oyunculan ve oynadıklan kişilikleri yan yana
sahneye taşımıştı.
Gerek izlediğimiz oyunlann yorumlanışından,
gerekse Rus sanatçılar ve eleştirmenlerle yaptığı-
mız toplantılardan, Türkiye'yi ve Türk insanını,
Türk sanatını tanıma yolunda henüz ilk adımlan
attıklan anlaşıhyordu. Gerçi Nâzun Hikmet ve
Anatoli İvanov, Hüllecinin (R. N. Cüntekin) yönetmeni, voronej Akademi Dram Tiyatrosu
'Türkiye9
yi hissettiğim gibi aktardımy
- Bu oyuBU seçişinizde hangi öt-
çnÖerbeKriCTİcioJdu?
ANATOLİ tVANOV-Öncelikle
Rus seyircilerin severek izleyecek-
lerini dûşündüm. Rusya'da daha
çok klasik eserier sahneleniyor ve
bizim tiyatromuzun sanatçılan da
daha çok şiirsel ve psikolojik rol-
ler oynamaya ahşkın. ReşatNuri
Gûntekin'in oyunu da bu üsluba
uyuyor. Üstelik değişik şark ilişki-
lerini de sahneye taşıma olanağı
veriyor.
- Rus>«1daTfirk tiyatrosu bflmi-
yormu?
İVANOV - Ozülerek söylemeli-
yim ki bilinmiyor. Üstelik Tûrk
hafla da yeterince tarunmryor. Tûrk-
ler daha çok sert ve kavgacı insan-
larolarak tanınıyor. Ben oyuna ha-
zırlann"ken Istanbul, Ankara ve Iz-
mir'e gittim. Hem ora-
da oyunlar izlemek,
seyirciyi görmek hem
de hayatı, atmosferi
yakından gözlemle-
mek istedim. Tûrkle-
ri çok sakin, sevgi do-
lu, hayata bağh insan-
lar olarak gördüm.
Bentabiikibu oyu-
nu çok sevdiğim için
yaptım, ama aslında
önemli olan sadece be-
nim sevmem değil,
halkımızm Türkiye'yi sevmesi. 2a-
ten bu festival de insanlan kaynaş-
ürmak üzere düzenlendi. Beni mut-
lu eden diğer birnokta, oyunun Vo-
ronej'de kapalı gişe oynaması.
- Oyuoa hazuianırken getenek-
sel Türktiyatrosuüzerinedeçahş-
ma yapabfldiniz mi?
Î\ANOV-Buoyun,
benim Tûrkiye'ye ilk
bakışun. Aslında de-
rinlemesine bir araş-
tırma yapmaya da za-
man bulamadım. Fırsat
olsa âdetleri, gelenek-
leri daha aynntılı in-
celemek isterdim. Ama
örneğin oyundaki pa-
zar sahnesi için, Istan-
bul'da bir pazara git-
tim. Ne olduğu bilin-
mese insanlann kavga ettiklerinin
sanılabileceği satıcı bağınş çağı-
nşlan arasuıda tam bir tiyatro me-
kânı gibi gözüktü bana. Oyundaki
sahnede de bu atmosferi hissettiğim
kadar yansıtmaya çahştım. Aslın-
da buoyununbütünüiçinde geçer-
li. Türkiye'yi anladığım, hissettiğim
öiçüde aktarmayı denedim.
- Rusyatiyatrosunundurumunu
nasd butuyorsunuz?
İVANOV - Çok kanşık. Birçok
büyük sanatçımız ve yönetmenle-
rimiz ne yazılc ki öldü. Moskova'da
çalışanbirçokyetenekü insan da Av-
rupa veya Amerika'ya gitti. Gele-
neklerden bir kopuş söz konusu.
Biçimcilik öne çıktı. Oyunlar ya-
şanmıyor da anlauhyor sanki. Ame-
rikalı sanatçılar buraya Stanislavs-
ki yi aramayageliyor, ama pek bir
şey bulamıyoriar. Ashnda gelenek-
lerden kopuş, belki de sadece bizim
değil bûtün dünyanın sorunu.
-Türkrye'ye yeniden gehnevidü-
şünûyor musunuz?
IVANOV-Tabü. Türkiye'yi çok
seviyorum.
Aziz Nesin gibi edebiyat ve tiyatro dünyamızın
iki büyük ismi onlar için yabancı değildi, ama ki-
mi oyunlarda, Rusya'daki yaygın Tûrkiye imge-
lennin aynen sahneye taşınması; cami. işlemeli yas-
tık ya da kilim türü "otantik" ve "egzotik" renk-
lerin çokça kullarulması gibi biraz kolaycı eğilim-
ler de gözleniyordu. Bununla biriikte, "Hûlle-
ci"nin final sahnesinde laz ve erkek oyunculann
buluşmalannı el kuklalanna oynatmalan gibi ki-
mi ilginç ve yerine oturan buluşlann da dikkat çek-
tiğini belirtmeliyim.
tşin aslı (tabii benim görebildiğim kadanyla ve
tüm hata payım saklı kalmak kaydıyla) Rus tiyat-
ro adamlan, kadınlan ve eleştırmenleri sadece bi-
zim tiyatromuz ya da ülkemiz hakkmda değil,
kendi ülkeleri ve tiyatro birikimleri hakkında da
biraz el yordamıyla ilerlemeye çalışıyorlar. Yaşa-
dıklan geçiş döneminin getirdiği kaçuulmaz ka-
nşıklık, sohbetlere ve değerlendirmelere olduğu
kadar, sahneye de biraz yansıyor gibi. Ama her şey
bir yana, dünya sanatına Puşkin'len, Gogol'leri,
Dostoyevski'leri, Mayakovski'leri armağan etmiş
bir dile bizim oyunlanmızın da çevrilip sahnelen-
mesi bile tiyatromuz adma başlı başına bir başa-
ndır. Üstelik bu karşılıklı çabalar, tarihlerinin çok
kritik bir dönemecinde birbirlerine dostluk elini
uzatmış halklann, dünyanm içine girdiği "yeni"
ve ufku henüz karanlık bir evrede sanatçılan ara-
cılığıyla birbirlerini önyargısız ve daha yakından
anlamaya çalışmalanna katkıda bulunacaksa bu
girişime öncülük edenleri kutlamak gerekiyor.
Tagankada 'Medea'
Moskova'ya kadar gitmişken Taganka'ya uğra-
mamak olmazdı tabii. Liubimov, Euripides'in
"Medeaw
sını bir savaş dekoru ıçmde sahnelemiş-
ti. Fonu boydan boya kaplayan teneke perde, sa-
vaşm o madeni, pasü tadını görselleştirirken üze-
rinde açıhnış düzensiz deliklerle artık Liubimov
Tiyatrosu'nun aynlmaz birparçası haline gelmiş
ışık oyunlan açısından da çok elverişli bir malze-
me oluşturuyordu. Medea'yı inanılmaz bir iç spi-
ral üzerinde giderek yükselen birritimdeoynayan
L. Selutina'sı, zaman zaman yükselen modern sa-
vaş efektleriyle bütünleşen Kreon'u (V.Zaloşuhin),
bütün sahneyi kaplayan kum torbalan arasında
kadınuı kaderini olduğu kadar, savaşı da sorgula-
yan korosuyla Taganka Tiyatrosu, belleğimdeki
tiyatro tatlanna bir yenisini kattı. Eğer Rus-Türk
tiyatrolan arasmdaki bu yakınlaşma çabalan, Li-
ubimov'un Tûrkiye'ye gelip bir oyun koymasını
sağlarsa bu, Türk tiyatrosu adına büyük bir kazanç
olur diye düşünmeden de edemedim.
(*) Efdal Sevinçli, Meşrutiyet 'ten Cumhuri-
yet 'e, Sinema 'dan Tıvatro 'ya Muhsin Ertuğrul,
Broy Yayınlan. Ekim 87, s. 227-286.
Tuncer Cücenoğlu.-
Festivalle
paranoya bitti
Festival başlamadan yapılan basm toplantısın-
da Türk heyetinin üyeleri Rus medyasına tanıtıl-
dı. Tuncer Cûcenoğhı, oyun yazarlığımıza ilişkin
bilgiler verdi. Hayati Asüyaocı, ülkemizde Rus ti-
yatrosuna nasü bakıldığıru anlattı. Ayşe Emel Mes-
çi örneği ile yurdumuzda siyasal olaylann sanat-
sal gelişmeleri nasıl etkilediğine değinildi. Festi-
valdeki oyunlann nasıl seçildiği sorulunca, dü-
zenlemeyi ûstlenen Uluslar Devlet Tiyatrosu Ge-
nel Direktörü Mikhail Chiguir, bu yetkinin katı-
lımcı topluluk yönetımlerinde olduğunu. heyet
üyesi Refik Erduran ın her Türk yazannın tek
oyunla temsil edilmesini istediğini, ancak yöne-
timlerin bu öneriye uyamadıklannı, kendilerinde
bir sorumluluk bulunrnadığını behrtti. Erduran, bun-
dan sonraki festivallerde kendi oyurrianndan hiç-
birinin sahnelenmesine izin vermeyeceğini, yeni
yazarlanmızın tanıtdması için sistemli çe\ iri prog-
ramlanm gerekli gördüğünü açıkladı.
- Moskova'da düzenlenen bu festivali genel an-
lamda nasıl değeriendirivorsunuz?
TUNCER CÜCENOĞLU - Bildiğiniz gibi bu
festival, yalnızca Türk yazarlannın oyunlannın '
Rusya Federasyonu'na bağlı tiyatrolarca. ora dil-
lerince ve gene oralı rejisör ve oyuncular tarafın-
dan sergilenmesi şekünde gerçekleşti. özdlikle Sov-
yetler Birliği dönemınde Nâznn Hikmet ve Aziz .
Nesin'in şiir ve öykûlerinin kitaplaştıgını. oyun-
lanmn çeşitli tiyanx)larca sergilendiğini biliyoruz.
Benim "Boyacı" adlı oyunum, geçen eylül ayın-
da Rostov Maksim Gorki Tryatrosu'nda. kasım ayın-
da ise Kazan Kamal Tıyatrosu'nda ^crgilenmeye
başladı.
Sovyetler Birliği döneminde kültür ve sanata
verilen değerin şimdi de süraıesi, üst düzey reji-
sör ve oyunculann varlığını devam ettırdiğini gör-
mek beni oldukça mutlu etti. Rusya halkınm tiyat-
ro sevgisi de beni aynca etkiledi. Gene bu festi- »
val. çok değerli Moskova büyükelçimiz Nabi Şen- •
soy'un da konuşmasında belirttiği gibi. Ruslarla
Türkler arasında Ulusal Kurtuluş Savaşımız sıta-
sında en yüksek düzeye çıkan beraberliğin, artık
hiçbirengcitarnmadangeliştirilmesiyönündeatıl-
mış çok önemli bir adım oldu. Festival, özellikle
bazı kesimlerde var olan paranoyamn bittiği müj-
desini de verdi bana.
- 'Boyacf iki ayn tryatro tarafindan, iki değişik
yorumla sahneye kondu. Bu konuda ne söylemek
istersiniz?
CÜCENOĞLU - "Boyacı" benim 17 tiyatro
oyunum içinde denediğim tek fars. Ancak insan-
lan sadece güldürmek için yazılmış bir fars değil.
Sosyal ve siyasal yanı olan, kişiliklerin derinliği-
ne önem vermeye çalıştığım bir oyun. Diğer yan-
dan, dünya halklanna tek seçenek olarak sunulan
yeni dûnya düzenine de eleştirel bir bakış getir-
meye çalıştığım bir oyun. Oyunun Rusya Federas-
yonu'nda çok önemli iki tiyatro tarafindan hemen
kabul görmesi ve birçok tiyatro merkezinde de re-
pertuvara ahnması, ülkede değişim sonrası yaşa-
nanlarla "Boyaa"nın ince bir çizgide örtüşmesin-
den kaynaklanıyor sanınm. tki versiyonun da ba-
şanh olması ise Rusya'daki tiyatroculann kültür
ve sanat düzeylerinin yüksekliğiyle ılgili diye dü-
şünüyorum. "BoyacTnın Rostov Maksim Gorki
Tiyatrosu'nda gerçekçi, Kazan Kamal Tiyatro-
su'nda ise farsa daha yaknı, şiirsel diyebüeceğim
bir yorumla sahnelendiğini belirtmekte de yarar
var. Ama sonuçta iki değerli rejisör Nikolay Soro-
kin ile F. Bikcantay'ın yorumlan izleyicıler tara-
findan beğenildi. Bu da beni mutlu etti.
Refik Erduran:
'Ödül' büyük
yankı getirdi
'Cengiz Han'm Bisikleti' dramaturji açısından
bence eskimiş bir oyundur. Yepyeni bir reji yak-
laşunıyla ele almmadıkça sahnelenmesini yarar-
lı bulmuyorum. Onun için bu festivalde gösteril-
mesine de karşı çıktım. Ancak tiyatronun seçimi
yaptığı ve provalara çoktan başlandığı bildirildi.
Reji de hiç değilse yüzeyde yeni sayılır. Toplu-
mumuzun yetmiş yıl önce yaşadığı hızlı değişim
şokuna ilişkin içerik ise Rusya'nın bugünkü iç dep-
remlerine benzediği için atmosfere uygun düştü.
'Ramizile Jühde', Sovyetler'in çöküşü sonrasın-
da dünya aydmlanndan çoğunun içine sürüklen-
diği ruhsal kargaşa ortamını gülümseyerek işle-
yen bir oyundur. Günümüz Rus seyircisini o açı-
dan ilgilendirdi. Bordelk)' oyununda, dünyamı-
zm tümünü geneleve çeviren köşedönücülük ser-
gileniyor. Rus yönetmen, o rezilliği bol danslı bir
müzikal biçiminde sunmuş. Olayın gerisındeki hü-
zün görünmez olmuş ama, oyunun gençliğe yö-
nelik ve çok enerjik bir hız kazanması yarariı sa-
yılabilir. En çok yankıyı ise Başkırt topluluğu-
nun sahnelediği 'Ödül' getirdi. Tûrkiye'de he-
nüz gündeme geknemış olan bu yeni oyunu iz-
ledikten sonra pek çok Moskovaiı "Sanki bir Rus
yazan bizim için bugünü yaznuş" dediler. Biri
'Kurşun entmeye çağn' diye niteledi, karanlığı
yfftan riyatro ışığının kendisineve yakmlannaumut
aşıladığını söyledi. En çok o tür tepkilere sevin-
dim. Başkırt yönetmeni yürekten kutladım. Ba-
ü maymunluğundan uzak, yaratıcı bir reji gerek-
tiren bu oyunu Türk seyircisinin nasıl karşılaya-
cağını çok merak ediyorum.